[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Sefa Yılmaz

Sefa Yılmaz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sefa Yılmaz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Türkiye’de adaleti sosyal medya mı sağlayacak? Haber

Türkiye’de adaleti sosyal medya mı sağlayacak?

Türkiye genelinde artan sorunlar, hukuk sistemine olan güveni derinden sarsmaya devam ediyor. Suçluların serbest bırakılmasının ardından sosyal medyada yükselen tepkiler sonucu tekrar tutuklanması hem adalet anlayışına olan güveni hem de ülkedeki güvenlik zafiyetini sorgulayan bir tablo yaratıyor. Halkın zihninde sıkça yankılanan 'Ülkede adalet sosyal medya aracılığıyla mı sağlanacak?' sorusu, yargı bağımsızlığına yönelik endişeleri de körüklüyor. Bu durumun temel nedenlerini değerlendiren İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, Türkiye’de hukuk sisteminin toplumsal tepkiye muhtaç hale geldiğini ve verilen kararların kişilere ve kurumlara göre değişkenlik gösterdiğini belirtti. Yılmaz ayrıca, adaletin sosyal medya etkisiyle şekillenmesinin, yargı üzerindeki baskıyı artırdığını ve hukuk devleti ilkesine zarar verdiğini vurguladı. TOPLUMSAL TEPKİYE MUHTAÇ BİR HUKUK SİSTEMİ Son zamanlarda suçluların serbest bırakılmalarının ardından sosyal medyada yükselen tepkiler sonucunda yeniden tutuklanmalarına dikkat çeken Yılmaz, bunun asıl nedeninin sistem ve cezasızlık politikası olduğunu vurguladı. Toplumsal tepkinin olduğu yerde, tepkiye uygun davranan bir adalet anlayışının olduğunu dile getiren Yılmaz, “İnfaz yönetimiyle ilgili şu anda çok büyük bir kargaşa var. Bu nedenle, özellikle yargı mensupları bu kargaşayı bir türlü aşamıyorlar. Bu doğrultuda da karşımıza sosyal medyada birtakım kampanyalar ya da birtakım söylemler olduğunda, bu tepkilere ve söylemlere göre tavır geliştiriyorlar. Aslında çok sakıncalı ve yanlış bir şey. Türkiye’de hukuk devletinin olmadığı bir süreci yaşadığımızı hep söylüyorum. Hukuk devleti değiliz çünkü. Eğer hukuk devleti olsaydık, bütün bunlar daha yargılama ve infaz aşamasında değerlendirilirdi. Toplumsal tepkiye bağlı olarak yeniden bir tutukluluk kararı verilmemeli. Doğru olan neyse o olmalı. Toplumsal tepkiye muhtaç hale gelmiş bir hukuk sisteminden bahsediyoruz. Bu da hukuk devletinin olmadığı sonucunu doğuruyor” diye aktardı. SOSYAL MEDYADA YANLIŞ BİR KAMPANYA YÜRÜTÜLÜRSE NE OLACAK? Türkiye’deki vatandaşların adalete olan güveninin kalmadığını vurgulayan Yılmaz, “Peki sosyal medyada yanlış bir kampanya yürütülürse ne olacak? Doğruya ve gerçeğe ulaşılmadan ortaya atılan bilgilerin sonuçları neler olabilir? Ceza hukukunun amacı gerçeğe ulaşmak. Toplumsal tepkinin yanlış olduğunu düşünün. O zaman bunun sorumluluğunu kimse almayacak. Çünkü sorumsuzlar. Hakimlerin ve savcıların şu anda baktıkları dava sebebiyle hiçbir sorumlulukları yok. Yanlış bir toplumsal tepki olursa ne yapacaksınız? Hukuk devletinde bunlar olmaz. Hukuk devletinde özellikle ceza mahkemesinin kararları, her türlü şüpheden uzak, maddi gerçeğe ulaşan bir değerlendirmeyle sonlandırılmalı. Bu nedenle yargının her aşamasında avukat olmalı. Avukatı salonlardan atarsanız, adliyeye, karakola sokmazsanız, kollukta yer almasına engel olursanız, kamu alanından izole ederseniz sonuç böyle olur. Tek başına yargının karar verdiği ya da yargının karar veremediği bir süreci yaşatırsınız. O zaman da toplumun hukuka olan, adalete olan inancını yok edersiniz. Şu an hukuka olan, adalete olan güven yüzde 1 civarında. Bu dünyanın hiçbir yerinde böyle değil. Yargıya olan güven açısından şu anda dünyanın son sırasındayız” dedi. VERİLEN KARARLAR KİŞİLERE VE KURUMLARA GÖRE DEĞİŞİYOR Toplumun haber alma özgürlüğünün doğal ve bir hak olduğunu ifade eden Yılmaz, halkın haber almadan yoksun kılınamayacağını belirtti. Bu konuda yapılması gerekenleri aktaran Yılmaz, “Burada yapılması gereken tek şey yargıyı bağımsız ve tarafsız kılmak. Yargı bağımsız kılındığı zaman sorunlar yavaş yavaş düzelir. Bunun en önemli argümanı ise yargı bağımsızlığının teminatı olan savunma mesleği yani avukatlar ve barolar. Bu alanlar güçlendirilmeli. Bu alanlara değer verilirse yargı itibarsızlaştırılmaz ve bağımsız hale gelir. Bağımsızlıktan kastımız yargılama aşaması değil. Bütün yargıçlar, savcılar baskıdan uzaklaşabilmeli ve baskıyı karşılayabilmeli. Bu baskıdan muaf olmaları gerekiyor. Hukuk devletlerinde bu durum böyle. Kişiye göre karar verilmez ve taraf tutulmaz. Yargı kararı bu ülkede yaşayan herkes için. Hukuk güvenliğinin sağlanması gerekiyor ancak sağlanamıyor. Kişilere göre tavırlar belirleniyor. Yani bağımsız ve tarafsız olmayan bir yargının olduğu sistemde, sosyal medyada her şey döner. Şu an mahkemelere, adliye kapılarına girildiği andan itibaren taraflı ve bağımlı bir yargının varlığını iliklerinize kadar hissedersiniz. Verilen kararlar kişilere ve kurumlara göre değişiyor. Biz bağımlıyız ve taraflıyız diye resmen haykırıyorlar. Bu yüzden yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı da ancak demokratik tahammüllerin hayata geçmesiyle ve hukukun üstünlüğüyle olur. Gerçekten hukuka, hukukun üstünlüğüne inanan, demokratik değerlere bağlı olan, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkesinden taviz vermeyen bir anlayışı bu ülkede gerçekleştirdiğinizde sorunları çözersiniz” ifadelerini kullandı. ÖRTÜLÜ BİR AFFI ÜLKENİN GÜNDEMİNE SOKTULAR Son zamanlarda Türkiye gündeminde yaşanan olaylara değinen Yılmaz, "Son 1 haftada 10 kadın öldürüldü. Bununla ilgili çıkıp doğru düzgün bir açıklama yapan var mı? İçişleri Bakanı 'gereği yapılacak' diyor. Şimdiye kadar yapıldı mı? Artık cins kırımına gidiyor her şey. Ne yazık ki kadınların bu ülkede yaşam hakkını ortadan kaldıran bir anlayış mevcut. Sadece sözel olarak kınayan ve bunun dışında başka bir şey yapmayan bir siyasal iktidar var. Kadınların evlilik kurumu 2023 genel seçimlerinde tartışmaya açıldı. Bunu bile tartışmaya açık hale getirdiler. Kadının sosyal, sağlık, öğrenim, ekonomik ve her alandaki durumunu tartışmaya açtılar. Ülkemizde kadınlar yerel seçimlere 1930'da katılmaya hak kazandı. 1934'te ise milletvekili olma hakları oldu. Dünyanın birçok ülkesinde sonradan hak kazandılar. Örneğin; İsviçre’de 1971’de yapıldı. Şimdi neredeyiz? Bunu sorgulamak gerekmiyor mu? Sorgulamayan, sormayan, eleştirmeyen, okumayan, fikir üretmeyen, yönetmeyen, yönetebilme kabiliyeti olmayan bir toplum yaratırsınız. 100 yıl öncesine döndürmeye çalışıyorlar. Biz barolar olarak, insan haklarından, demokrasiden yana olduk ve Cumhuriyetin değerlerini savunduk. Kadının, çocuğun ve doğanın yanında olmaya çalıştık. İnfaz rejiminin eğilip bükülmesinden, sürekli değiştirilmesinden kaynaklanan bir cezasızlık politikası mevcut. Af yok diyorlar ancak infaz kanunu sürekli değiştirerek, örtülü bir affı ülkenin gündemine soktular. Her şeyi torba yasalarla halletmeye çalışıyorlar. Kimseye sormadan, danışmadan, fikir alışverişi yapmadan. Ne sahadaki akademisyene ne barolara ne barolar birliğine hiçbir bilgi vermeden bir gecede yasa çıkarıyorlar” sözlerine yer verdi.

İzmir Barosu’nun yönetimine yeniden talip: Sefa Yılmaz meslektaşlarına seslendi Haber

İzmir Barosu’nun yönetimine yeniden talip: Sefa Yılmaz meslektaşlarına seslendi

İLKSES TV ekranlarında yayınlanan Vedat Araz ile İzmir Masası programına İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz konuk oldu. 19-20 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşecek olan İzmir Barosu Olağan Genel Kurulu’na ilişkin konuşan Yılmaz, bir dönem daha devam etmek istediğini belirterek Çağdaş Avukatlar Grubu’ndan aday olacağını söyledi.   Oy kullanacak olan meslektaşlarına seslenen Başkan Yılmaz, “Biz, kavgasız, gürültüsüz, barış içerisinde yaşayacağımız bir dünya istiyoruz. Biz özgürce söyleyebileceğimiz, düşünebildiğimiz, düşündüğümüzü ifade edebildiğimiz bir dünya istiyoruz. Biz, avukatın duruşma salonlarından yaka paça atılmadığı bir sürecin yaşanmasını istiyoruz” dedi. EKONOMİK ŞİDDETTEN EN ÇOK ETKİLENEN MESLEK GRUBU Yılmaz’ın yayın esnasında aktardığı sözler şöyle: “2 yıllık süreyi doldurmak üzereyiz. Mesleğimi yapmaktan hiçbir zaman vazgeçmedim. Adliyeye gitmekten, duruşmalara gitmekten elbette vazgeçmedim. Başkanlık süremiz dolsa dahi avukatlık baki. Bu dönem de adayız. Adliyenin, hayatın içinden olmayan bir başkan olamaz.” İzmir Barosu’nun, 14 bine yaklaşan üyesiyle Türkiye’nin üçüncü büyük barosu olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bunu hiçbir zaman unutmamak lazım. Biz sayısal olarak büyük bir barodan bahsediyoruz ama bunu sadece sayısala indirgemek doğru olmaz. İzmir Barosu ilklerin barosudur. Birçok konuda ilk sözü söyleyen, ilk harekete geçen, ilk hayata geçiren barolardan biridir. Bu nedenle sorumluluğumuz da artıyor. Tabii ki başardığımız ya da başaramadığımız, eksik bıraktığımız çalışmalar olacaktır. Bunlar eleştirilebilir de… Ama biz her zaman şunu yaptık, avukatın sorununu bu ülkenin sorunundan ayrı tutmadık. Bu ülke ne kadar fakirleşiyorsa avukat da o kadar fakirleşiyor. Bu ülkede sözel, fiziksel şiddet ne kadar artıyorsa avukata karşı da o kadar artıyor. Hatta daha fazla… Çünkü biz hak savunuculuğu yapıyoruz. Avukatlar ekonomik şiddetten en çok etkilenen meslek grubudur” dedi.  AVUKATIN DURUŞMA SALONLARINDAN YAKA PAÇA ATILMADIĞI… “Hayat hepimizden çalıyor ya… Avukatlardan daha çok çalıyor” diyen Başkan Yılmaz, “Son 20 yılda 500’den fazla avukat öldürüldü! Bu şartlar altında mesleği sürdürüyoruz. Birçoğu yaralandı, hakarete uğradı, duruşma salonlarından atıldı, cezaevlerine atıldı, tutsak edildi. Şimdi tüm bunlar yaşanırken meslektaşlarımızın biraz değil, baya sosyalleşmesi gerekecek. İzmir Barosu bu yönüyle de oldukça kıymetli. Çok büyük ekonomik katkılar sunmayabiliriz ama sembolikte değil. Bunlar önemli, yapmaya da devam edeceğiz” mesajını verdi.  Yılmaz, konuşmasına şunları da ekledi: “Çağdaş Avukatlar Grubu’nun hiçbir zaman koltuk sevdası olmadı. Biz bütün kurullarda iki yıldan fazla bulunmayız. Yani 4 yıl. Bir dönem daha yapmak ve bu süreçte tamamlamamız gereken projeleri hayata geçirmek istiyoruz. Her şeyden önemlisi Çağdaş Avukatlar Grubu’nun 50 yıla yakın bir tarihi var. 70’li yıllarda kurulan bir grup. O tarihte ilerici, demokrat, aydın meslektaşlarımız bir araya gelerek yaşanan haksızlıkların, adaletsizliklerin karşısında durmak istedi. Hepsini saygıyla anıyorum. Bugünlere bizleri hazırlayanlar onlar. Biz, kavgasız, gürültüsüz, barış içerisinde yaşayacağımız bir dünya istiyoruz. Biz özgürce söyleyebileceğimiz, düşünebildiğimiz, düşündüğümüzü ifade edebildiğimiz bir dünya istiyoruz. Biz, avukatın duruşma salonlarından yaka paça atılmadığı bir sürecin yaşanmasını istiyoruz.”  BİRLİKTE ÜRETELİM, BİRLİKTE YÖNETELİM Nefret dilini tercih etmeyeceklerini ve hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceklerini belirten Başkan Yılmaz, son olarak ise “Bu bir siyaset yarışı değil! Biz, bütün avukatları kapsayan, hepimizin içinde olduğu zorlukları iyi bilen, çözüm odaklı bir yapıyı zaten oluşturduk. Biz sorunları bildiğimiz kadar çözüm noktalarını da biliyoruz. Yapmamız gerekenleri yapmak için İzmir Barosu’na kayıtlı tüm meslektaşlarımızdan yetki istiyoruz. Biz çözüm odaklıyız, popülist bir yaklaşımla ilerlemiyoruz. Tutamayacağımız, hayata geçiremeyeceğimiz bir sözü vermeyiz. Çünkü karşımızdaki insanlar meslektaşlarımız. Bu yüzden doğru sözlerle, doğru çözümler üretip, doğru cümleler kurmalıyız ki bu işleri tam anlamıyla yapabilelim. Birlikte yönetmek için birlikte üretmek lazım. Birlikte üretelim, birlikte yönetelim” çağrısında bulundu.

Bakanlar dahil oldu ‘tarafsızlık’ unutuldu! Yılmaz: Yasal düzenleme yok ama… Haber

Bakanlar dahil oldu ‘tarafsızlık’ unutuldu! Yılmaz: Yasal düzenleme yok ama…

31 Mart yerel seçimlerine sayılı günler kala başkanlık yarışında vites artırılırken siyasi arenada da tansiyon yükselmeye devam ediyor. Belediye başkan adaylarının açıklanmasıyla birlikte gerek adaylar gerekse siyasi parti temsilcileri ve genel başkanlar sahalarda oy toplamaya çalışırken bakanların da yerel seçimlerde sahaya inerek seçim çalışması yapması ise dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Kabinesi’ndeki bakanların seçim süreci boyunca art arda İzmir’e gelip seçim çalışmalarına katılarak Cumhur İttifakı’nın İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı AK Partili Hamza Dağ’a oy istemesi akıllarda soru işaretleri bıraktı. Konuya ilişkin İLKSES’e konuşan İzmir Baro Başkanı Avukat Sefa Yılmaz, yasal düzenleme olmamasına rağmen bakanlar ve cumhurbaşkanının ‘tarafsızlık’ misyonunu vurgulayarak, “silahların eşitliği ilkesini” hatırlattı. ÇOK TEHLİKELİ BİR DURUM Konunun sadece bakanlar değil cumhurbaşkanı düzeyinde de irdelenmesi gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Bu konuda yasal bir düzenleme yok ne yazık ki. Ama bazı şeyleri etik olarak görmek gerekir. Hem iktidarda olacaksınız hem de yerel seçimlerde adaylarınıza oy toplamak için alanlarda olacaksınız, propaganda yapacaksınız! Bu sadece bakanlarla ilgili değil. Sayın Cumhurbaşkanı dahi alanlarda oy istiyor. Oysa cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekir Meclis’te yaptığı yemin de tarafsızlık yeminidir. O nedenle bu durum sadece bakanlar nezdinde değil aynı zamanda cumhurbaşkanı nezdinde de alınmalıdır. Tarafsız bir cumhurbaşkanı olması gerekir. Her siyasi partiye ve görüşe aynı mesafede olması gerekir. Maalesef ülkemiz 2017’den sonra partili cumhurbaşkanı konumuna geçti. Ama biz bunu kabul etmiyoruz. Bu durum silahların eşitliği ilkesine aykırı. Bu durum ayrıca, seçilebilme imkanı ve liyakatı olan insanların seçilememesi gibi bir sonucu da doğurur. Bu çok tehlikeli bir durum. Ancak ne yazık ki bu tehlikeli durum devam ettiriliyor. Milletvekili seçimlerinde yapılan adaletsizlikleri mahalli idareler seçimlerine de yansıtıp oy kaybetmeme telaşı içindeler. Bütün telaş kaybedecekleri seçimi kendi lehlerine çevirme çabasıdır. Aslında bütün çabaları ülkenin refahı ve geleceği için değil, kendi gelecekleri içindir” dedi. İSTİSNAİ OLARAK DÜZENLENSE DAHİ… Etik açısından konuyu yargıya taşımanın da etkisi olmayacağını belirten Yılmaz, ‘yargı bağımsızlığı’ vurgusu yaparak, “Bu konuda karar verecek mercilerin ne yapacağı tahmin edilebilir. Tarihe not düşmek adına bu yapılabilir. Ama ne yazık ki ülkede uzunca zamandır devam eden kutuplaşmanın bir sonucu. Bu konu etik bağlamı açısından da ele alınmaz. Çünkü yargı bağımlı. Yargı bağımsız değil. Hiçbir savcı bununla ilgili bir iddianame düzenlemez. İstisnai olarak düzenlense dahi bu konuda hiçbir yargıç da karar vermez. Bu ülkede artık AİHM kararları ya da Anayasa Mahkemesi kararları tanınmıyor. Ancak biz umudumuzu kaybetmiyoruz. Mücadelemize devam edeceğiz. Ama ne yazık ki yargıyı getirdikleri süreç bu. Bu seçimler belki belirleyici olabilir. Eğer iktidar kan kaybederse bir erken seçim gündeme gelebilir” diye konuştu. NASIL BÖYLE BİR VAATTE BULUNULABİLİYOR? İktidar partisinin adaylarının projelerinde ‘kaynak’ konusuna dikkat çeken Yılmaz, “Yerel seçimler çok önemli. Kaynakları kullanıyorlar ama bunu halk için istemiyorlar. Dün bir belediye başkan adayı bütün belediye çalışanlarına seyyanen 10 bin lira ödeme yapacağını söyledi. Yine aynı belediye başkan adayı ilçe sınırlarındaki emeklilere de 10 bin lira ödeme yapacağını söyledi. Bu paranın kaynağı nedir? Bu su nereden geliyor? Nasıl böyle bir vaatte bulunulabiliyor? Bütün bunların sorgulanması gerekiyor” ifadelerini kullandı. 103. MADDE HATIRLATMASI Yılmaz son olarak Anayasa’nın 103. Maddesini hatırlatarak şunları söyledi; “Anayasa’nın 103. Maddesini hatırlatmak gerek. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı göreve başlamadan önce bir ant içer. ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım grevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ der. Takdir sizin.”

Baro Başkanı Yılmaz: İlk turda sandık güvenliği sağlanamadı! Haber

Baro Başkanı Yılmaz: İlk turda sandık güvenliği sağlanamadı!

NUR ENGİN İLKSES TV ekranlarında yayınlanan ‘Sultan Gümüş Kaya ile Birinci Sayfa’ programının bugünkü konuğu İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz oldu. 14 Mayıs seçimlerinde sandık güvenliğinin sağlanamadığını vurgulayan Yılmaz, İzmir Barosu’nun hayata geçirdiği ‘Her okulda bir avukat’ projesinden bahsetti. İkinci tur seçimlerinde sandık güvenliğinin sağlanması için 3 bin avukata eğitim verdiklerini dile getiren Yılmaz, yurttaşlara da kritik bir çağrı yaptı: “Gidin oyunuzu kullanın ve oyunuza sahip çıkın.” VATANDAŞTA GÜVEN YOK 14 Mayıs seçimlerinde yaşanan usulsüzlükleri anlatan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Sandık kurullarında yer alan arkadaşlar kriz masamızı aradılar. Seçimle ilgili bilgisi olmayan eğitilmemiş insanların sandık başında olduğunu gördük. Bunun varlığı bazı insanları rahatsız ediyor, bu rahatsızlık devam ediyor, ilçe seçim kurularına bazı başvurular oldu, parti yöneticilerinden bir kısmı da hukukçu. İzmir Barosu’na kayıtlı avukatlar baronun hukuksuzluk yaptığını öne sürecek noktaya getirdiler. 3 bine yakın avukat arkadaşımız seçimle ilgili eğitim aldı. Eğer bir hukuksuzluğun peşinde koşuyorsanız orada avukat olmasını istemezsiniz. Her okulda bir avukat projemize karşı çıktılar. Sandık güvenliğini sağlamak aslında bizim görevimiz değil ama bazı maddeler bize bu görevi veriyor. Bu aslında devletin görevi. Vatandaşta güven yok, bunun sorumlusu avukat değil iktidarın temsilcileridir. O güvensizlik nedeniyle biz sandıklara sahip olalım istiyoruz” dedi. NE YAPACAĞINI BİLMEYEN SANDIK BAŞKANLARI VAR Konuşmasını sürdüren Yılmaz, “Oy kullanırken kimlik belgelerinin dikkate alınmıyor olması, birilerinin vatandaşların yanında kabine girip yardımcı olmaya çalışması gibi usulsüzlüklerin varlığı tespit edildi. Ne yapacaklarını bilmeyen birtakım sandık başkanları var. 14 Mayıs’taki seçimle ilgili 2 bin avukatımızı, şimdi 3 bin arkadaşımızı görevlendireceğiz. Son eğitimimizi dün yaptık. Bazı siyasal kimlikler baronun görevlendirdiği avukatların sandıkta işi yok dese de, biz tüm siyasi partilere gelin bu çalışmayı birlikte yapalım dedik. İzmir Barosu eğitim veriyor, git o okulda kal ve denetle demiyor. Biz görevlendirmemizi eğitim anlamında yapıyoruz” ifadelerini kullandı. İKİNCİ TURDA SANDIK GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI “İlk turda sandık güvenliği sağlanamadı” diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “İkinci turda mutlaka sağlanmalı. İzmir gibi büyük bir kentte bunu konuşuyorsak o zaman başka illerde nasıl sağlanacak? Diğer alanlarda bunun sağlanması lazım. Bunu yapacak olan da siyasi iktidardır. Bunun adı demokrasi değildir, bir adamın yönettiği ülkede demokrasiden bahsedilmez. Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti bugün bu ülkede yok. Sandık güvenliği konusunda diğer illerdeki barolarla da çalışmalarımız var. Deprem hukukuna ilişkin de bu çalışmaları yapıyoruz. Barolar Birliği de yapıyor bu çalışmaları. Ulaşabildiğimiz tüm illere bilgilerimizi paylaşmak adına eğitim çalışmalarını yönlendirdik.” YAPILMADIĞINI SÖYLEMEK İYİMSERLİK OLUR Deprem bölgesinde bulunan illerdeki seçim sürecine ilişkin de mesajlar veren Yılmaz, “Deprem bölgesi çok sıkıntı yaşayan bir bölge. Orada bulunan yurttaşlarımız büyük acılar çekti. Bu bir seçim yurttaş istediği kişiye oy verecektir. Deprem bölgesine gidecek yurttaşlarımızın gidiş dönüş masraflarını karşılamak adına bir çalışma yapıldı başka platformlarda. Demokratik yapıya 5 yılda 1 oyla katılıyorsunuz. Orada ne kadar usulsüzlük yapıldı, yapılmadı bilmiyorum. Bugün burada, İzmir’de bile usulsüzlükten bahsediyorsak orada yapılmadığı söylemek fazla iyimserlik olur. Sandıktan çıkan iradenin tartışmasını yapamazsınız. Usulsüzlük vardır ya da yoktur demiyorum” şeklinde konuştu. OYUNUZU KULLANIN VE SAHİP ÇIKIN İkinci tur seçimi için ‘sandık’ çağrısı yapan Yılmaz, “5 yılda bir seçim yapıyoruz artık bu seçimin tüm yurttaşlar için önemli olduğunu biliyorum. 9,5-10 milyon kullanılmayan oy vardı. Sandık başına gitmeyen yurttaşların sandığa gitmesi lazım. Oy kullanmayanların çoğu gençler, onların geleceklerine sahip çıkması gerekiyor. Bu ülkeye sahip çıkmak istiyorsanız yurttaşlık görevinizi yerine getireceksiniz. Biz de usulsüzlük olmasın diye bir çalışma başlattık. Herkesten talebim gidin oyunuzu kullanın ve oyunuza sahip çıkın. Oyumu kullandım gidiyorum demeyin, sayımlar bitene kadar okul bahçesinde bulunun” açıklamasını yaptı.

Müşahitler sınıflara alınmadı! 'Çift zarf’ iddiası Haber

Müşahitler sınıflara alınmadı! 'Çift zarf’ iddiası

TENZİLE AŞÇI/ÖZEL HABER Türkiye, yüzyılın seçimi olarak adlandırılan 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği seçimi için sandık başına gitti. Ülkede milyonlarca vatandaş, 13. Cumhurbaşkanı ve parlamentodaki temsil için oy kullanırken, sandıklarda bazı usulsüzlüklerin yaşandığı iddiaları da gündeme geldi. İddialara göre; bazı sandık başkanları bazı okullarda müşahitlerin sınıflara girmesini engellemeye çalıştı. Konuya ilişkin bilgi veren İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, iddiaların doğru olduğunu ancak sorunun çözüldüğünü belirtirken çift zarf konusuna ilişkin bazı duyumlar aldıklarını söyledi. BAYRAKLI VE BORNOVA’DA BU SORUN YAŞANDI Yaşanan ‘müşahit’ sorununa müdahale edildiğini belirten Yılmaz, “Biz meslektaşlarımızı müşahit kartlarıyla gönderdik. O nedenle kendilerinde müşahitlerin bütün yetki ve sorumlulukları vardır. Sabahın erken saatlerinde bu tip bazı sorunlar yaşandı ancak çözüldü. Müdahale ettik, konu ilgililere iletildi. Bu görevlendirme müşahit kartlarıyla yapıldığı için müşahitin yetki ve sorumluluklarıyla hareket edilmesi gerekiyor. Orada avukat değil müşahit kimliği önde. Müşahitlerin hangi sebeplerle orada bulunduğu sandık başkanlarınca bilinmesi gereken bir konu. Bilmeyenlere bu durum hatırlatıldı. Bayraklı ve Bornova’daki bazı okullarda bu sorunlar yaşandı. Bunun dışında meydana gelen diğer sorunlara da sahadaki arkadaşlarımız müdahale ettiler” dedi. ‘ÇİFT ZARF’ İDDİASI Çift zarf kullanımı konusunda da bazı duyumlar aldıklarını ifade eden Yılmaz, “Tutanakları görmeden bu konuda net bir şey söyleyemeyiz. Ancak bazı okullarda iki ayrı zarf kullanıldığı söylendi. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği için. Bunların önüne geçilmeye çalışıldı. Bazı şeyler duyum oluyor. Teyit gerekiyor. Biz bu konuyu önemsiyoruz ve sahadaki arkadaşlarımızı okullardaki arkadaşlarımız yardımcı olmaları için gönderiyoruz” diye konuşu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.