[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#meslek

meslek haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, meslek haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Aile geleneği mesleğini 40 yıldır sürdürüyor Video Galeri

Aile geleneği mesleğini 40 yıldır sürdürüyor

Dede ve babasından öğrenerek fındık dalından sepet ören 50 yaşındaki adam, mesleğini 40 yıldır sürdürüyor. Düzce'de ikamet eden ve belli aralıklarla Sakarya'nın Hendek ilçesine gelerek ticaret yapan 50 yaşındaki Recep Erbay, dede ve babasından öğrendiği fındık dalından sepet üretimini 40 yıldır sürdürüyor. Gezdiği alanlardan ham fındık dalları kesen Erbay, binbir emek harcayarak yaptığı sepetleri 40 yıldır satarak geçimini sağlıyor. En son Hendek ilçesinde düzenlenen festivalde stant kuran Erbay, meslekte son durak olduğunu belirtti. Eski zamanlarda sepetlerin faal olarak kullanıldığı aktaran Erbay, son dönemlerde hediyelik eşya olarak satıldığını vurguladı. Özellikle fındık hasadında kullanılan sepetlerin günümüzde yerini fabrikasyon torbalara ve poşetlere bıraktığını aktardı. “Basit yapılan bir meslek olmadığı için kendi çocuklarım bile benden uzak duruyor” Fındık dallarından sepet üretimi yapan 50 yaşındaki Recep Erbay, “Bu iş dededen ve babadan kalan bir meslek bende babamdan öğrendim. İşimde kendimce başarı gördüğüm için devam ettim. Fındık ağacı kullanıyorum çünkü bu ağaçtan daha güzel ve daha hoş bir görünüm elde ediyorum. Benden sonra bu mesleği devam ettirecek yok çünkü çok zor bir meslek işçiliği çok ağır. Şimdiki nesil kolay ve yeni işler arıyor. Bu mesleği sevmen ve güçlü olman gerekiyor. Basit yapılan bir meslek olmadığı için kendi çocuklarım bile benden uzak duruyor” dedi.

Unutulmaya yüz tutmuş meslek teknolojiye direniyor Haber

Unutulmaya yüz tutmuş meslek teknolojiye direniyor

Türkiye'nin yok olmaya yüz tutmuş meslekleri arasında yer alan kalaycılığı babasından öğrenen usta Mehmet Tokgöz, yurdu şehir şehir dolaşarak aile geleneğini yaşatıyor. Erzurum'da yaşayan, yaz aylarında ailesiyle, kışın ise tek başına ülkeyi karış karış gezen mesleğin son ustaları arasındaki Mehmet Tokgöz, yaptığı kalaylarla bakır kapları bambaşka bir hale getiriyor. Bu yıl çıktığı rota kapsamında Ardahan’a gelen usta aracında taşıdığı tezgahını kurup toz nişadır (amonyum klorür) yardımıyla kendisine getirilen bakırları kalaylayıp yenileyerek yıllarca kullanılmasını sağlıyor. Mehmet Tokgöz, mesleği babasından öğrendiğini, babasının da iyi bir kalay ustası olduğunu anlattı. Mehmet Toksöz, kalaycı ustaları yok olan meslekleri nedeniyle iş yerlerini kapatmak zorunda kaldıklarını söyledi. Tokgöz, "Babadan kalma bir meslek olan bu işi 35 yıldır yapıyorum. Bu sanat bitmek üzere olan bir sanat ve son demlerini yaşıyor. Bizler son nesiliz. Bizden sonra belki de devamı gelmez. Birçok yerde kalaycı dükkânları bile kapandı. Bizim de iş yerimiz vardı ama kapatmak zorunda kaldık. Artık iş yerine gelen yok ki. Artık biz ayağa gidiyoruz. Eskiden onlar bize gelirdi, fakat şimdi biz onlara gidiyoruz." Bakır kalayın da insan sağlığı için çok önemli olduğunu söyleyen Tokgöz, "Bakır sağlıktır. Bakırdan yapılan kalay insan sağlığının ihtiyacı olan bir malzeme, bir materyal kalay sadece tabiatta bakırda var. Başka yerde yok bakırın kalayı da insan sağlığı için çok önemli. Eskiden hastalık yoktu. Yaş 30-35 olunca her hastalık çıkıyor. Ama bir eskiye bakarak yetmiş, seksen, doksan veya yüz yaşında yaşayan adamlar vardı hasta olmadan. Yani bu demir vitamini, bu demirden yiyen adam ömrü uzun olur ve sağlıklı olur. Fakat insanlar artık kalaycıları unuttu. İlk başlarda köy köy dolaşıyorduk. Fakat köylerde insan kalmadığı için bizde artık şehir şehir dolaşarak kalaycılık yapıyoruz" dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Kars ve Ardahan'da dolu ile sağanak etkili oldu

Balıkesir’de vatandaş meslek sahibi oluyor Haber

Balıkesir’de vatandaş meslek sahibi oluyor

İlçenin Börezli Mahallesi'nde kurulu bulunan ve yurdun değişik yerlerinden gelen 80 kursiyer belgelerini törenle aldılar. Tıbbı ve Aromatik Bitki Yetiştiriciliği kursunun yanında başka kursları da verdiklerini anlatan BAÇEM Müdürü Nazım Tanrıkulu, bugüne kadar kursa katılan 200’den fazla vatandaşın kendi işlerini kurduklarını söyledi. Tanrıkulu, “Tıbbı aromatik kursunun 10’ncusunu tamamladık. Bu güne kadar kuşlarımızdan binin üzerinde kursiyer mezun ettik. Bunlardan da,  200’ün üzerinde kişi de kendi markasını kurdu. Kimisi butik üretime devam ediyor. Kimisi de ihracat yapıyor. Biz tıbbi aromatik bitki kursu dışında zeytin yetiştiriciliği gibi, bahçıvanlık gibi, bitki doku kültürü gibi kurslar da açıyoruz. Aromaterapi Festivali düzenliyoruz. Bu sene ilk defa meci şenliği düzenlemeyi düşünüyoruz. Hasat sonu etkinliği olarak. Bölgede gelenektir ve kaybolmak üzeredir bu gelenek. Bu geleneği canlandırmak için meci etkinliği yapacağız. Aralık ayında 2 günlük bir program olacak” dedi. Kursla ilgili olarak banka emeklisi Tülay Tavlı, “Çok güzel bir kurstu. Safran bitkisi yetiştirmek istiyorum. Karadere köyünde ikamet ediyorum. Çok detaylı bilgiler verdiler. Çok memnunum” derken çiftçilik yapan Hilmi Yıldız ise, “Tıbbı ve aromatik bitki yetiştiriciliğini öğrendik. Bunu kendi bahçelerimizde yetiştireceğiz Bize bu imkanı sağladığı için değerli hocalarıma çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Öğretmen Gözde Keskin de, “İstanbul’dan katıldım bu tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği kursuna. Burası aslında, bu alanda çalışmak isteyen pek çok kişinin bulunmak istediği bir yer. Çünkü, çok kıymetli hocalar tarafından eğitim alıyoruz. Benim içinde çok faydalı oldu. Tıbbı aromatik bitki yetiştiriciliği yapmak üzere hayallerim var. Bunları hayata geçirebileceğine daha çok inanıyorum şu anda” diye konuştu. Foto muhabiri Cansu Alkaya ise, “BAÇEMDE Balıkesir Belediyesi bu imkanı sağladıkları için teşekkür ederim. Burada çok kıymetli bilgiler edindik, değerli hocalarımızdan. Bende hayata geçirmek için caba sarf edeceğim. Umarım herkes için hayırlı olur” şeklinde konuştu. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Balıkesir’de Engelliler Şenliği başaldı

Meslek yolculuğu bir rüya ile başladı Haber

Meslek yolculuğu bir rüya ile başladı

Feridun Emre, İzmir’in Basmane semtinin en ünlü saz ustalarından biri. Günümüzde kaybolmaya yüz tutan bir mesleği yıllardır başarıyla icra eden Emre, bu meslekte 36. yılını geride bıraktı. Mesleğe küçük bir atölyede yıllar önce büyük bir baskı altında başlayan Emre, hayalindeki mesleğe olan inancını yitirmediğini belirtti. Emre, “Rüyam bana yol gösterdi. Böylece saz işine girdim, 36 yıldır da bu işi yapıyorum. Çevremdekiler bana aç kalırsın demişti ama şükür aç da kalmadım ve hiç de pişman olmadım. Şimdi bir atölyemiz daha var orayı da oğlum işletiyor. Şu anda İzmir’de el işçiliği en iyi ve kaliteli sazları biz yapıyoruz” dedi. BABAM KIZARDI, SAZCI MI OLACAKSIN DERDİ Çocukluk yaşlarından beri enstrümanlara bir ilgisi olduğunu söyleyen Emre, ailesi ve çevresinin tepkisinden çekindiği için o yıllarda bir müzik aleti çalmaya ya da yapmaya fırsatının olmadığını belirterek, “Bu duruma babam kızardı, sazcı mı olacaksın derdi. Sonrasında ise İzmir’e taşındık ve liseyi bittikten sonra Basmane’de bir reklam şirketinde işe bir başladım. Bir akşam üzeri iş çıkışında eve giderken, çalıştığım yerin yakınındaki bir tekstil atölyesinden bağlama sesleri duymaya başladım. Sesi duyunca çıktım yukarı meğer bir amcamız orada iş çıkışlarında ders veriyormuş. Ben içeriye girdiğim sırada ise bağlamanın teknesini çekiyorlardı. İçeridekilere selam verdim. Onlar işlerine devam ettiler. Dersi bitince hemen yanıma doğru geldi, ne istediğimi sordu. Ben de ders almak istediğimi söyledim. Benim için ani gelişen bir durum olsa da sanki uzun zamandır planladığım bir durum gibiydi. Hoca benim kararlılığımı görünce sana bir bağlama alalım dedi ve birlikte gidip bir bağlama aldık. Böylece bağlama derslerine başladık” şeklinde konuştu. ELİMİZDE SAZ TAŞIMAYA UTANIYORUZ İlk atölyesini açmadan önce zor bir karar vermek zorunda kalan ve tüm risklere rağmen hayalindeki mesleğe atılan Emre, yaşadığı sancılı dönemi şu sözlere anlattı: “Hocamız derslerde hem bağlama çalmayı öğretiyor hem de bağlama yapıyordu. Benim de bu tarz işlere yatkınlığım olduğu için hocamız görmeden ben de bağlamaların yapraklarını yapıştırıyordum. Sonra diğer öğrencileri benim yaptığımı söylediler. Hocamız bundan çokça etkilendi ve yaklaşık 1-2 hafta sonra çalıştığım reklam firmasına, beni ziyaret etmeye geldi ve benimle birlikte bir saz atölyesi açmak istediğini söyledi. Bunu duyduğum andan itibaren kafamda atölye hakkında planları yapmaya başladım ama çaktırmadım. Çünkü işin eşe dost ne der kısmı vardı. Millet sazcı mı olacaksın, iyi bir maaş alıyorsun bu iş bırakılır da sazcı mı olunur diyeceklerdi. O zamanlar öyle bir algı var ki elimizde saz taşımaya utanıyoruz. Köylü sazı çünkü bu, halkın sazı ama nedense küçümsenmiş. Bu sebeple ilk başta hocaya olumlu bir cevap veremedim. Nasıl olur hocam, ben anlamam etmem bu işten dedim. Aynı zamanda da başka bir reklam ajansından iş teklifi geldi bana, güzel de maaşlı vereceklerini söylüyorlardı. O yüzden hocamın teklifini başta kabul etmedim. Tam da bunları düşündüğüm gece bir rüya gördüm. Rüyamda pırılpırıl akan bir derenin içindeydim, boğulmak üzereydim ve bir şekilde suyun yüzeyine çıktım kurtuldum. Hemen gidip rüyanın anlamını bir teyzeme sordum, o da bana sen bu saz işine gir oğlum dedi bana. Ben bunu duydum ya kafamda her şeyi netleşti. Yani rüyam bana yol gösterdi. Böylece saz işine girdim, 36 yıldır da bu işi yapıyorum. Çevremdekiler bana aç kalırsın demişti ama şükür aç da kalmadım ve hiç de pişman olmadım. Şimdi bir atölyemiz daha var orayı da oğlum işletiyor. Şu anda İzmir’de el işçiliği en iyi ve kaliteli sazları biz yapıyoruz.”

Karadenizli Tiryaki'nin hobisi mesleği haline geldi Haber

Karadenizli Tiryaki'nin hobisi mesleği haline geldi

Pandemi dönemlerinin başında evde canı sıkılan 66 yaşındaki Adnan Tiryaki, zaman geçirmek için ahşap torna yapmaya başladı. O dönemlerde sadece hobi olarak yaptığı ahşap işini mesleği haline getiren Tiryaki, yaşları büyük olan ve çürümeye başlayan ağaçları kesip onları birer sanat eserine çeviriyor. Ağaçlardan yaptığı avize, tabak, çanak ve masa gibi ürünler yoğun ilgi görürken, büyük uğraşla yapılan ürünler olmasından ötürü değerli hale geliyor. Pandemi döneminde başladığı işi devam ettirdiğini belirten Adnan Tiryaki, “3 sene önce pandemide canım çok sıkılınca bu mesleğe başladım. Bir makine buldum toparladım ve kurdum, hobi olarak başladım. Gençlere, istikbale tavsiye ediyorum. Benden geçti artık bu iş. Gençler gelsin öğrensin. Bir işi severek yaparsan zorluğu yoktur. Herkes yapabilir. Bütün mesleklerde aynıdır. Bu bir aşktır, sevdadır. Burada tabak, çanak ağırlıklı avize yapıyorum Artık ağaç neyi verirse yapıyorum. Ağaçtan ne çıkarabiliyorsam odun değil ağaçtan ne çıkarabilirsem. Odun sobayı yakmak içindir. Soba yakmalık odunları aldım burada bir şeye benzettim. Kâse yaptım ufak kül tablası yaptım, sobadan kurtarmak için” diye konuştu. “Bu masayı alıp kullanan kendine değil torunun torununa kadar bırakabilir” Yaptıkları masaların çok uzun zaman sağlam kaldığını söyleyen Tiryaki, “Genç ağaç kesilmez. Bir ağaç kolay meydana gelmiyor. Ağaç oksijen deposudur. Maalesef biz kesiyoruz ormanları yok ediyoruz. Kesme zamanı gelen ağaçları tespit ediyoruz kesip alıyor, işliyor ve kalıcı hale getiriyoruz. Bu masayı alıp kullanan kendine değil torunun torununa bırakabilir. Epoksi bir kimyasaldır. Çok güçlü bir yapıştırıcıdır. Çürümeyi önleyici ve kalıcıdır. Epoksi sanayide kaçınılmaz bir hale geldi. Mobilyacılıkta inşaat da, gemi yapımında, tekne yapımında hepsinde kullanılıyor. Maalesef gençlerden gelen bir iki gün geldi gitti. Halk eğitimdeki bu işi yapan arkadaşımın kursundan birkaç kişi çıktı. Bu işi yapan o kadar var. Her şeyi öğrenmek için sabır gerekir. Merdivenin birinci, ikinci basamağına çıkmadan üçe ve dörde çıkamazsın” ifadelerini kullandı. “En azından on kişiden bir kişi çıkarsa bile kardır” Bu işin geri dönüşüm için yapıldığını ifade eden Tiryaki, “Fiyatlar için maliyetimiz ve artı yüzde otuz alıyorum. Masanın fiyatı 14-15 bin lira oluyor. Bu ağacı ormana gidiyoruz kesiyoruz, alıyoruz, fırınlıyoruz, buharlaştırıyoruz, işliyoruz. İşlemesi nerden baksan yedi sekiz saat sürüyor. Çok al benili olursa yüzde kırka çıkarıyoruz. Biz sattığımızda çevirebilelim bu işi yeter. Burada her şey geri dönüşüm için yapılıyor. Benim mesleğim esasında gemicilikti. 16 yıl yaptım. Dünyayı dolaşmak varken burada kapanmak zorunda kaldım. Şimdi hayatımın parçası bunlar. Bana göre yeni bir hayat başladı. Gençlere tavsiyem bu işe en azından hobi olarak başlasınlar. Devlet imkanlar sağlıyor. Halk eğitim kurslar açıyor. En azından on kişiden bir kişi çıkarsa bile kardır. Hiçbir ağaç yakmak için değildir mutlaka kalıcı olarak kullanılabileceği bir yer vardır” şeklinde konuştu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: istanbul ve Düzce arasında mekik dokuyor: Hem mühendis hem de girişimci

Baba mesleğini yarım asırdır devam ettiriyor Haber

Baba mesleğini yarım asırdır devam ettiriyor

Erzincan eski Sanayi’de bulunan iş yerinde bölgede daha çok kullanımı yaygın olan tarım aletleri üreten 64 yaşında ki Cahit Atamer 50 yıldır demircilik yapıyor. Özellikle balta, kazma, keser, orak, dehre gibi köy aletleri yaparak mesleğini sürdüren Atamer, 2000’li yıllara kadar inşaatlar da kullanılan malzemeleri de yaptıklarını söyledi. 50 yıldır demir ocağının başında demir döven Sıcak Demir Ustası Cahit Atamer, unutulmaya yüz tutmuş mesleğini 1972 yılından beri aşkla devam ettiriyor. Sıcak demircilik mesleğine çırak olarak kimsenin gelmediğini ve teknoloji ilerledikçe mesleğin gerilediğinin altını çizen Cahit Atamer, “Bu meslek bizim ata baba mesleği. 50 yıldır bu meslekle iştigal ediyorum. Biz burada sıcak demircilik yapıyoruz. Sıcak demircilik derken de daha çok köylünün uğraştığı baltası, kazması, dehresi ve burada gördüğünüz malzemeleri yaparak üretiyoruz. Tabi daha önceleri, 2000’li yıllara kadar bugün ki inşaat malzemelerini de biz yapardık ama teknoloji ilerlediği gibi bizim meslek de geriledi. Şu an da mesleği benden büyük bir ustamız var ondan sonra da bir arkadaşımız daha var benden küçük, onun dışında ocak işiyle uğraşan sanatkârımız kalmadı. Çırak da gelmiyor. Gelenler ilk önce alacağı maaşı konuşuyor, sigortasını soruyor, yiyeceğini hesaplıyor. Tabii bizim de bunları karşılayacak gücümüz olmadığı için tek başımıza devam ettirmek mecburiyetinde kaldık” dedi. Atamer, insanların kavurucu sıcaklıklarda ağacın gölgesinde bile durmakta zorlandığını ama işi gereği o sıcaklığa katlandığını belirterek, “İnsanlar ağacın gölgesinde oturamazken biz demirin 800 veya bin 500 derece karşısında hem demiri ısıtmak hem de dövmek, yapmak tabi ki zor. Mesleğimi seviyorum. Ata mesleğim. Allah’a çok şükür çoluğumuzun çocuğumuzun nafakasını bu meslekten kazandık. Sevmesek de yapmayız. Teknoloji de ne kadar ilerlerse de ilerlesin yine bu mesleğe her zaman ihtiyaç var” diye konuştu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Erzincan'daki müze tarihe ışık tutuyor

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.