[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Tanju Tosun

Tanju Tosun haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tanju Tosun haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tosun ‘İzmirli başkanları büyük sınav bekliyor’ dedi: Kurultay olur ama… Haber

Tosun ‘İzmirli başkanları büyük sınav bekliyor’ dedi: Kurultay olur ama…

Türkiye, Mayıs 2023 seçimlerinin ardından yerel seçimler için sandık başına gitti. Sandıktan çıkan ve resmi olmayan sonuçlara göre; Türkiye’de 30 yılı aşkın bir süredir yaşanmayan bir ilk yaşandı ve CHP, ülke genelinde aldığı belediye sayısıyla iktidar partisi olan AK Parti’yi geride bırakarak birinci parti oldu. CHP’nin kalesi olarak bilinen İzmir’de ise 27 aday yarıştı. Yarışta en güçlü adaylar ise CHP’nin İzBB adayı Cemil Tugay, Cumhur İttifakı’nın adayı AK Partili Hamza Dağ ve İYİ Parti’nin İzBB Adayı Ümit Özlale olurken gayriresmi sonuçlara göre CHP’nin adayı Tugay, yüzde 48,06, rakibi Hamza Dağ ise yüzde 37,14 oy aldı. Tugay ve Dağ’ı, yüzde 3,23 oyla DEM Parti adayı Akın Birdal ve yüzde 3,04 ile Ümit Özlale takip etti. İzmir’in ilçelerinde ise CHP daha önce 24 olan ilçe sayısını 28’e yükseltti. İzmir’de CHP’nin zaferi ilan edilirken Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, İzmir’in seçim sonuçlarını İLKSES’e değerlendirdi. Tosun, ‘radikal değişiklik’ yok derken CHP’nin yeni başkanlarının ise zorlu sınavı olacağını söyledi. Tosun ayrıca, CHP’deki olası bir kurultaya ilişkin ise dikkat çeken açıklamada bulundu. İZMİR’DE HERHANGİ BİR SÜRPRİZ SONUÇ YOK İzmir sonuçlarının sürpriz olmadığını belirten Tosun, “Çok net olarak görülüyor ki İzmirli seçmen eğilimlerinde radikal bir değişim olmadı. ‘AKP ve CHP arasında makas daraldı ve birçok ilçe kaybedilebilir’ gibi… Seçmenin oy verme davranışını bin-2 bin kişilik anket yapıp bir andaki fotoğrafı çekmekle anlayamazsınız. Çünkü meseleye bilimsel ve metodolojik yaklaşmak gerekiyor. İzmir’de büyükşehir başkanlığında ve çoğu ilçede CHP’nin kazanması, İzmir’in seçmen profilinin sürekliliğiyle ilgisi olan bir şeydir. İzmir’de baştan beri yapmış olduğumuz gerçek seçim sonuçları ve sosyolojik temele dayalı çalışmalarda şu çok netti. İzmir’de kentsel nitelikli seçmen yüzde 78. Bu seçmenin oy girişkenliği çok sınırlı. Ayrıca kentte yoğun yaşayan, özellikle sosyo-kültürel birtakım dinamiklere bağlı olarak oy kullanan, artı ekonomik krizin etkisiyle mevcut iktidara karşı çok mesafeli olan bir seçmenin İzmir’de böyle bir refleks göstererek Büyükşehir’de CHP’ye 9-10 puan fark göstermesi ve 28 ilçede kazandırması hiç sürpriz değil. O çerçevende bakmak lazım. İzmir’de herhangi bir sürpriz sonuç yok” dedi. ŞİMDİ BÜYÜK BİR SINAVLA KARŞI KARŞIYALAR Seçim öncesi tahminlerin tuttuğunun altını çizen Tosun, CHP’li başkanlara ‘zorlu sınav’ uyarısında bulunarak, “Ben büyükşehirde 7-8 puan fark ve ilçelerde de en kötü senaryoda 7, en iyi senaryoda 2 ilçe kaybedilebilir diye düşünüyordum. Dolayısıyla CHP adına en iyi senaryo yaşandı. Ama CHP’nin özellikle yeni seçilen belediye başkanlarının görevi, bundan sonra başlıyor. Çok zor bir görevle karşı karşıyalar. Çünkü 1989 yerel seçimlerinde ANAP iktidarına karşı SHP’li belediyeler büyük kentlerde belediye başkanlığını kazanmıştı. Fakat o sürdürülemedi. Şimdi büyük bir sınavla karşı karşıyalar. Özellikle bu ekonomik kriz ortamında çok iyi sosyal belediyecilik yapmalı ve geçmiş dönem belediyelerinin yapmış olduğu eksiklik ve hataları ortadan kaldırmak suretiyle İzmir seçmenine layık olmaları gerekiyor” ifadelerini kullandı. SANDIKTA BİR İTTİFAK GERÇEKLEŞTİ DİYEBİLİRİZ İttifaksız seçime giren CHP için CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in her programda çağrısını yaptığı ‘sandık ittifakının’ kurulduğunun altını çizen Tosun, şunları söyledi: “CHP, aslında kendi seçmen tabanını önemli ölçüde koruyor. CHP’nin puanı 6 puan artıyor. Cumhur İttifakı’nın puanı da 6 puan artıyor. Ama bir taraf ittifakla artırıyor diğer taraf ittifaksız artırıyor. Ama bunu geçmiş dönemde işbirliği ya da ittifak yaptığı parti seçmenlerinden destek alarak sağlıyor bunu. Yani sandıkta bir ittifak gerçekleşti diyebiliriz. Şu çok önemli. Cemil Tugay’a yönelik olarak getirilen eleştirilerin de seçmen nezdinde herhangi bir karşılığının olmadığı ortaya çıktı. Ayrıca aday belirlemede parti içi demokratik süreçler çok iyi işletilmese de seçmen de özellikle iktidarın ekonomi politikalarına olan tepki nedeniyle son tahlilde çoğu yerlere büyükşehirde CHP’nin belediyeciliğine destek verdiği anlaşılıyor.” KURULTAY YAPILABİLİR Yerel seçimler sonrasında CHP’de olacağı iddia edilen olası kurultaya değinen Tosun, “CHP bir kurultay yapabilir. Ama bu Kurultay’ın tek gündem maddesi Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’e teşekkür kurultayı olur” dedi.

Siyaset Bilimci Tosun İzmir’in adaylarını değerlendirdi: Stratejik, kazanacak adaylar… Haber

Siyaset Bilimci Tosun İzmir’in adaylarını değerlendirdi: Stratejik, kazanacak adaylar…

TENZİLE AŞÇI/ÖZEL HABER - Mart yerel seçimine 2,5 ay kala siyasi partilerin belediye başkan adayları belli olmaya başladı. İzmir’de uzun süredir büyükşehir ve ilçelerde çıkarılacak adaylar merak edilirken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve Parti Meclisi(PM) toplantılarının ardından İzmir’de CHP’nin iktidar olmadığı 5 ilçe ve CHP’nin iktidar olduğu Torbalı’da belediye başkan adayını açıkladı. Buna göre, Torbalı’da CHP İlçe Eski Başkanı Övünç Demir, Bergama’da Tanju Çelik, Tire’de CHP İlçe Eski Gençlik Kolları Başkanı ve İYİ Parti İlçe Eski Başkanı Hayati Okuroğlu, Kiraz’da Esnaf Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatif Başkanı Nasuh Coşkun, Kınık’ta Sema Bodur ve Bayındır’da Şoförler Odası Başkanı Davut Sakarsu belediye başkan adayı oldu. Aday açıklamaları kentte büyük yankı uyandırırken Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, İzmir’in adaylarını İLKSES’e değerlendirdi. Aday seçimlerinde ‘stratejik’ tercih vurgusu yapan Tosun, değişim hareketinin aday belirlemede etkili olduğunu söyledi. AKILLI BİR STRATEJİ CHP’nin Tire’de stratejik bir aday belirlediğini belirten Tosun, “Tire’de çok stratejik bir tercihte bulunulmuş. İYİ Parti’nin ilçe eski başkanı aday yapılmış. Eğer aday, ilçede popüler bir aday ise CHP, İYİ Parti seçmenini seçme stratejisi benimsemiş. Akıllı bir strateji. Çünkü gerek İzmir gerekse Türkiye’nin özellikle kıyı-batı, Marmara, Akdeniz kentleri hatta Ankara gibi orta Anadolu’nun bazı kentlerinde CHP ile İYİ Parti’nin tabanda yapacağı iş birliği CHP’nin belediye seçimini kazanmasına yol açabilir. Bu açıdan bakıldığında tabanda iş birliğini, İYİ Parti’den aday devşire yöntemiyle tercih etmiş CHP. Tire de bunun bir örneği” dedi. PRAGMATİK BİR YAKLAŞIMLA HAREKET ETMİŞ Kiraz ve Kınık adayları ‘toplumda karşılığı olma’ niteliği üzerinden yorumlayan Tosun, “Özellikle Kiraz’daki aday Esnaf Kooperatifi Başkanı olan ve ilçede oldukça sevilen, popüler bir aday. Bu açıdan bakıldığında da Kiraz’da da seçimi her türlü kazana stratejisi, pragmatik bir yaklaşımla hareket etmiş CHP. Doğru bir yaklaşım bu. Kınık’ta da kadın bir aday gösterilmiş. Kırsalda ve taşrada aday popüler ise cinsiyet kimliğinden ziyade popülarite ve toplumsal karşılığı öneli. Muhtemelen CHP, Kınık’ta gösterilen kadın adayın toplumsal kesimde bir karşılığını görmüş. Bir iş kadını ayrıca kendisi. Bu açıdan da doğru ve stratejik bir tercih olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. KAZANMA POTANSİYELİ YÜKSEL ADAYLAR Açıklanan 6 adayın CHP’de genel seçim sonrası başlayan ve kurultayda galip gelen ‘değişim’ hareketinin yansıması olduğunun altını çizen Tosun, şunları söyledi; “Gösterilen adaya baktığımızda CHP’de başlayan ‘değişim’ ruhuyla önemli ölçüde uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, adayın partili kimliği kadar aynı zamanda toplumun her kesimine hitap eden, kapsayıcılık niteliği dikkate alınmış. İkincisi… Mesela Torbalı’da Övünç Bey aday gösterilmiş. Kendisi çok donanımlı, eğitimli ve liyakatli bir isim. Aynı zamanda nitelik ve liyakatin de öne çıkarıldığı hatta Torbalı standartlarının da üzerinde bir adayla seçim yarışına girmesi CHP’deki değişimin yansıması olarak okunabilir. Bergama örneğinde de tıp kökenli bir akademisyen aday gösterilmiş. Bu ismin mesleki kimliğinden dolayı toplumla olan bağı dikkate alınış. Kaldı ki Bergama adayı daha önce AK Parti’den de milletvekili adayı olmuştu. Seçim kazanma potansiyeli yüksek, nitelikli, liyakatli ve kazanma potansiyeli yüksek adaylar olarak yorumlanabilir şu ana kadar gösterilen adaylar.”

Siyaset bilimci Tosun, yeni kabineyi yorumladı Haber

Siyaset bilimci Tosun, yeni kabineyi yorumladı

"Şimşek'in, emek ve sermaye aleyhine kararlar alması muhtemel" "Hakan Fidan, dış politikada deneyime sahip" KEMAL ÖZKURT - ÖZEL HABER Getiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve milletvekillerinin yemin etmesinin ardından merakla beklenen yeni kabine belli olmuştu. 'Türkiye'nin 100 yılı' sloganıyla yola çıkan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la birlikte 18 kişilik kabineyi neredeyse sıfırdan kurarak yeni isimlere yer verdi. Mevcut bakanlardan sadece Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy'la yola devam etme kararı alan Erdoğan'ın listesinde ise Hazine ve Maliye Bakanı, Mehmet Şimşek ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gibi dikkaç çeken isimler var. Yeni kabineyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, "Bu atamalar kabineye bürokratik ve teknokratik bir görünüm kazandırıyor. Yeni bakanlar doğrudan doğruya kendi bakanlık alanlarındaki işlere odaklanacak isimler" dedi. "YENİ İSİMLER KABİNEYE BÜROKRATİK VE TEKNOKRATİK BİR GÖRÜNÜM KAZANDIRDI" Yeni kabinede ilk dikkat çeken unsurun kabine bileşenlerinin, bürokrasi, siyaset ve iş dünyasından oluştuğuna söyleyen Tosun, "Bu atamalar kabineye bürokratik ve teknokratik bir görünüm kazandırıyor. Yeni bakanlar doğrudan doğruya kendi bakanlık alanlarındaki işlere odaklanacak isimler. Dış İşleri Bakanı ve İç İşleri Bakanı sivil bürokrasiden, Milli Savunma Bakanı ise askeri bürokrasiden gelen isimler. Askeri bürokrasiden Milli Savunma Bakanlığı'na geçiş Türkiye'de yeni sayılan bir uygulama. Bu olumlu bir uygulamadır fakat; bakan olan aktörlerin, bürokratlık dönemlerinde kamuoyuna yansıyan görüntüleriyle birlikte değerlendirmek lazım. Bu açıdan bakıldığunda yeni kabine, toplumla bağ oluşturabilecek ve ciddi anlamda bir kutuplaşma öznesi olmayacak isimlerden oluşuyor. Parlamanenter sistemlerde kabine ile meclis arasında sıkı bir organik bağ varken, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bu bağ biraz zayıflyor. Sayın Erdoğan'da bu bağı güçlendirmek için, siyasetin içinden bazı aktörleri bakanlığa taşıyarak, hem temsiliyet hem de meşruiyet anlamında meclisle bağın kopmaması açısından tercih ettiğini söyleyebilriz. Bence bu kabine olumlu bir yapılanma olarak değerlendirilebilir" ifadelerini kullandı.  "ŞİMŞEK'İN  EMEK VE SERMAYE ALYEHİNE KARARLAR ALMASI MUHTEMEL" Yeni kabinede Hazine ve Maliye Bakanılığı görevini yürütecek olan Mehmet Şimşek'in, ekonomi politikalarına bakıldığında bazı yerlerde uluslararası finansla iç içe olan, dünyadaki ekonomik gelişmeleri okuyan bir aktör olduğunu vurgulayan Tosun, " Şimşek'in ekonomi politikalarına  emek ve sermaye yönünden bakıldığında, emek aleyhine bir takım politikaları hayata geçirmesi daha muhtemel. Şimşek, önceki döneminde, dünyada da olduğu gibi 2000'lerdeki ekonomi politikalarından ziyade yine sermayenin lehine çıktılar üretiyordu. Şimdi bu dönemde de ne olur diye baktığımızda; özellikle ekonomik kriz ortamında 2000'lerde uygulanan politikaların devamının uygulanacğı ve gelirin toplum kesimler arasında paylaşımı konusunda bir takım riskler üretmesi mümkün. Bu riskler siyasi risk olarak dönebilir. Bu konuda gerekli önlemler almaları gerekiyor çünkü; önümüzde yerel seçimler var" dedi.  ŞİMŞEK'İN İŞİ ZOR Şimşek'in,  görevi devraldıkan sonra ifade ettiği 'şeffaflık, rasyonellik ve uluslararası kuralların hakimiyeti' sözlerini hatırlatarak burada asıl önemli olan meselenin bu unsurlar arasında bir denge kurulması gerektiğini söyleyen Tosun, " Bu dengeyi kurarken bir tarafta uluslararası ekonominin kurallarıyla hareket edip, diğer tarafta gelirin toplum kesimleri arasında paylaşımında daha adil ve dengeli bir politika üretmesi gerekir. Ayrıca, siyasetin baskısıda var. Siyasette o baskıyı toplumdan gelen taleplerle alıyor. Burada bir altın denge kuralı uygulanması gerekir. Öte yandan, bir de Türikye ekonomisin sorunları sadece finansla ve açıkların kapatılmasıyla çözülecek sorunlar değil. Yapısal sorunlarını çözmesi gerekiyor. Bu yapısal sorunlar dediğimizde de hukuk, adalet, demokrasidir. Ekonomik büyümeyle demokrasi arasında bilmsel olarak çok yakın  bir ilşki vardır. Demokratik standartları yükseltmeden, ekonomi büyümeyi sağlayamazsınız. Özellikle, kendi iç yapınızın yapısal özellikleri buna müsait değilse, dışarıya bağımlı bir ekonomi varsa ve  üretilen bir ürünün ham maddesinin yüzde 70'ni yurt dışından dövizle alındığı bir ülkede ekonomiyi yönetmek kolay bir süreç değil. O yüzden Şimşek'in işinin zor olduğunu söyleyebiliriz" diye belirtti.  "HAKAN FİDAN, DIŞ POLİTİKADA DENEYİMLİ BİR İSİM" Konuşmasının sonunda Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri yeni Bakanı Hakan Fidan'ın getirilmesi hakkında da yorumda bulunan Tosun şu ifadeleri kullandı; "Hakan Fidan, astsubay kökenli askeri disiplinle yetişen bir isim. Bürokrasinin içinden gelmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Fidan'ı tercih etmesi de Türkiye 100 Yılı'nın' dış politika vizyonunu devam ettirme misyonunu tanımlıyor. Dış politika daha teknik bir konu. Dolayısıyla siyasetle çok organik bir ilişki içerisinde olmasında önce, Türkiye Cumhuriyeti'nin  dış politika vizyonuyla uyum içerisinde olması gerekiyor. Hakan Fidan bundan önce, Suriye, Irak ve Rusya başta olmak üzere oradaki ilişkilerde yetkilendirilmiş ve merkezinde olan bir isimdi. Bu anlamda bir deneyime sahip."

Aday değişse de sonuç değişmezdi Haber

Aday değişse de sonuç değişmezdi

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER Seçimin ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kanadında ve Millet İttifakı üyeleri arasında görüş ayrılıkları gözlemlenmeye başladı. Bazı kesimler Millet İttafakı’nın dağılacağını düşünürken diğer bir kesimde yerel seçimlere kadar ittifakın süreceğini düşünüyor. Diğer bir yandan ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekrar seçim kaybetmesi gereğiyle artık CHP Genel Başkanlığından istifa etmesi gerektiğini vurgulayan gazeteci ve seçmenler de var. Söz konusu tartışmaları değerlendiren Siyaset Bilimci Prof.Dr. Tanju Tosun, “Siyasi partilerde lider değişikliğinde toplumsal talepler önemli olmakla birlikte, partilerin örgütsel iç yapılarının da kararı önemlidir” dedi. İMAMOĞLU ÖNEMLİ BİR FİGÜR Siyasi partilerin lider değişikliğine gitmesi için seçmenin taleplerinin bir etken olduğunu ancak tek başına yeterli olmayacağını söyledi. Prof.Dr. Tosun, CHP’de olası bir lider değişikliği durumunda Ekrem İmamoğlu’nun güçlü bir aday olduğunu vurgulayarak “Siyasi partilerde lider değişikliğinde toplumsal talepler önemli olmakla birlikte, partilerin örgütsel iç yapılarının da kararı önemlidir. Diğer yandan Ekrem İmamoğlu’na özellikle toplumdan ve seçmenden kaynaklanan göz ardı edilemeyecek bir teveccüh var. Fakat bu teveccüh CHP gibi kendine özgü dinamikleri olan bir partide lider değişimine sokar mı diye ön görüde bulunmak kolay değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu süreçteki gösterdiği gayreti, çabası yürüttüğü kampanyayı ele aldığımızda başarısız demek emeğine haksızlık olur. Ben Türkiye’deki bu değişimin gerçekleşmesinin biraz sosyolojik, politik arka planı da var. Lider değiştirmek bir partiyi mutlaka başarılı kılar diye bir sonuç çıkarılamaz ama Ekrem İmamoğlu da önemli bir figürdür. Eğer dörtlük yapısı bu yönde bir karar alıp kurultaya giderse, Ekrem İmamoğlu örgüt tabanının desteklemesi anlamında en önemli aktördür. Özellikle seçmen tarafında beklenen sonucun elde edilememesinin getirdiği bir duygusal durum var. İki aday arasındaki oy farkının 2 milyon 200 kişi olması, seçmende doğal olarak bir başka aday olsaydı seçim kazanıla bilirdi diye bir fikir uyandırıyor ama seçim sürecinin partilerin, rekabeti açısından eşit ve adil koşullarda geçmediğini belirtmek gerekir. Seçimi kaybetmekte bu durumun rolü es geçilemez” ifadelerini kullandı. DAĞILMASI SÖZ KONUSU DEĞİL Genel seçimlerden sonra akıbeti merak edilen Millet İttifakı’nın dağılmasının söz konusu olamayacağını çünkü önümüzde bir yerel seçim olduğunu söyleyen Prof.Dr. Tanju Tosun, “Millet İttifakı devam eder çünkü bir buçuk yıldır süren bu mesaide tarafların birbirini daha yakından tanıma fırsatı oldu. Ciddi anlamda politika geliştirdiler ve bir takım sistem önerisinde anayasa değişikliği önerisinde bulundular. Zaten genel seçimlerde bile Millet İttifakı için kötü bir sonuçta çıktı diyemeyiz. Türkiye’nin sosyolojik gerçeklerini dikkate aldığımızda, farklı ittifak senaryolarıyla belki daha fazla milletvekili kazanıla bilinirdi. Ancak bir yanda iç politik konjektör diğer yandan kampanya stratejisinde düşünüldüğünde, özellikle Cumhur İttifakı yürüttüğü stratejide Türkiye’de seçmenin önceliği meseleleri ele almıştır. Ele alınan istikrar, güven ve beka gibi konular, Cumhur İttifakının daha başarılı olmasında etkili olmuştur ama Millet İttifakı açısından da kötü bir sonuç yoktur. Millet İttifakı seçmeninin birbirine yakınlaştığını düşünüyorum. Önümüzdeki yerel seçim atlatılır, yerel seçimde ortaya çıkacak sonucu değerlendirirler ve yollarına öyle devam ederler. Millet İttifakı’nın dağılması gibi bir durumu şu aşamada ön görmüyorum” açıklamasında bulundu.

Seçime ‘2 kala’ Tosun’dan ‘seçim’ yorumu: Karşıtlık ya da taraftarlık…  Haber

Seçime ‘2 kala’ Tosun’dan ‘seçim’ yorumu: Karşıtlık ya da taraftarlık… 

TENZİLE AŞÇI - RÖPORTAJ ‘Yüzyılın seçimi’ olarak tanımlanan 14 Mayıs seçimleri için geri sayım devam ederken siyasi arenada tansiyon her geçen gün daha da yükseliyor. Partilerin milletvekili listelerini açıklamalarıyla birlikte saha çalışmalarına hızla başlanırken, politikacıların yaptıkları çıkışlar da sertleşmeye başladı. Öte yandan; Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, yaşanan gergin siyasi iklimde seçim sürecini İLKSES’e yorumladı. CHP İzmir 1. Bölge 1. Sıradan aday olan Yüksel Taşkın’ın Kemalizm’e ilişkin sözlerine AK Parti kanadından gelen eleştirilerin oy oranlarına etkisi olup olmayacağını değerlendiren Tosun, AK Parti’nin Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’nu İzmir’den milletvekili adayı göstermesini “seçmen tabanının genişletme” olarak yorumladı. CHP’nin İzmir’de ortak listeyle seçime girmesinin milletvekili sayısında artış etkisi gösterip göstermeyeceği konusunu da değerlendiren Tosun,  seçim atmosferinde büyük bir ivme kazanan TİP’e İzmir’den en büyük desteğin ise CHP’li seçmenden gelmesinin olası olduğu söyledi. REKABET DEMOKRATİK KODLAR TEMELİNDE İŞLEMEDİĞİNDEN… Seçim arifesinde mevcut siyasi iklimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçmişteki seçimlere göre farklı bir ambiyans var mı? Seçim süreci, geçmiş seçimlerle karşılaştırıldığında bir hayli sert siyasi rekabete sahne oluyor. Bunun temel nedeni; mevcut hükümet sisteminin doğasından, Türkiye’de siyasetin siyaset bilimci Frederick W.Frey’in ifadesiyle bir elitler arasında adeta bir “savaş oyunu”nu andırmasından, iktidar değişiminin maliyetinin iktisadi, sosyal statü, makam, mevki kaybetme anlamında büyük olmasından kaynaklanıyor. Diğer yandan, özellikle iktidar kanadının siyasal kültüründe egemen olan kodların demokratik değerlerle ilişkisinin, zayıf olmasıyla da ilgili. Oysa ki demokratik rejimlerde iktidar değişimi prosedürel bir durum olup seçmene vaatlerini daha inandırıcı sunan partiler/adaylar iktidara gelirken, iktidarda olanların inandırıcılığı, güvenilirliği zayıf olduğu takdirde, seçmenlerin tercihiyle iktidarı rakip parti ya da partilere bırakırlar. Bizde ise siyasi rekabet bu demokratik kodlar temelinde işlemediği için süreç kutuplaştırıcı, yıpratıcı biçimde sürüyor. Siyasal muhalefete bakışın da sorunlu olması bu gerilimin sonucu. AK Parti’nin bir bakanı İzmir’den aday göstermesini nasıl yorumluyorsunuz? İzmir’deki etkinliklerinin azalması ve bunu güçlendirmek istedikleri anlamında yorumlanabilir mi? Öncelikle belirtmek gerekir ki, İzmir seçmenlerinin parti tercihlerinde aday faktörünün belirleyiciliği çok sınırlıdır. Öyle olsaydı, geçmişte Büyükşehir Belediye Başkanlığını iktidar kanadından aday gösterilmiş popüler isimlerin kazanması gerekirdi. Bir bakanın İzmir’den aday gösterilmesinde seçmen tabanını genişletme stratejisi etkili olmuş olabilir. Fakat bu sonuç üretici anlamında belirleyici bir dinamik şeklinde yorumlanamaz. Çünkü, İzmir seçmeninin oy vereceği partiyi tercih etmesinde ideolojik faktörler, parti aidiyeti, siyasal, kültürel değerler, bunların parti algısıyla örtüşmesi belirleyici. Bu açıdan bakıldığında, AK Partinin bir bakanı, etkinliklerinin azalması nedeniyle aday göstererek bunu güçlendirme gibi bir istek, beklentisi varsa, bu anlaşılabilir bir tercihtir. Fakat beklentilere karşılık bir seçmen refleksi üreteceği kanaatinde değilim.  Gençlik ve Spor Bakanı sizce İzmir için doğru seçim mi? Başka bir bakan (kulislerde Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy’un ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun adı geçiyordu) daha isabetli mi olurdu? Adayın kim olduğu, niteliği partinin seçim performansına çok fazla etki yapma potansiyeli olan bir dinamik değildir. Gençlik ve Spor Bakanı’nın aday gösterilmesi İzmir’de özellikle genç seçmenden gelen desteği arttırmaya yönelik bir strateji olarak düşünülmüş olabilir. Fakat, aday profilinden ziyade, kentte partiye ilişkin algı, ideolojik kimlik, siyasal değerler, yaşam tarzları üzerinden inşa edilen bir parti tercihi örüntüsü mevcut olduğu için, belirleyici faktör adayın kim olduğu değil, partisinin kimliği aracılığıyla neyi temsil ettiğidir. O nedenle, isimlerin çok fazla önemli olduğunu düşünmüyorum. CHP TAŞKIN’IN ATATÜRKÇÜĞÜNDEN ENDİŞE DUYSAYDI… CHP’nin listeleri ‘halktan kopuk’ olduğu ve ‘toplumun tüm kesimlerini yansıtmaması’ üzerinden oldukça eleştirildi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Daha topluma ve dar gelirli kesime dokunan liste hazırlanabilir miydi? 14 Mayıs seçiminde seçmenlerin parti tercihlerinin şekillenmesinde halkla kurulan özdeşlik, temsiliyet ilişkisinden çok, iktidar karşıtlığı veya taraftarlığı belirleyici olacaktır kanımca. Karşıtlık ya da taraftarlıkta ise ideolojik yakınlık, yaşam tarzları üzerinden kurulan özdeşlik, seçmen parti bağlılığı yanında, yaşamış olduğu sorunları çözme, geleceğe güvenle bakabilme konusunda geçmişe, bugünkü durumuna bakarak, gelecekte beklentilerini hangi partinin karşılayacağına inanırsa, ona göre oy kullanacaktır.  Tabii ki halka yakınlık, temsiliyet ilişkisi seçmenlerin oy verme davranışında etkili bir faktör, fakat seçmen için bu faktörlerin 14 Mayıs’ta etkisinin zayıf olma ihtimali düşük. Çünkü, politik kutuplaşmanın çok şiddetli olduğu dönemlerde seçmen iktidar partisi ya da partilerine karşı ise, her koşulda rakibe yönelerek, iktidarı uzaklaştırmak için gönlünden geçen parti olmasa da stratejik oy kullanma eğiliminde de oluyor. İttifaklar 2018 seçimlerinden itibaren bu motivasyonu arttırmıştır. CHP 1. Bölge 1.sıra Yüksel Taşkın aday gösterildi. Ancak Taşkın’ın daha önce “Kemalizm’in dışlayıcı bir etnik milliyetçiliğe ve ırkçılığa kayabilme potansiyeli var” sözleri Cumhur İttifakı’ndan büyük tepki gördü. Aynı tepki kamuoyunda da oluşur mu? CHP’nin oylarında bir düşüş meydana gelir mi? Yüksel Taşkın kendisine yönelik olan bu tür eleştirilere yanıt verdi. CHP, Taşkın’ın Atatürkçülüğü konusunda en ufak bir endişe duysaydı, İzmir gibi Atatürk sevdalılarının had safhada olduğu bir kentte aday yapmaz, üstelik liste başına koymazdı.  Bu tür tartışmalar üzerinden bu kentte siyaset yapmanın bu konjonktürde pek fazla karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla, CHP oylarında bir düşmeye yol açmaz. Seçmenin ajandasında bugün ekonomik krizin ürettiği yoksullaşma, gelir dağılımındaki adaletsizlik, otoriterleşme vardır. Bu sorunların nasıl aşılacağı konusunda Cumhur İttifakı mesai harcarsa, seçmen nezdinde desteğini arttırma adına daha stratejik sonuçlar üretebilir. SEÇİM CHP VE MİLLET İTTİFAKI İÇİN DÖNÜM NOKTASI CHP-DEVA PARTİSİ-GELECEK PARTİSİ- SAADET PARTİSİ İzmir’de ortak listeyle seçime girme kararı aldı. Bu kararın yansımalarını sandıkta nasıl görürüz? CHP ile belirtilen partilerin Millet İttifakı çatısı altında ortak listeyle seçime girmeleri ittifak oylarının çok sınırlı bir miktarda artmasına yol açacak olsa da, bu partilerin ittifak içinde varlığı, işbirliği nedeniyle ek milletvekilliği kazandırma potansiyeline sahip görünmüyor. Tabii ki siyasi işbirliklerini salt bir toplama, çıkarma işlemi olarak görmemek gerekir. Oy güçleri sınırlı olsa da, gelenekleri, tarihsel, ideolojik referansları farklı olan partilerin İzmir ve diğer illerde ittifak yapmaları, siyasal hayatımızda uzlaşı kültürünün gelişmesine katkı yapıcı girişim olarak değerlendirilebilir.  Kamuoyunda son zamanlarda en çok konuşulan partilerden biri olan TİP İzmir 2. Bölgeden liste açıkladı. İlk sırada da İrfan Değirmenci yer alıyor. Sizce TİP İzmir’de yükselen bir yıldıza sahip olur mu? Kaç vekil çıkarır? Çıkardığı vekiller hangi partiden eksilir? TİP, gerek adayları, söylemi, gerekse mevcut vekillerinin geçmiş dönemdeki yasama faaliyetleri performansı nedeniyle 14 Mayıs sürecinin en fazla dikkat çeken partilerinden biri. Partiye İzmir’de de belirli bir yönelim olduğu gözlenmekle birlikte, bunun kent genelinde dengeli biçimde dağılmaması, özellikle seçmen tabanının üst sosyo-ekonomik statüye sahip sınırlı seçmenlerden oluşmasına  rağmen, 1.bölgede oy sayısı anlamında katkı yapacağına şüphe yok. 2.bölgede ise İrfan Değirmenci gibi bir adayın, eğitimli, genç, orta-yaşlı ve orta, orta-üst toplumsal kesimlerde popülaritesi yüksek. Fakat bu popülarite, destek milletvekili seçilmesine yeter mi, o ayrı bir konu. TİP’in milletvekili çıkarıp çıkaramayacağı ya da ittifakın vekil sayısını arttırıp arttırmayacağı, hangi parti seçmenlerinden kendisine destek geleceğiyle ilgili bir konu. En fazla desteğin CHP’den gelmesi olası. Özellikle de kentin sosyo-ekonomik açıdan en gelişmiş Karşıyaka gibi ilçelerdinden ve bazı mahallelerinden. Bu seçmen geçmişten bugüne ağırlıklı olarak CHP’ye oy veren bir kitle.   14 Mayıs CHP ve Millet ittifakı için bir dönüm noktası bir seçim olduğu için, seçmenin sandıkta nasıl davranacağını kestirmek de kolay değil. TİP seçim çevresi bazlı olarak, dengeli bir seçmen desteğine sahip olsa ya da kalan süre içinde belirli mahallelerde yoğunlaşan desteğini yaygınlaştırıp, arttırabilirse, vekil çıkarabilir. Bunun kolay olmadığını da belirtmek gerekir.   Son tahlilde İzmir’den de parlamentoya  TİP vekil gönderebilirse, Türkiye sosyalist hareketi açısından anlamlı bir gelişme olur.

Adaylar tepki alsa da sandığa yansımayacak Haber

Adaylar tepki alsa da sandığa yansımayacak

AYSELİN UZUN - ÖZEL HABER İzmir milletvekili adayları geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklandı. CHP’den Yüksel Taşkın, Rıfat Nalbantoğlu gibi isimler tartışma konusu olurken, İzmir’de yükselişe geçeceği düşünülen Türkiye İşçi Partisi’nden İrfan Değirmenci, Yeşil Sol Parti’den ise İbrahim Akın gibi güçlü adaylar dikkat çekti. Konuyu değerlendiren Siyaset Bilimci Prof.Dr. Tanju Tosun, “İzmir’de, seçmen parti özdeşliğinin en yüksek olduğu partilerden biri CHP’dir. Dolayısıyla, rakip partilerin güçlü adaylarının CHP’ye oy kaybettirmesi mümkün değildir. Ancak diğer partilerin de çok zayıf da olsa bir seçmen tabanı mevcut. Bu nedenle, büyük bir etki yapacağı kanaatinde değilim. Belki olası tek etki, CHP’nin bir miktar daha fazla oy toplayabilmesine engel olabilir” şeklinde konuştu. HER ŞEY TEFERRUAT Tosun, tartışılan adaylar hakkında şu açıklamalarda bulundu: “CHP’nin İzmir’de bazı milletvekili adaylarının listede bulunmasına yönelik bir tartışma profesyonel siyasetin içinde olanlar ya da particiler dışında herhangi bir karşılığa sahip değil. Aday isimlerine yönelik tepkiler adayların ilk ilan edildiği anda kimi tepkilere yol açsa da, kampanya sürecinde particiler ve seçmenler adayları yakından tanımaya başlayınca bu tepki önemsizleşir. Çünkü, özellikle İzmir örneğinde bakıldığında, CHP’liler için 14 Mayıs seçimi özel bir öneme sahip. O da; seçimi kazanıp, iktidarı değiştirmek, adaylarını Cumhurbaşkanı seçtirmek. Bunun ötesinde her şey teferruat. Aday tartışmalarıyla partiyi yıpratmanın, iktidar değişimine engel olmanın mega maliyetinin farkında ve ona göre hareket edecek politik açıdan bilinçli bir CHP seçmeni var İzmir’de. Onun ötesinde Türkiye’de. Doğaldır ki başlangıçta haklı yerel hassasiyetler, duygusal nedenlerle kimi tepkiler olabilir. Bu da anlaşılabilir. Fakat süreç ilerledikçe başarmaya, kazanmaya odaklanır seçmen. Bu açıdan bakıldığında, zaten konuya ilişkin azalmış olan tartışmaların, seçim yaklaştıkça tamamen söneceğini düşünüyorum.” 14 MAYIS GECESİ GÖRECEĞİZ MHP’nin uyguladığı seçim stratejisini değerlendiren Tosun, “Bu seçim Türkiye’de seçmenin oy verme davranışı açısından, İzmir başta olmak üzere büyük kentlerde şiddetli bir seçmen tercihlerinde yeniden mevzilenme olma ihtimali yüksek. Bu yeniden mevzilenmeden MHP’nin de payını alması muhtemel. MHP bundan en az düzeyde etkilenmek için seçime ittifak içinde kalmakla birlikte kendi listesinden girmeye karar verdi. Doğru bir stratejidir. Partinin oy gücü açısından ortak listeye kıyasla birtakım dezavantajlara sahip olsa da milliyetçi sağda 14 Mayıs sonrası şiddetlenecek siyasi rekabette ‘Bu bloğun asli, kadim sahibi benim’ mesajı vermek için kendi listesiyle seçime girmeye karar verdiler. Bunun ne gibi etkilere sahip olacağını İzmir ve Türkiye örneğinde 14 Mayıs gecesi göreceğiz” ifadelerinde bulundu. ÖNEMLİ OLAN İDEOLOJİK BAĞLILIK Tosun, İzmir’de CHP’ye karşı ideolojik bir bağlılık olduğunu söyleyerek “Bu partilerin İzmir’den güçlü adaylar çıkması dikkate değer tabii ki. Fakat İzmir’i herhangi bir taşra kenti ile, seçmenini de taşra siyasetinde egemen hemşerilik, cemaat, tarikat mensubu, esnaf organizasyonuna, adayın niteliğine bakarak, grup ya da şahıs temelli aidiyetlerin parti tercihlerini şekillendirdiği aynı kategorideki bir kent şeklinde görmemek gerekir. Ayrıca, CHP seçmeninden bahsediyoruz. Bu tür sosyolojik gruplara mensubiyetin, adayların kimliklerinin seçmenin uyarılmış oy kullanmasının en düşük düzeyde kaldığı kentlerden biri İzmir. Adaya, herhangi bir sosyal gruba bağlı olarak oy kullanma eğilimi çok düşük olan bir kent İzmir. Özellikle sosyal demokrat partilerde. Bu çerçeveden bakıldığında, aday faktörü de önemli olmakla birlikte, seçmenin parti tercihini şekillendiren asli dinamik adayların niteliği değildir. İzmir seçmenlerin partisine ideolojik bağlılığın en güçlü olduğu, seçmen parti özdeşliğinin en yüksek olduğu partilerden biri CHP’dir. Dolayısıyla, rakip partilerin güçlü adaylarının CHP’ye oy kaybettirmesi ancak çevredeki küçük, geleneksel ilişkilerin olduğu ilçelerde sınırlı düzeyde olabileceği varsayımsal olarak düşünülse de, oralarda da bu partilerin çok zayıf bir seçmen tabanı mevcut. Bu nedenle, herhangi bir etki yapacağı kanaatinde değilim. Belki olası tek etki, CHP’nin bir miktar daha fazla oy toplayabilmesine engel olabilir. Fakat bu seçmen zaten CHP’ye oy verme eğilimi de düşük olan seçmen olduğu için, CHP açısından oy kaybı anlamında dikkate değer bir aritmetik etkiden söz edemeyiz” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.