[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#siyaset bilimci

siyaset bilimci haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, siyaset bilimci haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Prof Dr. Tosun: Bu sonucun ortaya çıkmasının nedeni… Haber

Prof Dr. Tosun: Bu sonucun ortaya çıkmasının nedeni…

TENZİLE AŞÇI/ÖZEL HABER Türkiye, yüzyılın seçimi olarak görülen seçimlerde cumhurbaşkanlığı 2. tur seçimi için dün sandık başına gitti. Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı Recep Tayyip Erdoğan ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarıştığı seçimde, resmi olmayan sonuçlara göre kazanan Erdoğan oldu. 55 milyon 833 bin 153 kişinin oy kullandığı seçimde Erdoğan oyların yüzde 52,16’sını alırken rakibi Kılıçdaroğlu ise yüzde 47,84 oranında oy aldı. Seçimde dikkat çeken husus ise seçime katılımın ülke genelinde 14 Mayıs seçimine göre azalarak yüzde 87 oranına düşmesi oldu. Seçimin ardından sonuçlara ilişkin parti temsilcilerinden art arda açıklamalar gelirken Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, seçim sonuçlarını İLKSES’e yorumladı. Tosun, seçime katılımın azalmasının Kılıçdaroğlu aleyhine etki yarattığına dikkat çekti. KEMAL BEY’İN OYLARI ARTTI, TAYYİP BEY’İN AYNI DÜZLEMDE KALDI Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesinde muhalefetin kendisini anlatmada yeteri kadar etkili olup olmadığı konusunu değerlendiren Tosun, “Etkili olmadılar demek yanlış olur. Seçmen tercihlerinin değişiminin sınırı buraya kadarmış. Çok az bir değişim oldu seçmen değişikliğinde. 100 seçmenden 3’ü aday tercihini değiştirmiş. Bu ne olarak görülüyor. Türkiye seçim haritasına bakıldığında 14 Mayıs’taki haritadaki… Bir tarafta kıyı ege, Trakya ağırlıklı olarak Millet İttifakı. Güneydoğu Anadolu’da HDP’nin destek vermiş olduğu Kemal Bey. Onun dışında da Tayyip Bey. Onun dışında da aday tercihlerinde çok bir değişim gerçekleşmemiş. Ama böyle bir sonucun ortaya çıkmasının temel nedeni, özellikle katılımın bir miktar düşmesi. Katılımda 3 puan gibi bir düşme var. Kemal Bey oylarının birkaç yüz bin artırıyor Tayyip Bey’in oyları aşağı yukarı aynı gibi. Katılım düşüyor ise oylarını artırmasına ve arada büyük bir makas olmamasına rağmen Kemal Bey seçilemiyorsa… Güneydoğu’da ağırlıklı olarak 6 puanlık bir katılım düşmesi var. 1 milyonluk seçmene tekabül ediyor” dedi. EĞER SANDIĞA GİTMEYENLER SANDIĞA GİTSEYDİ… Özellikle doğu illerinde seçime katılımda düşüş olduğunun altını çizen Tosun, Erdoğan’ın kemik seçmen grubu olduğunu belirterek, “Yeşil Sol Parti, Kemal Bey’i desteklediklerini açıklamasına rağmen katılımın özellikle bölge illerinde düşmesi ve 1 milyon civarında sandığa gitmeyen seçmen var. Bu 1 milyon seçmen sandığa gidip destekleseydi bu makas kapanırdı. Büyük kentlerde de sınırlı bir katılmama durumu söz konusu. Yani bu seçimin sonucunu… Bir, 21 yıllık iktidarına rağmen Sayın Erdoğan’ın kemik seçmen kitlesi var. Bu seçmen kitlesi her koşulda her şeye rağmen destek veriyor. Dolayısıyla bir çözülmeme söz konusu tabii burada bir ittifak olduğu için MHP seçmeni ve Yeniden Refah Partisi’nin de katkısı var ama bir taraftan da katılmama faktörü de seçilmesini kolaylaştıran bir etki yapmış oluyor” diye konuştu. SİNAN OĞAN’IN DESTEĞİ ETKİLİ OLDU MU? Erdoğan’ın oylarının aşağı yukarı sabit kalmasının ardından ilk turda ATA İttifakı cumhurbaşkanı adayı olan ve 2. turda Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklayan Sinan Oğan’ın desteğinin etkili olup olmadığı sorusu akıllara gelirken Tosun, konuya ilişkin, “O oylar blok olarak Sayın Erdoğan’a gitmedi. Oylar iki adaya bölündü. İki adaya da katkı yaptı dolayısıyla. Ama katılımın düşük kalması bu katkının Sayın Kılıçdaroğlu aleyhine bir sonuç üretmesine yol açtı. Sonuç itibariyle iki adaya da katkısı oldu” ifadelerini kullandı. KUTUPLAŞMA HEM YORUYOR HEM DE… Gayri resmi sonuçlarda Erdoğan’ın kazandığının belli olmasının ardından hem İzmir hem de ülke genelinde şiddet olayları kendini gösterirken Prof. Dr. Tosun, şiddet ikliminin devamının gelip gelmeyeceği konusunda şunları söyledi: “Seçim gecesinin duygusal tepkisi olarak düşünmek lazım. Bu kutuplaşmanın önümüzdeki süreçte, bu tür karşıtlığı artırmayacağını düşünüyorum. Çünkü o tür kutuplaşma hem yoruyor hem de Türkiye’nin performansını düşüyor. Artık kutuplaşmayla vakit kaybetmek değil iktidarıyla ve muhalefetiyle topluma daha iyi bir gelecek sunmak için çaba sarf etmesi gerekiyor. Türkiye, yeni bir seçimi bir şekilde seçim kampanyası dönemindeki kutuplaşma ve sert siyasi dil bir yana bırakıldığında, başarıyla geçmiştir. Bu da Türkiye seçmeninin sağduyusu açısından önemlidir.”

Siyaset bilimci Tosun’dan ‘İnce’ yorumu ve İzmir uyarısı Haber

Siyaset bilimci Tosun’dan ‘İnce’ yorumu ve İzmir uyarısı

TENZİLE AŞÇI/ÖZEL HABER “Yüzyılın seçimi” olarak tanımlanan 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği seçimine 1 hafta kaldı. Seçime sayılı günler kala cumhurbaşkanı adaylarının seçim çalışmaları hızlanırken siyasi arenada da tansiyon yükseliyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 4 aday her gün mitinglerde ve sahada söyledikleri sözlerle gündem olurken seçim sürecinin en çok dikkat çeken isimlerinden biri de Memleket Partisi Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce oldu. İnce, gerek aday olmasıyla gerekse muhalefete yönelttiği eleştirileriyle dikkat çekerken geçtiğimiz haftalarda partisinde başlayan istifalarla birlikte gözlerin döndüğü isim haline geldi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisinin ve parlamento seçiminde partisinin alacağı oy merak konusu olurken Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, gelinen son noktayı değerlendirdi. Tosun, İnce’nin bir süre önceki performansını yakalaması durumunda İzmir’de Kılıçdaroğlu’nun oylarını etkileyebileceğini söyledi. EĞER SEÇİM 2. TURA KALIRSA… İnce’nin son dönemlerdeki sert çıkışlarının bugüne kadar topladığı olumlu intibayı azaltma riski olduğuna dikkat çeken Tosun, ‘kişisel hesaplaşma’ göndermesi yaparak “İnce, Türkiye siyasetinde yakın dönem CHP geleneğiyle özdeşleşmiş, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı yapılmış bir siyasetçi. Parti içindeki görüş ayrılıkları nedeniyle Memleket Partisi’ni kurup Türkiye siyasetinde etkin olmaya çalışıyor. Güvenilir kamuoyu araştırmalarına göre sınırlı da olsa cumhurbaşkanı adayı olarak bir seçmen desteğine sahip görünüyor. Özellikle genç, ilk kez oy kullanacak olan, mevcut partilere ve liderlerine tepki duyan, değişim beklentisi içinde olan seçmen kitlesiyle bir bağ kurmaya çalışıyor. Bu bağı da CHP dahil mevcut partilerin ideolojik kimliklerinden farklı, üçüncü bir yolda konumlanma hedefiyle kurmak istiyor. Zaman zaman özellikle CHP’li profesyonel siyasetçi, parti yöneticilerine yönelttiği sert eleştiriler inşa etmeye çalıştığı yeni çizginin bir kişisel hesaplaşmayla yola çıkan siyasetçi olduğu izlenimi vermekte. Özellikle gençlerle kurmuş olduğu olumlu diyalog, hatta sempati, son günlerdeki agresif söylemi nedeniyle toplum nezdinde anlamını yitirmeye yol açıyor. Ayrıca, cumhurbaşkanı adayı olarak kendisinin oy gücü yüksek olmasa da, Millet İttifakı adayının birinci turda seçilmesini engelleme potansiyeline sahip olduğu için, kendisine yönelik tepki de artmaya başladı. Seçim İnce’nin alacağı oy nedeniyle 2.tura kalırsa, bu tepkinin artması muhtemeldir” dedi. KILIÇDAROĞLU’NA GELECEK DESTEĞİ AZALTABİLİR İnce’nin oy potansiyelinin yüksek olmadığına dikkat çeken Tosun, ‘hız kesme’ konusunun altını çizerek “Birkaç hafta öncesine kadar yapılan araştırma ölçümlerine göre İnce ve Memleket Partisi beklenenin üzerinde bir seçmen desteğine sahip görünüyordu. Fakat, agresif söylemleri, rakip olarak iktidarı değil, CHP’yi hedef alması nedeniyle İnce ve partiye karşı bir antipati oluşmaya başladı gibi. Bunu, araştırmalarda parti ve İnce’nin kısa sürede oy kaybını dikkate aldığımızda görüyoruz. Belirttiğim bu dinamikler ışığında İzmir’de örgütlerden istifa yaşanıp yaşanmayacağı partide siyaset yapanların partinin ve genel başkanlarının gidişatına ilişkin değerlendirmeleri sonucunda görülecektir. İnce ve Memleket partisi son günlerde kendisine ve partiye karşı oluşmaya başlayan antipatiyi sempatiye dönüştürüp, 1 ay önceki oy gücüne ulaşırsa, Cumhurbaşkanlığı seçiminde İnce hız kesici (spoiler effect) etki yaparak İzmir’de Kılıçdaroğlu’na gelecek desteği bir miktar azaltabilir. Milletvekili dağılımında da öncelikli olarak Memleket Partisi'ne yönelik seçmen desteği geçmişte CHP’ye oy vermiş, ayrıca ilk kez oy kullanacak olmakla birlikte 2. parti tercihi öncelikle CHP olan seçmenlerden geldiği için, CHP’nin çıkaracağı vekil sayısını etkileyebilirdi. Fakat, bugün itibarıyla İnce ve Memleket Partisi’ne yönelik ilgi ve popülaritenin hızla zayıflıyor olması, böyle bir etkinin yaşanmama ihtimalinin de yüksek olduğunu düşündürtüyor” diye konuştu.

Siyaset Bilimci Tosun’dan anket ve seçmen değerlendirmesi  Haber

Siyaset Bilimci Tosun’dan anket ve seçmen değerlendirmesi 

ŞÜKRAN ŞEYMANUR ARSLAN Seçim sürecinde son düzlüğe girerken her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim sürecinde de anketler sık sık tartışma konusu oluyor. Anket araştırmalarının ve elde edilen sonuçların, seçmenlerin üzerindeki etkilerine değinen Siyaset Bilimci Prof. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, Sultan Gümüş Kaya ile Birinci Sayfa programında önemli konulara yer verdi.  Anket sonuçlarının seçmenin eğilimlerine, oy tercihlerine nasıl etki edeceğini belirten Tosun, “Seçmen üzerinde tek yönlü bir etki yok. İlk sırada bandwagon etkisi geliyor. Bandwagon çoğunluk teorisine dayanır. Buna göre seçimlerden önce yayımlanan kamuoyu araştırmaları hangi parti veya lideri daha güçlü gösterirse, özellikle kararsız seçmenler bu parti veya lideri destekleme eğiliminde olabiliyorlar. Şöyle bir etkisi de var, son yapılan bir araştırma bir partiyi hiç ummadığımız şekilde 10 puan daha yüksek gösteriyorsa, diğer partinin seçmenine yani şu anda iktidar partisi seçmenine, ‘iktidar elden gidiyor’ mesajı da verebilir. Buna toparlanma etkisi diyoruz” ifadelerini kullandı.  KAMUOYU ARAŞTIRMALARININ EN İYİSİ…  Sözlerine devam eden Tosun, “Bir diğer etki, yenilmişlik ya da kamçılanma etkisi. Bandwagon etkisinin tersine işler. Seçmenler bazen kazanma şansı en yüksek aday veya partiye sırt çevirip, seçilme şansı daha az olana destek verebilirler. Örneğin bir parti baraj altında kalacak gibiyse ona yönelebilirler. Bir diğer etki olarak bumerang etkisinden söz edebiliriz. Kendi partilerinin önde olduğunu gören seçmenler, kaybeden tarafa üzülüp desteklerini o partiye çevirebilirler. Ya da kendi partilerinin kazanacağından emin olunca sandığa gitmeyebilirler. Örneğin AK Parti’ye destek veren seçmen içinde daha önce MHP’ye oy veren seçmenler, partilerini baraj altında görüyorsa ‘Dur parti baraj altında kalmasın’ deyip ona yönelebilirler. Bu etkileri görebilmek için ayrıntılı araştırmalara ihtiyaç olduğunu vurgulamalıyım. Benim fikrimi soracak olursanız, ben kamuoyu araştırmalarının en iyisinin kamuoyuna açıklanmayan araştırmalar olduğunu düşünüyorum. Özellikle şu süreçte” dedi. SEÇMENDEKİ İDEOLOJİK HALÜSİNASYON ‘Biz iktidara geldiğimizde yoksulluğu bitireceğiz’ veya ‘İki ayda enflasyonu düşüreceğiz’ gibi söylemlerin seçmendeki yankısını değerlendiren Prof. Dr. Tosun, şunları ekledi: “Unutulmamalı ki seçmenler umuda oy verir. Seçmenin geleceğe dair umutları ve hayallerinin neler olduğuna bakarak aksiyon almak gerekiyor. Yoksulların, emeklilerin, işsizlerin, gençlerin sesi olabilecek bir muhalefete dönüştürürlerse kendilerini, başarı kazanacaklarına inanıyorum. Muhalefetin, ‘Çocuğumu besleyemiyorum’ veya ‘Artık geçinemiyorum’ diyen ama oyunu yine mevcut iktidara vereceğini söyleyen seçmendeki ideolojik halüsinasyon halini ortadan kaldırması gerekiyor. Unutmayalım ki Türkiye’de ekonomi başta olmak üzere her tür kaynağı elinde tutan iktidar. Şu an bozulmuş bir ekonomik durumdan bahsediyoruz ama buna geçici makyajlar yapma şansı da iktidarın elinde. En son açıkladığı büyük konut projesi gibi.”

Kılıçdaroğlu’nun liderliği  mühürlenmiş oldu Haber

Kılıçdaroğlu’nun liderliği  mühürlenmiş oldu

TENZİLE AŞÇI İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin açıklamalarının ardından 6’lı masayla iplerini koparmasının ardından Millet İttifakı, Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde cumhurbaşkanı adayını açıklamak üzere buluştu. Toplantıya sürpriz bir gelişmeyle Akşener’de katıldı. Akşener’in masaya yeniden oturmak için Yavaş ve İmamoğlu’nun icracı ve yetkili cumhurbaşkanı yardımcısı olma koşulu sunduğu ifade edilmişti. 6’lı masa toplantısında Akşener’in formülünü masaya yatırırken toplantı sonunda cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğu açıklandı. Öte yandan; Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç, Akşener’in masaya dönmesi ve yaşanan gelişmeleri İLKSES’e yorumladı. KOLAY KOLAY TARTIŞILAMAYACAK Akşener’in masaya dönmesinin ve masanın dağılmamasını muhalefeti daha da güçlendirdiğini ifade eden Koç, “Masa eskisinden daha sağlam oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği de bu şekilde mühürlenmiş oldu. Adaylık tartışması kesin bir şekilde kapanmış oldu. Bundan sonra öngöremediğimiz bir tuhaflık ve krizler karşılaşmadığımız, işler rasyonel bir şekilde işlediği sürece artık muhalefetin bu süreçten daha da güçlenerek çıkması kaçınılmaz. Kemal Kılıçdaroğlu için hep ‘liderlik vasfı yok’ yakıştırması var. Bence depremden sonra başladığı doğal liderlik konumunu bu krizle iyice pekiştirmiş oldu. Bu süreci çok iyi, sabırlı, sakin ve soğukkanlı bir şekilde yönetti. Partililer de parti disiplinini koruyarak liderleriyle beraber olduklarını gösterdiler ve iyi bir siyasi iletişim süreci yönettiler. Neticede masadaki diğer partilerin de katkıları ve arabuluculuğuyla süreç tatlıya bağlanmış oldu. Ben bu sürecin, Kılıçdaroğlu’nun siyasi tarihi açısından yeni bir sayfa olduğunu düşünüyorum. Artık onun liderlik becerilerinin de Türkiye’de kolay kolay tartışılamayacağı kanaatindeyim. Muhalefetin de buradan güçlenerek çıkacağını düşünüyorum” dedi. YARALAR SARILIRSA Mevcut konjonktürde seçimin ilk turda bitmesi ihtimalinin yüksek olduğunu belirten Koç, “Artık Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında İmamoğlu ve Yavaş da olduğu için seçimin ilk turda muhalefetin lehine sonuçlanma ihtimali hiç yabana atılacak bir ihtimal değil. Eğer İYİ Parti ayrı bir adayla sahaya çıksaydı ikinci tur kesin derdik. Eğer dağınıklık toparlanır, yaralar sarılır ve sahada birliktelik sağlanırsa ilk turda bitme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum. Ama eğer başka 3. bir aday çıkarsa düşük bir ihtimal de olsa 2. tura kalabilir. 2. tura kaldığı takdirde de muhalefetin kazanma ihtimalini yüksek görüyorum. Yaşanan kriz nedeniyle CHP’nin hem sağında hem de solunda kalan kesimleri birleştirebilecek bir tablo oluştu. Dolayısıyla CHP’nin ihtiyacı olan masa dışından gelecek olayları da alması kolaylaştı” diye konuştu. YETKİLERİN PAYLAŞIMI OLABİLİR İmamoğlu ve Yavaş için istenen “icracı ve yetkili” cumhurbaşkanı yardımcılığı görevini de yorumlayan Koç, şunları söyledi: “Orada kast edilen belli bir mevzuat düzenlemesi olacağı. Cumhurbaşkanının yetkilerinin bir kısmının paylaşılması ya da görevin yukarıdan aşağıya delege edilmesi şeklinde. Toplumun farklı kesimlerinin iktidarda temsil edilme görünümünü kuvvetlendirecek bir tablo olacak. Seçim kazanıldığı takdirde oradan daha güçlü bir CHP iktidarıyla çıkabileceğini düşünebiliriz. Ne yapılabilir? Şu anda cumhurbaşkanlığına bağlı olan belli başlı kurumlar cumhurbaşkanlığı yardımcılarına bağlanabilir. Bu şekilde delege edilebilir. Ben İmamoğlu ve Yavaş’ın görevlerinden istifa etmeleri gerekeceğini düşünmüyorum. Çünkü biz şu an olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Yeni seçilecek iktidar da olağan koşullar altında işleyen değil kurucu iktidar olarak davranması gerekecek. Dolayısıyla Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönüş sürecine bağlı kaldığı sürece bu süreci bir şekilde geniş toplumsal mutabakata bağlı kalmak kaydıyla sürdürebileceklerini düşünüyorum.”

İYİ Parti beklediği sonucu elde edemez Haber

İYİ Parti beklediği sonucu elde edemez

TENZİLE AŞÇI/ÖZEL HABER Deprem felaketiyle bir süre rafa kalkan seçim gündemi depremin yaralarının sarılmaya başlaması ve siyasilerden art arda gelen açıklamalarla birlikte yeniden ülke gündemine oturdu. 6’lı masa geçtiğimiz gün yaptığı toplantıda ortak bir isim çıkaracakları konusunda mutabık kalırken İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in aday isim üzerine yaptığı açıklamalar ülke gündemine damgasını vurdu. Akşener, 6’lı masanın dağıldı mı sorusunu akıllara getiren konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmeyip İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a “aday olun” çağrısında bulundu. Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Tanju Tosun, siyasi gelişmeleri İLKSES’e yorumladı. MANSUR YAVAŞ'IN SEÇİLME ŞANSI YOK Masa Sayın Akşener’in açıklamasının ardından masadan İYİ Parti ayrılmıştır denilebilir. Ama masa dağılmış mı onu masanın diğer 5 partisinin kurumsal yapısına bakacağız. Sayın Kılıçdaroğlu’nun taşlar yerine oturacak ifadesiyle kalan dört partiyle devam mı edecekler net bir şey söylemedi.İlk andaki izlenimim bu sürecin İYİ Partisiz devam ettirilmesi yönünde. Diğer partilerin CHP ile hareket etmesi onlar için bir avantaj sağlıyor. Sayın Akşener, Ekrem Bey ve Mansur Bey’e seslendi. Oradan ne yanıt gelecek? Ekrem Bey bugün açıklama yaptı ve onun için parti sadakati. Mansur Bey de geçmişte Kemal Bey’in arkasındayız demişti ancak birkaç gündür ortak aday olursa reddetmedi. Ama Mansur Bey için de İYİ Parti adayı olarak seçime girmesi risk. Diğer tarafta Kemal Bey’in CHP ve masadaki diğer partilerin adayı olması durumunda Mansur Bey’in de seçilme şansı yok. İlerleyen Süreçte ya Meral Hanım kendisi aday olur ya da onlar bir aday çıkarabilir. İYİ Parti bu ayrılıştan bence beklediği sonucu elde edemez. Çünkü 6’lı masa kazan-kazan stratejisi üzerinde kurulmuştu. Belirleyebilseler ortak adayın cumhurbaşkanı seçilme ihtimali vardı. Aynı zamanda partinin ittifakla milletvekili sayılarının Parlamentoda fazla olması söz konusu olacaktı. İYİ Parti bu süreci muhtemelen kendi başına yönetecek gibi görünüyor. Kazan-kazan stratejisi yerine tek başına kazanmaya çalışacak. Burada kaybetme riskini de göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü İYİ Parti içinde sadece milliyetçi değil kentli ve liberal seküler seçmen de var. Kentli liberal seküler seçmen çekilirse gelmek istediği konum olan merkez sağdan uzaklaşma riski de var. Kendileri açısından en büyük siyasal deprem riski bu şekilde okunabilir. Her koşulda bu karar İYİ Parti açısından tutarlı ancak partinin iktidar elde etmesi açısından çok doğru bir karar olarak okumuyorum.

Siyaset bilimci Tosun’dan seçim yorumu: Erdoğan 14 Mayıs’ı seçti çünkü… Haber

Siyaset bilimci Tosun’dan seçim yorumu: Erdoğan 14 Mayıs’ı seçti çünkü…

TENZİLE AŞÇI - RÖPORTAJ Türkiye’nin uzun süredir öncelikli konusu olan seçim gündemi Kahramanmaraş merkezli ve 11 ilde büyük yıkıma neden olan deprem felaketiyle bir süre rafa kalksa da depremin yaralarının sarılmaya başlaması ve siyasilerden art arda gelen açıklamalarla birlikte yeniden ülke gündemine oturdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın depremden etkilenen 10 ilde 3 aylık OHAL ilan etmesiyle birlikte Anayasa’ya göre 18 Haziran’da yapılması gereken genel seçimin kasım ayında yapılacağı iddiaları ortaya atılmıştı. Öte yandan; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Bu millet 14 Mayıs’ta gereğini yapacaktır” sözleriyle birlikte seçim tarihinin ibresi yine 14 Mayıs’a döndü. Depremin ardından seçim atmosferine girilmesi kamuoyunda bazı soru işaretleri yaratırken Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Tanju Tosun, seçim tarihini ve depremin seçime olası etkilerini İLKSES’e yorumladı YSK BU GÖREVİ YERİNE GETİREBİLİRSE Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim için 14 Mayıs’ı işaret etti. Bu tarihi nasıl yorumluyorsunuz? Özel bir nedeni ya da amacı olabilir mi? 14 Mayıs’ın seçim tarihi olarak seçilmesinin özel nedeni, 14 Mayıs 1950’de CHP’nin tek parti iktidarını sona erdirip, Demokrat Parti’yi iktidara taşıyan seçim tarihi olması. Türkiye sağı bu tarihe her zaman sembolik bir anlam yüklemiş, 14 Mayıs aracılığıyla halkla sembolik de olsa organik bir ilişki kurmaya çalışmıştır. Ayrıca, DP ile simgesel bağ kurmak suretiyle, o gelenekten gelen sağ seçmeni partide tutmaya ya da AK Parti’yi desteklemeyenleri partiye çekmeye çalışmaktadırlar. Parti kurulduğu ilk yıllarda inşa edilen bu simgesel, sembolik tarih köprüsü algısı işlevsel olmuştur. Önümüzdeki seçimde ne olur derseniz, onu öngörmek kolay değil. Halen enkaz altında cesetlerin olduğu iddiaları gündemdeyken sizce bu koşullarda seçim yapılabilir mi? Bu seçim sağlıklı bir seçim olur mu? Maalesef ülkemizi derin yasa boğan, binlerce cana mal olan bu felaketin ardından, seçim tarihi Anayasal olarak oldukça yakın bir zamanda.  Anayasa seçimlerin 5 yılda bir yapılacağını kesin hükme bağladığı ve seçim tarihine de 3 ay kaldığı için, en geç 18 Haziran’da yapılmak zorunda. İktidar kanadı seçimi 40 gün öne çekerek 14 Mayıs’ta yapılmasını istiyor. Muhtemelen Cumhurbaşkanı seçimlerin 14 Mayıs’ta yenilenmesi kararı alarak, ülke seçime gidecek. Bu nedenle, önümüzde 2,5 aylık bir süre var. YSK deprem nedeniyle yer değiştirmelere dayalı seçmen hareketliliğini son nüfus ve ikamet kayıtlarını dikkate alarak yönetebilir diye düşünüyorum. Zaten YSK’ya bu Anayasa ve kendi kanunu ile verilmiş bir görev. Dolayısıyla, YSK bu görevi yerine getirebilir ve seçimler, listelerin hazırlanmasından, oy kullanmaya kadar, sağlıklı koşullarda yapılabilir. SEÇMEN YA CEZALANDIRIR YA ÖDÜLLENDİRİR Yaşanılan deprem felaketi ve sonrasında yaşananlar (müdahalede gecikilmesi, Erdoğan tarafından yapılan açıklamalar, Kızılay polemikleri, helallik istenmesi vb.) seçimleri ve seçmen eğilimlerini nasıl etkiler? Doğal afet doğaldır ki ülkenin gündemini değiştirdi. Özellikle afetle mücadele sürecinin başlangıcında yaşanan depremin yol açtığı can kaybının daha az olmasına yönelik afet yönetiminde yetersiz kalınması, ister istemez bunun seçmen eğilimlerine nasıl yansır sorusunun sorulmasına yol açıyor. Benim birkaç günden beri izlediğim deprem sonrası yapılan araştırma sonuçları seçmen eğilimlerinde belirgin bir değişimin yaşanmadığı şeklinde. Fakat bu araştırmalar metodolojik olarak ne ölçüde güvenilir olsa da, kanımca araştırmaların sağlıklı sonuçlar vermesi için bir süre geçmesi gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde yapılacak araştırmalarda eğilimin ne yönde olduğuna ilişkin daha sağlıklı bilgi alabiliriz. Dünya örnekleri bu tür doğal afetlerde seçmen tercihlerinin iktidar aleyhine olmamasının koşulunu, seçmenin kriz yönetimlerinde iktidarı başarılı bulmalarına bağlı olduğunu gösteriyor. Çünkü başarı/başarısızlık temelli oluşan algı kanaatleri etkiler, bu da tercihlere yansır. Son tahlilde seçmen tercihleri ödüllendirme/cezalandırma temelli işler. Nitekim Hırvatistan’da 2014, 2015 sel felaketleri iktidar partisinin 2014’te Cumhurbaşkanlığı, 2015’te milletvekili genel seçimini kazanmasıyla sonuçlanmıştır. 2015’te Nepal depreminin ardından da iktidar partisi oy desteğini korumuştur. Nedeninin seçmenlerin iş başındaki iktidarların afetlerle mücadelede başarılı olduğu yönünde algı geliştirmeleri olduğu araştırmalara yansıyan bulgulardı. Deprem, sonrası, bağış toplanması ve deprem vergilerinin yeniden gündem olması seçmenin iktidara ve Erdoğan’a olan güvenini sarsmış mıdır? Bu aşamada, seçmende yaygın kaygı duygusu egemen olsa da, araştırma bulgularından yola çıktığımızda, bağış toplanması, deprem vergilerinin gündeme gelmesi özellikle AK Parti seçmeninin iktidara ve Erdoğan’a güvenini sarsmasının belirgin olmadığına işaret ediyor. Parti oylarında şimdilik değişim yoksa, bunun anlamı kaygıya rağmen güvenin sürmesidir. Fakat iddialı bir değerlendirme yapmak için henüz erken. Önümüzdeki süreçte de bu güven örüntüsü devam ettiği takdirde, bunu seçmeninin özellikle Erdoğan ile kurmuş olduğu duygusal özdeşlik ilişkisi ve siyasi kutuplaşma ile parti tabanlarının konsolidasyonuyla açıklayabiliriz. SEÇİMLER İÇİN POLONYA ÖRNEĞİ 10 kentte OHAL kararı seçime engel ya da etki teşkil eder mi? Bu illerde OHAL 3 aylık bir süre için ilan edilmiştir. Dolayısıyla 9 Mayıs’ta bitmesi ve seçime bu illerde OHAL koşulları olmadan girilmesi gerekir. Fakat Anayasa 119. maddeye göre OHAL’in altı aylık maksimum bir süre olarak tarif edilmesi dikkate alındığında, uzatılmaya gidilirse seçim bu illerde OHAL’e denk gelebilir. Umarız ki yaralar bir an önce sarılır ve uzatılmaz. OHAL kararı seçime engel değil tabii ki. Fakat uzatıldığı takdirde özellikle kampanya sürecinde partiler, adaylar arasında eşit siyasi rekabet kolay olmuyor. Nitekim pandemi döneminde örneğin Polonya’da işbaşındaki Andrzej Duda, rakiplerine karşı kampanya üstünlüğünü o dönemdeki kısıtlamaların sonucunda sağlamış ve eşitsiz rekabet yeniden seçim kazanmasında etkili olmuştur. Erdoğan’ın kentlerin yeniden inşası için 1 yıl süre istemesini seçime yönelik hamle olarak değerlendirebilir miyiz? Sayın Erdoğan’ın istemiş olduğu bir yıllık süre, kentlerin yeniden inşası için gerekli gördükleri süre olmakla birlikte, bu süre aslında felaketin yol açtığı yaraları sarmak için iktidarı devam ettirme isteğinden ayrı düşünülemez. Bu istekle bir yandan ‘Dün olduğu gibi, bugün ve yarın da biz yapabiliriz’ mesajı verilerek, seçimlerde bölge illerindeki seçmenin de desteğini alma isteği şeklinde okunabilir. Bu anlamda tabii ki bir siyasi hamle olarak değerlendirilebilir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.