[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#koronavirüs

koronavirüs haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, koronavirüs haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanı uyardı: Koranavirüsü ağır geçiren ve kalçasında ağrı olanlar doktora başvurmalı Haber

Uzmanı uyardı: Koranavirüsü ağır geçiren ve kalçasında ağrı olanlar doktora başvurmalı

Prof. Dr. Serdar Hakan Başaran, koronavirüs sonrası toplumda kalça ağrısı yaşayanların sayısı arttığını belirten bir yazılı açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada, devam eden yorgunluk ve halsizlik, hareket kabiliyetini ve kas gücünü etkileyerek kalça rahatsızlıklarını tetiklediği ifade edildi. Uzun süreli kalça ağrısına yol açabiliyor Koronavirüsün eklem iltihaplanması, eklem ağrısına ve sertliğine de sebep olabildiğini ifade eden Prof. Dr. Serdar Hakan Başaran, “Hastalık ayrıca olan kalça kireçlenmesini kötüleştirebiliyor veya yeni kireçlenme formlarını tetikleyerek uzun süreli kalça ağrısına yol açabiliyor. Hastalığa bağlı pıhtılaşma sorunları veya steroid kullanımı nedeniyle kan akışındaki bozulma kalçada ‘avasküler nekroza’ yani kemik ölümüne neden olabiliyor. Koronavirüsle ilişkili potansiyel sinir hasarından kaynaklanan nöropatik ağrı, kalça bölgesini etkileyebiliyor. Yine hastalıkla ilişkili stres, kaygı ve depresyon, ağrı da dahil olmak üzere fiziksel semptomlar olabiliyor” diye konuştu. Hasta merdiven inerken çıkarken zorluk yaşayabiliyor Koronavirüsün ardından özellikle avasküler nekroz durumunda kalça ağrılarının en başta hafif olduğuna vurgu yapan Başaran, “Öncelikle hastalık hafif ağrı ve hareketlerde kısıtlılık şeklinde başlıyor. Daha ilerleyen dönemlerde zonklayıcı tarzda gece ağrılarına neden olabiliyor. Ağrılar ihmal edilirse kalçada hareketleri ileri derecede kısıtlanmaya, kasık bölgesinden özellikle dizin iç tarafına yayılan ağrılara sebep oluyor. Hasta merdiven inerken çıkarken zorluk yaşayabiliyor” dedi. Kalça röntgeniyle bile görünür hale geliyor Kalçada ağrı olduğunda ve bir süredir geçmiyorsa hekime başvurmak gerektiğini söyleyen Başaran, “Hasta bize başvurduğunda öncelikle öyküsünü alıyoruz. Daha sonra görüntüleme yöntemlerine başvuruyoruz. Görüntüleme yöntemlerinden özellikle MR bize kalça beslenmesindeki bozulmayı, kalça kemiği içindeki kemik ölümünü gösterebiliyor. Ve tanıyı kolaylıkla bunlarla erken evrede koyabiliyoruz. Daha ileriki evrelerde artık kalça röntgeniyle bile görünür hale geliyor” şeklinde konuştu. Gerekirse fizik tedavi yapıyoruz Hastalığın evresine göre tedavinin düzenlediğini belirten Prof. Dr. Serdar Hakan Başaran, “Hafif durumda olan hastalara ilaç ve istirahat veriyoruz. Gerekirse fizik tedavi yapıyoruz. Daha ilerlemiş vakalarda kalça topuzuna küçük bir kesiden kanallar veya delikler açılarak buradaki ödeme bağlı basınç azaltılabiliyor ve yeni damarın oluşumu teşvik edilebiliyor. Bu ameliyat erken evre avasküler nevrozda ağrıyı azaltmaya ve işlevi iyileştirmeye yardımcı olabiliyor, ancak etkinliği daha ileri vakalarda azalıyor. Bazı durumlarda, kalça protezi gibi daha kapsamlı bir ameliyata olan ihtiyacı geciktirebiliyor” dedi. Kalça protezi ameliyatı ağrıyı önemli ölçüde azaltabilir Kalça topuzunun şeklinin bozulduğu, kireçlenmenin ortaya çıktığı durumlarda ise kalça protezi uygulandığına dikkat çeken Başaran, “Kalça artroplastisi olarak da bilinir, kalça ekleminin hasarlı veya hastalıklı kısımlarını çıkarmak ve bunları yapay bileşenlerle (protezler) değiştirmek için yapılan bir cerrahi işlemdir. Bu ameliyat genellikle kireçlenme, avasküler nekroz veya ciddi kalça kırıkları olan hastalarda ağrıyı gidermek ve işlevi iyileştirmek için yapılıyor. Kalça protezi ameliyatı ağrıyı önemli ölçüde azaltabilir ve hareketliliği iyileştirebilir, bu da birçok hastanın günlük aktivitelerine dönmesini ve daha iyi bir yaşam kalitesinin tadını çıkarmasını sağlar. Ancak, her ameliyatta olduğu gibi enfeksiyon, kan pıhtıları ve zamanla protez aşınması gibi riskler olabilir” diye konuştu.

Kanser pandemisi dünyayı etkisi altına almak üzere Haber

Kanser pandemisi dünyayı etkisi altına almak üzere

Dünyanın en önemli kanser araştırması olan Globocan, 36 kanser tipi ve 185 ülkedeki verileri derleyerek sadece 2020 yılında 20 milyon kanser tanısı konulduğunu açıkladı. Medicana International İzmir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Murat Keser, “Artış bu hızla devam ederse 2050 yılında bu rakam 40 milyon olacağı öngörülüyor" diye konuştu. Keser, "Diğer taraftan kanser tedavisinde her geçen gün yeni bir gelişme yaşanıyor, tedavilerin seçenekleri ve başarı oranı da artıyor” diye konuştu. Erken teşhis her zaman hayat kurtarır Toplumda kanser vakalarının arttığını, istatistiki verilerin de bunu desteklediğini vurgulayan Dr. Keser, “Kanser tedavi edilemeyen bir hastalık değildir, önemli olan erken teşhis. Bu rakamlar gerçekten ürkütücü; ancak kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu unutmamak gerek. Erken dönemde vaka yakalandığında tedavi edilebilir. Farkındalığın arttırılması ve düzenli taramaların yapılması ile kayıplar düşürülebilir, tedavi oranı arttırılabilir” şeklinde konuştu. Yeni tedaviler Uzm. Dr. Murat Keser, Chicago’da yakın zamanda yapılan ve dünyanın en önemli kanser kongresi olan ASCO’da herkesi heyecanlandıran bir gelişme olduğunu söyledi. Sonuçları kongrede açıklanan bir çalışmaya göre, 4.’ncü evre akciğer kanseri olup ALK pozitif olan bir grup hastaya damardan hiçbir tedavi verilmeden, sadece ağızdan bir tablet kullanılarak tedavi uygulandığını ifade eden Dr. Keser, şunları kaydetti: “Yürütülen bu çalışmada 5’nci yıl sonuçlarına göre hastaların kayda değer büyük çoğunluğunda hastalığın ilerlemediği ve çok düşük yan etki ile hastaları izlemeye devam ettikleri bildirildi. Bu hepimizi çok heyecanlandıran bir gelişme oldu. Bu tip tedavilerin diğer kanser türleri için de geliştirilmesine çalışıldığını da vurgulamak isterim.”

Koronavirüs etkileri sürüyor, birçok insanda bu sendrom görülüyor Haber

Koronavirüs etkileri sürüyor, birçok insanda bu sendrom görülüyor

Bir dönem tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19’un insanlar üzerindeki etkileri sürüyor. Sokağa çıkma kısıtlamaları ile birlikte sosyallikten uzak kalan insanlar, pandemi sonrası Languishing sendromu ile karşı karşıya kalıyor. Özellikle 35 yaş altı insanlarda görülen bu sendrom, insanlarda durgunluk ve isteksizliğe sebep oluyor. Languishing sendromu ile ilgili son zamanlarda yoğun başvuru alan psikologlar, bahse konu sendrom ile başa çıkmanın mümkün olduğunu dile getiriyor. Konu ile ilgili açıklama yapan Medicana Sivas Hastanesi’nde görevli Uzman Klinik Psikolog Kerime Begüm Özkaya, Languishing sendromunun pandemi sonrası yaygınlaştığını ifade ederek, “Languishing sendromu; durgun veya kişinin kendini tatsız hissetmesidir. Pandemide meydana gelen veya çıkan bir terimdir. Kişinin kendini sıkıntılı, mutsuz, huzursuz, durgun, tatsız hissetmesine biz ‘Languishing’ diyoruz. Bu pandemi sonrasında kişiler kendilerini ‘mutsuzum, kendimi iyi hissetmiyorum, canım hiçbir şey yapmak istemiyor’ diye tanımlarken aslında Languishing olduğunu görüyoruz. Bu durum bazen depresyon veya tükenmişlikte karıştırılabiliyor. Depresyonda kişi kendini umutsuz ve mutsuz hissedebiliyor. Veya da bu tükenmişlik sendromunda enerjisiz hissedebiliyor ama Languishing sendromunda öyle bir şey yok. Öğrenciyse ders çalışmak istemiyor, ev hanımıysa yemek yapmak istemiyor, arkadaşlarıyla buluşmak istemiyor. Yeni bir kitap okumak, dizi ve film izlemek istemiyor. Bu isteksizlik, durgunluk, tatsızlık. Languishing sendromu olarak karşımıza çıkıyor” dedi. “Kişiler yalnızlaştı, sıkıntılı ruh haline büründü” Sokağa çıkma kısıtlamalarının insanlar üzerinde olumsuz bir etki bıraktığına vurgu yapan Özkaya, “Pandemi döneminde insanları yasaklar geldi. Eve kapandılar, kısıtlamalar geldi. Kişiler yalnızlaştı. Yalnızlaştığı için de kendi içlerinde atamadığı böyle bir durgunluk, sessizlik, sıkıntılı ruh haline bürünmüş oldular. Pandemiyle birlikte biz aslında savaş ya da kaç yaşam biçimini öğrendik. Savaş ya da kaç yaşam biçimi; kişilerin tehlikeli olduğu zamanlarda verdikleri bir tepki. Fizyolojik bir tepkidir. Tehlikeli anlarda ya biz savaşırız ya da kaçarız. Onun için pandemide de biz neyi gördük? Hastalıkla mücadele etmeyi ya da hastalığa yakalanmamak için kaçmayı öğrendik. Bu da yaşadığımız ruh hali içinde psikolojide bize bu sendromu derinden etkiledi ve açığa çıkardı. Bunu yaşayan kişiler neler oluyor? Durgun oluyorlar, tatsız hissediyorlar, canı hiçbir şey yapmak istemiyor. Günlük rutin hayatında yaptıkları şeyleri bile yerine getirmek istemiyorlar. Mutsuzluk, şu bir boşlukta olma hissi, durgunluk hali, insanlar görüşmeme isteği, sık sık uyuma isteği. Bunlar karşımıza çıkıyor” ifadelerine yer verdi. Languishing ile başa çıkmanın mümkün olduğunu dile getiren Uzman Psikolog Özkaya, şu ifadelere yer verdi, “Bölünmemiş zamanlar oluşturmak. Nedir bunlar? Kendimizi mutsuz hissetmeyeceğimiz küçük zaman dilimleri oluşturup kendimizle baş başa kalıp aslında anı yakalamak. Nedir orada işte bir kahve içeyim. Sevdiğim bir dizi veya film izleyeyim deyip kendimizle aslında vakit geçirmek, Burada önemli olan şey pozitif bir zaman geçirmek. Biz insanoğlu, uzun ve derin hedefler koyarız. Pandemide bunun böyle olmadığını zaten görmüş olduk hepimiz. Onun için diyoruz ki kendimizi iyi hissetmek için kısa ve başarabileceğimiz hedefler koyarsak o hedeflere ulaşınca kendimizi hissederiz. Düzenli uyku, yeterli beslenme, dengeli beslenme, bol yürüyüş, spor yapma. Tabii bu durumda bizi güzel bir şekilde bu sendromdan çıkarır. Onun dışında pandemiyi de yapamadığımız şeyleri işte sevdiğimiz insanlarla bir araya gelme, onlarla paylaşım yapma, sosyal aktivitelerde bulunmakta kendimizi daha iyi hissettirecektir. Burada maksat hayatın akışından kendimizi alıkoymamak.” BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Uzmanlardan koronavirüste yeni varyant uyarısı!

Uzmanlardan koronavirüste yeni varyant uyarısı! Haber

Uzmanlardan koronavirüste yeni varyant uyarısı!

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, son dönemde artış gösteren Kovid-19’un Eris varyantına ilişkin sosyal medya hesaplarından görüntülü mesajlar verdi. Salgınının geçirdiği mutasyonlara dair konuşan Kara, telaş edilmemesi gerektiğini vurguladı. Kara’nın açıklamasında öncelikle şu ifadeler yer alıyor: “Aslında hastalık ilk başladığında biz virüsü hiç tanımıyorduk, vücudumuz virüsü hiç tanımıyordu ve oldukça ağır hastalıklara neden olabiliyordu. Ondan sonrasında virüs biraz avantaj kazanıp kolay bulaşmaya başlamıştı. Ancak özellikle Eris varyantına geldiğimizde şunu görüyoruz, virüs artık solunum yollu enfeksiyonları formuna doğru dönmekte. Özellikle boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı ve hafif burun akıntılarıyla seyretmekte, biraz daha üst solunum yolu enfeksiyonu bulgularının hakim olduğu tabloya dönmüş vaziyette.” RİSK GRUBUNA UYARI Özellikle risk grubu olarak sayılan 60 yaş ve üstünü uyaran Prof. Dr. Kara, “Bu bakımdan özellikle hijyen kurallarına uymamız, hastalık veya hasta olduğu düşünülen, boğazı ağrıyan, hapşıran, öksüren, ateşi olan kişilerin maske takması, özellikle kalabalık ortamlardan uzak durması ise bu dönemde açıkçası varyantın yayılmasındaki en önemli avantajlardan birisi olacaktır. Tabii ki aşılarımızın güncel olması ve aşılarımızın da eksiksiz olarak devamını sağlamak da bir diğer avantajımız olacaktır… Eris varyantının özelliklerini düşündüğümüzde daha ziyade solunum yolu enfeksiyonu bulgularıyla seyretmesi, üst solunum yolu enfeksiyonu tablosuna neden olması itibarıyla önümüzdeki dönem içinde çok yoğun hastane yatışlarına neden olması veya ilave tedbir alınmasını, pandeminin erken dönemlerinde özellikle virüsün daha ağır ve ölümlere neden olarak seyrettiği dönemlerdeki tedbirin gerekliliğini şu an için en azından göstermediğini çok net olarak söyleyebiliriz” cümlelerine dikkat çekti. Telaş edilmemesi gerektiğini vurgulayan Kara, hijyen kurallarına uyulması ve semptom olduğunda maske takılmasının hastalığın yayılımını önleyebileceğini söyledi. HES koduna güncelleme geldi! Kapanma olacak mı?

Koronavirüste yeni varyant: Pirola Haber

Koronavirüste yeni varyant: Pirola

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Dünya Sağlık Örgütü tarafından izlenen koronavirüs varyantı Pirola'nın (BA.2.86), baskın hale gelme ve aşıdan kaçma ihtimali olan bir varyant olabileceğini söyledi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Öğretim Üyesi de olan Şener, Eris'in (EG.5.1) ardından gündeme gelen Pirola varyantının, bilim çevrelerinde "süper varyant" olarak adlandırılmaya başlandığını belirtti. Aşıyla vücutta oluşan antikorların, Pirola varyantını durduramayacağı yönünde hipotezlerin olduğunu belirten Şener, "Pirola varyantının aşıdan kaçan bir varyant olma ihtimali ve diğer varyantlar içerisinde sivrilip baskın hale gelme ihtimali yüksek gibi görülüyor." ifadelerini kullandı. KORONA BELİRTİLERİ NELER?  Pirola varyantının ölüm ya da hasta yatış oranlarını artırdığına yönelik bir bilginin olmadığını ancak sürecin takibinin oldukça önemli olduğunu ifade eden Şener, şöyle devam etti: "Ülkemiz dahil olmak üzere bazı ülkelerde, artık Kovid-19 salgınıyla ilgili şikayetlerinde kişiler çoğunlukla hastanelere gitmiyorlar, herhangi bir test yaptırmıyorlar. Pirola varyantında da semptomlar aynı. Vatandaşlarımız, ateş, eklem ağrısı, kas ağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, tat ve koku kaybı, ishal ve halsizlik, kas, eklem ağrısı gibi semptomlardan birkaç tanesi varsa, herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurup mutlaka PCR testi yaptırmalı. Test pozitifse, en azından kendileri açısından hastalığı geçirme zamanını belirlemeleri gerekiyor." Aşılama için test önemli Gelecek dönemde dünyada "varyantlara yönelik aşılamaların" ya da "aşı takvimlerinde değişikliklerin" gündeme gelmesini beklediklerini kaydeden Şener, şunları söyledi: "Bu değişiklikler süreci içerisinde herhangi bir hasta için aşının gerekli olup olmadığını, hastanın son 6 ay içerisinde Kovid-19 enfeksiyonu geçirip geçirmediğine bakarak değerlendiriyoruz. Kişi eğer son 6 ay içerisinde Kovid-19 enfeksiyonu geçirmişse, sonbahar ve kış dönemi için aşılanmalarına gerek yok. Eğer buna yönelik herhangi bir test yaptırmadıysa, gereksiz bir aşılamayla, 'bağışıklığın yeniden tetiklenmesi' dediğimiz bir durumla karşı karşıya kalması söz konusu olabilir." BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Instagramdan video atağı!

Türkiye'de Koronavirüs Eris varyantı görüldü mü? Bilim Kurulu Üyesi Şener'den açıklama Haber

Türkiye'de Koronavirüs Eris varyantı görüldü mü? Bilim Kurulu Üyesi Şener'den açıklama

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Türkiye'de Kovid-19 vakalarında artış gözlenmediğini, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde görülen Omicron varyantının alt türevi olan Eris (EG.5.1) varyantının henüz tespit edilmediğini bildirdi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Öğretim Üyesi de olan Şener, dünya genelinde Kovid-19 vaka sayısında son üç aya göre yaklaşık yüzde 80 artış olduğunu belirtti. Dünya Sağlık Örgütü'nün yakın takibe aldığı Eris varyantı vakalarına henüz Türkiye'de rastlanmadığını ifade eden Şener, "Türkiye için baktığımız zaman ise Türkiye'de henüz daha bu alt grup varyantla ilgili bir geri bildirim yok. Sahadaki kişisel gözlemimiz şu ki acil servise başvuru, test pozitifliyle, yoğun bakıma ve hastaneye yatan vakalarda Kovid-19 açısından bir artış yok." dedi. YORUM YAPMAK İÇİN ÇOK ERKEN Dünyada bazı ülkelerde tek tip aşılama yöntemi uygulanırken Türkiye'de Sağlık Bakanlığının "hibrit aşı" yöntemini belirlediğini dile getiren Şener, şunları kaydetti: "Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'de hibrit aşılama stratejisinin güdülmüş olması, vaka sayılarının tırmanışa bir engel olabilir çünkü şunu biliyoruz ki hibrit bağışıklığı dediğimiz mRNA aşıları ve inaktif aşıları Türkiye'nin korona aşısını birlikte kombine uygulamış olması daha iyi bir bağışıklık sağlıyor. Alt grup varyantlara karşı daha iyi bir koruma yelpazesi aldı. Kısmen de olsa bunu biliyoruz. İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri ise genelde tek tip aşılama yaptılar. mRNA aşılamalarını yaptılar. O ülkelerdeki tırmanışı ya da aşıdan kaçan varyantları buna bağlayabiliriz ama yorum yapmak için çok erken." Şener, Türkiye'de okulların açılmasından sonraki süreçte büyük kentlerde Eris varyantının görülebileceğini ifade etti. "SEMPTOM GÖRENLER PCR TESTİ YAPTIRMALI" Eris varyantının da belirtilerinin Kovid-19 ile aynı olduğunu dile getiren Şener, şunları kaydetti: "Şikayetler aynı; burun akıntısı, burun tıkanıklığı, eklem ağrısı, gözlerinin arkasındaki ağrı, kuru öksürük, halsizlik gibi. Bu dönemde altını çizmekte fayda var, bu semptomları olan vatandaşlarımız mutlaka Kovid-19 PCR testi yaptırmasında fayda var çünkü sessiz bir Kovid-19 pandemisiyle yaz döneminde karşı karşıya kalmış ya da kalıyor olabiliriz, gözümüzden kaçıyor olabilir." ERİS VARYANTI HAKKINDA Dünya Sağlık Örgütü, 9 Ağustos'ta yayımladığı raporunda, daha önce "gözlem altındaki varyant" olan Omicron'un alt türevi Eris (EG.5.1) varyantının statüsünü, "izlenmesi gereken varyant" olarak değiştirmişti. Mevcut kanıtlara dayanarak, Eris'in oluşturduğu halk sağlığı riski, diğer mevcut Kovid-19 varyantlarının riskine benzer şekilde "küresel düzeyde düşük" olarak değerlendirilmiş, Eris'in özelliklerine bağlı olarak küresel şekilde yayılabileceği ve vakalarda artışa neden olabileceği kaydedilmişti. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Türkiye’de korona paniği… Karantina ve maske geri mi geliyor?

Yapay zeka ile tasarlanmış ilk Kovid-19 ilacının klinik denemeleri başladı Haber

Yapay zeka ile tasarlanmış ilk Kovid-19 ilacının klinik denemeleri başladı

Merkezi Hong Kong’da bulunan Insilico Medicine, ISM3312 terapötik ürününün, klinik denemeler öncesi çalışmalarında akciğerlerdeki viral yükü ve iltihabı "önemli ölçüde azalttığının" saptandığını bildirdi. Kanadalı bilim insanı Dr. Alex Zhavoronkov yaptığı açıklamada kurucusu ve üst yöneticisi olduğu şirketin ilaç konusunda yapay zeka ile çalışmalar yaptığını belirterek, "Üretken yapay zeka, insan gelişiminin her alanını dönüştürüyor. Üretken yapay zeka kullanılarak üretilen ikinci küçük molekül terapötik ilacımızın artık insan klinik denemelerine girdiğini, keşif ve geliştirme döngüsünü göstermek için çok net bir zaman çizelgesinde olduğunu duyurmaktan son derece mutluyuz." dedi. KLİNİK DENEMELER ÇİN'DE BAŞLAYACAK Zhavoronkov, şimdiye kadar ilk kez yapay zeka ile tasarlanmış bir Kovid-19 ilacının klinik denemelerine başlandığına işaret ederek, ISM3312 terapötik ürününün, insanlar üzerindeki klinik denemelerinin Çin'de başlayacağını bildirdi. Şirketten yapılan açıklamada da ilacın, virüsteki proteazlar olarak bilinen enzimleri geri dönüşümsüz bağlayıp inhibe ederek çalıştığı ve hedeflediği proteazın da SARS-CoV-2 virüsünde bulunan ana proteaz olan 3CLpro olarak adlandırıldığı belirtildi. Açıklamada ISM3312'nin hedeflediğine benzer proteazların tüm koronavirüslerde bulunduğu, bunun da ilacın yalnızca SARS-CoV-2'nin mevcut ve gelecekteki varyantlarını değil, diğer koronavirüsleri de hedeflemede etkili olabileceği anlamına geldiği ifade edildi. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.