#sendika

sendika haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, sendika haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Toygar Güneş: İş güvenliği denetlemeleri özelleşti, insan hayatı değersizleşti Haber

Toygar Güneş: İş güvenliği denetlemeleri özelleşti, insan hayatı değersizleşti

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER/ Türkiye yılın ilk ayında en az 878 işçiye mezar oldu. Denetimlerin özelleştirilmesiyle beraber artan ölümler git gide toplumda kanıksanmaya başlandı. Hayatını kaybeden işçilerin çoğu denetimsizlikler yüzünden hayatını kaybediyor. İnşaat-yol işkolunda 224 işçi hayatını kaybederken en çok işçi ezilme-göçük nedeniyle hayatını kaybediyor. Yılın ilk 6 ayında 33 kadın işçi hayatını kaybederken 33’te çocuk işçi hayatını kaybetti. Türkiye Sosyal Sigortalar, Eğitim, Büro, Ticaret, Kooperatif ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendikası (SOSYAL-İş) İzmir Örgütlenme Uzmanı Toygar Güneş, “Özelleştirme ile beraber bunlar değersizleşti, takip edilemez düzeye geldi. Şimdi özelleştirme ile beraber denetlenebilirlik ortadan kalktı. Denetlemeler ortadan kalkınca be oldu? İşçi ölümleri arttı” dedi. İZMİR İKİNCİ SIRADA Ocak ayında en az 161 işçi, şubat ayında en az 149 işçi, mart ayında en az 124 işçi, nisan ayında en az 165 işçi, mayıs ayında en az 142 işçi ve haziran ayında en az 137 işçi toplamda en az 878 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Ölümlerin 151’i İstanbul’dan, 50’si İzmir’den, 32’si Şanlıurfa, 31’1 Konya ve Gaziantep’te, 28’i de Bursa’da gerçekleşti. 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına bakıldığında 757 ücretli (işçi ve memur) ve 121 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetti. Ölenlerin yüzde 86’sını ücretliler yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor. 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı ise; inşaat-yol işkolunda 224 işçi, tarım, orman işkolunda 141 işçi, taşımacılık işkolunda 103 işçi, konaklama, eğlence işkolunda 63 işçi; belediye, genel işler işkolunda 49 işçi, metal işkolunda 45 işçi, ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 41 işçi, madencilik işkolunda 40 işçi, gemi, tersane, deniz, liman işkolunda 24 işçi, savunma, güvenlik işkolunda 18 işçi, enerji işkolunda 16 işçi, sağlık, sosyal hizmetler işkolunda 15 işçi, gıda, şeker işkolunda 14 işçi, Petro-Kimya, lastik işkolunda 13 işçi, tekstil, deri işkolunda 12 işçi; ağaç, kâğıt işkolunda 24 işçi; çimento, toprak, cam işkolunda 11 işçi, banka, finans, sigorta işkolunda 1 işçi, işkolu bilinmeyen 36 işçide hayatını kaybetti. EZİLME VE GÖÇÜK 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin nedenlerine ise; ezilme, göçük 175 işçi, trafik, servis kazası 169 işçi, yüksekten düşme 133 işçi, kalp krizi, beyin kanaması 111 işçi, zehirlenme, boğulma 65 işçi, elektrik çarpması 40 işçi, intihar 38 işçi, şiddet 31 işçi, patlama, yanma 28 işçi; nesne çarpması, düşmesi 23 işçi, diğer nedenlerden dolayı 65 işçi hayatını kaybetti. Sanayi işkollarında iş cinayetlerinin oransal olarak artışı ile birlikte ezilme, patlama, yanma, elektrik çarpması, zehirlenme vb. ölüm nedenlerinde de gözle görülür bir yaygınlaşma mevcut. İnşaatlarda yüksekten düşmeler tüm iş cinayetlerindeki yüksekten düşme nedenli ölümlerin yüzde 75’ini oluşturuyor. Ekonomik kriz, mobbing ve fazla çalışmaya bağlı işçi intiharları devam etmekte. Özellikle geçinemeyen işçilerin banka ve tefecilerden aldıkları borçları geri ödeyememeleri sonucu yapılan baskılar bu intiharların önemli bir nedeni. Bir yandan emekli olamama, EYT ve emeklilikte adalet tartışmaları yapılırken diğer yandan 50 yaş ve üzeri yaş grubunda iş cinayetlerinde ölenlerin oranı neredeyse üçte bir düzeyinde. Bu yaş grubu emeklilik hakkını alabilse de çalışmaya devam etmekte ve bu güvencesizlik kıskacı altında olmakta. 33 ÇOCUK İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımına bakıldığında ise; 33 kadın işçi ve 845 erkek işçi hayatını kaybetti. Kadın işçiler tarım, eğitim, ticaret, metal, gemi, sağlık, konaklama, güvenlik ve genel işler işkollarında çalışıyorlardı. 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 13 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 20 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 175 işçi, 30-49 yaş arası 361 işçi, 50-64 yaş arası 215 işçi, 65 yaş ve üstü 52 işçi, yaşı bilinmeyen 42 işçi hayatını kaybetti. Bu dönemde 33 çocuk işçi hayatını kaybetti. Özellikle sanayide meydana gelen çocuk işçi ölümleri dikkat çekiyor. KOD 46 İLE İŞÇİNİN ELİNİ KOLUNU BAĞLIYORLAR İşyerlerinde işçinin güvenliğini sağlayacak denetimlerin özelleştirmeler sonunda hiçe sayıldığını belirten Güneş, işçilerin kod46 ile işten çok rahat çıkarılabileceğini söyledi. Güneş, “Patronlar için sırlama yaparsak eğer her zaman kâr önemlidir. Hırsı her zaman ön planda olduğu için iş güvenliği, giyeceği kıyafet, eğitimler, çalışma koşulları patronun hiçbir şekilde umurunda olmuyor. İşçinin sağlığı, güvenliği, eğitimler yapılan denetlemeler özelleştirildi. Özelleştirme ile beraber bunlar değersizleşti, takip edilemez düzeye geldi. Kamucu bir bakışa açısıyla baktığımızda daha öncesinde madenlerde denetlemeler vardı. Soma’da bunun örneğini gördük. Şimdi özelleştirme ile beraber denetlenebilirlik ortadan kalktı. Denetlemeler ortadan kalkınca be oldu? İşçi ölümleri arttı. Bir süre sonrada işçi ölümleri toplumda normalleşti. İşçi ölümlerini sadece bir yerde patlama oldu ya da bir inşaatta düştü nedenleri ile değil maalesef ki mobbingler sonucunda da işçiler hayatlarını son veriyor. Sürekli bir işçiye mobbing yapılırsa ne olur? İşçi bunalıma, depresyona giriyor ve hayatına son veriyor. Bunlar organize cinayet. Mobbinge karşı en ufak bir tepki bile olursa işçiyi hemen kapının önüne koyuyorlar. ‘Bana işçi çok’ deyip işten çıkarıyor. Patronların elinde çok silah var aslında. Kod 46 diye bir yasa var. Kod 46 bahanesiyle çıkarılan işçi ne iş bulabiliyor ne tazminatını alabiliyor. Mobbingin arkasında da bunlar var. Mobbinge karşı bir tepki veriyor, iki tepki veriyor, üçüncüsünde ‘seni kapının önüne koyuyorum’ diyorlar. Biz her zaman tepkimiz koyarız. Söyleyecek sözümüzü söyleriz. Sendika anayasal haktır. Sendikalı işçinin her zaman yasal bir dayanağı var, hak alanı mücadelesi var. İşten atıldığı zaman kapının önünde direniş bekler. Maalesef mobbingde de durum böyle sendikalı olmayınca tek başına üstesinden gelemiyor işçi. Biz SOSYAL-İş Sendikası olarak mağazalarda-marketlerde, AVM’lerde kim mobbinge uğruyorsa onun yanındayız. Haksızlığa, güvencesiz çalıştırılmaya karşı SOSYAL-İş sendikasında örgütlenme çağrısında bulunuyoruz” diye konuştu. SENDİKAL ÖRGÜTLENME ŞART İşyerlerinde sendikal örgütlenmenin önemine vurgu yapan Güneş, “İşyerlerinin ehli olan insanlar tarafında gerçekten denetlenmesi lazım. İş güvenliği ve uzmanları tarafından sürekli denetim altında olması gerek. Patronların kar hırsını bırakıp işçinin hakkını vermesi gerekiyor. Siyasi parti fark etmeksizin belediyelerde durum böyle tüm işçiler aynı sistemde yok sayılıyor. İşçinin emeğine özen gösterilmiyor. Sistemin değişmesi gerekiyor. Bu sistemde işçi düşünülmüyor. Patronun umurunda değil, işçinin akşam yemeğinde ne yediği. Başka bir sistemde işçinin bugün yiyeceği yemeğe kadar düşünülür. Bunların çözülmesi lazım. Örgütlülük dışında gerçekten başka bir çözüm olamaz. İstediği kadar tutanak tutalım, şikâyet edelim. Bütün kanalları kullanalım ama gerçekten bireysel tutumlarda sonuç çıkmıyor. Bugün sendika olmayan yerlerde çok kötü çalışma şartları var. Ama sendikalı olduğunuz zaman şartlar biraz daha iyileştirilebiliyor, hakkını savunabiliyorsunuz. İşyeri temsilcileri oluyor, sendika başkanları, sendikanın örgütlenme uzmanları gidip anında müdahale edebiliyor, denetleyebiliyor. Ama öteki türlü yani hiçbir şekilde denetleme şansın olmuyor” diyerek sözlerini tamamladı.

İş cinayetine kurban giden işçilerin yüzde 95’i sendikasız Haber

İş cinayetine kurban giden işçilerin yüzde 95’i sendikasız

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2023'ün ilk dokuz ayını kapsayan iş cinayetleri raporunu açıkladı. İSİG verilerine göre, 2023 yılının ilk dokuz ayında en az 1409 işçi hayatını kaybetti.  Buna göre 9 ayda en az 44'ü çocuk, 136'sı kadın, 1409 işçi hayatını kaybetti. Bu sayı, Ocak ayında 116, Şubat’ta 195, Mart’ta 130, Nisan’da 124, Mayıs’ta 146, Haziran’da 161, Temmuz’da 183, Ağustos’ta 203 ve Eylül’de 151’di. HANGİ İŞ KOLUNDA, KAÇ İŞÇİ ÖLDÜ? İş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: İnşaat, yol işkolunda 261 işçi; tarım, orman işkolunda 259 emekçi (109 işçi ve 150 çiftçi); taşımacılık işkolunda 171 işçi; konaklama, eğlence işkolunda 111 işçi; ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 90 işçi; belediye, genel işler işkolunda 76 işçi; metal işkolunda 74 işçi; sağlık, sosyal hizmetler işkolunda 51 işçi; gıda, şeker işkolunda 43 işçi; madencilik işkolunda 36 işçi; enerji işkolunda 36 işçi; petro-kimya, lastik işkolunda 33 işçi; tekstil, deri işkolunda 27 işçi; gemi, tersane, deniz, liman işkolunda 27 işçi; savunma, güvenlik işkolunda 24 işçi; ağaç, kâğıt işkolunda 20 işçi; çimento, toprak, cam işkolunda 16 işçi; basın, gazetecilik işkolunda 7 işçi; iletişim işkolunda 1 işçi; banka, finans, sigorta işkolunda 1 işçi ve çalıştığı işkolu belirlenemeyen 45 işçi hayatını kaybetti. İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENLERİ 2023 yılının ilk dokuz ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı ise şöyle: Trafik, servis kazası nedeniyle 345 işçi; ezilme, göçük nedeniyle 213 işçi; yüksekten düşme nedeniyle 174 işçi; kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 160 işçi; deprem nedeniyle 92 işçi; elektrik çarpması nedeniyle 86 işçi; şiddet nedeniyle 68 işçi; patlama, yanma nedeniyle 63 işçi; zehirlenme, boğulma nedeniyle 45 işçi; intihar nedeniyle 44 işçi; nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 20 işçi; kesilme, kopma nedeniyle 16 işçi; diğer nedenlerden dolayı 83 işçi hayatını kaybetti. GÖÇMEN-MÜLTECİ İŞÇİ DETAYI 2023 yılının ilk dokuz ayında 75 göçmen-mülteci işçi hayatını kaybetti. Bu işçilerin geldikleri ülkeler; 29’u Suriyeli, 13’ü Afganistanlı, 9’u Türkmenistanlı, 3’ü Bulgaristanlı, 3’ü Iraklı, 3’ü İranlı, 2’si Kırgızistanlı, 2’si Mısırlı, 2’si Özbekistanlı, 1’i Azerbaycanlı, 1’i Filipinlerli, 1’i Japonyalı, 1’i Kolombiyalı, 1’i Moldovyalı, 1’i Romanyalı, 1’i Rusyalı, 1’i Sudanlı, 1’i Ukraynalı. ÖLENLERİN 60’I SENDİKALI İŞÇİ  2023 yılının ilk dokuz ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 60’ı (yüzde 4,25) sendikalı işçi, 1349’u ise (yüzde 95,75) sendikasız. Sendikalı işçilerin 11’i kimya, 7’si sağlık, 6’sı enerji, 5’i metal, 4’ü belediye, 3’ü maden, 1’i tarım, 1’i gıda, 1’i ağaç, 1’i büro, 1’i eğitim ve 1’i gemi işkolunda çalışıyordu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Adayın bilgisine değil ideolojisine bakılıyor

HAK-İŞ/HİZMET-İŞ Sendikası’nın 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti Haber

HAK-İŞ/HİZMET-İŞ Sendikası’nın 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti

HAK-İŞ/HİZMET-İŞ Sendikası 2. Olağan Genel Kurulu divanı gerçekleşti. Sendikanın Kurucu Onursal Başkanı Hüseyin Tanrıverdi, Sendikanın Genel Başkan Vekili Halil Özdemir, genel başkan yardımcıları, Belediye Başkanı ve başkan yardımcıları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, HİZMET-İŞ Sendikasının şube başkanları, delegeler ve işçiler katılım sağladı. Sendikanın Genel Başkan Vekili Özdemir’in önderliğinde gerçekleşen 2. Olağan Kurul toplantısında HAK-İŞ/Hizmet-iş Sendikası’nın birlik ve beraberliğinden işçinin, emekçinin sendika olarak her zaman yanında olacakları konuşuldu. İsrail Filistin arasındaki yaşanan savaş ve kaosun son bulması adına Hüseyin Tanrıverdi, oradaki sendikaların yanında olduklarını söyledi. BİRLİK, KARDEŞLİK DEMEK HAK-İŞ7 HİZMET-İŞ Sendikası Genel Başkan Vekili Özdemir, HAK-İŞ/HİZMET İŞ Sendikası’nın birlik, beraberlik, kardeşlik demek olduğunu vurgulayarak  “Topluma zarar veren hiçbir şey göremezsiniz.  Biz insanlara hizmet ediyoruz ve bunun içinde gurur duyuyoruz. Sendikamızın 280 bin üyesi ile bütün illerde şube başkanlığı ve il başkanlığı olan devasa teşkilat olarak çalışanlara hizmet ediyor üyesi olmayanlara da hizmet veriyoruz.  Özellikle seçimlerden sonra gördünüz Türkiye’de CHP’li belediyeler daha işe başlar başlamaz tek intizam ve üyelerinden intikam almak için uğraştılar. Türkiye’de bununla mücadele eden tek sendika olduk.  Genel başkanımızın talimatıyla bizim için önemli olan insan, bizim için önemli olan çalışan ve emekçidir. Türkiye’de HAK-İŞ var ve HİZMET-İŞ Sendikası var. Kavga etmeden masa başında derdimizi anlatabiliriz ama kesinlikle bu şu demek değil uysal koyunda değiliz.  Dik dururuz onun için size HİZMET-İŞ Sendikasını il üyesi olarak il delegesi olarak İzmir’de de her zaman bizim bu yaptığımız mücadeleye güç verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun. Eksiğimiz olabilir, hatalarımız olabilir sonuçta biz de insanız ama bile bile hiçbir üyemizi mağdur etmeyiz ve sizlerin başını öne eğmeyiz. Siz güvenin yeter ki,  eğer HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ sendikası olmasaydı, Genel Başkanımız Sayın Mahmut Arslan’ın mücadelesi olmasaydı bu salonda hiçbirimiz olmazdık. Milyonlarca işçi olarak sözleşme yapma hakkı kazandık” dedi. TÜRKİYE İSTİKRARLA YÜRÜYOR HİZMET-İŞ Sendikası ve emekçinin yanında yer alan Kurucu ve Onursal genel başkanı Tanrıverdi, konuşmasını yaptı. Konuşmasında birlik ve beraberliklerinden bahsetti. Tanrıverdi,  Bu çatı altında birlik beraberlik içerisinde göstereceğiniz her faaliyet sadece kendiniz, üyelerimiz için değil aynı zamanda ülkemiz için de önemli bir faaliyet oluyor. Türkiye istikrarlı çizgisiyle yürüdüğü için ekonomik olarak gelişti istikrarlı çizgisiyle yürüdüğü için çok ciddi adımlar attı” diye konuştu. MAZLUMUN YANINDAYIZ Özdemir son olarak İsrail ve Filistin arasında yaşanan kanlı savaşa da değinerek savaşın son bulması gerektiğini söyledi. Özdemir, “Bugün 4 gün oldu. Filistin çatışma ileri düzeye geçti her ne kadar İsrail başkanı bir savaş ilanı yapsa bu savaş değildir.  Temennimiz Bir an önce bu çatışmanın sonlandırılması ve  bir dünya savaşına dönüşmemesidir. tabii ki HİZMET-İŞ  Sendikası HAK-İŞ  Konfederasyonu olarak bu alanda bir kurum ve kuruluş olarak oradaki mensuplarımıza gerekli tavsiyelerde bulunduk. 4 gündür özellikle ciddi yazışmalar sürdürüyoruz, kendileriyle irtibattayız.  Bizim görevimiz  bölgemizde, ülkemizde bir rahatsızlık varsa onların üstüne gidip huzura dönüştürmektir. ‘Komşusu açken kendisi tok olan  bizden değildir’ diyen peygamberimizin bu güzel sözü çerçevesinde mağdur ve mazlum kim varsa onun yanında olmak durumundayız” ifadelerini kullandı. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: İstanbul İl Kongresi Özel’in elini güçlendirir

Agrobay direnişi birinci ayında: Hakkımızı alana kadar durmayacağız Haber

Agrobay direnişi birinci ayında: Hakkımızı alana kadar durmayacağız

İzmir Bergama’da Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan ve Tarım Sendikası’na (Tarım-Sen) üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan çoğu kadın 39 işçi, 1 aydır kurum önündeki eylemini sürdürüyor. ‘İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunmak’ gibi gerekçeleri içeren ‘Kod 46’ ile işten çıkarılan işçilerin talebi tazminatlarını ve ödenmemiş ücretlerini alabilmek. Süreçte jandarma ekiplerinin sert müdahalesi ile karşılaşan, yerlerde sürüklenen ve defalarca gözaltına alınan işçiler, sonuna kadar mücadele ederek haklarını almaya kararlı. BİR AYDIR DİRENİŞTEYİZ Bir aydır büyük bir kararlılıkla yürütülen işçilerin direniş sürecinden bahseden Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz, “İşçi arkadaşlar bir sendikalaşma sürecinin içine girdiler. Bu sendikalaşma Ağustos ayında hızlandı ve işverenin tespit etmesi üzerine sendikal faaliyet yürüten işçiler işten atıldı. Şu ana kadar işten çıkarılan işçi sayısı 39… Bugün direnişimizin 30’ncu günü. Geçtiğimiz Cuma günü gözaltına alındık, çıktıktan sonra arkadaşlarımız CHP İzmir İl Kongresi’ne gitti. Tuncay Özkan ile görüştüler. Tuncay Bey, meselenin çözümüne dair görüşme yapacağını söyledi. Biz de buna istinaden daha düşük bir yoğunluğa geçtik. 7/24 değil de günde birkaç saat işyeri önünde nöbet tutuyoruz şu an. Bunun seyri gelişmelere bağlı olarak değişiyor. 30 gündür, bazen tüm gün, bazen birkaç saat, bazen yolu kapatarak, bazen basın açıklaması yaparak şirketin önündeyiz” dedi. ORANTISIZ VE SERT MÜDAHALE VAR Sera önündeki nöbet esnasında sık sık jandarma ekiplerinin sert müdahalesiyle karşılaştıklarını ve kadın işçilerin de şiddetin öznesi haline getirildiğini kaydeden Kocagöz, “15-20 tane işçi kadının kendi taleplerini iletmek için şirketin önünde bulunması karşısında ciddi bir kolluk gücüyle sert müdahale yaşadık. Bir arkadaşımızın ayak parmakları kırıldı, bir arkadaşımız yerde baygınlık geçirdi, kafa travması yaşadı. Çok orantısız ve sert bir müdahale var. Geçtiğimiz Cuma günkü müdahalede kolluk çok hazır ve iştahlı bir şekilde oradaydı. Pek çok direnişte de görüyoruz jandarma öyle bir görüntü veriyor ki, adeta şirketin güvenlik görevlisiymiş gibi davranış sergiliyor. Kadın işçilerin ilk kez gözaltına alınması, böyle bir kollukla karşı karşıya gelmesi, böyle bir şiddet yaşaması kabul edilebilir değil ama bu da Agrobay şirketinin ve onun yanında duran güçlerin gerçekliğini ifade ediyor. Bizim buradan temel çıkarımımız bu. Burada böyle bir yerel krallık inşa edilmiş, kolluk da o krallığı koruyan bir güç haline dönüşmüş durumda ne yazık ki” ifadelerini kullandı. YALNIZ BIRAKILMIŞ DURUMDAYIZ Süreçte özellikle siyasi partiler tarafından yalnız bırakıldıklarını dile getiren Kocagöz, “Yeterince destek hissedemiyoruz ne yazık ki. Özellikle siyasi partiler tarafından çok yalnız bırakılmış durumdayız. Buraya çok az sayıda siyasi partinin az sayıdaki temsilcisi ve üyesi geldi bugüne kadar. Bunun daha geniş kamuoyuna yansıması gerekiyordu. Tarım iş kolunda, bu tarz seralarda, Bakırçay özelinde de söyleyebiliriz bunu; böyle bir eylem ilk defa yaşanıyor. İşçilerin çoğunluğu kadın ve o bölgenin insanı. Yıllardır burada çok kötü koşullarda çalışmışlar. Türkiye’nin aslında çok önemli bir meselesine parmak basmış tecrübe yaşanıyor şu an. Çok ağır koşullarda köle gibi çalıştırılmışlar. Şirket işi bittiğinde de deyim yerindeyse buruşturup atmış işçileri. Sendikanın varlığı ve onlara açtığı alanla beraber bütün bu çalışma iş koşullarının aslında ifşa edildiği ve gündeme serildiği bir durum yaşanıyor. Peki bu sesi kim duyuyor? Herkes gözlerini kapatıyor. Buradaki direniş, tarım işletmelerindeki sömürü koşullarını gösteriyor. Bu politikaya ortak olan kesimler bizden uzak duruyor. Çünkü bunun bir yerinden tutulmaya başlandığı anda hem kendi çıkar ilişkilerine değecek bir yanı var. Sadece bu işletme değil diğer işletmelere doğru belki de evrilebilecek bir sorgulama söz konusu. Patronlar ve patronların yönettiği siyasetçiler bunu istemiyor elbette” diye konuştu. MÜCADELEMİZ KADINLARA ÖRNEK OLACAK İşçilerin her şeye rağmen direniş ruhunu koruduğunu belirten Kocagöz, “Normalde her gün biraz daha azalması beklenir direnişlerin ama her gün yaşadıkları şeyler onları bu mücadelede daha da istekli, azimli şekilde tutunmaya vesile oluyor. Kendileri ilk kez deneyimliyor ama bu bölgede bir mücadeleci sendika deneyimi var. Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nın 2019’dan beri yürüttüğü, Tahir Çetin’lerin bıraktığı ve hala da sürdürülen bir mücadele mirası var. Örneğin Kınık’ta serada çalışanların, büyük çoğunluğunun ya eşi ya da bir akrabası maden işçisi. Sendikayı biliyor, onun yarattığı mücadele hafızasına sahip… Böyle bir bütünlüklü hikayenin parçasıyız aslında biz, gökten zembille inmiş durumumuz yok. Ama kadınlar ilk defa kendileri bunu tecrübe ediyorlar, ilk defa bir eylemlilik sürecinin öznesiler. İşçilerin büyük çoğunluğu işe dönmek istemiyor, dönmek isteyenler de var çok az da olsa. Ama esas talep içeride kalan hakların bir an önce verilmesi. Bir de işten çıkış kodları, kod-46 olarak belirlendi. Bunun da düzeltilmesini istiyoruz. Tuncay Bey ile yaptığımız görüşmede bir söz aldık. Buna dair bir gelişme olmazsa eylemlilik sürecimizi ivmelendirerek devam ettireceğiz. Biz ancak bir toplumsal destek ile bu mücadeleyi kazanabiliriz. Kazanırsak mücadelemiz, bu ülkede zor koşullarda çalışan kadınlara örnek olacak” açıklamasını yaptı. HAKKIMIZI ALANA KADAR DURMAYACAĞIZ İlk işten çıkarılan kadın işçilerden biri olan Ayten Yavuz da “Sendika üye olduğumuz için işten çıkarıldık. İçeride maaşımız kaldı, onu bile vermediler. Tazminatsız bir şekilde kapının önüne konulduk. 6 sene emek verdim o işyerine. Bu süreçte biz hiç kimseyi yanımızda göremedik. Jandarma, kaymakam, belediye başkanı hepsi karşımızda yanımızda değil. Direniş süresince iki kez gözaltına alındım. Agrobay’a 500 metreden fazla yaklaşmam yasaklandı. Yurt dışı çıkış yasağı konuldu. Bir arkadaşımızın ayak parmağı kırıldı, bir tanesi beyin travması geçirdi. Biz sadece hakkımızı istiyoruz. Haksız yere işten çıkarıldık. Devlet hep onların yanında, biz bir avuç kadının yanında ise kimseyi göremedik. Çok yalnız bırakıldık. Ama biz çok güçlüyüz, sonuna kadar devam edeceğiz. Hakkımızı alana kadar durmayacağız” dedi. GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ Geçtiğimiz Cuma günü direniş alanında yaşanan müdahalede ayak parmağı kırılan kadın işçilerden Şirin Yıldırım ise şunları söyledi: “9 yıl boyunca o işyerine emek verdik ama haklarımızı alamadan işten çıkarıldık. Zaten öncesinde de hep emeğimiz sömürüldü, bunları görünce sendikaya üye olmaya karar vermiştik. Bizi kapının önüne koymalarını bırakın bir de yüz kızartıcı suçları kapsayan kod 46 ile işten çıkardılar. O bizi o kadar üzdü ki! Benim yaşım 46, ben bugüne kadar kimsenin iğnesini bile ellemiş değilim. Bize nasıl böyle bir leke sürebilirler? Onları dava edeceğim, son müdahalede ayak parmağımı kırdılar. Geçen cuma günü orduyu yığdılar karşımıza. 10 tane kadın için ordu yığmışlar! Bunun ne gereği var? Demek ki çok korkutmuşuz onları. Haklarımızı verecekler, asla geri adım atmayacağız mücadelemizden. Çok yalnız bırakıldık, siyasilerden kimse adımını atmadı oraya.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kış sert geçecek… İcra takipleri yolda!

İzmir’de sendikalar meydanlara iniyor Haber

İzmir’de sendikalar meydanlara iniyor

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), veli dernekleri, Alevi örgütleri ve Halkevleri, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)’ projesinin iptal edilmesi için İzmir’de bir araya gelecek. 100 kuruluşla birlikte 16 Eylül'de ‘Laik eğitim, laik yaşam, eşit yurttaşlık’ mitingi yapacaklarını duyuran sendikalar, ÇEDES projesi iptal edilmediği takdirde diğer kentlerde de ‘laiklik buluşmaları’ gerçekleştireceklerini söyledi. Sendika üyeleri akşam saatlerinde Cumhuriyet Meydanı’nda toplanacak.  ÇEDES PROJESİ NEDİR? ÇEDES protokolüne göre projenin amacı, öğrencileri ‘bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre’ yetiştirmek. Bu kapsamda okul içinde ve dışında öğrencilerle çeşitli faaliyetler yürütülmesini hedefleyen proje hem MEB’e hem Diyanet’e hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na belli sorumluluklar yüklüyor. Örneğin okullarda, değerler eğitimi verilmek üzere ‘değerler kulübü’ kurulması ve katılımcı öğrencilerin ‘temsilci öğretmenler’ tarafından belirlenmesi öngörülüyor. Projenin merkezleri arasında Diyanet gençlik merkezleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı gençlik merkezleri ve MEB’e bağlı resmî okullar yer alıyor. Ayrıca proje kapsamındaki etkinlikler, ‘İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi’ halinde protokol taraflarınca sağlanan okul dışı mekanlarda da gerçekleştirilebiliyor. Protokolde ‘ÇEDES Uygulama Mekânları’ diye tarif edilen bu mekanların hangi mekanlar olacağı yönünde ise herhangi bir tarif ya da kısıt bulunmuyor. Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek faaliyetlerde görev alacak personeller ve gönüllü öğrenciler, il ve ilçe müftülüklerince belirleniyor. Buna göre müftülükler, Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek ‘değerler’ temalı etkinliklere en az iki kız, iki erkek olmak üzere gönüllü lise ve üniversite öğrencileri seçecek. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: MEB'den özel okullardaki ücretsiz ders kitaplarına ilişkin inceleme

İzmir metrosunda pes dedirten olay! Haber

İzmir metrosunda pes dedirten olay!

İzmir'de grev nedeniyle birçok vatandaş mağdur olurken park halinde olan metro vagonlarına sprey boya ile yazı ve resimler çizildiği görüldü. Türkiye Demiryolu İşçileri Sendikasına üye metro ve tramvay çalışanlarının Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine bugün grev kararı asılan metro istasyonları kapanırken lokomotif ve vagonların bir bölümü Halkapınar İstasyonu'na çekildi. Burada bazı vagonların üzerine kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce sprey boya kullanılarak grafiti yapıldığı, yazı ve resimler çizildiği görüldü. İZMİR METRODA NE OLDU? İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İzmir Metro A.Ş ve İzBB’nin işveren sendikası Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası (SODEM-SEN) ile metro ve tramvayda örgütlü olan Demiryol-İş Sendikası arasında gerçekleşen, 625 çalışanı ilgilendiren, TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı. Metro A.Ş.’nin Halkapınar’daki Genel Müdürlük binasındaki son toplantıda da tarafların ilgili 11 madde üzerinde anlaşma sağlayamadığı öğrenilirken, sabah saat 05.00’ten itibaren metro ve tramvayda şalterler indi, seferler durdu. ''KAPIMIZ YİNE AÇIK'' Metro A.Ş.’nin Halkapınar’daki Genel Müdürlük binası önünde basın açıklamasında bulunan Demiryol-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Hamdullah Giral, “Haklı taleplerimize karşılık bulamadığımızdan daha önce aldığımız grev kararımızı bu saatten sonra uygulamaya koyuyoruz. Son dakikaya kadar elimizi uzattık, kapımızı açık tuttuk. Bu saatten sonra grev kararımızı alsak da yine kapımız açık. Yeter ki emekçinin emeğinin karşılığını verin. Hodri meydan diyoruz. Bizi bu grev kararını uygulamaya koymakta zorlayanlar, zorda bırakanlar bundan sonra düşünsün. Şimdi hep beraber halaylarla alkışlarla grev uygulama ilanımızı asıyoruz” dedi. ULAŞIM FELÇ OLDU Kentte ulaşımın ana damarlarından biri olan metro ve tramvayda yaşanan grev nedeniyle vatandaşlar zor anlar yaşadı. Özellikle metro ve tramvay istasyonlarına gelen İzmirliler, "Bu iş yerinde grev vardır" pankartını görünce bekledikleri istasyonlardan geri dönmek zorunda kaldı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte işe gitmek için Halkapınar Metro İstasyonu’na gelen ve grev nedeniyle metroya binemeyen Mümin Öztürk, “Biraz vatandaşı da düşünmek lazım. Ben her sabah metroya binerek işime gidiyorum. Geri döneceğim mecburen. Buradan Üçkuyular’a gidip Balıklıova aracına binip yerime gitmek istiyorum ama bugün gidemeyeceğim demek ki. İnşallah yarın da devam etmez” diye konuştu. HALK MAĞDUR OLDU İşe gitmek için Halkapınar Metro İstasyonu’na gelen bir diğer vatandaş Meymet Kaymaz ise, “Saat 5’te işe gideceğiz, geliyoruz metro yok. Hepimizi mağdur ettiler. Nasıl olacak bu? Artık şimdi taksi bulacağız da işimize gideceğiz” ifadelerini kullandı. Öte yandan, birçok tramvay istasyonu grev nedeniyle boş kalırken, metro ve tramvaya binemeyen vatandaşlar belediye tarafından ek seferlerin de konulduğu otobüslere veya taksilere yönelmek zorunda kaldı. İHA/AA

İzmir’den zamlara karşı ‘isyan’ seli: Bıçak kemikte! Utanın! Haber

İzmir’den zamlara karşı ‘isyan’ seli: Bıçak kemikte! Utanın!

TENZİLE AŞÇI Türkiye’de milyonlarca vatandaş genel seçimlerden sonra art arda gelen zam yağmurunun altında ezilirken son olarak vergilere, KDV oranlarına ve akaryakıta gelen zamlarla birlikte toplumda büyük tepkiler meydana geldi. Asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılan zamlar, iğneden iğliğe gelen zamların karşısında erirken gerek STK’lar gerek sendikalar gerekse muhalefet partileri tepki sesleri yükselmeye başladı. Son olarak CHP İzmir İl Başkanlığı, sendikalar ve STK’ların katılımıyla, ‘Hayat pahalılığı ve Emeklilere yapılan düşük zamları’ protesto etmek için bir araya geldi.  İzmir eski Sümer Bankası önünde bir araya gelen kalabalık grup zamlara ve hayat pahalılığına isyan etti. Eyleme CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu'nun yanı sıra; CHP İzmir milletvekilleri Gökçe Gökçen ile Mahir Polat, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Balçova Belediye Başkanı Fatma Çalkaya ve CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu katıldı. Eylemde konuşan CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, iktidara “bıçak kemikte” diye seslenirken “siz tasarruf edin” idelerini kullandı. VERESİYE YİYORLARMIŞ İktidarın ekonomi politikalarının faturasının seçim sonrasında ortaya çıktığını belirten Aslanoğlu, “Seçim bitene kadar emeklinin, asgari ücretlinin kapısında yatan, vaatlerle ve yalanlarla oy almaya çalışan AKP, seçim bitince hemen emeklinin sırtına bastı, cebindeki üç kuruşu aldı, vergilerle, hayat pahalılığıyla birlikte emekliyi sefalete terk etmekten çekinmedi. Aslında AKP’nin ve Saray’ın gerçek yüzü bu. Zorda olandan, darda olandan, yokluk çekenden, geçinmekte zorlanan milyonlardan kuruş kuruş almak ve aldıklarını yandaşa dağıtmak. Artık kuruş kuruş değil beşer altışar alıyorlar halkın cebinden. Yediler! Har vurup harman savurdular. Saltanat sürüyorlar. Sonra para bitti, eller cebe. Sattılar sattılar, hiçbirşey bırakmadılar. Gördük ki en son veresiye yiyorlarmış. Borçlarını ödeyemiyorlar. Bu iktidar veresiye defterlerini kapatmıyor. Anlaşılan borçlara karşı İzmir limanını verecekler. Belli de gizliden verdiler bile. Hayırsız evlat babadan aklan ne varsa satıp yermiş. Aileden habersiz gizli gizli satıp yermiş. Bunların ki o hesap” dedi. TASARRUFU SİZ YAPIN! Kamu kurumlarına gönderilen “tasarruf genelesine” de üstü kapalı değinen Aslanoğlu, iktidara “siz tasarruf yapın” dedi ve şunları söyledi; “Bunlar kendilerine bin odalı saray yaptırdılar. Doymadılar. Doymaz bunlar. Sonra canım Okluk koyunda, ağaçları keserek kendilerine yazlık saray yaptırdılar. Utanmadan sizin için yaptırdık dediler. Okluk koyunda denize girmemize izin vermiyorlar. Allah’ın denizine girmemize izin vermiyorlar. Doymadılar. Gittiler Ahlat’ta kışlık saray yaptırdılar. Saray üstüne saray yaptıranlar şimdi gelmiş motorlu taşıtlar vergisini iki kez vereceksin diyorlar. Vatandaşın zorla çok eskiden aldığı arabayı da satsın istiyorlar. Şimdi olsa asla alamaz zaten. Bir araba olmuş 1 milyon nereye alınıyor. Mazot benzin 30 lirayı geçti. Bir günde yüzde 20 zam yapıyorlar. İstiyorlar ki eskiden alınan emektar arabalardan da insin emekli memur. Siz inin arabalarınızdan. Bizim vergilerimiz ile bindiğiniz arabalardan inin. Hemen inin. Tasarruf ise siz yapın! Hemen inin arabalardan. Paradan para kazanan azınlık, hem dövizden hem de faizden kazansın diye uydurulan Kur Korumalı Mevduat hesaplarından yeterince para kazanmasınız mı? Yiyin efendiler yiyin. Günlük 15 milyon lirayı aşan saray masrafı var diyorlar. Bu han-ı yağma sizin. Bunlar artık vicdanla, ahlakla, insafla, kul hakkıyla olan bağlarını iyice kopardılar. Memleketin hali, emeklinin can çekişen durumu, vatandaşın geçimi umurlarında değil.” BIÇAK KEMİKTE Gençlerin, emeklilerin ve milyonlarca vatandaşın açlıkla mücadele ettiği bir yaşam geçirdiğini söyleyen Aslanoğlu, “Emekliye , ‘Benim sizinle işim bitti. Aç mısınız, tok musunuz umurumda değil, açlık sınırının altında maaş almanız beni ilgilendirmez’ diyen Erdoğan… Gör artık bıçak kemikte. DİSK’in raporuna göre, Haziran 2023'te açlık sınırı 10 bin 434 lira, yoksulluk sınırı 36 bin 091 lira oldu. Eyy başımızda iktidar olup da, kul hakkından korkmaz, kuldan utanmazlar. Şaka değil, oyun değil, kabus değil gerçek bu gerçek! Bıçak kemikte! Ayda yarım kilo et alamayan emeklileri görün, utanın! Peynir yiyemeyen çocukları görün. Çorba kaynatamayan kadınlarımızı duyun, utanın! Çay parası bulamayan gençlerimizi görün artık. Yol parası olmayan insanlarımızı, borcunu ödeyemediği için sokağa çıkamayan vatandaşlarımızı duyun artık. Utanın! Bıçak kemikte! Bunların hepsi gerçek ve sizler yaşanan sorunlara kör, sağır ve dilsizsiniz. Duyun artık emeklinin sesini… Duyun artık kimsesiz bıraktığınız gençlerin sesini… Duyun artık dayanamıyoruz ‘bıçak kemikte’ diye çığlık çığlığa bağıran milleti. Çocuğuyla markete girmekten korkan emekçi anne babaları görün. Masraf olacak diye evden çıkamayan gençlerimizi duyun. Bıçak kemikte Peynirin kilosu 250 lira, kıymanın kilosu 300 lira, en kötü evin kirası 10 bin lira olmuş, tabii ki bağıracağız bıçak kemikte” ifadelerini kullandı. ZULME KARŞI YALNIZ YÜRÜMEYECEKLER Zamların karşısında muhalefetin sessiz kalmayacağının altını çizen Aslanoğlu, “Devlet kendi aldığı vergilere yüzde 200’ün üstünde zam yapmışken, emekliye yüzde 25 zam reva mı? Tabii ki bağıracağız. Bıçak kemikte Bu adaletsizliği yenmek ve hakkımızı almak için tek yol var. O yol birlikte mücadele etmektir. Birlikte yürümek, birlikte baş kaldırmak ve tek yürek olmaktır. Halkımız bu zulme karşı asla yalnız yürümeyecek. Seçim sonrası ona yine sırtını dönen AKP iktidarına karşı CHP meydandan ayrılmayacak, bu büyük kavgada bugün olduğu gibi hep yanınızda olacak. Bugün bir başlangıçtı ve emekli, işçi, gençler, kadınlar ve hakkı yenen herkes hakkını alana kadar, daha fazla ses çıkarmaya, eylemlerimizi arttırmaya devam edeceğiz. Size söz, hakkınızı alacağız. Size söz mücadeleden vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu. ÇINAR: EĞER BİZİ YOK SAYIYORSANIZ... Eylemde konuşan DİSK Emekli-Sen MYK Üyesi Ercan Çınar, birlikte mücadele çağrısı yaparak şunları söyledi; "Emperyal güçler ve ülkedeki işbirlikçileri, uzun yıllardan beri içine düştükleri ekonomik ve siyasi buhranın yükünü işçi sınıfı ve emeklilere yüklediler. Ülkeyi talan edenler, emekçileri ve emeklileri mağdur durumda bıraktılar. DİSK Emekli-Sen geçtiğimiz hafta Türkiye'nin her yerinde kızıl önlüklerini giyerek emeklilere yapılan bütün haksızlıklara karşı koydular. Biz şunu çok iyi biliyoruz. Zafer sokaklarda, meydanlarda kitlesel güçlerle birleşe birleşe kazanılır. Armudun sapı züümün çoğu demeden bütün siyasi partileri, sendikalar ve STK'lar bir araya gelmek zorundalar. Eğer sizler bizi yok sayıyorsanız biz birleşik gücümüzle, muhalefet partileri ve sendikalarla bir araya gelerek bu oalyları toplumsal muhalefetle çözeceğiz." TURAN: EMEKLİ HANGİ GÜN DOYDU Kİ! Eylemde ayrıca 75 yaşında bir emekli olan Tamer Turan'da konuştu. Turan, emeklilerin yaşadıkları zorlukları anlatarak, "Emekliler her gün aç. Hangi gün doydu ki! Daha gün Karadeniz'de gaz bulduk. Gabar'da petrol bulduk. Seçimden sonra hepsi unutulup gidiyor. Aynı emekliler gibi" dedi.  BİÇER: KRİZİN SORUMLUSU BİZ DEĞİLİZ, FATURAYI ÖDEMEYECEĞİZ Bir başka emekli olan Vecihe Biçer ise açlık koşullarında yaşamaya mahkum edilmelerine tepki göstererek "Bu açlığı kabul etmiyoruz. mutfağımızda tencere kaynatamıyoruz. Avrupa'daki yaşıtlarımız tatilden tatile koşarken... Ülkemizin bereketli topraklarında soğana, patatese hasret kalıyoruz. Açlık ve yoksulluk rakamları ortada. Ev kiraları aldı başını gidiyor. maaş zamları daha cebimize girmeden temel gıda fiyatları kat kat artıyor. Krizin sorumlusu biz değiliz, faturasının da biz ödemeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Karşıyaka’daki kriz sürüyor: Sendika ve işçiler eylem yaptı! Haber

Karşıyaka’daki kriz sürüyor: Sendika ve işçiler eylem yaptı!

ÇAĞLA GENİŞ Karşıyaka Belediyesi iştirakleri Kent A.Ş. ve Personel A.Ş.’de yaşanan ödeme krizi devam ediyor. DİSK’e bağlı Genel-İş 8 Nolu Şube yönetimi geçen şubat ayında Örnekköy Şantiyesi’nde iş bırakma eylemi gerçekleştirmişti. Karşıyaka Belediyesi yönetimi ise iş bırakma eylemi nedeniyle Genel-İş 8 No’lu Şube Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. DİSK Ege Bölge Temsilciliği bu kararın ardından basın açıklaması yaparak Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay’a “Bu suç duyurusunu kendilerine kara bir leke olarak iade ediyoruz” sözleriyle sert tepki göstermişti. DİSK’in tepkisinin ardından bu kez Karşıyaka Belediyesi’nden konuyla ilgili detaylı bir açıklama gelmişti. Belediyenin açıklamasında, eylemin yetkili sendika şubesince alınmış bir karar üzerine yapılmadığı ve hukuksuz olduğu vurgulandı. Belediyenin açıklamasının ardından bu kez Genel-İş 8 Nolu Şube tarafından Karşıyaka Belediyesi önünde bir kez daha eylem gerçekleştirildi. İşçilerin ve şube başkanlarının katılımıyla yapılan eylemde, “İş ekmek yoksa barış da yok, “İşçiler açken başkanlara huzur yok” ve “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganları atıldı. Eylem esnasında Kent A.Ş. işçilerinin hesabına Karşıyaka Belediyesi tarafından 2 bin lira yatırılırken, işçiler “Sadaka değil toplu sözleşme” diye haykırdı. BİZ MAFYA MIYIZ? Konuşmasının başında Karşıyaka Belediyesi tarafından yapılan açıklamadaki, “Gerçekleştirilen eylem, yetkili sendika şubesince alınmış bir karar üzerine usulüne uygun şekilde yapılmış bir eylem değildir. Bu eylemle ilgili en önemli hassasiyetimiz, Karşıyaka Belediyesi işçilerinin katılmadığı, dışarıdan getirilen kim olduğunu bilmediğimiz, tanımadığımız kişilerce gerçekleştirilmesidir” sözlerine yanıt veren Genel-İş 8 Nolu Şube Başkanı Deniz Şahin Gümüştekin, “Biz DİSK Genel İş Sendikasıyız, mafya mıyız ki dışarıdan adam tutup getirelim. O gün orada bulunan herkes DİSK Genel İş Sendikası’nın temsilci ve yöneticileridir. Orada bulunan araç da burada bulunan sendikamızın aracıdır. Bunu da herkes böyle bilsin” dedi. MAAŞLARI GÜNÜNDE ÖDEYİN İşçilerin geçmiş dönemden kalan alacakları olduğunu bir kez daha yineleyen  Gümüştekin, “Karşıyaka Belediyesi’nde yine bir maaş kriziyle karşı karşıyayız. Yine sendikamıza bağlı bulunan iki şirketin alacaklarını sıralamak istiyoruz. Kent A.Ş.’nin 2021 yılından kalan iki ikramiyesi, 2022 yılından kalan toplu iş sözleşmesi farkı, Haziran 2023 maaşının yaklaşık üçte ikisi. Personel A.Ş.’nin 2022 yılından kalan toplu iş sözleşmesi farkı hala yatmamıştır. Artık buradan işçilerin ne kadar zor durumda olduğunu, borçlarını ödeyemediğini, icralık olduğunu, tefeciden borç aldığını anlatmayacağız. Sayın belediye yetkilileri, sadece size diyeceğimiz işçilerin Karşıyaka Belediyesi işçileri olduğunu unutmayın. Ve maaşlarını, alacaklarını gününde ödeyin” diye konuştu. HER GÜN BURADA OLACAĞIZ Pazartesi gününden itibaren her gün belediye binası önünde eylem yapacaklarını açıklayan Gümüştekin, “Artık yeter. Her gün ödemediğiniz alacaklarımız eriyor, pul oluyor. Bunun farkına varın. Televizyon programlarında işçilerimizin maaş alacağı yok demeyin. Üyelerimizin alacağı var. İkramiye ve gıda yardımları toplu iş sözleşmemizde belirtildiği gibi her ay ödenir diyor. İşçiler bizim maaş değil dediğiniz ikramiye ve gıda yardımıyla geçiniyor. Şimdi soruyorum size. Maaşın 6 bin TL’si yattı. Gerisi kaç taksitte yatacak? Biz bunu bilmiyoruz. Artık her ay maaşlar kaç taksitle yatacak diye sormak istemiyoruz. Yeter artık, yeter. İşçinin maaşını, alacağını ödeyin. Pazartesi gününden itibaren her gün saat 13.00 ile 15.00 arasında belediye önünde olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.