[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#sendika

sendika haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, sendika haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tüm Bel-Sen’de güven krizi Haber

Tüm Bel-Sen’de güven krizi

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) İzmir 1 No’lu Şube arasında imzalanan ve kamu emekçilerinin referandumda reddettiği toplu iş sözleşmesi, sendikayı olağanüstü genel kurula taşıdı. Sözleşmeye yönelik tepkilerini dile getiren emekçiler, sendikanın tutumunu eleştirerek değişim çağrısında bulundu. Olağanüstü genel kurul, hem mevcut çalışmaların değerlendirilmesi hem de yeni bir yönetim oluşturulması amacıyla düzenlenirken, toplantının gündeminde ek zam ve enflasyon farkı taleplerine odaklanan mücadele kararlılığı ile sendika içindeki güven sorunları ve işveren müdahalesi iddiaları yer aldı. Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Sekreteri Salih Deniz Islakoğlu, sürecin emekçilerin iradesiyle şekilleneceğini vurgularken, İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdür Yardımcısı Özgür Akkavak’ın genel kurulda bulunmasına dikkat çekerek, sendikal güveni sarsan adımlara dikkat çekti. EMEKÇİLERİN MÜCADELESİ Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası İzmir 1 No’lu Şube’sinde gerçekleşen kurulda 2 yıl boyunca görev yapacak üyeler arasında Turgut Angün, Salih Deniz Islakoğlu, Şükriye Yavuz, Enbiya Uçakçı, Coşkun Elbir, Özge Akman Bayraktar ve Yeşim Oktay yer aldı. Islakoğlu, “Olağanüstü Genel Kurulu değişim gerekçesiyle düşünerek örgütledik. Sendikadan, emekçilerin iradesi dışında imza atan arkadaşların bu kurulda görev almaması gerekirdi. İmza atan 3 arkadaş tekrar yürütme kurulunda görev aldı. Tabii bu durum da sendika açısından, emekçilerin karşısında güven sorunu yaratan bir durum. Ancak mevcut yeni delege seçilmesi bu dönemde. Mevcut delegasyonla gidildi. Belli ki mevcut delegasyon arkadaşlara bir şans daha vermek istedi. Ancak bizler sendikanın içerisinde olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Yürütme kurulda tekrar görev aldık. Dolayısıyla bu mücadelenin yine teminatı olacağız. Olağanüstü Genel Kurul’da örgütlerin iradesi emek hareketi bu sendikada. Emek hareketi ise bugün de ek zam ve enflasyon farkı talebi için mücadele dayanağı olacak. Süreci de emekçilerin mücadelesi belirleyecek” dedi. GENEL KURULDA NE İŞİ VAR?  Olağanüstü Genel Kurul’da işverenin müdahalesinin olduğunu belirten Islakoğlu, “90 tane olağanüstü genel kurul için dilekçe ile talep veren arkadaşımız var. Ancak biz 72 tane oy aldık. Dolayısıyla belli ki müdahale edilmiş gibi gözüküyor. Bu duruma dair söylemler de duyuyoruz. Zaten İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdür Yardımcısı Özgür Akkavak, genel kurula geldi. Bizim ihraç edilme ve açığa alınma sürecimizde, bize gelen tebliğ yazısı altında imzası olan biri. Bu durum da Özgür Akkavak’ın genel kurula gelmemesi gerekiyor. Akkavak’ın Tüm Bel- Sen Genel Kurulu’nda ne işi var?” diye vurguladı. GÜVENİ SARSACAK ADIMLAR Emek hareketi sonucunda olumsuz bir durumun söz konusu olamayacağını ifade eden Islakoğlu, süreç hakkında detaylı bilgi verdi. Islakoğlu, “Emekçiler ve mevcut delegeler seçilmemiş olsa da yürütme kurulunda görev yapmak için her zaman mücadelesine devam eder. Dolayısıyla biz önümüzdeki dönemi bir mücadele dönemi olarak görüyoruz. Özellikle belediyelerde, şirket işçilerinin ve belediye işçilerinin sözleşme döneminde de sendikal güvenini oldukça sarsacak adımlar atıldı. İşçiler grev kararı alırken, sendika genel merkez şubeleri tarafından sözleşmeler imzalandı. Dolayısıyla biz işçilerin, emekçilerin ve kamu emekçilerinin iradesinin vücut bulduğu sendikalar için ve bu örgütü yükseltmek için mücadeleye devam edeceğiz. Olağanüstü genel kurul, emekçilerin iradesinin vücut bulduğu bir seçim oldu. Genel kurulumuz bir öz eleştiri ve eleştiri sürecinden geçti. Dolayısıyla önüne de yeni bir program, yeni görevler konuldu. Cemil Tugay’ın vermiş olduğu bir ek zam ve enflasyon farkı sözü var. Bu sözünü yerine getirmesi için de mücadele edeceğiz” sözlerine yer verdi.

Büyükşehir’in en büyük TİS süreci başlıyor: Sendikanın tavrı net Haber

Büyükşehir’in en büyük TİS süreci başlıyor: Sendikanın tavrı net

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZENERJİ şirketinde çalışan toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmeleri öncesinde yeni taslak hazırlıkları başladı. Belediye bünyesindeki temizlik, park bahçeler, fen işleri, katı atık, çevre temizliği, makine atölyeleri, İZSU, ESHOT, hastane, huzurevleri ile güvenlik gibi 25 birimde görevli 12 bin 500 çalışanı ilgilendiren belediyenin en büyük TİS görüşmelerini DİSK Genel İş Sendikası İzmir 2 ve 9 No’lu şubeler yürütecek. Eylül ayının ilk haftası itibariyle yetki başvurusu yapılırken çoğunluk yetkisi ve toplu iş sözleşmesi yetkisinin gelmesiyle süreç başlayacak. Belediye eski Başkanı Tunç Soyer’in 31 Mart yerel seçimlerine günler kala yapılan toplu iş sözleşmesi sonucunda yıl içerisinde toplamda yüzde 18,5 ek protokoller yapılmasına rağmen bu farkın kapanmadığını ifade ederek sürece ilişkin açıklamalarda bulunan DİSK Genel İş İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Ercan Gül, “Toplu iş sözleşmesi görüşmelerimiz son aşamaya gelindiğinde belediye bünyesindeki şirketlerde çalışan arkadaşlarımızın aldıkları ücretin altında gelen hiçbir teklifi kabul etmeyecek ve üyelerimize sormayacağız. Çünkü İZENERJİ emekçileri uzun yıllardır bugünü bekliyor” diye konuştu. SÜREÇ BAŞLIYOR Sendikaya bağlı çalışanlardan gelen tüm taleplerin değerlendirildiğini dile getiren Gül, “Kısa süre önce yapmış olduğumuz Temsilciler Kurulu’nda bu sürece hazırlanmak için öncelikle iş yerlerimizde çalışan üyelerimize sağlıklı bilgi akışını sağlamak ve alanda örgütlülüğümüzü daha diri tutma anlamında iş yeri komitelerimizin kurulması ve kurulan komiteler ile birlikte toplu sözleşme taslağımızın hazırlanması kararı çıkmıştır. Temsilci arkadaşlarımız, komiteye seçilen arkadaşlarımızla birlikte alanlarda taslak çalışması yapmaya devam etmektedirler. Taleplerimiz hazır hale geldiğinde önümüzdeki günlerde taslağımızın son halini hazırlayacağımız temsilciler kurulumuzu gerçekleştireceğiz. Arkadaşlarımızdan gelen her maddenin bizim için ayrı ayrı önemi olduğunun bilinmesini isteriz. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu bu enflasyonist durumu da göz önünde bulunduğumuzda ücretsel anlamda var olan bütün maddelerimizin iyileşmesi için ciddi mücadele vereceğimizin bilincindeyiz” ifadelerini kullandı. ÜCRET FARKI ORTADAN KALKACAK TİS görüşmelerine adaletli bir ücret dağılımı sağlanması gerektiğini belirterek, İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki şirketlerde çalışan işçilerin mevcut maaşlarının altındaki hiçbir teklifi kabul etmeyeceklerini belirten Gül, “Buradan bilinmesini istiyoruz ki; yarınlarda toplu iş sözleşmesi görüşmelerimiz son aşamaya gelindiğinde İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde var olan şirketlerde çalışan arkadaşlarımızın aldıkları ücretin altında gelen hiçbir teklifi kabul etmeyecek ve üyelerimize sormayacağız. Çünkü İZENERJİ emekçileri uzun yıllardır bugünü bekliyor. Uzun yıllardır bu ücret farkının ortadan kaldırılmasını, adaletin sağlanmasını ve artık yüzlerinin gülmesini bekliyor. Biz şube yönetim olarak bu koşulları sağlamak için TİS sürecinin gelmesini bekliyoruz. Bizim derdimiz şube yönetiminin kendi varlığını korumak değil, binlerce İZENERJİ emekçisinin bu hayat pahalılığında ücretlerini iyi bir seviyeye getirip artık bu ücret adaletsizliğine son vermektir. Biz şube yönetim olarak çıkmış olduğunuz bu yolda kararlıyız” diye konuştu. İŞ BARIŞININ SAĞLANMASI İÇİN Geçmiş dönemde yapılan ek protokollerin aradaki ücret farkını kapatmadığını ve iş barışını bozan bir ücret adaletsizliği oluştuğuna dikkat çeken Gül, “Bilindiği üzere 31 Mart yerel seçimlerinde belediyemizde siyasi olmasa da yönetimsel anlamda bir değişim oldu. Bir önceki belediye başkanımız yıllarca eşit işe eşit ücreti savunmuş, ancak 31 Mart yerel seçimlerine günler kala yapılan toplu iş sözleşmesinde bazı şirketlere yapmış olduğu zam ile hem İZENERJİ hem de İZELMAN şirketlerinin almış olduğu ücretlerin üzerinde bir ücret anlayışı ortaya koydu. İş yerlerimizde işçiler arasında huzursuzluk yaratan bu anlayış, iş barışını bozmuş ve ücretlerde adaletsizlik oluşmuştur. Bu yıl içerisinde toplamda yüzde 18,5 ek protokoller yapılmasına rağmen bu farkın kapanmasına yetmemiştir. Bu farkın ortadan kaldırılacağı yer toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin olduğunun bilincindeyiz ve bu farkın ortadan kaldırılıp iş barışının sağlanması için gerekli mücadeleyi vereceğiz. Üyelerimizle birlikte hazırlayıp sonucunu birlikte belirleyeceğimiz ilk toplu sözleşmemiz ve belediye başkanımız Sayın Cemil Tugay’ında İZENERJİ emekçileri ile yapacağı ilk toplu sözleşme bütün İZENERJİ emekçilerine şimdiden hayırlı olsun” dedi.

Toygar Güneş: İş güvenliği denetlemeleri özelleşti, insan hayatı değersizleşti Haber

Toygar Güneş: İş güvenliği denetlemeleri özelleşti, insan hayatı değersizleşti

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER/ Türkiye yılın ilk ayında en az 878 işçiye mezar oldu. Denetimlerin özelleştirilmesiyle beraber artan ölümler git gide toplumda kanıksanmaya başlandı. Hayatını kaybeden işçilerin çoğu denetimsizlikler yüzünden hayatını kaybediyor. İnşaat-yol işkolunda 224 işçi hayatını kaybederken en çok işçi ezilme-göçük nedeniyle hayatını kaybediyor. Yılın ilk 6 ayında 33 kadın işçi hayatını kaybederken 33’te çocuk işçi hayatını kaybetti. Türkiye Sosyal Sigortalar, Eğitim, Büro, Ticaret, Kooperatif ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendikası (SOSYAL-İş) İzmir Örgütlenme Uzmanı Toygar Güneş, “Özelleştirme ile beraber bunlar değersizleşti, takip edilemez düzeye geldi. Şimdi özelleştirme ile beraber denetlenebilirlik ortadan kalktı. Denetlemeler ortadan kalkınca be oldu? İşçi ölümleri arttı” dedi. İZMİR İKİNCİ SIRADA Ocak ayında en az 161 işçi, şubat ayında en az 149 işçi, mart ayında en az 124 işçi, nisan ayında en az 165 işçi, mayıs ayında en az 142 işçi ve haziran ayında en az 137 işçi toplamda en az 878 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Ölümlerin 151’i İstanbul’dan, 50’si İzmir’den, 32’si Şanlıurfa, 31’1 Konya ve Gaziantep’te, 28’i de Bursa’da gerçekleşti. 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına bakıldığında 757 ücretli (işçi ve memur) ve 121 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetti. Ölenlerin yüzde 86’sını ücretliler yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor. 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı ise; inşaat-yol işkolunda 224 işçi, tarım, orman işkolunda 141 işçi, taşımacılık işkolunda 103 işçi, konaklama, eğlence işkolunda 63 işçi; belediye, genel işler işkolunda 49 işçi, metal işkolunda 45 işçi, ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 41 işçi, madencilik işkolunda 40 işçi, gemi, tersane, deniz, liman işkolunda 24 işçi, savunma, güvenlik işkolunda 18 işçi, enerji işkolunda 16 işçi, sağlık, sosyal hizmetler işkolunda 15 işçi, gıda, şeker işkolunda 14 işçi, Petro-Kimya, lastik işkolunda 13 işçi, tekstil, deri işkolunda 12 işçi; ağaç, kâğıt işkolunda 24 işçi; çimento, toprak, cam işkolunda 11 işçi, banka, finans, sigorta işkolunda 1 işçi, işkolu bilinmeyen 36 işçide hayatını kaybetti. EZİLME VE GÖÇÜK 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin nedenlerine ise; ezilme, göçük 175 işçi, trafik, servis kazası 169 işçi, yüksekten düşme 133 işçi, kalp krizi, beyin kanaması 111 işçi, zehirlenme, boğulma 65 işçi, elektrik çarpması 40 işçi, intihar 38 işçi, şiddet 31 işçi, patlama, yanma 28 işçi; nesne çarpması, düşmesi 23 işçi, diğer nedenlerden dolayı 65 işçi hayatını kaybetti. Sanayi işkollarında iş cinayetlerinin oransal olarak artışı ile birlikte ezilme, patlama, yanma, elektrik çarpması, zehirlenme vb. ölüm nedenlerinde de gözle görülür bir yaygınlaşma mevcut. İnşaatlarda yüksekten düşmeler tüm iş cinayetlerindeki yüksekten düşme nedenli ölümlerin yüzde 75’ini oluşturuyor. Ekonomik kriz, mobbing ve fazla çalışmaya bağlı işçi intiharları devam etmekte. Özellikle geçinemeyen işçilerin banka ve tefecilerden aldıkları borçları geri ödeyememeleri sonucu yapılan baskılar bu intiharların önemli bir nedeni. Bir yandan emekli olamama, EYT ve emeklilikte adalet tartışmaları yapılırken diğer yandan 50 yaş ve üzeri yaş grubunda iş cinayetlerinde ölenlerin oranı neredeyse üçte bir düzeyinde. Bu yaş grubu emeklilik hakkını alabilse de çalışmaya devam etmekte ve bu güvencesizlik kıskacı altında olmakta. 33 ÇOCUK İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımına bakıldığında ise; 33 kadın işçi ve 845 erkek işçi hayatını kaybetti. Kadın işçiler tarım, eğitim, ticaret, metal, gemi, sağlık, konaklama, güvenlik ve genel işler işkollarında çalışıyorlardı. 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 13 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 20 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 175 işçi, 30-49 yaş arası 361 işçi, 50-64 yaş arası 215 işçi, 65 yaş ve üstü 52 işçi, yaşı bilinmeyen 42 işçi hayatını kaybetti. Bu dönemde 33 çocuk işçi hayatını kaybetti. Özellikle sanayide meydana gelen çocuk işçi ölümleri dikkat çekiyor. KOD 46 İLE İŞÇİNİN ELİNİ KOLUNU BAĞLIYORLAR İşyerlerinde işçinin güvenliğini sağlayacak denetimlerin özelleştirmeler sonunda hiçe sayıldığını belirten Güneş, işçilerin kod46 ile işten çok rahat çıkarılabileceğini söyledi. Güneş, “Patronlar için sırlama yaparsak eğer her zaman kâr önemlidir. Hırsı her zaman ön planda olduğu için iş güvenliği, giyeceği kıyafet, eğitimler, çalışma koşulları patronun hiçbir şekilde umurunda olmuyor. İşçinin sağlığı, güvenliği, eğitimler yapılan denetlemeler özelleştirildi. Özelleştirme ile beraber bunlar değersizleşti, takip edilemez düzeye geldi. Kamucu bir bakışa açısıyla baktığımızda daha öncesinde madenlerde denetlemeler vardı. Soma’da bunun örneğini gördük. Şimdi özelleştirme ile beraber denetlenebilirlik ortadan kalktı. Denetlemeler ortadan kalkınca be oldu? İşçi ölümleri arttı. Bir süre sonrada işçi ölümleri toplumda normalleşti. İşçi ölümlerini sadece bir yerde patlama oldu ya da bir inşaatta düştü nedenleri ile değil maalesef ki mobbingler sonucunda da işçiler hayatlarını son veriyor. Sürekli bir işçiye mobbing yapılırsa ne olur? İşçi bunalıma, depresyona giriyor ve hayatına son veriyor. Bunlar organize cinayet. Mobbinge karşı en ufak bir tepki bile olursa işçiyi hemen kapının önüne koyuyorlar. ‘Bana işçi çok’ deyip işten çıkarıyor. Patronların elinde çok silah var aslında. Kod 46 diye bir yasa var. Kod 46 bahanesiyle çıkarılan işçi ne iş bulabiliyor ne tazminatını alabiliyor. Mobbingin arkasında da bunlar var. Mobbinge karşı bir tepki veriyor, iki tepki veriyor, üçüncüsünde ‘seni kapının önüne koyuyorum’ diyorlar. Biz her zaman tepkimiz koyarız. Söyleyecek sözümüzü söyleriz. Sendika anayasal haktır. Sendikalı işçinin her zaman yasal bir dayanağı var, hak alanı mücadelesi var. İşten atıldığı zaman kapının önünde direniş bekler. Maalesef mobbingde de durum böyle sendikalı olmayınca tek başına üstesinden gelemiyor işçi. Biz SOSYAL-İş Sendikası olarak mağazalarda-marketlerde, AVM’lerde kim mobbinge uğruyorsa onun yanındayız. Haksızlığa, güvencesiz çalıştırılmaya karşı SOSYAL-İş sendikasında örgütlenme çağrısında bulunuyoruz” diye konuştu. SENDİKAL ÖRGÜTLENME ŞART İşyerlerinde sendikal örgütlenmenin önemine vurgu yapan Güneş, “İşyerlerinin ehli olan insanlar tarafında gerçekten denetlenmesi lazım. İş güvenliği ve uzmanları tarafından sürekli denetim altında olması gerek. Patronların kar hırsını bırakıp işçinin hakkını vermesi gerekiyor. Siyasi parti fark etmeksizin belediyelerde durum böyle tüm işçiler aynı sistemde yok sayılıyor. İşçinin emeğine özen gösterilmiyor. Sistemin değişmesi gerekiyor. Bu sistemde işçi düşünülmüyor. Patronun umurunda değil, işçinin akşam yemeğinde ne yediği. Başka bir sistemde işçinin bugün yiyeceği yemeğe kadar düşünülür. Bunların çözülmesi lazım. Örgütlülük dışında gerçekten başka bir çözüm olamaz. İstediği kadar tutanak tutalım, şikâyet edelim. Bütün kanalları kullanalım ama gerçekten bireysel tutumlarda sonuç çıkmıyor. Bugün sendika olmayan yerlerde çok kötü çalışma şartları var. Ama sendikalı olduğunuz zaman şartlar biraz daha iyileştirilebiliyor, hakkını savunabiliyorsunuz. İşyeri temsilcileri oluyor, sendika başkanları, sendikanın örgütlenme uzmanları gidip anında müdahale edebiliyor, denetleyebiliyor. Ama öteki türlü yani hiçbir şekilde denetleme şansın olmuyor” diyerek sözlerini tamamladı.

İş cinayetine kurban giden işçilerin yüzde 95’i sendikasız Haber

İş cinayetine kurban giden işçilerin yüzde 95’i sendikasız

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2023'ün ilk dokuz ayını kapsayan iş cinayetleri raporunu açıkladı. İSİG verilerine göre, 2023 yılının ilk dokuz ayında en az 1409 işçi hayatını kaybetti.  Buna göre 9 ayda en az 44'ü çocuk, 136'sı kadın, 1409 işçi hayatını kaybetti. Bu sayı, Ocak ayında 116, Şubat’ta 195, Mart’ta 130, Nisan’da 124, Mayıs’ta 146, Haziran’da 161, Temmuz’da 183, Ağustos’ta 203 ve Eylül’de 151’di. HANGİ İŞ KOLUNDA, KAÇ İŞÇİ ÖLDÜ? İş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: İnşaat, yol işkolunda 261 işçi; tarım, orman işkolunda 259 emekçi (109 işçi ve 150 çiftçi); taşımacılık işkolunda 171 işçi; konaklama, eğlence işkolunda 111 işçi; ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 90 işçi; belediye, genel işler işkolunda 76 işçi; metal işkolunda 74 işçi; sağlık, sosyal hizmetler işkolunda 51 işçi; gıda, şeker işkolunda 43 işçi; madencilik işkolunda 36 işçi; enerji işkolunda 36 işçi; petro-kimya, lastik işkolunda 33 işçi; tekstil, deri işkolunda 27 işçi; gemi, tersane, deniz, liman işkolunda 27 işçi; savunma, güvenlik işkolunda 24 işçi; ağaç, kâğıt işkolunda 20 işçi; çimento, toprak, cam işkolunda 16 işçi; basın, gazetecilik işkolunda 7 işçi; iletişim işkolunda 1 işçi; banka, finans, sigorta işkolunda 1 işçi ve çalıştığı işkolu belirlenemeyen 45 işçi hayatını kaybetti. İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENLERİ 2023 yılının ilk dokuz ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı ise şöyle: Trafik, servis kazası nedeniyle 345 işçi; ezilme, göçük nedeniyle 213 işçi; yüksekten düşme nedeniyle 174 işçi; kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 160 işçi; deprem nedeniyle 92 işçi; elektrik çarpması nedeniyle 86 işçi; şiddet nedeniyle 68 işçi; patlama, yanma nedeniyle 63 işçi; zehirlenme, boğulma nedeniyle 45 işçi; intihar nedeniyle 44 işçi; nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 20 işçi; kesilme, kopma nedeniyle 16 işçi; diğer nedenlerden dolayı 83 işçi hayatını kaybetti. GÖÇMEN-MÜLTECİ İŞÇİ DETAYI 2023 yılının ilk dokuz ayında 75 göçmen-mülteci işçi hayatını kaybetti. Bu işçilerin geldikleri ülkeler; 29’u Suriyeli, 13’ü Afganistanlı, 9’u Türkmenistanlı, 3’ü Bulgaristanlı, 3’ü Iraklı, 3’ü İranlı, 2’si Kırgızistanlı, 2’si Mısırlı, 2’si Özbekistanlı, 1’i Azerbaycanlı, 1’i Filipinlerli, 1’i Japonyalı, 1’i Kolombiyalı, 1’i Moldovyalı, 1’i Romanyalı, 1’i Rusyalı, 1’i Sudanlı, 1’i Ukraynalı. ÖLENLERİN 60’I SENDİKALI İŞÇİ  2023 yılının ilk dokuz ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 60’ı (yüzde 4,25) sendikalı işçi, 1349’u ise (yüzde 95,75) sendikasız. Sendikalı işçilerin 11’i kimya, 7’si sağlık, 6’sı enerji, 5’i metal, 4’ü belediye, 3’ü maden, 1’i tarım, 1’i gıda, 1’i ağaç, 1’i büro, 1’i eğitim ve 1’i gemi işkolunda çalışıyordu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Adayın bilgisine değil ideolojisine bakılıyor

HAK-İŞ/HİZMET-İŞ Sendikası’nın 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti Haber

HAK-İŞ/HİZMET-İŞ Sendikası’nın 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti

HAK-İŞ/HİZMET-İŞ Sendikası 2. Olağan Genel Kurulu divanı gerçekleşti. Sendikanın Kurucu Onursal Başkanı Hüseyin Tanrıverdi, Sendikanın Genel Başkan Vekili Halil Özdemir, genel başkan yardımcıları, Belediye Başkanı ve başkan yardımcıları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, HİZMET-İŞ Sendikasının şube başkanları, delegeler ve işçiler katılım sağladı. Sendikanın Genel Başkan Vekili Özdemir’in önderliğinde gerçekleşen 2. Olağan Kurul toplantısında HAK-İŞ/Hizmet-iş Sendikası’nın birlik ve beraberliğinden işçinin, emekçinin sendika olarak her zaman yanında olacakları konuşuldu. İsrail Filistin arasındaki yaşanan savaş ve kaosun son bulması adına Hüseyin Tanrıverdi, oradaki sendikaların yanında olduklarını söyledi. BİRLİK, KARDEŞLİK DEMEK HAK-İŞ7 HİZMET-İŞ Sendikası Genel Başkan Vekili Özdemir, HAK-İŞ/HİZMET İŞ Sendikası’nın birlik, beraberlik, kardeşlik demek olduğunu vurgulayarak  “Topluma zarar veren hiçbir şey göremezsiniz.  Biz insanlara hizmet ediyoruz ve bunun içinde gurur duyuyoruz. Sendikamızın 280 bin üyesi ile bütün illerde şube başkanlığı ve il başkanlığı olan devasa teşkilat olarak çalışanlara hizmet ediyor üyesi olmayanlara da hizmet veriyoruz.  Özellikle seçimlerden sonra gördünüz Türkiye’de CHP’li belediyeler daha işe başlar başlamaz tek intizam ve üyelerinden intikam almak için uğraştılar. Türkiye’de bununla mücadele eden tek sendika olduk.  Genel başkanımızın talimatıyla bizim için önemli olan insan, bizim için önemli olan çalışan ve emekçidir. Türkiye’de HAK-İŞ var ve HİZMET-İŞ Sendikası var. Kavga etmeden masa başında derdimizi anlatabiliriz ama kesinlikle bu şu demek değil uysal koyunda değiliz.  Dik dururuz onun için size HİZMET-İŞ Sendikasını il üyesi olarak il delegesi olarak İzmir’de de her zaman bizim bu yaptığımız mücadeleye güç verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun. Eksiğimiz olabilir, hatalarımız olabilir sonuçta biz de insanız ama bile bile hiçbir üyemizi mağdur etmeyiz ve sizlerin başını öne eğmeyiz. Siz güvenin yeter ki,  eğer HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ sendikası olmasaydı, Genel Başkanımız Sayın Mahmut Arslan’ın mücadelesi olmasaydı bu salonda hiçbirimiz olmazdık. Milyonlarca işçi olarak sözleşme yapma hakkı kazandık” dedi. TÜRKİYE İSTİKRARLA YÜRÜYOR HİZMET-İŞ Sendikası ve emekçinin yanında yer alan Kurucu ve Onursal genel başkanı Tanrıverdi, konuşmasını yaptı. Konuşmasında birlik ve beraberliklerinden bahsetti. Tanrıverdi,  Bu çatı altında birlik beraberlik içerisinde göstereceğiniz her faaliyet sadece kendiniz, üyelerimiz için değil aynı zamanda ülkemiz için de önemli bir faaliyet oluyor. Türkiye istikrarlı çizgisiyle yürüdüğü için ekonomik olarak gelişti istikrarlı çizgisiyle yürüdüğü için çok ciddi adımlar attı” diye konuştu. MAZLUMUN YANINDAYIZ Özdemir son olarak İsrail ve Filistin arasında yaşanan kanlı savaşa da değinerek savaşın son bulması gerektiğini söyledi. Özdemir, “Bugün 4 gün oldu. Filistin çatışma ileri düzeye geçti her ne kadar İsrail başkanı bir savaş ilanı yapsa bu savaş değildir.  Temennimiz Bir an önce bu çatışmanın sonlandırılması ve  bir dünya savaşına dönüşmemesidir. tabii ki HİZMET-İŞ  Sendikası HAK-İŞ  Konfederasyonu olarak bu alanda bir kurum ve kuruluş olarak oradaki mensuplarımıza gerekli tavsiyelerde bulunduk. 4 gündür özellikle ciddi yazışmalar sürdürüyoruz, kendileriyle irtibattayız.  Bizim görevimiz  bölgemizde, ülkemizde bir rahatsızlık varsa onların üstüne gidip huzura dönüştürmektir. ‘Komşusu açken kendisi tok olan  bizden değildir’ diyen peygamberimizin bu güzel sözü çerçevesinde mağdur ve mazlum kim varsa onun yanında olmak durumundayız” ifadelerini kullandı. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: İstanbul İl Kongresi Özel’in elini güçlendirir

Agrobay direnişi birinci ayında: Hakkımızı alana kadar durmayacağız Haber

Agrobay direnişi birinci ayında: Hakkımızı alana kadar durmayacağız

İzmir Bergama’da Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan ve Tarım Sendikası’na (Tarım-Sen) üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan çoğu kadın 39 işçi, 1 aydır kurum önündeki eylemini sürdürüyor. ‘İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunmak’ gibi gerekçeleri içeren ‘Kod 46’ ile işten çıkarılan işçilerin talebi tazminatlarını ve ödenmemiş ücretlerini alabilmek. Süreçte jandarma ekiplerinin sert müdahalesi ile karşılaşan, yerlerde sürüklenen ve defalarca gözaltına alınan işçiler, sonuna kadar mücadele ederek haklarını almaya kararlı. BİR AYDIR DİRENİŞTEYİZ Bir aydır büyük bir kararlılıkla yürütülen işçilerin direniş sürecinden bahseden Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz, “İşçi arkadaşlar bir sendikalaşma sürecinin içine girdiler. Bu sendikalaşma Ağustos ayında hızlandı ve işverenin tespit etmesi üzerine sendikal faaliyet yürüten işçiler işten atıldı. Şu ana kadar işten çıkarılan işçi sayısı 39… Bugün direnişimizin 30’ncu günü. Geçtiğimiz Cuma günü gözaltına alındık, çıktıktan sonra arkadaşlarımız CHP İzmir İl Kongresi’ne gitti. Tuncay Özkan ile görüştüler. Tuncay Bey, meselenin çözümüne dair görüşme yapacağını söyledi. Biz de buna istinaden daha düşük bir yoğunluğa geçtik. 7/24 değil de günde birkaç saat işyeri önünde nöbet tutuyoruz şu an. Bunun seyri gelişmelere bağlı olarak değişiyor. 30 gündür, bazen tüm gün, bazen birkaç saat, bazen yolu kapatarak, bazen basın açıklaması yaparak şirketin önündeyiz” dedi. ORANTISIZ VE SERT MÜDAHALE VAR Sera önündeki nöbet esnasında sık sık jandarma ekiplerinin sert müdahalesiyle karşılaştıklarını ve kadın işçilerin de şiddetin öznesi haline getirildiğini kaydeden Kocagöz, “15-20 tane işçi kadının kendi taleplerini iletmek için şirketin önünde bulunması karşısında ciddi bir kolluk gücüyle sert müdahale yaşadık. Bir arkadaşımızın ayak parmakları kırıldı, bir arkadaşımız yerde baygınlık geçirdi, kafa travması yaşadı. Çok orantısız ve sert bir müdahale var. Geçtiğimiz Cuma günkü müdahalede kolluk çok hazır ve iştahlı bir şekilde oradaydı. Pek çok direnişte de görüyoruz jandarma öyle bir görüntü veriyor ki, adeta şirketin güvenlik görevlisiymiş gibi davranış sergiliyor. Kadın işçilerin ilk kez gözaltına alınması, böyle bir kollukla karşı karşıya gelmesi, böyle bir şiddet yaşaması kabul edilebilir değil ama bu da Agrobay şirketinin ve onun yanında duran güçlerin gerçekliğini ifade ediyor. Bizim buradan temel çıkarımımız bu. Burada böyle bir yerel krallık inşa edilmiş, kolluk da o krallığı koruyan bir güç haline dönüşmüş durumda ne yazık ki” ifadelerini kullandı. YALNIZ BIRAKILMIŞ DURUMDAYIZ Süreçte özellikle siyasi partiler tarafından yalnız bırakıldıklarını dile getiren Kocagöz, “Yeterince destek hissedemiyoruz ne yazık ki. Özellikle siyasi partiler tarafından çok yalnız bırakılmış durumdayız. Buraya çok az sayıda siyasi partinin az sayıdaki temsilcisi ve üyesi geldi bugüne kadar. Bunun daha geniş kamuoyuna yansıması gerekiyordu. Tarım iş kolunda, bu tarz seralarda, Bakırçay özelinde de söyleyebiliriz bunu; böyle bir eylem ilk defa yaşanıyor. İşçilerin çoğunluğu kadın ve o bölgenin insanı. Yıllardır burada çok kötü koşullarda çalışmışlar. Türkiye’nin aslında çok önemli bir meselesine parmak basmış tecrübe yaşanıyor şu an. Çok ağır koşullarda köle gibi çalıştırılmışlar. Şirket işi bittiğinde de deyim yerindeyse buruşturup atmış işçileri. Sendikanın varlığı ve onlara açtığı alanla beraber bütün bu çalışma iş koşullarının aslında ifşa edildiği ve gündeme serildiği bir durum yaşanıyor. Peki bu sesi kim duyuyor? Herkes gözlerini kapatıyor. Buradaki direniş, tarım işletmelerindeki sömürü koşullarını gösteriyor. Bu politikaya ortak olan kesimler bizden uzak duruyor. Çünkü bunun bir yerinden tutulmaya başlandığı anda hem kendi çıkar ilişkilerine değecek bir yanı var. Sadece bu işletme değil diğer işletmelere doğru belki de evrilebilecek bir sorgulama söz konusu. Patronlar ve patronların yönettiği siyasetçiler bunu istemiyor elbette” diye konuştu. MÜCADELEMİZ KADINLARA ÖRNEK OLACAK İşçilerin her şeye rağmen direniş ruhunu koruduğunu belirten Kocagöz, “Normalde her gün biraz daha azalması beklenir direnişlerin ama her gün yaşadıkları şeyler onları bu mücadelede daha da istekli, azimli şekilde tutunmaya vesile oluyor. Kendileri ilk kez deneyimliyor ama bu bölgede bir mücadeleci sendika deneyimi var. Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nın 2019’dan beri yürüttüğü, Tahir Çetin’lerin bıraktığı ve hala da sürdürülen bir mücadele mirası var. Örneğin Kınık’ta serada çalışanların, büyük çoğunluğunun ya eşi ya da bir akrabası maden işçisi. Sendikayı biliyor, onun yarattığı mücadele hafızasına sahip… Böyle bir bütünlüklü hikayenin parçasıyız aslında biz, gökten zembille inmiş durumumuz yok. Ama kadınlar ilk defa kendileri bunu tecrübe ediyorlar, ilk defa bir eylemlilik sürecinin öznesiler. İşçilerin büyük çoğunluğu işe dönmek istemiyor, dönmek isteyenler de var çok az da olsa. Ama esas talep içeride kalan hakların bir an önce verilmesi. Bir de işten çıkış kodları, kod-46 olarak belirlendi. Bunun da düzeltilmesini istiyoruz. Tuncay Bey ile yaptığımız görüşmede bir söz aldık. Buna dair bir gelişme olmazsa eylemlilik sürecimizi ivmelendirerek devam ettireceğiz. Biz ancak bir toplumsal destek ile bu mücadeleyi kazanabiliriz. Kazanırsak mücadelemiz, bu ülkede zor koşullarda çalışan kadınlara örnek olacak” açıklamasını yaptı. HAKKIMIZI ALANA KADAR DURMAYACAĞIZ İlk işten çıkarılan kadın işçilerden biri olan Ayten Yavuz da “Sendika üye olduğumuz için işten çıkarıldık. İçeride maaşımız kaldı, onu bile vermediler. Tazminatsız bir şekilde kapının önüne konulduk. 6 sene emek verdim o işyerine. Bu süreçte biz hiç kimseyi yanımızda göremedik. Jandarma, kaymakam, belediye başkanı hepsi karşımızda yanımızda değil. Direniş süresince iki kez gözaltına alındım. Agrobay’a 500 metreden fazla yaklaşmam yasaklandı. Yurt dışı çıkış yasağı konuldu. Bir arkadaşımızın ayak parmağı kırıldı, bir tanesi beyin travması geçirdi. Biz sadece hakkımızı istiyoruz. Haksız yere işten çıkarıldık. Devlet hep onların yanında, biz bir avuç kadının yanında ise kimseyi göremedik. Çok yalnız bırakıldık. Ama biz çok güçlüyüz, sonuna kadar devam edeceğiz. Hakkımızı alana kadar durmayacağız” dedi. GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ Geçtiğimiz Cuma günü direniş alanında yaşanan müdahalede ayak parmağı kırılan kadın işçilerden Şirin Yıldırım ise şunları söyledi: “9 yıl boyunca o işyerine emek verdik ama haklarımızı alamadan işten çıkarıldık. Zaten öncesinde de hep emeğimiz sömürüldü, bunları görünce sendikaya üye olmaya karar vermiştik. Bizi kapının önüne koymalarını bırakın bir de yüz kızartıcı suçları kapsayan kod 46 ile işten çıkardılar. O bizi o kadar üzdü ki! Benim yaşım 46, ben bugüne kadar kimsenin iğnesini bile ellemiş değilim. Bize nasıl böyle bir leke sürebilirler? Onları dava edeceğim, son müdahalede ayak parmağımı kırdılar. Geçen cuma günü orduyu yığdılar karşımıza. 10 tane kadın için ordu yığmışlar! Bunun ne gereği var? Demek ki çok korkutmuşuz onları. Haklarımızı verecekler, asla geri adım atmayacağız mücadelemizden. Çok yalnız bırakıldık, siyasilerden kimse adımını atmadı oraya.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kış sert geçecek… İcra takipleri yolda!

İzmir’de sendikalar meydanlara iniyor Haber

İzmir’de sendikalar meydanlara iniyor

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), veli dernekleri, Alevi örgütleri ve Halkevleri, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)’ projesinin iptal edilmesi için İzmir’de bir araya gelecek. 100 kuruluşla birlikte 16 Eylül'de ‘Laik eğitim, laik yaşam, eşit yurttaşlık’ mitingi yapacaklarını duyuran sendikalar, ÇEDES projesi iptal edilmediği takdirde diğer kentlerde de ‘laiklik buluşmaları’ gerçekleştireceklerini söyledi. Sendika üyeleri akşam saatlerinde Cumhuriyet Meydanı’nda toplanacak.  ÇEDES PROJESİ NEDİR? ÇEDES protokolüne göre projenin amacı, öğrencileri ‘bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre’ yetiştirmek. Bu kapsamda okul içinde ve dışında öğrencilerle çeşitli faaliyetler yürütülmesini hedefleyen proje hem MEB’e hem Diyanet’e hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na belli sorumluluklar yüklüyor. Örneğin okullarda, değerler eğitimi verilmek üzere ‘değerler kulübü’ kurulması ve katılımcı öğrencilerin ‘temsilci öğretmenler’ tarafından belirlenmesi öngörülüyor. Projenin merkezleri arasında Diyanet gençlik merkezleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı gençlik merkezleri ve MEB’e bağlı resmî okullar yer alıyor. Ayrıca proje kapsamındaki etkinlikler, ‘İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi’ halinde protokol taraflarınca sağlanan okul dışı mekanlarda da gerçekleştirilebiliyor. Protokolde ‘ÇEDES Uygulama Mekânları’ diye tarif edilen bu mekanların hangi mekanlar olacağı yönünde ise herhangi bir tarif ya da kısıt bulunmuyor. Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek faaliyetlerde görev alacak personeller ve gönüllü öğrenciler, il ve ilçe müftülüklerince belirleniyor. Buna göre müftülükler, Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek ‘değerler’ temalı etkinliklere en az iki kız, iki erkek olmak üzere gönüllü lise ve üniversite öğrencileri seçecek. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: MEB'den özel okullardaki ücretsiz ders kitaplarına ilişkin inceleme

İzmir metrosunda pes dedirten olay! Haber

İzmir metrosunda pes dedirten olay!

İzmir'de grev nedeniyle birçok vatandaş mağdur olurken park halinde olan metro vagonlarına sprey boya ile yazı ve resimler çizildiği görüldü. Türkiye Demiryolu İşçileri Sendikasına üye metro ve tramvay çalışanlarının Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine bugün grev kararı asılan metro istasyonları kapanırken lokomotif ve vagonların bir bölümü Halkapınar İstasyonu'na çekildi. Burada bazı vagonların üzerine kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce sprey boya kullanılarak grafiti yapıldığı, yazı ve resimler çizildiği görüldü. İZMİR METRODA NE OLDU? İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İzmir Metro A.Ş ve İzBB’nin işveren sendikası Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası (SODEM-SEN) ile metro ve tramvayda örgütlü olan Demiryol-İş Sendikası arasında gerçekleşen, 625 çalışanı ilgilendiren, TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı. Metro A.Ş.’nin Halkapınar’daki Genel Müdürlük binasındaki son toplantıda da tarafların ilgili 11 madde üzerinde anlaşma sağlayamadığı öğrenilirken, sabah saat 05.00’ten itibaren metro ve tramvayda şalterler indi, seferler durdu. ''KAPIMIZ YİNE AÇIK'' Metro A.Ş.’nin Halkapınar’daki Genel Müdürlük binası önünde basın açıklamasında bulunan Demiryol-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Hamdullah Giral, “Haklı taleplerimize karşılık bulamadığımızdan daha önce aldığımız grev kararımızı bu saatten sonra uygulamaya koyuyoruz. Son dakikaya kadar elimizi uzattık, kapımızı açık tuttuk. Bu saatten sonra grev kararımızı alsak da yine kapımız açık. Yeter ki emekçinin emeğinin karşılığını verin. Hodri meydan diyoruz. Bizi bu grev kararını uygulamaya koymakta zorlayanlar, zorda bırakanlar bundan sonra düşünsün. Şimdi hep beraber halaylarla alkışlarla grev uygulama ilanımızı asıyoruz” dedi. ULAŞIM FELÇ OLDU Kentte ulaşımın ana damarlarından biri olan metro ve tramvayda yaşanan grev nedeniyle vatandaşlar zor anlar yaşadı. Özellikle metro ve tramvay istasyonlarına gelen İzmirliler, "Bu iş yerinde grev vardır" pankartını görünce bekledikleri istasyonlardan geri dönmek zorunda kaldı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte işe gitmek için Halkapınar Metro İstasyonu’na gelen ve grev nedeniyle metroya binemeyen Mümin Öztürk, “Biraz vatandaşı da düşünmek lazım. Ben her sabah metroya binerek işime gidiyorum. Geri döneceğim mecburen. Buradan Üçkuyular’a gidip Balıklıova aracına binip yerime gitmek istiyorum ama bugün gidemeyeceğim demek ki. İnşallah yarın da devam etmez” diye konuştu. HALK MAĞDUR OLDU İşe gitmek için Halkapınar Metro İstasyonu’na gelen bir diğer vatandaş Meymet Kaymaz ise, “Saat 5’te işe gideceğiz, geliyoruz metro yok. Hepimizi mağdur ettiler. Nasıl olacak bu? Artık şimdi taksi bulacağız da işimize gideceğiz” ifadelerini kullandı. Öte yandan, birçok tramvay istasyonu grev nedeniyle boş kalırken, metro ve tramvaya binemeyen vatandaşlar belediye tarafından ek seferlerin de konulduğu otobüslere veya taksilere yönelmek zorunda kaldı. İHA/AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.