#market

market haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, market haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tarlada ucuz rafta ateş pahası Haber

Tarlada ucuz rafta ateş pahası

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER/ Türkiye’de tarım ürünlerinin girdi maliyetlerindeki artış, tarlada üretilen ürünler ile marketteki satış fiyatları arasındaki farkın giderek açılmasına neden oluyor. Eylül ayında üretici ve perakende fiyatları arasındaki makas dikkat çekici boyutlara ulaştı. En yüksek fark yüzde 249 ile havuçta gözlemlenirken, limon yüzde 219,8, kuru kayısı yüzde 212,9, kuru soğan yüzde 212,2 ve patates yüzde 205,6 ile onu izliyor. Yaşanan bu artışların serbest piyasa anlayışı içinde denetimsizlikten kaynaklandığını ifade ederek önlem alınmadığı takdirde kış aylarında aradaki makasın daha çok açılacağını belirten Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Genel Başkanı Aziz Koçal, “Serbest piyasa ekonomisi denetimsiz bir ekonomi anlamına gelmiyor. Bir ürünün fahiş fiyatla satılmasının önüne geçilmesi için piyasanın denetime tabi tutulması gerekiyor” diye konuştu. Artan hayat pahalılığı ve ekonomik sorunlarla mücadele için üretim ve tüketim kooperatiflerinin önemine dikkat çeken İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gençer ise kooperatiflerin hayata geçirilmesiyle hem üreticilerin hem de tüketicilerin korunabileceği bir sistemin oluşturulabileceğini vurguladı TÜKETİCİ MAĞDUR EDİLİYOR Sadece tarla ile market fiyatlarında değil hal ile market fiyatlarında ciddi farklar olduğunu belirten Koçal, “Bu durumun sebebi tarımda artan girdi maliyetlerinin yanı sıra soğuk depoları bulunan bazı marketler ürünü sezonunda alarak daha sonradan yüksek fiyatta satışa sunuyor. Ayrıca tarla kiralama yolu ile kendileri yevmiye usulü ile tarlaları ektirip fiyatları kendileri belirliyor. Dolayısıyla ürünün markete giriş fiyatı ile raftaki satış fiyatının otokontrolü ortadan kalkıyor. Bu otokontrol sağlanmadığı için de tarım ürünleri tüketiciye ciddi fiyat farklarıyla sunuluyor. Burada serbest piyasa ekonomisi dediğimiz piyasa denetimsiz ekonomi olarak anlaşılmamalı. Her ne kadar serbest piyasa ekonomisi olsa da bir denetim mekanizması olmak zorunda. Ürünün az olduğu ya da sezon dışında fiyat kontrolünün yapılabilmesi için satışa sunulan ürünlerin rafa gelene kadarki maliyeti ile satış fiyatı arasındaki fark normal bir kar oranı ile olmalı. Eğer fahiş bir fiyat farkı varsa bunun üzerine gidilmeli. Baktığımız zaman bizim ülkemizde bu sistem işlemiyor. Sistem işlemediği için de tüketici maalesef mağdur ediliyor. Bu makas kış aylarında üretimin tarladan seraya geçmesiyle birlikte daha çok açılacaktır” diye konuştu. ARACILAR ORTADAN KALKMALI Raftaki ürün fiyatlarını etkileyen unsurların başında akaryakıt ve aracı komisyonların geldiğini ifade eden Koçal, “Bir ürünün üretiminden tüketimine geçen süreçte maliyet bedelleri var. Bunların en başında da nakliye giderleri geliyor. Akaryakıta, yedek parçalara gelen zamlar doğrudan nakliye fiyatlarının artmasına sebep oluyor. Ayrıca aracılarda fiyatları yükselten unsurların arasında. Ürün tarladan çıktıktan sonra rafa gelene kadar 4-5 aracının komisyonları üst üste geliyor. Bunlara ek olarak nakliye maliyetlerini yüklediğimizde karşımıza ciddi bir rakam çıkıyor. Bunun çözümü aracıların ortadan kaldırılmasıdır. Yani direkt üreticiden hale sevkiyatı sağlanmalıdır. Ömrü uzun olan ürünlerde demir ve deniz yolu denenmeli özellikle sebze meyve nakli yapan nakliyatçıların kullandığı akaryakıtta KDV ve ÖTV’de indirim yapılabilir veya sıfırlanabilir” ifadelerini kullandı. ÜRETİM PLANLAMASI EN BÜYÜK ETKEN Yüksek ürün fiyatlarının arkasında yatan en büyük sebebin tarımda bir üretim planlaması olmamasından kaynaklandığını söyleyen Koçal, “Ayağı yere sağlam basan tarım politikamız ve üretim planlamamız yok. Olmayınca da çiftçinin bir sene ektiği ürünü tarlasında kalınca seneye ekmiyor. Ekilmeyen ürün az olduğu zamanda fiyatı tavan yapıyor. Bizim ülke içi tüketimimiz, ihracatımız bellidir. Bunları planlayarak hangi bölgede ne kadar ürün ekileceğine karar verilirse bu iş daha sağlıklı yürür. Bunun yanında fahiş fiyatlara karşı üst sınır uygulaması kaçınılmaz. Bu sistem gelmediği sürece maalesef raftaki fiyatlar kontrol altına alınamaz. Göstermelik bir iki denetim bu işin çözüm yolu değil” dedi. ÇARE TÜKETİM KOOPERATİFLERİ Artan hayat pahalılığı ve ekonomik sorunlarla mücadele için üretim ve tüketim kooperatiflerinin önemine vurgu yapan Nesibe Gençer, mevcut ekonomik krizden kurtulmak için ikinci bir ‘Kuvayı millîye’ seferberliği gerektiğini ifade ederek, ağır sanayi temeline dayanan planlı bir üretim modeline geçiş yapılması gerektiğini belirtti. Üretim kooperatiflerinin hayata geçirilmesiyle hem üreticilerin hem de tüketicilerin korunabileceğini vurgulayan Gençer, “Bugün bilinçli, planlı üretim sıkıntısı var. Boş, adeta nadasa bırakılmış topraklar var. Üretici kooperatiflerinde örgütlenmiş yoksul köylülerimizin emeğiyle, boş hazine topraklarını bir avuç hazır yiyicilere, rantçıların insafına bırakmak yerine, ziraat mühendislerinin bilim, teknik desteğiyle bereketli topraklar haline gelir. Gerekirse toprak ağalarının elindeki fazla toprakları devletin parasıyla alınıp, hakkaniyetle dağıtılsa tarım üretimimiz artar” diye belirtti. TOPRAK REFORMU SALTANATI BİTİRECEK Toprak reformunun acilen hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Gençer, “Biliyoruz ki, köylüye kuru toprak dağıtmak işe yaramaz. Kredi, yoksul köylüden başlayarak, fahiş faiz oranlarında olmayacak kuralı ile verilmelidir. Bunları denetleyecek olan da köylü kooperatifleri olmalıdır. Böylece köylüler küçük sermayelerini ve topraklarını birleştirerek, bilime dayalı teknolojiyle çok daha verimkâr olacaktır. Köyden şehre olan göç tersine dönecektir. Teknik ziraat istasyonları tıpkı Köy Enstitüleri’nin yaptığı gibi makina, bilgi, gübre, GDO’suz tohum yardımı sağlayarak, gönüllü öğrenciler sayesinde gördükleri eğitimi köylerde pratikte uygulayacaklardır. Köylüler ürettikleri malları, doğrudan doğruya kendi kooperatifleri aracıyla tüketici kooperatiflerine satarak hem tüketici hem de kendileri kazanacaktır. Şimdiki gibi tüccar, tefeci bezirgan, kabzımal, tekelci zincirleme AVM’lerin istedikleri fiyata almak satmak saltanatı bitecektir” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Bornova'da Kent Market ile ihtiyaç sahiplerine ücretsiz destek! Haber

Bornova'da Kent Market ile ihtiyaç sahiplerine ücretsiz destek!

Bornova Belediyesi, Bornova sınırları içerisinde ikamet eden dezavantajlı aileler ile üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarının karşılanması için Kent Market açacak. Doğanlar, Işıkkent, Altındağ, Çamdibi ve Bornova merkezde açılması planlanan Kent Marketler ile temel ihtiyaçların karşılanması amaçlanıyor. Hayırseverlerin de katkıda bulunabileceği Kent Marketler, yaklaşık 200 çeşit ürün grubuyla binlerce Bornovalı’ya hizmet verecek. İhtiyaç sahipleri belirlenecek Başvurular Bornova Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’ne yapılacak. Sosyal inceleme görevlileri başvuru yapanların gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadığını, hem evrak üzerinde inceleme yaparak hem de evlerini ziyaret ederek belirleyecek. Evlere teslim paketler Destekten faydalanacak ailelerin kartına iki ayda bir, ihtiyaç ve gelir durumuna göre belirlenen miktarda kredi yüklenecek. Kart sahipleri paranın geçmeyeceği Kent Market’te, kartlarına yüklenen bakiye ile arzu ettikleri ürünleri alabilecek. Eğer ihtiyaç sahibi kişiler yaşlı ya da yatağa bağlı hastaysa, Kent Market’e gelmelerine gerek kalmadan isteklerine göre hazırlanacak paketler evlerine teslim edilecek. Ömer Eşki: Yanlarında olacağız Türkiye’de ekonominin büyük yara aldığını ifade eden Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, mevcut ortamda sosyal desteklerin her zamankinden daha önemli hale geldiğini belirterek, “Bornova Belediyesi olarak evinde tenceresi kaynamayan vatandaşlarımıza destek olmak için göreve gelir gelmez çalışmaya başladık. İki ayda hazırladığımız 5 marketle Bornovalıların geçim mücadelesine destek olacağız. Kent Market’te bir evin temel ihtiyaçlarının tümü bulunabilecek. Kooperatiflerimizin ürettiği sağlıklı ve taze ürünler de market raflarında Bornovalılara sunulacak. Bu sayede Bornovalılar hem sağlıklı gıdaya ulaşacak hem de köylümüzün ürünü ne tarlada ne de bahçede kalmayacak” dedi.

Bakan Bolat’tan indirim yapmayan marketlere uyarı Haber

Bakan Bolat’tan indirim yapmayan marketlere uyarı

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhuriyet'in 100. yılında enflasyon ile mücadeleye ve halkın alım gücünün yükseltilerek rahatlatılması çalışmaları kapsamında gıda marketlerine çağrı yaptıklarını hatırlatarak, “Bu fiyat indirme kampanyalarına katılmayan kuruluşlarımız ve firmalarımız varsa onlara bir kez daha çağrıda bulunuyorum: Geç kalmasınlar, çünkü tüketicilerimiz kim yapıcı ve olumlu davranıyorsa onu tercih edecektir. Bu indirim kampanyalarına katılmayanlar maalesef pazar kaybedeceklerdir” dedi. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Ankara Sanayi Odası (ASO) Ekim Ayı Meclis Toplantısı’na katıldı. ASO Başkanı Seyit Ardıç’ın da yer aldığı toplantıda, sanayicilerin güncel sorunları, sanayicilerin daha iyi üretim ve dış ticaret yapabilmesi için atılması gereken adımlar ve aylık ekonomik gelişmeler gibi konular ele alındı. ASO Başkanı Ardıç burada yaptığı konuşmada, üretime ve ihracata ilişkin güncel verilere bakıldığında sanayi üretiminde durgunluk gözlemlendiğini belirterek, “Sanayi üretim endeksi Ağustos’ta bir önceki aya göre yüzde 0,8 gerilerken imalat sanayisi yüzde 1,3 geriledi. İmalat PMI endeksi üç aydır, durgunluk anlamına gelen 50 eşik değerinin altında gerçekleşti. Yılın ikinci çeyrek büyüme verileri, sanayinin bir önceki yıla göre yüzde 2,6 küçüldüğünü göstermişti. Üçüncü çeyrekte de benzer bir gidişat var” dedi. “Belirsizlik, maliyet artışları ve fiyat oluşturmadaki zorluk üretimi olumsuz etkiliyor” Ardıç, ekonomide zorlu faaliyet koşullarının devam ettiğini savunarak, “Eylül ayı verileriyle tüketici fiyatlarında yaklaşık yüzde 61,5, hizmet üreticilerinde yüzde 80, yurtiçi üretici fiyatlarında yüzde 47,4, yurt dışı üretici fiyatları bazında yüzde 57,25 yıllık enflasyon yaşıyoruz. Oluşan bu belirsizlik, maliyet artışları ve fiyat oluşturmadaki zorluk üretimi olumsuz etkiliyor” diye konuştu. “İki aydır cari açık ve dış ticaret açığımız geriliyor” Ardıç, eylül ayında dış ticaret açığının 5 milyar dolar civarında gerçekleştiğine vurgu yaparak, “Temmuz’da kaydedilen açık bunun yaklaşık iki katıydı. İki aydır cari açık ve dış ticaret açığımız geriliyor. Dış açıkların gerilemesi olumlu bir gelişmedir elbette. Fakat bu gerilemede sanayi üretimindeki cansızlığın, enerji talebini azaltmış olmasının payı büyük. Üretim arttığında dış açıklarımız da artıyor, üretim zayıfladığında dış açıklarımız azalıyor. Aslında bu olgu, ülkemizin üretiminin ve ihracatının temel sorunudur. Bizim bu döngüden kurtulmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Yüksek teknolojili ve düşük emisyonlu üretimin arttırılması ise güçlü destekler gerektirmektedir” Geçtiğimiz haftalarda ekonominin gündeminde büyüyerek enflasyonu düşürmenin mümkün olup olmadığının çokça tartışıldığını hatırlatan Ardıç, “Bizler sanayiciler olarak, bunun mümkün olabileceğini biliyoruz. Fakat bazı koşulların oluşması lazım. Enflasyonla mücadele edilirken, verimsiz kamu harcamalarından tasarruf edilip, verimlilik odaklı bir kaynak tahsisiyle üretim artışı desteklenmelidir. Eğer üretimde ve ihracatta nitelik ve nicelik artışı birlikte sağlanır ise büyüme ve dezenflasyon hedeflerine eşzamanlı olarak ulaşabiliriz. Kredi maliyetlerinin yüksek olduğu bu dönemde katma değerli, yüksek teknolojili ve düşük emisyonlu üretimin arttırılması ise güçlü destekler gerektirmektedir” değerlendirmesini yaptı. “Teşvik, vergi, istihdam, gümrük düzenlemelerinin sadeleştirilmesi iş yapma kabiliyetimizi artıracaktır” ASO Başkanı Ardıç, firmaların yıllardır “devir KDV sorunu” yaşadığını kaydederek, “KDV kanununda bir düzenleme yaparak firmaların devreden KDV alacaklarının iade edilmesi ya da mahsup yönüyle değerlendirilmesi gerekirken, bu konu bir türlü çözülemiyor. OECD ülkelerinde devir KDV alacaklarının iade edilmediği ülke yok. Toplam tutarı yaklaşık 200 miyar lirayı bulan bu kalemin bir an önce kullanılabilir bir likit varlığa dönüştürülmesi, finansman sorunu yaşayan reel sektöre can suyu olacaktır. Yani bakanım bizler krediye ulaşamazken, kamuyu faizsiz yaklaşık 200 milyar lira fonluyoruz. Sanayiciyi boşuna yoran bunun gibi onlarca konu var. Teşvik, vergi, istihdam, gümrük düzenlemelerinin sadeleştirilmesi iş yapma kabiliyetimizi artıracaktır” dedi. Ardıç, karbon fiyatlandırmasından zarar gören değil, fayda sağlayan ülkeler tarafında Türkiye’nin olmasının önemli olduğuna dikkati çekerek, Türkiye’nin olduğunu söylediği en büyük ticaret pazarı Avrupa Birliği’nin emisyon ticaret sistemiyle uyumlu bir sistemin hemen hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. ASO Başkanı Seyit Ardıç, konuşmasına şöyle devam etti: “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına güçlü bir başlangıç yapma hedefiyle, perakende sektöründe indirim kampanyaları düzenlenmesi çağrınıza Ankara Sanayi Odası olarak destek verdiğimizi belirtmek istiyorum. Üyelerimiz bu konuda çok hassas ve özverili bir yaklaşım içerisindeler. Ülkemizin, milletimizin üstün faydasına gördüğümüz her konuda elimizi taşın altına koyuyoruz.” "Üretimde büyümeyi ne kadar artırabilirsek refah düzeyi ve satın alma gücünü de o kadar artırabileceğiz” Ticaret Bakanı Ömer Bolat ise yaptığı konuşmada, Türkiye’nin milli gelirinin üçte birini sanayiden elde ettiğini belirterek, "Bu aşamaya gelmek kolay olmadı. Siz sanayicilerimizin, müteşebbislik gücünüzle çabanızla devletimizin de sanayide kalkınmayı önceleyen politikaları ile bu başarılı olumlu sonuç birlikte meydana getirilmiştir. Bu kapsamda 60 yıl önce kurulan Ankara Sanayi Odası, ülke sanayisinin gelişmesinde ciddi katkılar yapmaktadır. Şurası bir gerçek: Yatırım, üretim, ticaret ve refah bu kavramlar birbirini tetikleyen çok önemli unsurlar. Yatırımla beraber üretim, üretimle beraber ticaret artmaktadır. Ticaret arttığında büyüme ve istihdam artmaktadır. Dolayısıyla ihracat artmaktadır. Üretimde büyümeyi ne kadar artırabilirsek refah düzeyi ve satın alma gücünü de o kadar artırabileceğiz” diye konuştu. Son dört yılda dünyanın ve Türkiye’nin başına gelenleri, “pişmiş tavuğun başına gelmeyen kalmadı” ifadesi ile niteleyen Bakan Bolat, “Bu gibi çok olumsuz gelişmeleri de maalesef hep birlikte yaşadık. İki yıl süren Covid-19 salgını, yanı başımızdaki Rusya-Ukrayna savaşı ki mini bir dünya savaşı olarak batı ile doğu arasında devam eden kanlı bir savaş. Bunun gıda ve enerji piyasalarında hem arz tedariki hem de fiyat konusunda yaşattığı çok olumsuz gelişmeler var. İklim değişikliği ve kuraklığın kuzey yarım kürede son yıllarda çok olumsuz etkiler yapması ve bundan 9 ay önce yaşadığımız büyük deprem felaketi var. Bu olumsuz tabloları maalesef daha da katmerleştirdi. Ancak bu tüm can sıkıcı gelişmelere rağmen Türkiye ekonomisi olarak üretimin büyümesi ve ihracatta yakaladığımız güçlü seyir, ekonomimizin krizlere ve zorluklara son derece dayanıklı olduğunu göstermektedir” dedi. “2028’de mal ihracatını 375 milyar dolara çıkarmak azmindeyiz” Bakan Bolat, Ticaret Bakanlığının ihracatta, “tek yol ve tam yol ihracat” sloganı olduğunu hatırlatarak, “Bu nedenle sevinçle ifade etmek istiyorum ki bu ay inşallah ekim ayında da ihracatımız yine tarihin en yüksek ihracatı olacak. Temmuzda öyleydi, ağustosta öyleydi. Yukarı doğru bir ivmemiz var. İnşallah 2028’de mal ihracatını 375 milyar dolara çıkarmak azmindeyiz. 5 yıl sonra yaklaşık 120 milyar dolarlık bir artışı hedefliyoruz. Yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5 olarak planlandı. 2028’de kişi başına milli gelirimizin de 17 bin 550 dolara ulaşmasını bekliyoruz. Bu sene sonu için şu ümit verici rakamları söyleyebiliriz: İnşallah milli gelirimiz 1 trilyon doları aşmış olacak. Geçen yıl 906 milyar doların üzerinde. Kişi başına milli gelirimiz de 11 bin 654 doları aşarak 11 bin 500 ila 12 bin dolar arasında gerçekleşmesini hedefliyoruz” ifadelerini kullandı. “Denetimlerimizi yapıyoruz, yanlış görürsek de kanun ne diyorsa onu uygulamaktan asla çekinmiyoruz” Amaçlarının, Türkiye’nin ekonomisi ve halkın menfaati için doğru olan kararları almak ve uygulamak olduğuna dikkati çeken Bakan Bolat, “Maalesef Covid-19 ile beraber başlayan bir piyasa bozucu, yanlış fiyatlama davranışları şeklinde uygulamalar, stokçuluk, fırsatçılık, vurgunculuk eğilimleri yaygın bir şekilde ortaya çıktı. Bunu görmekten üzüntü duyuyoruz. Biz hükumet olarak bu noktada piyasa denetimleri konusunda gerekli bütün hukuki değişiklikleri hızlıca yapıyoruz. Denetimlerimizi de yapıyoruz. Maalesef yanlış görürsek de kanun ne diyorsa onu uygulamaktan asla çekinmiyoruz” dedi. Pazarlama, satış ve ilan kısıtlamalarına yönelik düzenlemelerin, alınan tedbirlerin, yapılan denetimlerin, piyasanın işleyici noktasında olumlu etki getirdiğini savunan Bolat, “Otomotiv sektörü ile bu piyasa düzenleme ve denetim faaliyetlerimizi hızlandırdık. Gayrimenkule uzandık. Her ikisinde de ciddi anlamda köpüklerin azaldığını ve piyasa değeri ile gerçek fiyat arasındaki makasın, fiyat seviyesinin düşmesi şeklinde gerçekleştiğini memnuniyetle gözlemliyoruz” değerlendirmesini yaptı. “Fiyat indirme kampanyalarına katılmayan kuruluşlarımız ve firmalarımız varsa onlara bir kez daha çağrıda bulunuyorum” Perakende ticaret sektöründe de gıda marketleri, konfeksiyon kuruluşları, oteller, mağazalar, mobilyacılar ve lokantacılarla çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Bolat, şu ifadelere yer verdi: “Allah’a şükür kuruluşlarımız ve onların üyelerinden ciddi bir teveccüh var. Cumhuriyetimizin 100. yılında enflasyon ile mücadeleye ve halkımızın alım gücünün yükseltilerek rahatlatılması çalışmalarına ‘siz de katkıda bulunun’ diye bir çağrı yaptı Cumhurbaşkanımız. Biz de Ticaret Bakanlığı olarak takip ediyoruz. Sonuçtan oldukça memnunuz. Ticaret Bakanlığımızın internet sitesinde bu indirimleri yapan kuruluşları, verileri kontrol etmek şartıyla, tek tek ilan ediyoruz. Onları akredite ediyoruz. Tüketicilerimiz, vatandaşlarımız bu gelişmeleri takip ediyorlar. Büyük oranda memnuniyet duyduklarını bizlere yazılı, sözlü şekilde iletiyorlar. İnternet sitemizdeki kuruluşlara biz de vatandaşlarımız da teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bütün odalarımıza, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyoruz. Canı gönülden katıldıklarını açıkladılar. Birlikte başaracağız bunu. Piyasaları toparladıktan, istikrara kavuşturduktan sonra zaten ticaretin nasıl canlandığını hep birlikte göreceğiz. Bu indirim kampanyalarından sonra ticaret daha oturdu. İnsanlar önünü görebilmeye başladı. Bazen aylık ya da mevsimlik konjonktürel daralmalar olabilir. Her sektörde böyle şeyler oluyor ama sürümden kazanma dediğimiz olgu da gerçekleşiyor. Bu anlamda ben bu fiyat indirme kampanyalarına katılmayan kuruluşlarımız ve firmalarımız varsa onlara bir kez daha çağrıda bulunuyorum: Geç kalmasınlar, çünkü tüketicilerimiz kim yapıcı ve olumlu davranıyorsa onu tercih edecektir. Bu indirim kampanyalarına katılmayanlar maalesef pazar kaybedeceklerdir.” Toplantı, Bakan Bolat’ın konuşmasının ardından basına kapalı şekilde devam etti. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Yeni Gümrük ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat kimdir?

Bakan Bolat'ın çağrısına yerel zincir marketlerden destek Haber

Bakan Bolat'ın çağrısına yerel zincir marketlerden destek

Düzgün, Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın "100. yılda büyük bir indirim kampanyasını bütün marketlerden bekliyoruz" şeklindeki sözüne ve bu yöndeki çağrısına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, yerel zincirlerin, içinde bulunulan ekonomik koşullarda, vatandaşların bütçesini destekleyecek çalışmalara devam edeceklerini bildirdi. Ticaret Bakanı Ömer Bolat'tan marketlere indirim çağrısı Türkiye genelindeki 14 perakende derneği, 5 bin 500 şube ve 100 bini aşkın çalışanıyla faaliyetlerini sürdüren yerel zincirlerin çatı örgütü Türkiye Perakendeciler Federasyonunun devletin ve vatandaşın her zaman yanında olduğunu belirten Düzgün, her gün yüzlerce farklı ürün grubunda yaptıkları indirim kampanyalarına devam edeceklerini vurguladı. Düzgün, "Ayrıca, mevcutta yaptığımız indirimlerin haricinde, dayanıklı tüketim ürünleri, temizlik ürünleri ve mutfak araç gereçleri gibi ürünlerde aralık ayı sonuna kadar zam yapmama kararı aldık." ifadelerini kullandı. "Zincirin tüm halkaları elini taşın altına koymalı" Ömer Düzgün, TPF çatısı altında bir araya gelen yerel işletmecilerin büyük bir rekabet ortamında faaliyet gösterdiklerini ve her yıl istihdam ile diğer alanlarda katma değer sağladıklarını belirterek, şu ifadeleri kullandı: "En küçük mağazamızda bile minimum 5 binden fazla ürünü vatandaşlarımıza sunuyoruz. Her üründen bir değil, birçok markanın üretimini mağazalarımızda bulabilmek mümkün. Sebze-meyvenin birkaç çeşidi, süt ve süt ürünlerinin, bakliyatın ve diğer 5 binin üzerinde ürünün vatandaşlarımız tarafından fiyat ve marka karşılaştırmalı bir şekilde alınabilmesine olanak sağlıyoruz. Yerel zincirlerde fiyata paralel kalite uygulaması ve gramaja göre fiyat uygulaması yapılmıyor. Üründe kalite erozyonu yok." TPF Başkanı Düzgün, marketlerin zincirin son halkası olduğuna işaret ederek, vatandaşların fiyatları market raflarında gördüğünü ancak kendilerinin zincirin son halkası olduğunu vurguladı. Düzgün, "Tüketici fiyatını bizde görüp, bizim zamlı sattığımızı sanıyor. Bu yanlış algı, işlerimizi olumsuz etkiliyor. Ürünlerin fiyatları sadece raf fiyatıyla değil, üretici, tedarikçi, lojistik, genel giderler gibi birçok faktörü içeren bir şekilde değerlendirilmelidir. Enflasyonun düşüşüne katkı sağlamak için bu zincirin her halkasının elini taşın altına koyması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu. Üreticilere "zamlı ürün göndermeyin" çağrısı Ömer Düzgün, Türkiye'nin 81 ilindeki yerel zincirlerin üreticilerden yıl başına kadar tek ricası olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Bizlere zamlı ürün ve liste göndermeyin. Zor bir ekonomik süreçten geçiyoruz. Ancak tek yürek hareket edersek bu sürecin üstesinden gelebilir, enflasyonun düşüşüne katkı sunabiliriz. Tabii ki enflasyonun düşüşü sadece market raflarındaki fiyatlara bağlı değil. Gıda dışı tüm perakende sektörlerinin de buna katkı sunması gerekiyor. Yerel zincirler olarak biz üzerimize düşeni yapmaya, vatandaşlarımızın bütçesini destekleyecek çalışmalarımıza devam edeceğiz." BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Ticaret Bakanlığı’ndan marketlere sıkı denetim

Bu markette çocuklar için satılan ürünlerden kar alınmayacak Haber

Bu markette çocuklar için satılan ürünlerden kar alınmayacak

Kentte faaliyet gösteren ‘Ogün Abi Derneği’ merkez Yüreğir ilçesine bağlı Pekmezli Mahallesi’nde ihtiyaç sahiplerinin yararlanması için market kurma kararı aldı. Bir iş yerini kiralayan dernek, tadilata başladı ve market kısa bir süre içerisinde faaliyete girecek. Çocuklar için satılan ürünlerden kar alınmayacak Öte yandan, dernek bünyesinde kurulan markette çocuklar için satılan çikolata, bebek bezi, mama, dondurma ve diğer ürünlerden kar alınmayacağı açıklandı. Ayrıca dernek bünyesinde yardım yapılan aileler de bu marketten ihtiyaçlarını ücretsiz karşılayacak. “Birçok ürünü geliş fiyatına satacağız” İhlas Haber Ajansı’na konuşan derneğin kurucusu Ogün Sever Okur, 2 hafta içerisinde marketin açılacağını söyledi. Okur, “Bu marketin çocuklar için çok büyük avantajı var. Çünkü biliyorsunuz benim için çocukların değeri ve yeri çok ayrı. Onlar için derneğim var. Bu marketi de o nedenle açtım. Çocuklar için çikolatasından gofretini, dondurmasından bebek bezine kadar mama ve birçok ürünü geliş fiyatına satacağız” dedi. “İnşallah bu market bir başlangıç olur” ‘Askıda erzak’ kampanyası da başlatacağını anlatan Okur, “Burada askıda erzak kampanyası düzenleyeceğim. Burası çadırlar bölgesine yakın olduğu için ihtiyaç sahiplerine kolayca erzaklar ulaşabilir. İnşallah bu market bir başlangıç olur” ifadelerini kullandı. “Köye canlılık gelecek” Pekmezli Mahalle Muhtarı Celal Güngördü ise marketin köye canlılık getireceğini ve katkı sunacağını söyledi. Güngördü, “Pekmezli halkı için, çocuklar için bir market, alışveriş yapılabilecek bir yer açıyoruz kısmet olursa. Şimdi burada en yakın alışveriş yeri üç kilometre uzakta. Yani en basit bir şeye ihtiyaç bile olunduğunda üç kilometre yürünmesi gerekiyor. Bu market sayesinde ise herkes istediği ürüne ulaşabilecek. Çocuklara hitap edilen ürünlerden hiçbir kar amacı güdülmeyecek” şeklinde konuştu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kaçan sultan papağanını bulmak için bir il seferber oldu

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.