Soyer’den TDİOSB eleştirisi: Biz köy kapatan ülkeyiz
YAREN ELMAS GÜZELKAN
İLKSES TV ekranlarında yayımlanan Nurettin Baki’nin hazırlayıp sunduğu Toprağın İçinden programının bu haftaki konuğu İzmir KÖYKOOP Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer oldu. Ülke ve kent tarımının ele alındığı programda Soyer, hükümetin tarım politikalarını eleştirdi. Köylerin mahalle statüsüne geçmesinin tarımsal üretime verdiği zararı da vurgulayan Soyer, “Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinden (TDİOSB) önce köylerde boş kalan topraklara ne yapacağımıza bakmalıyız. Siz önce köyü, köylüyü kendine getirmelisiniz. Biz köy kapatan ülkeyiz. 16 bin köyü kapattılar. Köylüye daha iyi bir hizmet vermek için ‘köy kapatıyoruz’ dediler” ifadelerini kullandı.
KOOPERATİFÇİLİK DESTEKLENMELİDİR
Türk tarım nereye gittiğine ilişkin konuşan Soyer, “KÖYKOOP tarım bakanlığı bünyesinde 1920’lere dayanan bir yapılaşmadır. Tarımsal kalkınmadaki örgütlenmiş olan köylünün, çiftçinin kooperatifler çatısı altındaki yapıların daha sonra birlikler çatısı altındaki Avrupa ve dünyadaki birçok yerinde de örgütlenme modeli böyledir. Tabanda kooperatifler örgütlenirler, dikeyde de birlik çatısı altında daha güçlü olmak için çalışırlar. Bizde de o dikeydeki örgütlenme İzmir’deki KÖYKOOP’un İzmir’deki birliğiyiz. Zaten İzmir’deki KÖYKOOP’un birlik yapılaşmasını sağlayan Urla Bademler köyündeki kalkınma kooperatifinin kurulmasıyla başladı. Sonra İzmir’in tüm ilçelerinde kooperatifler kuruldu. Çiftçinin, köylünün birlikler çatısı altında tabanda kooperatifler vardır. Tirede, Ödemiş'te, Urla’da, Beydağ’da ve Türkiye’nin her yerinde KÖYKOOP’lar kurularak bir çatı altında toplanıyor. Pazarlama kabiliyetinin gelişmesini, eğitimlerini sağlayan bir birliktir. Anayasamızda da yer aldığı gibi kooperatifçilik desteklenmelidir” ifadelerinde bulundu.
BESLENME BİR HAKTIR
Ülkemizdeki tarım verimliliğini arttırmak gerektiğini savunan Soyer, bu konu hakkında “Plansız ve mevcut yasaların uygulanmaması durumunda verimliliği ülkenizde aramaları gerekirken ithalatla çözüm aramaya çalışıyorlar. Bu ithalatlar üretim yapmadığımız. İçin cebimize zarar veriyor. Tabanda kooperatifleşiyorlar. Dikeyde de hükümetle uygulayıcı olmalılar. Her şeyi tekelleştirip ithalatla halledebileceklerini zannediyorlar. Bu kadar verimli arazilerimiz varken tarımla ilgili önceliklerimizi yapamıyoruz. Bir şekilde barınma sağlanır ama çocuklarınızı aç yatıramazsınız. Beslenme bir haktır. Memleket böyle yönetilemez” dedi.
BECERİKSİZLİK VURGUSU
Tarımda beceriksizlik vurgusunda bulunan Soyer, “Küçük aile işletmelerini desteklemek için kırsal nüfusa bakılması gerekir. Kırsal nüfusun yükselmesi bizim tarımı daha güçlendirmemizi sağlar. Dünyadaki sorunda kentlerdeki nüfusun artışıdır. Ama Avrupa’da Amerika’da aile işletmeciliğini terazide tutuyorlar. Bize geldiğimizde Anadolu toprakları o kadar bereketli ki, bu kadar kendimize ait kültürümüz becerimiz varken bunu yapmamamız beceriksizliğimizdir. Tarım organize sanayilerinden önce köylerde boş kalan topraklarına ne yapacağımıza bakmalıyız. Tarımsal bölgelerde tarım organize sanayileri kurulmaya başlandığında bunların yan sanayisi de oraya gelmeye başlıyor. O kadar çok yan sanayi geliyor ki siz ruhunuzu kaybetmeye başlıyorsunuz. Siz önce köyü, köylüyü ilk önce kendine getirmelisiniz. Biz köy kapatan ülkeyiz. 16 bin köyü kapattılar. Köy kapatan bir ülkeyiz. Köylüye daha iyi bir hizmet vermek için köy kapatıyoruz dediler. Köylere ne gibi destek verdiler? Okul mu yaptılar, sağlık ocağı mı yaptılar, doktor mu gönderdiler, yol mu yaptılar? Depremde hepsi yerle bir oldu. Demek ki 2013-2016’da kapanan köylere daha iyi bir hizmet verememişler. Böyle bir açıklama olabilir mi” şeklinde konuştu.
TOPRAK SUYA DEĞİL, KANA DOYDU
Deprem bölgesine gidip gördüklerini anlatan Soyer, “Bunlar kolay kolay atlatılacak şeyler değil bunun izi kalacak. Bunu unutmayacak vicdanlı insanlar olacak ve gereğini yapacaktır. Biz Osmaniye’ye gittik. Diğer yerlere göre daha az hasar almıştı. Kentlere nazaran köyler daha az hasar almış. Doğa bize nasıl ayakta kalınması gerektiğini söylüyor ama insan bunu bilmiyor” dedi. “Gıda egemenliğimizi sağlamalıyız diyen Soyer, “Buğday koridorunun bekçiliği ile övündük. Tarım bakanlığının çok hazin açıklamaları oluyor. Konuştuklarında çok can acıtıyorlar. Urfa’da toprak suya doydu dendi. O kadar kayıp yaşanılan yerde sizce toprak kana mı suya mı doydu? İzmir’deki KÖYKOOP Türkiye’ye örnek bir birliğiz. Bakanlıktan proje için cevap alamıyoruz. Bizimde şu an bakanlıkla proje yapmaya gönlümüz yok. Projelerimizi kendimiz yürütmeye çalışıyoruz. Tarım bakanlığının politikasında herkese hizmet etmek vardır. Yerel olarak da iyi bir iş birliği içerisindeyiz. İzmir gıda konusunda girdi maliyetlerinde nasıl baş edebiliyoruz biz de bazen bilemiyoruz. Yemin balyasıyla ilgili hala yem fiyatları düşmedi. Sayın bakanımız bir de yem depolarını bakın. Neden yem fiyatları düşmüyor sadece soruyorum” şeklinde konuştu.
GENÇLERİN HEVESİ KIRILMASIN
Daha önce tarımda yatırımı olmayan ancak pandemiyle birlikte bu alanda yatırım yapan yatırımcı ve tarıma yönelen gençlerle ilgili konuşan Soyer, “Sanayicilerde tarımda yatırım yapmaya başladılar. Bir heves olmayacaksa tarımın gençleşmesi çok güzel bir şey. Tarımın gençleşmesi, bilimle inovasyonla güçlenmesi çok güzel bir şey. O gençler, insanlar buraya geldiklerinde sadece hevesleri kursaklarında kalmasın. Köylü çok önemlidir. Köylü köyünde yaşayacak ki çiftçilik yapabilsin. Bana kentli misin köylü müsün dediklerinde İzmirliyim diyorum. Çünkü İzmir bu dengeyi koruyan bir şehir. Yani o gelen gençlerin heveslerinin kırılmaması gerek” dedi.
HER FABRİKA BİR KALEDİR
Köyde üreten ve üreticilik yapan boş olan işletilmeyen tarım arazilerinin olduğuna ilişkin düşüncelerini aktaran Soyer, “Herkes köyde yaşayamaz. Bazı insanlar kent seviyor. Kentteki çatıları parkları kullanmaları farkındalık yaratır. Bir bamyanın nasıl toplandığını bilseler o pazardaki teyzelerle pazarlık yapmak istemezler. Seferihisar’da 2011 yılında Can Yücel Tohum Merkezi kuruldu. Seferihisarlı buna çok sahip çıktı. Bizim kendi ilçelerimizde de Türkiye’nin çoğu yerlerinde Can Yücel’in bu vasiyeti yaşıyor. Tohum bankaları kuruluyor, tohum seraları kuruluyor. Bunlar çok güzel şeylerdir. Kent merkezinde de Aşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda var. Çocuklar oraya gelip görüp tohumu tanıyorlar, sürdürülebilirliği görüyorlar. Bu coğrafyada ne yetişebilir anlıyorlar. Farkındalık açısından bu önemlidir. Her şeyin bir sebebi vardır” diye konuştu.
Soyer, “Süt fiyatlarını aylardır güncellemeyen tarım bakanlığı var. İzmirli de bunlarda dolayı etkileniyor. İzmirlinin bir avantajı yerelden aldığı destekler. Buradaki köylümüzün biraz daha bilinçli olması biraz daha kolaylaştırıyor. Tarımda aritmetik çok önemlidir. İzmir’deki tarım desteği böyledir. İzmir büyükşehir belediyesi bayındırda bir fabrika kurdu. Atatürk ne der her fabrika bir kaledir. İzmir’deki tarım o yüzden Türkiye’dekinden biraz daha farklı işliyor” vurgusunda bulundu.
ÇOBAN SU VE OTLAK DEMEKTİR
İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği Çoban Projesi’ni tarım ve hayvancılığa sağlayacağı katkıya dikkat çeken Soyer, “Gödence’deki amca Karakılçılık Buğdayı’nı Tunç başkana verdiğinde 2009 yılında başladığımız bu yolda Türkiye’ye bir ilham olmuştu. Tunç Başkan, Başka bir tarım mümkün projesiyle geldiğimiz noktada çoban haritasında bakanlığın bunu alıp desteklemesi gerekiyor. Çoban ne demek? Mera demek, otlak demek, su demektir. Çobana sahip çıkılmalıdır. Biz bir çoban çalışması yaptığımızda birbirimizi denetliyoruz” dedi.