[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#sağlıklı beslenme

sağlıklı beslenme haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, sağlıklı beslenme haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Beslenmenize Dikkat: Sağlıklı Olduğunu Düşündüğünüz Besinlerin Vücudunuza Ciddi Zararları Olabilir! Haber

Beslenmenize Dikkat: Sağlıklı Olduğunu Düşündüğünüz Besinlerin Vücudunuza Ciddi Zararları Olabilir!

Yapılan araştırmalar, yıllardır sağlıklı olduğunu düşündüğümüz ancak işin aslında vücudumuza ciddi zararlara sebep olan bazı besinleri ortaya koydu. Sağlıklı beslenmek isteyen kişiler, bu besinlerin doğru tüketiminin nasıl olacağını araştırıyor. Doğru ve Sağlıklı Bir Beslenme Nasıl Olur? “Sağlıklı beslenmenin” herkes tarafından başarılabilen bir durum olmamasının yanında, doğru bilinen yanlışlar da kişileri daha hatalı beslenmelere sürükleyebiliyor. Yanlış bir beslenme de iyi işleyemeyen bir vücudu, bu durum da giderek bozulan sağlığın doğmasına sebep oluyor. Ancak yapılan araştırmalara bakıldığında aslında sağlıklı beslenmek düşünüldüğü kadar zor ve katı değil. Uzmanlar, beslenmede en önemli durumun “denge” olduğuna dikkat çekiyor. Yasakların olmadığı, sadece hangi besine hayatınızda nasıl bir porsiyonda yer verdiğinizin önemini belirten uzmanlar, abur cubur gibi “sağlıksız” olarak yaftalanan besinlerin de günlük beslenmemizde yer alabileceğini ancak buradaki önemli kısmın tükettiğimiz miktar olduğunu belirtiyor. Beslenmede Doğru Bilinen Yanlışlar, Yanlış Bilinen Doğrular… Abur-cubur gibi ya da şeker gibi besinlerin daha az, sebze-meyve gibi besinlerin ise daha çok miktarda yer aldığı bir beslenmenin dengeli ve doğru, sağlıklı beslenme olduğunu belirten uzmanlar, herkes tarafından bilinen bazı diyet yöntemlerinin aslında ne kadar yanlış olduğunu belirterek sağlıklı beslenme ile gerçekçiliği bir araya getiriyor. Daha öncesinde farklı şekillerde karşımıza çıkmış beslenme hakkında bazı kalıplaşmış düşüncelerin yanlışlığına vurgu yapan uzmanlar, yumurtayı çok tüketmenin kolesterole neden olacağı düşüncesinin yanlış olduğunun altını çizdi. Bunun yanında, genel kullanılan bazı besinlerin yerine daha başka alternatifler öneren uzmanlar, her önerinin doğru olmadığını vurguladı. Örneğin dünyaca ünlü uzmanlar, sofra şekeri ve doğal şekerin arasında bir farkın olmadığını, ister deniz ister sofra olsun tuzun tuz olduğunu, akşam 18:00’den sonra yemememin herkes için geçerli olmadığını, kahvaltıyı kahveyle yapmamak gerektiğini belirttiler.

Kalp sağlığı için 5 öneri Haber

Kalp sağlığı için 5 öneri

Kardiyoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Alirıza Erbay, 29 Eylül Dünya Kalp Günü dolayısıyla kalp sağlığının nasıl korunabileceği konusunda açıklamalarda bulundu. Kalbin insan sağlığı için hayati öneme sahip olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Erbay, “Kalbimiz, hayatımızın en önemli organlarından biridir ve ona gereken önemi vermek, uzun ve sağlıklı bir yaşamın anahtarıdır. Bu özel günde, kalp sağlığınızı geliştirmeniz ve korumanız için 5 önemli öneriyi paylaşacağım. Bunlar; sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigara-alkolü bırakmak, stres yönetimi ve doktor kontrolleri” diye konuştu. “Kalp sağlığını korumak 5 adımda mümkün” Uzm. Dr. Erbay, kalp sağlığımızı korumak adına yapabileceklerimizi ve dikkat edilmesi gereken unsurları şöyle sıraladı: “Sağlıklı Beslenme: Kalp sağlığınızı korumanın ilk adımı, sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmektir. Düşük yağlı, düşük tuzlu ve lif açısından zengin yiyecekleri tercih edin. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar içeren bir diyet kalbinizi korur. Düzenli egzersiz: Düzenli egzersiz yapmak, kalp sağlığını geliştirmenin önemli bir yoludur. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde yoğunlukta egzersiz yapmayı hedefleyin. Yürüyüş, bisiklet sürme veya yüzme gibi aktiviteler, kalp sağlığınızı destekler. Sigara ve alkolü bırakın: Sigara içmek ve aşırı alkol tüketmek, kalp sağlığını tehdit eden faktörlerdir. Bu alışkanlıklardan uzak durarak kalp sağlığınızı koruyabilirsiniz. Stres yönetimi: Stres, kalp sağlığını olumsuz etkileyebilir. Stres yönetimi teknikleri öğrenmek ve uygulamak, kalp sağlığınızı destekleyebilir. Meditasyon, yoga ve derin nefes alma egzersizleri bu konuda yardımcı olabilir. Doktor kontrolleri: Düzenli doktor kontrolleri, kalp sağlığınızı izlemek ve erken teşhislerle sorunları önlemek için önemlidir. Doktorunuzun tavsiyelerine uyun ve düzenli sağlık kontrollerini aksatmayın.” Dünya Kalp Günü’nün önemine de dikkat çeken Erbay, “Dünya Kalp Günü, kalp sağlığının önemine vurgu yapmak için güzel bir fırsattır. Bu önerilere uyarak kalbinizi koruyabilir ve uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilirsiniz. Unutmayın ki kalp sağlığı her yaşta önemlidir, bu yüzden bu önerilere her zaman dikkat etmek gereklidir. Kalp Günü'nü kutlayarak, sağlıklı bir geleceğe adım atmış olacaksınız” şeklinde konuştu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kalbinizi seviyorsanız tuza dikkat!

Kalbinizi seviyorsanız tuza dikkat! Haber

Kalbinizi seviyorsanız tuza dikkat!

Dünyada ve ülkemizde kalp ve damar hastalıklarının ölüm nedenleri arasında ilk sırada bulunduğunun özellikle altını çizen Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Aydın Yıldırım, “Sigara önlenebilir risk faktörleri içinde dünyada ve özellikle ülkemizde ilk sıradadır. Tütünün içeriğindeki kimyasallar kalbe ve kan damarlarına zarar verebilir. Sigara dumanı kandaki oksijen düzeyini azaltır, bu da kan basıncının yükselmesi ve kalp atım sayısını artırır” dedi. KADINLARIN KALP HASTALIKLARI RİSKİ ERKEKLERE GÖRE DAHA DÜŞÜK Kalbiniz için yapabileceğiniz en doğru şeylerden birinin sigarayı bırakmak ve sigara içilen ortamda bulunmamak olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aydın Yıldırım, “Bunu yaparsanız eğer kalp hastalığı riski hemen azalmaya başlar, bıraktıktan bir yıl sonra ise bu risk sigara içen bir kişiye göre yaklaşık olarak yarısına düşer. Kadınlarda kalp hastalıkları riski erkeklere göre daha düşüktür. Ancak sigara içme oranı erkeklerin içme oranına yaklaşmaktadır” diye ifade etti. DÜZENLİ FİZİKSEL AKTİVİTELER KALP HASTALIĞI RİSKİNİ AZALTIYOR Düzenli ve günlük fiziksel aktivitelerin kalp hastalığı riskini azalttığını ifade eden Prof. Dr. Aydın Yıldırım şöyle devam etti: “Günde en az 30 dakika fiziki aktivite hedeflenmelidir. Yürümek en kolay uygulanabilir aktivite seçeneği olup 15 dakikası hızlı tempoda yapılmalı. Fiziksel aktivite, gerek yağ yakılmasını gerekse de kondisyonunuzun artmasını sağlayacaktır. Egzersizler özellikle kilo kontrolü için gereklidir. Ayrıca yüksek tansiyon ve diyabet ihtimalini azaltır. Haftada 150 dakika tempolu yürüyüş veya 75 dakika koşu yapılmalı. Kaslarımızda yaşla birlikte kütle kaybı olmaktadır. Kas antrenmanlarıyla kas kütlesini arttırılması vücutta yağ yakılmasını arttırıp, mevcut kilomuzun korunmasına yardımcıdır. Egzersizin yoğunluğu ve süresi kademeli olarak arttırılarak daha fazla fayda sağlanabilir. Düzenli egzersizin bir diğer faydası da stres ve kaygıyı azaltmasıdır. Sürekli yapılan egzersiz kalp sağlığı için faydalıdır. Bu nedenle fırsat bulgunuz her ortamda yürümeye çalışmalısınız.” DENGELİ BESLENMEK ÖNEMLİ Prof. Dr. Aydın Yıldırım, kalp sağlığı için dengeli beslenmede önceliğimiz olan gıdaları ise şu şekilde sıraladı: “Yağsız et ve balık, fasulye veya diğer baklagiller, sebzeler ve şeker içeriği fazla olmayan meyveler, az yağlı süt ürünleri, tam tahıllar, zeytinyağı ve avokado gibi sağlıklı yağlar.” "DÜNYADA EN ÇOK TUZ TÜKETEN ÜLKELERDEN BİRİYİZ" Tansiyonu azaltmak amacıyla uygulanan diyetin DASH diyeti olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın Yıldırım, “DASH diyetinde temel prensip tuz tüketimini ve sodyum alımını düşürmek, basit şeker ve basit karbonhidratları sınırlamak ve bunların yerine lif oranı yüksek, magnezyum, potasyum ve kalsiyum bakımından zengin bir beslenme türüne geçmektir. Kalp damar sağlığı için doğru beslenme modelinde sağlıklı yağlar, sebze, meyve, tam tahıllar, kaliteli protein tüketmek gerekir. DASH diyeti buna göre oluşturulmuş, antioksidan besin öğeleri bakımından zengin bir diyet planıdır. Ne yazık ki dünyada en çok tuz tüketen ülkelerden biriyiz. Fazla tuz tüketimi yüksek tansiyon ve kalp yetersizliği ihtimalini artırır. Bu nedenle günlük gıdalarda yeterli tuz alındığından sofrada ayrıca tuz kullanılmamalıdır” dedi. BU GIDALARDAN UZAK DURUN Prof. Dr. Arif Yıldırım, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için uzak durulması gerekenleri şu şekilde sıraladı: “Rafine edilmiş karbonhidratlar, şeker veya şekerli içecekler, alkol, işlenmiş gıdalar, tam yağlı süt ürünleri, kızarmış fast food yiyeceklerde, cipslerde ve unlu mamullerde bulunan trans yağlar” diye konuştu. AŞIRI KİLO KALP SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLİYOR Aşırı kilolu olmanın kalp hastalığının yanı sıra ayrıca yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, Tip 2 Diyabet ve felç riskini artıracağını belirten Prof. Dr. Arif Yıldırım, “Bel çevresi erkekler için 101 santimetre, kadınlar için ise 88 santimetre üzerinde ise risk teşkil etmektedir. Vücut ağırlığımızı 3-4 kilogram azaltmak dahi kanda şeker ve karbonhidrat kaynaklı trigliserid düzeyini anlamlı şekilde düşürmekte, kan şekeri ve diyabet için faydalı olmaktadır. Ancak kilonun azaltılması ilk hedef olmakla birlikte olduğumuz kiloyu korumak daha önemlidir. Egzersiz ile desteklenen sağlıklı bir beslenme planı kilonun korunmasındaki ideal tutumdur” dedi. STRESTEN UZAK YAŞANMALI Yeterli ve kaliteli bir uykunun da kalp ve damar hastalıkları açısından önemine değinen Prof. Dr. Arif Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı: “Uykusuzluk şikâyetiniz varsa düzenli egzersiz en iyi çözümdür. Yetersiz uyku yüksek tansiyon, obezite diyabet riskinizi artırmaktadır. Günlük uykumuz en az 7 saat olmalıdır. Sabahları yorgun kalkıyor ve gün içinde uyukluyorsanız uyku apnesi olma ihtimali yüksektir. Obezite genellikle uyku apnesine eşlik eder. Uyku apnesi, insanların uyku sırasında birçok kez nefes almayı kısa süreliğine durdurmasına neden olur. Bu, iyi dinlenme yeteneğinizi engeller ve kalp hastalığı riskinizi artırabilir. Kilonuzun azaltılması, düzenli egzersiz ve solunum yollarındaki sorunların düzeltilmesine rağmen uyku apnesi devam ediyorsa uyku testi ile apnesinin değerlendirilmesi, gerekli görülmesi halinde cihaz desteği almalısınız. Stresli, kaygısı yüksek ve izole yaşayan bireylerde kalp hastalığına yakalanma riski daha yüksektir. Egzersizi bir yaşam kültürü haline getirmek, günlük hayatında azda olsa sosyal sorumluluk projelerine katılmak stresi azaltmanın etkin bir yoludur. Özellikle kalp krizi geçiren hastaların sosyal izolasyon yerine hekimlerin önerileriyle eski faaliyetlerine devam etmeleri ve rehabilitasyon programlarına katılmaları kendilerine güvenlerinin yerine gelmesi ve streslerinin azalmasına yardımcı olacaktır” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Sıcak hava alarm veriyor: “Halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi…” Haber

Sıcak hava alarm veriyor: “Halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi…”

GURBET YAVUKLU Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan, İLKSES TV ekranlarında yayınlanan Sultan Gümüş Kaya ile Birinci Sayfa programına konuk oldu.  Sıcak havalarda yeterli ve sağlıklı beslenmenin önemine dikkat çeken Zünbülcan, tansiyon dengesizlikleri, halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi ve baş ağrısı gibi sağlık sorunları yaşamamak adına önemli mesajlar verdi. YOĞURT, AYRAN VE CACIK…  “Sıcak havalarda vücudumuzun en önemli ihtiyacı sudur” diyen Zünbülcan, sözlerine şöyle devam etti: “Yazın, diğer aylara göre vücudun su kaybı çok daha fazladır. Bu kaybı yerine koymamak yani az su içmek elektrolit kaybına neden olur, tansiyon dengesizlikleri, halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi ve baş ağrısı gibi sağlık sorunları görülmeye başlar. Sıcak havalarda aşırı şekerli ve yağlı yiyecekler tüketmemek, daha çok meyve, sebze ve tam tahıllı yiyeceklere yönelmek sağlıklı beslenmenin gereklerindedir. Vücudun terlemeden dolayı eksilen elektrolit seviyesi yoğurt, ayran ve cacık gibi yiyeceklerle takviye edilebilir. Bu seçimler aynı zamanda protein ihtiyacınızı da karşılayacaktır. YAZ AKŞAMLARINDA DOĞRU BESLENME Kızartma, sakatat ve benzeri yiyecekler yerine haşlanmış ya da buharda pişirilmiş etleri tercih etmenin yaz ayları için doğru bir seçim olduğunu kaydeden Zünbülcan, “Sıcak havalarda tavuk, balık ya da kırmızı et tüketiminde ızgara ve buğulama yöntemleri de uygundur. Sıcak havada diyet yapmak da sağlık açısından dikkat edilmesi gereken konulardan biridir. Yaz diyeti listelerinin mutlaka sebze, meyve ve tahıl ağırlıklı olması önemlidir. Sıcak havada kan şekeri düzeyinin hızlı bir şekilde düşme veya yükselme olasılığı vardır. Bu nedenle ağır tatlılar yerine sütlü tatlılar ya da dondurma tercih edilmelidir. Yaz akşamlarında, yılın her ayında olduğu gibi çok geç saatlerde yemek yememek, akşam yemeklerinde hafif gıdaları tercih etmek sıcak bir gecenin daha rahat geçirilmesini sağlar” bilgisini paylaştı.

Obezite ameliyatı sonrası doğru beslenme yolları Haber

Obezite ameliyatı sonrası doğru beslenme yolları

Obezite tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla artarken, kişinin sağlığı tehdit eder boyuta ulaştığında ve normal yollarla kilo veremediğinde obezite ameliyatı, daha çok tercih edilen bir seçenek haline geldi. Ancak kişi, ameliyatın ardından doğru beslenmezse kilo artışı ve midenin eski büyüklüğe ulaşması mümkün. Beslenme ve Diyet Uzmanı Mısra Aydın, obezite ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gereken kuralları anlatarak önerilerde bulundu. Diyetisyen Mısra Aydın, obezite cerrahisi sonrasında beslenme programına uymaları gerektiğinin altını çizerek “Obezite cerrahisi kilo verme ve sağlık durumunu iyileştirmede çok önemli bir araç ama sihirli değnek değildir. Ameliyat sonrası doğru beslenme yapılması şart” dedi. Ameliyat ile hızlı kilo vermenin sağlandığını ancak bazı obezite hastalarında, ameliyat sonrası eski beslenme alışkanlıklarına devam edebileceği gibi bir algının oluştuğunu söyleyen Aydın, “Ameliyat sonrası geri kilo alma durumunu az da olsa görüyoruz. Bunun nedeni ise ameliyat sonrasında yeme miktarını azaltılmaması ve yeterli egzersiz yapılmaması. Kişi ameliyatı sadece bir mekanizma olarak görüp her şeyi ona bırakırsa verdiği kiloları yeniden alabilir” dedi. UYGULANMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ KURAL NEDİR? Aydın, tüp mide ameliyatından sonra ömür boyu uygulanması gereken en önemli kuralın katı-sıvı besin ayrımı yapmak olduğunun altını çizerek “Yemeklerden yarım saat önce ve sonrasında sıvı almamak mide genişlemesini önler. Böylece mide hacmi artmaz ve porsiyon kontrolü uzun süre sağlanır. Kalorisi yüksek, besin değeri düşük besinlerin sıklıkla tüketilmesi de kilo artışına sebep olur. Protein, sebze ve kaliteli karbonhidrat içeren 150 gr bir öğün ile doygunluk sağlanabilirken cips, tatlı, çikolata gibi küçük hacimli yüksek kalorili yiyecekler veya şekerli içecekler tercih edilirse hem kalori miktarı ve kilo artışı gerçekleşir hem de gerekli besinler alınamaz. Dengeli beslenmek çok önemli” diye konuştu. "MİDENİN YAKLAŞIK YÜZDE 80'İ ALINIYOR" Aydın, şu bilgileri verdi: “Obezite ameliyatlarında midenin yaklaşık yüzde 80’i alınır. Porsiyonlar ciddi ölçüde azalır. Küçük bir porsiyonla bile doygunluk sağlanır ancak katı sıvı ayrımı yapmayanlarda, gazlı içecek tüketenlerde ve doyduktan sonra besin alımına devam edenlerde mide genişlemesi görülür. Böylece porsiyonlarda artış meydana gelir. Bu da tekrar kilo alımlarının sebeplerinden bir tanesidir. Ayrıca dışarıda yenilen yemeklerin karbonhidrat ve yağ içeriği evde hazırlanan yemeklerle bir tutulmayacağı için öğünlerini genellikle dışarda yiyenler evde yiyenlere göre daha fazla kilo alıyor. Obezite ameliyatından sonra az az ve sık sık beslenenler düzenli şekilde kilo vermeye devam ediyor. Ancak uzun süre aç kalan kişilerin tek seferde fazla yemek yemesi mide genişlemesine ve kilo alımına sebep olabiliyor.” İHA

Anayasa Mahkemesinden Canan Karatay kararı Haber

Anayasa Mahkemesinden Canan Karatay kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM), bir televizyon programında beslenmenin önemi ve depresyonla beslenme konularına yönelik tıbbi açıklamaları nedeniyle İstanbul Tabip Odası tarafından Prof. Dr. Canan Karatay'a para cezası uygulanmasını, ifade özgürlüğünün ihlali saydı. Anayasa Mahkemesi'nin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, Karatay, 2016'da katıldığı televizyon programında, beslenmenin önemi, depresyonla beslenme arasındaki ilişki konularına ilişkin konuştu, ilaç şirketlerinin ticari kaygıyla hareket ettiğine, antidepresanlarla mutlu olunamayacağına, sağlıklı beslenmeyle mutlu olunabileceğine dair konuştu. Yayın üzerine İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu, Karatay hakkında disiplin soruşturması başlattı ve soruşturma sonunda Karatay'a bin 325 lira para cezası verildi. Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu da kararı onadı. “Bütün bu olaylardan dolayı bana 18 bin lira tazminat ödeyecek” Konuya ilişkin konuşan Canan Karatay, “7 sene oldu antideprasanların çok tehlikeli olduğunu açıklamıştım. Tabipler Birliği ve Psikiyatri Derneği bana dava açtı. İdare mahkemesinde davaya itiraz ettik ve idare mahkemesinden geri döndü. Benim davalarım idare mahkemesinden her zaman geri dönüyor. Tam 95 tane davam var. Haklı olduğum için Anayasa Mahkemesine müracaat ediyoruz, 7 sene sonra sonuçlandı. Bir hafta sonra gerekçeli karar elimize gelecek. Tabipler Birliği, bütün bu olaylardan dolayı bana 18 bin lira tazminat ödeyecek. Bu bir emsaldir, benim 95 tane davam var, fikir hürriyeti olduğu, açıklama yaptığım için ve halk sağlığına hiçbir zaman zarar vermediğim için Anayasa Mahkemesi bunu kabul etti. İnşallah diğer duruşmalarda da bu bir emsal olacaktır.” dedi. “Haksız yere mahkemeleri de uğraştırdılar” Karatay, “Tazminat davası açacağım, beni uğraştırdıkları için. Zaten işleri güçleri beni uğraştırmak. Biz de karşı dava açacağız, haksız yere mahkemeleri de uğraştırdılar. Bizi de uğraştırdılar ve uğraştırsınlar her zaman ben haklı çıktım yine de haklı çıkacağım” şeklinde konuştu. Karatay'ın, ceza kararının iptali istemiyle açtığı dava Ankara 13. İdare Mahkemesince, yaptığı istinaf başvurusu da bölge idare mahkemesince reddedildi. Bunun üzerine Karatay, Anayasa Mahkemesine hak ihlali iddiasıyla bireysel başvuru yaptı. Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 26'ncı maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti ve Karatay'a 18 bin lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı. İHA

Bayramda nasıl beslenmeliyiz? Haber

Bayramda nasıl beslenmeliyiz?

Tatlı ve hamur işlerinin kan şekerini hızlı yükselten besinler olduğuna dikkat çeken Soydemir, “Kan şekeri hızlı yükseldiği için diyabet hastası olmayan kişilerde bile yorgunluk, halsizlik, uyku hali gözlemliyoruz. Bu nedenle bunlara dikkat edilmeli ve aşırıya kaçılmamalı” dedi. Bu yıl Ramazan ayında ortalama 14 saat tutulan oruçlar ile bir aylık süre zarfında yeme-içme alışkanlıkları ve metabolizma çalışma sisteminde meydana gelen değişikliğe dair önemli bilgiler veren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Soydemir, Ramazan ayı sonrası sağlıklı beslenmek için nelere dikkat etmek gerektiğini anlattı. Ramazan ayının bitişinin ardından özellikle oruç tutanların bayramda öğünlerinin arttığına ve tatlılar başta olmak üzere, ziyaretlerde ikram edilen yiyeceklerde aşırıya kaçıldığına dikkat çeken Dyt. Soydemir, “Bu dönemde fazla yemek yiyerek midesine yüklenen kişiler ciddi rahatsızlıklar çekebiliyor. Şerbetli tatlıların bolca ikram edildiği bayram günlerinde daha hafif ve daha az metabolizmayı yoracak sütlü tatlıları tercih edin” dedi. FİZİKSEL AKTİVİTE ARTTIRILMALI Ramazan ayında metabolizmanın yavaşladığına işaret eden Dyt. Hande Soydemir, bayram döneminde fiziksel aktivite yapmanın faydalarına değinerek, “Bir aylık Ramazan ve oruç sürecinden çıkıyoruz. Dolayısıyla metabolizmamızın yavaşladığı, daha az hareket ettiğimiz bir dönem geçirdik. Çok uzun süreli açlık olduğu için de hareketsiz kaldık. Fiziksel aktiviteler yapamadık. Benim önerim Ramazan ayından sonra fiziksel aktivitenin artırılması yönünde. Ramazan Bayramı ve sonrasında mümkün olduğunca yemeklerden sonra hafif tempolu 30-45 dakikalık yürüyüşler, kalp hızını çok artırmayacak egzersizler öneriyorum” diye konuştu. PORSİYONU GEÇMEYİN Bayramda dikkat edilmesi gereken beslenme prensiplerini anlatan Dyt. Soydemir, bayram ziyaretlerinde pasta, börek ve tatlılarla birlikte şekerleme tüketildiğini, ancak bunlarda bir porsiyonu geçmemek gerektiği yönünde uyarıda bulundu. Bayram ziyaretlerinde tatlı tüketilmek isteniyorsa sütlü tatlıları tercih etmek gerektiğinin altını çizen Dyt. Soydemir, “Bayram kahvaltılarında reçel, bal ve marmelat gibi gıdalara yer vermeyip, çayı şekersiz içerseniz, tatlı ihtiyacınızı sadece ziyaretlerde ikram edilen tatlılardan almış olursunuz. Bu tatlıların da mümkün olduğu kadar sütlü olmasını tercih etmelisiniz. Unutmayın ki tatlılar ve hamur işleri kan şekerini hızlı yükselten besinler. Kan şekeri hızlı yükseldiği için diyabet hastası olmayan kişilerde bile yorgunluk, halsizlik, uyku hali gözlemliyoruz. Bu nedenle bunlara dikkat edilmeli ve aşırıya kaçılmamalı” dedi. İHA

Deprem bölgesinde 5 milyon çocuk sağlıklı beslenemiyor Haber

Deprem bölgesinde 5 milyon çocuk sağlıklı beslenemiyor

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden tam 66 gün geçti. Depremin henüz tam olarak fark edilemeyen olumsuz etkilerinden birinin üretimde yaşanan düşüş nedeniyle gıda krizinin derinleşmesi olacağını belirten Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, felaketin vurduğu şehirlerdeki toplam çocuk nüfusunun yaklaşık 5 milyon olduğunu vurguladı. Bölgede yetişkinler gibi çocukların da sağlıklı beslenemediğinin altını çizen Şık, “Çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamaya yönelik bir destek ve sağlık izleme programının acilen uygulamaya geçirilmesi gerekiyor” dedi. Depremde eğitimin de enkaz altında kaldığını söyleyen Şık, eğitim faaliyetlerinin bütünüyle durduğunu ve sınava hazırlanan öğrencilerin büyük bir kaygı içinde olduğunu dile getirdi. Yaşanan yıkımın başta asbest olmak üzere birçok çevre felaketini de beraberinde getirdiğini kaydeden Şık, enkaz kaldırma çalışmalarının yönetmeliklere aykırı bir şekilde sürdüğüne dikkat çekti. Samandağ’da gönüllü öğretmenler ve yöre sakinlerinin desteğiyle hayata geçirdikleri örnek dayanışma ağını da anlatan Şık, derslik olarak kullanılan büyük eğitim ve oyun çadırlarından bin 300 öğrencinin faydalandığını açıkladı. GIDA KRİZİNİ DERİNLEŞTİRECEK Deprem bölgesindeki çocukların beslenme konusunda karşı karşıya kaldığı riskleri sıralayan Şık, “Türkiye’de son birkaç yıl içinde gıda fiyatlarında çok ciddi artışlar yaşandı. Maraş merkezli depremlerden önce gıda fiyatlarında artışlar nedeniyle yaşanan gıda krizi en önemli gündem maddelerinden biriydi. Özellikle çocukların yaşadığı beslenme sorunları sık sık gündeme geliyordu. Depremin yol açtığı yıkımın büyüklüğü her sorunun önüne geçti doğal olarak ve deprem bölgesinde yaşayan insanlar hala çok ciddi sorunlarla karşı karşıyalar. Deprem her şeyden önce yol açtığı yıkım ile bölgede yaşayan insanların maddi ve manevi kayba uğramasına yol açtı elbette. İnsani kayıplar çok fazla. Ama zaman içinde maddi kayıplar, gündelik hayatın devamlılığını sağlama konusunda yaşanan sorunlar, bölgeden ciddi bir göç olması gibi nedeniyle üretim faaliyetlerinde aksamalar ve üretimde düşmeler olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla depremin henüz tam olarak fark edemediğimiz olumsuz etkilerinden biri gıda krizinin derinleşmesi olacak. Depremin gerçekleştiği iller Türkiye tarımsal üretiminin kabaca yüzde 20’sini sağlıyordu. Üretim hacminde ne ölçüde bir daralma olacağını söylemek zor ama önümüzdeki süreç problemli görünüyor” dedi. SU KRİZİ DEVAM EDİYOR Felakettin yıktığı şehirlerdeki çocuk nüfusunun yaklaşık 5 milyon olduğunu dile getiren Şık, “Sağlıklı beslenememek en çok çocukları olumsuz etkiliyor. Doğum öncesi ve doğum sonrası ilk beş yaşta sağlıklı bir beslenme çok kritik önem taşıyor. Bu dönem, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin en hızlı olduğu dönemdir. Deprem öncesi çocukların sağlıklı beslenmesine yönelik olarak yaşanan sorunlar şimdi hem deprem bölgesinde hem de ülke genelinde çok daha ağırlaşmış durumda. Üstelik deprem bölgesinde temiz su temininde yaşanan sorunlar henüz giderilemedi ve bu durum kişisel hijyen ve gıda güvenliği açısından da ilave sorunlar yaratıyor. Bölgede yaşayan çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamaya yönelik bir destek ve sağlık izleme programının çok acilen uygulamaya geçirilmesi gerekiyor. Elbette ülke genelinde de gıda krizi hala gündemde ve çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamak hala büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Yetişkinler de sağlıksız beslenmenin yol açtığı sorunlarla karşı karşıya. Gözlediğim kadarıyla yetişkinlerde, özellikle ebeveynlerde çocuklarına iyi bakamamak ya da onların ihtiyaçlarını temin edememekle ilgili ciddi bir kaygı, depresif bir ruh hali de var. Sadece beslenme değil tabi eğitim koşullarının elverişsizliği de ilave bir baskı yaratıyor” ifadelerini kullandı. SINAVA HAZIRLANAN ÇOCUKLAR KAYGILI Depremde eğitimin de enkaz altında kaldığını vurgulayan Şık, “Deprem bölgesinde eğitim faaliyetleri bütünüyle durmuş vaziyette. Bölgede yaşayan ailelerin çocukları eğitim alamıyor zaten. Bölgeden göç eden ailelerin ise barınma ve geçim sorunları ön planda ve çocukların eğitimini sağlamak o sorunlardan sonra geliyor. Çünkü yaşamsal sorunlarını çözmeden çocukların eğitim kaydını yaptıramıyor aileler. Özellikle ev ve iş bulmak büyük bir sorun. Bölgeden göç edenlerin kesin sayısını bilmiyoruz henüz, çünkü gidenlerin bir kısmı da geri dönüyor, dolayısıyla sürekli bir hareketlilik var. Öte yandan deprem bölgesinde kalmak zorunda olan ama çocuklarını eğitim almaları için başka kentlere gönderen aileler de var. Bu çocuklar yurt imkanı varsa, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yurtlara yerleştiriliyor. Genel olarak deprem bölgesinde olan ya da deprem bölgesinden başka bir ile giden çocukların büyük bir çoğunluğu lise ve üniversite giriş sınavına hazırlanan çocuklar. Önümüzdeki haziran ayında lise ve üniversite giriş sınavı var ve bu sınava hazırlanan çocuklarda ciddi bir kaygı olduğunu Samandağ’daki izlenimlerime dayanarak söyleyebilirim” şeklinde konuştu. ÖĞRENCİLER İÇİN ÖRNEK DAYANIŞMA Samandağ’da oluşturdukları örnek dayanışma ağından bahseden Şık, “Depremin 3. günü İzmir’den BAYETAV olarak destek amacıyla yola çıktık. Samandağ’a gittik ve Karaçay Bedii Sabuncu Anadolu Lisesi’ne yerleşerek oradaki gönüllüler ve yöre sakinleriyle bir araya gelerek destek ve dayanışma faaliyetlerine başladık. İlk günlerde gıda, su ve malzeme dağıtımı işine odaklandık. Okuldaki dayanışma faaliyetlerine lisenin öğrencileri de destek oluyordu ve bir süre sonra onlarla yaptığım konuşmalarda özellikle lise son sınıf öğrencilerinin üniversite giriş sınavına yönelik kaygılarını dile getirdiklerini fark ettim. Mesela sınavın ertelenip ertelenmeyeceğini soruyorlardı bana. Her ne kadar ciddi sorunlar içinde olunsa da bir yandan da çocuklarda böyle bir kaygının varlığını gözledim. O çocukların ihtiyaçlarına yanıt verebilmek için bölgedeki gönüllü öğretmenlerin ve yöre sakinlerinin öncülüğünde Samandağ’da Tomruksuyu festival alanında bir eğitim merkezi oluşturuldu. Oluşan merkezde şu an bin 300 öğrenci kayıtlı. Her gün 400-500 aralığında sınava hazırlanan öğrenci geliyor eğitim için. Bu hafta özel eğitim gereksinimi olan çocukların eğitimi için bir çadırımız daha hizmete girdi. Ana sınıfımız da var. Eğitim merkezinin oluşumunda çok sayıda insanın ve kurumun katkısı var ve o nedenle tek tek isim saymam olanaklı değil ama büyük bir çoğunluğu henüz bir göreve atanamamış, bir geliri olmayan, üstelik deprem mağduru da olan, ama buna rağmen her gün oraya gelerek öğrencilerimize eğitim veren öğretmenlerimizin katkısını mutlaka anmalıyım. Deprem bölgesi genelindeki mevcut koşullar lise ve üniversite giriş sınavına girecek çocuklar için büyük bir adaletsizlik yaratmış durumda” dedi. YÖNETMELİKLER YOK SAYILIYOR Yaşanan yıkımın başta asbest olmak üzere birçok çevre felaketini de beraberinde getirdiğini söyleyen Şık, enkaz kaldırma çalışmalarının yönetmeliklere aykırı bir şekilde sürdüğünün altını çizerek, “Afet sonrası riskleri azaltma meselesini valiliklerin ve yerel yönetimlerin önceden ele alması ve bu konuda ne yapacaklarına dair planlar oluşturmaları gerekirdi. Ancak böyle bir planın varlığına dair en küçük bir iz görmek olanaklı değil. Enkazın gelişigüzel toplanması, herhangi bir altyapı kurulmadan her biri birer yaşam alanı olan yerlere boşaltılması-dökülmesi halk sağlığı, çevre kirliliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, gıda güvenliği başlıkları altında tartışabileceğimiz çeşitli sorunlara yol açacaktır. Bölgede yaşayan tüm canlıların ancak özellikle de toksik kimyasal maddelere yetişkinlere kıyasla çok daha hassas olan çocukların sağlıklı bir çevrede yaşama ve büyüme hakkı gasp edilmekte. Açığa çıkacak zararların sadece deprem bölgesiyle sınırlı kalmayacağı; toksik maddelerin toprak, su ve hava hareketleriyle diğer bölgelere de taşınacakları bilinmelidir. Dolayısıyla sorun tüm ülkemizi ilgilendirmektedir. Kaldırılan enkazlarla birlikte bu yıkımlara, başta kanserojen asbest tozu olmak üzere zehirli enkaz tozlarının ve toksik kimyasalların yol açacağı sağlık sorunları eklendi. Geçtiğimiz hafta sonu Samandağ’a gitmiştim ve her yer hafriyat kamyonu ile doluydu. Enkazlar tüm uyarılara rağmen deprem bölgelerinde inanılmaz bir hızla kaldırılıyor ve gelişigüzel çoğu yaşam alanı olan yerlere dökülüyor. Tarım alanlarına, meyve bahçelerine, zeytinliklere, yol kenarlarına, çadır kentlerin yerleşim yerlerinin bulunduğu alanların hemen yanına, su havzalarına, vadilere dökülen enkazlar hem halk sağlığını tehdit etmekte hem de doğal miras alanlarını zehirlemektedir. Havanın, yeraltı ve yerüstü sularının, toprağın ve besinlerin zehirlenmesine yol açan tüm bu işlemler, Hafriyat ve Yıkıntı Atıkları Yönetmeliği ile Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Yönetmeliği yok sayılarak yapılıyor. Hafta sonu Samandağ’da bu mesele ile ilgili bir toplantı yapıldı. Emek, meslek, ekoloji örgütlerinin, bilim insanlarının ve yerel halkın bu konuyla ilgili uyarıları ve talepleri dile getirildi” açıklamasını yaptı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.