[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#kriz

kriz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kriz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

AASSM’deki çok dilli konserde ‘halay’ krizi: Müdür durdurmak istedi! Haber

AASSM’deki çok dilli konserde ‘halay’ krizi: Müdür durdurmak istedi!

Halkların Köprüsü Derneği tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen İzmir Uluslararası Film Festivali’nin son gününde Bajar ve Halkların Korosu sahne aldı. Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte salonu dolduran dinleyiciler Bajar’ın çok dilli şarkıları eşliğinde halaylar çekerken, AASSM Müdürü Emel Akçay Özer’den gelen tepki gerginliğe neden oldu. İddiaya göre salonda halay çekilmesine tepki gösteren Özer, özel güvenlik görevlilerine talimat vererek Bajar sahnedeyken konseri durdurmak istedi. Dernek yöneticilerinin konser zorla sona erdirilirse büyük bir tepki oluşabileceği uyarısı sonucunda olay kontrol altına alındı. Fakat gerginlik konser bittikten sonra da devam etti. Müzisyen ve teknik personelin sahneden enstrümanlarını toplamasına dahi izin verilmeyerek ışıklar kapatıldı. Telefon ışıklarıyla enstrümanlar sahneden toplanırken, dernek üyeleri ve gönüllüler özel güvenlik personeli eşliğinde salondan uzaklaştırıldı. Yaşananlara tepki gösteren Halkların Köprüsü Derneği, yayınladığı yazılı açıklamada “Halkların diline, kültürüne saygı göstermeyenler hiçbir saygıyı hak etmezler! Dün gece hem sanatçılara hem de izleyicilere karşı yapılan bu büyük saygısızlığı kınıyor ve AASSM’de yapılacak başka etkinliklerde tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınmasını talep ediyoruz” vurgusu yaptı. HALAYIN DURDURULMASINI İSTEDİ! Halkların Köprüsü Derneği tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Dün gece İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM) çok dilli bir konsere ev sahipliği yaptı. Halkların Köprüsü Derneği’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediği Uluslararası Mülteci Filmleri Festivalinin kapanış etkinliği AASSM’de ücretsiz olarak gerçekleştirildi. Gecede derneğimiz gönüllülerinden oluşan Halkların Korosu ve ardından Bajar sahne aldı. Halkların Korosu Türkçe, Rumca, Arapça, Farsça, Gürcüce, Ermenice, Makedonca ve Kürtçe halk şarkılarıyla geceye katıldı. Tıklım tıklım dolu ve coşkulu başlayan gece, Bajar’ın Kürtçe ve Türkçe söylediği, çoğunluğu kendilerine ait bestelerle devam etti. Coşkuyla ve neşeyle başlayan, sonuna kadar da böyle geçen gecenin finali, AASSM müdürü Emel Akçay Özer’in hiçbir taşkınlık yaşanmadığı halde seyircilerin halay çekmesine tepki göstermesiyle tatsız bitti.  Gecenin sonunda izleyicilerin halay çekmek istemesinden dolayı Bajar konserini halayla kapattı. Bu durumdan rahatsız olduğunu başından sonuna belli eden AASSM Müdürü Emel Akçay Özer tacizlerine derneğimiz başkanı Nuray Pehlivan’ı telefonla arayarak, halayın hemen durdurulmasını isteyerek başladı. Pehlivan, halayın seyircinin coşkusunun bir sonucu olduğunu, kesinlikle müdahale etmeyeceğini ve böyle bir şeyin yapılmasına da izin vermeyeceklerini ifade etti. AASSM’nin özel güvenlik görevlileri müdürden aldıkları talimat ile Bajar sahnedeyken konseri durdurmak istediler. Konsere zorla son verilirse büyük bir tepki oluşacağını söyleyerek yaşanan durumu kontrol altına aldık. Konser bittikten sonra salona adeta baskına gelen AASSM müdürü Özer, yanındaki özel güvenlik görevlileriyle birlikte tacizlerine devam ederek, “kurallara uymadınız” diyerek salon kapılarını kapattırdı. Pehlivan ise kendisine sözleşmede halay çekmenin yasak olduğuna dair bir madde olmadığını(!), bu şekilde bir tavrı asla kabul etmeyeceklerini belirtti. Daha önce yapılan görüşmelerin hiçbirinde böyle bir koşul belirtilmediği gibi, bu yasağa(!!) ilişkin herhangi bir açıklama da yapılmadı. Hiçbir gerekçe gösterilmeden yalnızca Emel Özer’in ‘yasak’ ifadesi ile durdurulmak istenen halay, hiçbir sorun olmaksızın sona erdi. Konser sona erdiği, halay bitmiş olduğu halde salondan müzisyenleri ve sanatçıları özel güvenlik görevlileri eşliğinde sahneden kovan Özer, müzisyen ve teknik personelin enstrümanlarını toplamasına dahi izin vermeyerek adeta ceza verir gibi ışıkları kapattırdı. Müzisyenler ve teknik personel telefon ışıklarıyla malzeme ve enstrümanlarını topladılar. Yine, dernek üye ve gönüllülerimiz de sanat merkezinden özel güvenlik personeli eşliğinde uzaklaştırıldı. Özer tarafından gösterilen ve bir türlü dinmek bilmeyen bu düşmanca tavır, sorunun yalnızca halayla değil, etkinliğin içeriği ve sahnede yankılanan çok dilli müzik ile ilgili olduğunu düşünmemize yol açtı. Bu büyük saygısızlığı kınıyoruz” denildi. HALKLARIN KÜLTÜRÜNE SAYGI GÖSTERMEYENLER… Yaşanan olayların başka etkinliklerde tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, “Çeşitli iddialarla yerel yönetimlere gelmiş siyasilerin, makamlara atadığı yetkililerin hem kendi çalışanlarına hem hizmet götürdüğü yurttaşlara hem de birlikte iş yaptığı kurumlardaki insanlara karşı olumsuz tutumlar içerisine girdiklerini basına yansıyan haberlerden takip ediyoruz. Festivalimizin kapanış konserinin gerçekleştiği 8 Ekim gecesi yaşadıklarımız da bunun son örneği ne yazık ki. Kurumları kendilerine ait yerlermiş gibi gören, kamunun gücünü, otoritesini kendi arzularının, güç istemlerinin nesnesi yapan insanları yönetici seçmenin bir sonucu. Demokratik, çok sesli, şeffaf, katılımcı yönetimi bu yönetici modelleriyle mi sağlayacaksınız? Sanat türüne göre yüksek ya da alçak değildir. Her kültürün ürettiği estetik, sanat birbirinden farklıdır. Vals, tango, klasik müzik, halk şarkıları, zeybek, horon, halay, gowend… Hepsi insanlığa ait ortak kültürümüz. Müzik dinleyicisiyle vücut bulur, onunla birlikte hareket eder. İşte dün gece de izleyiciler sahneyle beraber hareket etti, halaylar çekti. Halkların Köprüsü Derneği yıllardır faaliyetlerini bağımsız çizgisini koruyarak sürdürüyor. Kurulduğu günden bugüne bunu en önemli ilkelerinin başında belirleyen derneğimiz bundan sonraki süreçte de bu çizgisini tavizsiz devam ettirmeye kararlıdır. Derneğimiz kimliğine, aidiyetine, rengine, cinsiyetine bakmadan, mazlumların, yurtsuzların, mültecilerin yanında olmaya devam edecektir. Halkların diline, kültürüne saygı göstermeyenler hiçbir saygıyı hak etmezler! Dün gece hem sanatçılara hem de izleyicilere karşı yapılan bu büyük saygısızlığı kınıyor ve AASSM’de yapılacak başka etkinliklerde tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınmasını talep ediyoruz” ifadeleri yer aldı. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Ezber Bozan Tasarım Yarışması kazananları ödüllerini aldı

Krizin faturası çocuklardan çıkarılıyor! Haber

Krizin faturası çocuklardan çıkarılıyor!

2023-2024 eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kaldı. Veliler okul alışverişi telaşına girerken artan okul masrafları ise isyan ettirdi. Kalemden deftere, okul çantasından okul kıyafetlerine kadar yüzde 100 artış söz konusu. Veliler, gıda ihtiyaçlarından kısıp okul masraflarını karşılamaya çalıştıklarını dile getirirken, sosyal platformlarda da tepkiler yükseldi. “Çocuklarımızı okutamayacak hale geldik. Okul masraflarından KDV kaldırılsın” başlıklı bir imza kampanyası düzenleyen ebeveynler, “Krizin faturası çocuklarımızdan çıkarılmasın” mesajını verdi. MASRAFLARI NASIL KARŞILAYACAĞIZ? Kampanya metninde şu ifadeler yer alıyor: “Okullar açılıyor, veliler kara kara düşünüyor. Kırtasiye giderleri enflasyondan ikiye üçe katlandı. İşsizlik ve pahalılık nedeniyle çoğu veli ‘Masrafları nasıl karşılayacağız?’ derdinde. Aileler kırtasiye malzemeleri, ek kaynak kitapları, okul kıyafeti, servis hizmeti gibi büyük bir ekonomik yükle karşı karşıya. Ekonomik krizin faturası bu sefer de çocuklarımızdan çıkarılıyor. Okula başlama maliyeti 1 sene içerisinde okul öncesinde; 7 bin TL iken 17 bin TL’ye, ilkokulda; 12 bin TL iken 28 bin TL’ye, ortaokulda; 13 bin TL iken 30 bin TL’ye yükseldi. Yani, maliyetler yüzde 126 arttı.” KDV’NİN KALDIRILMASINI TALEP EDİYORUZ Birçok ailenin ekonomik sıkıntıdan dolayı çocuğunu okula gönderemediğini vurgulayan ebeveynler, açıklamanın devamında ise, “Halbuki Anayasanın 42. Maddesi ‘Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz’ der. Sosyal devletin görevi, her çocuğun okuma hakkını sağlamak ve bu maddeyi uygulamaktır. Eğitim hakkını ayrım yapmaksızın yerine getirmektir. Yapılan son KDV zammıyla beraber, kırtasiye ürünlerinin kimisine yüzde 10, kimisine yüzde 20’lik KDV uygulanıyor. Yüksek enflasyon ve zamlarla kırtasiye ve okul kayıt ücreti iki çocuklu bir aile için neredeyse asgari ücrete denk düşüyor. Hiçbir çocuğun yoksulluktan ötürü eğitimden mahrum kalmaması için okul ihtiyaçlarındaki KDV’nin kaldırılmasını talep ediyoruz. Krizin faturası çocuklarımızdan çıkarılmasın” bilgisini paylaştı. Kampanyaya destek olmak isteyenler için linke tıklayabilirsiniz:

Gıda güvencesi yoksa, gıda güvenliği de yoktur Haber

Gıda güvencesi yoksa, gıda güvenliği de yoktur

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve TVHB İzmir Veteriner Hekimleri Odası olarak hazırladığımız Gıda Güvencesi Yoksa Gıda Güvenliği de Yoktur başlıklı ortak basın açıklama gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “11 ilimizi etkileyen 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden 4 ay geçerken Dünya Gıda Güvenliği Gününü bugün 5. kez kutluyoruz. Türkiye’nin Bereketli Hilali diye adlandırılan ve tarımsal gayri safi yurt içi hasılasının yaklaşık yüzde 15’ini oluşturan ve ülkenin tarım ihracatının yaklaşık yüzde 20’sine katkıda bulunan bölgede yaşadığımız art arda depremler aslında bize insanların sağlıklı yaşayabilmesi için yeterli, dengeli ve güvenli gıda ile temiz suya hakça erişiminin ne kadar hayati bir önem taşıdığını pandemiden sonra bir kez daha gösterdi. Bunun sonucunda, gıda güvencesinin dolayısıyla da gıda güvenliğinin gündemden hiç düşmemesi gereken bir konu olduğunun anlaşılmasını umut ediyoruz. Ülkemiz başta deprem olmak üzere birçok doğal afetin yaşandığı bir coğrafya üzerinde bulunmaktadır. Maalesef günlük akışın normal olduğu durumlarda dahi gıda tedariği yeteri kadar uygulanamazken afet anında bu durumun daha kötü koşullara evrimleşmekte olduğu 11 ilimizi etkileyen 06 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremler sonrasında ilgili meslek mensupları tarafından yapılan saha gözlemleri sonucu tespit edilmiştir.” GİRDİLER ENKAZ ALTINDA KALDI Artan girdi maliyetlerinin enkaz altında kaldığının vurgulandığı açıklamanın devamında, “Tarım alanlarının depremden etkilenmesi, canlı envanterin, tarım alet ve makinelerinin, tarımsal üretimde kullanılan girdilerin enkaz altında kalması insanların kendi canlarını ve yakınlarını kurtarmaktan başka bir şey düşünmemeleri tarımsal faaliyetlere sekte vurmuştur. Bölgedeki sebze meyve hallerinin kullanılamaz hale gelmesi, tarımsal sahalardan tarımsal ürünlerin tüketiciye ulaşma kanallarının pek çoğunun yok olması gıda tedariğinin sağlanamamasına neden olmuştur. Deprem sonrasında da tarımsal üretimde yaşanan üretimin zararın belirlenebilmesi için kaybolan envanterin hızla çıkarılmaması, üretim için ihtiyaçların belirlenmemesi, faaliyetin sürdürülmesi için acil eylem planlarının yapılmaması yaşadığımız önemli sorunlardır. Deprem bölgesinde kendisi de depremzede olan üreticilerin hasat dönemi gelen ürünlerinin hasadının gerçekleştirilememesi ve bu ürünlerin gıda ihtiyacı olan depremzedelere ulaştırılamamış olması sorun teşkil etmiştir. Bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimlerinin tamamlanarak yine depremzedelere yerinde tüketim imkânı sağlayacak ürünlerin planlanması bölgenin yardımlara bağımlılığını azaltacaktır. Bölgenin florası, faunası ve endemik canlıları mutlak suretle korunmalı, tarım arazileri ve meralar ranta peşkeş çekilip, yeni inşaat ve konut alanlarına açılmamalıdır” ifadelerine yer verildi.  Açıklama şu şekilde devam etti: “6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerden 14 milyon insan, 11 milyon evcil hayvan etkilenmiştir. Bu 11 ilimiz Türkiye hayvansal gıdanın yüzde 15’ini üretmektedir. Küçük baş hayvan varlığımızın %20’si (10 milyon) tam olarak deprem bölgesinde yetiştirilmektedir. Resmi açıklamalarda tarım sektöründe 24,2 milyar TL kayıp vardır. Enkaz altında kalan, telef olan hayvan kaybımız 1 milyar TL ulaştığını tahmin ediyoruz. Resmi kayıtlarda 8250 büyük baş, 65 000 küçük baş hayvan kaybımız vardır. Telef olan arılı kovan sayısı 26 750 adettir. 101 ton balık, 37,4 milyon yavru balık ölmüştür. Yıkılan ahır, ağıl, hayvan işletmesi sayısı 13 284 adettir.  Depremi takip eden süreçte sağımı yapılan sütler ortada kalmış, sokağa dökülmüştür. Üreticinin elindeki sütü ucuza toplayan alıcılar türemiştir. Bölgede et ve et ürünlerini; süt ve süt ürünlerini işleyen işletmeler hasar aldığından üreticiden ürünleri satın alamamıştır. Hayvanları, hayvansal ürünleri ucuza alan fırsatçılar halen deprem bölgesinde faaliyettedir. Üreticilerin yem ihtiyaçları hat safhadadır, yem fiyatları sattığı ürünlerden daha fazla fiyatlara temin etmektedirler. Hayvan refahı ile ilgi ciddi sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Ölen hayvanların gömülmesi, bertaraf edilmesinde sıkıntılar yaşanmıştır. Bölgede hayvanlarda bakteriyel, viral, paraziter hayvan hastalıklarının artması beklenmektedir. Hayvanlardan insanlara geçen hayvan hastalıklarının görülmesi, sayısının artması sürpriz değildir. Gelecek 5 yıl için yapılacak programlarla öncelikli bu bölgeye olmak üzere proflaksi çalışmalarının başlatılmasını, bakteriyel ve viral aşıları tüm hayvanlara ücretsiz yapılması önerimizdir. Bölgede zoonotik hastalıklarla ilgili epidemiyolojik çalışmaların 5 yıl süre ile sürdürülmelidir. Özellikle Kuduz, Tüberkülosis, Brucellosis, Kuş Gribi, Domuz Gribi, tüm evcil hayvanlarda Corana Virüs türlerinin oluşturduğu viral hastalıklar, sivrisinek, kene vb. tüm vektörlerle taşınan viral, bakteriyel, protozoer zoonotik hastalıklar sahada ve laboratuvar çalışmaları ile epidemiyolojik takibi yapılmalıdır. Afet bölgesinde irat hayvanları sağ kalan üreticilerden süt üretimi yapanlar sütü sağmakta, sağdıkları sütü gerekli koşullarda korumakta ve satmakta büyük sıkıntılar çekmiş, ürünleri tüketiciye ulaştıracak bir kanal bulamamışlardır. Besi hayvancılığı yapan üreticiler kesimhane bulamamış ayrıca hayvanlarını beslemek konusunda büyük sıkıntılar yaşamışlardır. Bu işletmelerde su kaynağı bulunmuyor ise hem su ihtiyacını karşılamada hem de hijyen şartlarını sağlamada ciddi aksaklıklarla karşılaşılmıştır.” YAŞAM TRAJEDİSİ VE BARINMA SORUNU Afet sonrası hayatta kalanlar için yaşanan trajedi barınma ile birlikte beslenmedir. Afet bölgesi içinden tarımsal ürün tedariki ve işlemesi tümden durunca ülkenin dört bir tarafından gıda yardımları gelmiş ancak bu gıdaların depremzedelere ulaştırılması sırasında gıda güvenliği sorunu önümüze çıkmıştır. Güneş altında bekleyen ayranlar, soğutucu sistem yetersizliklerinden dolayı oluşan ürün saklama sıkıntıları, son tüketim tarihi geçmiş konserve ürünleri, tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş gıdalar, üretim alanlarının gerekli izolasyonu sağlanmadığı için oluşan kontaminasyon riskleri, üretim ve dağıtım personelleri için sağlanamayan temizlik ve ekipman eksiklikleri, yemek üretim, dağıtım ve tüketim alanlarının belirsiz, rastgele ve yetersiz olması, personel görevlendirmelerin bilinçsiz yapılması, ürün sevkiyatlarının yetersiz donanımla sağlanması örneğin içinde salam kaşar olan soğuk sandviçin taşınacak gıdaya göre uygun araçla taşınmaması gibi yaşanan eksiklikler; AFAD başta olmak üzere hükümet organlarının ve yerel yönetimlerin afet anı ve sonrası için canlı yaşamının temel ihtiyacı olan güvenli gıda konusunda son derece özensiz, hazırlıksız ve plansız olduğunu çok net göstermiştir. Deprem bölgesinde Sağlık Bakanlığı Çevre Sağlığı Birimi klor tabletleriyle yetersiz klorlamanın önüne geçmek için ilave klorlama işlemi yapmış, ama Adıyaman, Hatay ve Malatya’da bu işlem için çok geç kalınmıştır. Bölge uzun süre temiz ve güvenli suya erişememiştir. Isınma ve güvenlik problemleri de yaşayan, bütün yaşam dengesi alt üst olmuş afetzedeler maalesef sahada yapılan gözlem ve denetlemeler sonucunda gıda zehirlenmelerine ve zehirlenme sonucu oluşacak bütün tehlikelere açık bir şekilde maruz bırakılmıştır. Deprem bölgesi özelinde, depremden günler sonrasında yıkım çalışmaları sırasında çevre güvenliği önlemleri alınmaması, moloz atıklarının gelişigüzel ve vahşi bir şekilde uzaklaştırılması sonucu, tarım alanları etkilenmiş, ülkemizin en büyük tarım alanlarından olan bölge asbest tehlikesi ile baş başa bırakılmıştır. Bu durum ileride deprem bölgesinde sağlıklı ve güvenilir gıdaya ve temiz suya yeterli erişime engel olacağı açık olup, önlem alması gereken kamu yöneticileri bu konuyu görmezden gelmektedirler. Deprem kuşağında olan ülkemizde olası bir afet durumunda bu aksaklıkların tekrar yaşanmaması için yerel yönetimlerin ve hükümet organlarının ilgili yapılarının ilgili meslek odaları ile planlama yapıp hazırlıklı olması önem arz etmektedir.  Dünya da gelecek yıllarda olacak krizlerin “gıda güvencesi ve gıda güvenliği ile ilgili olacağını bugünden deklare ediyoruz. Doğal ya da insan eliyle meydana gelen afetler ile büyük kazaların felakete dönüşmemesi için çok planlı çok etkin ve ciddi önlemler merkezi ve yerel yönetimlerce alınmalıdır. Biyolojik çeşitliliğin arttırıldığı, yerel tohumların kullanıldığı, aile çiftçiliği ve kooperatifçiliğin desteklendiği, gıda güvenliğinin tek sağlık yaklaşımı içerisinde olduğu üretim politikalarının ve gıda egemenliği ilkelerine dayalı kamucu tarım ve gıda politikalarının hâkim kılındığı, Dünya Gıda Güvenliği Gününe erişebilmek umuduyla. HABER MERKEZİ

Küresel piyasalarda karışıklık hâkim! Haber

Küresel piyasalarda karışıklık hâkim!

ABD'de borç limitinin artırılmasına ilişkin prensip anlaşma sağlansa da bürokratik sürecin kalan kısıtlı sürede tamamlanıp tamamlanamayacağı risk algısını besliyor. Analistler, Kongre ve Senato'nun onaylaması gereken tasarının zamanında imzalanmaması halinde piyasalarda oynaklığın artmasının beklendiğini, bu durumun enflasyonla mücadelede istediği sonuçları henüz alamayan ABD Merkez Bankası'nın da (Fed) politika alanını daraltabileceğini bildirdi. Borç limitinin artırılması halinde ABD'de hazinenin üçüncü çeyrek sonuna kadar yaklaşık 1 trilyon dolarlık tahvil satmasının beklendiğini aktaran analistler, söz konusu ihtimalin, piyasalarda likidite sıkıntısı çıkarabileceği endişesinin güçlendiğini ifade etti. Analistler, ilerleyen dönemde tahvil piyasalarında satış baskısının artabileceğine dikkati çekerek, artan dolar talebinin emtia fiyatları başta olmak üzere varlık fiyatlarını da baskılayabileceğini söyledi. Dolar endeksi şu sıralarda 104,4 ile yaklaşık son 2,5 ayın zirvesinde seyrederken, altının ons fiyatı 1.933 dolarla 17 Mart'tan bu yana en düşük seviyesini test etmesinin ardından 1.936 dolardan alıcı buluyor. Cuma günü açıklanacak tarım dışı istihdam verisi öncesi para piyasalarındaki fiyatlamalarda Fed'in yüzde 60 ihtimalle 25 baz puanlık faiz artışına gideceği öngörülürken, Fed yetkililerinin bugünkü sözle yönlendirmeleri de yatırımcıların odağında bulunuyor. Dün New York borsasında tatil dolayısıyla işlem gerçekleşmezken, ABD'de endeks vadeli kontratlar, güne yükselişle başladı. Avrupa'da dün satış ağırlıklı bir seyir öne çıkarken, enflasyon ve resesyon ikilemi bölgede varlık fiyatlamalarını zorlaştırıyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) üyeleri, "şahin" söylemlerini sürdürürken, bu hafta bölgede açıklanacak enflasyon verilerinin piyasaların yönü üzerinde etkili olması bekleniyor. Dün Almanya'da DAX 40 endeksi yüzde 0,2, Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 0,21 ve İtalya'da MIB 30 endeksi 0,36 geriledi. Avrupa'da endeks vadeli kontratlar, yeni güne ise alış ağırlıklı bir seyirle başladı. Asya piyasalarında karışık bir seyir öne çıkarken, Çin'de ekonomiye ilişkin endişeler risk algısını desteklemeye devam ediyor. Hong Kong borsasında işlem gören Çinli şirketlerde ülkedeki ekonomik aktiviteye ilişkin endişeler ve artan jeopolitik risklerle satış baskısı güçlenirken, bölgede yarı iletken çip üreten şirketlerin yükseliş eğilimi sürüyor. Bugün bölgede açıklanan makroekonomik verilere göre, Japonya'da işsizlik oranı yüzde 2,6'ya gerilerken, Japonya Merkez Bankası (BoJ) Başkanı Ueda Kazuo, gerektiği sürece genişleyici para politikalarına devam edeceklerini söyledi. Kapanışa yakın Japonya'da Nikkei 225 endeksi yüzde 0,3 ve Güney Kore'de Kospi endeksi yüzde 0,9 yükselirken, Çin'de Şanghay bileşik endeksi yüzde 1 ve Hong Kong Hang Seng endeksi yüzde 0,7 geriledi. Yurt içinde dün alış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, günü önceki kapanışın yüzde 4,10 üzerinde 4.768,56 puandan tamamladı. Dolar/TL, dün yüzde 0,7 artışla 20,1038'den kapanmasının ardından bugün bankalararası piyasanın açılışında 20,2310 seviyesinden işlem görüyor. Analistler, bugün yurt içinde dış ticaret dengesi, yurt dışında ise Avro Bölgesi'nde tüketici güven endeksi ile ABD'de konut fiyat endeksi, tüketici güven endeksi ve Dallas Fed imalat sanayi endeksi verilerinin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 4.800 ve 4.900 seviyelerinin direnç, 4.650 puanın destek konumunda olduğunu kaydetti. Piyasalarda bugün takip edilecek veriler şöyle: 10.00 Türkiye, mayıs ayı dış ticaret dengesi 12.00 Avro Bölgesi, mayıs tüketici güven endeksi 16.00 ABD, mart konut fiyat endeksi 17.00 ABD, mayıs tüketici güven endeksi 17.30, ABD mayıs Dallas Fed imalat sanayi endeksi

Seçim süreci ekonomiyi yaraladı Haber

Seçim süreci ekonomiyi yaraladı

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER Merkez Bankası’nın geçtiğimiz günlerde art arda değiştirdiği kararların sebebini değerlendiren uzmanlar, seçim sürecinin ekonomide açık oluşturduğunun altını çizdi. Ekonomist Prof.Dr. Hüsnü Erkan, ekonomik kaynakların tükendiğini, bunlara ek olarak da yanlış ekonomik planlar uygulandığını, söyleyerek şu açıklamalarda bulundu: “Seçim yatırımları söz konusu, ekonomide sıkışıklık var. Siyasi iktidar kendisinin avantajını gözeterek hem ekonomik hem de siyasi açıdan sürekli karar değiştiriyor. Bu belirsizlik ve kararsızlık ortamı zaten ekonomiyi yıktı.” İDEOLOJİYLE EKONOMİ YÖNETİLMEZ Ekonomist Hüsnü Erkan, seçim sürecinin ekonomiyi dolayısıyla da Merkez Bankasının kararlarını etkilediğine değinerek “Bu dönem normal bir dönem değil, neden değil derseniz bir seçim yatırımları söz konusu, ekonomide sıkışıklık var. Siyasi iktidar kendisinin avantajını gözeterek hem ekonomik hem de siyasi açıdan sürekli karar değiştiriyor. Bu belirsizlik ve kararsızlık ortamı zaten ekonomiyi yıktı. Enflasyon bir yandan, işsizlik bir yandan gelince, uzun süreli ekonominin bütün direnç noktalarını yok edildi. Sanayi üretimi ortadan kalktı ve her şey ticarete dönüştü. Türkiye seksenli yıllardan itibaren, sanayileşme stratejisini bıraktı ticaret stratejisine döndürdü. Böylelikle dış ticaret; ithalat, ihracat yandaşlara peşkeş çekildi. Aynı zamanda tarım üretimden kısıldı, sanayi şirketleri satıldı, ekonomi üretemez oldu. Bu da işsizliğe ve yoksulluğa yol açtı. Artı yanlış para politikaları bunların üzerine geldi. 2 bin 500 yıl öncesinin kurallarıyla ekonomi yönetilmeye çalışılıyor, böyle ekonomi yönetilmez. Ekonomi biliminin hiçbir kuralı uygulanmadı. İdeolojiyle ekonomi yönetilmez bilimle yönetilir” şeklinde konuştu. TÜM EKONOMİK MODELLER YANLIŞTI Erkan, mevcut ekonomik modeli eleştirerek, ekonomi biliminin yok sayıldığına dikkat çekti. Erkan “Biz her şeyi ithal ediyoruz. Samanı bile dışarıdan alır duruma geldik. Ekonominin tüm kaynakları satıldı ve tüketildi, şimdi ise satacak bir şey kalmadı. Saçak para da gelmiyor çünkü dış açık çok fazla. Özellikle yeni ekonomi modeli diye tutturuldu; ucuz emekle ihracata teşvik edip, ihracattan döviz fazlası kazanacağız yanılgısına kapılındı. Bu tamamen yanlıştı çünkü Türkiye ekonomisi hiçbir zaman ihracat fazlası vermedi. Sadece bu model değil hükümetin kurduğu tüm ekonomik modeller yanlıştı. Emeği ucuzlatırsanız, toplumu yoksullaştırırsınız ve orta tabaka yok olur. Orta tabaka toplumun dinamik kesimidir. Bunun nedeni yükselme ve yenilikçilik hırsı orta tabakada vardır. Ben bugün bir üniversite profesörü ve emeklisi olarak önceden kedimi orta tabaka sayıyordum ama şimdi orta tabakanın altındayım” diye konuştu. GÜVEN KALMADI Erkan, ekonomi bu durumdayken yapılan hiçbir hamlenin işe yaramayacağını, sadece sıcak para ve ülkeye döviz girdisinin faydaları olabileceğini belirterek, yaptığı açıklamada “Durum böyleyken bankalardaki anlık durumu kontrol etmek için birtakım önlemler getiriliyor ancak güven kalmadığı için aldıkları karar ters tepiyor. Bu sebeple de geri adım atıyorlar. Ekonomi öyle bir duruma geldi ki şu aşamada ne yapılsa yetersiz kalacak. Çarkların çevrilmesi için krediye yanı sıcak paraya, dövize ihtiyaç var, döviz açığı olduğu sürece de ekonominin çarkları çevrilmez. Bunun düzelmesi için dış kaynağa ve sıcak paraya ihtiyaç var. Çünkü bizim ekonomimizin büyük bir çoğunluğu montaj” ifadelerini kullandı.

AK Partili Yıldırım’dan iş dünyasına: Kriz yönetilir ama belirsizlik yönetilmez! Haber

AK Partili Yıldırım’dan iş dünyasına: Kriz yönetilir ama belirsizlik yönetilmez!

NURETTİN BAKİ İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) ev sahipliğinde, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) destekleriyle Lojistik ve Mobilya Sektörleri Değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi. 28. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın da katıldığı toplantıya İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, AK Parti İzmir milletvekili adayları, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı oda-borsa başkanları, temsilcileri ve çok sayıda lojistik-mobilya sektör temsilcisi de hazır bulundu. İzmir’de hayata geçirdikleri projelerin önemine tek tek değinen Binali yıldırım, siyasetten ekonomiye, yatırımdan istikrara kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. 14 Mayıs seçimlerinin hayati öneme sahip olduğuna vurgu yapan Yıldırım, istikrara dikkat çekti. Yıldırım, “Kriz yönetilir ama belirsizlik yönetilmez” diyerek, İzmir iş dünyasından 14 Mayıs seçimleri için destek istedi.  BEN ARTIK İZMİRLİYİM Ankara’da İzmir’in konularını çözmeye çalışan bir bağlantı olduğunu dile getiren Binali Yıldırım, kendisinin artık bir İzmirli olduğunun da altını çizdi. Yıldırım, “‘İzmir ve İzmirli nasıl olunur?’ diye bir soru sorarak başlamak istiyorum. Ben 2011 yılında bu güzel şehirden milletvekili adayı olduğumda ‘Bu adam İzmirli değil, nereden geldi?’ diye sesler kulağıma gelmişti. Doğrusu o dönem üzüldüm. Sonra bu İzmirlilik işini kafama taktım. Baktım ki İzmir Türkiye’nin renklerinin hepsini barındırıyor ve Türkiye’nin özeti. Hayatının en genç ve verimli yıllarını İstanbul’da geçirmiş biri olarak İzmir ve İstanbul’u karşılaştırma fırsatım oldu. İstanbul’da 40 yıl da yaşasanız Diyarbakırlılığınız, Mardinliliğiniz ve Erzincanlılığınız devam ediyor. Ama 1 buçuk yıl içinde nereden gelirseniz gelin ben İzmirliyim demeye başlıyorsunuz. Bir İzmirli kimliği oluşuyor. Ben, İzmir’de milletvekilliğimin son günlerini yaşıyorum, ben İzmirliyim. Ben İzmir’in konularını Ankara’da çözmenizi sağlayan bir bağlantı oldum. Ben hala sizlerle beraber olacağım. İzmir’in gelişmesi demek Türkiye’nin gelişmesi olacak” dedi.  BELİRSİZLİK YÖNETİLMEZ Krizin yönetilebildiğine dikkat çeken Yıldırım, ancak oluşacak bir belirsizliğin ise yönetilemeyeceğine vurgu yaparak, “Kriz yönetilir ama belirsizlik yönetilmez. İzmir mesela, 30 Ekim miydi? 30 Ekim’de birçok vatandaşımızı kaybettik. Burada hükümetimiz yerinde dönüşüm yaparak konutları teslim etti. Rezerv alanında 5 bine yakın konut yaptık. Kahramanmaraş merkezli depremler asrın depremi olarak tarihe geçti. Ben büyüklerimden gelmiş geçmiş en büyük deprem diye Erzincan Depremi’ni dinlerdim ama bu deprem onu geride bıraktı. Bu deprem bir devletin kolayca altından kalkacağı bir iş değil. Bu milletin ferdi olmak gurur meselesi. Türkler büyük bir millet. Büyüklüğümüz tarihten geliyor, Türkleri çıkarın tarih yazılmaz. Türkler olmadan tarihi tamamlayamazsınız” ifadelerine yer verdi.  BU SEÇİM HİÇBİR SEÇİME BENZEMİYOR 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öneminden de bahseden Yıldırım, “14 Mayıs seçimlerine girerken karşı karşıya olduğumuz durumu paylaşmak istiyorum. Bu seçim üzülerek ifade ediyorum ki yaptığımız hiçbir seçime benzemiyor. Bu seçim Türkiye’nin seçimi olmaktan çıktı. Bakıyoruz her yer bu seçimle ilgileniyor. Bizi sevdiklerinden, merak ettiklerinden mi zannediyorsunuz? Joe Biden’ın başkanlık yarışında ‘Bizim Türkiye ile ilgili hedeflerimizi darbe ile yaşamadık. Bu sefer muhaliflerle beraber çalışacağız ve Tayyip Erdoğan’ı seçtirmeyeceğiz’ dedi. Neden Erdoğan’ı hedef alıyorlar? çünkü Erdoğan edilgen bir lider değil. Terör örgütüne bakıyoruz Millet İttifakı adına açıklama yapıyor. İsimsiz söylüyorum, reklam yapmayayım. Bir tanesi diyor ki ’14 Mayıs'ta cumhurbaşkanı değil sistem de değişecek’ diğeri diyor ki ‘Erdoğan’dan kurtulursak iyi günler bizi bekliyor’ Değişecek şey ne biliyor musun? Kürt devleti kurulması, Ermenilerin sesinin daha yüksek çıkması. Bize dokunamamalarının sebebi Türkiye’deki güçlü yönelim güçlü lider, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan’ı sevmeyebilirsiniz, nefret edebilirsiniz. Her şeyi kenara bırakıp ülkemizin geleceğine bakalım. Seçim kazanma adına büyük bedeller ödenerek terörü kontrol altında aldığımız dönemi tersine döndürmek istiyorlar. Bunu siyasetten arınmış bir şekilde söylüyorum. Oyun büyüktür, tezgah büyüktür. Adayın dışında bir irade söz konusudur. Arkasında sadece terör değil başka şeyler var. 6’lı 7’li falan değil, sayı 12’ye kadar çıkıyor” diye konuştu.  KÖŞGER: İZMİR’İN EN ÖNEMLİ PROJESİ Kemalpaşa Lojistik Merkezi’nin İzmir’in en önemli projelerinden bir tanesi olacağını dile getiren İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger ise, “Tarihi bir liman kenti olan İzmir için lojistik sektörü çok önemli. Avrupa ve dünya pazarlarına yakınlığı lojistik potansiyelini ortaya koymaktadır. İhracatta İzmir’in ülke ihracatına katkısı 20 milyar doların üzerindedir. Bu rakamlar, İzmir’in yakın gelecekte en önemli lojistik merkezi olacağını ortaya koymaktadır. Sadece limanlar değil, İzmir’de kara üzerinden lojistiğe ihtiyaç duyuluyor. Kemalpaşa Lojistik Merkezinin hayata geçmesi önem taşıyor; uzun bir koridoru ifade etmektedir. Mobilya sektöründe ise İzmir, önemli noktalardan biridir. Sektörümüz daha iyi yerlere gelecektir” dedi. REKABET GÜCÜNÜ ARTIRMAYI HEDEFLİYORUZ Kemalpaşa Lojistik Merkezi’nin hayata geçirilmesiyle kentin hinterlandının gelişmesine katkıda bulunacağını kaydeden İZTO Başkanı Özgener de, “Her türlü ulaştırma moduna etkin bağlantıları olan, düşük maliyetli, hızlı, güvenli, tüm fonksiyonlara ve donanımlara sahip, ithalat ve ihracat amaçlı bir organizasyon içinde tüm gümrük işlemlerinin yapılabilmesine imkan veren, gümrüklü antrepo ve serbest depolama hizmet alanlarının geliştirilmesini sağlayan projemizde somut bir adım atarak İzmir Valiliği, Odamız, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve Ege İhracatçı Birlikleri ortaklığında İzmir Kemalpaşa Lojistik Merkezi Tır Gümrük İşletmeleri A.Ş.’yi kurduk. Projemiz hayata geçtiğinde, lojistik sektörü ve ilgili kurumların Kemalpaşa Lojistik Merkezi’nde kümelenmesini sağlayarak lojistik süreçlere ilişkin operasyonel maliyetleri en aza indirmeyi ve ihracatçılarımızın rekabet gücünü artırmayı hedefliyoruz. Projemizin 2 milyar 332 milyon TL yatırım bedeliyle yaklaşık 1.000 kişilik istihdam sağlaması planlanıyor. (bu bedelin 1 milyar 40 bininin yatırımcı tarafından yapılması planlanıyor)Kemalpaşa Lojistik Merkezinin devreye girmesiyle birlikte gümrük işlemleri, özellikle kırmızı hatta ihracat işlemleri, yanı sıra limanlardaki yükleme ve boşaltma işlemlerinde yaşanan sorunların çözülmesiyle kentimizin ve hinterlandının lojistik anlamda gelişeceğini düşünüyorum. Bugün değerlendireceğimiz ikinci sektörümüz mobilya. Ülkemizde mobilya sektörü, 40 bin işyeri ve 200 bine yaklaşan çalışan sayısı ile istihdam potansiyeli yüksek stratejik sektörler arasında yer alıyor. İzmir olarak mobilya sektöründen aldığımız payı arttırma potansiyelimiz oldukça yüksek. Yenilikçi yapısı ve gelişme potansiyeline rağmen, şehir merkezimizde sıkışan, lojistik imkânlar açısından sorunlar yaşayan Mobilya sektörümüzün, geniş ve nitelikli üretim alanlarına olan ihtiyacı uzun zamandır dile getirdiğimiz bir konuydu. Bu sorunu çözmek için Odamız, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve Torbalı Ticaret Odası tarafından projesi gerçekleştirilen Torbalı Karma ve Mobilya OSB ile 6.000 kişilik istihdam hedeflerken,  yaklaşık yatırım maliyetinin ise 5 milyar Türk Lirası olması öngörülüyor. Torbalı OSB ile ilgili de birçok aşamayı Sayın Başbakanımızın desteğiyle hayata geçirdik. Yoğun talep gören ve büyük bir ihtiyacı karşılayacak olan OSB’imizin kuzey batısında bulunan ve TOKİ tarafından mesken yapılmak üzere planlanan yaklaşık 14 hektarlık alanın da, bölgemize dahil edilmesi konusunda girişimlerimizi sürdürüyoruz. Bu konuda da desteğinizi almaktan büyük memnuniyet duyacağız.  Sektörümüzün, OSB’nin altyapı çalışmalarının Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından üstlenilerek yapılması ve esnafımızın uzun vadede geriye dönük ödeme yapması konusunda talebi de var. Bu desteğin ve kolaylığın sağlanması işlerini geliştirmek ve büyütmek isteyen firmalarımız için can suyu olacaktır” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.