[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#test

test haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, test haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

SES: Test yapılan hastane sayısı artırılmalı Haber

SES: Test yapılan hastane sayısı artırılmalı

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu, Kovid-19 salgınına dair yazılı açıklama yaptı. Türkiye’de ilk vakanın görülmesinin üzerinden 6 gün geçmesine rağmen, halen pandemi salgınlarında uygulanan önlemlerin yeterince hayata geçirilmesi konusunda çok ciddi eksiklerin ve sorunların yaşandığını kaydeden SES, önerilerini sıraladı. “Öncelikle Sağlık Bakanlığı tarafından hastanelerde acil durum ilan edilmelidir” talebinde bulunan SES, şöyle devam etti: “Hastanelerimizde acil eylem planına geçilmemiştir. Hastane olağanüstü eylem planları devreye geçirilerek tatbikatlar yapılmamıştır. Acil eylem planlarının nasıl olacağına ilişkin çalışanlar bilgilendirilmemiş; dahası sağlık emekçilerinin acil durum çalışma planlarının hazırlanması için görüş ve önerileri, sağlık durumları, ailevi ve özel koşulları çalışanlarca birlikte değerlendirilmemiş ve planlanmamıştır.” KORUYUCU EKİPMAN TEDARİKİNDE SIKINTI Hastane idarecilerinin büyük oranda acil eylem planları konusunda donanımsız durumda olduğunu belirten SES, “Olağanüstü dönem uyarısı olmasına rağmen tüm sağlık hizmetleri olağan koşullarda yürütülmektedir. Poliklinikler normal bir dönemdeymiş gibi hizmet vermektedir. Olağanüstü bir dönemden geçilirken başta sağlık emekçileri ve hastaneler için alınacak önlemlerin acilen belirlenmesi gerekmektedir. Sağlık çalışanları salgın dönemlerinde nasıl hizmet verileceğine dair teorik ve uygulamalı olarak desteklenmemiştir. Çalışma ortamından kaynaklanan riskleri en aza indirmek için gerekli tüm önleyici ve koruyucu önlemlerin alınması, bu kapsamda da tüm sağlık emekçilerine uygun kalitede, nitelikte ve sayıda kişisel koruyucu ekipmanın (maske, eldiven, gözlük, önlük, el dezenfektanı vb.) sağlanması zorunludur. Ancak, hastanelerde şimdiden sağlık emekçilerine yeterli sayıda ve kesintisiz olarak verilmesi gereken koruyucu ekipman tedarikinde çok ciddi sıkıntı yaşanmaktadır. Neredeyse tüm sağlık kurumlarının tamamında cerrahi maske ve eldiven dahi temin edemeyen sağlık emekçileri vardır” bilgisini paylaştı. ORTAK KULLANIM ALANLARI DEZENFEKTE EDİLMELİ El dezenfektanı temininde de sorunlar yaşandığını vurgulayan SES, “El dezenfektanlarının ‘idareli’ kullanılması gerektiği konusunda sıkça kurum içi uyarılar yapılmaktadır. Hastanelerin tüm alanları riskli birim kabul edilmelidir. Bazı hastanelerin sadece acilleri dezenfekte edilmektedir. Diğer sağlık ünitelerinde de sağlık hizmeti verilmektedir, bu nedenle tüm ünitelerde gerekli dezenfekte sağlanmalıdır. Ağız ve diş sağlığı merkezlerinde de hem risk yüksektir hem de koruyucu malzeme sorunu vardır. Ağız ve diş sağlığı merkezilerindeki hizmetlerin zorunlu haller dışında ara verilmelidir. Şüpheli hastanın geldiği durumda hastanelerde hastayla temas halindeki tüm sağlık emekçileri teste tabi tutulmalıdır. Hastanelerde ortak kullanım alanları konusunda da alınmış bir önlem bulunmamaktadır. Tuvaletler, yemekhaneler, ofislerde hiçbir şey yokmuş gibi günlük rutin yaşam devam etmektedir. Ortak kullanım alanlarında rahatça virüs bulaşabilir. Ortak kullanım alanlarının hijyeni ve dezenfekte edilmesi uygulaması en hassas şekilde yürütülmelidir” çağrısında bulundu. ÇALIŞANLARIN MADDİ KOŞULLARI DESTEKLENMELİ  “Test yapılan hastane sayısı artırılmalıdır” diyen SES, şöyle devam etti: “Mevcut sağlık hizmetleri yetersiz sayıda sağlık çalışanı ile yürütülmekte ve iş yükü fazladır. Korona virüs salgını ile birlikte bu iş yükünün daha da artacağı ortadır. Bundan dolayı sağlık hizmetlerinin daha sağlıklı yürütülmesi için sağlık alanındaki çalışan eksikliğinin giderilmesi gerekmektedir. Çalışan eksikliğinin acilen giderilmesi için ülkemizde yeterince sağlık emekçisi vardır ve görev beklemektedirler. Ataması yapılmayan yüzbinlerce sağlık emekçisi, ataması yapılmış ancak güvenlik soruşturması nedeniyle işlerine başlatılmayan sağlık emekçileri, Kanun Hükmünde Kararnamelerle hukuki süreçler işletilmeden ihraç edilen sağlık emekçileri acil bir düzenleme ile ihtiyacı karşılayacak şekilde göreve başlatılmalıdırlar. Çalışanların maddi koşulları desteklenmeli, duruma özgü acil hizmet ödeneği gibi ödeneklerle motive edilmesi sağlanmalıdır. Sağlık insan gücünün arttırılması için acil önlemler alınmalıdır.  Salgın döneminde fazla çalışma yasaklanmalıdır. Sağlık çalışanları aşamalı olarak idari izinlerle dinlendirilmeli yedekte bir sağlık gücü oluşturulmalıdır.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kovid testi yoksula hayal mi oldu?

PCT ne demek? PCT yüksekliği ne demek? PCT düşüklüğü nedir? Haber

PCT ne demek? PCT yüksekliği ne demek? PCT düşüklüğü nedir?

Prokalsitonin testi olarak bilinen PCT, kandaki prokalsitonin değerini ölçmek için kullanılır. Çoğunlukla kanda bakteriye bağlı enfeksiyon ve sepsis gibi ciddi durumların önemli bir göstergesi olarak bilinir. Hastanın aldığı bakteriyel enfeksiyonun vücuda ne kadar yayılıp yapılmadığını tespit eden değer PCT testidir. PCT testi nasıl yapılır, ne zaman yapılır? PCT değeri kaç olmalıdır? İşte detaylar...  PCT neden düşük olur? PCT düşüklüğü olumsuz olarak düşünülse de aslında PCT değerinin düşük seviyede olması vücutta enfeksiyon olmadığının ya da az olduğunu gösterir. Ancak dikkat etmek gerekebilir ki, viral enfeksiyonlarda ve inflamtuar hastalıklarda PCT değeri düşebilir. Belirtiler şiddetliyse ama PCT değeri hastada düşükse enfeksiyonun viral kaynaklıdır. PCT neden yüksek olur? PCT yüksekliği, enfeksiyonun seviyesini gösterir. Genellikle sepsis, menenjit gibi ciddi bakteriyel enfeksiyonlar, PCT'nin yükselmesinin en büyük nedenidir. PCT değeri kaç olmalıdır? PCT değeri, sağlıklı kişilerde 0.1 µg/l’nin altındadır. 0.25 ng/mL seviyesinden daha büyük değerlerde enfeksiyonun varlığından bahsedilebilir. PCT testi neden yapılır? PCT testi, vücutta bakterilerin neden olduğu enfeksiyondan şüphelenildiğinde yapılır. Parazit, mantar enfeksiyonları ve bakteriyel sebeplerle ilgili olan PCT değeri, viral enfeksiyon durumlarında ise artmamaktadır. PCT yüksekliği veya PCT düşüklüğü öğrenilmesi için kan tahlilleri yapılır. Kan tahlilleri ile öğrenilen PCT testi şu sebeplerden dolayı istenir: Hastalarda bakteriyel enfeksiyon teşhisi Bakteriyel ve viral menenjitin ayrıcı teşhisi İnflamasyon ve enfeksiyonu ayırt etmek Salgın nedeniyle bakteriyel ve viral pnömonin ayrıcı teşhisi Septik şok teşhisi, riskin belirlenmesi ve izlenmesi Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonlarında böbreklerin durumunu anlamak Bakteriyemi ve septisemi (sepsis) durumunu teşhis etmek, enfeksiyon şiddetini tayin etmek Antibiyotik tedavisinin etkinliğinin izlenmesi Ameliyat sonrası travmalar, yanıklar ve çoklu organ yetmezliğinde sistemik ikincil enfeksiyon teşhisi. PCT testi nasıl yapılır? PCT değeri, kan testi yapılarak ölçülür. Test öncesi herhangi bir hazırlık yapmak gerekmemektedir. Kan testinden önce açlık gerekmez. Bu sebeple istenilen bir zamanda yaptırılabilir. Vücuttaki enfeksiyonun anlaşılabilmesi için CRP de kan tahlillerinde sıklıkla istemi yapılan bir diğer değerdendir. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: MasterChef’te Mehmet Yalçınkaya’dan yıllar sonra gelen itiraf: Kız istedik vermediler

Kızılelma orta irtifa testini başarıyla geçti Haber

Kızılelma orta irtifa testini başarıyla geçti

Uçuş testine eşlik eden Bayraktar AKINCI da kamerasıyla Bayraktar Kızılelma'yı gökyüzünde izledi.Açıklamada görüşlerine yer verilen Selçuk Bayraktar Bayraktar Kızılelma'nın orta irtifadaki sistem tanımlama testini başarıyla tamamladığını belirterek, "Bu gerçekleştirdiğimiz üçüncü test oldu. Bundan sonra da geliştirme faaliyetlerimiz kapsamında birçok testimiz devam edecek." ifadelerini kullandı. "2024'ün başında Kızılelma'nın seri üretimine başlamayı hedefliyoruz" Açıklamada görüşlerine yer verilen Selçuk Bayraktar, Bayraktar Kızılelma'nın orta irtifadaki sistem tanımlama testini başarıyla tamamladığını belirterek, "Bu gerçekleştirdiğimiz üçüncü test oldu. Bundan sonra da geliştirme faaliyetlerimiz kapsamında birçok testimiz devam edecek." ifadelerini kullandı.2024'ün başında Kızılelma'nın seri üretimine başlamayı hedeflediklerini aktaran Bayraktar, "Bunun yanında heyecanla ilk uçuşunu beklediğimiz, dünyanın kısa pistli gemilerine inip kalkabilen ilk SİHA'sı olacak Bayraktar TB3'ün de ilk uçuşuna hazırlanıyoruz. Tüm bu gelişmeler vatanımıza ve milletimize hayırlı uğurlu olsun. Bayraktar TB3 ve Bayraktar Kızılelma inşallah İstanbul'da 27 Nisan ve 1 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek TEKNOFEST'te milletimizle buluşacak. Tüm milletimizi teknolojinin kalbinin çaptığı yere Milli Teknoloji Hamlesi'nin merkezi olan TEKNOFEST'e, İstanbul'a, Atatürk Havalimanı'na bekliyoruz." yorumunu yaptı. Rekor sürede uçtu Baykar'ın yüzde 100 öz sermayesi ile yola çıktığı Bayraktar Kızılelma projesi 2021'de başladı. 14 Kasım 2022'de üretim hattından çıkan TC-ÖZB kuyruk numaralı Bayraktar Kızılelma, Çorlu'da bulunan AKINCI Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’ne intikal etti. Burada yer testlerini süratli bir şekilde başarıyla tamamladıktan sonra 14 Aralık 2022 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Bayraktar Kızılelma bir yıl gibi rekor bir sürede gökyüzü ile buluştu. 23 Ocak 2022 tarihinde ikinci uçuşuyla Sistem Tanımlama Testini başarıyla tamamladı.AA

Hayati testin önündeki engel:  Evsiz kalırım korkusu! Haber

Hayati testin önündeki engel: Evsiz kalırım korkusu!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ilde büyük yıkıma neden olan 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin ardından milyonlarca kişinin aklında ‘Oturduğum bina sağlam mı?’ sorusu var. Bunun yanıtı ise betonun sağlamlığını tespit etmeye yarayan ve ‘karot testi’ denilen incelemede yatıyor. Bir binanın ‘çürük’ çıktığı tespit edilirse kentsel dönüşüm kapsamında yeniden yapılması kararı alınıyor ve tahliye edilmesi gerekiyor. Özel bir kentsel dönüşüm şirketi sahibi ve inşaat mühendisi Abdülkadir Önel’e göre, insanlar “Bina çürük çıkarsa evsiz kalırım” korkusuyla riskli yapılarda test yaptırmaktan kaçınıyor. Özellikle 2000 yılından önce inşa edilen yapılar için mutlaka risk tespiti yapılması gerektiğini dile getiren Önel, “Zaten test sonuçlarına da yansıyor bu. 2000 yılı öncesinde yapılan binalardan güçlü çıkan pek olmadı şimdiye kadar. Test sonucunda kritik bir sınır değer belirleniyor. 2000 senesinden önce yapılarda bu değer genelde yüzde 90 riskli olarak geliyor” vurgusu yaptı. “GÜNDE 8-10 TELEFON ALIYORUM” Özel bir kentsel dönüşüm şirketi sahibi inşaat mühendisi Abdülkadir Önel, vatandaşların binalarını test ettirmek için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının internet sitesinde yer alan yetkili ve lisanslı firmalara başvurabileceğini söyleyerek, “Kentsel dönüşümde lisanslı bir firmayız. 2015 yılından beri bu işi yapıyoruz. Depremlerin ardından karot testi için arayan kişi sayısı çok arttı. Günde yaklaşık 8-10 telefon alıyorum bu konuyla ilgili. Talep var ama insanlar daha çok bilgi almak istiyorlar. İlk sordukları şey, ‘Karot testi zararlı mıdır?’ oluyor. Binadan karot almak tehlikeli değil çünkü alınan parçaların yerine özel tamir harcı ile doldurularak kapatılmaktadır. Bu işlem tamamen yönetmeliğe göre yapıldığı için yapıya zarar vermemektedir” dedi. FİYAT ARALIĞI 7 İLA 15 BİN TL Binaların depreme dayanıklılığını ölçmek için iki yöntem kullanıldığını aktaran Önel, “Birincisi deprem yönetmeliği performans hesabı; her kattan numune alınıyor. Zemine ve temele de daha ne bakılıyor. Bunun maliyeti biraz daha fazla ve her kattan numune alındığı için kırma dökme işlemleri daha fazla. Diğeri ise bizim yaptığımız riskli yapı tespiti... Karot testinde fiyatlar 7 bin ila 15 bin lira arasında değişiyor. Binanın projelendirmesi esnasında bir problem olmayabilir, yapım esnasında da olmayabilir. Ama uygulama esnasında yapılan hatalar da binaya zarar verebiliyor. Mesela zemin kattaki mevcut duvarların iptali, kolonların kesilmesi, dükkanlarda yapılan bant pencerenin kısa kolona etkisi... Bunlar da binaya zarar veren şeyler. Biz ‘Depremde bu bina yıkılmaz’ şeklinde net bir bilgi de veremeyiz. Çünkü uygulama hataları olabilir” ifadelerini kullandı. “EVSİZ KALIRIM” KORKUSU Bir binanın ‘çürük’ çıktığı tespit edilirse kentsel dönüşüm kapsamında yeniden yapılması kararı alınıyor ve tahliye edilmesi gerekiyor. Önel’e göre, ‘Bina çürük çıkarsa evsiz kalırım’ kaygısıyla test yaptırmaya yanaşmayanların sayısı oldukça fazla… Önel, “Risk sonucu kayda geçtiği zaman binanın ya yıkılması lazım ya da güçlendirilmesi... İnsanların da bütçesi buna uymadığı için bazen resmiyete dökmek istemeyebiliyorlar. Ama apartmanda bir kişinin bile, ‘Ben bunun kayıtlara geçirilmesini istiyorum’ demesi yeterli. Güçlendirme çalışması için de 5’te 4 çoğunluk olması lazım. Ya da bir müteahhit ile kat karşılığı ya da taahhüt gibi anlaşmaların yapılması için de apartmandaki hissedarların 3’te 2 çoğunluğu gerekiyor. Çoğunluk sağlanamadığı takdirde TOKİ devreye giriyor” şeklinde konuştu. 2000 ÖNCESİ BİNALARINA DİKKAT ÇEKTİ Özellikle 2000 yılından önce inşa edilen yapılar için mutlaka risk tespiti yapılması gerektiğini dile getiren Önel, “2000 yılından önce yapılan binaların risk durumuna mutlaka baktırılmalı. O dönem hazır beton ve nervürlü demir yaygın olmadığından bu binalar riskli tarafta kalıyor. Kontrollerin ve malzemenin kalitesinin iyi olmadığı bir zamanda yapılan binanın sınıfta kalma ihtimali yüksek. Zaten test sonuçlarına da yansıyor bu. 2000 yılı öncesinde yapılan binalardan güçlü çıkan pek olmadı şimdiye kadar. Test sonucunda kritik bir sınır değer belirleniyor. 2000 senesinden önce yapılarda bu değer genelde yüzde 90 riskli olarak geliyor” açıklamasını yaptı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.