[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#öğrenci

öğrenci haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, öğrenci haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İstanbul'da bir öğrenci bıçakla okulu bastı Haber

İstanbul'da bir öğrenci bıçakla okulu bastı

İstanbul'un Ümraniye ilçesi Esenevler Mahallesi Akşamsettin Sokak'taki Yunus Emre Ortaokulu 7. sınıf öğrencisi olan K.Ş. (12), annesi ve müdür yardımcısı arasında geçen telefon görüşmesine tanık oldu. K.Ş., müdür yardımcısı Saffet Mesut U.'nun (34) sözlerine sinirlendi ve bıçakla okula gelerek müdür yardımcısını tehdit etti. Yapılan ihbarın ardından olay yerine polis ekipleri yönlendirildi. Gözaltına alınan K.Ş., adliyeye nakledildi. Çocuğunuzun bakıcısı değilim Müdür yardımcısı Saffet Mesut U., emniyette yer alan ifadesinde K.Ş. isimli öğrencinin rahatsızlığı nedeniyle sakinleştirici ilaçlar kullandığını, ilaçları alması konusunda kendisinin yardımcı olduğunu, K.Ş.'nin okul içerisinde bir öğrenci ile yaşadığı sıkıntıdan ötürü ailesini aradığını ve ailesinin okula gelmediğini belirterek, K.Ş. ile bahçede beklediği sırada annesi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini ve "Çocuğunuzun bakıcısı değilim" dediğini aktardı. Konuşmayı duyan K.Ş.'nin kendisine hakaret ederek yanından ayrıldığını belirten Saffet Mesut U., çocuğun tekrar okula girerek elinde bıçakla kendisini aradığını öğrendiğini, kendisini tehdit eden öğrenciden şikayetçi olduğunu aktardı. Mesut hoca buraya gelsin Tanık olarak ifade veren öğretmen Saygın E., K.Ş.'nin bahçede sinirli şekilde "Mesut hoca nerede?" diye aradığını, sakinleştirmeye çalıştığı çocuğun "Mesut hoca buraya gelsin" diyerek bıçak çıkardığını ifade ederek, okul içine doğru koşunca tuttuğunu ve bu sırada polislerin geldiğini anlayan K.Ş.'nin okuldan kaçarak gittiğini aktardı.

Öğrencilerin, emekçilerin mesaisi başladı: Karanlığa yürümek! Haber

Öğrencilerin, emekçilerin mesaisi başladı: Karanlığa yürümek!

Türkiye, 2016’dan itibaren kış saati uygulamasını sona erdirerek, yıl boyu yaz saati düzenlemesine geçti... Bu karar beraberinde birçok problemi de getiriyor. Sabah çalışmak için yola düşen emekçiler, öğrenciler ve daha birçok kesim karanlıkta mesaiye başlarken, yıllardır dile getirilen ‘kış saatine geçilsin’ talebi ne yazık ki karşılık bulmuyor. Peki, yaz saati uygulamasının halen devam ediyor olması yeni eğitim-öğretim yılında da sorunları derinleştirecek mi? Her şeyden önemlisi Türkiye’deki şiddet iklimi son yıllarda daha da görünür hale gelirken, özellikle de kız çocuklarının, kadınların yaşamları tehlike altındayken ‘karanlığa yürümek’ bu tabloyu daha da vahim bir hale getirecek midir? Konuya ilişkin görüş bildiren Mor dayanışma İl Meclisi Üyesi Sehel Oto, “Karanlıkta işe, okula gidip yine karanlıkta eve dönmek zorunda bırakılan biz kadınlar ve emekçiler sorunun politik olduğunun bilincindeyiz” derken, Eğitim İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Özgür Şen ise “Ülkemizde artan suç oranları düşünüldüğünde büyük tehlike arz etmektedir” ifadelerine dikkat çekti. İNSANLARI KARANLIĞA MAHKUM ETMEK Bütün ısrarlara, taleplere, tepkilere rağmen yaz saati uygulamasında ısrar edilmesinde belirli bir politika olduğunu aktaran Mor dayanışma İl Meclisi Üyesi Sehel Oto, sözlerine şöyle başladı: “Karanlıkta işe, okula gidip yine karanlıkta eve dönmek zorunda bırakılan biz kadınlar ve emekçiler sorunun politik olduğunun bilincindeyiz. Çocuklar açısında durum daha da endişe verici. Uzmanlar, bu uygulamaların öğrencilerin gelişimlerini olumsuz etkilediği görüşünde. Ebeveynler ise her geçen gün durumun vahametini anlatıyorlar. Özellikle anneler küçücük çocuklarının bu uygulamalara maruz bırakılması karşısında çok endişeleniyor. Çocukların gelişimini dikkate almayan bir politik kararın uygulandığını görüyoruz. Ülkenin karanlığa gömüldüğü son yıllarda insanların kelimenin her manasıyla karanlığa mahkum edilmesinin; direnişleri kırma, umutsuzluğu yayma, sistemin mutlaklığı, değişmezliği konusunda hepimize verilen bir gözdağı olduğunun farkındayız. Gün ışığından yararlanma kapasitesinin bu kadar verimli olduğu bir ülkede insanları karanlığa mahkûm etmek, iktidarın politikalarının bir eseridir. Kadınlar ve çocuklar için güvenli sokaklar, güvenli kentler talebimizi her zaman, her yerde dile getiriyoruz. Yaz saati uygulamasındaki ısrarın karşısındayız. Kış saati uygulanırsa en azından anne, babalarda, çocuklarda, kadınlarda ve emekçilerde bir nebze olsun rahatlama olacaktır. Şu anda hiçbirimiz bu ülkede kendimizi güvende hissetmiyoruz. Bu devam ederse gelecek günlerin daha büyük olumsuzlukları getireceğini düşünüyorum. Kadınlar, çocuklar, emekçiler ve tüm herkes için güvenli bir yaşam talep ediyoruz.” BÜYÜK SORUNLARI GETİRİYOR Kış saati uygulamasına geçilmediği takdirde gelecek günler adına endişe taşıdıklarını aktaran Eğitim İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Özgür Şen ise şunları aktardı: “2016 yılında alınan karar doğrultusunda enerjiden tasarruf edilmesi adına ülkemizde uygulanan kış saati uygulaması kaldırıldı. Ve tüm yıl boyunca yaz saati uygulamasına geçildi. Peki bu uygulama gerçekten enerjiden tasarruf sağladı mı? Cevabımız tabii ki HAYIR! İzmir gibi illerde okullar kış aylarında sabahları karanlıkta açılmakta ve karanlıkta kapanmaktadır. Hem aydınlatma hem de ısınma anlamında ciddi enerji kaybı olmaktadır. Özellikle İzmir de 2020 yılında yaşanan deprem sonrası yeniden yapılması için yıkılan okulların, binaları sağlam olan okullara misafir olarak taşınması nedeniyle ikili eğitim yapan kurum sayısı oldukça fazladır! Bu nedenle bazı okullar derse sabah 07.00’de başlamakta, akşam 19.30’da hatta daha sonrasında dersleri bitmektedir. Öğrencilerin ve eğitim çalışanlarının sabah zifiri karanlıkta uyanmaları, yollara düşmeleri, akşam da okul çıkışında karanlıkta eve dönmeleri büyük sorunları da beraberinde getirmektedir.” BİR AN ÖNCE GEÇİLMELİ “Karanlıkta çocukların başına bir şey gelse sorumlusu kim olacak!” diyen Şen, “En büyük sorunlardan biri güvenlik problemidir. Türkiye’deki şiddet iklimi son yıllarda daha da görünür hale gelirken, özellikle de kız çocukların, kadınların yaşamları tehlike altındayken karanlığa yürümek bu tabloyu daha da vahim bir hale getirecektir. Sabah ya da akşam karanlığında ortaokul, lise öğrencilerinin okula gitmek, evlerine dönmek için sokaklarda, toplu taşıma araçlarında olmaları ülkemizde artan suç oranları düşünüldüğünde büyük tehlike arz etmektedir. Devletin önceliği çocuklarımız olmalıdır ve onların güvenliğini sağlamak her şeyden önce gelmelidir. Bundan dolayı kış saati uygulamasına bir an önce geçilmelidir. Gün ışığını görmeden uyanmak hem fiziki hem de psikolojik olarak olumsuz etkileri barındırıyor. Çocukların karanlıkta ders yapmaları, derse odaklanma seviyesini azaltmakta bunun sonucunda da ders başarılarının düşmesine neden olmaktadır. Talebimiz bir an önce kış saati uygulamasına yeniden dönülmesi ya da eğitime yeterli kaynaklar ayrılarak bina yetersizliğinin ortadan kaldırılması ve ikili eğitimden vazgeçilerek tüm okullarda tam gün eğitime geçilmesidir” çağrısında bulundu. Öte yandan, sosyal medya platformlarında da kış saati uygulamasına geçilmesi için paylaşımlar yapılmaya başlandı. Birçok kullanıcı, “Karanlıkta okula ve işe giden, karanlıkta işten ve okuldan dönen kızlarımız, çocuklarımız sapıkların açık hedefidir. Kış saati uygulamasına acilen dönülmelidir” yazılı afişleri paylaştı.

Taciz iddiasıyla suçlanan öğretmen davasında yeni gelişme Haber

Taciz iddiasıyla suçlanan öğretmen davasında yeni gelişme

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER- İzmir’in Bayındır ilçesinde bulunan bir ortaokulda görev yaptığı sırada 12 yaşındaki öğrencisi N.T.’ ye taciz ettiği iddiasıyla öğretmen F.Ş.’ye soruşturma başlatılmıştı. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde öğretmen F.Ş.’ye açılan çocuğa karşı cinsel istismar ve şiddet davasının ilk celsesi Bayındır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. İlk duruşmanın ardından açıklamalarda bulunan Davacı taraf N.T’ nin avukatı Esma Selen Göreci Palavar, “Bir öğretmenin sanık olması Türk eğitim sistemi için kara bir lekedir. Olayın ilk gerçekleştiği tarihten itibaren dosyanın takipçisi olduk ve sanık öğretmenin Bayındır'da ki okula benzer suçlamayla disiplin soruşturması sonucu geldiği ve daha önce bu tür olayların yaşandığını ancak hukuk sistemimizde cinsel taciz ve şiddet olayları takibi şikayete bağlı bir suç olduğundan dolayı şikayet olmamış ve örtbas edilmiştir” dedi N.T.’nin halası Figen Tokoğlu ise, “Bu kapsamda umutluyuz. Adaletin yerini bulacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. KARA BİR LEKEDİR Öğretmen F.Ş.’nin çok tehlikeli ve pedofili profili çizdiğini vurgulayan Avukat Palavar, “Bayındır 2. Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden çocuğa karşı cinsel istismar ve şiddet dosyamızın ilk celsesi bugün görüldü. Dosya kapsamındaki tanıkların çoğu bugün dinlendi. Tanıklara çapraz sorular soruldu ve akabinde tanıklar bizim iddia ettiğimiz şekilde olayın yaşandığını teyit etti. Bir öğretmenin sanık olması Türk eğitim sistemi için kara bir lekedir. Olayın ilk gerçekleştiği tarihten itibaren dosyanın takipçisi olduk ve sanık öğretmenin Bayındır'da ki okula benzer suçlamayla disiplin soruşturması sonucu geldiği ve daha önce bu tür olayların yaşandığını ancak hukuk sistemimizde cinsel taciz ve şiddet olayları takibi şikâyete bağlı bir suç olduğundan dolayı şikâyet olmamış ve örtbas edilmiştir. Bu sefer örtbas edilmemesi ve alabileceği en yüksek cezanın alması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Yüce Mahkemede dosyayla çok ilgili her detayı titizlikle dinlediler ve incelediler. Burada sanık öğretmen bir pedofili profili çizmektedir. Bu profildeki insanların tüm eğitim kurumlarından ve aile içinden temizlenmesi için bu davanın takipçisi olacağız ve hukuki olarak elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu konuda basın ve yetkili kurumlarında elini taşın altına koyup bu olayın takipçisi olacağından şüphemiz yoktur” diye konuştu. ADALETİN YERİNİ BULACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ Hala Figen Tokoğlu ise Türk Adaletine olan güvenlerinin tam olduğunu vurgulayarak “Duruşmamızın devamı 12.12.2024 tarihinde görülecek. İlk duruşmaya sanık katılmadı yalnızca avukatları geldi. Onun dışında tanıklar dinlendi ve hakim bazı evraklar isteyerek dosyada ismi geçen kişilerinde dinlenmesi için gereken emri verdi. Bu kapsamda umutluyuz. Adaletin yerini bulacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Köylü kısır döngüde… Eğitim yolunda göç! Haber

Köylü kısır döngüde… Eğitim yolunda göç!

Milli Eğitim Bakanlığınca kamuda tedbir tasarrufu kapsamında Taşımalı Eğitim Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik 1 Ağustos 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında tasarruf sağlanması gerekçesiyle yapılan değişiklikler sebebiyle ilçeler ve köylerde ikamet eden öğrenciler sorun yaşıyor. Köylerden okumak için taşımalı sistemle gelen öğrencilerin bir kısmı değişiklik nedeniyle tekrar yatılı okullara dönmek zorunda kalırken, bazıları da eğitimden vazgeçti! Velilere gelinecek olursa… Türkiye’de 1950’li yıllarda başlayan köyden kente göç günümüzde tam aksi bir hal alırken, yani artık yurttaş yaşam stresi, metropol kalabalığı, hayat pahalılığı gibi pek çok nedenle yüzünü köylere çevirirken, taşımalı eğitimin kaldırılmasıyla birlikte veliler tası tarağı toplayıp yeniden kente yöneldi. Haliyle birçok köy yalnızlaşmaya yüz tuttu. Konuya ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, şunları aktardı: “Taşımalı eğitim ile ilgili oluşan meselenin aslında özüne bakmak gerekiyor. Özü de şudur, tasarruf tedbirleri adı altında eğitime yatırım yapmaktan vazgeçen bir Milli Eğitim Bakanlığı ile karşı karşıyayız. Bir tarafta ÇEDES, diğer tarafta MESEM, öbür tarafta Maarif Modeli… Söz konusu faaliyetlerle eğitimin kalitesini düşürmeye çalışırlarken, aynı zamanda yardımcı personel meselesinden tutun taşımalı eğitimdeki hem taşımama hem de yemek vermeme gibi uygulamalarla okul devamlılığını azaltmaya çalışıyorlar. Eğitim sistemimizin biat eden, her emri kabul eden, kamudaki eğitimin niteliğini düşüren bir tarafı olurken, yani gericileştirilirken, cumhuriyetin temel kazanımlarının gerisine düşürülürken, diğer tarafıyla da devlet okullarında mutluluğu bulamayan, gelecek göremeyen öğrencilerin yüksek paralar verilerek özel okullara gitmeleri isteniyor.” TAŞIMALI EĞİTİM MAĞDURU: KIZ ÇOCUKLARI! “Bir gizli özelleştirme yaşıyoruz” diyerek kritik bir konuyu yeniden hatırlatan Kalafat, konuşmasına şöyle devam etti: “Bahsini ettiğim gizli özelleştirme bugün taşımalı eğitim meselesi ile karşımıza çıkıyor, yarın ise okullardaki temizlik personellerinin çekilmesiyle birlikte çocukların hijyenik olmayan koşullarda çeşitli pandemik risklerle karşı karşıya kalmaları ile devam edecek. Çok karanlık bir zihniyet, eğitimin kamusal niteliklerini boşaltıp gizli bir özelleştirme içerisinde! Veliler açısından baktığımızda ise her gün çocuklarımızı okullara göndermekte zorlandığımız, göndersek dahi çeşitli kıyafet ve beslenme eksiklikleri yaşadığımız, çok uzun bir süre okullarda kalmalarına rağmen gün içerisinde beslenemedikleri bir eğitim sistemi yaratıldı. Bugünlerin nasıl atlatılacağına dair sürekli kafa yoruyoruz. ‘Buradan nasıl çıkarız’a cevap arıyoruz. Ama bir öğün ücretsiz yemek vermenin dahi büyük külfet yaratacağı iddiasıyla çocuklara bir öğün yemeği dahi çok gören bir milli eğitim sistemi söz konusu. Dolayısıyla taşımalı eğitim meselesi hem köylerden okullara giden çocukların okuma hakkına engel hem de eğitimin kalitesizleştirilmesine! En fazla mağduriyeti ise kız çocukları yaşıyor.”  TÜRKİYE’DEKİ BİRÇOK KÖYÜN YARASI Aliağa’nın en uzak köylerinden biri olan Kalabak Köyü’nde muhtarlık yapan Mehmet Kartal ise sadece ikamet ettikleri köyün değil, Türkiye’deki birçok köyün yarası olan acı gerçeği bizlerle paylaştı… Ağlayarak köylerinde bir okulun bulunmadığını söyleyen Kartal, okumak isteyen öğrencilerin köyden kalkan küçük bir servis ile Aliağa’nın merkezine götürüldüğünü kaydetti. Ancak, köyün merkeze olan yaklaşık 2 saatlik uzaklığından dolayı kimi öğrenci ne yazık ki okulu bırakmak zorunda kaldı. Bazıları ise aileleriyle birlikte köyden göç ederek, okula daha yakın olan semtlere taşındı. Kırsalda yaşanan bu derin göç, köy yaşamındaki üretimi ve nüfusu azaltırken, eğitimin önüne de koca bir set örüyor.

Taciz iddiasıyla suçlanan öğretmen göreve döndü Haber

Taciz iddiasıyla suçlanan öğretmen göreve döndü

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER/ İzmir’in Bayındır ilçesinde bulunan bir ortaokulda görev yaptığı sırada 12 yaşındaki öğrencisi N.T.’ ye taciz ettiği iddiasıyla soruşturma başlatılan ve soruşturma sonrasında açığa alınan öğretmen F.Ş.’nin Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı bir Halk Eğitim Merkezi’nde çalışmaya devam ettiği öğrenildi. Bu duruma tepki gösteren N.T.’nin halası Figen Tokoğlu ise, bundan tam 8 yıl önce de aynı öğretmen hakkında yine taciz sebebiyle soruşturma açıldığını öne sürerek, “MEB öğrenciyi korumak yerine öğretmeni koruyor. Bu kişinin derhal görevden atılması ve hak ettiği cezayı alması gerekiyor” sözleriyle tepki gösterdi.  ZİNCİRLEME BİR CİNSEL İSTİSMAR ÖRGÜSÜ Tacize uğradığını iddia eden kız çocuğunun avukatı Esma Selen Göreci Palavar ise olayda adı geçen şahsın toplumdan uzak tutulması gereken tehlikeli bir pedofili vakası olduğunu öne sürerek, “Şu anda sanık F.Ş. ile ilgili Bayındır’da bir ceza davası açıldı. Kendisi basit usulden cinsel istismarla yargılanıyor. Biz bununla ilgili bir itirazda bulunduk ve kendisinin ağır cezada yargılanmasını istedik. Çünkü öğrendiğimize göre bu kişinin adının geçtiği ilk cinsel taciz olayı bu değil. Biz bu olayı medyada duyurduktan sonra yeni gelişmeler ortaya çıkmaya başladı. Sanık F. Ş.’in daha önce çalıştığı okullarda da taciz iddiasıyla suçladığı ve hakkında soruşturma başlatıldığı bilgisi elimize ulaştı. O dönem birlikte çalıştığı rehber öğretmenleri, şahıs hakkında öğrencisini taciz ettiği suçlamasıyla şikâyette bulunmuş. Ancak ne yazık ki çocukların aileleri soruşturmanın sona ermesini istediği için takipsizlik sebebiyle soruşturma kapanmış ve şahıs yargılanmaya tabi tutulmamış. Bu sefer ise disiplin soruşturması geçirip farklı okullara tayin olmuş. Son olarak Bayındır’a geliyor ve mağdur çocuğumuza cinsel taciz ve şiddette bulunuyor. Şu anda yargılama devam ediyor ve sanık adli cezada yargılanıyor. Biz bunun basit bir cinsel istismar olayı olarak ele alınmasını istemiyoruz. Şahsın adli cezada yargılanması doğru değil. Çünkü bu şekilde olursa çok cüzi bir ceza olacak. Ancak burada zincirleme bir cinsel istismar örgüsü var. Biz bunu ispat edip sanığın en ağır cezayı almasını talep ediyoruz. Bu adamın pedofili olduğunu ve çocuklarla kesinlikle bir araya gelmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan sanık soruşturma sebebiyle örgün eğitime devam etmiyor ancak Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir halk eğitim merkezinde hala eğitim veriyor.  Bunun da yanlış olduğunu söylemek istiyoruz çünkü böyle bir kişinin Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir statüde çalışmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. Bu başlı başına bir hata. Bu kişinin toplumdan uzak tutulması gerekiyor” açıklamasında bulundu. BU KİŞİNİN İLK SUÇU BU DEĞİL 12 yaşındaki N.T.’nin kendisi tarafından büyüttüğünü ve yeğeni küçük yaşta böyle bir olaya maruz kaldığı için çok üzgün olduğunu belirten hala Figen Tokoğlu ise sanık F.Ş.’nin meslekten atılıp, hak ettiği cezayı bulması gerektiğini belirterek, “Geçtiğimiz nisan ayında yeğenim N.T. 3 arkadaşının da bulunduğu bir ortamda öğretmeni F.Ş. tarafından cinsel taciz ve şiddete maruz bırakılıyor. Bu çocukların şahitliğiyle de sabit. Her şey doğrunladı. Sonrasında zaten şikâyet sürecimiz başladı. Adli süreç ardından bu şahıs görevden uzaklaştırıldı ama öğrendiğimize göre MEB’de çalışmaya devam ediyor. Yani yalnızca 2 ay uzaklaştırılmış. Biz bu kişinin en azından tedbiren, yargı süreci boyunca açığa alınmasını isterdik. Çünkü bu kişinin ilk suçu bu değil. Daha önce de adı bu tarz olaylarda çokça geçmiş ama sırf arkası aranmadığı için yargılanmamış. Bizim okulumuza da Bayraklı’dan bu sebeple gönderilmiş. Yani aslında sırf yargıya taşınmadığı için böyle bir tehlikeyle çocuklar baş başa bırakılmış diyebiliriz. Şu an da tekrar çalışmaya başlamasından anlıyoruz ki; MEB öğrenciyi korumak yerine öğretmeni koruyor. Bu kişinin derhal görevden atılması ve hak ettiği cezayı alması gerekiyor” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.