[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#psikolog

psikolog haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, psikolog haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ünlü psikolog Beyhan Budak’tan terapi gibi tavsiyeler Haber

Ünlü psikolog Beyhan Budak’tan terapi gibi tavsiyeler

Çayırova 4. Kitap Günlerine katılan Psikolog Beyhan Budak, vatandaşlara önemli tavsiyelerde bulundu. Budak, "Bir yerde kendimiz için masumane şeyler yapmak istediğinizde insanlar size 'Bencilleştin' diyebilir ama ben dozunda bir bencilliğin sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Hiç kimse size bir gün 'Hadi sıra sende. Senin zamanın' demeyecek. Savaşmadan hiçbir zaman kendimiz olmak noktasında adım atamayız" dedi. Psikolog Beyhan Budak, Çayırova 4. Kitap Günlerinde "Zor Zamanlarda Güçlü Olmak" söyleşisine katıldı. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezinde düzenlenen programa Çayırova Belediye Başkan Yardımcısı Sadettin Arıkboğa ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Başkan Yardımcısı Arıkboğa, "Belediyemiz tarafından düzenlenen Kitap Günleri tüm hızıyla devam ediyor. Dünya hızla değişiyor. Çayırova'mız da hızla değişiyor. Çayırova'da artık eğitim, kültür, sanat gençlerimiz için daha önemli hale geldi. Bugün üçüncü gün olmasına rağmen kitap günlerine gelen ziyaretçi sayısı bizleri çok mutlu ediyor ve yarınlar için çok mutlu ediyor" dedi. "SOYKIRIMI GÖRDÜĞÜMÜZDE ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA BAĞIRMAK İSTİYORUZ" Arıkboğa'nın ardından konuşmasına başlayan Beyhan Budak, "Zor bir zamandan geçiyoruz ve Filistin’de yaşanan soykırımı gördüğümüzde çığlık çığlığa bağırmak istiyoruz. Bize medeniyetin tanımını yapan insanlar Filistin’de olanları görmüyor. Duysalar bile duymazlıktan geliyorlar. Kişisel ilişkilerde fark ettiğim bir şey var insanların merhametlerine değil, çıkarlarına hitap ettiğiniz kadar onları ikna ediyorsunuz. Bizim en büyük görevimiz kendimizi geliştirmek. Bu memleket ve vatan için ne kadar kendimizi geliştirirsek o kadar güçlü olacağız. Biz tanımları yapabilecek güce erişmeliyiz. Benim kendi çocuklarıma öğrettiğim şeylerden biri dünyanı değiştirmek istiyorsan önce yatağını toplamalısın diyorum. Görev ve sorumluluklarımızın farkına varmamız lazım" dedi. "DEVAM EDEN BİR YOL İÇİNDE HEPİMİZİN BAŞINA BİRÇOK ŞEY GELEBİLİR" Beyhan Budak, şöyle devam etti: "Büyük dünyanın değişmesini istiyoruz ancak kendi küçük dünyamızda bazı şeylerin farkına varmıyoruz. Diğerlerini suçlamak konusunda çok bonkörüz. Genelde değişimi dışardan bekliyoruz. İnsan kendini bilmediği müddetçe kendini çok fark edemiyor. Biz kendi hayatımızın sorumluluğunu almak zorundayız. Hepimiz bir mücadele içerisindeyiz ancak insanlar bazen kendi yaşadığı dertleri düşündüğünde bunu sadece kendi yaşıyormuş zannediyor. Sosyal medyada gördüğünüz hayatlarda onlar başarıyor, ben başaramıyorum noktasına geliyor. Hepimizin olduğu haliyle, dışardan göründüğü hali arasında fark vardır. Uçurum olmadığı sürece bir sıkıntı yok. Yolun başında şunu bilmemiz lazım. Bazen göğsünüzün üzerine öküz oturuyor gibi hissedebilirsiniz. Hepimiz ara ara zorlanıyoruz. Ben çok kaygılı bir insanım ancak bu benim hayatımı etkilemiyor. Kimisi duygusaldır, kimisi alıngan bir yapıdadır, kimisi kırılgandır ama bunun bizim yapımız olduğunu kabul etmemiz lazım. Devam eden bir yol içinde hepimizin başına birçok şey gelebilir. Hayatımızda her istediğimiz şeyi başaramayız. Her zaman mutlu olmak mümkün mü? Bazen sabahları yataktan kalktığın zaman bunalmış hissedersin. İnsanın kendi hissettiği duyguları kabullenmemiz lazım. Hayattaki her şeyi başaramazsınız, bazen insanlar bunu unutuyor. Çocukluğunuzdan itibaren yaşadığınız sorun yoksa onlar genetik oluyor ama sonradan çıkan bir bunaltı, sıkıntı varsa bunlar size hayatınızda bir problem olduğunu gösteriyor. Hissettiğimiz sıkıntılı durumları asıl problem gibi görmemek gerekiyor. Depresyon ve kaygı bazen bize hayatınızda bir problem var ve bunu çözmüyorsun mesajı verir. Bazı insanların hayatlarında çıkan hastalıkların arkasında psikolojik nedenler olabiliyor. Hiçbir şeyi sebepsiz yapmıyoruz, her birinin bir sebebi var. Bazen tekrarlayan hatalar yapıyoruz ve bunları görmezden geliyoruz. Bize aşina olan yöntemler kolay olduğundan bize zarar verse de bunları seçebiliyoruz" "DOZUNDA BENCİLLİĞİN SAĞLIKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM" İnsanın kendi için bir şey yapmak istediğinde çoğu zaman çevresinden "Sen bencilleştin" gibi yorumlara maruz kalabileceğine dikkat çeken Budak, "Bir yerde kendimiz için masumane şeyler yapmak istediğinizde insanlar size bencilleştin diyebilir ama ben dozunda bir bencilliğin sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Hiç kimse size bir gün 'Hadi sıra sende. Senin zamanın' demeyecek. Savaşmadan hiçbir zaman kendimiz olmak noktasında adım atamayız. Hayat kolay değil, her zaman mutluluğun olduğu bir dünya içerisinde değiliz. Bazı acıların çözümü yok. Her acının bir izi var. Dünya çok tatlı, çok tozpembe bir yer değil. Birbirimizden başka kimsemiz yok. Sadece bunu anladığınız zaman, ben bu memleket için, sokaktaki komşum için ne yapabilirim dediğinizde dünyayı değiştirebiliriz. Kendi penceresinde küçük bir bitki yetiştiren bile bu dünya için daha güzel bir şey yapıyor" ifadelerini kullandı. Budak'a konuşmasının ardından Başkan Yardımcısı Arıkboğa tarafından günün anısına hediye ve çiçek takdim edildi. Beyhan Budak daha sonra sevenleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi ve kitaplarını imzaladı. Bu haber de ilginizi çekebilir: Sen de Gönüllü Psikolog Ağı’na katılmak ister misin?

Sen de Gönüllü Psikolog Ağı’na katılmak ister misin? Haber

Sen de Gönüllü Psikolog Ağı’na katılmak ister misin?

Koruma altında yetişen çocuk, genç ve korumadan ayrılan bireyler alanında çalışan Hayat Sende Derneği, Gönüllü Psikolog Ağı için başvuruları almaya başladı. Son başvuru tarihi 6 Kasım Pazartesi! Gönüllü Psikolog Ağı, devlet koruması altında bulunan çocuk ve gençler, çocuk koruma sisteminden reşit olarak veya reşit olmadan koruma kararı kaldırılarak ayrılan bireyler, koruyucu aile ve evlat edinen aileler ve koruyucu aile ve evlat edinmek için başvuru sürecinde bulunan bireylere karşılaştıkları sorunlar çerçevesinde psikososyal ve psikolojik destek verilmesi amacıyla kuruldu. Ağda yer alan gönüllü psikologlar ise süpervizyon eşliğinde vakalarla çalışabilme imkanına sahip oluyor. . BAŞVURU KRİTERLERİ Başvuru kriteri ise yüksek lisansını klinik psikoloji alanında yapıyor olmak veya ilgili alanın yüksek lisans programından mezun olmak. Ağda yer alan gönüllü psikologların düzenli süpervizyon oturumlarına katılması zorunlu. Süpervizyon ağda yer alan gönüllü psikologlara uzman psikolog ve sosyal hizmet uzmanı tarafından veriliyor. Süpervizyon grup kapasitesi nedeniyle sınırlı sayıda psikolog ağa dahil edilecek. Psikososyal ve psikolojik destek görüşmeleri online ya da yüz yüze gerçekleşiyor. Bu nedenle Türkiye’nin her yerinden başvuru kabul ediliyor. Gönüllü Psikolog Ağı’nda yer alan psikologların bir haftada en az 2, en çok 5 saat zaman ayırması bekleniyor. 2022 yılında 23, 2023 yılında 28 olmak üzere toplamda 51 çocuk, genç ve yetişkin ağdan yararlandı. Son başvuru tarihi 6 Kasım Pazartesi! Başvuru için aşağıdaki linke tıklayarak formu doldurmanız yeterli. Formu doldurduktan sonra özgeçmiş ve öğrenim durumunuzu gösterir belgeyi bilgi@hayatsende.org adresine iletin. BAŞVURU FORMUNA LİNKE TIKLAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ

Güvensizlik ilişkilere zarar veriyor! Haber

Güvensizlik ilişkilere zarar veriyor!

İnsanoğlunun güven arayışı, kişinin kendisini dünyadaki fiziksel dünyasından hayatta kalma güdüsü ile başlar, ilişkilerde ise ilişkisini sürdürme ve  ayakta tutma ihtiyacını karşılar. İlişkilerde güven arayışı, insanın psikolojik olarak duygusal ve fiziksel olarak bağlanma ihtiyacını karşılama ve ilişkiyi sürdürme ihtiyacını da içeren bir psikolojik ihtiyaçtır. İlişkilerde güven, duygusal bağlanmanın temeli ve bileşenidir. Bir ilişkide güven aramak, karşı tarafa duygusal olarak bağlanma ve bu bağı güçlendirmeye adım atmak demektir. Güven bir ilişkide sağlıklı bağlanabilmenin temelini oluştururken güçlü ilişki evinin de duvarlarını oluşturur.  Güven, bireylerin ilişki içinde kendilerini rahatça ifade etmelerine, alan yaratmalarına ve daha kaliteli bir ilişki yaşamalarına imkan sağlar; iletişimi ve etkileşimi güçlendirir. Bu bağlamda insanın doğumundan itibaren aradığı duygulardan birisidir. Bağlılıkla birlikte ilişkilerin gelişimine imkan sağlar.  Güvensizlik sorunu, birçok ilişkide karşılaşılan bir zorluktur. Geçmiş travmalar, aldatılma deneyimleri veya düşük öz saygı gibi faktörlerden güvensizlik sorununa sebep olabilir. Güvensizlik, hem kendimize hem de partnerimize olan inancımızı sarsabilir ve ilişkilerimizi zayıflatabilir. Güvensizlik duygusu, ilişkilerdeki en büyük engellerden biri olabilir. İlişkilerde güvensizlik aslında bir durumdur. Bu durum, partnerilerin birbirine yeterince açık olmadan, duygusal veya fiziksel olarak güvenlik, sadakat ve niyetlerine dair şüphe veya endişe duyması ile oluşur. Bunun altında kaygılı oluşmuş bir bağ veya tetikleyiciler vardır. Bazen de kişilerin geçmiş yaşam hikayeleri, ilişkileri veya travmaları, iki kişi arasında şüphe oluşturacak bir durum gelişmemiş olsa dahi, güvensizlik duygusunu tetikleyebilir ve oluşturabilir. Bu bazen de sebepsiz oluşan güvensizlik duygusu altında ise önceki ilişkiler hakkındaki bilgi kirliliklerine sebep olabilir. Dolayısıyla çiftlerin geçmiş yaşamlarından bilgi aktarımlarında şeffaflık ve kaygı yükleme arasında bir denge kurmaları çok önemlidir. İlişkilerde güvensizlik durumunda sürekli şüphecilik, anda kalamama, kıskançlık, kontrol duygusu, duygusal manipülasyonlara yer açar ve ilişkinin kalitesi düşer. Bunun sonucunda düşük benlik saygısı olan bireyler oluşur. Bu tarz bireyler yersiz güvenliksiz duygusuna, sevilmeme kaygısına ve aynı zamanda güvensizlik duygusuyla manipüle etmeye veya edilmeye çok açıktırlar. Bağımsız olamazlar ve karşı tarafın bağımsızlığı da rahatsızlık verici olabilir. Bunun dışında bireysel sınırları tanımazlar ve istismar etmeye yatkınlık gösterirler. Sınırlar, güvensizlik sorunlarını ele almak için önemlidir, çünkü kişisel alanı korumak ve saygı sınırları belirlemek, ilişkide daha iyi bir denge sağlar.  İlişkilerde iki kişi arasında güvensizlik ise genellikle tutarsızlık, iletişimsizlik, ilgisizlik, yalan aldatma gibi, partnerin diğer partneriyle olan ve güven zedeleyici davranışlardan oluşur. Bu davranışlar kişinin ve karşı tarafın benlik saygısının yitirilmesine ve öz güveninin sarsılmasına sebep olmaktadır. İlişkilerde duygusal bağın azalmasıyla ilgilinin azalması da ilişkiyi bitirmek veya iyileştirme durumuna gelmediğinde de güvensizlik duygusu aradaki iletişimin kötüleşmesi ve uzaklaşma  ile oluşur. Kısacası güvensizlik ve şüphecilik; kontrol ihtiyacı, kıskançlık ve duygusal manipülasyon ile şekillenir. Kişinin kendisini anlaması ve tanıması, ilişkilerin sağlıklı gelişimi için temel bir adımdır. Kendimizi anlamadan, geçmiş deneyimlerimizden ve içsel inançlarımızdan kaynaklanan duygusal reaksiyonlarımızı anlamadan, güven sorunlarımızı çözmemiz  zorlaşır. Dolayısıyla öncelikle güvensizlik hissinin kökenine inerek iç diyalog gerçekleştirmek, partnerlerimizi ve ilişkimizi yıpratmamızı engelleyecektir. Diğer taraftan ilişkilerde güvensizliği ortadan kaldırmak için en temelinde ilişkilerdeki iletişim sorununu çözmek gerekir. Konuşmak ve çözümcü adımlar atarak bağı güçlendirmek, aşırı kontrol yerine şeffaflıkla sağlıklı bağlar kurmak, geçmiş deneyimleri geride bırakarak yeni ilişkide güven ortamına yer açmak, iyi ve açık iletişim ile sınırlar belirlemek, sağlıklı bir ilişki ortamı yaratır. Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, ''  İlişkinin en güzel hali bağımsız iki bireyin, kendilerine ve karşılarındaki bireyin bağımsız kişiliğine yer vererek; sağlıklı, güvenli bir ortamda yaşamı paylaşabilmesidir.'' dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Çocuğunuzu okula kahvaltı yaptırmadan göndermeyin

Türk Psikologlar Derneği: Gelecek nesillere ağır travmalar bırakacak! Haber

Türk Psikologlar Derneği: Gelecek nesillere ağır travmalar bırakacak!

İsrail-Filistin arasında yaşanan savaş, dünyanın her köşesinden tepkilere neden olurken, doğrudan sivilleri hedef alan orantısız güç, psikolojik travmaları da beraberinde getiriyor. Yazılı bir açıklama yapan Türk Psikologlar Derneği, öfkeyi ve savaşı besleyecek yaklaşımları en ağır şekilde kınadıklarını kaydederek “Derhal sükunet, ateşkes ve barış sağlanması, orantısız askeri güç kullanımının son bulması adına bütün ulusal ve uluslararası kurumları ve kuruluşları harekete geçmeye çağırıyoruz” talebinde bulundu. ULUSLARARASI HUKUKA VE VİCDANA TAMAMEN AYKIRI Dernek tarafından verilen mesaj şu şekilde: “Kamuoyuna ve ilgili kurumlara; Son günlerde vuku bulan İsrail-Filistin savaşında, insan haklarına ve savaş hukukuna sığmayan devlet şiddetine esefle tanıklık ediyoruz. Sivil insanların, sivil alt yapının, sivil yerleşkelerin, hastanelerin hedef gözetilerek bombalanmasını, uluslararası hukuka ve vicdana tamamen aykırı olduğunu bildiriyoruz. Gelecek nesillere ağır travmalar bırakacak, öfkeyi ve savaşı besleyecek yaklaşımları en ağır şekilde kınıyoruz. Derhal sükunet, ateşkes ve barış sağlanması, orantısız askeri güç kullanımının son bulması adına bütün ulusal ve uluslararası kurumları ve kuruluşları harekete geçmeye çağırıyoruz.” BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İsrail’e net bir cevabı Türkiye verir

Çocuklarda bakıcı seçiminde dikkat edilmesi gerekenler! Haber

Çocuklarda bakıcı seçiminde dikkat edilmesi gerekenler!

Çocuklarda bakıcı, ebeveynlerin iş, kişisel veya diğer sorumlulukları nedeniyle çocuklarının günlük bakımını üstlenen kişidir. Bakıcılar, çocukların ihtiyaçlarını karşılamak, güvenliği sağlamak, eğitim ve oyun aktiviteleri düzenlemek gibi görevleri yerine getirirler. Genellikle ebeveynlerin bulunmadığı zamanlarda çocuklara bakım sağlamak amacıyla işe alınır. Bakıcılar, farklı yaş aralıklarındaki çocuklar için farklı ihtiyaçlara uygun şekilde çalışabilirler. Bebeklerin beslenmesi, alt değiştirilmesi ve uyku düzenleri ile ilgilenmek, okul öncesi çocukların eğitici ve oyun aktivitelerini düzenlemek, okul çağındaki çocukların ödevlerine yardımcı olmak gibi görevler bakıcının sorumlulukları arasında yer alabilir. Bakıcı seçerken çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına ve ebeveynlerin beklentilerine uygun birini seçmek önemlidir. Güvenilirlik, deneyim, iletişim becerileri ve çocuklarla uyumlu ilişki kurma yeteneği bakıcının sahip olması gereken özellikler arasında yer alır. Çocuğun güvenliği ve iyi bakımı en önemli öncelik olduğundan, bakıcı seçimi konusunda dikkatli bir değerlendirme yapmak önemlidir. Ayrıca bakıcı seçimi ve doğru zamanlama konusuna dikkat etmek, çocuğunuzun güvenliği, sağlığı ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir. İşte bu konuda göz önünde bulundurmanız gereken bazı noktalar: BAKICI SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR 1. Referanslar ve Deneyim; Bakıcının daha önce çalıştığı ailelerden alacağınız referansları kontrol etmek ve çocuk bakımı konusundaki deneyimini değerlendirmek önemlidir. 2. Eğitim ve Beceriler; Bakıcının çocuk bakımıyla ilgili eğitimi veya sertifikaları var mı, iletişim becerileri nasıl, çocuklarla nasıl başa çıkabileceği konularını gözden geçirmek faydalı olacaktır. 3. Kişilik ve Değerler;  Bakıcının kişiliği, çocuğunuzla nasıl ilişki kuracağı üzerinde etkili olabilir. Sabırlı, sevecen, anlayışlı bir bakıcı seçmek önemlidir. Aynı zamanda sizin aile değerlerinize uygun bir bakıcı bulmaya çalışmalısınız. 4. Güvenlik ve İlk Yardım Bilgisi; Bakıcının acil durumlar için temel ilk yardım bilgisine sahip olması ve güvenlik konusunda bilinçli olması önemlidir. '' Doğru Zamanlama '' 1. İhtiyaçları Belirleme; Bakıcıya ihtiyacınız olan zamanları ve süreyi belirlemek önemlidir. Tam zamanlı mı, yarı zamanlı mı, sadece hafta sonları mı gibi kararlar almanız gerekebilir. 2. Çocuğun Yaşı; Çocuğunuzun yaşına uygun bakım sağlayacak bir bakıcı seçmelisiniz. Bebekler, okul çağı çocukları veya gençler için farklı ihtiyaçlar olabilir. 3. İş ve Aile Dengelemesi; İş saatlerinizle bakıcının çalışma saatlerini dengelemek önemlidir. Hem sizin iş yükünüzü azaltacak hem de çocuğunuza yeterli zaman ayıracak bir zamanlama oluşturmalısınız. 4. Çocuğun Hazır Olması; Çocuğunuzun bakıcıya hazır olup olmadığını değerlendirmelisiniz. Ani değişiklikler çocuğunuzda stres yaratabilir, bu yüzden geçiş sürecini dikkatlice planlamak önemlidir. 5. Bakıcının Uyum Sağlaması; Bakıcının çocuğunuza ve ev yaşantınıza uyum sağlaması için yeterli süre tanımak önemlidir. Adaptasyon sürecini atlamamak gerekebilir. Uzman Psikolog Tuğçe Yılmaz, '' Doğru bakıcı seçimi ve zamanlaması, çocuğunuzun güvenliği, ihtiyaçları ve gelişimi göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Her ailenin dinamikleri farklı olduğu için en iyi sonucu almak adına dikkatli bir değerlendirme yapmalısınız.'' dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Okullar açılıyor, çocukları hastalıklardan nasıl koruyacağız?

Eğitimde karma(şık) sorunlar: ''Yabancılaşma artacak'' Haber

Eğitimde karma(şık) sorunlar: ''Yabancılaşma artacak''

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in karma eğitime yönelik açıklaması toplumun birçok kesiminde tartışmaya yol açtı. Tekin, ‘Karma eğitime karşı mısınız?’ sorusuna “Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz” yanıtını verirken, bu sözlere muhalefetten de tepki geldi… Karma eğitim tartışmalarına Bakan Tekin’in ‘kız okulları’ açıklaması da eklenince, söz konusu eğitim sistemine geçildiği takdirde öğrencilerin, ebeveynlerin ve eğitimcilerin ruh sağlığının ne derece etkileneceği merak edildi.  Avrupa Birliği Uzmanı ve Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş’ın görüşlerine yer verdik. Karma eğitimin kaldırılmasıyla birlikte var olan sorunların daha da derinleşeceğini vurgulayan Olataş, “Çünkü günümüz koşullarında ülkemizde diğerleri ile aynı ortamda yaşama konusunda çeşitli sorunlar yaşarken, bir de tarafları birbirinden ayıracak olursak birbirine yabancılaşma daha da artacaktır… Bu sebeple ülkemizin bireysel ve toplumsal her türlü gelişimine olumlu katkısı olan karma eğitim sisteminin kıymetini geç olmadan idrak etmek hepimiz için büyük önem taşımaktadır” sözlerine dikkat çekti.  CUMHURİYET’İN İLANI VE KARMA EĞİTİM  Olataş, karma eğitimin tarihsel sürecine yer vererek konuşmasına şöyle başladı: “Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflediği muasır medeniyetler seviyesine ve hatta ötesine geçebilmek için ve toplumun bir yarısını diğer yarısından daha değersiz kılmamak, buna bağlı olarak da topyekûn kalkınmanın sağlanabilmesi amacıyla ülkemizde 1924'te ilkokullarda karma eğitim başlamıştır. 1926-1927 öğretim yılından itibaren ücretsiz hâle getirilen orta öğretimde, kız ve erkek öğrencilerin bir arada öğrenim görmeleri gerçekleştirilmiştir. 1934 yılından itibaren liselerde karma eğitime geçilmiştir. Bütün bu geçişlerdeki en temel hedef kız ve erkek çocuklar arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak, toplumsal işbirliğini güçlendirmek, bireylerin hem bireysel hem de toplumsal gelişimlerini desteklemekti. Özellikle de kadınların yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde erkeklerle aynı koşullarda bir şeyleri başarabileceğini hem ülkemiz insanlarına hem de dünya medeniyetlerine göstermeyi hedeflerken az evvel de bahsettiğim gibi toplumu oluşturanların yarısının diğer yarıdan uzak kalması, ondan bihaber olması ya da onu ötekileştirmesi düşünülemezdi.” NİCE BAŞARILI KADIN…   Bütün bu durumların ülkemizdeki kadınların ve kız çocuklarının hem bedensel hem de ruhsal gelişimlerini oldukça olumlu etkilediğini kaydeden Olataş, “Bu sayede kız çocukları kendilerini değerli hissetmeye başlamışlar, kendilerini gösterme imkânı bulmuşlar, hem kendilerini hem de ülkelerini geliştirecek daha ileriye götürecek pek çok alanda çeşitli çalışmalar yapabilmiştir. Bütün bunları da aynı ortamda bulundukları diğer çalışma ya da sınıf arkadaşları ile birlikte gerçekleştirmişlerdir. Diğer yandan da erkekler de sınıf arkadaşı ve çalışma arkadaşı olan kız öğrencilerden, kadın çalışma arkadaşlarından çok şey öğrenmişlerdir. En önemli kazanım ise kadın-erkek eşitliğinin desteklenmesi, birlikte çalışmanın önemi, başarı için beraber çaba harcamanın önemini anlamaya yönelik olmuştur. Bu sayede genç Cumhuriyetin kısacık ömründe hem ülke çapında hem de dünya çapında tanınan nice başarılı kadın ortaya çıkmıştır” sözlerini dile getirdi.  EŞİT KOŞULLARDA, AYNI ORTAMDA VAR OLABİLMEK “Şu ana kadar olayın psikolojik yönüne değinmediğimizi düşünüyor olabilirsiniz. Ancak doğru değil” diyen Uzman Klinik Psikolog Olataş, “Bir insanın hem bedensel hem de psikolojik olarak tam olabilmesi için gereken bazı aşamalar ya da başka bir deyişle basamaklar vardır. Bu literatürde Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi olarak bilinir. İnsanlar eşit koşullarda, aynı ortamda var olmayı öğrendikçe ilk olarak fiziksel olarak kendilerini yeterli, güvende, ait ve başarılı hissettikten sonra psikolojik olarak iyi olma durumuna geçip sonunda kendini gerçekleştiren birey olabilir. Kendini gerçekleştiren birey aynı zamanda kendini bilen birey demektir. Bu da psikolojik olarak sağlıklı olmayı gerektirir. Şu an üzerinde konuştuğumuz şey ise bütün bu kazanımların elden gitmesi ya da biraz iyimser olacak olursak azalması demektir”  bilgisini paylaştı.  YABANCILAŞMA DAHA DA ARTACAKTIR!  “Var olan psikolojik sorunları daha da tetikler mi?” sorusunu da yanıtlayan Olataş, “Ne yazık ki evet. Çünkü günümüz koşullarında ülkemizde diğerleri ile aynı ortamda yaşama konusunda çeşitli sorunlar yaşarken, bir de tarafları birbirinden ayıracak olursak birbirine yabancılaşma daha da artacaktır. Birbirine yabancılaşan kitleler birbirini daha az tanımaya başlayacakları için hali hazırda var olan ön yargılar, olumsuz düşünceler, olumsuz davranışlar da doğal (!) olarak artar. Bu durumda hem bedensel hem de ruhsal bozukları beraberinde getirir. Toplumu oluşturan temel 2 grup olan kadın ve erkek cinsiyetindeki bireyleri ayırmak bu sefer de cinsiyetler arasındaki ön yargı, olumsuz düşünce ve hareketleri arttırıcı yönde olacaktır. Bunun devamında daha fazla ayırma ve sonrasında da daha olumsuz durumlar şeklinde olumsuz bir kısır döngünün oluşmasını öngörmek çok da zor değil” eleştirisinde bulundu.  KENDİ ÇOCUĞUMUZU EN İYİ ŞEKİLDE YETİŞTİRMEK…  Yetkililere ve ebeveynlere düşen sorumlulukları da hatırlatan Olataş, şunları ekledi: “Hepimize vatandaş olarak düşen temel sorumluluk anayasamızda yer alan kadın-erkek eşitliğini bozabilecek her hangi bir duruma karşı uygun olan tepkiyi uygun mecralarda, yasalar çerçevesinde göstermektir. Yetkilileri bilmem ama ebeveyn olarak sorumluluğumuz kendi çocuğumuzun olabildiği kadarıyla, imkânlar dâhilinde en iyi şekilde yetiştirmektir. Bunun ise ayrıştırarak olmayacağını bilmeliyiz. Hem erkek çocuklarının hem de kız çocuklarının dünya standartlarının üzerinde bireyler olarak yetişebilmesini istiyorsak eğer durup, düşünüp ona göre tavrımızı güncellememiz ve gelişmişliğe uygun olana göre belirlememiz gerekir.”  KIYMETİNİ GEÇ OLMADAN İDRAK ETMELİYİZ  Bir örnek durum ile sözlerini sonlandıran Olataş, “İzmir Kız Lisesi, İzmir’in ve Türkiye’nin köklü okullarından, Atatürk’ün iki kez ziyaret ettiği nadir okullardan biridir. Ayrıca Cumhuriyet dönemi boyunca da nice önemli insanın yetiştiği bir lisedir. Okul, 2000-2001 öğretim yılından itibaren Anadolu Lisesi statüsüne ve karma eğitime geçmiştir. Ben de 2003 liselere giriş sınavı sonrası yaptığım tercihlerde ilk sıraya İzmir Kız Lisesi’ni yazarak o güzel okula yerleştim. O dönem öğretmenlerimle yapmış olduğumuz sohbetlerde karma eğitime geçiş ile ilgili konular konuşulduğu zaman pek çok öğretmenim karma eğitime geçildikten sonra öğrencilerin hem davranışlarında, hem iletişim becerilerinde, hem de akademik gelişimlerinde olumlu ilerlemeler olduğundan bahsetmişlerdi. Benzer konuşmalara zamanın erkek lisesi olan İzmir Atatürk Lisesi’ne kayıt olan kız arkadaşlarımdan da duymak beni o zaman için şaşırtmıştı. Büyüdükçe ve mesleğimin ana konusu insan olduktan sonra o zamanlar şaşkınlıkla dinlediğim şeylerin insanın temel yapısından kaynaklandığını anlamaya başladım. Bu sebeple ülkemizin bireysel ve toplumsal her türlü gelişimine olumlu katkısı olan karma eğitim sisteminin kıymetini geç olmadan idrak etmek hepimiz için büyük önem taşımaktadır” cümlelerine dikkat çekti.

Bostanlıspor'un kadrosuna takviye Haber

Bostanlıspor'un kadrosuna takviye

Futbolda 2023 yılını atılım yılı kabul eden ve kendi futbolcusunu yetiştirmek için çalışmalarını daha modern ve bilimsel hale getirme modelini seçen Bostanlıspor teknik kadrosunu tamamen değiştirdi. Yönetim, Türkiye’de ilk kez amatör bir takıma fizyoterapist ve psikolog göreve getirdi. Bostanlıspor Başkanı Avni Erboy, istikrardan taviz vermediklerini bu nedenle futbolda Mustafa Oral ile 6 yıl birlikte çalıştıklarını ifade ederek, “Ancak çizdiğimiz yoldan teknik olarak sapmalar olması nedeniyle yenilenmeyi gündeme getirerek, daha fazla ısrarın zarar vereceğini düşündük. Bunun içinde yollarımızı dostça ayırdık. Türk Futbolunda önemli bir yeri olan, 1. Ligde silinmeyecek izler bırakan, eski gol kralı ve teknik adam Behiç Basatuğrul’u futbol takımlarımızın başına teknik sorumlu olarak getirdik. Basatuğrul tam yetki ile görevine başladı. Mustafa Seyhan ve Ataberk Çeviksoy gibi genç, istikbal vaad eden antrenörleri de görevlendirdik. Belki de amatör lig takımında Türkiye’de ilk kez olarak fizyoterapist ve psikolog ile anlaşarak, onları da ekibimize dahil ettik. Fizyoterapist Ceren Cannar ve psikolog Seda Soylu Bostanlıspor da görev yapacağı gibi futbol takımımızla da birlikte olacak. Her iki arkadaşımız A Takımının yanı sıra tüm futbol takımları ve kulübümüzün diğer branşlarıyla da zaman zaman birlikte olarak eksik yönleri tamamlayacak" dedi. HABER MERKEZİ

Afet bölgesini anlattı:  Kolera tehdidi, psikolog çağrısı! Haber

Afet bölgesini anlattı: Kolera tehdidi, psikolog çağrısı!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Tarihin en büyük deprem felaketlerinden birini yaşayan Türkiye, Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki depremin neden olduğu yıkımla mücadeleye devam ediyor.  Kahramanmaraş’taki ilk depremin hemen ardından yola çıkan sağlık ekipleri, afet bölgelerinde sağlık hizmeti verebilmek için canla başla çalışmayı sürdürüyor. Felaketin ilk günlerinde görevlendirmeyle İzmir’den Hatay’a giden ardından da Adana’ya geçen Türk Tabipler Birliği (TTB) Üyesi Dr. Zülfikar Cebe, bölgede ishal ve enterit vakalarında artış yaşandığını ve bunların bir süre sonra koleraya dönüşme ihtimali olduğunu vurguladı. Merkezden uzak bölgelerde ciddi hekim ihtiyacı olduğunu ifade eden Cebe, depremden etkilenen kişilerin ruhsal sağlığının da korunması gerektiğini söyleyerek “İntihara meyilden tutun da aklınıza gelebilecek birçok ağır ruhsal problemler yaşanıyor. Bu yüzden psikolog ve psikiyatristler sahada görevlendirilmeli” uyarısında bulundu. İZMİRLİ HEKİM AFET BÖLGESİNDE TTB Merkez Konseyi eski Üyesi olan ve yıllarca başka illerde tabip odası başkanı olarak görev yapan Cebe, “İlk günden hem TTB hem Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) listelerinden gönüllü yazdırmıştık kendimizi. Sağlık kurumlarında da görevlerimiz bulunduğu için Sağlık Bakanlığı ve İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nün organizasyonu ile bölgeye geldik. İlk günlerde Hatay’daydım, şimdi Adana Devlet Hastanesi’nin Acil Servis’ini destekliyoruz” dedi. BÜTÜN HASTANELER DOLU Adana’daki hastanelerin tümünde diğer illerden gelen yaralıların tedavi edildiğini belirten Cebe, “Çok yoğun geçiyor. Dinlenme saatlerimizde de çevre illere gitmeye çalışıyoruz. Hatay’da TTB’nin bir sağlık çadırı kuruldu. Dün orada hem ilaç tasnifi yaptık hem de gelen hastalara baktık. Adana, sağlık alanında lojistik üs diyebilirim. Buraya genellikle Hatay ve Osmaniye’den yaralı transferi yapılıyor. Adana da depremi yaşadı ama diğer iller gibi değil. Ama Hatay’da hala gidilmemiş enkazlar var. Bu depremde her yerde 48 saatlik bir gecikme ile müdahale başladı. TTB, Adıyaman, Hatay ve Kahramanmaraş’ta sağlık çadırı kurdu. Adana’da bütün hastaneler dolu. Hatay’ın durumu kötü. Ayakta kalan binalarda ağır hasar var. Gıda, giyim, temiz içme suyu konusunda şu an bir problem yok diyebilirim. Ama bu işin daha çok barınma, ısınma, beslenme ve sağlık hizmeti ile ilgili alanlara taşınması gerekiyor. Kentin neredeyse tamamı hasarlı” diye konuştu. KOLERA RİSKİ VAR Hijyen sorunu nedeniyle salgın hastalıkların büyük bir risk olduğuna dikkat çeken Cebe, ishal ve enterit vakalarında artışa değindi ve bunların bir süre sonra koleraya dönüşme ihtimaline vurgu yaptı. Cebe, “TBB ve tabip odaları olarak, en çok önemsediğimiz konu salgın hastalıklar. Kolera mesela. Acilde bakıyoruz, ishal ve enterit vakaları artmaya başladı. Bunların bir süre sonra kolera vakalarına dönüşme ihtimali var. Hijyen koşullarının yetersizliği, enfeksiyon hastalıklarını arttırıyor. Aynı zamanda enkazda hala insanlar var. Bunlar başlı başına ayrı bir problem. Çevrede enfeksiyon kaynağı olabilecek birçok mesele var. dolayısıyla enfeksiyon ve salgın hastalıklar en büyük risklerden biri. Maalesef enkaz altındaki cesetlerin de hastalık yayma riski var. Tam sayı bilinmemekle birlikte, kabaca yıkılan bina ölçeğinde bakıldığında hala çok ciddi anlamda enkaz altında insan olduğunu söyleyebiliriz. Umut ediyoruz ki canlı olsun ama biz çok iyi biliyoruz ki artık zor. Günler sonra enkaz altından çıkarılanların sağlığına kavuşması da kolay olmuyor. Crush sendromu dediğimiz, büyük tramvaya ya da hipotermiye bağlı gelişen başka sağlık sorunlarını düzeltmek her zaman mümkün olmuyor. Enkaz altında geçen süre uzadıkça yaşam şansı düşüyor” ifadelerini kullandı. PSİKOLOJİK DESTEK ŞART Depremden etkilenen kişilerin ruhsal sağlığının da korunması gerektiğini dile getiren Cebe, “Enfeksiyon ve salgın hastalıklarla ilgili acilen tedbirler almak gerekiyor. Bunun için özellikle salgın bölgelerine hekim görevlendirmeleri devam etmeli. Sahra hastaneleri, çadır poliklinikler, ilaç destekleri devam etmeli. Hijyen malzemelerinin temini de çok önemli. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması çok hayati. Çok sayıda travmatik hasta var. Çadır kentlerin yanına mutlaka seyyar hastanelerin ve polikliniklerin kurulumu önemli. Bölgede en büyük sorun koordinasyon problemi. Sahadan veri alıp ona göre planlama yapmak yerine daha merkezi bir bakış açısı ile yapıldığında yetişmiş insan gücü olan hekimin çok iyi değerlendirilemediğini görüyoruz. Uç yerlere ihtiyaç çok fazla var. Örneğin Samandağ’da ciddi bir hekim ihtiyacı var. Aile Sağlığı Merkezleri ciddi zarar görmüş, oradaki hekimler de travmatik. Yakınları hayatını kaybetmiş, yaralı olanlar var. O bölgelerdeki hekimleri de dinlendirmek ve oradan uzaklaştırmak gerekiyor. Bu iş bir haftalık değil. Mutlaka hekim desteği sağlanmalı. Sadece birinci basamak değil cerrahi branşlar için de. Psikolojik destek birimleri de mutlaka sahada olmalı ve bu destek sunulmalı insanlara. Çünkü tramvaya bağlı ciddi psikolojik bozukluklar gelişiyor. İntihara meyilden tutun da aklınıza gelebilecek birçok ağır ruhsal problemler yaşanıyor. Bu yüzden psikolog ve psikiyatristler sahada görevlendirilmeli” açıklamasını yaptı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.