[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#taçsız kral

taçsız kral haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, taçsız kral haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İzmirli Metin Oktay: Taçsız Kral Metin Oktay'ın hikayesi Haber

İzmirli Metin Oktay: Taçsız Kral Metin Oktay'ın hikayesi

Türk futbolunun unutulmaz ismi Taçsız Kral Metin Oktay, 32’inci ölüm yıldönümünde, Piri Reis Mahallesi’nde yer alan Bahçelievler Metin Oktay Parkı’ndaki heykeli önünde anıldı. Törene Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, İzmir Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanı Efkan Muhtar, Türkiye Futbol Adamları Derneği (TÜRFAD) ve İzmir Spor Kulüpleri Birliği Vakfı (İZVAK) Yönetim Kurulu Üyesi, eski Milli Futbol Hakemi Engin Kurt, Türkiye Futbol Adamları Derneği (TÜRFAD) İzmir Şube Başkanı Bahri Vreskala, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği (TÜFAD) İzmir Şube Onursal Başkanı Şaban Acarbay, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği İzmir Şube Başkanı Kadri Yatkın, Damlacık Spor Kulübü Başkanı Ahmet Naci Yıldız, İzmir Spor Kulübü Başkan Vekili Ömer Akar, İzmir Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu Başkanı Mehmet Öral, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) İzmir Bölge Müdürü Sevgi Koçak Özdemir, Türkiye Futbol Federasyonu İzmir İl Temsilcisi Selçuk Ergeldi, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Özhan Kaynarca, CHP Konak İlçe Başkanı Ozan Ali İlgazi ile İzmirli spor kulüplerinin başkan ve yöneticileri, Konak Belediye Meclisi üyeleri, muhtarlar, Metin Oktay’ın arkadaşları ve sevenleri katıldı.  “Taçsız Kral’ı unutturmayacağız” Törende konuşan Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, kendisini tanıma fırsatı bulamasa da bir kuşağın Metin Oktay’la büyüdüğüne dikkat çekerek, “Onun centilmenliği, yaşam biçimi ve en güzeli de yardımsever kişiliği gelecek kuşaklara örnek oldu. Can Bartuların, Lefterlerin, Metin Oktayların dönemi Türk futbolunda yeni bir devrin açıldığı dönemdir” diye konuştu. Batur, Metin Oktay’ın jübilesinde herkesin hafızasında kalan bir resim olduğunu ifade ederek, “Ezeli rakibi Can Bartu, Metin Oktay’a Fenerbahçe formasını, Metin Oktay da Galatasaray formasını Can Bartu’ya giydirmiştir. Bu kulüplerin rekabetinin olduğunun ama dostluğun da devam ettiğinin mesajını tüm Türkiye’ye vermiştir. Metin Oktay’ı ve Metin Oktay gibi Türk futboluna değer katan, bugünlere gelmesinde büyük emeği olan futbolcularımızı da anmak istiyorum. Taçsız Kral’ı unutmadık, unutturmayacağız” dedi. Futbol takımlarında oynayan yerli futbolcu sayısının az olduğuna da dikkat çeken Batur, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bunun Türk futboluna hiçbir şey kazandırmadığını aldığımız neticelerden görüyoruz. Yabancı antrenör de biz de pek başarılı olamıyor. Biz Fatih Terim’lerle, Şenol Güneş’le başarılı olduk. Türk futbolunun ruhundan, dilinden anlayan antrenörlerin gelmesi gerektiğini de eski bir futbolcu olarak belirtmek isterim.” “Kalplerimizde yaşayacak” Damlacık Spor Kulübü Başkanı Ahmet Naci Yıldız ise “13 Eylül 1991 yılında kaybettiğimiz Metin Oktay’ı burada her sene anmanın mutluluğunu yaşıyoruz. 1950 kuruluş yıldönümümüz, 1951’de Metin Ağabey Damlacık’a geliyor. Bizim için örnek bir futbol adamı, her zaman anacağımız, kalplerimizde yaşatacağımız bir büyüğümüz” dedi. İzmir Spor Kulübü Başkan Vekili Ömer Akar da Metin Oktay’ın Türk futboluna büyük emekler verdiğini vurgulayarak, “Metin Oktay’ın ve Türk futboluna emek vermiş tüm insanlarımız ruhu şad olsun” diye konuştu. “Türk futbolcu kolay yetişmiyor” İzmir Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanı Efkan Muhtar da Oktay’ın Türk futboluna büyük emekler verdiğini vurgulayarak, “Türk futboluna çok büyük emek harcamış bir büyüğümüzü anıyoruz. Bu organizasyonu gerçekleştiren değerli Başkanımız Abdül Batur’a ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim. Türk futbolunda futbolcular kolay yetişmiyor; bunu milli maçlardan kolay görüyoruz. Taçsız kral; yıllarca gol kralı olmuş bir büyüğümüzü anmaktan inanın çok duygusalım şu anda. Kendisini rahmetle anıyorum. İzmir’de altyapıya eğilerek nice Metin Oktaylar yetiştirmek inşallah bize nasip olur” dedi. “Bugün vefayı yaşıyoruz” Türkiye Futbol Adamları Derneği ve İZVAK Yönetim Kurulu Üyesi, eski Milli Futbol Hakemi Engin Kurt da töreni düzenleyen Başkan Batur’a teşekkür ederek, “Vefa denen bir olay vardır, işte bugün bu vefayı yaşıyoruz. Başkan Abdül Batur, Türkiye Futbol Adamları Derneği’nin düzenlediği ‘İnsanlar Yaşarken Anılmadır’ organizasyonuna da her zaman çok büyük destek veriyor. Bugün de bu özel günü birlikte yaşıyoruz. Türkiye’de bir yıldız olan Metin Oktay’ı rahmetle, minnetle anıyoruz” diye konuştu. “O gizli bir halk kahramanıydı” Futbol Antrenörleri Derneği Onursal Başkanı Şaban Acarbay ise Metin Oktay’la anılarını anlatarak, “İzmir’in nadide kramponlu belediye başkanı, futbol dünyasının merkezinden şehri yöneten sevgili kardeşimiz Abdül Batur Bey’e, bu derin anlamı olan günde bizi buluşturduğu için teşekkür ediyorum. Metin Ağabey’i anlatmak inanın kolay değil, çok zor. O gizli bir halk kahramanıydı. Metin Ağabey her sabah güne, ‘Bugün acaba kime, ne iyiliği yapabilirim?’ diyerek başlardı. Çok güzel, çok iyi bir insandı. Türk futboluna tarihi başarıları getirmiştir” dedi. Futbol Antrenörleri Derneği Başkanı Kadri Yatkın da “Metin Ağabey’le sık sık bir araya geldik. Her kelimesinde şunu kullanırdı: ‘Ya gülüm böyle olmalı’ derdi. Bugün çok duygulanıyorum. Onun sözlerini, iyiliğini hiç unutmuyorum. Metin Ağabey güller içinde yat. İzmir, Türkiye seni seviyor” diye konuştu. “Önder futbolculardan biri” Türkiye Futbol Adamları Derneği İzmir Şube Başkanı Bahri Vreskala ise “Metin Oktay, Türkiye’mizi yurtdışında temsil eden önder futbolculardan biridir, milli takıma oynadığı zaman film yapmayan adamlardan biridir, bulunduğu takımın forması için mücadele eden biridir. 60 yıllık spor hayatımda Metin Oktay gibi birçok dostlarım oldu ama Metin Oktay’ın özelliği çok farklıydı; hoşgörülü, sevgi dolu, kalp kırmayan biriydi” dedi. Vreskala da Başkan Batur’a futbol dünyasına tüm destekleri ve vefası için teşekkür etti. Duygusal anların yaşandığı törende Metin Oktay’a duyulan özlem ve sevgi dile getirilirken, Taçsız Kral’ın heykeline karanfiller bırakıldı. TAÇSIZ KRAL İzmirspor ile harikalar yaratan futbolcu İzmir Profesyonel Ligi şampiyonluğu ve gol krallığını elde etti.  Türk futbolunda hızı ve atletizmi ile göz kamaştıran efsane futbolcu kıvrak çalımlarının yanında bitiriciliği ile fileleri havalandırmaya devam ediyordu. 1955 yılında Galatasaray ile anlaşan Metin Oktay, burada parlamaya ve yıldız olmaya başladı. Sarı kırmızılı formayla harikalar yaratan futbolcu Avrupa'lı kulüpler takibinde kaldı. 1959'da kurulan Millî Lig'de de gol krallığı yaşayan efsane adını altın harflerle Türk futbol tarihine yazdırdı. Üst üste üç sezon gol kralı olan Metin Oktay böylelikle Taçsız Kral unvanını almış oldu. GOL KRALI METİN OKTAY Metin Oktay, 1961 senesinde İtalya Ligi  Serie A'da mücadele eden Palermo ile anlaştı. Palermo'da memleket hasreti çeken futbolcu ülkesinin havasını, suyunu özledi ve tekrardan yuvaya döndü. Efsane futbolcu, sarı kırmızılılar ile bir sene forma giydikten sonra Galatasaray'a tekrar döndü. Sarı-kırmızılı formayla "Taçsız Kral Metin Oktay" toplamda üç lig, dört Türkiye Kupası ve iki Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonluğu yaşadı. Galatasaray'ın ve Türk futbolunun efsanesi Metin Oktay'a karşı herkes büyük sempati ile yaklaşıyordu. Metin Oktay, estetik futbolu ile izleyecilere görsel bir haz sundu. Metin Oktay, 1962-63, 1964-65 ve 1968-69 sezonlarında üç kez gol kralı oldu. Galatasaray formasıyla toplamda 324 lig maçına çıkan Oktay, attığı 294 golle hem Galatasaray'ın hem de Türk futbolunun en çok gol atan oyuncuları arasında yer alıyor. 1955 yılında giymiş olduğu ay yıldızlı formayla toplam 36 maça çıkarak 19 gol attı. SİNEMADA METİN OKTAY Toplumsal hafızamızda önemli bir kişi olan başarıları ve sporcu karakteriyle her zaman örnek olan Taçsız Kral Metin Oktay'ın filmini 1965 yılında yapımcılığını Ertem Eğilmez üstlendi. Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğinde çekilen film dev oyuncu kadrosundan oluşuyor. Metin Oktay filmde kendi başarılı futbol kariyerini canlandırıyor. Kadroda; Ajda Pekkan, Erol Taş gibi usta isimler yer alıyor. FUTBOLUN BEYEFENDİSİ İzmir’in kent mimarisinde önemli yer tutan sembol yerleri filmde görebiliyoruz. Metin Oktay, dar gelirli yoksul bir ailenin çocuğu olarak İzmir de doğuyor. Çocukluğu ve gençliği İzmir de geçen Metin Oktay hayali olan futbol tutkusunu ve arzusunu mahallede çalıştırdığı antrenörü Baba Murat (Erol Taş’ın canlandırdığı) karakteri ile azimli ve kararlı bir şekilde sürdürmektedir. Zor şartlar altında yaşadıkları için çırçır makinesi almak hayali hem de iyi bir futbolcu olmak için sürekli çalışıp idman yapıyor. Futbolumuzun beyefendisi Taçsız Kral Metin Oktay sahadaki oyunu ve saha dışındaki duruşu ile her zaman gönlümüze taht kurdu. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İzmir'de üniversiteli gençlere büyük destek

Yeşilçam'ın taçsız kralının vefatının 44'üncü yılı Haber

Yeşilçam'ın taçsız kralının vefatının 44'üncü yılı

Asıl adı Ayhan Işıyan olan sanatçı, 5 Mayıs 1929'da Selanik göçmeni bir ailenin 6. çocuğu olarak İzmir'de dünyaya geldi. Sanatçı, 1967'de Ses dergisi için kaleme aldığı bir yazıda, yaşam hikayesini şu sözlerle aktarmıştı: "Altı yaşındayken babasız kaldım. İlkokulu Bomonti'deki 44. Okul'da bitirdim. Ortaokula başladığım günlerde Babıali'ye geldim. Çünkü okula gidebilmek için çalışmak zorundaydım. Gazete ve dergilerde hikaye ve kapak resimleri çizmeye başlamıştım. İlk kazandığım parayı sanki dünmüş gibi hatırlarım; 14 lira. Eve koşup anneme verdiğim bu müjdeyi hiç unutmam. Yaz tatilinde Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası'nda kırık şişe kontrolörlüğü yaptım. Haftada 25 lira alıyordum. Vapurla gidip gelirken boş durmuyor, mecmuaların ısmarladıkları ve illüstrasyon denilen renkli resimleri çiziyordum. Şirket-i Hayriye'nin 63 numaralı Sütlüce vapuru, sanki benim resim atölyem olmuştu." Lisede Mahir İz, Salah Birsel ve Rıfat Ilgaz'ın öğrencisi olan sanatçı, senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Doğan ve ressam, karikatürist Semih Balcıoğlu ile okul arkadaşıydı. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun öğrencisiydi Ayhan Işık bir süre İstanbul Darphanesinde ressamlık yaptı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde okurken Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun öğrencisi olan sanatçı, okulda Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varınca, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol ile de dönem arkadaşıydı. Sanatçı, akademiye devam ederken, yazı işleri müdürlüğünü Sezai Solelli'nin yaptığı, dönemin tek sinema dergisi olan Yıldız mecmuasına ressam olarak girdi. Solelli'nin teşvikiyle derginin 1951'de açtığı "Artist" yarışmasına katılan sanatçı, Belgin Doruk ile birinci oldu ve 22 yıl kamera karşısında Doruk ile çalıştı. Arkadaşlarının Hollywood starı Clark Gable'a benzettiği Ayhan Işık, yarışmadaki derecesinin ardından, Işıyan soyadını "Işık" olarak değiştirdi. Usta sanatçı, yönetmenliğini ve senaristliğini Münir Hayri Egeli'nin üstlendiği, 1951 yapımı "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmindeki yardımcı rolüyle ilk kez beyazperdede gözüktü. Oyuncuların hakları ve disiplini konusundaki ilkeli tavrıyla örnek oldu Ömer Lütfi Akad ile de çalışmaya başlayan Işık, Akad'ın Türk sinemasında geçiş dönemini bitiren ve sinemacılar döneminin ilk örneği kabul edilen 1952 yapımı, "Kanun Namına" filmindeki rolüyle büyük beğeni kazandı. Sanatçı, 1953'te akademiden mezun oldu. Aynı yıl Akad'ın "Katil" ve "Öldüren Şehir" filmlerinde oynayan Işık, 1955'te "Kardeş Kurşunu", 1970'te ise "İngiliz Kemal Lawrence'e Karşı" filmlerinde rol aldı. Ayhan Işık, 1957'de Osman Seden'in "Bir Avuç Toprak" filminde oynadı. Hollywood yapımlarında da oynamak isteyen sanatçı, 1959'da ABD'ye giderek bazı filmlerde küçük roller aldı ve sinema konusunda araştırmalarda bulundu. Türkiye'ye döndükten sonra, setteki oyuncuların hakları ve disiplini konusunda ilkeli bir davranış sergileyen Işık'ın bu duruşu, Türk sinemasındaki birçok yapımcıya örnek oldu. Edebi eserlerin sinema uyarlamalarında da rol alan sanatçı, Vedat Türkali'nin kaleme aldığı "Otobüs Yolcuları" filmiyle 1961'de yeniden Yeşilçam'a döndü. Sanatçının, aynı yıl Belgin Doruk'la rol aldığı "Küçük Hanım" filmi seyirci tarafından oldukça beğenildi. Sanatçı, 1965'te Kemal Tahir'in "Namusum İçin", 1969'da ise Peyami Safa'nın "Cingöz Recai" eserinin film uyarlamasında rol aldı. Metin Erksan, Ertem Göreç, Halit Refiğ ve Memduh Ün ile de çalışan Işık, sergilediği rollerle birçok ödüle değer görüldü. Başarılı oyuncu, 1954'te Türk Filmleri Festivali'nde, 1962'de Ses dergisinin, 1965'te ise Artist dergisinin açtığı yarışmada "En Başarılı Erkek Oyuncu" seçildi. Yeşilçam yıldızlarının 1970'lerde sahneye çıkma ve plak doldurma modasına uyan sanatçı, 1972'de Münir Nurettin Selçuk'tan ders alarak, klasik Türk müziği dalında sahne denemeleri yaptı ve 45'lik bir plak doldurdu. Usta oyuncu, çeşitli reklam filmlerinde de rol aldı, 1975'ten sonra ise oyunculuğun yanı sıra yapımcı, senarist ve yönetmen olarak Türk sinemasına katkıda bulundu. "Sinemacılık asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemelidir" Ayhan Işık, 1976'da başrolünde yer aldığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu "Örgüt" filmini çekti. Aynı yıllarda İtalyan yapımcılarla çektiği ve başrolünü Klaus Kinski ile paylaştığı "La Mano Che Nutre La Morte" ve "Le Amanti Del Mostro" filmlerini yaptı. Bu filmler, İtalya'nın yanı sıra Avrupa'nın bazı ülkelerinde vizyona girdi ancak sansür nedeniyle Türkiye'de seyirciyle buluşmadı. Yeşilçam'da genellikle tuttuğunu koparan, mert, bıçkın mahalle delikanlısı karakterlerine hayat veren sanatçı, 200'e yakın filmde rol aldı. İzleyicilerin "Taçsız Kral" ismini taktığı Işık, Türk sinemasında yaşanan sıkıntılara ilişkin yaptığı bir açıklamada, şunları söylemişti: "1958'de Hollywood'a gittim. Orada yaklaşık bir yıl boyunca bizim mesleğin ne tür kurallara bağlı yürütüldüğünü gözlemledim. Dışarıda film oyuncularına emekleri karşılığında vadeli senetler vermek gibi tuhaf uygulamalar yoktur, çalışma ve dinlenme saatleri titizlikle kontrol altına alınmıştır. Sendika bütün çalışmaları denetler. Piyasada hak ihlali yaratacak işlerin yapılmasına engel olur. Eğer ki Yeşilçam'ın gelecekte genç insanları acımasızca yiyip yutan dev bir sömürü mekanizmasına dönüşmesini istemiyorsak, ne yapıp edip bir 'Sinema Kanunu' çıkartmalı, ciddi bir sendika kurmalı ve bütün personelin, daha mesleğe ilk adımını atar atmaz sigortalandırılması için gereken kanuni baskıyı işverenler üzerinde kurmalıyız. Ben kendi adıma film setlerinin bu ülkede hem oyuncu hem yönetmen hem de diğer teknik elemanlar için birer zulüm çekme yeri değil de profesyonel bir iş sahasına dönüşmesi için elimden her ne gelirse yapacağım. Sinemacılık asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemelidir. Sinema bir sanat, sinemacı da bir sanatçıdır. Buna yakışır muamele görmelidir." İşine saygılı bir oyuncuydu Sanatçının, 1970'li yıllarda yazmaya başladığı ve vefatından sonra tefrika halinde yayımlanan "Hayatım" adlı hatırat kitabı ile yazıp, çizdiği "Aşka İnanmıyorum" adlı resimli romanı bulunuyor. Özel yaşamında gösterdiği özen ve eşine olan sevgisini her fırsatta dile getiren sanatçının, Gülşen Işık ile evliliğinden 1962'de kızı Serap dünyaya geldi. Eşi Gülşen Işık, TRT Arşiv'de yer alan Haldun Dormen'le gerçekleştirdiği söyleşide şunları anlatmıştı: "17 yıl evli kaldık. Sinemada yaşadığı problemleri her zaman eve getirirdi. Baştan sona bana anlatırdı. Sonra rahatlar ve uyurdu böylelikle. Ben sabaha kadar uyuyamazdım. Yapımcı olduktan sonra sorunlar daha da fazlalaştı. Yazıhanede gidip, film çektiği zamanlar ona yardım ediyordum. Her film çekiminde sabah 8'den akşam 8'e kadar yazıhanede otururduk. Herkesle ben muhatap olurdum. Yerine göre yumuşak, yerine göre sert biriydi. Çok farklı roller oynadığı için evde de çok farklı hallerde olurdu. Bazen rolünün tesirinde kalırdı." Sadri Alışık ile dostluğu Sadri Alışık ile Ayhan Işık, 1951'de bir film setinde tanışarak, uzun yıllar birlikte çalıştı. Özellikle "Küçük Hanım" serisiyle dostlukları pekişen ikilinin bağları zaman içerisinde olgunlaşarak, Işık'ın vefatına kadar hiç kopmadı. Türk sinemasında örnek gösterilen dostlukları sonucu ikili, "Yeşilçam'ın Bıçkın Delikanlıları" olarak anıldı. Sadri Alışık Kültür Merkezi tarafından uzun yıllar, Ayhan Işık adına özel ödüller verildi. "Bir Yudum İnsan-Ayhan Işık" adlı belgeselde, sanatçı Çolpan İlhan, Ayhan Işık için şu değerlendirmede bulunmuştu: "Bir görünen star Ayhan vardı, bir de dost, arkadaş, sevecen, bize yakın Ayhan Işık vardı. Star Ayhan Işık, starlığın bütün özelliklerini taşıyan ve ondan asla ödün vermeyen, her şeyin en iyisini yapan, her konuda çok dikkatli prensipleri olan ve sinemayı çok seven, mesleğinde en ufak bir taviz vermeden oyunculuğun onurunu her zaman iyi taşımış bir stardı. Bence Türk sinemasında Ayhan Işık bir efsaneydi. Onunla Türk sineması pek çok şey kazanmıştır." Ayhan Işık, 13 Haziran 1979'da İstanbul'da Bebek'teki evinin balkonunda istirahat ettiği sırada beyin kanaması geçirdi. Üç gün yoğun bakımda kalan sanatçı, 16 Haziran 1979'da henüz 50 yaşındayken hayatını kaybetti. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.