[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#ruhsat

ruhsat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, ruhsat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

LÖSANTE’ye neden ruhsat verilmiyor? Haber

LÖSANTE’ye neden ruhsat verilmiyor?

BURCU YANAR/ÖZEL HABER 1-7 Nisan Kanser Haftası içerisinde bulunduğumuz şu günlerde Türkiye’de çocuk ve yetişkinlere ücretsiz kanser tedavisi sunan bir hastanenin varlığını hatırlatmak istiyorum. Bu hastane Ankara’da Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) bünyesinde kurulan LÖSANTE isimli çocuk ve yetişkin hastanesi. 400 yatak kapasiteli bu hastanenin ise tek eksiği hastaları. TAMAMEN ÜCRETSİZ 6 yıldır İzmir LÖSEV’de Halkla İlişkiler Yönetmeni olarak görev yapan Burak Korkmaz, sadece 75 yatağına ruhsat izni verilen hastanenin hasta eksiği ve neden ruhsat verilmediği konularında şunları söyledi: “Sağlık Bakanlığının Özel Hastane Yönetmeliği’nde ‘En küçük hastane 100 yatak olur hükmü ile özel hastanelerin gözlem yatakları hariç en az yüz hasta yataklı açılmasına izin verilir’ ek maddesi getirilmesine rağmen LÖSANTE 75 yatak ile sınırlandırıldı. Bizler hastanemize ruhsat istiyoruz. Tam 400 yatak kapasiteli bir hastaneye sahibiz ama bu hastane geri kalan 325 yatağa ruhsat verilmediği için şu anda maalesef sadece 75 yatağı ile hizmet verebiliyor.” Hastaneye neden ruhsat verilmediği konusunda kendilerine de gerekli bilgilerin verilmediğini söyleyen Korkmaz, “Biz istiyoruz ki madem hastanemiz 400 yataklı bir kapasiteye sahip, ihtiyacı olan 400. çocuğu da burada tedavi edebilelim. Hastanemizin sadece yatak kapasitesi yok. Hastanenin çok fazla ekstrası var. Bu hastane şu an Avrupa’nın ve Türkiye’nin en büyük ve en donanımlı onkoloji hastanesi konumunda hizmet vermeye çalışıyor. Özellikle son dönemde insanların ilaçlara ve tedaviye ödediği paralar ortadayken hastanemizin tamamıyla ücretsiz kanser tedavisi verebilmek gibi bir özelliği var ve bunu sadece çocuklara değil yaşlı ve yetişkin dahil tüm kanser hastalarına veriyoruz” ifadelerine yer verdi. SAÇ DÖKMEYEN CİHAZLAR VAR! LÖSEV’in Birleşmiş Milletler (BM) tarafından danışmanlık statüsüne yükseltilmiş bir kurum olduğunu da vurgulayan Korkmaz, bu hizmeti vatandaşlara sunarken son teknoloji cihazları kullandıklarının da altını çizdi. Korkmaz, “Hastanemizde şu anda Türkiye’de çok sayılı yerlerde bulunabilecek bir cihaz var. Bu cihaz kemoterapi sürecinde sadece kanserli hücreye etki ettiği için vücudun geri kalanına zarar vermeyen, yan etki doğurmayan, saçları dökmeyen özel bir cihaz. Fakat bunları da aynı ruhsat problemi yüzünden kullanamıyoruz. Bizim amacımız en kısa sürede bu sorunun çözülmesi ve daha fazla kanser hastasına ulaşabilmemiz” dedi. “Aslında bizim için kanserin özel bir tarihi ve haftası yok” diyen Korkmaz, “2-5 yaş arası diye tabir ettiğimiz gelişim çağı çocukluk kanseri lösemidir ve gerçekten çok geniş bir kitleyi etkiliyor. Lösemili çocuklar bizim için yıl boyu hatırlanması ve üzerinde çalışılması gereken çocuklardır çünkü kanserin bir zamanı yok. Her an herkesin başına gelebilecek bir hastalık. Özellikle lösemi son yıllarda ciddi anlamda artış gösteren bir hastalık haline geldi” ifadelerine yer verdi. SAHTEKARLARA DİKKAT! Korkmaz, “Son dönemlerde sokakta sıkça karşımıza çıkan dolandırıcılar konusunda da uyarılarda bulunmak istiyorum” diye belirterek “LÖSEV’in adını kullanan bir çok insan var. Ücretsiz broşürlerimizi kullanarak veya kendi ürettikleri ürünleri bir LÖSEV ürünüymüş gibi insanlara satmaya çalışıyorlar. Sokakta gördüğünüz ve LÖSEV adına size bir şey satmaya çalışan insanların tamamı sahtekardır. LÖSEV asla sokakta kapı kapı gezerek karşınıza çıkıp bir şey satmaz. Bununla beraber ikinci uyarıda bulunmak istediğim konu; saç bağışı. LÖSEV olarak tedavileri devam eden çocuklarımızın enfeksiyona çok açık olmalarından dolayı saç bağışı kabul etmiyoruz çünkü saç vücuttan ayrıldığı andan itibaren kirlenmeye başlayan bir mekanizma. Bunu alıp çocuklarımıza peruk yapıp takamayız. Aynı zamanda çocuklarımızın saçları olsa da olmasa da güzel olduklarına, saçın hiçbir önemi olmadığına inandırmaya çalışıyoruz. Hiçbir çocuk saçı olmadığı için kendisini eksik veya çirkin gibi tuhaf tanımlamalarla tanımlamamalı ve hissetmemeli” diye konuştu.

“Belediye giderlerinin suçlusu da, borçlusu da biz olduk” Haber

“Belediye giderlerinin suçlusu da, borçlusu da biz olduk”

SULTAN GÜMÜŞ KAYA /  ÖZEL HABER 14 Haziran’da İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde alınan kararla, çalışma izin belgesi (ruhsat) ve güzergâh izin belgesi ücretlerine yüzde 10 bine yaklaşan oranlarda zam yapıldı. Taksiden servise, minibüsten bisiklete kadar tüm ticari araç gruplarını etkileyen bu karar, birçok kesimin tepkisine neden oldu.  Görüşlerine yer verdiğimiz İzmir Minibüsçüler Odası Başkanı Mehmet Kayışdikici, “Böyle bir zammın olacağını asla tahmin etmezdik. Belediye giderlerinin suçlusu da, borçlusu da biz olduk. Biz belediyeye birçok öneri ile gidiyoruz ama hiçbir şey çözülmüyor. Büyükşehirlerde siyaseti toplu ulaşım üzerine yapıyorlar. Bu zamları bize reva görenlere Allah akıl sağlığı versin!” dedi.  YILIN İKİNCİ DÖNEMİNDE REKOR ZAM!  İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 14 Haziran 2023 tarihli meclis kararı kapsamında, ticari araç gruplarında tahsil edilecek belge ücretlerine göre; Lüks taksi çalışma izin belgesi (2 yıllık) 2023 yılının ilk döneminde 30 lira iken, aynı yılın ikinci döneminde 5 bin liraya, minibüs çalışma izin belgesi (2 yıllık) 2023 yılının ilk döneminde 30 lira iken, aynı yılın ikinci döneminde bin liraya, taksi çalışma izin belgesi (2 yıllık) ise 2023 yılının ilk döneminde 30 lira iken, aynı yılın ikinci döneminde bin liraya yükseldi.  SUÇLUSU DA BORÇLUSU DA BİZ OLDUK Alınan karara itiraz eden Başkan Kayışdikici, şunları kaydetti: “Zamlar bizi etkilemez olur mu? Çok yüksek miktarda bir zamdı. Akıl kârı değil. Böyle bir zammın olacağını asla tahmin etmezdik. Başkanımız Tunç Soyer, bisikletine benzin taktırdı sanırım. Demek ki belediyenin kasası boş ve esnafın cebinden alarak doldurmaya çalışıyor. Siyasi amaç uğruna belediyede çalışan sendikalı çalışanlara yüksek oranda zamlar yapılınca bizim de payımıza onların boşalttığı kasayı doldurmak kaldı. Bayramda belediye otobüsleri bedavaya çalışıyor. Biz de araçların yüzde 70’ini kapattık. Belediye giderlerinin suçlusu da, borçlusu da biz olduk.”  CEZASINI MÜŞTERİYE KESMEYECEĞİZ  “Bize yapılan zamların vatandaşa bir yansıması olmayacak” diyen Kayışdikici, “Gidip cezasını müşteriye kesmeyeceğiz elbette. Belediye otobüsleri zam yapmadığı sürece biz minibüslere zam yapamıyoruz. Minibüslerde çalışan şoför arkadaşlar ondalık üzerine çalışıyor. Sabahtan akşama kadar 2 bin liralık iş yaptığı zaman 400 lira yevmiye alması lazım. Şöyle örnek vereyim, minibüste çalışan bir şoför arkadaşımız, ESHOT’ta çalışan bir şoförün çalıştığı saatler kadar çalışırsa alacağı maaş 6 bin lira. O kadar ki kötü. Biz belediyeye birçok öneri ile gidiyoruz ama hiçbir şey çözülmüyor” serzenişinde bulundu.   CEREMESİNİ BİZ ÇEKİYORUZ Başkan Kayışdikici, sözlerine şöyle devam etti: “İzmir Büyükşehir Belediyesi birçok yere daha doğrusu muhtarların talep ettiği her yere belediye otobüsleri yönlendirmiş. Belediye otobüsleri şu anda inanılmaz derecede zararda. Sadece Başkan Soyer’in geldiği son 4 yıllık dönemde bu sabah ve akşam saatlerinin belirli aralıklarında yapılan yüzde 50 indirim uçuk paralara denk geliyor. Büyükşehirlerde siyaseti toplu ulaşım üzerine yapıyorlar. Tüm bu indirimlerin ceremesini de biz çekiyoruz.”   ZAMLARI BİZE REVA GÖRENLERE…  İzmir’de 10 bine yakın ticari araç olduğunu aktaran Başkan Kayışdikici, “M, D, S Plaka, ilçelere çalışan beyaz arabalar, kooperatif araçları… Belediye bunların tamamından bahsini ettiğiniz zamlı ücretleri alıyor… Zaten İzmir’de M Plaka minibüsleri ya da kooperatif araçlarında esnafın hayatını sürdürebilme şansı çok zorlaştı. Esnaf eskiyen aracını değiştiremeyecek bir konumda… Belediyenin yapmış olduğu ulaşım politikası o kadar komik ki. Bugün Gültepe’den Şirinyer’e, Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi’ne, Tınaztepe, Bozyaka Hastanelerine giden bir araç yok. Vatandaş oraya giderse iki tane araç değiştirmek zorunda kalıyor. O mesafede yapılan aktarma ücretlerini siz düşünün! Ama biz o gidilen yoldaki kilometre bazını indi bindi fiyatına 10 liraya götürüyoruz. Belediye ile giderse 12 buçuk lira… Bu zamları bize reva görenlere Allah akıl sağlığı versin!” dedi.

Depremde yıkılan binalara ruhsat veren başkanlara kötü haber Haber

Depremde yıkılan binalara ruhsat veren başkanlara kötü haber

Yüksek Mahkeme, deprem neticesinde yıkılan binanın yapı ruhsatını onaylayan Belediye Başkanı olan sanığın eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna hükmetti. Depremde yıkılan binaların inşaatında ihmali bulunanlara yönelik operasyonlar hız kesmeden sürüyor. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2011 Van depreminde yıkılan binaya yapı ruhsatı veren ilçe belediye başkanını suçlu buldu. İki kişiye mezar olan binanın inşaatında kusuru bulunanlar Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıktı. Mahkeme, bazı sanıkların cezasının zamanaşımı sebebiyle düşürülmesine hükmetti. 'Görevi kötüye kullanmak' ile suçlanan belediye başkanı için verilen düşme kararı cumhuriyet savcısı tarafından Yargıtay'a taşındı. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. KARARIN İÇERİĞİ Kararda şöyle denildi: "Söz konusu apartmanının yıkılması sonucu 2 kişi hayatını kaybetmiştir. Yapılan otopsi işlemleri sonucu ölenlerin göçüğe (depreme) bağlı olarak hayatlarını kaybettiklerinin tespit edildiği ortadadır. Ağır Ceza Mahkemesi, bina sahibi ve müteahhidi olan sanıkla, inşaatın teknik uygulama sorumluluğunu üstlenen inşaat mühendisinin (fenni mesul) sanık ve yapının inşaat ustasının sanık hakkında ayrı ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarını vermiştir. Dosya çerçevesinden, binanın yapım yılı tam olarak bilinmemekte olup, 22.12.2000 tarih ve 2000/56 numaralı yapı ruhsatının verildiği ancak yapı kullanma izin belgesinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Apartmanın yapım yılına göre, 1997 yılından sonra inşa edildiğinden 1997-Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik çerçevesine girdiği, apartmana ait mimari, statik ve elektrik tesisat projelerinin tam olarak mevcut olmadığı, ancak zemin etüt raporunun bulunduğu ortadadır. 1997 yılında yayımlanan Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelikte belirtilen minimum beton sınıfı olan C16'dan daha düşük olduğu, birinci ve ikinci derece deprem bölgelerindeki binalarda C20 veya daha yüksek dayanımlı beton kullanılmasının zorunlu olduğu ibaresinin bulunduğu ortadadır. İçişleri Bakanlığı da sanık belediye başkanı hakkında soruşturma izni vermiştir. En son ruhsatı onaylayan ve mühürleyen kişinin ise Belediye Başkanı olduğunun anlaşıldığı, ilgili imar mevzuatı gereği yapı ruhsatı ekinde bulunması gereken belgelerin olup olmadığını kontrol etmeden önüne gelen evrakı imzalayarak onaylayan sanığın, görevinin gereklerini yapmakta ihmal göstermesi nedeni ile bu sanığın eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve anılan suçun zamanaşımına uğradığı görülmektedir. Yapılan yargılama sonunda, sanık belediye başkanı hakkında açılan davanın, suç tarihinden karar tarihine kadar süre içinde zamanaşımının dolduğu gerekçeleri gösterilerek mahkemece düşmesine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, sanık müdafinin sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğine, mahalli cumhuriyet savcısının ise sanık hakkında taksirle öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün onanmasına oy birliği ile karar verilmiştir." İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.