[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#sigorta

sigorta haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, sigorta haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Vatandaş sigorta yaptırmayı bıraktı Haber

Vatandaş sigorta yaptırmayı bıraktı

Ekonomik krizin artan baskısı nedeniyle vatandaşlar tüm satın alma harcamalarında değişikliğe giderken; vatandaşların gösterdiği bu satın alma değişiklikleri sigortacılık sektörünü de olumsuz etkiliyor. İmzalanmış eski poliçelerden hem müşteriler hem şirketler zarar ederken; bozulan ekonominin taraflar arasındaki anlaşmazlıklarda da artışa neden olduğu sektör temsilcileri tarafından dile getiriliyor. Ekonomik koşulların sigortacılık sektörüne etkisi üzerine açıklamalarda bulunan İzmir Ticaret Odası Meclis Üyesi ve Sigortacılık Grubu Komitesi Üyesi Ersoy Kocamanoğlu, ekonomik belirsizlikler nedeniyle müşterilerin satın alma eğilimlerinin azaldığını dile getirdi. Müşterilerin zorunlu ürünler dışında poliçe yapmaktan kaçındığını belirten Kocamanoğlu, sektördeki daralma riskine dikkat çekerek; sorunların çözümü için yasal ve sektörel olarak düzenlemeler yapılması gerektiğini söyledi. Tercihler değişti ihmaller çoğaldı İnsanların ekonomik kriz ortamında para harcamaktan kaçındığını belirten Kocamanoğlu, müşterilerin sadece zorunlu olan sigortaları yaptırdığı bilgisini paylaştı. Poliçe yenileme süresi gelen müşterilerin de poliçelerini yenilemediğini söyleyen Kocamanoğlu, “Ekonomik krizler, tüketici davranışlarını her zaman etkiler. Sigorta sektöründe de bu etki gözlemleniyor. Müşteriler, sadece zorunlu sigortaları yaptırmayı tercih ediyor. Trafik sigortası gibi kanunen zorunlu olan poliçeler dışında, isteğe bağlı sigortalar olan kasko, konut sigortası gibi sigortalar daha az tercih edilmeye başlandı. Maliyetlerini düşürmek isteyen müşteriler sigorta poliçelerinde daha düşük teminatlarla hizmet almayı tercih ediyor. Bu da sigorta şirketlerini daha uygun fiyatlı ürünler sunmaya zorluyor. Müşteriler daha fazla esneklik sunan sigorta ürünleri talep etmeye başladı. Ancak acenteler, bu ürünlerin çeşitlenmesi konusunda sınırlı seçeneklerle karşı karşıya kaldı. Kasko ve konut sigortalarında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Özellikle araç sahipleri, ekonomik zorluklar nedeniyle kasko yaptırmayı erteliyor veya tamamen vazgeçiyor. Müşteriler, sigorta poliçeleri dışında araç ve konut bakım giderlerini de kısmaya başladılar. Bu durum, kaza ve hasar oranlarını artırabilir. Yine Sigorta poliçelerini yenileyen müşteri sayısında da azalmalar mevcut. Poliçelerini iptal eden veya yenilemekten kaçınan müşterilerin sayısında artış gözlemleniyor ve insanlar uzun vadeli sigorta poliçeleri yerine, daha kısa vadeli ürünlere yönelmeye başladı. Konut ve seyahat sigortaları gibi poliçelerde de erteleme eğilimlerinde artışlar yaşanıyor” şeklinde konuştu. Sağlık sisteminin yetersiz kaldığı düşüncesi var Çoğu sigorta ürününde satış oranlarının düştüğünün altını çizen Kocamanoğlu, özel sağlık sigortalarında ise artış yaşandığı bilgisini aktardı. Müşterilerde kamu sağlık sistemi hakkında oluşan olumsuz düşünce nedeniyle bu durumun yaşandığını dile getiren Kocamanoğlu, “Bazı ürünlerde talep azalması olmasına karşılık, özel sağlık sigortalarına olan talep artıyor. Kamu sağlık sisteminin yetersiz kaldığı düşüncesiyle, bireyler daha kaliteli sağlık hizmeti alabilmek için sağlık sigortası yaptırmaya yöneliyor. Ekonomik sıkıntılar, tüketicilerin sigorta ürünleri hakkında daha fazla araştırma yapmalarına ve farklı teklifleri karşılaştırmalarına neden oldu” dedi. Komisyonlar azaldı yükler arttı Sigorta şirketlerinin poliçe başına acentelere verdiği komisyon oranını azalttığını söyleyen Kocamanoğlu, acentelerin gelirlerinin azaldığını dile getirdi. Gelirleri azalan sektörün vergi yükü ve yatırımlar nedeniyle giderlerinde de artışlar yaşadığını paylaşan Kocamanoğlu, “Ekonomik koşullar ağırlaşmaya başladıkça sigorta şirketleri, acentelere verdikleri komisyon oranlarını düşürmeye başladı. Bu da acentelerin kârlılığını olumsuz etkiledi ve gelirlerini azalttı. Bununla birlikte ekonomik durgunluk döneminde, acenteler artan bürokratik işlemlerle boğuşmak zorunda kaldı. Vergiler ve düzenleyici işlemler nedeniyle operasyonel yüklerde artışlar oldu. Artan ekonomik riskler, acenteleri risk yönetimi konusunda daha dikkatli olmaya zorladı. Yüksek enflasyon, döviz dalgalanmaları ve sektörel risklerin yönetimi, acenteler için büyük bir yük haline geldi.  Tüm ekonomik sıkıntılara rağmen, dijitalleşmeye yapılan yatırımlar sektör açısından zorunlu hale geldi. Ancak acenteler için bu yatırımlar hem maliyetli oldu hem de hızlı sonuç vermeyen süreçler içerdi. Böylesine koşullar gelişirken büyük sigorta şirketlerinin fiyat rekabetinde artışlar olmasıyla; acentelerin daha uygun fiyatlar sunmak için kâr marjlarını düşürmesi gerekti” diye konuştu. Ekonomi tarafları zarara uğratıyor Döviz artışı ve yüksek enflasyon nedeniyle poliçelerdeki teminat bedellerinin zaman içerisinde yetersiz kaldığını söyleyen Kocamanoğlu, bu durumun sigorta şirketi ve müşteriler arasında sorunlar yaşanmasına neden olduğunu aktardı. Yenileme dönemlerinde yapılan zorunlu artışların müşteri kayıplarına neden olduğunu söyleyen Kocamanoğlu, “Son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve dövizdeki hızlı artış, sigorta sektöründe ciddi maliyet sorunlarına yol açtı. Dövizdeki artış nedeniyle, eskiden düzenlenmiş poliçelerdeki teminat bedelleri günümüz şartlarında yetersiz kalıyor. Bu durum, hasar anında müşteri ile sigorta şirketi arasında anlaşmazlıklara yol açıyor. Bir diğer sorun da artan döviz kuru sigorta eksperlerinin hasar tespitini zorlaştırıyor. Yine artan kur nedeniyle ithal yedek parça temini hem zor hem de maliyetli hale geldi. Yenileme dönemlerinde yapılan zorunlu artışlar da müşteri kaybına neden oluyor. Enflasyon nedeniyle mal ve hizmet fiyatları artarken, eski poliçeler sabit fiyatlı kaldığı için sigorta şirketleri bu poliçelerden zarar ediyor. Yedek parça ve hizmet fiyatlarının döviz kuru ile birlikte yükselmesi, özellikle kasko poliçelerinde zarar oranlarını artırıyor. Konut sigortalarında ise poliçelerde belirtilen teminatlar enflasyon karşısında yetersiz kalıyor. Bu da hasar durumlarında, sigorta şirketlerinin daha yüksek bedeller ödemesi gerektiği anlamına geliyor. Sağlık sigortalarında da benzer bir durum mevcut. Sağlık hizmetlerindeki fiyat artışları, eski poliçelerin primleriyle örtüşmediği için sigorta şirketleri bu alanda da zarar ediyor. Şirketlerdeki karlılığın azalması sektörde daralma riskini oluşturmakta” şeklinde bilgiler aktardı. Ekonomik sıkıntılar sahte hasara yol açabiliyor İmzaladıkları poliçeyi suistimal ederek kazanç sağlamaya çalışan insanların her zaman olabildiğini belirten Kocamanoğlu, ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemlerde bu vakaların artabileceğine dikkat çekti. Haksız kazancın maliyetleri arttırdığına değinen Kocamanoğlu, “Sigortadan haksız kazanç sağlamak isteyen kişiler her zaman vardır. Bu durumda sigorta şirketlerinin ve acentelerin hasar maliyetlerini olumsuz etkilemekte, bu durumdan en çok sigortalılar zarar görmektedir.  Türkiye’de 2024 yılı için tahmin edilen sahte hasar oranı yaklaşık yüzde 10-15 aralığında değişiyor. Bu, sigorta şirketleri için oldukça yüksek bir maliyet oluşturuyor ve sigorta primlerinin artmasına yol açıyor. Ekonomik durgunluk ve işsizliğin artması, sahte hasar başvurularında artışa yol açabilir. Konut sigortalarında yangın, su baskını veya hırsızlık gibi olayların sahte olarak bildirildiği durumlarda artış gözlemlenebilir. Bazı kişiler, ekonomik sıkıntılarını hafifletmek amacıyla konut poliçelerini suiistimal etmeye çalışabilir. Özellikle kasko ve trafik sigortalarında sahte hasarlar, sahte tutanaklar ile zaman fark etmeksizin her zaman karşılaşılabilir. Sigortaya sunulan hasar onarım faturalarının gereğinden fazla şişirilmesi hasar maliyetlerini yükseltebilmektedir. Bu durumda da sigorta eksperlerine çok önemli görevler düşmektedir. Yine yenileme dönemlerinde müşteriler, mevcut poliçelerindeki hasarları gizleyerek daha sonra yeni poliçe üzerinden talepte bulunmaya çalışabilir. Özel denetim ve raporlama sistemlerinin yaygınlaştırılmasıyla, bu tarz olaylar daha hızlı tespit edilebiliyor. Sigorta şirketlerinde denetim mekanizması her daim çalışmalı” diye konuştu. Yasal ve sektörel düzenlemeler yapılmalı Yapılacak düzenlemeler ile sorunların önüne geçilebileceğini söyleyen Kocamanoğlu, yasalar düzeyinde ve sektör içinde yapılacak düzenlemelerin hem şirketlerin hem de müşterilerin faydasına olacağını söyledi. Sahte hasarların belirlenmesinde yapay zekadan faydalanılması ve müşterilere daha anlaşılır poliçeler sunulması gibi öneriler sunan Kocamanoğlu, açıklamalarını şu sözler ile bitirdi: “Sigorta sektöründeki mevcut sorunları çözebilmek için çeşitli yasal ve sektörel düzenlemelere ihtiyaç duyulmakta. Sigorta süreçlerinin dijitalleştirilmesi hem sahte hasar bildirimlerinin önlenmesi hem de operasyonel maliyetlerin azaltılması açısından önemlidir. Bu, sektörün verimliliğini artıracaktır. Sektörde faaliyet gösteren şirketler ve acenteler için vergi yüklerinin hafifletilmesi, maliyet baskısını azaltabilir ve sektörün daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasını sağlayabilir. Döviz kurları ve enflasyonun etkisini daha doğru tahmin edebilmek için, risk fiyatlandırma modellerinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Eğitim ve bilinçlendirmenin de önemi büyük. Müşterilerin sigorta ürünleri hakkında daha bilinçli kararlar vermelerini sağlamak için kamuoyunu bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmeli. Bu, sigorta ürünlerine olan talebi artırabilir. Sahte hasarların önlenmesi ve sigorta dolandırıcılığıyla mücadele için daha sıkı denetim mekanizmaları geliştirilmeli. Sigorta sektörü, özellikle kriz dönemlerinde kamu teşviklerinden yararlanmalı. Örneğin, kasko ve konut sigortaları için devlet destekli sigorta poliçeleri sunulabilir. Yapay zeka ve büyük veri analizleriyle sahte hasar bildirimlerini daha hızlı tespit edebilecek teknolojiler kullanılmalı. Bu, sigorta şirketlerinin maliyetlerini düşürebilir. Sigorta şirketlerinin acentelere verdiği komisyon oranlarının sabitlenmesi ve bu oranların düzenleyici kurumlar tarafından korunması gerektiği de sektör içinde düşünülüyor. Sigorta poliçelerinde müşteri lehine yenileme esneklikleri getirilerek, özellikle zorlu ekonomik dönemlerde müşterilerin poliçelerini yenilemeleri teşvik edilebilir. Müşterilerin ihtiyaçlarına daha uygun, esnek ve düşük maliyetli sigorta ürünleri geliştirilerek sektördeki talep artırabilir. Poliçe yenilemelerinde yaşanan belirsizliklerin önüne geçmek için standartlaştırılmış yenileme prosedürleri oluşturulmalı. Öte yandan sigorta sözleşmelerinin daha şeffaf ve anlaşılır hale getirilmesi hem acentelerin işlerini kolaylaştırır hem de müşteri memnuniyetini artırır.”

Vatandaşlar borç çıkmasın diye hastaneye bile gitmiyor! Haber

Vatandaşlar borç çıkmasın diye hastaneye bile gitmiyor!

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 14.7.2024 tarihinde tüm birimlerine gönderdiği bir genel talimat ile Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında prim ödeme yükümlüsü kendisi olan ve 1.1.2014 (dahil)-31.12.2023 (dahil) tarihleri arası dönemlere ait son ödeme tarihi geçmiş prim borcu olanların, prim borçlarının zamanaşımına uğramasına ve takibinin imkansız hale gelmesine mahal verilmeden eylül ayının sonuna kadar ödenmesini talep etti. Sağlık sigortası borcu bildirilen sigortalı sayısı yaklaşık 9 milyon kişi olduğu belirtildi. SGK önce borcu olan borçlulara gönderdiği mesajda, “Değerli sigortalımız, genel sağlık sigortası kapsamında prim borcunuz bulunmaktadır. Borcunuzu e-devlet üzerinden sorgulayabilir ve yine e-devlet üzerinden veya anlaşmalı bankalar aracılığıyla ödeyebilirsiniz. Aksi takdirde yasal takip başlatılacaktır. Borcunuzu ödemiş olmanız halinde bu mesajı dikkate almayınız” ifadeleri kullanıldı. Toplumun ekonomik kriz nedeniyle alım gücünün düştüğü, işsizin, asgari ücretlinin ve emeklinin ağır geçim koşulları nedeniyle açlık sınırının altındaki gelirleriyle yaşamaya mahkûm edildiği, genç işsiz sayısının milyonları bulduğu, toplumsal bunalımın had safhaya ulaştığı bir dönemde çalışan veya çalışmayan tüm borçlulardan bu borçların tahsil edilmesinin istenmesi tepki ile karşılandı. Ekonomistler borçların zamanında takip edilmesi gerektiğini söylerken iktidarın oy toplamak için borçları zamanında tahsil etmediği öne sürüldü. GSS’de borcu olan bir vatandaş ise “Bu süreçte hastaneye bile gitmedim. Bana nasıl borç çıkar?” diye tepki gösterdi. ZAMANINDA TAHSİL EDİLMELİYDİ Kurum ve kişilerin borçlarını zamanında ödemediğini dile getiren Ekonomist Ayhan Bülent Toptaş, iktidarın oy toplamak için bu sorunları görmezden geldiğini söyledi. Toptaş, “Sigorta meselesi öncelikle belediyelerle başladı. Belediyelerin sigorta primlerini yatırmadıkları ve ödenmesi konusunda belediyelere baskı ile başladı. Borçları tahsil edeceklerini söylediler. Şimdi de sıra genel sağlık sigortası borçlarına geldi onları tahsil etmeye başlayacaklarını duyurdular. Tasarruf tedbirleri kapsamında değerlendirdiğiniz zaman alınan karar mantıklı gözüküyor. Bu paraların istenmesini normal karşılıyorum. Partilerden bağımsız olarak düşündüğümüz zaman belediyelerin ödemesi gereken borcun bu kadar uzatılması doğru değil. Bir kurumun ya da kişinin borcu varsa bunun ödenmesi lazım. Bu sadece belediyeler ya da kişiler için geçerli değil. Şirketler için de geçerli. İşverenlerin sigorta primlerini yatırmadığına şahit olduk. İşten ayrılan işçiye bile yeri geliyor kıdem tazminatı yatırılmıyor. Devlet ne yapsın, bu borçları tahsil etmesin mi? Ama siyasetteki gevşeme buna engel oluyor. Bu borçların çoktan tahsil edilmiş olması gerekirdi. Bugüne bırakılmamalıydı. İktidarlar iktidarda kalmak amacıyla oy toplamak için bu borçları zamanında toplamıyor. İşleyen mantıksız bir sistem var. İnsanlar bir şeyleri karşılıksız istiyor. Siyasetin kendilerine ayrıcalık tanımasını istiyor. Siyasetten zorluk çıkaracaktır ama bir taraftan da devlet var. Politikacıların devlet aklı ile hareket etmesi gerekiyor. 10 liralık borcu zamanında almayınca o borç artıyor, 100 lira oluyor sonra ortalık karışıyor. Ertelenmiş bir problemi birden gündeme getirdiğiniz zaman da büyük bir gerilim ortaya çıkıyor. Evet, vatandaş bunu ödeyemeyebilir zaten ödemiyorsa gücü yok demektir. Ondan sonra bunu ödemeyebilir, ödemekten kaçınabilir, siyaseten tepki gösterebilir. Ama bu sadece genel sağlık sigortasıyla ilgili bir konu değil bütün işlerimiz böyle. İşveren SGK primini yatırmaz, belediye SGK primini yatırmaz, vatandaş genel sağlık sigortası prim borcunu ödemez. Sonra bunlar birden gündeme geldiği zaman da şok oluyoruz. Bunların zamanında tahsil edilmesi lazımdı. Çok sıkı takip edilmesi gerekiyor. Politikacı, siyaset ile devlet adamlığı arasında bir tercih yapması gerekir. Vatandaşa, kamuoyuna, şirketlere sürekli şirin gözükmek doğru değil. ‘Arkadaş biz bunları toplamak zorundayız, sonra bu iş sıkışır’ demeniz lazım. Yoksa sorun içinden çıkılmaz hale gelir, sürekli bir problem biriktiriyoruz. Artık göz ardı edilemez hale geldiği anda karşımıza çıkıyor” diye konuştu. ÜCRETSİZ OLMALI Toplumun her ferdinin eşit şekilde ücretsiz olarak sağlık sistemlerinden faydalanması gerektiğini dile getiren Ekonomist ve Sigortacı Celal Ercan ise, “GSS, SSK ödemesi yaparak çalışan kesimden alınan ve kamu hizmeti, veren sağlık kurumlarında ücretsiz bir şekilde hizmet görmeyi sağlayan bir sigorta çeşididir. Burada kritik nokta ise 2012 yılında alınan bir karar göze çarpıyor. GSS’de prim ödemelerinin zorunlu olması ile birlikte çalışan veya çalışmayan herkes bu kapsam içerisine dahil ediliyor. Çalışmayan bir birey devletin yapmış olduğu gelir testine tabi tutularak belirlenen ücret kadar prim ödemek zorunda kalıyor. Olası bir gelir testi yaptırılmaması durumda ise prim tutarı asgari brüt ücretin yüzde 3’ü kadar bir meblağ oluyor. Böyle bir durum hem sosyal hem de ekonomik yönden yeterince sıkışmış olan Türk insanını sömürmekten başka bir durum yaratmamakta. Göçmen ve geçici sığınmacılara her türlü sağlık hizmeti ve bakımın ücretsiz olduğu ülkede T.C kimliği taşıyıp işsiz olan birisini zorla borçlandırmak olacak iş değildir. Derhal tıpkı sığınmacı ve göçmenler gibi ülkemizin evlatlarının da bakım ve sağlık harcamalarının ücretsiz olması gerekmektedir. Hayat pahalılığı ve işsizlik girdabında sürüklenen Türk milleti bu muameleyi hak etmiyor” değerlendirmesinde bulundu. HASTANEYE BİLE GİTMEDİM İşsiz olduğu dönemde hastaneye bile gitmediğini söyleyen B.D., “Borcumu ödemek için babamdan borç mu alayım?” diye tepki gösterdi. B.D, “Haberim olmadan Genel Sağlık Sigortası (GSS) prim borcum çıkmış. Hasta olduğum halde hastaneye gitmedim, hiçbir hizmet almadım. Herhangi bir işte de çalışmıyorum, gelirim yok. Haberim olmadan bu durumla karşılaştım. Fakat ‘Borcunuz var’ denilerek hastaneye kabul edilmiyorum. Kendi vatandaşına bu şekilde zorluklar çıkaran başka bir hükümet olup olmadığını merak ediyorum. Gelir testinde aile bireylerimin gelirine bakarak niye beni borçlu çıkarıyorsunuz? GSS borcunu ödemek için emekli babamdan harçlık mı isteyeceğim? Derhal zorunlu GSS iptal edilmelidir” diye konuştu. Borcu olan T.D ise, “SGK dan 2017’den bu yana ödenmemiş bin 500 TL’lik GSS prim borcum olduğunu öğrendim. Devlet bana benim onayım olmadan bir sigorta yapıyor ve neymiş gelir testi yaparsam herhangi bir ücret almıyormuş. Madem bana bir iyilik yapacaksan neden bunu para karşılığında yapıyorsun? Üstelik aradan bu kadar zaman geçmiş ve sen bu süre içinde herhangi bir bilgi vermiyorsun. İnsanlar bu ülkede zaten çok zor şartlar altında geçiniyor bir de siz ek bir masraf çıkarıyorsunuz. İnsanları rahat bırakın” sözleriyle tepki gösterdi.

Özdemir'den sigortacılara destek! Haber

Özdemir'den sigortacılara destek!

12. Meslek Komitesi’nin, özellikle sigorta bilincinin arttırılması için bir dizi etkinlikler düzenlediğini belirten Başkan Zeki Özdemir, “Odamız çatısı altında örgütlenmiş olan sigorta acentelerinin geleceğe daha güvenle bakabilmeleri, mesleki gelişimlerini sürdürmeleri, hizmet kalitelerini artırmaları ve sektöre daha fazla katkı yapmalarını sağlamak için Sivas Ticaret ve Sanayi Odası olarak elimizden gelen her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. İş dünyası ve yaşamımızdaki riskleri azaltmak için gayret gösteren, muhtemel risklerde kıymet verdiğimiz değerlerimizi güvence altına alan, sigorta acenteleri başta olmak üzere, tüm iş âleminin ve sektörde görev yapan tüm çalışanların Sigorta Haftası’nı en içten dileklerimle kutluyorum” dedi. “Dünya’da riskler azalmıyor, aksine artıyor” 12. Meslek Komitesi adına açıklama yapan Meclis Üyesi Sinan Demir, Dünya’da risklerin azalamadığını aksine arttığını söyleyerek, “ Kısa bir süre önce yaşadığımız ve tüm ülkeyi yasa boğan 6 Şubat depremlerinde kaybettiğimiz canlara milletçe üzülmekle birlikte o kara günde sağ kalan vatandaşlarımızın hayat mücadelesi verirken karşılaştığı zorluklar acılarını katlayarak büyüttü. Yaşam boyunca verdikleri emeklerinin karşılığı olarak edindikleri evleri, iş yerleri ve taşıtları bir gecede yok olurken, yaşadıkları maddi kaygılarla yaşam mücadelesi daha da zorlaştı. Tam da bu dönemde sigorta kavramı daha da önem kazandı. Nitekim yaşadığımız Dünya’da riskler azalmıyor, aksine artıyor. Gerçekleşme ihtimali olan durumlarla karşılaşıldığında zararın giderilmesini sağlayan ve yaşanan olumsuz durumlarda gelecekle ilgili maddi kaygıları azaltan sigorta sektörünün, son yıllarda daha önem kazandığı aşikârdır. Ancak yaşanan deprem felaketi sonrasında anlaşıldığı üzere insan hayatında önem arz eden, ekonomik ve sosyal yapının korunmasına hizmet eden sigorta kavramı halen hak ettiği yere ulaşamamıştır. Mesleğimize olan inancımız ve çalışma azmimizle, örgütlenmiş sigorta acentelerimizin özverili çalışmaları ile Sigorta bilincinin ve sigortalılık oranının artırılması için bu yıl 12’ncisi düzenlenen Sigortacılık Haftasının tüm acentelerimize, teknik personellerimize ve sigorta paydaşlarımıza hayırlı olmasını diliyoruz” şeklinde konuştu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kartla ödeme ne kadar arttı?

Bina tamamlama sigortası OVP’ye girdi Haber

Bina tamamlama sigortası OVP’ye girdi

2024-2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programa (OVP), bina tamamlama sigortası da girdi. Programa göre, bina tamamlama sigortasının yaygınlaştırılmasına ilişkin çalışmalar yürütülecek. Sigortanın oto denetim rolü hayata geçirilerek inşaat kalitesinin yükseltilmesini teminen yapı denetim sürecinde yer alan kişi ve kuruluşların mesleki sorumluluk sigortası ve yapı müteahhitlerinin yapı sorumluluk sigortası yaygınlaştırılacak. Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Yaşar, konu hakkında değerlendirmeler yaptı. Yaşar, afetlere hazırlık anlamında, özellikle bina tamamlama sigortasının OVP’de yer almasını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. Sorumluluk sigorta şirketinde olacak Yapı ve sigorta kavramlarının birbirinden ayrı tutulamayacağını, bina tamamlama sigortasının hem depreme dayanıklı konut yapımında hem de kentsel dönüşümde kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Yaşar, şunları söyledi: “Projeden konut almanın ya da arsa karşılığı konut sahibi olmanın en büyük risklerinden biri, binanın veya projenin tamamlanmaması. Bu gibi endişeler yaşamamak için satın alma işleminden önce müteahhitten o bina için bina tamamlama sigortası istenirse tüm bu endişeler yersiz hale gelir. Bina tamamlama sigortası ile sigorta şirketi, sigortalayacağı inşaat şirketinin mali yapısını, tecrübelerini inceleyecek. Sigortacı, inşaat şirketini riskli görür, projeyi bitiremeyeceğine karar verirse; sigorta yapmayacak ya da ek teminatlar isteyecek. Riskli görmezse, bina tamamlama sigortasını yapacak. İnşaat süresi içinde şirket, sigortacıya karşı yükümlülüklerini yerine getirmez, mali yapısını bozacak girişimler içinde bulunur ya da eksik malzeme kullanımı gibi yollara saparsa; sigorta şirketi sözleşmeyi sona erdirecek ve bunu da yetkili kurumlara bildirecek. İnşaat süresi içinde müteahhit iflas eder, konutları sahiplerine teslim edemezse; devreye sigorta şirketi girecek, konut için o tarihe kadar ödenen tüm bedeli tüketiciye ödeyecek ya da sigorta şirketi, inşaatın tamamlanmasını sağlayacak, tüketiciye konutu teslim edecek.” Kentsel dönüşümde kritik öneme sahip Ahmet Yaşar, bina tamamlama sigortasının kentsel dönüşüm sürecinde de kritik öneme sahip olduğuna dikkat çekerek, bu konuda da şu açıklamaları yaptı: “Ülkemizde kentsel dönüşüm projelerinde yaygın olarak kullanılan arsa payı, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde risk arsa sahipleri üzerinde bulunmaktadır. Yüklenicilerin ve finansal kurumların yüklendiği risk düşüktür. Zaman zaman arsa sahipleri, daha fazla getiri talebiyle, risklerini daha fazla artırabilmektedir. Oysa kentsel dönüşüme konu projelerdeki arsa sahipleri, genel olarak ülkemizde gelir seviyesi yüksek olmayan kesimlerden gelmektedir ve üzerlerinde tuttukları risk açısından ve risk gerçekleştiğinde yüklenecekleri zarar bakımından korunmaları gereken kesimlerdir. Bu risklerin kontrol altında tutulması ve oluşabilecek zararların yüklenilmesi açısından sigorta şirketleri ve bina tamamlama sigortaları en gerçekçi araçlardır. Sigorta şirketlerinin dahil edilmediği kentsel dönüşüm projeleri ülkemizde sistemik risk oluşturabilecektir.” Düzenleme gerekiyor Yaşar, bina tamamlama sigortasının 2018’den beri uygulandığını, ancak sigorta sürecinde bazı sıkıntılar olduğunu vurgulayarak, sigortanın Ticaret Bakanlığı kapsamında uygulamaya girdiğini ve maketten konut satışına yönelik uygulamaya alındığını, ancak bugün gündemde kentsel dönüşümün olduğunu söyledi. Yaşar, “Kentsel dönüşüm Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın konusu. Bakanlık da bina tamamlama sigortasının kullanılabilmesi için düzenleme beklentisi içinde. Bu konuda Türkiye Sigorta Birliği, SEDDK ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülen çalışmalar tamamlanmak üzere. Sanıyorum kısa süre içerisinde SEDDK düzenlemelerini tamamlayarak bir paket halinde taslağı görüşe açacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın beklediği düzenlemeler gerçekleştirilecek ve önündeki engeller kalkacak. Bir engel de bankalar karşısında haksız rekabete uğramamak adına kefalet ve bina tamamlama kefalet sigortalarında alınacak ipotek ve rehinler için vergi ve harç istisnası getirilmesi. Sanıyorum bu iki düzenleme yapıldığında bina tamamlama sigortasının önünde engel kalmayacak. Bu açıdan değerlendirildiğinde bina tamamlama sigortasının Orta Vadeli Program’da yer alması kritik öneme sahip” değerlendirmesini yaptı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Pesketaryen beslenme faydalı mı? Uzmanlar açıkladı

Çalıştığı işyerinden sigorta istediği için darp edildi Haber

Çalıştığı işyerinden sigorta istediği için darp edildi

İddiaya göre Mustafa D., Yusuf Can D. ve Engin K. isimli 3 kişi, 4 Temmuz Salı günü saat 23.00 sıralarında Caner Acet’in (47) çalıştığı iş yerine geldiler. Alkollü oldukları belirtilen 3 şahıs, Caner Acet’e “Çalışacaksan burada adam gibi çalış, ne veriyorlarsa razı ol” dediler ve haraç olarak yaklaşık 2 bin lira istediler. Acet, parasının olmadığını belirtmesi üzerine Mustafa D. ve Yusuf Can D. tarafından darp edilirken, yaşanan olayı Engin K. de telefonu ile kaydetti.  Birkaç kez şahıslardan kurtulmasına rağmen yine yakalanarak darp edilen Caner Acet daha sonra, çalıştığı iş yeri sahibinin tuttuğu özel bir araca bindirildi ve ormanlık alanda bırakıldı. Acet’in dövülme anını şahıslar sosyal medya hesaplarında “Dana kesmedik” notu ile yayınladılar. ŞİKAYETÇİ OLDU Olayın ardından 5 gün hastanede yatan Caner Acet, yüzünde kırıkların yanı sıra kulağında ve gözünde hasar kaldığını belirterek, kendisini darp eden Mustafa D., Yusuf Can D. ile görüntüyü çeken Engin K. ve olayın azmettiricisi olduğunu iddia ettiği çalıştığı iş yerinin sahibi Davut A.’dan şikayetçi oldu.  KORKTUĞU İÇİN BİR ŞEY SÖYLEYEMEMİŞ Olayla ilgili açıklamada bulunan Acet bundan bir ay önce de aynı şahıslar tarafından mezarlıkta darp edildiğini ve çırılçıplak soyularak yola bırakıldığını, cebindeki az bir para ile telefonunu aldıklarını, ancak korktuğu için kimseye bir şey söyleyemediğini belirtti. Olayın iş yerinden sigortasının yapılmasını istediği için başladığını ileri süren Acet, “Son olarak 3 Temmuz’da iş yerinde çalışırken sigortam yapılmadığı için, sigorta istedim. Çalıştığım iş yerinin sahibi Davut A. 'çalışacaksan böyle çalış, çalışmayacaksan işine geldiği gibi çalışırsın, ben sana para veriyorum emek veriyorum, sigortayı yapalım' dedi yapmadı tantana ettik. Bir gün sonra bu gençleri çağırmış haberim yok. Ben dışarı çıktım bunlar benimle takışmaya başladı, birisi kolumu tuttu sürükledi ve vurdular. Önce para istediler, 2 bin lira gibi bir para istediler, 'bende para yok' dedim, 'kokoreç ısmarlayayım' dedim, 'yok kabul etmiyoruz para istiyoruz' dediler. Tartışma başladı. Sonra bu duruma geldim” dedi. ''KAN KAYBINDAN ÖLMEK ÜZEREYDİM'' Kendisini darp ettikleri sırada tuvalete kaçtığını ve kapıyı kilitlediğini belirten Caner Acet, “Çok kan kaybım vardı, 'Davut abi ambulans, polis çağırın ben ölüyorum' dedim kimse ilgilenmedi benimle. Sonra Davut geldi tuvaletin kapısını vurdu, 'tamam gittiler' dedi, beni yine aynı gençlerin ellerine verdi. Tekrar darp ettiler. Neredeyse 1 saatten fazla dövdüler. Ben, 'ambulans, polis çağırın' dediğimde Davut hiç ilgilenmedi. Orada beyaz Toroslu bir şahıs vardı ona '50 lira gaz parası vereyim sana, bu iti nereye atarsanız atın, kaybedin gözümün önünden' dedi. O beni Ağla Kavşağı'nda bıraktı. Orada minibüs vardı onun içine girdim kan kaybından ölmek üzereydim, kendimi kaybettim. Bir gün sonra eniştem buluyor. Emniyete götürüyorlar, oradan hastaneye. Köyceğiz'den Muğla’ya sevk ettiler. Orada ameliyat oldum. Sağ kulağım duymuyor, gözüm şu anda yarı kör görüyor, çene kırık, burun kırık, elmacık kemiğim kırık. Komple ameliyattan geçtim bütün raporlarım var” diye konuştu.  Caner Acet, olaydan dolayı hem fiziki hem de psikolojik olarak sıkıntı yaşadığını belirterek, şahıslardan şikayetçi olduğunu söyledi. İHA

Sigortacılar uyardı: Az hasarlı konutlarda tespit için acele etmeyin! Haber

Sigortacılar uyardı: Az hasarlı konutlarda tespit için acele etmeyin!

Sigortacılar, 6 Şubat'taki depremlerin ardından artçı sarsıntıların sürdüğüne ve yeni depremlerin meydana gelebildiğine dikkati çekerek, az hasarlı konutlarda tespit için acele edilmemesi uyarısı yaptı. 11 ilde büyük yıkıma neden olan depremlerin ardından, evlerini ve araçlarını sigortalatan depremzedeler, acil nakit ihtiyaçlarını karşılamak adına sigorta şirketlerine başvurarak hasar tespiti yaptırıyor. Başkent Sigorta Acenteleri Derneği (BASİAD) Başkanı Hacı Ali Yücel, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, depremlerin ardından şu anda yaklaşık 45 bin kişinin hayatını kaybettiğini, milyarlarca lira maddi zararın meydana geldiğini söyledi. Sigortacılık sektörünün, telafisi imkansız bu kayıpların ardından elini taşın altına sokan sektörlerin başında geldiğini anlatan Yücel, poliçesi olan araçlar, konutlar, iş yerleri ve can kayıplarında poliçe limitleri kapsamında ödeme yapıldığını dile getirdi. Yücel, şunları kaydetti: "Artçı sarsıntılar ve bağımsız depremler o bölgede hala devam ettiği için depremzede vatandaşlarımız hasar başvuruları için çok acele etmesin. Çünkü sigortalılar 'kısmi sigorta şirketi' ile anlaşıp tazminatı aldıktan sonra da hasar meydana gelebilir. Vatandaşlarımız yeni hasar konusunda sigorta eksperlerini ve şirketlerini 2. hasara ikna etmekte zorlanabilirler. Örneğin eviniz kısmi hasarlı ve zararınız 150 bin lira. Anlaşıp tazminatı aldınız. 5 saat sonra bir sarsıntı daha oldu, bu sefer çatlaklar büyüdü hatta eşyalarınızdan da zarar görenler oldu, zararınız büyüdü, bu farkı anlatmak zor ve yetersiz kalabilir." KREDİLERDE DOSYA MASRAFININ İÇERİSİNDE SİGORTA DA VAR Hacı Ali Yücel, deprem bölgesinde bankalardan konut, iş yeri, tüketici ve araç gibi herhangi bir sebeple kredi çeken vatandaşların mutlaka bilmesi gereken bir konu daha olduğuna dikkati çekti. Vatandaşlardan "dosya masrafı" adı altında alınan bedelin içinde mutlaka sigorta poliçesi de bulunduğunu anlatan Yücel, kullanılan kredi türü ile ilişkili hayat, konut, DASK, ferdi kaza, araç kasko ve trafik gibi sigortaları bankanın zorunlu olarak ya kendisinin ya da başka bir aracıya bunu yaptırdığını ifade etti. İlgili poliçelerin aslı veya aslı yerine geçen sureti olmadan kredinin onaylanmadığını belirten Yücel, şu bilgileri paylaştı: "Bu poliçelere ulaşmak önemli çünkü zaten mağdur olan insanlarımıza bir nebze de olsa yaralarına merhem olacak bu meblağ. Mesela, 200 bin lira konut kredisi kullandınız, krediyi veren banka 'dosya masrafı' adı altında belirli bir tutarı size DASK, konut, hayat veya ferdi kaza poliçeleri olarak yansıtıyor. Eğer kredi kullanan kişi poliçeyi kendisi yaptıracağını belirtirse, poliçe gelmeden kredi açılmıyor. Yani poliçe her halükarda zorunlu olarak yapılmış oluyor. Söz konusu 200 bin liralık krediyi aldınız. Konutunuz depremde hasar gördü. İlgili DASK poliçenizin bedelinin yanı sıra konut poliçenizdeki 200 bin lira limiti de sigorta şirketinden tazmin etme imkanına sahipsiniz. Ayrıca hayat sigortası da yapılmış ise banka borcu da buradan kapanıyor. Yani vatandaşlar toplamda DASK, poliçede verilen sigorta bedeli ve poliçede belirtilen enflasyon oranı kadar tazminat alma imkanına sahipler." POLİÇELER E-DEVLET ÜZERİNDEN KONTROL EDEBİLİR Kredi kullanan vatandaşların bu konudaki haklarını bilmesinin önemini vurgulayan Yücel, asıl önemli konunun vatandaşların bu poliçeleri bankalardan zamanında temin edebilmesi olduğunu belirterek, "Geçen yıl bankaların yaptığı ancak sigortalı vatandaşların haberlerinin olmadığı 60-70 bin poliçe olduğu duyumunu aldık." dedi. Vatandaşların poliçeleri e-Devlet üzerinden de kontrol edebileceğini aktaran Yücel, sözlerini, "Öncelikle kredi sahibi yaşıyor ise e-Devlet Kapısı'ndan 'Poliçelerim' bölümünden bulunabilmektedir. Eğer kişi vefat etmiş ise e-Devlet otomatik olarak silindiği için yasal varislerden bir kişi Sigorta Bilgi Merkezine (SBM) başvurabilir. Bu poliçeler acenteler vasıtasıyla düzenlenmiş ise genelde sorun yaşanmıyor ancak bankalar tarafından düzenlenmişse poliçeye ulaşmak güçleşiyor. Çünkü bankalar etik davranmıyor. Özellikle özel bankalar gerek pandemi sürecinde gerek deprem sürecinde hiç etik davranmadıkları konusunda duyumlar alıyoruz." diye tamamladı. AA

Sigorta şirketlerine çağrı Haber

Sigorta şirketlerine çağrı

Motorlu Araç Satıcıları Federasyonu Başkanı Erkoç, "Sigorta şirketleri tamamen kullanılamaz hale gelmiş araçlar için poliçedeki hükümler çerçevesinde ya yeni araç temin etmeli ya da kaybedilen taşıtların bedellerini değerinden ödemeli." dedi. Motorlu Araç Satıcıları Federasyonu (MASFED) Başkanı Aydın Erkoç, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremler nedeniyle hasar görmüş ya da perte çıkmış kaskolu taşıtların bedellerinin hak sahiplerine acilen ödenmesi konusunda sigorta şirketlerine çağrıda bulundu. MASFED'den yapılan açıklamaya göre Erkoç, depremlerden kurtulan vatandaşların, kaynak ihtiyacı dolayısıyla sağlam ya da hasarlı araçlarını satışa çıkardıklarını belirtti. Depremden etkilenen illerdeki taşıtların önemli bir bölümünün kasko sigortalarının bulunduğunu bildiren Erkoç, "Sigorta şirketleri hızlı şekilde davranarak mağdur vatandaşların bu hasarlarını karşılamalı. Tamamen kullanılamaz hale gelmiş araçlar için poliçedeki hükümler çerçevesinde ya yeni araç temin etmeli ya da kaybedilen taşıtların bedellerini değerinden ödemeli." ifadelerini kullandı. KASKODA POLİÇENİN İÇERİĞİ ÖNEMLİ Açıklamada konuyla ilgili mevzuata da değinildi. Buna göre zorunlu trafik sigortası deprem sonucu araçlarda oluşan hasarları karşılamıyor. Kasko sigortalarında ise durum, poliçenin içeriğine göre değişiyor. Kasko poliçesinde deprem zararı teminat kapsamında ise hasarın karşılanması gerekiyor. Araçta kısmi hasar varsa tamir giderleri, araç pert ise yasal kesintilerden sonra rayiç bedel ödeniyor. Aracın sahibi hayatını kaybettiyse ödemeler varislerine yapılıyor. Veraset ilamı yapıldıktan sonra sigorta şirketine başvurup ödemeler talep edilebiliyor. 11 İLDE 3,3 MİLYON MOTORLU KARA TAŞITI Depremden etkilenen 11 ilde toplam motorlu kara taşıtı sayısı da Ocak 2023 itibarıyla 3 milyon 298 bin 433 olarak belirlendi. Bunların 1 milyon 546 bin 280'ini otomobiller oluşturuyor. Bu illerde toplam 717 bin 465 motosiklet, 503 bin 113 kamyonet, 311 bin 61 traktör, 117 bin 237 kamyon, 71 bin 382 minibüs, 22 bin 588 otobüs ve 9 bin 307 de özel amaçlı taşıt bulunuyor. En fazla araç sayısına sahip iller 750 bin 1'le Adana ve 601 bin 997'yle Gaziantep olurken, depremden en çok etkilenen illerden Hatay'da 557 bin 264 taşıt yer alıyor. Bu ili, 273 bin 435 araçla Şanlıurfa izliyor. Kahramanmaraş'ta da 272 bin 341 motorlu kara taşıtı bulunuyor. Bu araçlardan ne kadarının deprem nedeniyle hasar gördüğü ya da perte çıktığı ise bilinmiyor. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.