Vatandaş sigorta yaptırmayı bıraktı
Ekonomik krizin artan baskısı nedeniyle vatandaşlar tüm satın alma harcamalarında değişikliğe giderken; vatandaşların gösterdiği bu satın alma değişiklikleri sigortacılık sektörünü de olumsuz etkiliyor. İmzalanmış eski poliçelerden hem müşteriler hem şirketler zarar ederken; bozulan ekonominin taraflar arasındaki anlaşmazlıklarda da artışa neden olduğu sektör temsilcileri tarafından dile getiriliyor. Ekonomik koşulların sigortacılık sektörüne etkisi üzerine açıklamalarda bulunan İzmir Ticaret Odası Meclis Üyesi ve Sigortacılık Grubu Komitesi Üyesi Ersoy Kocamanoğlu, ekonomik belirsizlikler nedeniyle müşterilerin satın alma eğilimlerinin azaldığını dile getirdi. Müşterilerin zorunlu ürünler dışında poliçe yapmaktan kaçındığını belirten Kocamanoğlu, sektördeki daralma riskine dikkat çekerek; sorunların çözümü için yasal ve sektörel olarak düzenlemeler yapılması gerektiğini söyledi.
Tercihler değişti ihmaller çoğaldı
İnsanların ekonomik kriz ortamında para harcamaktan kaçındığını belirten Kocamanoğlu, müşterilerin sadece zorunlu olan sigortaları yaptırdığı bilgisini paylaştı. Poliçe yenileme süresi gelen müşterilerin de poliçelerini yenilemediğini söyleyen Kocamanoğlu, “Ekonomik krizler, tüketici davranışlarını her zaman etkiler. Sigorta sektöründe de bu etki gözlemleniyor. Müşteriler, sadece zorunlu sigortaları yaptırmayı tercih ediyor. Trafik sigortası gibi kanunen zorunlu olan poliçeler dışında, isteğe bağlı sigortalar olan kasko, konut sigortası gibi sigortalar daha az tercih edilmeye başlandı. Maliyetlerini düşürmek isteyen müşteriler sigorta poliçelerinde daha düşük teminatlarla hizmet almayı tercih ediyor. Bu da sigorta şirketlerini daha uygun fiyatlı ürünler sunmaya zorluyor. Müşteriler daha fazla esneklik sunan sigorta ürünleri talep etmeye başladı. Ancak acenteler, bu ürünlerin çeşitlenmesi konusunda sınırlı seçeneklerle karşı karşıya kaldı. Kasko ve konut sigortalarında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Özellikle araç sahipleri, ekonomik zorluklar nedeniyle kasko yaptırmayı erteliyor veya tamamen vazgeçiyor. Müşteriler, sigorta poliçeleri dışında araç ve konut bakım giderlerini de kısmaya başladılar. Bu durum, kaza ve hasar oranlarını artırabilir. Yine Sigorta poliçelerini yenileyen müşteri sayısında da azalmalar mevcut. Poliçelerini iptal eden veya yenilemekten kaçınan müşterilerin sayısında artış gözlemleniyor ve insanlar uzun vadeli sigorta poliçeleri yerine, daha kısa vadeli ürünlere yönelmeye başladı. Konut ve seyahat sigortaları gibi poliçelerde de erteleme eğilimlerinde artışlar yaşanıyor” şeklinde konuştu.
Sağlık sisteminin yetersiz kaldığı düşüncesi var
Çoğu sigorta ürününde satış oranlarının düştüğünün altını çizen Kocamanoğlu, özel sağlık sigortalarında ise artış yaşandığı bilgisini aktardı. Müşterilerde kamu sağlık sistemi hakkında oluşan olumsuz düşünce nedeniyle bu durumun yaşandığını dile getiren Kocamanoğlu, “Bazı ürünlerde talep azalması olmasına karşılık, özel sağlık sigortalarına olan talep artıyor. Kamu sağlık sisteminin yetersiz kaldığı düşüncesiyle, bireyler daha kaliteli sağlık hizmeti alabilmek için sağlık sigortası yaptırmaya yöneliyor. Ekonomik sıkıntılar, tüketicilerin sigorta ürünleri hakkında daha fazla araştırma yapmalarına ve farklı teklifleri karşılaştırmalarına neden oldu” dedi.
Komisyonlar azaldı yükler arttı
Sigorta şirketlerinin poliçe başına acentelere verdiği komisyon oranını azalttığını söyleyen Kocamanoğlu, acentelerin gelirlerinin azaldığını dile getirdi. Gelirleri azalan sektörün vergi yükü ve yatırımlar nedeniyle giderlerinde de artışlar yaşadığını paylaşan Kocamanoğlu, “Ekonomik koşullar ağırlaşmaya başladıkça sigorta şirketleri, acentelere verdikleri komisyon oranlarını düşürmeye başladı. Bu da acentelerin kârlılığını olumsuz etkiledi ve gelirlerini azalttı. Bununla birlikte ekonomik durgunluk döneminde, acenteler artan bürokratik işlemlerle boğuşmak zorunda kaldı. Vergiler ve düzenleyici işlemler nedeniyle operasyonel yüklerde artışlar oldu. Artan ekonomik riskler, acenteleri risk yönetimi konusunda daha dikkatli olmaya zorladı. Yüksek enflasyon, döviz dalgalanmaları ve sektörel risklerin yönetimi, acenteler için büyük bir yük haline geldi. Tüm ekonomik sıkıntılara rağmen, dijitalleşmeye yapılan yatırımlar sektör açısından zorunlu hale geldi. Ancak acenteler için bu yatırımlar hem maliyetli oldu hem de hızlı sonuç vermeyen süreçler içerdi. Böylesine koşullar gelişirken büyük sigorta şirketlerinin fiyat rekabetinde artışlar olmasıyla; acentelerin daha uygun fiyatlar sunmak için kâr marjlarını düşürmesi gerekti” diye konuştu.
Ekonomi tarafları zarara uğratıyor
Döviz artışı ve yüksek enflasyon nedeniyle poliçelerdeki teminat bedellerinin zaman içerisinde yetersiz kaldığını söyleyen Kocamanoğlu, bu durumun sigorta şirketi ve müşteriler arasında sorunlar yaşanmasına neden olduğunu aktardı. Yenileme dönemlerinde yapılan zorunlu artışların müşteri kayıplarına neden olduğunu söyleyen Kocamanoğlu, “Son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve dövizdeki hızlı artış, sigorta sektöründe ciddi maliyet sorunlarına yol açtı. Dövizdeki artış nedeniyle, eskiden düzenlenmiş poliçelerdeki teminat bedelleri günümüz şartlarında yetersiz kalıyor. Bu durum, hasar anında müşteri ile sigorta şirketi arasında anlaşmazlıklara yol açıyor. Bir diğer sorun da artan döviz kuru sigorta eksperlerinin hasar tespitini zorlaştırıyor. Yine artan kur nedeniyle ithal yedek parça temini hem zor hem de maliyetli hale geldi. Yenileme dönemlerinde yapılan zorunlu artışlar da müşteri kaybına neden oluyor. Enflasyon nedeniyle mal ve hizmet fiyatları artarken, eski poliçeler sabit fiyatlı kaldığı için sigorta şirketleri bu poliçelerden zarar ediyor. Yedek parça ve hizmet fiyatlarının döviz kuru ile birlikte yükselmesi, özellikle kasko poliçelerinde zarar oranlarını artırıyor. Konut sigortalarında ise poliçelerde belirtilen teminatlar enflasyon karşısında yetersiz kalıyor. Bu da hasar durumlarında, sigorta şirketlerinin daha yüksek bedeller ödemesi gerektiği anlamına geliyor. Sağlık sigortalarında da benzer bir durum mevcut. Sağlık hizmetlerindeki fiyat artışları, eski poliçelerin primleriyle örtüşmediği için sigorta şirketleri bu alanda da zarar ediyor. Şirketlerdeki karlılığın azalması sektörde daralma riskini oluşturmakta” şeklinde bilgiler aktardı.
Ekonomik sıkıntılar sahte hasara yol açabiliyor
İmzaladıkları poliçeyi suistimal ederek kazanç sağlamaya çalışan insanların her zaman olabildiğini belirten Kocamanoğlu, ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemlerde bu vakaların artabileceğine dikkat çekti. Haksız kazancın maliyetleri arttırdığına değinen Kocamanoğlu, “Sigortadan haksız kazanç sağlamak isteyen kişiler her zaman vardır. Bu durumda sigorta şirketlerinin ve acentelerin hasar maliyetlerini olumsuz etkilemekte, bu durumdan en çok sigortalılar zarar görmektedir. Türkiye’de 2024 yılı için tahmin edilen sahte hasar oranı yaklaşık yüzde 10-15 aralığında değişiyor. Bu, sigorta şirketleri için oldukça yüksek bir maliyet oluşturuyor ve sigorta primlerinin artmasına yol açıyor. Ekonomik durgunluk ve işsizliğin artması, sahte hasar başvurularında artışa yol açabilir. Konut sigortalarında yangın, su baskını veya hırsızlık gibi olayların sahte olarak bildirildiği durumlarda artış gözlemlenebilir. Bazı kişiler, ekonomik sıkıntılarını hafifletmek amacıyla konut poliçelerini suiistimal etmeye çalışabilir. Özellikle kasko ve trafik sigortalarında sahte hasarlar, sahte tutanaklar ile zaman fark etmeksizin her zaman karşılaşılabilir. Sigortaya sunulan hasar onarım faturalarının gereğinden fazla şişirilmesi hasar maliyetlerini yükseltebilmektedir. Bu durumda da sigorta eksperlerine çok önemli görevler düşmektedir. Yine yenileme dönemlerinde müşteriler, mevcut poliçelerindeki hasarları gizleyerek daha sonra yeni poliçe üzerinden talepte bulunmaya çalışabilir. Özel denetim ve raporlama sistemlerinin yaygınlaştırılmasıyla, bu tarz olaylar daha hızlı tespit edilebiliyor. Sigorta şirketlerinde denetim mekanizması her daim çalışmalı” diye konuştu.
Yasal ve sektörel düzenlemeler yapılmalı
Yapılacak düzenlemeler ile sorunların önüne geçilebileceğini söyleyen Kocamanoğlu, yasalar düzeyinde ve sektör içinde yapılacak düzenlemelerin hem şirketlerin hem de müşterilerin faydasına olacağını söyledi. Sahte hasarların belirlenmesinde yapay zekadan faydalanılması ve müşterilere daha anlaşılır poliçeler sunulması gibi öneriler sunan Kocamanoğlu, açıklamalarını şu sözler ile bitirdi: “Sigorta sektöründeki mevcut sorunları çözebilmek için çeşitli yasal ve sektörel düzenlemelere ihtiyaç duyulmakta. Sigorta süreçlerinin dijitalleştirilmesi hem sahte hasar bildirimlerinin önlenmesi hem de operasyonel maliyetlerin azaltılması açısından önemlidir. Bu, sektörün verimliliğini artıracaktır. Sektörde faaliyet gösteren şirketler ve acenteler için vergi yüklerinin hafifletilmesi, maliyet baskısını azaltabilir ve sektörün daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasını sağlayabilir. Döviz kurları ve enflasyonun etkisini daha doğru tahmin edebilmek için, risk fiyatlandırma modellerinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Eğitim ve bilinçlendirmenin de önemi büyük. Müşterilerin sigorta ürünleri hakkında daha bilinçli kararlar vermelerini sağlamak için kamuoyunu bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmeli. Bu, sigorta ürünlerine olan talebi artırabilir. Sahte hasarların önlenmesi ve sigorta dolandırıcılığıyla mücadele için daha sıkı denetim mekanizmaları geliştirilmeli. Sigorta sektörü, özellikle kriz dönemlerinde kamu teşviklerinden yararlanmalı. Örneğin, kasko ve konut sigortaları için devlet destekli sigorta poliçeleri sunulabilir. Yapay zeka ve büyük veri analizleriyle sahte hasar bildirimlerini daha hızlı tespit edebilecek teknolojiler kullanılmalı. Bu, sigorta şirketlerinin maliyetlerini düşürebilir. Sigorta şirketlerinin acentelere verdiği komisyon oranlarının sabitlenmesi ve bu oranların düzenleyici kurumlar tarafından korunması gerektiği de sektör içinde düşünülüyor. Sigorta poliçelerinde müşteri lehine yenileme esneklikleri getirilerek, özellikle zorlu ekonomik dönemlerde müşterilerin poliçelerini yenilemeleri teşvik edilebilir. Müşterilerin ihtiyaçlarına daha uygun, esnek ve düşük maliyetli sigorta ürünleri geliştirilerek sektördeki talep artırabilir. Poliçe yenilemelerinde yaşanan belirsizliklerin önüne geçmek için standartlaştırılmış yenileme prosedürleri oluşturulmalı. Öte yandan sigorta sözleşmelerinin daha şeffaf ve anlaşılır hale getirilmesi hem acentelerin işlerini kolaylaştırır hem de müşteri memnuniyetini artırır.”