[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Milli Eğitim Bakanlığı

Milli Eğitim Bakanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Milli Eğitim Bakanlığı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

MEB-AGS ne zaman yapılacak? AGS sınavında kaç soru sorulacak? Detayları belli oldu Haber

MEB-AGS ne zaman yapılacak? AGS sınavında kaç soru sorulacak? Detayları belli oldu

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Akademi Giriş Sınavı (AGS) ile ilgili detaylar açıklandı. Sınav, 2025 Akademi Giriş Sınavı (AGS) ve 2025 Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) olmak üzere iki ayrı oturumda yapılacak. Peki, AGS ne zaman yapılacak? İşte MEB AGS detayları haberimizde 2025 AGS NE ZAMAN YAPILACAK? Öğretmenlik Mesleği Kanunu çerçevesinde, öğretmen adaylarının Millî Eğitim Akademisi hazırlık eğitimine kabulü, ilk defa 13 Temmuz 2025'te Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılacak "Milli Eğitim Bakanlığı Akademi Giriş Sınavı (MEB-AGS)" sonuçlarına göre gerçekleştirilecek. AGS SINAVI KAÇ OTURUMDA YAPILACAK? Sınav, 2025 Akademi Giriş Sınavı (AGS) ve 2025 Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) olmak üzere iki oturumda yapılacak. AGS PUANI NASIL HESAPLANACAK? Buna göre, biyoloji, coğrafya, fen bilimleri/fen ve teknoloji, fizik, ilköğretim matematik, kimya/kimya teknolojisi, matematik, okul öncesi, rehberlik, sınıf öğretmenliği, sosyal bilgiler, tarih, Türkçe, Türk dili ve edebiyatı, beden eğitimi, din kültürü ve ahlak bilgisi ile imam hatip lisesi meslek derslerinin öğretmen adaylıkları için AGS puanının yüzde 50’si ile ÖABT puanının yüzde 50’si birleştirilerek MEB-AGS puanı hesaplanacak. Almanca, Arapça, Çince, Fransızca, Farsça, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Korece, Rusça ve İngilizce öğretmenliği adaylıkları içinse AGS puanı ile Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavı (YDS veya e-YDS) puanları esas alınacak. Bu durumda, AGS puanının yüzde 50’si ile YDS puanının yüzde 50’sinin toplamı ile adayların MEB-AGS puanı hesaplanacak. Yabancı dil alanında puan hesaplanırken, adayların aynı yıl içinde ve AGS’den önce girdikleri YDS ya da e-YDS sınavlarından en yüksek puan dikkate alınacak. ÖABT ya da YDS uygulanmayacak diğer öğretmen adaylıkları için ise MEB-AGS puanı yalnızca AGS sonuçlarına göre belirlenecek. MEB AGS SINAVININ DETAYLARI Öğretmen adaylarına, MEB-AGS kapsamındaki AGS'de 80 soru sorulacak. Sınav, sözel ve sayısal yetenek, tarih, Türkiye coğrafyası, eğitimin temelleri ve Türk millî eğitim sistemi ile mevzuatı (anayasa, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 7528 sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu) konularını kapsayacak. ÖABT oturumu ise adayların alan bilgisine yönelik olmak üzere 50 sorudan oluşacak. Öte yandan, sınava ilişkin detaylı açıklamaların ilerleyen günlerde ÖSYM tarafından yapılması bekleniyor.

Eğitim-İş’ten kıyafet çıkışı: Ayrımcı ve kabul edilemez bir uygulama! Haber

Eğitim-İş’ten kıyafet çıkışı: Ayrımcı ve kabul edilemez bir uygulama!

Milli Eğitim Bakanlığı'nın, yalnızca kadın öğretmenlere yönelik olarak ‘Etkili Öğretmenlik için Dış Görünüm ve Giyim Kodları’ adı altında ders başlatmasını eleştiren Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), “Cumhuriyet değerleriyle tamamen çelişen, ayrımcı ve kabul edilemez bir uygulamadır; toplumsal cinsiyet eşitliğine vurulmuş bir darbedir” değerlendirmesinde bulundu. “Cumhuriyet öğretmenine kıyafetle baskı kurulamaz!” başlıklı açıklamada, “Bu girişimin arkasındaki asıl amacın, kadın öğretmenleri kıyafetleriyle şekillendirip onları belirli bir ideolojiye uydurmaya çalışmak olduğu çok açıktır. Okullara soktukları vakıf maskesi takmış tarikat ve cemaatler aracılığıyla eğitimin bilimsel, laik ve çağdaş yapısını zayıflatmak istiyorlar” denildi. BASKI KURULMAYA ÇALIŞILIYOR Devamında, “Cumhuriyet öğretmeni yalnızca bilgi, tecrübe ve bilimsellikle değerlendirilmelidir. Cumhuriyet öğretmenine kıyafet dayatmak, mesleğini icra ediş biçimine karışmak, hiç kimsenin haddine değildir! Kadın öğretmenlerin fişlenmesine de göz yummayacağız! Beykoz İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü başta olmak üzere, İstanbul'un birçok ilçesinde kadın öğretmenlere dayatılan formlar üzerinden kıdem, görev yeri ve branş gibi bilgilerin toplanması ise öğretmenlerimizi fişleme girişimidir. Bu formlar aracılığıyla öğretmenlerin kişisel ve mesleki bilgilerinin gereksiz şekilde toplanması, ciddi bir hak ihlali anlamına gelmekte ve öğretmenlerimiz üzerinde baskı kurulmaya çalışılmaktadır” eleştirisi yapıldı. Sendika son olarak ise, “Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkan, eğitimde liyakati ve bilimsel niteliği esas alan öğretmenler olarak, bu tür baskılara boyun eğmeyeceğiz. Kadın öğretmenlerimizin mesleki yetkinlikleri kıyafetle değil, bilgi ve deneyimle ölçülmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı bu tür gerici adımlardan derhal vazgeçmelidir! Eğitim-İş olarak, bu uygulamanın derhal durdurulması için tüm hukuki ve demokratik haklarımızı kullanacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz” mesajı verildi.

Eğitim-Sen: Makbul kadın yaratma politikası! Haber

Eğitim-Sen: Makbul kadın yaratma politikası!

Milli Eğitim Bakanlığı izniyle kadın öğretmenlere yönelik düzenlenecek ‘Etkili Öğretmenlik için Dış Görünüm ve Giyim Kodları’ eğitimi, eğitimciler arasında tartışmalara neden oldu. Yaşananlara tepki gösteren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), “İlk etapta İstanbul’da 18 Ekim 2024 tarihinde uygulanmaya başlanacağı öğrenilen ‘eğitim’ için İstanbul Beykoz İlçe Milli Eğitim Müdürü Sevcenur Özcan tarafından okullara resmi yazı gönderildi. İlgili yazıda eğitime katılmak isteyen kadın öğretmenlerden bir form doldurmaları istendi” bilgisini paylaştı. KİMSENİN HADDİ DE İŞİ DE DEĞİLDİR Açıklamanın devamında, “Örneklerini daha önce de gördüğümüz, kadın eğitim emekçilerini disiplin soruşturmaları ve cezalarla yıldırmayı, bu şekilde baskı altına almayı amaçlayan cinsiyetçi kılık kıyafet dayatmaları ve uygulamaları, iktidarın eril zihniyetinin bir tezahürü, kadınların haklarına, yaşamlarına, bedenlerine ve kimliklerine yönelik saldırı politikalarının ürünüdür. Siyasi iktidar kadınların nasıl yaşayacaklarına, ne giyip ne giymeyeceklerine müdahale ederek ‘makbul kadın’ yaratma politikasını sürdürmektedir. Ancak belirtmek isteriz ki elinizi kadınların bedeninden, kıyafetinden çekin, kadın eğitim emekçilerine nasıl giyinmeleri gerektiğine yönelik ‘eğitim’ vermek kimsenin haddi de işi de değildir!” eleştirisi yapıldı. BİZ KADINLAR İNŞA EDECEĞİZ Son olarak ise, “Siyasi iktidarın kadınların haklarına dönük saldırılarına, kadın düşmanı politikalarına karşı biz kadınlar, eril zihniyetin üzerimizde kurmak istediği sistematik tahakkümü kırmanın tek yolunun, sürekli ve örgütlü kadın mücadelesini yükseltmekten geçtiğini biliyoruz. Hakkımız olanı evde, işte, sokakta, kısacası yaşam alanımızın her yerinde mücadeleyi büyüterek kazanacağımızın bilincindeyiz. Eşit ve özgür bir yaşamı, örgütlü mücadelemizle biz kadınlar inşa edeceğiz” mesajı verildi.

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Yelkenci: Biz önce kendimizi inşa edeceğiz, sonra öğrencilere faydalı olacağız Haber

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Yelkenci: Biz önce kendimizi inşa edeceğiz, sonra öğrencilere faydalı olacağız

Yelkenci, İzmir İktisat Kongresi binasında gerçekleşen, "İzmir Öğretmen Akademileri" programının açılışında "Türkiye Yüzyılı'nda Öğretmen" başlıklı sunum yaptı. Eğitimdeki reform tartışmalarının uzun süredir sürdüğünü ifade eden Yelkenci, "Endüstri 4.0 devriminin etkilediği bir alan olan eğitim, yaklaşık 30 yıldır tartışılmaya devam ediyor. Burada özellikle, öğrencilerin beceri odaklı programlar, öğrencilerimize düşünme, alan, sosyal ve duygusal ile okuryazarlık gibi becerilerin kazandırılması meselesi geliyor. Bu noktada, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin bu sorunlara ciddi şekilde cevap aradığını ve verdiğini söyleyebiliriz." dedi. Yapay zekanın bugün için en üst seviye teknoloji olduğunu anımsatan Yelkenci, ülke olarak bu alanda öncü olmak istediklerini aktardı. Veri analizi, veri madenciliği ve veri işletmeciliği gibi beceriler ile algoritmik düşünme becerisi var Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile ilgili bilgiler veren Yelkenci, "Matematiğin misyonunun artık dünyada değiştiği gibi bizim modelimizde de daha doğru bir yere oturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde veriye dayalı tahmin etme modeli var. Veri analizi, veri madenciliği ve veri işletmeciliği gibi beceriler ile algoritmik düşünme becerisi var. Bunlar zaten yapay zekayı üreten beceriler. Dolayısıyla bunu uygulamaya yönelik bu şekilde hedef alabiliyorsanız yapay zekadan istifade edebiliyorsunuz demektir." şeklinde konuştu. Türkiye'nin dijital teknoloji oryantasyonuna ihtiyacı olduğunu vurgu yapan Yelkenci, bunu da en iyi öğretmenlerin yapabileceğine dikkat çekti. Öğrencilere, hayatlarını nasıl yöneteceklerini öğreteceğiz Öğrenme stilleri arasında görselin dijital devrimle öne çıktığını ve bunun ciddi zafiyetler yaşattığını dile getiren Yelkenci, "Görselin, dijital platformlar üzerinden krallığını ilan ettiğini görüyoruz. Ciddi anlamda bir görsel saltanatı var. Çocuklarımız artık her şeyi görsel öğrenme stilleriyle öğreniyor. Bu diğer tarafları zayıflatan görseli güçlendiren bir durum. Bu anlamda bilgi, idrak, anlam ve gerçeklik konularında ciddi zafiyetler yaşanıyor. İdrak bozulması yaşanıyor. İdrakin bir meseleyi bilgiden, algıdan içselleştirmeye kadar giden süreçler olarak aldığımızda, sadece görsel üzerinden oluşan bir idrakin olmasını gözlemliyoruz. Oyunlarda adam öldürmek çok kolay, akan kanın sıcaklığını, öldürülen kişinin acısını hissetmiyorsunuz, bu bir idrak bozulmasıdır işte. Okul öncesi çağındaki çocuklar, arkadaşlarını zalimce dövüyorlar ve bunu biz bilgisayar oyunundaki gibi oyun oynuyorduk diye açıklıyorlar. Öğretmenlerin siber ve cinsel zorbalığa karşı öğrencilerin psikolojilerini, maneviyatlarını güçlü tutmak için adımlar atması gerekiyor. Biz önce kendimizi inşa edeceğiz, sonra öğrencilere faydalı olacağız. Öğrencilere, bu hayatın anlamı ve amacı olduğunu, özgürlüklerini korumayı, hayatlarını nasıl yöneteceklerini öğreteceğiz." şeklinde konuştu. Yelkenci, MEB Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün yapay zeka destekli, öğrenme izlenimini takip eden bir programın tanıtımının da gelecek günlerde açıklanacağını bildirdi. İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi de kentteki çalışmaları hakkında bilgileri aktardı. Okullardaki temizlik sorunu hakkında değerlendirme yapan Yahşi, "Sayın Bakanımız ve Bakan Yardımcımız bu konuda müjdeleri olduğunu belirtti. İnşallah önümüzdeki dönemde okullarımızda da bu konuda hem Yusuf Tekin Bakanımızın hem Ömer Faruk Yelkenci Bakan Yardımcımızın bu konuda hassasiyetini biliyoruz. Yakinen takip ettiklerini biliyoruz. Ben bu ilgi alakaları için de şimdiden teşekkür ediyorum." diye konuştu. Konuşmalardan sonra İl Milli Eğitim Müdürü Yahşi, Yelkenci'ye İzmir Olgunlaşma Enstitüsü öğrencilerinin hazırladığı üzerinde Filistin ve Türkiye bayraklarının yer aldığı keyfiye hediye etti.

Öğrencilerden ders saatleri için değişiklik talebi Haber

Öğrencilerden ders saatleri için değişiklik talebi

Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte vatandaşlar, ders saatlerinin uzunluğu ve okulların çok erken başlamasıyla ilgili taleplerini dile getirdi. Özellikle, erken ders saatlerinin öğrencilerin uyku düzenini olumsuz etkilediğini ve uzun ders sürelerinin hem fiziksel hem de zihinsel yorgunluğa sebep olduğunu vurgulayan vatandaşlar, Change.org platformunda bir kampanya başlatarak bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı’na çağrıda bulundu. Kampanyada, ders saatlerinin yeniden 08.30'a çekilmesi ve öğrencilerin maruz kaldığı yoğun bilgi yükünün hafifletilmesi talep edildi. Hem öğrencilerin akademik başarılarını artırmayı hem de genel sağlıklarını korumayı hedefleyen bu kampanya, destek toplamayı ve eğitim şartlarının iyileştirilmesini amaçlıyor. OKUL GİRİŞ SAATLERİ 08.30 OLARAK DEĞİŞTİRİLMELİ Başlatılan kampanyada, “Okul giriş saatlerinin çok erken olduğunu ve ders saatlerinin çok uzun olduğunu düşünüyorum. Bu, sadece benim için değil, aynı zamanda birçok öğrenci için de büyük bir sorun. Uzmanlar, çocukların ve gençlerin sağlıklı bir uyku düzeni için geceleri yeterli miktarda uyumaları gerektiğini söylemektedir. Bu yüzden, okul giriş saatlerinin tekrardan 08.30 olarak değiştirilmesi çağrısında bulunuyoruz. Ayrıca, günümüzde öğrenciler genellikle okuldaki bu süre zarfında büyük bir bilgi yükü altında. Uzun ders saatleri, onları hem fiziksel hem de zihinsel olarak yorabilir. Bu durum, öğrencilerin okulda odaklanma yeteneklerini ve genel akademik performanslarını olumsuz etkileyebilir. Buna ek olarak, uzun ders saatlerinin öğrencilerin öğrenme kabiliyetini azaltabileceğini göstermiş. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı'na okul giriş ve çıkış saatlerini gözden geçirme ve öğrenciler için daha uygun ve verimli hale getirme çağrımızı yapıyoruz. Bu talep, öğrencilerin hem akademik hem de genel sağlık durumlarını iyileştirebilir. Lütfen bu dilekçeyi imzalayın ve öğrencilerin daha fazla uyumasını ve okuldaki zihinsel yükün hafifletilmesini sağlamak için bize yardımcı olun” ifadelerine yer verildi.

MEB’in yayınladığı kamu spotu Eğitim-İş’in gündeminde! Haber

MEB’in yayınladığı kamu spotu Eğitim-İş’in gündeminde!

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ‘Doğru ve sağlıklı beslenme; obeziteden ve hastalıklardan korunmanın temelidir’ ifadelerinin yer aldığı bir kamu spotu yayınlanınca, eğitim sendikaları ayaklandı. Milyonlarca öğrenci boş beslenme çantalarına hapsedilirken, velilerin ise böyle tavsiyelere maruz kalmasını eleştiren Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), ‘bir öğün ücretsiz yemek’ sözlerini yineleyerek taleplerini iletti. SOFRAYA KOYACAK BİR LOKMA EKMEĞİ ZOR BULUYOR Eğitim-İş’in açıklaması şöyle: “Bugün birçok aile, bırakın beslenme çantası hazırlamayı, çocuklarına sofraya koyacak bir lokma ekmeği zor buluyor. Bu gerçekler ortadayken bakanlığın bu tavsiyesi, sorumluluktan kaçmaktır. Üstüne üstlük, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, ‘18 milyon öğrencinin tamamına ücretsiz yemek vermeyi doğru bulmuyorum, çocuklarımızın yeme alışkanlıkları buna uygun değil’ diyerek tarihi bir gaf daha yapması, tamamen bardağı taşırmıştır. Sayın Bakan, siz hangi dünyada yaşıyorsunuz? Bugün çocukların yeme alışkanlıkları mı sorun, yoksa ailelerin yoksulluk içinde çocuklarına bir öğün dahi hazırlayamaması mı? Her üç çocuktan biri okula aç giderken, siz bu çocukların sağlıklı beslenmeye bile hakkı olmadığını savunuyorsunuz. Bu sorumluluktan kaçmak değil de nedir? Çocuklarımızın sağlığı ve geleceği bu kadar değersiz mi?” ÇOCUKLARIMIZIN OKULA AÇ GİTMELERİNE SON VERİLMELİ Devamında ise “Sayın Yusuf Tekin’e ve Milli Eğitim Bakanlığı'na hatırlatıyoruz: Çocuklarımızın beslenme hakkı, pazarlık konusu değildir! Siz bu hakkı sağlamak zorundasınız. Taleplerimiz nettir: Tüm okullarda çocuklarımızın beslenme hakkını güvence altına alacak ücretsiz yemek hizmeti derhal başlatılmalıdır. ⁠Ekonomik zorluk içindeki ailelere yardım eli uzatılmalı, çocuklarımızın okula aç gitmelerine son verilmelidir. ⁠Bakanlık, bütçesini cemaatler ve tarikatlara değil, çocuklarımızın sağlıklı beslenmesine ve eğitimine ayırmalıdır” çağrısı yapıldı.

Köylü kısır döngüde… Eğitim yolunda göç! Haber

Köylü kısır döngüde… Eğitim yolunda göç!

Milli Eğitim Bakanlığınca kamuda tedbir tasarrufu kapsamında Taşımalı Eğitim Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik 1 Ağustos 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında tasarruf sağlanması gerekçesiyle yapılan değişiklikler sebebiyle ilçeler ve köylerde ikamet eden öğrenciler sorun yaşıyor. Köylerden okumak için taşımalı sistemle gelen öğrencilerin bir kısmı değişiklik nedeniyle tekrar yatılı okullara dönmek zorunda kalırken, bazıları da eğitimden vazgeçti! Velilere gelinecek olursa… Türkiye’de 1950’li yıllarda başlayan köyden kente göç günümüzde tam aksi bir hal alırken, yani artık yurttaş yaşam stresi, metropol kalabalığı, hayat pahalılığı gibi pek çok nedenle yüzünü köylere çevirirken, taşımalı eğitimin kaldırılmasıyla birlikte veliler tası tarağı toplayıp yeniden kente yöneldi. Haliyle birçok köy yalnızlaşmaya yüz tuttu. Konuya ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, şunları aktardı: “Taşımalı eğitim ile ilgili oluşan meselenin aslında özüne bakmak gerekiyor. Özü de şudur, tasarruf tedbirleri adı altında eğitime yatırım yapmaktan vazgeçen bir Milli Eğitim Bakanlığı ile karşı karşıyayız. Bir tarafta ÇEDES, diğer tarafta MESEM, öbür tarafta Maarif Modeli… Söz konusu faaliyetlerle eğitimin kalitesini düşürmeye çalışırlarken, aynı zamanda yardımcı personel meselesinden tutun taşımalı eğitimdeki hem taşımama hem de yemek vermeme gibi uygulamalarla okul devamlılığını azaltmaya çalışıyorlar. Eğitim sistemimizin biat eden, her emri kabul eden, kamudaki eğitimin niteliğini düşüren bir tarafı olurken, yani gericileştirilirken, cumhuriyetin temel kazanımlarının gerisine düşürülürken, diğer tarafıyla da devlet okullarında mutluluğu bulamayan, gelecek göremeyen öğrencilerin yüksek paralar verilerek özel okullara gitmeleri isteniyor.” TAŞIMALI EĞİTİM MAĞDURU: KIZ ÇOCUKLARI! “Bir gizli özelleştirme yaşıyoruz” diyerek kritik bir konuyu yeniden hatırlatan Kalafat, konuşmasına şöyle devam etti: “Bahsini ettiğim gizli özelleştirme bugün taşımalı eğitim meselesi ile karşımıza çıkıyor, yarın ise okullardaki temizlik personellerinin çekilmesiyle birlikte çocukların hijyenik olmayan koşullarda çeşitli pandemik risklerle karşı karşıya kalmaları ile devam edecek. Çok karanlık bir zihniyet, eğitimin kamusal niteliklerini boşaltıp gizli bir özelleştirme içerisinde! Veliler açısından baktığımızda ise her gün çocuklarımızı okullara göndermekte zorlandığımız, göndersek dahi çeşitli kıyafet ve beslenme eksiklikleri yaşadığımız, çok uzun bir süre okullarda kalmalarına rağmen gün içerisinde beslenemedikleri bir eğitim sistemi yaratıldı. Bugünlerin nasıl atlatılacağına dair sürekli kafa yoruyoruz. ‘Buradan nasıl çıkarız’a cevap arıyoruz. Ama bir öğün ücretsiz yemek vermenin dahi büyük külfet yaratacağı iddiasıyla çocuklara bir öğün yemeği dahi çok gören bir milli eğitim sistemi söz konusu. Dolayısıyla taşımalı eğitim meselesi hem köylerden okullara giden çocukların okuma hakkına engel hem de eğitimin kalitesizleştirilmesine! En fazla mağduriyeti ise kız çocukları yaşıyor.”  TÜRKİYE’DEKİ BİRÇOK KÖYÜN YARASI Aliağa’nın en uzak köylerinden biri olan Kalabak Köyü’nde muhtarlık yapan Mehmet Kartal ise sadece ikamet ettikleri köyün değil, Türkiye’deki birçok köyün yarası olan acı gerçeği bizlerle paylaştı… Ağlayarak köylerinde bir okulun bulunmadığını söyleyen Kartal, okumak isteyen öğrencilerin köyden kalkan küçük bir servis ile Aliağa’nın merkezine götürüldüğünü kaydetti. Ancak, köyün merkeze olan yaklaşık 2 saatlik uzaklığından dolayı kimi öğrenci ne yazık ki okulu bırakmak zorunda kaldı. Bazıları ise aileleriyle birlikte köyden göç ederek, okula daha yakın olan semtlere taşındı. Kırsalda yaşanan bu derin göç, köy yaşamındaki üretimi ve nüfusu azaltırken, eğitimin önüne de koca bir set örüyor.

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç: Okullarımızdan elinizi çekin Haber

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç: Okullarımızdan elinizi çekin

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, Milli Eğitim Bakanlığı’nın İzmir’de 18 okulun bahçe, spor salonları ve duvarlarının kiralama ihalesini Meclis gündemine getirdi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi veren Kılıç’tan şu açıklama yapıldı: Velilerimizi büyük kaygı ve endişelere sürüklemektedir “2024-2025 eğitim öğretim dönemine çok az bir süre kala, Milli Eğitim Bakanlığı İzmir’in en gözde okullarının da aralarında bulunduğu 18 okul için akıl almaz bir karar aldı. Milli Eğitim Bakanlığı, okullarımızın bahçelerini, spor salonlarını hatta duvarlarını bile kiralığa çıkardı. 18 okul için ihale süreci dün başladı. Okullarımızın bahçe, spor salonları ve duvarlarının kiralığa çıkarılması öğrencilerimizi, eğitimcilerimizi, velilerimizi büyük kaygı ve endişelere sürüklemektedir. Bu 18 okul İzmir’deki sayı. Türkiye genelinde bunun gibi kaç ihaleye çıkılacak Bakan’a soracağız. Okullarımız korunmasız duruma düşecek Okullarımız bu kararla birlikte korunmasız hale gelecektir. Okul bahçelerinin otoparklara kiralanması demek, üçüncü kişilerin okullara serbestçe girebilmesi, çocuklarımızın özgürce ve güvenle oynayacakları alanların korunamayacağı anlamına gelmektedir. Bu uygulama başta uyuşturucu olmak üzere çok büyük tehlikelerin kapısını açmaktadır. Ayrıca bahçeleri ihaleye çıkarılan bazı okullarımızın içinde yurtlar bulunmaktadır. İzmir Atatürk Lisesi yerleşkesi içinde bir adet kız, bir adet erkek öğrenci yurdu bulunmaktadır. Bahçelerin kiraya verilmesi, yatılı kalan öğrencilerimizi de büyük tehlikeye düşürmektedir. Bu işlem hukuksuzdur Daha önce bu alanlar Okul Aile Birlikleri tarafından kiraya veriliyordu. Ancak yargı bu kiralama işlemine dur dedi. Yargı kararı ortadayken Milli Eğitim Bakanlığı’nın böyle bir adım atması aynı zamanda hukuksuzdur. Kiralama işlemlerinden elde edilecek paralar okula değil Bakanlığa gelir olarak kaydedilecektir. Üstelik bu gelirler, diğer Bakanlıklar arasında paylaştırılacaktır. Cumhurbaşkanına soruyorum, Türkiye’nin 2024 bütçesi ortalama 12 trilyondur. Milli Eğitim Bakanlığı bütçeden her yıl aslan payını alır, bu yıl aldığı pay da 1 trilyon 90 milyon liradır. Bakanlıklarınızın bu bütçe büyüklükleri karşısında 18 okulun otopark gelirine ihtiyacı var mıdır? Tabi ki yok! Burada amaç farklı.. Amaç, iktidara geldiğinden bu yana eğitimde özelleştirme politikalarından vazgeçmeyen AKP iktidarının İzmir’in en köklü okullarına darbe vurma isteğidir. Yani amaç açıkça ranttır! Okullarımızın sahibi vergilerini veren ailelerdir Okullarımızı arpalık olarak gören iktidara sesleniyoruz, Okullarımızı ne otopark mafyalarına ne de başka çetelere emanet etmeyeceğiz. Okullarımızın sahibi vergilerini veren ailelerdir; kamu sadece burada hizmet etmeyi gözetir. Okullarımızdan ellerinizi çekin! Eğitimde niteliği artırmak yerine mülkiyetini kiralayan bir anlayışı kabul etmiyoruz. Çocuklarımızın yatağa aç girmedikleri, okullarına aç gitmedikleri, güvenle eğitim alabildikleri, laik, çağdaş ve bilimsel eğitim alabilecekleri alanları yaratmak için mücadele etmeye devam edeceğiz, bu gerekçelerle ihalenin hemen durdurulmasını talep ediyoruz.” Kiralama işlemi meclis gündeminde Kılıç, konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e soru önergesi yöneltti. Şu soruların yanıtlanmasın istedi: “Milli Eğitim Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nün taşınmaz kiralama ihalesi ilanına göre, İzmir’de 18 okulumuzun spor salonlarının, bahçelerinin ve duvarlarının üçüncü kişilere kiralanmasındaki amaç nedir? Bakanlığın bu ihalelerden elde edeceği kazanca ihtiyacı var mıdır? Bakanlığın bütçesi yetersiz midir? İhalelerden ne kadar gelir elde edilmesi planlanmaktadır? Bu gelirler hangi harcamalarda kullanılacaktır? Daha önce Okul Aile Birlikleri tarafından okul bahçeleri otopark olarak kullanılmaktaydı. Konunun yargıya taşınması üzerine, yargı kiralama işlemini iptal etmiştir. Bu karardan haberiniz bulunmakta mıdır? Okul bahçelerinin otopark olarak işletilmesi hukuki midir? Türkiye genelinde kaç okulun bahçeleri, spor alanları ve duvarları kiralanmak üzere ihaleye çıkarılacaktır? Bu okullar hangi illerde yer almaktadır? İllere göre dağılımları nedir? Bu okullar hangileridir? Kiralanmasına karar verilen yerlerin ticari amaçlı kiralanmasının uygun olup olmadığına dair hukuki değerlendirmeniz nedir? Kiralama işlemi, eğitim öğretim faaliyetlerini nasıl etkileyecek? Hangi önlemler alınacak? Kiralamaların güvenlik zaafiyeti yaratabileceği endişesiyle ilgili olarak alınacak önlemler nelerdir? Kiralama işlemi hangi zaman aralığında ve ne kadar süreyle yapılacak? Bu süreç nasıl ve kimler tarafından belirlenecektir?”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.