[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Öksürük

Öksürük haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Öksürük haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Öksürük, grip, boğaz ağrısı gibi şikayeti olanlar soluğu aktarda alıyor Haber

Öksürük, grip, boğaz ağrısı gibi şikayeti olanlar soluğu aktarda alıyor

Bolu’da son zamanlarda hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte, soğuk algınlığı hastalıkları arttı. Öksürük, grip, boğaz ağrısı gibi şikayetleri olan vatandaşların birçoğu aktarlarda soluğu alıyor. Gribal hastalığa yakalanan vatandaşları, içince rahatlatan ürün olarak bilinen ‘ıhlamur’ Bolu’da yoğun ilgi görüyor. 50 gramı 20 liradan satılan, dalından yeni toplanan ıhlamur tezgahta yerini aldı. “Türk milletinin ilk müracaat ettiği ürün ıhlamur” Türkiye’de gribal hastalığı olan çoğu vatandaşın ıhlamurda çare aradığını ifade eden Mehmet Karaman “Gribal hastalığı olanların ilk tercih ettiği ürün ıhlamurdur. Türk milletinin hep öyledir yani senelerden beri, ilk müracaat ettiği ürün ıhlamur. Öksürüğü olan, grip olan. Soğuk algınlığı, öksürük için. İyi uyutur, rahatlatır, terletir” dedi. “50 gramlık poşeti, 20 liraya satıyoruz” Vatandaşın talebinin artmaya başladığını ifade eden Aktar Mehmet Karaman, “Vatandaşın talebi yavaş yavaş artmaya başladı. Ama kışa doğru daha çok artar. 50’şer gramlık poşetlere ıhlamurları dolduruyoruz. 50 gramlık poşeti, 20 liraya satıyoruz. Fiyatları normal, bir bardak çay zaten 20 lira. 50 gramlık poşetten, 20-25 bardak ıhlamur çıkar. Yeni ürünler geldi. Bunlar yeni ürün şu anda sattıklarımız. Tezgahta yerini aldı. Kış hastalıkları için adaçayı, zencefil, zerdeçal kullanabilirler. Onlar da iyidir. İnsanların en çok tercih ettiği kış hastalıkları için ıhlamur” diye konuştu. BU İÇERİK DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Menopoz nedir? Erken menopoz neden olur? Belirtileri nedir?

Öksürük şikayetiyle gittiği hastanede timüs bezi kitlesi teşhisi konuldu Haber

Öksürük şikayetiyle gittiği hastanede timüs bezi kitlesi teşhisi konuldu

Şırnak’ın Cizre ilçesinde ikamet eden 26 yaşındaki Uğur Artak, 2 ay önce başlayan öksürük şikayeti ile hastaneleri dolaşmaya başladı. Bölgede Diyarbakır, Mardin gibi illere giden Artak, hastalığına çözüm bulamadı. En son Şırnak Devlet Hastanesi’ne başvuran Uğur Artak’ın çekilen röntgen filmlerinde göğsünde bir kitle tespit edildi. Tespit edilen kitlenin alınması için ameliyat yapılmasına karar verildi. Şırnak Devlet Hastanesi Göğüs Cerrahisi Kliniği’nde görev yapan Op. Dr. Sezer Aslan tarafından Şırnak’ta ilk defa kapalı yöntemle timüs bezi kitlesi ameliyatı yapıldı. Ameliyatı yapılan Uğur Artak’ın şikayetleri tamamen azaldı. Sağlığına kavuşan Artak taburcu oldu. İlk defa Şırnak’ta böyle bir ameliyat gerçekleştirildiğini belirten Göğüs Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Sezer Aslan, “Şırnak’ta göreve başladığımızda önce kapalı akciğer ameliyatlarını başlatmıştık. Dün de ilk defa kapalı yöntem ile timüs bezi kitle ameliyatını gerçekleştirdik. Timüs bezi iman tahtası kemiği ile kalp ve kalpten çıkan büyük damarların arasında cerrahi açıdan riskli bir bölgede yerleşmektedir. Timüs bezi çocukluk çağında daha büyük görülmekteyken, yaş ilerledikçe küçülüp kaybolması beklenmektedir. Nadiren de olsa bu bezden kaynaklanan kitleler ile karşılaşılabilmektedir. Kapalı yöntem tekniği ile hastaların iman tahtası kemiğinde büyük bir kesiden kurtarmış oluyoruz. Yan taraftan kaburgalar arasından kamera ve özel aletler yardımı ile kitle ve etrafındaki dokular tamamen çıkarılabilmekte. Kapalı ameliyat tekniği ile hastalar daha az ağrı duymakta, hastanede kalış süreleri kısalmakta ve göğüs ön kısmında büyük bir cerrahi kesiden kurtulmaktadır. Bu teknik cerrahi olarak büyük ve tecrübeli merkezlerde yapılabilen bir tekniktir. Bizler de büyük merkezlerde edindiğimiz tecrübe ile bu ameliyatı Şırnak’ta gerçekleştirdik. Artık hastalarımız bu ameliyat için büyük merkezlere gitmelerine gerek kalmadan Şırnak Devlet Hastanesi’nde tedavilerini tamamlayabilecekler” dedi. Timüs bezinin normalde kitle ya da kötü huylu bir hastalık şüphesi olmadığında herhangi bir risk oluşturmadığını belirten Op. Dr. Aslan, Uğur Artak’ta bu bezden kaynaklanan bir kitle şüphesi olduğu için ameliyatı gerçekleştirdiklerini söyledi. Sağlığına kavuşan ve taburcu olan Uğur Artak ise, “Diyarbakır’a gittim. Tahlil verdim. Sadece göğsümde kist olduğunu belirttiler. Sezer hoca ile karşılaşınca o kist olduğunu düşünmedi, bir kitle olduğunu düşündü. Öksürük için geldim ama göğsümde kitle olduğunu tesadüfen öğrendim. Şu an ameliyat oldum. İyiyim çok şükür. 2 ay boyunca öksürük sıkıntısı yaşadım” diye konuştu. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kanser nedeniyle ertelediği annelik hayaline sonunda kavuştu

Sekiz haftadan uzun süren öksürüğe dikkat! Haber

Sekiz haftadan uzun süren öksürüğe dikkat!

Sonbahar ve kış mevsiminde hekimlere en sık başvuru nedenleri arasında yer alan ‘öksürük’ bazen haftalarca dinmeyebiliyor. Akciğerleri rahatsız eden yabancı madde ile mukusu dışarıya atmanın temel yöntemi olan öksürük yetişkinlerde sekiz haftadan uzun süre devam ettiğinde ‘kronik öksürük’ olarak adlandırılıyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Süha Alzafer, dinmeyen öksürük yakınmasında mutlaka hekime başvurmak gerektiğine dikkat çekerek, “Öksürük genellikle üst solunum yolu enfeksiyonları ve sigara kullanımından kaynaklansa da önemli hastalıklara da işaret edebiliyor. Bu nedenle sekiz haftadan uzun süren öksürüğün ‘griptendir’ veya ‘sigara öksürüğüdür’ diyerek hafife alınmaması gerekiyor. Zira öksürüğü önemsememek ciddi hastalıkların teşhis ve tedavisini geciktirebiliyor” diyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Süfa Alzafer, kronik öksürüğe yol açan etkenleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu! Sigara Kronik öksürüğün nedenlerinin başında sigara içmek ve dumanına maruz kalmak geliyor. Öyle ki sigara içen kişilerde kronik öksürük görülme oranı hiç sigara kullanmayan veya sigarayı bırakmış kişilerden 3 kat daha fazla. Sigaranın kronik öksürüğe yol açmasının sebebi ise solunum yollarını tahriş etme özelliğine sahip olması.  Ancak öksürük aynı zamanda akciğer kanseri ve kronik obstrüktif akciğer hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarından da kaynaklanabiliyor. Sigara kullanan kişilerin öksürüğün sigara nedeniyle oluştuğunu düşünmeleri altta yatan önemli hastalıkların tanısında gecikmeye yol açabiliyor. Astım Astım kronik öksürük yakınmalarının ilk nedenleri arasında yer alıyor. Yapılan çalışmalara göre; astım her 100 hastadan 57’sinde tek başına öksürük belirtisiyle başlıyor. Genellikle gece uykudan uyandırıyor veya sabaha doğru gelişiyor. Beraberinde nefes darlığı ve hışıltılı solunum gibi yakınmalar da görülebiliyor. Gastroösofageal reflü Gastroösofageal reflü, yemek borusu ile mide arasındaki bölgede oluşan gevşeklik nedeniyle mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması olarak tanımlanıyor. Buna bağlı olarak hem ses tellerinde asit muhteviyatlı içeriğin tahrişe yola açması hem de gıda kırıntılarının istemsiz olarak akciğerlere kaçması sonucu kronik öksürük oluşuyor. Sinüzit Sinüzit hastalığında oluşan geniz akıntısı da sıklıkla kronik öksürüğe neden olabiliyor. Zira, geniz akıntısının içinde yer alan bazı iltihabi maddeler boğazı tahriş ederek öksürüğü tetikleyebiliyor. Geniz akıntısından kaynaklanan kronik öksürük genellikle geceleri yatınca artıyor. Dr. Süha Alzafer, genizde oluşan akıntı geçmeden öksürükle baş etmenin çoğu zaman mümkün olmadığına işaret ederek, “Dolayısıyla geniz akıntısı nedeniyle gelişen kronik öksürükte ilaçları uzun süre kullanmak gerekebiliyor” diyor. Bronşektazi Kronik öksürük, geçirilmiş zatürre enfeksiyonları sonrasında bronşların genişlemesi ve deforme olmasıyla karakterize bir hastalık olan bronşektazinin habercisi olabiliyor.  Dr. Süha Alzafer, bu hastalıkta kronik öksürüğün yanı sıra sürekli ve bol miktarda balgam çıkarma sorununun da yaşandığını belirterek, “Ayrıca zaman zaman hayatı tehdit edici boyutlarda kanlı balgam görülebiliyor. Bu tabloya özellikle enfeksiyon eklendiğinde öksürük yakınması artıyor” diyor. Bronşit Bronşit, akut ve kronik bronşit olmak üzere iki gruba ayrılıyor. Kronik öksürük daha çok kronik bronşit sebebiyle gelişiyor ve sıklıkla sigara içenlerde görülüyor. Özellikle sonbahar ve kış mevsiminde en az üç ay boyunca devam eden öksürük ile balgam yakınmaları kronik bronşit habercisi olabiliyor. Akut bronşitte ise öksürük çoğunlukla günler içinde geçiyor ve kronik öksürüğe yol açmıyor. Kovid-19 Sonbahar ve kış aylarında yaygın görülen nezle, grip ve Covid-19 gibi üst solunum yolu enfeksiyonları geçtikten sonra öksürük haftalarca sürebiliyor. Zeminde alerjik bir bünye varsa öksürüğün uzama olasılığı yükseliyor. Tüberküloz Kronik öksürük, en çok akciğeri etkileyen tüberkülozun da belirtisi olabiliyor. Tüberküloz hastalığının yol açtığı kronik öksürüğe kanlı balgam, kilo kaybı, iştahsızlık ve gece terlemesi eşlik edebiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Süha Alzafer, tüberküloza bağlı kronik öksürüğü olan hastalarda tanının bir an önce konulması gerektiğini belirterek, “Böylece hem hastalığın vücuda yayılma hem de toplumdaki diğer kişilere bulaşma riski azalıyor” diyor. Kanser Üst solunum yolu ve akciğer kanserleri de kronik öksürüğe yol açan önemli hastalıklar arasında yer alıyor. Özellikle 40 yaşın üzerinde olan ve sigara içen hastaların nedeni bilinmeyen ve giderek artan öksürüklerde mutlaka hekime başvurmaları gerekiyor. Uzamış öksürüğe kanlı balgam, göğüs veya sırt ağrısı, iştahsızlık ve zayıflama gibi belirtiler de eşlik edebiliyor. İnterstisyel akciğer hastalığı Yeni tıp terminolojisinde ‘diffuz parankimal’ akciğer hastalığı olarak da tanımlanan bu geniş hastalıklar grubunda akciğerler adeta ciltteki yaranın iyileşirken kabuk bağlaması gibi bağ dokusu oluşumuyla sertleşiyorlar. Vücutta yeterince oksijen ve karbondioksit değişimi olmayınca hastalarda kronik öksürük ve hareketle artan nefes darlığı gelişebiliyor.  Kalp yetmezliği  Kalp yetmezliği de başlı başına kronik öksürük nedeni olabiliyor. Bu hastalıkta, kalbin vücudumuzun gereksinimini sağlayacak kadar kanı pompalayamaması nedeniyle akciğerlerde kan toplanıyor. Vücudumuz da akciğerde biriken bu kanı öksürükle atmaya çalışıyor. Özellikle geceleri yattıktan sonra gelişen, ayağa kalkınca veya oturunca hafifleyen, bazen beraberinde hırıltılı solunum ve pembe renkli balgamın da eşlik ettiği kronik öksürük kalp yetmezliğine işaret edebiliyor. Buşon Kulaklarda öksürük refleksinin uyarıldığı alanlar olduğu için buşon, yani kulak kiri de bazen kronik öksürüğe yol açabiliyor. Kulak kirinin temizlenmesi sonrasında öksürük genellikle geçiyor. Bu haber de ilginizi çekebilir: Hipertansiyon ve yüksek kolesterol Alzheimer riskini artırıyor

Ani sıcaklık değişimlerine dikkat! Haber

Ani sıcaklık değişimlerine dikkat!

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Önder Akkaya, “Mevsim geçişlerinin yaşandığı bu günlerde özellikle hava sıcaklığının ani oynamalarıyla beraber birtakım sorunları sıklıkla görmeye başladık. Özellikle öksürük, boğaz ağrısı, devam eden geniz akıntısı ve burun akıntısı gibi şikâyetlerle başvuran hastalarımızın yoğunluğu artmaya başladı. Bu durumu iyi ayırt etmek lazım, mevsim geçişiyle hava sıcaklıklarının değişmesiyle beraber virüs kökenli hastalıklar artmaya başladı. Daha önce Covid sebebiyle sık gördüğümüz enfeksiyonlar son zamanlarda değişik etkenlerle ortaya çıkmaya başladı. Son günlerde influenza enfeksiyonlarını sıklıkla görmeye başladık. Bunlar daha çok ateşin eşlik ettiği boğaz ağrısı, ilerleyen halsizlik, baş ve kas ağrıları gibi belirtilerle ortaya çıkmakta. Bu vakaların alerjik kökenli diğer hastalıklardan ayırt edilmesi çok önemli. Klinik olarak bunu iyi ayırt etmek gerekiyor. Son günlerde bahar ayının gelmesiyle özellikle polen oluşması polenlerin ve diğer alerjenlerin sıklığının artmasıyla beraber yine boğaz ağrısı, geniz akıntısı ve öksürüğü sıklıkla görebiliyoruz. Özellikle boğaz bölgesinde ağrı, kronik öksürük, geniz akıntısı, burun akıntısı, cilt reaksiyonu gibi belirtileri olan vakaların mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmesi bunların bir enfeksiyon ajan tarafından oluşturulduğunu ya da bir alerjik kökenli bir reaksiyon mu olduğunu net olarak verife edilmesi ve buna göre de tedavisinin planlanması gerekmektedir" dedi. KRONİK ÖKSÜRÜK VARSA... Kronik öksürüklü vakalar da akciğer kökenli bir hastalık olup olmadığı da iyi bir şekilde araştırılması gerektiğini ifade eden Akkaya, "Devam eden kronik öksürüğü olan vakalarda diğer bir sıklıkla karşımıza çıkan sebep de gastroözofageal reflü dediğimiz mide asidinin yemek borusundan yukarıya doğru kaçağıyla ortaya çıkan özellikle boğaz bölgesinin arka tarafında oluşan tahriş sebebiyle kronik öksürük de biraz önce bahsettiğim diğer sebepleriyle ayırıcı tanıda mutlaka düşünülmesi gerekmekte. Basit gribal enfeksiyonların kısa süreli geçişlerinin dışında uzayan öksürük, geniz akıntısı ve burun akıntısı gibi şikayetleri olan vakaların mutlaka en yakın sağlık kurumuna başvurmasını ve iyi bir şekilde evale edilmesini tavsiye ederim” diye konuştu. İHA

Geçmeyen öksürük ve hapşırmaya dikkat! Haber

Geçmeyen öksürük ve hapşırmaya dikkat!

Alerjiye neden olan polen, toz ve benzeri havada dolaşan maddelerin burun ve sinüslerin içini örten yapılar ile teması sonucu gelişen normal dışı reaksiyona “alerjik rinit” deniliyor. Alerjik rinit sıklığı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artıyor. Alerjik rinit belirtilerinin neler olduğunu anlatan Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Odyoloji Uzmanı Op. Dr. Tuna Kenar, hastalık hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Op. Dr. Tuna Kenar, “En önemli belirtileri sık tekrarlayan burun akıntısı, burun kaşıntısı, burun tıkanması ve arka arkaya en az 4-5 defa hapşırmaktır. Bu duruma sıklıkla damak-geniz-kulak kaşıntısı, gözlerde yanma-sulanma ve kaşıntı, geniz akıntısı ve buna bağlı gıcık öksürüğü eşlik eder. Gece burun tıkanıklığına bağlı rahat uyuyamama nedeniyle sabah kalkınca baş ağrısı ve boğazda yanma tipiktir. Sık öksürmenin ön planda olduğu kişilerde baş ağrısı, karın ağrısı ve yaygın halsizlik görülebilir. Bu hastalıkta oluşan alerjinin şiddeti kişiden kişiye değişmektedir. Hastaların bir kısmı bu alerjiyi hafif atlatırken diğer bir kısmında ise belirtiler günlük yaşamlarını etkileyen ve hayat kalitesini oldukça bozacak kadar şiddetli olabilmektedir” dedi. Başlıca alerjen maddeleri açıklayan Op. Dr. Tuna Kenar, “Havada dolaşan, küçük ve hafif olan hayvan ve bitki proteinleri burun, boğaz ve göz yüzeyine yapışır ve alerjik reaksiyonu tetikleyerek alerjik belirtilere yol açar. Sık rastlanan başlıca alerjenler polenler, mantarlar, ev tozu akarları, ev hayvanlarının deri artıkları-tükürük-idrar-tüyleri ve hamam böcekleridir. Kabaca bakacak olursak; 5 yaş altında daha çok iç ortam, yıl boyu süren alerjenler: ev tozu akarları, hayvan tüyleri, iç ortam mantarları, hamam böceği vb. 5 yaş üstünde ise daha çok dış ortam, mevsimsel alerjenler: Çayır-ot-ağaç polenleri, dış ortam mantarları vb. görülür. Çayır-çimen polenleri alerjinin dünyadaki en sık sebeplerinden biridir. Ev tozu akarları ise gözle görülemeyen milimetrik canlılar olup insan deri artıkları ile beslenirler ve dışkılarının solunum yollarımıza ulaşmasıyla duyarlı bireylerde alerjik reaksiyonlara neden olurlar. Yatağınızda ve yastıklarınızda, halınızda, koltuğunuzda, çocuğunuzun oyuncak ayısında yaşarlar. Diğer yandan kedilerin en çok tükürükleri alerjen özellikteyken, erkek kedi idrarı da oldukça güçlü bir alerjendir. Alerji, ilkbahar ve sonbahar gibi belli dönemlerde oluşabileceği gibi bazen de yılın tüm aylarında oluşabilir. Örneğin; polen alerjileri sıklıkla bahar aylarında, toz alerjileri (ev tozu akarları, ev içinde bulunabilen mantarlar) ise yılın bütün dönemlerinde görülmektedir” diye konuştu. "Pozitif sonuçlanan bir test her zaman sizde alerji olduğunun göstergesi değildir" Alerjik Rinit tanısı nasıl konulduğunu anlatan Op. Dr. Kenar, “Alerjik rinit tanısında hastanın detaylı bir tıbbi öyküsü çok önemlidir. Yapılan muayenede burun içi, boğaz, yüz ve gözlerde tipik alerjik veriler tespit etmek. Alerjik rinitten şüphelenen hekim, tanısını alerjik deri testleri ve kan testleriyle destekleyebilir. En sık kullanılan deri testinde (prick), birden fazla alerjen içeren aplikatör, ön kol iç yüzey derisine batırılarak kısa sürede, kolay ve neredeyse acısız bir şekilde yapılabilir. Kan testleri her zaman net sonuç vermeyebilir. Alerjik belirtileriniz olduğu halde testleriniz negatif gelebilir ya da testiniz hiçbir şikâyetiniz olmamasına rağmen pozitif gelebilir. Keza, cilt testleri alerji teşhisinde hızlı, güvenilir ve pratik birer tanı aracıyken, pozitif sonuçlanan bir test her zaman sizde alerji olduğunun göstergesi değildir. Klinik belirtilerin de eşlik ediyor olması gerekmektedir” ifadelerini kullandı. "Aşı tedavisi yeni alerji ve astım gelişiminden korunma hedefli uygulanabilir" Alerjik rinit tedavi yöntemlerinden bahseden Op. Dr. Kenar, “Çevre kontrolü tedavide birinci basamaktır, yani hastanın muhtemel alerjenlerden uzak durması ve korunma önlemleridir. Tozlu ortamda bulunmamak, bunu en aza indirmek için evde su filtreli elektrikli süpürge kullanımı, ayaklı dolap ve yatak tercih ederek altında ve arkasında toz birikimini engelleme, ev içinde mümkün olduğunca yüksek tüylü (Shaggy, peluş) halı, kilim, battaniye, oyuncak vb. kullanılmaması, bitki ve ev hayvanı bulundurulmaması, battaniye ve yorganların mutlaka nevresimli kullanılması, nevresim ve çarşafların 2-3 haftada bir yıkanması, güneşte kurutulup ütülenerek kullanılması, polenlerin yoğun olduğu mevsimlerde mümkün olduğunca içeride olmak ve kapı, pencerelerin kapalı tutulması, ilaç tedavisi korunma önlemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda başlanmalıdır. Alerjide aşı tedavisi (immunoterapi) alerjenden korunma yöntemlerinin uygulanmasına ve ilaç kullanımına rağmen kontrol altına alınamayan alerjilerde uygulanabilir. Keza, aşı tedavisi özellikle çocukluk çağında yeni alerji ve astım gelişiminden korunma hedefli uygulanabilir” ifadelerini kullandı. Hastalar tedavi olmazsa nelerle karşılaşacağını belirten Op. Dr. Kenar, “Alerjik rinitli hastalar burun, orta kulak ve boğaz enfeksiyonlarını daha sık geçirmeye meyillidirler. Bu hastalara hem alerjik rinit tanısı için hem de belirtileri benzer başka hastalıklardan ayırıcı tanı için kulak, burun, boğaz muayenesi yapılmalıdır. Herhangi bir enfeksiyonun ya da yapısal bir bozukluğun bu şikâyetlere yol açıp açmadığı tespit edilmelidir. Alerjik belirtiler zamanında tedaviyle kontrol altına alınırsa hem alerjik rinit tedavi edilmiş olur hem de muhtemel bahsedilen enfeksiyonların gelişmesi engellenerek hayat kalitesi diğer sağlıklı bireyler gibi olur” diye konuştu. “Alerjik rinit hastalarının yaklaşık yüzde 40’ına astım, astımlı hastaların yaklaşık yüzde 80’ine alerjik rinit eşlik ettiği bilinmekte” Op. Dr. Kenar, “Alerjik rinit hastalarında diğer alerjik hastalıklar (astım, egzama, kurdeşen, gıda alerjisi vb.) daha fazla görülmektedir. Alerjik rinitli hastaların yaklaşık yüzde 40’ına astım, astımlı hastaların yaklaşık yüzde 80 ine alerjik rinit eşlik ettiği bilinmektedir. Bu nedenle alerjik rinit hastalarının diğer alerjik hastalıklar açısından da çerçeveli olarak değerlendirilmesi uygundur. Son 15 yıldır Denizli’de yaptığım klinik ve bilimsel, gözlemsel çalışmalarda ve muayene, tedavi ettiğim binlerce mevsimsel alerjik rinit hastamda, tedavi aralığını ilkbaharda 15 Mart-15 Mayıs şeklinde 2 ay, sonbaharda 15 Eylül-15 Ekim şeklinde 1 ay olarak belirledim. Bu tarihlerden 7-10 gün önce ilaç tedavisine başlanınca maksimum tedavi yanıtını tecrübe ettim. Küresel ısınma sonucu gelişen iklim değişikliğinden dolayı şunu belirtmeliyim ki, son birkaç yıldır bu tarihlerin yaklaşık 15 gün ötelendiğini gözlemledim” şeklinde konuştu. İHA

Öksürük hastalık değil, hastalığın habercisidir Haber

Öksürük hastalık değil, hastalığın habercisidir

Öksürüğün bir hastalık değil, bir sağlık sorununun habercisi olduğuna dikkat çeken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, 8 haftadan uzun öksürük halinde hekime başvurulması gerektiğini dile getirdi. Dr. Cengiz tedaviye ek olarak alınabilecek önlemler için “Bol su, meyve, bitki çayları, et ve tavuk sulu çorbalar tüketmenin yanı sıra, sigaradan uzak durun" diye konuştu. Akciğerleri rahatsız eden mukus ve yabancı maddeleri dışarıya atmanın temel yöntemi olan öksürüğün faydalı olduğunu belirten Acıbadem Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, yetişkinlerde sekiz, çocuklarda ise dört haftadan uzun süren öksürüğe kronik öksürük denildiğini ve bu durumda doktora başvurmak gerektiğini söyledi. Kronik öksürüğün bir hastalık değil, bir sağlık sorununun habercisi olan semptom olduğunun altını çizen Dr. Cengiz, öksürüğün şiddetine bağlı olarak kaburga kırıklarına bile yol açabileceğine dikkat çekti. Cengiz, "Kronik öksürüğe eşlik eden belirtileri, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, balgam çıkarma, hırıltılı solunum, sık geniz temizleme ihtiyacı, nefes darlığı, ses kısıklığı, mide ekşimesi ve ağızda asit tadı, boğaz ağrısı, nadiren öksürükle beraber kan tükürme, göğüste yanma hissi ve boğaz ağrısı” olarak sıraladı. KRONİK ÖKSÜRÜĞÜN SEBEPLERİ Kronik öksürük sebeplerinin başında sigara kullanmak veya dumanına maruz kalmak geldiğini belirten Dr. Cengiz, “Genellikle üç haftalık sigara içiminden sonra içicilerde kronik öksürük başlar. Sigaranın öksürüğe sebep olmasının nedeni kimyasal tahriştir. Ancak kronik sigara içicilerinde kronik bronşit, zatürre, amfizem, bronşektazi, KOAH ve hatta akciğer kanseri gelişebilir ve bu durumlar da kronik öksürüğe sebep olur. Bu sebeple sigara içenlerde öksürük endişe kaynağıdır. Sigara dışında ise toz ve alerjenlerin yol açtığı postnazal akıntı sendromu, astım, kronik bronşit, gastroözefagial reflü, zatürre, tansiyon ilaçları, alerjiler, özellikle çocuk ve yatalak hastalarda boğaza ve akciğere kaçan yiyecek ve içecek parçaları, bronşektazi, küçük bebeklerde çok rastlanan bronşiolit, kistik fibroz, kalp hastalıkları, akciğer kanseri gibi hastalıklar öksürüğe sebebiyet verebilir" diye konuştu. "ATEŞ, UYKUSUZLUK, KİLO KAYBI VARSA DİKKAT" Sekiz haftadan uzun süren öksürüğün hekim için de dikkat gerektirdiğini vurgulayan Dr. Cengiz, fizik muayenenin ardından teşhis için röntgen, bilgisayarlı tomografi, akciğer fonksiyon testleri, bronkoskopi, rinoskopi, asit reflü testleri, endoskopi ile balgam kültürü istenilebileceğini dile getirdi. Kronik öksürükle beraber 38 derecenin üzerinde ateş, kan tükürme, göğüs ağrısı, nefes darlığı, yatakta düz uyuyamamak, çok fazla balgam çıkarmak, aşırı yorgunluk, iştah ve kilo kaybı ile gece terlemelerinin olması halinde doktor muayenesini ihmal etmemek gerektiğini söyledi. ÖKSÜRÜĞÜ TEDAVİ EDEBİLMEK İÇİN... Kronik öksürüğü tedavi edebilmek için altta yatan nedeni bulmak gerektiğine işaret eden Dr. Cengiz şunları ifade etti: “Sigara kullanıyorsanız bırakmanız gerekir. Yüksek tansiyon ilacı öksürüğe neden oluyorsa hekiminiz ilacınızı değiştirebilir. Kalp hastalığından kaynaklanıyorsa kalp kasını güçlendirici ilaçlar verilir. Tanı astım ise bronkodilatatör ve kortikosteroidler kullanılır. Bu ilaçlar daralmış olan hava yollarını gevşeterek daha rahat nefes almanızı sağlar. Astım tanısı eski olan bir hastada ilaçların dozunu artırmak gerekebilir. Astım hastalarında atakların sıklığını ve şiddetini azaltmak önemlidir. Sinüzitli hastalar dekonjestan ilaçlar ve burun açıcı toniklerle tedavi edilebilir. Bazen sinüzitli bir hasta için antibiyotik gerekebilir. Saman nezlesi hastalarında burundan kullanılan kortizonlu ilaçlar ve anti alerjik tedaviler vardır. Kronik bronşit ve zatürre gibi durumlarda antibiyotiklere ihtiyaç olabilir. Eğer neden reflü ise mide asidini azaltan ve reflüyü önleyen ilaçlar kullanılabilir. KOAH tedavisinde bronş genişletici ilaçlar ve steroidler kullanılır. Akciğerlere yabancı cisim kaçmışsa bu cisim bronkoskopi yoluyla çıkarılır ve uygun antibiyotikler verilir. Hekiminiz tedavi sürerken sizin konforunuzu sağlamak için öksürük şurubu da verebilir. Tanı akciğer kanseri ise tedavide cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi birlikte kullanılır. Tedavinin şeklini hastalığın evresi belirler.” “BOL SU İÇİN, TOZ VE DUMANDAN UZAK DURUN" Dr. Cengiz, hekim muayenesine paralel olarak kronik öksürük sorunu yaşayan her hastanın uygulayabileceği yöntemleri ise şöyle sıraladı: "Bol ılık su için. Günde en az 8 bardak su tüketin. Çay ve kahve su yerine geçmez. Bol su balgamı daha gevşek hale getirir ve rahatça atılmasını sağlar. Bitki çayları, et ve tavuk suyuna çorbalar boğazınızdaki tahrişi giderir. Sigarayı ve sigara dumanı solumayı bırakın. Evinizdeki tozu, aşırı nemi ve küfü uzaklaştırın. Burnunuzu açık tutmak için deniz suyu kullanın. Asit reflünüz varsa yatmadan 2-3 saat önce yemek yemeyi bırakın. Aşırı yağlı yiyecekler tüketmeyin. Evinizdeki havayı nemlendirin. Kuru öksürüğünüz varsa bir buhar aleti kullanabilirsiniz. Ancak cihaz filtresinin temizliğine dikkat edin. Bol meyve yiyin. Meyvelerde bulunan liflerin öksürüğü azaltıcı etkisi vardır. Bol bal tüketin. Ballı çaylar için. Boğazınızdaki tahrişi gidermek için tuzlu su ile gargara yapın. Toz, duman ve hava kirleticilerden uzak durun. Boğazınızı yumuşatmak için boğaz pastili kullanabilirsiniz. Daha rahat nefes almanızı sağlıyorsa yastığınızı yükseltin." İHA

Uzun süren öksürükler neyin belirtisi? Haber

Uzun süren öksürükler neyin belirtisi?

Dünya Tüberküloz Günü dolayısıyla hastalık hakkında bilgi veren uzmanlar, halen dünya genelinde en çok ölüme yol açan hastalıklardan biri olan tüberkülozdan korunmanın en etkili yolunun erken teşhis ve başarılı tedavi olduğuna dikkati çekti. Günümüzde tüberküloz hastalığının, tedavi edilebilirliği ve önlenebilirliğinin yüksek olduğunu ifade eden İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, ülkemizde başarıyla yürütülen tüberküloz savaşı sonucu ülke geneli kayıtlı tüberküloz görülme sıklığında, son 10 yıldır yıllık ortalama yüzde 5 düşüş görüldüğünü söyledi. Öztürk, “Hastalığın sebebi “mycobacterium tuberculosis” isimli bir basildir. Verem/tüberküloz hastalığı, insanlık tarihinin en eski hastalıklarından biridir. Günümüzde dünya nüfusunun 4’te biri vücudunda verem mikrobunu taşımaktadır. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 10 milyon kişi verem hastalığına yakalanmakta ve 1,5 milyon insan veremden ölmektedir. Dünyada enfeksiyon nedenli ölümlerin zirvesinde yer almaktadır. Ülkemizde başarıyla yürütülen tüberküloz savaşı sonucu ülkemizde 2005 yılında toplam 20 bin 535 hasta kaydedilmiş ve görülme sıklığı yüz binde 29,4 iken, 2021 yılında toplam 9 bin 156 hasta kaydedilmiş ve görülme sıklığı yüz binde 10,7’ya düşmüştür. Denizli tüberküloz insidansımız ise yüz binde 5.6’dır” diye konuştu. “3 haftadan daha fazla öksürüğü olan hastaların en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir” Verem mikrobunun vücuda girdikten sonra yıllarca hastalık yapmadan akciğerlerde bekleyebildiğini belirten Öztürk, risk grupları ve hastalığın belirtileri için ise şunları söyledi: “Solunum yoluyla alınan verem mikrobu verem enfeksiyonuna yol açar. Vücut direncinin düştüğü durumlarda, vücutta beklemekte olan verem mikrobu çoğalarak verem hastalığına yol açar. Başta akciğerlerde yerleşir, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilen mikrobik, bulaşıcı, kronik bir hastalıktır. Dolayısıyla en sık akciğerleri olmak üzere tüm organları (lenf bezleri, kemik, böbrek, beyin vb.) tutabilir. Tedavi edilmezse hayatı tehdit edebilir. Vücudunda verem mikrobu taşıyanların yaklaşık yüzde 5-15’i daha sonraki yıllarda verem hastası olur. Verem hastalığı gelişiminde riskli gruplar; 5 yaş altındaki çocuklar, yaşlılar, HIV enfeksiyonu olan kişiler, silikoz, diabetes mellitus, kronik böbrek yetmezliği, lösemi, lenfoma ya da baş, boyun, akciğer kanseri olanlar, sigara içenler ya da alkol kullananlardır. Belirtileri ise; en erken ve en sık belirtisi 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma, kan tükürme, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısıdır. Bu şikayetleri olan ve özellikle 3 haftadan daha fazla öksürüğü olan hastaların en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir” Tedavi olmayan bir verem hastasının her yıl yaklaşık 10-15 kişiyi enfekte edebileceğini vurgulayan Öztürk, “Tüberkülozdan korunmanın en etkili yolu erken teşhis ve başarılı tedavidir. Verem, tedavi görmemiş veya düzenli tedavi görmeyen hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların solunum yoluyla alınması ile bulaşır. Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle hastalar ve hasta temaslıları bulundukları ortamları sık sık havalandırmalıdır. Verem teşhisinde en önemli yöntem balgamda verem mikrobunun mikroskopla araştırılmasıdır. Balgamında mikrop görülen hastalar çevrelerindeki kişilere hastalığı bulaştırır. İlaçlarını düzenli kullanan hastalar başkalarına hastalık bulaştırmaz. Verem tedavisinde kullanılan ilaçlar verem savaşı dispanserlerinde ücretsiz olarak verilir. Hastalığın takip ve tedavileri Verem Savaş Dispanserimizde ücretsiz yapılmaktadır. Tüberküloz hastalığı günümüzde tedavi edilebilir bir hastalık olup tedavi süresi en az 6 aydır” şeklinde konuştu. İHA

Artık milli şikayetimiz: Haber

Artık milli şikayetimiz: "Öksürük"

Özellikle "süper enfeksiyon" olarak tanımlanan COVID 19, influenza, RSV gibi solunum sistemini etkileyen virüslerin bir arada oluşturduğu "grip" benzeri tablo uzuyor. Günlerce ve bazen haftalarca geçmeyen vakaların olduğunu kaydeden Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Başkanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, “Son günlerde "öksürük" şikâyeti neredeyse kalıcı bir hal almaya başladı. Uzamış şikayetleri olan hastalarımızın mutlaka doktora başvurmalarını öneriyoruz. Önümüzdeki kış, bu hastalıktan tamamen kurtulup kurtulmayacağımızı bilmiyoruz. Yasaklamalar olmasa da herkese bireysel önlemlerini almalarını öneriyoruz” diyerek uyarılarda bulundu. “Akciğer tutulumu vakaların ciddi artış var. Gecikmeden mutlaka doktorunuza başvurun” COVID 19 vakalarının nerdeyse yok denecek azaldığını buna ek olarak COVID 19’a bağlı akciğer tutulumunun neredeyse hiç görülmediğini belirten Prof. Dr. Şevket Özkaya, “Son haftalarda COVID 19 pozitif vaka sayısında artış görülmekte. Vaka sayılarında artma ve havaların soğuması ile 7-8 aydır görülmeyen COVID 19 pozitif vakalarında akciğer tutulumları görülmeye başladı. Bu durum bize pandeminin ilk başlarındaki tabloyu hatırlatıyor. Özellikle toplu aktivitelerin ve yeni mutasyonların ülkemizde sadece vaka sayılarının artmasına değil, aynı zamanda hastane başvurularının ve yatan hasta sayılarının da artmasına neden olduğuna görmekteyiz” dedi. Şevket Özkaya, “Önümüzdeki hafta yine yılbaşı tatili ve yeni yıl kutlamaları olacak. İnsanlar bir araya gelecekler ve toplu aktiviteler vaka sayılarının daha da artmasına neden olabilir” uyarısında bulunurken, COVID 19 vakalarının grip gibi geçirildiğini söyledikleri dönemin maalesef geride kaldığının altını çizdi. Özkaya, Akciğer tutulumları olan zatürre vakalarının da görülmeye başladığının ve yılbaşı için bir arada olacak vatandaşlarımızın dikkatli olmalarını ve özellikle öksürük şikâyeti olanların mutlaka maske takmaya özen göstermelerini ve mesafe kurallarına uymaları gerektiğini söyledi. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.