[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#tanı

tanı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, tanı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

42 yaşında tanı aldı: Tuhaf değil otistiğim! Haber

42 yaşında tanı aldı: Tuhaf değil otistiğim!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Burçak Akdeniz, İzmir’de yaşayan bir rehber öğretmen. O, hayatının büyük bölümünü topluma uyum sağlamaya çalışarak geçirdi. Bu konuda neden bu kadar zorlandığını ise 42 yaşına geldiğinde kendisine otizm tanısı konulduğunda anladı. Sosyal iletişim kurmakta zorlandığını ve akranları tarafından ‘tuhaf’ bulunduğunu anlatan Akdeniz, tanı almasının ardından uyum sağlayamadığı için kendine kızmayı bıraktığını söylüyor. “42 yılımı geri istemiyorum ama bundan sonraki ömrümü bütün otistiklerin hakları için harcamak istiyorum. Toplumun genelinde bir bilinçsizlik var ve birilerinin otizmi anlatması gerekiyor. Artık uyum sağlayamıyorum diye kendimi suçlamayı bıraktım. Ben tuhaf biri değilim otistiğim” diyen Akdeniz, bugünlerde zamanının büyük bölümünü otizm hakkında okumak, yazmak, öğrenmek, öğretmek, bu alanda bilinç düzeyini arttıracak konuşmalar yapmakla geçiyor. BÜYÜYÜNCE GEÇER DEDİLER GEÇMEDİ Annesiyle birlikte yaşayan ve Konak’taki Şehit İdari Ataşe Çağlar Yücel Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde rehber öğretmen olarak görev yapan Akdeniz, çocukluğunun travmatik geçtiğini söyleyerek, “Okulla pek aram yoktu, ailemin desteği ile okudum. Hep dedemin okunmuş pirinçlerine bağlıyorum bu durumu. Öğretmenlerim anneme sürekli, ‘Bu çocukta bir problem var, doktora götürün’ derdi. Doktorlar da ‘Büyüyünce geçer’ deyip yollardı. Büyüdüm ama geçmedi. Çocukluğum korkunç geçti, hep yalnızdım. Arkadaşlarım benimle oynamak istemiyordu. Oynasınlar diye onlara rüşvet teklif ederdim. İnsanlar bana ezilecek böcekmişim gibi bakarlardı. Hayatım boyunca istenmedim, ‘tuhaf biri’ olarak anıldım ve kendimi başarısız hissettim. Nörotipik dünyadaki hiçbir şeyi başaramadım” diyor.  HAYAT BENİM İÇİN YORUCU Yetişkinlik döneminde de sosyal iletişim kurmakta zorlandığını ve akranları tarafından ‘tuhaf’ bulunduğunu anlatan Akdeniz, şunları söylüyor: “Arkadaşlarım birlikte sinemaya, tiyatroya, konsere gidiyordu ama ben gidemiyordum. Çünkü bu beni çok yoran bir şeydi. Gruptan dışlanmamak için bir kez gittim ama ertesi gün evden çıkamadım. Çünkü inanılmaz yorucuydu benim için. Sabahları 5 gibi uyanır, saatlerce hayata hazırlanmaya çalışırım. Sokağa çıkıp o kalabalığın içine girmek benim için çok yorucu. Bir çocukluk arkadaşım var, adı Gözde. Beni çocukluğumdan beri tanıyor ve davranışlarımı biliyor. Biriyle problem yaşadığımda arayıp Gözde’ye anlatıyorum ve ‘Sence ne oldu?’ diye soruyorum. O beni bildiği ve problemi algıladığı için o kadar güzel anlatıyor ki, anlıyorum. Nörotipik dünyayla aramdaki köprüdür Gözde. Otistiklerde empati gücü yoktur deniyor. Hayır, var. Biz hem sizi anlamaya hem de kendi duygularımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. İmalardan anlamam, hayat benim için çok yorucu.” 13 YAŞINDAN BERİ DOKTORLARDAYIM Akdeniz, yıllarca kendisiyle ilgili neyin ters olduğunu bir türlü çözememiş. Ta ki ABD’de yaşayan doktor bir akrabası ile konuşana dek: “Beni yakından tanıyan ve çocukluğumu da bilen o kişi otistik olabileceğimi söyledi. Yani otistik olabileceğimi 4 sene önce fark ettim ama bir doktor tarafından ilk kez yakın zamanda söylendi.” Yıllarca kendisine doğru teşhis konulamadan yaşayan Akdeniz, bunun sebebini tanı kriterlerinin yetersiz oluşuna bağlayarak, “13 yaşından beri doktorlara gittim. Fakat ne yazık ki hep o anki semptomlarıma göre değerlendirme yaptılar. Kimse çocukluk öykümü dinlemedi. Bipolar, borderline ya da anksiyete bozukluğu olabileceğini söylediler. Son gittiğim doktor ise ‘Otizm spektrum bozukluğu olduğu o kadar belli ki’ dedi. Otizmin bir tedavisi olmadığı için dikkat eksikliği ve hiperaktivite problemim üzerine çalışıyoruz. Otistik olduğumu öğrendiğimden beri kendime şefkat göstermeye başladım. Uyum sağlayamıyorum diye kendimi suçlamayı bıraktım. Artık kendimi seviyorum ve suçlamıyorum. Ben tuhaf biri değilim otistiğim” sözleriyle kendisine otizm tanısı konulmasının ardından ferahlama hissettiğini söylüyor. ‘NEDEN’ DEDİĞİ İÇİN YARGILANDI Kamu görevlilerinin ‘görünmez engellilik’ konusunda bilinçli davranması gerektiğinin altını çizen Akdeniz, büyük bir travma olarak hafızasında yer eden olayı şöyle anlatıyor: “Foça’da bir kafede oturuyordum. Yan tarafta bir kavga çıktı. Hemen yardıma gittim. Olaya müdahale eden bekçiler kimlik göstermemi istedi ve ben ‘Neden kimlik gösteriyorum?’ sordum. Çünkü anlamlandıramadım. Bu sebeple mukavemet suçuyla yargılandım. Duygusal çöküşü, öfke krizi olarak algıladılar ve ertelense de 331 gün hapis cezasına çarptırıldım. Üstelik kişilik ve kadınlık onuruma aykırı davranışlar yapıldı. Buna rağmen bir de avukat parası ödeyeceğim. Burs verdiğim 17 çocuğumun 1 aylık yemek parasıydı o. ‘Ben neden kimlik gösteriyorum’ demek karşımdaki insanın vicdanına bağlı olamaz.” SÜREKLİ KULAKLIK KULLANIYORUM Birçok otistik için sesli ortamların stres ve fiziksel acı kaynağı olduğunu aktaran Akdeniz, sürekli gürültü önleyici kulaklık kullanmak zorunda kaldığını belirterek bir de şu çağrıyı yaptı: “Ses hassasiyetim nedeniyle sürekli kulaklık kullanıyorum. Dışarıdaki o uğultu ve ses beni hasta ediyor. Kulaklığım olmadan dışarı çıkamam, bir yerde oturamam. Ama iyi bir kulaklık maalesef çok pahalı. Kulaklık reklamları ‘müthiş ses kalitesi’ diye yapılıyor ya… Bunların başka bir özelliği daha var, gürültüyü engelliyor. Ben ve benim gibi insanların ÖTV indiriminden yararlanması gerekiyor. Çünkü bu bizim için hayat kurtaran bir şey. Yurt dışında konser alanlarında duyusal hassasiyeti yüksek olan insanlar için camekanlı yerler var. Bu ülkemizde de olmalı. Ben niye Nuri Harun Ateş ya da Tarkan konserine gidemeyeyim? Hayat sadece nörotipikler için değil.” MÜCADELEM MEHMET ERES İÇİN Bugünlerde zamanının büyük bölümünü otizm hakkında okumak, yazmak, öğrenmek, öğretmek, bu alanda bilinç düzeyini arttıracak konuşmalar yapmakla geçiren Akdeniz, “Şimdi tüm mücadelem bakımevinde hayatını kaybeden otistik Mehmet Eres için. 42 yılımı geri istemiyorum ama bundan sonraki ömrümü bütün otistiklerin hakları için harcamak istiyorum. Toplumun genelinde bir bilinçsizlik var ve birilerinin otizmi anlatması gerekiyor. Türkiye, otistikler için her açıdan zor bir ülke. Otistik yetişkinler yok sayılıyor. Neden verilen eğitimlerle otistikleri nörotipiklere uydurmaya çalışıyorlar anlamıyorum. Eğitimler hep, ‘Otistiklerde sorunlu davranışların sağaltımı’ üzerine. Niye biz problemli oluyoruz?” sorusunu soruyor. OTİSTİK ÖĞRENCİLERİM OLDU Şimdiye kadar çalıştığı okullarda otistik öğrencileri de olduğunu kaydeden Akdeniz, “Onları hemen tanıyorum. Genelde öğretmen arkadaşlarım, ‘Bir çocuk var, onunla bir görüşür müsün?’ diyorlar. Yazı yazmadığını, dersleri algılayamadığını ve kafasının dağınık olduğunu söylüyorlar. Hemen anlıyorum zaten” diye anlatıyor. HAYATIM ÇIKMAZ SOKAK GİBİ Tanı konulduğunda sırf kendisinin değil ona yakın kişilerin de ne kadar acı çektiğini fark eden Akdeniz, “Benim üzerimden anneme çok eziyet edildi. ‘Sizin kızınızdan bir şey olmaz’ dendi. Çocukluğunuzdan beri sürekli eleştirildiğiniz için ve hayatınızda yaptığınız her şey hata olduğu için büyüdüğünüzde kadın-erkek ilişkilerini de beceremiyorsunuz. Benim hayatım çıkmaz sokak gibi” diyor. * Seneler önce mezuniyet yıllığına öğrenciler tarafından Burçak Akdeniz hakkında yazılan not.

Bu hastalığın tanısı konulamıyor Haber

Bu hastalığın tanısı konulamıyor

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi'nde kadınların Endometriozis farkındalık etkinliği düzenlendi. Hastalığın tanısının zor konulabildiğini; başka hastalıklarla karıştırılabildiğine dikkat çeken uzmanlar, hem toplumsal alanın korunması hem de doğurganlığın korunması açısından düzenli olarak muayene olmaları konusunda öneride bulundu. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi'nde Endometriozis farkındalık etkinliği düzenlendi. Kadın Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yeşim Akdemir, Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Engin Denizhan Demirkıran, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. İlhan Taşdöven tarafından katılımcılara tanısı çok zor konulan endometriozis hastalığı anlatıldı. Hastalığın farkındalığına dikkat çeken Kadın Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yeşim Akdemir, "Endometriozis kronik bir hastalık. Aslında normalde rahim içinde bulunması gereken dokuların, hücrelerin rahimin dışına doğru yerleşmesiyle beraber görülen kronik ağrılı bir kompleksli hastalık sendromu. Burada olan patoloji şu ki rahim içindeki dokular rahim dışına doğru tüplere, yumurtalıklara, bağırsak yüzeylerine, karın ve pelviks iç zarına ve o bölgedeki organlara yerleşip yapışıklıklara sebep olabiliyorlar. Bu da önümüzde bizim her ay adet zamanlarında kronik ağrılar, sancılı adet periyotlarına bunun dışında idrar yollarındaki sıkıntılara, bağırsak semptomlarına sebep olabiliyor. Çok sık aslında görülen bir hastalık. Baktığımız zaman genç kızlarda ve doğurganlık çağındaki kadınlarda yüzde 10 oranında görülebiliyor. Tüm dünyada yüzde 10'a yakın kadın bu hastalığın görüldüğünü biliyoruz. Fakat şöyle bir durum var ki bu hastalığın tanısı maalesef zor konuluyor. Semptomları atlanabiliyor. Bir hastanın Endometriozis semptomlarından başlamasından tanı konulmasına kadar geçen süre 10 seneye yakın alabiliyor. Bu konudaki farkındalığın artırılması amacıyla Mart ayında farkındalık ayı olarak belirlenmiş ve dünyada bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Hastalarda en önemli şikayet pelvik ağrı, ağrılı adet dönemleri, ağrılı cinsel ilişki, çok önemli kısımda da gebe kalamama görüyoruz" dedi. "Önlenebilen bir hastalık değil" Sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme, fiziksel olarak aktif olunması gerektiğini söyleyen Akdemir, "Fakat burada dikkat edilmemesi gereken durum herhangi bir ağrılı semptomun atlanmadan kadın doğum uzmanına başvurulması. Bir gebe kalamama durumunda akla Endometriozis getirilmeli. Yüzde 50'ye yakın oranda Endometriozis saptıyoruz. Zamanında ve etkin muayene ve tedavi ile bu hastalığı tedavi etmek zorundayız. Çünkü bu kronik bir süreç. Kesin tedavisi olan bir hastalık değil. Yapışıklık durumu tüm karın içi dokularına yayılabilir. Bu hastalarda bağırsakların, idrar yollarının rahme yapışık olduğunu görüyoruz. Bu tür durumlar, yapışıklıklar çok şiddetli ağrılara sebep olabiliyor. Bu hastalarda cerrahi yöntemlerle bunları çözme zorunda kaldığımız zaman cerrahiler çok major cerrahiler olabiliyor. Komplikasyon oranları da diğer cerrahilere göre biraz daha fazla olabiliyor. Bu hastaların çok içinden çıkılamayan ağrı kompleks sendromları olabiliyor. Bu hastalar tekrarlayan depresyon ve anksiyate atakları geçirebiliyorlar. Hem toplumsal alanın korunması hem de doğurganlığın korunması açısından bu hastaların düzenli olarak muayene olmalarını öneriyoruz" diye konuştu. "Tanıları net olarak konumladığında hastalar belli bir tedaviyi göremiyor" Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Engin Denizhan Demirkıran, ürolojik açıdan değerlendirildiğinde idrar yollarının tutulma ihtimali olduğuna dikkat çekti. Hastalığın tanısının net olarak konulmadığında hastaların belli bir tedaviyi göremediğini söyleyen Demirkıran, "Mart ayı Endometriozis farkındalık ayı olarak tanımlanmış olduğu çok fazla hasta var ve bunlar tanı alamıyorlar. Kendi şikayetlerinin ne olduğunu tam olarak gösteremedikleri için tanıları net olarak konmadığı için belli bir tedaviyi göremiyor bu hastalar. Üroloji açısından multidisipliner olarak yaklaşımda Endometriozis hastalarında ilerlemiş Endometriozis de üriner sistemin yani idrar yollarının tutulma ihtimali de mevcut. Genellikle mesane tutuluyor. Daha düşük ihtimallere da üriter ve böbrek tutulumları görülebiliyor. Hastalarda idrar yollarında kanamalar, idrar yollarından gelen bu alana yansıyan ağrılar olabilir. Mutlaka geniş bir multidisipliner bir yaklaşımın yapılabileceği ileri seviye bir hastanede bu alanla ilgilenen hekimler tarafından değerlendirilerek birden çok branşın bir arada tedavi etmesini gerektiren ileri hastalıklar konusunda hastaların destek almalarını öneriyorum" diye ifade etti. "Multidisipliner olarak yaklaşmak çok önemli" Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. İlhan Taşdöven ise kronik ağrı ile gelen hastalara farklı tanılarla yaklaşılabildiğini hatırlatarak şöyle dedi: "Bu tür kronik ağrı ile gelen hastalar bazen atlanabiliyor. Tümör, hemoroid veya anal fistül şeklinde yaklaşılıp atlanabiliyor. Bu tür hastaların multidisipliner olarak yaklaşılmalı, kadın doğum ve üroloji ile ortak değerlendirilmek gerekiyor. Pelvik ağrısı olan hastaları. Bu tür hastalarda genellikle bağırsağı da tutup kanama yapabiliyor. Bu tür hastalarda kolonoskopi ile ayrıca tanıya gidilebiliyor. O yüzden bu tür hastalarda yaklaşım önemli. Kadın doğum ve üroloji ile ortak çalışıp hastalığın tanısını koymak multidisipliner olarak yaklaşmak çok önemli." İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.