[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#osteoporoz

osteoporoz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, osteoporoz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanı açıkladı: Yüksek riskli vatandaşların yıllık kemik ölçümü yapmaları önemli Haber

Uzmanı açıkladı: Yüksek riskli vatandaşların yıllık kemik ölçümü yapmaları önemli

Kemik erimesinin kalsiyum ve diğer minerallerin kaybına bağlı olarak kemiklerin daha kırılgan hale gelmesine ve kırık riskinin artmasına neden olduğunu kaydeden Tavas Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Mustafa Özer, “Osteoporoz, dünya genelinde her yıl milyonlarca insanın kemik kırıkları yaşamasına yol açan yaygın bir sağlık sorunudur. Özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlar osteoporoz açısından yüksek risk altındadır. 2024 yılında ülkemizde yapılan araştırmaya göre, 50 yaş üstü kişiler değerlendirildiğinde her üç kadından birinde osteoporoz tespit edilirken, erkeklerde bu oran her beş erkekten biri şeklindedir. Osteoporozun bu kadar sık olması nedeniyle erken tanısı ve tedavisi büyük önem taşır. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve gerekli takviyeler ile kemik erimesi riskini azaltmak mümkündür. Özellikle kalsiyum ve D vitamini yönünden zengin bir diyet, kemik sağlığını korumada önemli bir rol oynar” diye konuştu. Düzenli kemik yoğunluğu kontrolleri yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalı Osteoporozun en yaygın belirtilerinin sırt ve bel ağrısı, boy kısalması ve kemik kırılmalarının artışı olduğunu dile getiren Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uz. Dr. Mustafa Özer, “Semptomların ileri aşamalarda görülmesi nedeniyle düzenli kemik yoğunluğu kontrolleri yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Özellikle de yüksek risk altındaki vatandaşlar yani menopoza girmiş kadınlar, ileri yaştakiler, düşük kalsiyum ve D vitamini düzeyi olanlar ve uzun süreli kortizon ilaç kullananların semptom olmasa da yıllık kemik ölçümü yaptırmaları önem arz etmektedir” dedi. Beyaz peynir, süt ve yoğurt gibi gıdaların tüketilmesine özen gösterilmeli Osteoporozun tanısında DEXA, tıbbi geçmiş, fizik muayene, laboratuvar testleri ve röntgen tetkiklerinin önemli olduğunu belirten Uz. Dr. Mustafa Özer, DEXA taramasının kemik mineral yoğunluğunu ölçerek osteoporozun varlığını doğruladığını, laboratuvar testlerinin ve görüntüleme tekniklerinin diğer sağlık sorunlarını ve kırık riskini değerlendirmeye yardımcı olduğunu ifade etti. Osteoporozu önleme yolları hakkında konuşan Uz. Dr. Özer, “Kemik depoları kalsiyum ile dolmaya ihtiyaç duyar, bu nedenle D vitamini çok önemlidir. D vitaminin en büyük kaynağı ise güneştir. Beyaz peynir, süt ve yoğurt gibi gıdaların tüketilmesine özen gösterilmelidir. Ayrıca kemikleri destekleyen kas kitlesini güçlü tutmak için yürüyüş ve egzersizler yapılmalıdır. İleri osteoporozda omurga kırıkları geliştiğinde, ağrıyı hafifletmek ve kemikleri güçlendirmek için cerrahi yöntemler kullanılabilir. Sigarayı bırakmak, alkol tüketimini azaltma ve kalsiyum açısından zengin bir diyet uygulamak ve düzenli egzersiz yapmak osteoporozun ilerlemesini önlemeye yardımcı olur” ifadelerini kullandı.

Uzmanı uyardı: Osteoporoz, sessiz bir hastalıktır Haber

Uzmanı uyardı: Osteoporoz, sessiz bir hastalıktır

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü “20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü” çerçevesinde halk arasında kemik araması olarak bilinen osteoporoza karşı alınacak tedbirler hakkında bilgiler verdi. 'Sessiz' bir hastalık Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, sırt ağrıları, gece krampları ve kolayca yaşanan kemik kırıklarına sebep olan osteoporozun; kemik mineral yoğunluğu ve kemik kütlesi azaldığında veya kemiğin yapısı ve gücü değiştiğinde gelişen bir kemik hastalığı olduğunu aktardı. Güçlü, “Bu belirtiler vücutta kemiklerin yoğunluğunu kaybetmesi ve yapısının bozulması anlamına gelen osteoporozun yani halk arasında bilinen adı ile kemik erimesinin en bilinen belirtileri. Osteoporoz sadece yaşlılarda değil her yaş grubunda görülerek yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşürebilir. Osteoporoz, kırık riskini artırabilecek kemik gücünde bir azalmaya yol açabilir. Osteoporoz, genellikle belirtilerin olmadığı ve bir kemik kırılıncaya kadar hastalığın olduğunun anlaşılamadığı 'sessiz' bir hastalıktır. Osteoporoz, menopoz sonrası kadınlarda ve yaşlı erkeklerde kırıkların başlıca nedenidir. Kırıklar herhangi bir kemikte meydana gelebilir ancak en sık kalça kemiklerinde, omurgadaki omurlarda ve bilekte görülür.” şeklinde konuştu. Risk faktörleri Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, osteoporozdaki risk faktörlerini hakkına: “Kadınlar daha az kemik dokusuna sahip olduğundan osteoporoza yakalanma riskleri de daha fazladır. Düşük kalsiyum içerikli besinlerle beslenmek, D vitamini eksikliği, yeterli fiziksel aktivite içinde olmamak, genetik yatkınlık, kemik kütlesinin azalmasını hızlandıran sigara, alkol ve kafein tüketimi, bazı ilaçların (steroidler) uzun süreli yüksek dozda kullanımı ve bazı kronik hastalıklar risk faktörlerini oluşturmaktadır. Hastalığın yaygın belirtileri bel ve sırt ağrıları, boyda kısalma, omurgada kırık, sırtta kamburlaşma, omuzlarda yuvarlaklaşma, kaburgalarda, el bileğinde ve kalça kemiklerinde kırıklardır.” ifadelerine yer verdi. Kemik kütlesinin en üst seviyelerde olduğu dönemler 30- 40'lı yaşlardır 40'lı yaşlardan sonra, özellikle kadınlardaki hormonal değişimler sebebiyle kemiğin giderek kütlesini kaybetmesine neden olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, “Vücutta kemikler, kasları yapısal olarak destekleyen, hayati organları koruyan ve kalsiyum depolayan yapılardır. Kemik kütlesinin en üst seviyelerde olduğu dönemler 30- 40'lı yaşlardır. 40'lı yaşlardan sonra, özellikle kadınlardaki hormonal değişimler, kemiğin giderek kütlesini kaybetmesine yol açar. Menopozla birlikte bu kayıp hızlanır. Menopoza girmeden önce 40-45 yaşları arasında yapılacak ölçüm, menopoz öncesi değerlerin saptanması için önemlidir. Erkeklerde kemik erimesi kadınlara oranla nadir olmakla birlikte, risk faktörleri varlığında, 50 ve üzeri yaşlarda kemik yoğunluğu ölçümü yapmak gerekebilir” dedi. “Aynı merkezde yapılması faydalı” Ciddi sağlık sorunlarını engellemek adına atılması gereken ilk adımın, düzenli kemik yoğunluğu ölçümleri olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, “Çeşitli radyolojik yöntemlerle yapılabilen kemik yoğunluğu ölçümünde en doğru uygulama 'Dexa' cihazı yardımıyla alt omurga kemiklerinden ve uyluk kemiğinin baş ve boyun kısmından, X ışınları kullanılarak yapılan ölçümdür. Kemik yoğunluğunu tespit etmek için yapılan taramada, hastaya çok kısa süreli olarak X ışınları verilmektedir. İşlem sırasında alınan radyasyon; günlük doğal yollardan alınan radyasyon değeriyle benzer nitelikte olup, hasta için oldukça güvenlidir. Kemik kütlesi ölçümü, risk faktörleri varlığında çocuklarda da kullanılabilir ve tanıya yardımcı olmaktadır. Sağlıklı kadınlarda 40'lı yaşlardan itibaren 1,5-2 yılda bir ölçümlerin tekrarlanması gerekmektedir. Ancak risk taşıyan veya tedavisi devam eden kişilerde, doktorun yönlendirmesiyle, ölçümler daha sık aralıklarla yapılmalıdır. Öte yandan hastanın her ölçümde elde edilen sonuçları, cihaza göre değişiklik gösterebileceğinden; düzenli olarak yaptırılan ölçümlerin aynı merkezde yapılması faydalı olacaktır” diye konuştu.

Osteoporoz ilerledikçe ciddileşiyor Haber

Osteoporoz ilerledikçe ciddileşiyor

​​​​Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Adam, “Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak da adlandırılan osteoporoz, erken dönemde büyük sorunlara neden olmasa da yaş ilerledikçe kemiklerde hasar oluşumuna ve kırılmalara yol açabiliyor” dedi. Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak da adlandırılan osteoporoz, erken dönemde büyük sorunlara neden olmasa da yaş ilerledikçe kemiklerde hasar oluşumuna ve kırılmalara yol açabiliyor. Osteoporozun en dikkat çekici yönü ise genellikle kemikte kırık meydana gelmeden önce sessiz bir hırsız gibi ilerleyerek, hiçbir belirti vermemesi oluyor. Günümüzde 50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birini tehdit eden osteoporoz, ileri yaş erkeklerde de görülüyor. Medline Adana Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Adam, toplumda en sık görülen metabolik kemik hastalığı olan ve artık bir halk sağlığı sorunu haline gelen osteoporoz hakkında önemli bilgiler verdi. "Risk yaşla beraber artıyor" “Bebeklik ve çocukluk döneminde artan kemik kitlesi 30-35 yaşlarında zirve yaparken daha sonra her yıl ortalama yüzde1 azalıyor. Kadınlarda menopoz sonrası ilk yıllarda östrojen hormonunun koruyucu etkisi ortadan kalkınca yıllık kayıp oranı yüzde 3 ila 5’e kadar çıkabiliyor” diyen Prof. Dr. Adam, bunun altında yatan nedeni ise kadın anatomik yapısındaki kemik yoğunluğunun erkeklere göre daha az olması şeklinde açıklıyor. "Kalça kırıkları hayatı tehdit ediyor" Osteoporozun en korkulan ve istenmeyen bulgusunun 80’li yaşlarda görülen kalça kırığı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Adam, bu çağlarda kalça kırıklı hastaların yüzde 20-25’inin altta yatan diğer hastalıklarının da etkisi ile hayatlarını kaybettiklerini söyleyerek ekliyor: “Osteoporoza bağlı omur kırıkları ise kendini sırt ağrısı olarak gösterir. Devam eden süreçte boy kısalması, kamburluk, karın içi organlara bası sonucu kabızlık, yanma gibi mide ve bağırsak sorunları görülür. Osteoporoza bağlı en sık görülen kırık ise el bilek kırıklarıdır. 50’li yaşlarda basit düşme sonucu görülen el bilek kırıkları günlük yaşam aktiviteleri bozan önemli bir unsurdur.” "Korunma çocuk çağında başlamalı" Osteoporozdan korunmanın çocukluktan başlaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Adam, “Zengin kalsiyum içeriğine sahip besinlerin günlük tüketilmesi, güneş ışınlarından faydalanılarak yeterli D vitamin alınması ve düzenli egzersiz ile kas kitlesini, dolayısı ile kemik kitlesini arttırmak mümkündür. Yapılacak egzersizler yerçekimine karşı direnç egzersizleri olmalıdır. Basketbol, voleybol, ip atlama, koşma vb. egzersizler erken dönemlerde tercih edilirken, ileri yaşlarda ise yürüyüş hatta sadece yerinde yaylanma hareketi bile yeterli olacaktır. Ayrıca D vitamin kan değerleri çok düşük ise D vitamini takviyesi, sigara ve alkolden uzak durulması, soda ve kolalı içeceklerin tüketilmemesi, çay ve kahve tüketiminin günde 2-3 fincan ile sınırlandırılması önerilir. İlaç tedavisi gereken bireylerde ise ilk tercih bisfosfonat grubu ilaçlardır” diyerek bisfosfonatların yetersiz kaldığı ya da yan etkisi nedeniyle kullanılamadığı durumlarda ise daha başka ilaç seçeneklerinin gündeme gelebileceğini anlatıyor. Erkekler de risk atında Erkeklerde erken dönemde düşük enerjili bir travma ile kemik kırığı oluşmasının osteoporoza karşı uyarıcı olması gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Adam, “Erkek osteoporozunda araştırılması gereken durumlardan biri hipogonadizmdir (Cinsiyete özgü seks hormonlarının hiç olmaması veya yetersiz olması). Erkeklerde koruyucu ve tedavi edici yaklaşımlar ise kadınlarla aynıdır” diyor. Kimler osteoporoz riski altında? 3 aydan uzun süre kortizon kullananlar Hipertiroidi hastaları Antiepileptik ilaç kullananlar Aile öyküsünde osteoporoz olanlar 1 aydan uzun süre yatak istirahati alanlar Ailesinde kalça kırığı olanlar Menopoz dönemindeki kadınlar Boy kısalması olanlar. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Vergito sadece bir baş dönmesi değildir

Osteoporoz riskini azaltacak 7 önlem Haber

Osteoporoz riskini azaltacak 7 önlem

Osteoporozda kemikler çok kırılgan hale gelir ve bununla birlikte düşme, eğilme veya öksürme gibi hafif stresler bile kırılmaya neden olabilir. Osteoporoza bağlı kırılmalar en sık kalça, el bileği veya omurgada meydana gelir. Hastalığın kendine özgü bir belirtisi yoktur. Boy uzunluğunda kısalma, yaygın vücut ve sırt ağrısı, travma içermeyen kemik kırıkları osteoporoz belirtileri arasında sayılabilir.Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uz. Dr. Ayşe Yener Güçlü “20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü” nedeniyle, osteoporoz hakkında merak edilenleri paylaştı.  İleri yaş kadınlar risk grubunda Kemik sürekli olarak parçalanan ve yenilenen canlı bir dokudur. Osteoporoz, yeni kemik oluşumunun eski kemik kaybına ayak uyduramaması durumunda ortaya çıkar. Osteoporoz tüm ırklardan kadın ve erkekleri etkiler. Ancak beyaz ve Asyalı kadınlar, özellikle de menopozu geçmiş yaşlı kadınlar en yüksek risk grubunda yer almaktadır. İlaçlar, sağlıklı beslenme ve ağırlık kaldırma egzersizleri kemik kaybını önlemeye veya zaten zayıf olan kemikleri güçlendirmeye yardımcı olabilir. Osteoporoz aşağıdaki gruplarda görülebilir; Genetik yatkınlığı olanlarda Tiroid ve paratiroid hastalarında  Adrenal bez hastalıklarında  Bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanımında  İleri derecede böbrek yetmezliği olan kişilerde  Kemik ölçümü yaptırmayı ihmal etmeyin Osteoporozun en sık görülme yerleri olan el, bilek, kalça ve omurga bölgelerinden yapılan kemik yoğunluk ölçümü yani DEXA ölçümü ile tanı konmaktadır. Bunun yanında hastalığın sebebinin araştırılması ve seyrinin belirlenmesi amacıyla kan ve idrar tahlilleri istenebilir. Osteoporoz tedavisi olan bir hastalıktır. Tanı sonrası tedavi başlanan hastalar düzenli kontrollerini aksatmamalı ve yıllık DEXA ölçümlerini yaptırmalıdır. Bu sayede olabilecek yan etkilerden ve kemik kırılması riskinden korunma sağlanabilir. Osteoporoz riskini azaltmak için bunlara dikkat edin; Düzenli ve dengeli beslenin  D vitamini ve kalsiyum takviyeleri kullanmayı ihmal etmeyin Haftada 2-3 gün ortalama 30 dakika tempolu yürüyüş yapın Yük bindirici ve kas kuvvetlendiren egzersizler yaparak kaslarınızı kuvvetlendirin Sigara ve alkol kullanmayın Osteoporoz riski oluşturabilecek ilaçlardan kaçının Kronik hastalığınız varsa takip ve tedavisini aksatmayın Erken menopoza girenler dikkat! Erken menopoza giren kişilerin, birkaç ay boyunca kortikosteroid kullananların ya da ebeveynlerden herhangi birinde kalça kırığı olanların osteoporoz konusunda bir uzmana başvurması önemlidir. Osteporoz tedavisi hastanın yaşı, cinsiyeti, eşlik eden hastalıklarının olup olmadığı ve hastalığın şiddeti göz önünde bulundurularak planlanır. Daha hafif belirtilerin görüldüğü durumlarda vitamin ve mineral destekleri bir uzman tarafından önerilebilir. Hastalığın şiddetine göre kemik yapımını artırıcı ya da yıkımını önleyici tedavi yöntemleri tercih edilebilir.  BU İÇERİK DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Hamilelik belirtileri nelerdir? İlk hamilelik belirtileri nasıl anlaşılır?

Haber

"Kemikleriniz kadar kaslarınızı da düşünün"

Yaşla birlikte kemik erimesinin (osteoporoz) yanı sıra kas kitlesi ve işlev kaybının da (sarkopeni) ortaya çıktığını belirten Karaduman, “Kaslar yalnızca hareket yeteneği sağlayıp kemiklere destek olmuyor, metabolik hastalıklardan da koruyor. Sarkopeniyi yaşlanmanın bir sonucu olarak görmeyin, önlenebilir” dedi. Fonksiyonel Tıp uygulayıcısı ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Sevilay Karaduman, Osteoporoz konusunda pek çok yaşlının fikir sahibi olduğunu ancak sarkopenin ve öneminin bilinmediğini söyledi. Yaşlandıkça kas kitlesinin azaldığını ve işlevlerinin bozulduğunu, bunun da hareket becerilerini olumsuz etkilediğini belirten Uzm. Dr. Karaduman, “Çalışmalar ileri yaşta can kayıplarının ilk iki sebebinin beyin kanaması ve kalça kırığı ile oluşan travma ve yaralanmalar olduğunu göstermiştir. İşte bu yüzden yalnızca kemikler değil, kemikleri adeta bir korse gibi sarıp sarmalayan kasların kitlesi ve işlev yetenekleri de önemlidir” diye konuştu. YAŞLANDIKÇA... Uzm. Dr. Karaduman, sarkopeninin yaşlanmanın normal bir sonucu olarak görülmemesi gerektiğini söyledi. Karaduman, “Fiziksel aktivite, doğru beslenme alışkanlığı ve takviye ürünlerle kas içindeki mitokondriyi artırarak kas dokusunun daha verimli ve güçlü çalışması sağlanabilir. Yaşlandıkça vücudun enerji fabrikası olan mitokondrilerin hem sayısı hem de işlevi azalıyor. Dolayısı ile mitokondri, yaşlanma sürecindeki tüm hastalıklarla direk ilişkilidir ve bu süreçte desteklenmesi şarttır. Yaşlanmakla ilgili pek çok tıbbi, hatta kozmetik sorunlar mitokondrinin işlevini ve sayısını artırmakla tersine çevrilebilir“ ifadelerini kullandı. METABOLİK HASTALIKLARDAN KORUR Uzm. Dr. Karaduman kasların hareket yeteneği sağlayarak kemiklere destek ve güç olmasının yanında metabolik hastalıklardan da koruma gibi önemli bir görevi olduğunu ifade etti. Kas kaybı ile zayıflayan bölgelerin üzerinde yağ dokusu oluştuğunu belirten Uzm. Dr. Karaduman, “Yağ dokusu; hormonal sorunlar, kan şekeri, kolesterol, tansiyon düzeylerinde yükselme, karında yağlanma, iltihap derecesi gibi pek çok metabolik sorunla ilişkilidir. Tüm bunları toplum olarak maalesef yaşlılığın sonucu olarak görme eğilimindeyiz. Ama aslında buna anormal yaşlanma demeliyiz. Düzgün çalıştığında kaslarımız kan şekerini, yağlarını, tansiyonu, hormonları kontrol edebiliyor ve bizi tip2 diyabet, yüksek kolesterol, hipertansiyon ve diğer metabolik hastalıklardan koruyor. Yaşlandıkça karın yağlanması ve kaslara daha fazla odaklanmak lazım. Çünkü göbeğimiz büyüdükçe kaslarımız azalıyor, fonksiyonları bozuluyor. Göbek ve kas bağlantısını fark etmek ve bunu yaşlılığın bir zorunluluğu gibi görme zihniyetinden uzaklaşmak şart. Sağlıklı yaş almak, en çok ihmal edilen organ olan kasa destek olmak için fonksiyonel tıp uygulayıcılarından destek alınabilir” dedi. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.