Erzurum'daki Bana Kilise'si turizme kazandırılmayı bekliyor
Penek Mahallesi yakınlarındaki "Tao Klarceti" olarak adlandırılan bölgedeki kilise, 9. yüzyılda Bagratlı Krallığı döneminde inşa edilmiş.
Dairesel plan üzerine 38 metre çapında tasarlanan kilisenin çatısının zaman içinde doğal afetler nedeniyle çöktüğü tahmin ediliyor. Turizme kazandırılması beklenen kilisenin 1200 yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülüyor.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haldun Özkan, kilisenin bölgedeki turizm potansiyeline önemli bir katkı sağlayabileceğini ifade etti. Özkan, "Kilise, Öşvank, Haho, İşhan Manastır'ları gibi bölgedeki diğer tarihi yapılarla birlikte Bagratlı Krallığı dönemine ait bir eser olarak kaynaklarda yer alıyor. Bu, Gürcü ve Ermeni eseri değil, tamamen Bagratlı Krallığı'nın mirasıdır." şeklinde konuştu.
Özkan, Bagratlılar'ın kaynaklarda farklı bir kimlikle ortaya çıktığını belirterek, "Penek olarak adlandırılan bu kilisenin bulunduğu yer, Bagratlı Krallığı'nın başkenti olarak ön plana çıkıyor. 6. yüzyıldan sonra kültür merkezi olarak yükselen bölge, 8. ve 9. yüzyılda politik, dini ve piskopos merkezi haline gelmiştir. Rotont adını verdiğimiz kilisenin dairesel planı, yukarı doğru daralan kademeli bir yapıya sahiptir, benzer bir örnek Ani Şehri'nde Kral Gagik tarafından yaptırılan kilisedir. Her ikisi de aynı mimari özelliklere sahiptir, ancak depremler sonucunda kısa sürede zarar görmüştür. Günümüzde ise içindeki malzemenin yıkıldığı, üst örtüsünün çöktüğü bir durumda bulunmaktadır." dedi.
Prof. Dr. Özkan, yapılan restorasyon veya konservasyon çalışmalarıyla koruma altına alınması gereken bu tarihi kilisenin, Bagrat Kralı 3. Adernasinin emriyle inşa edildiğini ve depremlerde üst örtüsünün zarar gördüğünü belirtti.
Gürcülerin Bagratlılar'ı kendi ataları olarak kabul ettiğini ifade eden Özkan, şu görüşleri paylaştı: "Gürcüler, bu bölgedeki kiliselere büyük bir saygı göstermektedirler. Mum yakarak, kutsal kabul ettikleri bu mekanlara ibadet ederler ve duygusal bir bağ kurarlar. Bu ziyaretler, din turizmi açısından baktığımızda, bu bölgeye olan ilgiyi artıran önemli bir etken olmaktadır. Ancak, bu ziyaretçilere yıkık ve terkedilmiş yapıları göstermek pek hoş bir durum değildir. Bu tür kiliselerin bakımı, temizliği ve gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Böyle bir görevi yerine getirmek için gerekli güç ve altyapıya sahibiz. Sadece restorasyon değil, konservasyon çalışmaları da yapılarak ziyaretçilere açık tutulabilir. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi için bu tarihi yapılar, ciddi bir turizm potansiyeli taşımaktadır. Eğer 1100-1200 yıllık geçmişe sahip bu yapılar ileride UNESCO listesine girerse, bölge için büyük bir çekim merkezi oluşturabilirler. Zaten şu anda bile turist çekebilecek bir potansiyele sahipken, bu alanların ihya edilmesi, restorasyon ve koruma çalışmalarıyla turizmin olmazsa olmaz unsurları arasında yer alır." Özkan, bu tür tarihi yapıların bölge için büyük bir turizm potansiyeli oluşturduğunu vurguladı.