[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#kültür

kültür haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kültür haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Büyükşehir Belediyesi kültür yayınlarıyla fuarda yerini aldı Haber

Büyükşehir Belediyesi kültür yayınlarıyla fuarda yerini aldı

Yenişehir Fuar Alanında birbirinden seçkin yazarları kitapseverlerle buluşturan fuarda yer alan Mersin Büyükşehir Belediyesi standında, Mersin Kent Kitaplığı tarafından basımı yapılan 18 eser, yazarların imza günlerinde imzalanıp okurlara ücretsiz olarak hediye ediliyor. Bu çerçevede Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığının stant açtığı etkinlikte, yazar Ali Toydemir ‘Mersin’i Tanıyoruz’, Duygu Özcanlı İçli ‘Can’ın Yoga Yolculuğu’ kitaplarını çocuklar için imzalarken, Fatma Aymer, ‘Mersin’e Adanmış Bir Ömür; Gazetecilik’ adlı kitabını okurları için imzaladı. “Çocukların Mersin’i güzel bir şekilde tanıması için bu kitabı hazırladım” Kitap Fuarında imza günlerinin yanı sıra, söyleşi gibi çeşitli programların yapıldığını ve Büyükşehir Belediyesinin de fuarda stant açarak yazarlar ve okurları, okumayı seven kitap tutkunlarını bir araya getirdiğini belirten fotoğrafçı yazar Ali Toydemir, ‘Mersin’i Tanıyoruz’ kitabını eski bir hikâyeden yola çıkarak yazdığını ifade etti. Kitapla ilgili bilgi aktaran Toydemir, “Mersinli olan ama Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde yaşayan bir öğretmen bizlere sosyal medya üzerinden ulaşarak, orada yaşayan çocukların Mersin hakkında hiçbir şey bilmediğini iletti. Biz de onlara ulaşarak Mersin’e yönelik bilgiler, broşürler, Mersin’in limonu, cezeryesi gibi ürünlerin yanı sıra, Atamızın ‘Nutuk’ kitabını ulaştırdık. Benim 8 yaşında bir kızım var. O’nun da büyürken Mersin’i güzel bir şekilde tanıması amacıyla bu kitabı hazırladım” dedi. “Yazarlık oldukça emek isteyen bir süreç, deneyimlemiş oldum” ‘Can’ın Yoga Yolculuğu’ adlı kitabın yazarı ve aynı zamanda Edebiyat Öğretmeni olan Duygu Özcanlı İçli, bir dönem öğretmenlikten uzaklaşarak yoga eğitmenliği yaptığını ve çocuk yogasını çok sevdiğini, kitabın da bu ikisinin harmanlanmasıyla oluştuğunu ifade ederek, “Çocuk klasiklerini, çocuk yogasını çocuklara tanıtmak amacıyla bu kitabı yazdım. Çok uzun sürdü. Kitap yazmak çok zormuş. Yıllardır okuyucuydum. Yazarlık ise oldukça emek isteyen bir süreçmiş. Bunu da deneyimlemiş oldum” şeklinde konuştu.   “Kitabımda, tarihe kaynaklık eden arşiv çalışması ortaya çıkardım” Mersin’de 65 yıldır faaliyet gösteren Sonhaber adlı gazetenin sorumlusu ve yazarı Fatma Aymer ise asıl işinin reklamcılık olduğunu ve eşinin vefatı üzerine gazetenin sorumluluğunu almaya başladığını dile getirerek, “Eşim Mersin’de daha çok tanınırdı. Çok iyi bir kalemi vardı. O’nun unutulmaması adına bu kitabı hazırladım. Bu kitap 1980 ve 1990’lı yıllarda Tankut Tufan’ın makalelerinden ve gazetenin o günkü manşetlerinden oluşuyor. Yani geriye bir şeyler kalsın diye, anlamlı bir çalışma ortaya çıkardım” diye konuştu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kitap okumak hafızayı güçlendirir mi?

ÇDSO, 35. sanat yılına konserle start verdi Haber

ÇDSO, 35. sanat yılına konserle start verdi

Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası (ÇDSO), 35. sanat yılına ünlü pan flüt sanatçısı Marin Gheras’a eşlik ederek başladı. Adana Büyükşehir Belediyesi’nde gerçekleştirilen konser öncesi bir konuşma yapan ÇDSO Müdürü Serdar Bakırezen, “Sabırsızlıkla beklediğimiz bugün sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Her yıl niteliği artan sanat yolunda orkestramız sanatçı kadrosuna dahil olan 24 sanatçımıza yeni görevinde başarılar diliyor ve sizler huzurunda onlarla birlikte ulaşmış olduğunuz 57 sanatçı kadromuzda siz Adanalı sanatseverlerle birlikte 36. sanat yılımızı kutlamanın sevincini yaşıyoruz" dedi. Bakırezen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünce ÇDSO'da görev yapmak üzere 8 keman, 4 viola, 2 viyolonsel, 1 flüt, 2 klarnet, 2 fagot, 1 trombon, 1 tuba olmak üzere 22 sözleşmeli sanatçı alınacağını kaydederek, şunları söyledi: "Alınacak olan 22 sanatçı ile birlikte orkestramız 79 sanatçı kadrosuna ulaşacaktır. Kuruluş yılımızdan bu yana bizlere ev sahipliği yapan Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın desteklerinden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz. Üzülerek belirtmek isterim ki; 79 sanatçı kadrosuna ulaşacak olan orkestramız için bu sahnenin kapasitesinin yeterli gelmeyeceğini düşünmekteyiz. Ülkemizi birçok sanatçı kazandırmış olan sanat kenti Adana'mıza yakışan ve uzun zamandır hayalini kurduğumuz Kültür Sanat Merkezine en kısa zamanda ulaşabilmeyi ümit ediyoruz” dedi. Bakırezen, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası adına başta Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a, Güzel Sanatlar Müdürü Ömer Faruk Belviranlı’ya teşekkür etti. Şef Eray İnal’ın yönettiği açılış konserinin ilk bölümünde ÇDSO, dünyaca ünlü pan flüt sanatçısı Marin Gheras’a eşlik ederken, ikinci bölümde ise yerli ve yabancı film müzikleriyle devam etti. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Adana’da ev kurşunlayan şüpheliler yakalandı

Kültür mirasları bilimsel kurallar dahilinde restore ediliyor Haber

Kültür mirasları bilimsel kurallar dahilinde restore ediliyor

Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzeler ve Kültür Merkezleri Müdürü Önder Özbilgin, geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Dünya Mirası Listesi'ne girmeye hak kazanan Arslanhane ya da bir diğer adıyla Ahi Şerafettin Camii'nde gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarıyla ilgili yazılı açıklamada bulundu. Yaklaşık 750 yıllık geçmişe sahip olan Arslanhane Camii'nin 13. yüzyıldan bu yana iyi bir şekilde korunarak günümüze kadar ayakta kalabildiğini belirten Özbilgin, “Ankara'daki en önemli Selçuklu yapısı olarak bilinen cami 13. yüzyılda yapılmıştır. Arslanhane Camii, Anadolu'nun 'ahşap malzemeli camileri ve mescitleri' olarak bilinen ve Ankara ekolünü oluşturan grup arasında yer alır. Selçuklu ve Beylikler döneminde özellikle Orta ve İç Batı Anadolu'ya özgü bir cami tipi olarak gelişen bu yapılar, ahşap direkli ve içten düz ahşap tavanlı olarak inşa edilmişlerdir. Arslanhane Camii de bu özellikleri taşıyan başarılı ve ilginç bir örnektir. Derinlemesine dikdörtgen planlı cami, 27.5x24.5 metre ölçülerinde olup, özgününde tek mekandan oluşmaktadır. Yapının harim bölümünün güneydoğu duvarının tam ortasında mihrap, mihrabın güneybatısında ise ahşap minberi yer almaktadır. Boyutları, malzemesi ve süslemeleriyle ilk bakışta dikkati çeken mihrap, kaliteli çini işçiliği ile alçı kabartma süslemeleri nedeniyle sanat tarihçiler tarafından İran'daki 12. yüzyıl ve 13. yüzyıl başlarında Büyük Selçuklu döneminde yapılmış alçı işçiliğinin özelliklerini yansıtan mihrapların Anadolu'daki ilk örneği olarak değerlendirilmektedir. Minber, ceviz ağacından taklit kündekari tekniği ile yapılmıştır. Yaklaşık 390x110 santimetre boyutlarında 610 santimetre yüksekliğindeki minber oldukça iyi korunmuştur” dedi. Vakfedenler tarafından günümüze kadar ulaşan kültür miraslarının restorasyon ve konservasyon işlemlerinin bilimsel kurallar tarafından restore edildiğini, kültür miraslarını gelecek nesillere en güzel şekilde bırakılması adına çalışmaların hız kesmeden devam ettiğini vurgulayan Özbilgin, “Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak vakıfların vakfedenlerin iradesi doğrultusunda günümüz şartlarına göre yaşatılmasının yanı sıra vakıf eserlerimizin işlevselliğini devam ettirmesi ve gelecek nesillere bırakılması önceliğimizdir. Taşınmaz kültür yapılarımızın bilimsel kurallar dahilinde restorasyon ve konservasyonları yapılmakta, taşınır kültür varlıklarımızdan koleksiyonlar oluşturularak müzelerimizde sergilenmektedir. Dünya Miras Listesi'ne giren Orta Asya karakterine sahip ahşap sütunlu cami tipi atalarımız tarafından Anadolu'ya getirilmiştir. Hipostil tarzda ahşap direkli ve kirişli camilerimiz günümüzde de orijinal haliyle var olmaktadır” açıklamalarında bulundu. "Restorasyon çalışmaları büyük bir titizlikle tamamlandı" Arslanhane Camii'nde gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının büyük bir titizlikle ve uzman bir kadroyla yapıldığının altını çizen Özbilgin, “Duvar yüzeylerinde zemin bozulmayacak şekilde itinalı sıva raspası yapılarak araştırma çalışmaları sonucunda tespit edilen çimento esaslı sıvalar kaldırılmış, iç duvarlarda kireç esaslı sıvalar yapılmıştır. Taşıyıcı ahşap kolonlar üzerindeki ahşap desenli sentetik kaplama tabakaları ve altındaki macun tabakaları ile dolgu tabakaları ahşabın kendisine ve yüzeyine zarar vermeden, kimyasal ve mekanik yöntemlerle kontrollü bir şekilde raspa edilmiş, bir yüzeyde işlem 11 kere tekrar edilerek ahşap yüzeyine ulaşılmıştır. Arslanhane Camii'nin en büyük sorunu ahşap taşıyıcı kolonlardaki gözle görülebilen yatay düzlemdeki deplasmanlar şakülünden kaymalar olmuştur. Kolonların üst merkezleri ile alt merkezleri arasındaki sapmalar lazer terazi ve lazer metreyle ölçülmüş, 35 santimetrelere varan sapmalar tespit edilmiştir. Yapının çok nitelikli olan alçı mihrabının üzerindeki boya ve harç tabakaları itinalı bir şekilde temizlenerek, özgün yüzeyi açığa çıkarılmıştır” dedi. “Yapıların tamamında dış cephesi yığma ve kesme taşlardan yapılırken, iç kısımlar ahşap malzemeden yapılmıştır” 13. yüzyılda Anadolu'da inşa edilen ve Dünya Miras Listesi'ne giren Afyonkarahisar, Eskişehir, Ankara, Konya ve Kastamonu illerinde toplam 5 cami olduğunu belirten Özbilgin, “Afyonkarahisar Ulu Cami, Eskişehir Sivrihisar Ulu Cami, Ankara Ahi Şerafettin Camii, Beyşehir Eşrefoğlu Camii, Kastamonu Kasaba köyü Mahmutbey Camileri büyük öneme sahip camilerimizdir. Sivrihisar ve Afyonkarahisar Ulu Camilerimiz ender görülen enlemesine plan şemasına sahiptir, diğer camilerimiz ise uzunlamasına plana sahiptir. Ortak mimari özelliklere ve tarihe sahip, tasarım ve malzeme açısından özgünlüklerini büyük ölçüde korumaları nedeniyle hipostil tipi ahşap camileri temsil eden bir grup olarak değerlendirilmiştir. Yapıların tamamında dış cephesi yığma ve kesme taşlardan yapılırken iç kısımlar ahşap malzemeden yapılmıştır. Harim kısmı ahşap direklerle desteklenen camilerimizde kapılar, minberler, sütunlar ve tavan kirişlerinde ahşap oymacılığındaki ustalık, süsleme ve bezemelerde kalem işçiliği şaheserdir” ifadelerini kullandı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- KEY araba müzesine nasıl gidilir? Hikayesi nedir?

EÜ Etnografya Müzesi ziyaretçiyle buluşuyor Haber

EÜ Etnografya Müzesi ziyaretçiyle buluşuyor

Özgün eserlerin sergilendiği Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi’nde 2 bin 300 parça geleneksel giyim objesi, 110 adet geleneksel halk çalgısı, 265 adet takı ve aksesuarlar 24 adet silah ile sandık ve dolaplardan oluşan 3 binin üzerinde obje sergileniyor. Balkan kültürlerini yansıtan geleneksel giysiler ve takılar 45 manken üzerinde sunuluyor. Tarihteki kültürlere dair ayrıntıları ziyaretçilere tanıtan müzede Anadolu ve Trakya Geleneksel Giyim Kuşam Sergisi, Balkan Ülkeleri Geleneksel Giyim Kuşam Sergisi, Düğün Evi Sergileri, Geleneksel Halk Çalgıları Sergisi ve Zanaat Atölyeleri Sergisi gibi bölümler bulunuyor. Yöresel kostümlerin de yer aldığı Süreli Sergi Salonu koleksiyonerlerin halk kültürüne yönelik eserlerini sergileme imkânı sağlıyor. Müzeleri, geçmiş tarihi günümüze taşıyan ölümsüz hafızalar olarak nitelendiren Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Müzeler, toplumların kendi kültürlerini ve yabancı kültürleri tanımasını sağlayan en önemli kaynaklar. EÜ Etnografya Müzesi de, birbirinden farklı birçok kültürü bir araya getiren ve ziyaretçilerine keyifli öğrenme imkânı sunan bir mekân. Geleneksel halk giysileri, halk çalgıları, düğün evi sergilerinin yanı sıra; takı, aksesuar ve silah gibi birçok özgün esere de ev sahipliği yapıyor. Günümüzde yok olmaya yüz tutan geleneksel mesleklere ait el sanatları müzede sergilenirken, sürdürülebilirliklerini sağlamak amacıyla terzilik, ağaç ve bakır işleme, ayakkabı ve çarıkçılık gibi meslekler de canlandırılıyor. Ege Üniversitesi olarak; kültür, sanat ve tarihe verdiğimiz önemle müzemiz ile ilgili çalışmalara destek vermeyi sürdürüyoruz. Özellikle çocuklarımız ve gençlerimizde tarih ve kültür bilinci oluşması için çalışmaları özveriyle yürüten tüm mensuplarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: 11. kez merhaba: Engelsiz Filmler Festivali

Adana’dan Aydın’a kültür köprüsü Haber

Adana’dan Aydın’a kültür köprüsü

Türkiye’nin tarihi ve doğal güzellikleri ile dolu olan Aydın, ülke genelindeki gençleri ağırlamaya devam ediyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı koordinesindeki “Anadoluyuz Biz” projesi çerçevesinde Aydın’a gelen Adanalı gençler, Aydın Gençlik Merkezi liderleri eşliğinde Aydın’ı keşfetti. Projenin bir parçası olarak, Adana'dan Aydın'a gelen misafirler, Aydın'ın güzelliklerini keşfetmeye devam ederken, gençlerin ilk durağı Adnan Menderes Müzesi oldu. Rehber eşliğinde müzeyi gezen gençler hem Adnan Menderes’i yakından tanıdı hem de tarihi bir yolculuğa çıktı. Anadoluyuz Biz Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen şehitlik ziyareti ise milli birlik ve vatanseverlik duygularını paylaşmanın gururunu yaşattı. Program dahilinde Aydın’ın tarihi ve kültürel mekanlarını gezen gençler, çeşitli etkinlikler gerçekleştirip güzel dostluklar kurarak hem kardeşlik hem kültür köprüsü oluşturdular. Konu ile ilgili Aydın Gençlik Merkezi’nden yapılan açıklamada “Adana'dan gelen değerli misafirlerimizle birlikte yapılan bu anlamlı ziyaret, ülkenin birliği ve beraberliği için önemli bir adım oldu. Misafirlerimizle gerçekleştirdiğimiz söyleşi, hızlı okumanın başarı yolunda büyük bir avantaj sağladığını, zaman yönetimini, öğrenmeyi hızlandırmayı ve geleceğe katkıda bulunmayı vurguladı. Kitapların dünyasında yapılan bu keyifli sohbet, misafirlerimize ilham verdi. Projeye duyulan bağlılık ve birlikte geçirilen güzel günlerin ardından, Adana'dan gelen misafirlerimizle geleneksel bir pasta kesimi gerçekleştirildi ve onları uğurladık. Anadolu'nun lezzetleri ve sıcak misafirperverliği ile dolu bu güzel günü geride bıraktık. Anadoluyuz Biz projesi, Türkiye'nin çeşitli bölgelerini bir araya getirerek kültürler arası etkileşimi teşvik ediyor ve ülkemizin birlik ve beraberliğini pekiştiriyor. Bu projede yer almanın gururunu yaşarken, misafirlerimizi ağırlamanın mutluluğunu hep birlikte paylaşıyoruz” ifadeleri yer aldı. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Aydın’daki çöl sıcakları Karadeniz’e yaradı

Türk ve Yunan kültüründe ‘O bizim yemeğimiz’ kavgası çıkaracak benzer lezzetler Haber

Türk ve Yunan kültüründe ‘O bizim yemeğimiz’ kavgası çıkaracak benzer lezzetler

Birbirine komşu iki ülke olan Türkiye ve Yunanistan, bulundukları konum itibariyle yüzyıllardır birbirlerini etkilemiş ve birbirlerinden etkilenmişlerdir. Zaman içerisinde bu komşuluk ilişkileri sayesinde içli dışlı hale gelen bu iki ülkenin kültürleri de birbirlerinden etkilenmiş ve birtakım benzerlikler ortaya çıkmıştır. Bu benzerliklerin içerisinde büyük çoğunlukla yemek kültürleri yer alıyor. Sizler için o yemek senin, bu yemek benim kavgasına düşeceğiniz kültürlerin benzer yemeklerini derledik… CACIK – CACİKİ Sıcak yaz akşamlarında severek tükettiğimiz, yemeklerimizin yancısı cacık, Yunan kültüründe caciki adıyla kendisine yer buluyor. Türk kültüründe cacık, yoğurt sulandırılıp içerisine salatalık doğranarak, en son tuz, zeytinyağı ve nane eklenmesiyle yapılan bir yiyecek olup Yunan kültüründe caciki, süzme yoğurt ile daha yoğun bir şekilde tüketiliyor ve sarımsak, limon, sirke ile tatlandırılıyor. Kaşık ile tükettiğimiz cacık, Yunan kültüründe genellikle ekmeğe sürülerek tercih ediliyor. BAKLAVA – BAKLAVAS İki kültür arasında ‘bizim’ tartışması yaratan bu tatlı, hem Türk kültüründe hem de Yunan kültüründe senelerdir tüketilen bir yiyecek. Türk kültüründe geleneksel bayramlarımızın sembolü olan baklava, ‘baklavas’ adıyla Yunan kültüründe de yer alıyor. Türkiye’de daha yoğun ve çoğunlukla antep fıstıklı ve cevizli şekilde yapılan baklava, Yunanistan’da içerisine karanfil eklenerek yapılıyor. YAPRAK SARMA - DOLMADAKİA Bizim kültürümüzde bazı yerlerde dolma olarak da bilinen yaprak sarma Yunan kültüründe kendisine dolmadakia olarak yer edinmiş. Dolma kelimesinin sonuna eklenmiş olan kia eki küçük anlamına gelmekte olup iç harcı farklılık gösterse de, ‘bizim’ diyerek kavga edeceğimiz lezzetler arasında yer alıyor. MUSAKKA – MOUSSAKA İsim olarak neredeyse birbirinin aynı olan bu yemek yapılış olarak birbirlerinden bir hayli farklı. Türk kültüründe ortası yarılan patlıcanın içerisine kıymalı harç doldurulması ile yapılan bu yemek, Yunan kültüründe adeta lazanyayı andırıyor. En üstünde beşamel sosu bulunan bu yemek onlarda kat kat ve kuzu eti kullanılarak yapılıyor. KURABİYE – KOURABİEDES Özellikle Yunanistan’ın Kavala şehrine özgü olarak yapılan Kavala kurabiyeleri bizim kültürümüzdeki un kurabiyesi ile neredeyse aynı. Kendine özgü bir lezzete sahip olduğunu inkar edilemez ancak Türk kültürü ile benzerliklerine şaşırmamak elde değil. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: ÇEŞME'DEN TEKNE TURUYLA ADALARA YOLCULUK!

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.