[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#obezite

obezite haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, obezite haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Türkiye'de erkeklerin yüzde 30'u kadınların yüzde 40'ı obez Haber

Türkiye'de erkeklerin yüzde 30'u kadınların yüzde 40'ı obez

24 yıllık cerrahi tecrübeye sahip olan ve 10 binin üzerinde laparoskopik vaka gerçekleştiren Obezite ve Diyabet Cerrahisi Uzmanı Cavit Göktaş, tüp mide, diyabet cerrahisi, gastrit by pass, tüp mide revizyon ameliyatı, reflü cerrahisi, tiroit cerrahisi, meme cerrahisi, kasık fıtıkları, safra kesesi, mide kolon tümör cerrahisi ve hemoroit ameliyatlarını gerçekleştirecek. Erkeklerin yüzde 30'u, kadınların yüzde 40'ında obezite var Göktaş, hastane olarak başarılı operasyonlara imza attıklarını ifade ederek, “Türkiye'de erkeklerin yüzde 30'u, kadınların yüzde 40'ında obezite var. Bu nedenle çok dikkatli olmak gerekiyor. Biz hastanemizde obezite başta olmak üzere diyabet cerrahisi, ileri laparoskopik girişimler, reflü cerrahisi, kanser cerrahileri, safra kesesi, apandisit, karın duvarı fıtıkları cerrahilerini başarıyla uygulamaktayız. Yine aynı özveriyle ameliyatlarımıza devam edeceğiz” dedi. Obezitenin tedavisinde cerrahi seçenekler önemli Obezitenin, çağın en büyük sağlık sorunlarından biri olduğuna dikkat çeken Göktaş, "Birçok hastalığın oluşumunda önemli bir risk faktörü olan obezitenin tedavisinde cerrahi seçenekler önemli. Obezite hastalığı tedavi edilmediğinde birçok ciddi hastalığa neden olmaktadır. Obezite tedavisi için cerrahi ve cerrahi gerektirmeyen, etkili sonuç alınan yöntemler mevcuttur. Tüp mide ameliyatı ve mide balonu uygulaması sıklıkla kullanılan tedavi yöntemleridir” dedi.

Uzmanı açıkladı: Obezite prostat kanseri riskini artırıyor Haber

Uzmanı açıkladı: Obezite prostat kanseri riskini artırıyor

Prof. Dr. Erdal Kukul “15 Eylül Prostat Kanseri Farkındalığı Günü” sebebiyle prostat kanseri hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Prostatın, erkeklerde spermi besleyen ve taşıyan seminal sıvıyı üreten küçük ceviz biçimli bir bez olduğunu aktaran Kukul, “Prostatta oluşan kanserdir ve erkeklerde görülen en yaygın kanser türlerinden biridir. Prostat kanserinin bazı türleri yavaş büyür, prostat beziyle sınırlı kalır ve yayılmaz. Hatta sadece takip edilir ve hiç tedavi gerektirmeyebilir. Ancak, bazı prostat kanseri türleri agresiftir ve hızla yayılabilir” diye konuştu. “Ne kadar erken fark edilirse iyileşme olasılığı o kadar yükselir” Prof. Dr. Kukul, 50 yaşın üzerinde olanlar veya ailesinde prostat kanseri öyküsü olanların daha yüksek risk altında olabileceğini aktardı. Kukul, prostat kanserinin her zaman yaşamı tehdit edici olmadığını da belirterek, “Ne kadar erken fark edilirse iyileşme olasılığı o kadar yükselir” dedi. “Prostat kanserinin spesifik belirtileri daha çok kemik ağrılarıdır” Prostat kanserinde erken teşhisin önemine dikkat çeken Kukul, “Mesanenin altında ve rektumun önünde bulunan küçük ceviz şeklindeki bir bez olan prostatta gelişir. Bu küçük bez, spermin gebe kalma ve gebelik için sağlıklı kalmasını sağlayan, semenle karışan sıvıyı salgılar. Prostat kanseri ciddi bir hastalıktır. Neyse ki, prostat kanseri olan çoğu kişi, prostat bezlerinin ötesine yayılmadan önce teşhis edilir. Bu aşamadaki tedavi genellikle kanseri ortadan kaldırır. Prostat kanseri erken evrelerde belirti vermez. Çoğunlukla belirtiler kanserle birlikte olan normal prostat büyümesinin idrar yolunu sıkıştırmasıyla ortaya çıkar. İleri dönemlerde ise prostat kanserinin spesifik belirtileri daha çok kemik ağrılarıdır” dedi. “Prostat kanserinin çoğu 50 yaş ve üzeri erkeklerde görülür” Prostat kanserinin sebebinin sıklıkla bilinmediğini aktaran Kukul, “Yaş, ırk ve genetik durumlar yakalanma riskini artırabilir. Prostat kanserinin çoğu 50 yaş ve üzeri erkeklerde görülür. Siyahi erkeklerde daha yaygın ve Asyalı erkeklerde daha az yaygındır. Babası veya erkek kardeşi prostat kanserine yakalanan erkekler daha fazla risk altındadır. Son araştırmalar ayrıca obezitenin prostat kanseri riskini artırdığını göstermektedir.” dedi. “Cerrahi yaklaşımda amaç prostatın tamamının alınmasıdır” Prof. Dr. Erdal Kukul, “Prostatın fiziksel muayenesi, kan testleri (PSA), multiparametrik MR taraması ve biyopsi gibi birkaç tanı yöntemine başvurulmaktadır. Prostat kanseri tanısı alan hastalarda, hastanın genel sağlık durumu, hastalığın derecesi ve görülen bir şikayetin olup olmadığı gibi durumlara bakılarak tedavi belirlenir. Erken evrede hiçbir şikayeti olmayan hastalar gözlemlenerek hiçbir tedavi bile almayabilir, bazı prostat kanseri türlerinde ise erken evrelerde tedavi sayesinde prostat kanseri tamamen ortadan kaldırılabilir. Prostat kanserinde cerrahi, erken dönem prostat kanserinin en yaygın ve en başarılı tedavisidir. Cerrahi yaklaşımda amaç prostatın tamamının alınmasıdır. Cerrahi dışında radyoterapi vb (HIFU gibi) yöntemler prostat kanserinin tedavisinde uygulanmaktadır. Uygun vakalarda prostat çevresinde bulunan ve peniste sertleşmeye yardımcı olan sinirler korunabilir” şeklinde konuştu. Kukul ayrıca, prostat kanserinden korunmak için düzenli prostat taramaları yaptırılması, ideal kilonun korunması, düzenli egzersiz ve düzenli bir diyet yapılması ile sigaranın bırakılması gerektiğine de dikkat çekti.

Uzmanı obeziteye karşı uyardı: Sağlıklı beslenin, spor yapın Haber

Uzmanı obeziteye karşı uyardı: Sağlıklı beslenin, spor yapın

Dr. Sevilay Seval, ASM'de sağlık sisteminde birinci basamak sağlık hizmeti kapsamında bulunduğunu belirtti. Seval, "Sağlıklı birey, sağlıklı toplum anlayışıyla hareket ederek hizmet veriyoruz. ASM'de 4 hekim, 4 aile sağlığı çalışanı ve yardımcı sağlık personelleri hizmet vermektedir. ASM'de bebek izlem, bebek aşıları, çocuk izlem, gebe izlem, gebelere yönelik aşılar, yetişkin aşılama, kronik hastalıkların takibi ve reçetelerin düzenli takibini yapmaktayız. Ayrıca kanser takiplerini gerçekleştirip, gerekli tarihlerde tekrar kontrolleri yapıyoruz. Kanser Erken Teşhis ve Eğitim Merkezi, Sağlıklı Hayat Merkezi, Toplum Sağlığı Merkezi ve hastanelerde ilgili uzmanlara sevk işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Birinci basamak sağlık hizmeti, tüm sağlık sistemi içerisinde temel taşı oluşturur. Bireyler, çocuklar ve anneler ne kadar sağlıklı olurlarsa, ilerleyen yaşlarda da daha sağlıklı olacakları için toplumumuz da daha sağlıklı olacaktır. Kronik hastalık izlem süreçlerinde obezite izlem-tarama, hipertansiyon izlem-tarama gibi verileri güncelleyerek kontrollerini yapıyoruz. Bu süreçte Sağlıklı Hayat Merkezi'nden destek alıyoruz. Fiziksel aktiviteleri artırmak, psikolojik destek sağlamak ve beslenmelerini diyetisyenler aracılığıyla düzenlemek amacıyla bireyleri yönlendiriyoruz. Sağlıklı beslenin, spor yapın ve bizlerle mutlaka iletişime geçin" diye konuştu.

Obezite bir bir hastalıktır hatta hastalıkların anasıdır Haber

Obezite bir bir hastalıktır hatta hastalıkların anasıdır

Cerrahi Onkoloji ve Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Musluh Hakseven, obezitenin tetiklediği sağlık sorunlarının çok fazla olduğunu, vücutta artan yağ dokusu ile beraber kişilerde pek çok sağlık sorunu çıktığını aktardı. Obezitenin temelinde hormonal bozukluklar, genetik hastalıkların tetiklenmesi, psikolojik rahatsızlıklar, aşırı yemek yeme isteği, hareketsiz yaşam biçimi, sağlıksız beslenme gözlemlenmekte olduğunu ifade eden Dr. Hakseven, obezite şikayetiyle gelen hastalarda ilk etapta fazla kilo alımına bağlı gelişebilen rahatsızlıklara bakıldığını aktardı. Obezite bir hastalıktır hatta hastalıkların anasıdır Obez kişilerde solunum sıkıntıları, horlama, diyabet, uyku apnesi, hormonal bozukluklar, kardiyak hastalıklar, hipertansiyon, hareket sistemi sorunları ve özellikle diz problemleri olduğuna vurgu yapan Dr. Hakseven, “Ameliyat sonrası bu hastalıklarda ciddi gerileme olmakta, çoğunlukla uyku problemleri, solunumsal sıkıntılar, hipertansiyon ve insülin direnci ortadan kalmaktadır. Obezite bir hastalık mıdır diye düşünürsek, evet bir hastalıktır hatta hastalıkların anasıdır” şeklinde konuştu. ''Spor hayatımızın bir parçası olmaktadır ve olmalıdır'' Dr. Hakseven, “Obezite için cerrahi kararı alındıktan sonra eski hayat alışkanlıkları geride bırakılmaktadır. Cerrahi yeni yaşamımız için tabiri caizse milat olarak kabul edilmelidir. Cerrahi sürecinden sonra spor hayatımızın bir parçası olmaktadır ve olmalıdır. Yaklaşık 1 yıl boyunca her adımda takip ettiğimiz hastalarda değişimlere şahit olmaktayız. Düzenli ve diyetisyen kontrolündeki bir beslenme ve iyi ve devamlı bir spor ile vücut fazla kilolardan kurtulurken form tutmakta ve yeni yaşam tarzı oturmaktadır. Şeker gibi küçük kütlede yüksek kalorili besinlerden uzak durulmalıdır” dedi.

Vücuttaki aşırı yağlanmaya dikkat: Lipödem habercisi olabilir Haber

Vücuttaki aşırı yağlanmaya dikkat: Lipödem habercisi olabilir

Borman, Lipödem Farkındalık Ayı dolayısıyla yaptığı açıklamada, genellikle bacaklar, kalça ve bazen de kol gibi bölgelerde yağ hücrelerinin anormal şekilde büyümesiyle ortaya çıkan çoğunlukla simetrik ve ağrılı durumun "lipödem" olarak isimlendirildiğini söyledi. Lipödemin, özellikle kadınları etkileyen bir rahatsızlık olduğunu ve genellikle hormonal ve genetik değişikliklerle ilişkilendirildiğini dile getiren Borman, bu durumun obezite veya lenfödemle karıştırılabildiğini vurguladı. Borman, lipödemin, her iki sağlık sorunundan farklı olmakla birlikte bu hastalıklarla birlikte de görülebildiğinin altını çizerek, "Lipödem, ağrı, şişlik hissi, hareket kısıtlılığı ve psikolojik sorunlar nedeniyle fonksiyonel durumu ve yaşam kalitesini bozan bir durumudur." diye konuştu. Obezite ve lipödemde vücuttaki yağ dağılımının farklı olduğunu anlatan Borman, şunları kaydetti: "Yağ dağılımı lipödem durumunda, simetrik bölgesel yağ birikimiyle bacakları ve bazen kolları etkilerken; obezite tüm vücudu etkiler ve yağ dağılımı daha eşittir. Lipödem ileri aşamalarda düzensiz cilt dokusuna ve asimetrik nodüllere neden olabilirken, obezite tipik olarak bu tür değişikliklere neden olmaz. Lipödemde ayak sırtında yağ birikimi olmazken, obezitede yağ birikimi yaygındır. Lipödemde ciltte bir çarpma ya da travma olmaksızın morarma sık olurken, obezitede böyle bir durum söz konusu değildir. Her ikisinde de uygun bir tedavi yapılmadığında ve kilo alımı devam ettiğinde, kardiyovasküler sorunlar ve hareket kabiliyetinde azalma gibi komplikasyonlar yaşanabilir." Borman, lipödemli hastaların genellikle aile üyelerinin bacaklarında da ağrılı kalınlıklar ve şekil bozuklukları olabildiğine dikkati çekerek, bu tarz aile öyküsü bulunan kadınların erken dönemde hekime başvurması uyarısında bulundu. "Enfeksiyon, yaraların geç iyileşmesi, sertleşmiş deri gibi durumlar gelişebilir" Lipödem, vücudun alt kısmında hassas olan ve kolayca morluklar yaratan kolon benzeri bacak, kalçalarda aşırı genişlik, bel kalça oranında azalma gibi belirtilerle ortaya çıktığını, tedavi edilmediğinde yağın bölgesel birikmesine ve vücudun ağırlaşmasına neden olduğunu anlatan Borman, "Vücut görüntüsünde dengesizliğe neden olur. Örneğin, kişinin üst bedeni 36 iken alt bedeni 42 şeklinde olabilir. Kilo artışının devamı ve lenfödemin tabloya eklenmesiyle, tutulan bölgelerde enfeksiyon, yaraların geç iyileşmesi, sertleşmiş deri oluşabilir." bilgisini verdi. Borman, hastalığın, yağ birikmesine bağlı özellikle bacaklarda ve kollarda kalınlaşma veya büyüme, şişen noktalarda hassaslaşma, ağrı ve rahatsızlık hissi, etkilenen bölgelerde morarma, yorgunluk ve halsizlikle kendini gösterdiğini, özellikle varisi bulunan kadınlarda bu şikayetlerin çok daha fazla olduğunu vurguladı. Gebelik, ergenlik ya da menopoz döneminde lipödem şikayetlerinin ve bulgularının başladığına veya arttığına işaret eden Borman, "Ailede lipödem öyküsü olması ve 35'ten daha yüksek vücut kitle indeksine sahip olmak ve hareketsiz yaşam lipödem riskini önemli ölçüde artırır. Bu nedenle kilo kontrolü büyük önem taşımaktadır." dedi. Prof. Dr. Borman, lipödemin tedavi edilmediği durumlarda psikolojik durumun da bozulduğunu ve kişinin yaşam kalitesinin azaldığını anlatarak, "Lipödem tedavi edilmediğinde ve kilo artışı devam ettiğinde, yürümede güçlük, görünümden dolayı utanç ve endişe duygularında artış, depresyon, kilo artışının devamıyla lenfödem, varis ile düz ayak tabanı riskleri gibi sağlık sorunları da görülebilir." diye konuştu. "Reçete edilen bazı giysilerinin kullanımı önemlidir" Tedavide erken tanının büyük önem taşıdığını dile getiren Borman, erken tanıyla lipödemin ilerlemesinin engellenebildiğini ve tedavi yöntemleriyle yarattığı fonksiyonel kısıtlılıkların ve ağrıların ortadan kaldırılabildiğini söyledi. Yürümenin, yüzmenin ya da egzersiz yapmanın eklemlerdeki stresi ve lipödem ağrısını azalttığını belirten Borman, rafine karbonattan uzak durulmasının, varis çorabı kullanılmasının, iltihaplanma ve varis gibi sorunlara yardımcı ilaçlar içilmesinin fayda sağlayabileceğini dile getirdi. Borman, "Sağlıklı yaşam, kilo kontrolü, egzersizler, dolaşımı artıran ve bölgesel yağ birikimini azaltan cihazlarla tedavi ve özellikle her hastanın mevcut durumu ve hastalık özelliklerine göre reçete edilen bazı giysilerinin kullanımı önemlidir." ifadelerini kullandı.

Hızlı ve fazla kilo alıyorsanız dikkat: Cildiniz sarkabilir Haber

Hızlı ve fazla kilo alıyorsanız dikkat: Cildiniz sarkabilir

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi Uzmanı Dr. Ayhan Buz, obezitede fazla kilolardan kurtulmak için başvurulan yöntemlerden en bilinenlerinin diyet ve cerrahi olduğunu belirterek obezite cerrahisi sonrasında görülen cilt-doku-organ sarkmaları hakkında bilgi verdi. Diyet ile hızlı ve aşırı kilo vermenin pek görülen bir durum olmadığına işaret eden Dr. Buz, başarılı bir obezite cerrahisinde sonuç daha kesin, daha hızlı ve tatminkar olduğunu söyledi. "Cilt sarkıklıkları nedeniyle kilo vermenin sevincini yaşayamayan kişiler, bu probleme çözüm arayışı içine girerler" Obezite cerrahisi sonrasında hızlı ve fazla kilo verme neticesinde, karın, sırt, üst kollar, uyluklar, kalça ve daha az oranda yüz cildinde sarkmalar ve ciltte katlanmalar gibi istenmeyen sonuçların görülebildiğine değinen Dr. Buz, “Kilo verme hedefini tutturan, ancak ne yazık ki aşırı cilt sarkıklıkları nedeni ile kilo vermiş olmanın sevincini yeterince yaşayamayan bu kişiler, ortaya çıkan bu probleme çözüm arayışı içine girerler. Benzer şekilde normalden fazla kilo alınan gebeliklerde, doğum sonrası kalıcı sarkmalar oluşabilmektedir. Buna emzirme sonrası hacim kaybına uğrayan göğüslerdeki sarkmaları da eklemek gerekir” dedi. "Krem ve medikal uygulamalar yeterli olmaz" Fit beden görünümünün, görsel estetik açısından öneminin yanında, sağlıklı beden algısının bir gerçekliği olduğuna dikkat çeken Dr. Buz, özgüvenli olmak, sosyal hayatta yeterli seviyede yer almak açısından fiziksel normlara uygun bedene sahip olmanın etkili bir unsur olduğunu ifade etti. Vücudun bazen bir bölgesinde, bazen birden çok bölgede oluşabilen cilt sarkmalarının, cilt fazlalığından kaynaklandığından, cilt sıkılaştırıcı krem ve benzeri medikal uygulamalar ile giderilemeyeceğini vurgulayan Dr. Buz, “Tedavi cerrahidir. Sarkmaların, cilt ve cilt altı yağ dokusunun fazla olduğu bölgelere yönelik germe operasyonları yapılmalıdır. Ancak bu olgularda germe işlemine yaklaşım farklılık gösterir. Örneğin, klasik bir karın germe operasyonu yeterli olmayabilir. Sırt bölgesine uzanan cilt fazlalıklarının varlığında 180 derecelik, kalçada, uyluk dış kısımlarında sarkmaların varlığında, bazen kemer tipi karın germe (sirkümferensiyel abdominoplasti) yapmak gerekebilir. Ayrıca, kol, uyluk ve sırt germede de, kısa zamanda ve fazla kilo vermiş kişide oluşan tabloya göre, ayrıntılı değerlendirme sonrası spesifik bir planlama ve cerrahi gerekir” diye konuştu. "Meme estetiğinde hacim kazandırma işlemi de yapılmalı" Bu nedenle kadınlarda meme estetiğinin, genellikle oluşan sarkmaya beraberinde genellikle eşlik eden hacim kaybının da göz önünde bulundurularak planlanması gerektiğini belirten Dr. Buz, bu operasyona göğüs toparlama ve dikleştirmeye hacim kazandırma işlemlerinin de eklenmesi gerektiğini söyledi. Dr. Buz, birden fazla alana, organa cerrahi işlem yapılması gerektiğinde, hastanın tolere edebileceği ölçüde, aynı seansta işlemler planlanmak ve yapılmak sureti ile hem konfor arttırmak hem de zamandan kazanmanın mümkün olduğunu sözlerine ekledi.

Türkiye Avrupa'da obezite oranının en yüksek olduğu ülke Haber

Türkiye Avrupa'da obezite oranının en yüksek olduğu ülke

Kocaeli Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 4. Preoperatif Protein Kalori Kısıtlama Sempozyumu, dünyanın en önemli bilim insanlarını bir araya getirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nden Harvard Üniversitesi, Clevland Klinik, California Üniversitesi ile Avrupa'dan Manchester Üniversitesi, Leiden Üniversitesi ve Zürih Üniversitesi'nden 15 bilim insanının konuşmacı olarak yer aldığı sempozyumda, ameliyat öncesi protein kısıtlaması konusunda yapılan çalışmalar aktarıldı. "15 bilim insanı Kocaeli'ye geldi" Sempozyumla ilgili bilgi paylaşan KOÜ Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, "Amerika’dan, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden arkadaşlarımız ameliyat öncesi protein kalori kısıtlaması ya da protein kalori kısıtlamasıyla yaşlanmanın nasıl önlenebileceğine dair çalışmalarını sempozyumda aktarıyor. Bilim insanlarını üniversitemizde ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Daha önce Leiden’da ve Boston’da benzer toplantı yapmıştık. Arkadaşlarımızın burada olması bizim için gurur verici. Fakültemizden mezun olan Doktor Furkan Burak Harvard Boston’da çalışıyor, kendisi bizim gururumuz. Uluslararası iş birliklerimiz devam edecek. Zaten Harvard ile süren programımız vardı. Asıl hedefimiz insanlarımızın öz güvenini arttırmak, bizim de bir şeyler yapabildiğini, konuşabildiğini göstermek. Her zaman söylüyorum, nereden olduğunuz değil, nerede olduğunuz önemli. Nerede olduğunuzu gösterebilmek için de gayret, merak olmalı. Amacımız Kocaeli Üniversitesi’ni ve arkadaşlarımızı iyi bir noktaya getirmek. Yurt dışından 15 arkadaşımız Kocaeli’ye geldi" diye konuştu. "Temel bilim çalışmalarının testlerini insan üzerinde başlatıyoruz" Sempozyuma katılan Endokrinoloji Uzmanı Doktor Furkan Burak, "Harvard Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesiyim. Ayrıca Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Dünyanın dört bir yanında bir araya gelen bilim insanları; kalori kısıtlamasının yaşlanmaya, insan ömrüne etkisine, cerrahi stres, kemoterapi, radyoterapi veya kanser tedavisi gibi konularda komplikasyonları, yan etkilerini azaltmak için çalışıyor. Harvard Tıp Fakültesi’nden Clevland Klinik’e, California, Zurich Üniversitesi gibi bütün araştırmacıları Kocaeli’de. Çalışmalarımızı birleştirip temel bilim çalışmalarının testlerini insan üzerinde başlatıyoruz. Bu büyük işlere Türkiye’yi de dahil etmek bizim için gurur kaynağı. Türkiye’deki meslektaşlarımız da ciddi çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaları dünyanın yaptığı işlerle birleştirip boyutlarını daha da arttırmak en büyük amacımız. Biz sempozyumda da obeziteyi çalışıyoruz. Kaloriyi artırınca nasıl oluyor, iş obeziteye nasıl gidiyor, hastalıkla nasıl oluşuyor, obezite ile gelen sorunları nasıl tedavi edebiliriz diye çalışıyoruz" şeklinde konuştu. "Türkiye maalesef Avrupa’da obezite oranı en yüksek ülke" Beynin hiçbir zaman kilo vermeyi sevmediğini belirten Dr. Burak, "Bu sebeple hastayı daha kapsamlı tedavi etmek gerekiyor. Amerika’da nüfusun yüzde 75’i ya fazla kilolu ya da obezite hastası. Türkiye maalesef Avrupa’da obezite oranı en yüksek ülke. Dolayısıyla obezite 5-10 yıl ömrümüzden alıyor. Hayat kalitemizi ciddi azaltıyor, 100’den fazla başka hastalığa yol açıyor. Topyekûn önce öğrenerek, anlayarak bilim insanları ve hekimlerimizi destekleyip tolumla beraber bu hastalığı tedavi etmemiz gerekiyor. Ameliyatın faydalı olduğu durumlar var ama öncelikli tedavi tıbbi tedavidir. Tıbbi tedavi önceden çok mümkün değildi ama son 3-4 yıldır geliştirilen tıbbi tedaviler var. Çocukluk çağı obezitesi yüzde 20’lere kadar yükseldi. Ekstra önlemler almazsak bu durum daha da kötüye gidecek. Artık diyabeti, hipertansiyonu çocuklarda görmeye başladık. Bu çok korkunç bir şey. Çocuklarda diyabetin komplikasyonları daha hızlı ilerliyor. Okullardan başlayarak yeme alışkanlıklarını düzeltip, proses edilmiş yiyeceklerden uzak tutmamız gerekiyor. Davranışsal olarak da bir şekilde müdahale edip önüne geçmezsek büyük sorunlar devam edecek" ifadelerini kullandı. Harvard'da görevli Dr. Keith Özaki de yiyecek ve içeceklerin cerrahi komplikasyonlara olan etkisini ve cerrahi komplikasyonların nasıl diyetle azaltabileceğini çalıştığını belirtti. Cleveland Clinic'te çalışan Dr. Chris Hine ise kalori kısıtlamasının ve diyetin sağlıklı ömrü uzatması konusundaki çalışmaları hakkında bilgi verdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.