[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#tutuklu

tutuklu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, tutuklu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Korukmaz'a bir kez daha akıl sağlığı yerinde raporu verildi Haber

Korukmaz'a bir kez daha akıl sağlığı yerinde raporu verildi

ÇAĞLA GENİŞ İzmir’in Güzelbahçe ilçesindeki bir beton şirketinde çalışan Suriyeli 23 yaşındaki Mamoun al-Nabhan, 21 yaşındaki Ahmed Al-Ali ve 17 yaşındaki Muhammed el-Bish, 16 Kasım 2021’de kaldıkları işyerinde yakılarak katledilmişlerdi. Sanık Kemal Korukmaz hakkında hazırlanan iddianamede savcı, “tasarlayarak canavarca hisle yangın çıkarmak suretiyle öldürme” suçundan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet, “taksirle mala zarar vermek” suçundan ise 6 yıla kadar hapis isteminde bulunmuştu. 3 işçi gencin yakılarak katledilmesine ilişkin tutuklu sanık Korukmaz hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün saat 10.00’da İzmir Adliyesi 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya sanık Kemal Korukmaz ve taraf avukatları katıldı. Ayrıca Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi, Mültecilerle Dayanışma Derneği, Sığınmacı Hakları Derneği, Mülteci Medyası Derneği, İzmir Mültecilerle Dayanışma Platformu, Halkların Köprüsü Derneği ve İHD temsilcileri de duruşmayı takip etti. ATK’DEN YENİ RAPOR 1 Mart 2023 tarihinde gerçekleşen ilk duruşmada sanık Kemal Korukmaz’ın akıl sağlığına ilişkin Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) yeni bir rapor istenmişti. Mahkeme başkanı, sanık Kemal Korukmaz’ın akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespitine yönelik istenen raporun dosyaya geldiğini belirtti. Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporda, sanık Kemal Korukmaz’ın cezai ehliyetinin tam olduğu belirtildi. Öte yandan Kemal Korukmaz hakkında cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden alınan raporda da akıl sağlığının yerinde olduğu kaydedilmişti. YAZILI SAVUNMA VERDİ Duruşmada sanık Kemal Korukmaz’ın 13 sayfalık yazılı savunması mahkeme heyetine sunuldu. Savunmasında olay günü yaşananları detaylarıyla anlatan Korukmaz, o gün zeytinyağı taşıdığını ve yangın çıktıktan sonra işyerine gittiğini belirtti. Korukmaz, işyeri sahipleri tarafından üzerine suç atılmaya çalışıldığını kaydetti. Mahkeme başkanı tarafından yazılı savunmanın okunmasının ardından söz alan sanık avukatı, bir kez daha Korukmaz’ın akıl sağlığının yerinde olmadığını belirtti. Avukatının bu sözlerine tepki gösteren Korukmaz, “Bu davaya katılmamasını istiyorum, karşı tarafla işbirliği yaptığına inanıyorum. Cezaevine hiç gelmedi. Benim 80 yaşındaki babamı kandırmış, ücretini almıştır. Parayı iade etmesini ve bu davayı bırakmasını istiyorum. 'Sana rapor alacağız, seni kurtaracağız, mahkemede bir şey konuşma' dedi. Bu adamı bana gönderen de düşmandır bana. Benim akıl sağlığım yerindedir” dedi. Sanık tarafından duruşma anında davadan azledilen avukatlar, mahkeme salonundan ayrıldı. Duruşmayı sonlandıran mahkeme heyeti, sanığa yeni avukat atanması ve tanıkların dinlemesi için davayı 4 Ekim 2023 tarihine erteledi.  NEFRET SÖYLEMİ YASASI ÇIKARILMALI Öte yandan İzmir Mülteci Dayanışma Platformu, duruşma öncesinde adliye binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, “Ahmed El Ali, Memnun Nebhan ve Muhammed Hüseyin El Abdo... 16 Kasım 2021 tarihinde İzmir Güzelbahçe’de bir şantiyede uykularında öldürüldüler. Planlanarak katledildiler. Suriye uyruklu bu üç genç işçi, gece uykuları sırasında kaldıkları şantiye koğuşuna dökülen benzinle yakılarak öldürüldü. Şahitlerin ifadesine göre fail, olaydan bir gün önce ‘Bu Suriyelileri öldüreceğim’ diyordu. 1 Mart 2023 tarihinde görülen ilk davada, savcılık soruşturmasını tamamlayıp, iddianame hazırladı. İddianameye göre, sanık Korukmaz olay tarihinde, 3 kişinin konakladıkları şantiyedeki yapıyı, uyudukları sırada ateşe vererek bu kişileri öldürme kastıyla yangın çıkardı ve bunu bir yıllık bir plan sonucunda gerçekleştirdi. Savcı, Korukmaz’ın 3 kişiyi canavarca hisle öldürdüğüne de kanaat getirdi. Korukmaz’ın cezai ehliyetinin tam olduğu da belirtildi. Failin sözleriyle de açıktır ki, bu cinayetler ırkçı saikle işlemiştir. Bugün bu cinayetlerin örtbas edilmemesi ve adaletin yerini bulması için; ırkçılığın en büyük hedefi olan mültecilere yönelik saldırıların ve ayrımcılığın görünür hale gelmesi için İzmir Mülteci Dayanışma Platformu adı altında burada bulunmaktayız. Bizim için adaletin yerini bulması sadece failin hak ettiği cezayı alması ile mümkün değildir. Bu bağlamda faili cinayete azmettiren nefret ortamının oluşmasına zemin hazırlayan nefret söylemi son bulmalı ve bu söylemi dile getirenlerin de yargılanmasını sağlayacak bir nefret söylemi yasası acilen çıkarılmalıdır. İzmir Mülteci Dayanışma Platformu, mültecilere yönelik her türden saldırıya karşı mücadele etmenin ve bu alanda tüm dayanışma hareketlerinin içinde olmaya çalışmanın yanı sıra, mültecilere yönelik ‘ırkçı-milliyetçi’ söylem ve saldırılara karşı mücadele etmeyi ve mücadeleyi büyütmeyi hedeflemektedir. Bugün de nefret saikiyle işlenen bu cinayetlerin takipçisi olarak İzmir Mülteci Dayanışma Platformu buradadır ve adalet yerini bulana kadar da burada olmaya devam edecektir” ifadelerine yer verildi.

Belediye Başkanı Murat Hazinedar hakkında hapis istemi Haber

Belediye Başkanı Murat Hazinedar hakkında hapis istemi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan 55 sayfalık iddianame, İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, aralarında eski Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar'ın da bulunduğu 3'ü tutuklu 16 kişi "şüpheli", 20 kişi "müşteki", 1 kişi ise "müşteki-şüpheli" olarak yer aldı. SORUŞTURMA MÜFETTİŞ RAPORUYLA BAŞLADI İddianamede, İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerince hazırlanan raporda, Beşiktaş Belediyesi çalışanlarının "irtikap" ve "rüşvet" suçlarını işlediği gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunulduğu, bunun üzerine soruşturmaya başlandığına vurgu yapıldı. Soruşturma kapsamında sanıklar hakkında dinleme kararları alındığı bildirilen iddianamede, işlendiği iddia edilen rüşvet olayları tek tek eylemler şeklinde ele alındı. İddianamede, Murat Hazinedar'ın 2014 yılı Mart ayında yapılan yerel seçimlerde Beşiktaş Belediyesi Başkanı olarak seçildiği, Hazinedar'ın Beşiktaş Belediye Başkanı olduktan sonra imar işlerinden sorumlu başkan yardımcısı olarak Meclis Üyesi Hüseyin Avni Sipahi'yi görevlendirdiği bildirildi. Sipahi'nin hakkında yürütülen soruşturmalar olması nedeniyle görevinden alınması için partiden Hazinedar'a baskı yapıldığı, Hazinedar'ın ise bu baskılara dayanamayarak Sipahi'yi başkan yardımcılığı görevinden aldığı anlatılan iddianamede, Sipahi'nin yerine imar işlerinden sorumlu başkan yardımcısı olarak Rifat Örnek'in atandığı ifade edildi. İMAR ONAYI İÇİN BELTAŞ VAKFINA PARA YATIRMA ŞARTI İddianamede, bu atama üzerine Beşiktaş Belediyesinde imar konularından sorumlu kişinin Belediye Başkan Yardımcısı sanık Rifat Örnek olduğu belirtilerek, resmiyette yetkisi olmayan Sipahi'ye de belediyenin 4'üncü katında özel bir makam odası tahsis edildiği aktarıldı. İmar başvurularının evrak işlemleri tamamlandıktan sonra sanıklardan Rifat Örnek'e onay işlemine gitmeden önce Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Avni Sipahi'nin onayından geçmesinin istendiğine dikkati çekilen iddianamede, bu nedenle imar konularında yapılan başvuruların ilk olarak Beşiktaş Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne gittiği kaydedildi. İddianamede, evrakları eksik olmayan başvuruların işlemleri tamamlandıktan sonra Sipahi'nin danışmanı sanık Uğur Şahin tarafından imar başvuru evrakları alınarak Sipahi'ye götürüldüğü ifade edildi. İddianamede, danışman Uğur Şahin'in talimat üzerine imar evrakları tam olan ve onaylanması gereken başvuru sahiplerini arayarak Sipahi'nin makamına görüşme için çağırdığına vurgu yapılarak, sanık Hüseyin Avni Sipahi'nin, makamına gelen başvuru sahibine görüşme sırasında "imar evraklarının onaylanması için Beşiktaş Belediyesi Beltaş Vakfına para yatırması gerektiği, aksi takdirde imar evraklarının onaylanmayacağını" söylediği aktarıldı. ZORLA BAĞIŞ TOPLANDI Başvuru sahiplerinin çoğunun imar evraklarının onaylanmaması halinde zarara uğrayacağını düşündüğü için Beltaş Vakfına para yatırmaya rıza gösterdiği ve zorla para yatırdığı anlatılan iddianamede, para yatırmak zorunda kalan kişilere Uğur Şahin tarafından Beltaş Vakfına ait hesap numarasının verildiği, başvurucuların belirtilen hesap numarasına para yatırıp getirip dekontu Uğur Şahin'e teslim ettikleri belirtildi. İddianamede, para yatırma dekontunun danışman Uğur Şahin tarafından teslim alınması üzerine imar başvuru evraklarının Sipahi'nin talimatıyla imar konularından resmiyette sorumlu olan Başkan Yardımcısı Rifat Örnek'e gönderildiği kaydedildi. Sanık Sipahi'ye dönemin Belediye Başkanı sanık Murat Hazinedar tarafından yasal olmadığı halde imar konularında fiili olarak denetim yapma yetkisi verildiğine dikkati çekilen iddianamede, Sipahi’nin düz bir meclis üyesi olduğu halde yetkisiz ve sorumsuz olarak Beşiktaş Belediyesinde imar konularında "kilit isim" olduğu aktarıldı. BELEDİYEYİ TİCARETHANE GİBİ İŞLETTİ Müştekilerden "bağış" adı altında toplanan paraların usulüne uygun ve hukuk kuralları çerçevesinde harcanmadığı bilgisine yer verilen iddianamede, yatırılan paraların büyük bir kısmının Beltaş Vakfı Mütevelli Üyesi olan Belediye Başkanı ve başkan yardımcılarına "huzur hakkı" adı altında dağıtıldığı belirtildi. Bu sanıkların akrabaları veya dostlarına da, Beltaş Vakfında danışman ve avukat sıfatıyla çalıştığı gösterilerek maaş ödemesi yapıldığına yer verilen iddianamede, Beltaş Vakfında birçok kişinin çalışıyor gözükmesine rağmen vakfın hiçbir çalışmasının ve faaliyet alanının bulunmadığı kaydedildi. Vakfa para yatırmadan evrakları tam olan ve ruhsat almasına herhangi bir engel bulunmayan iş yerlerine ruhsat verilmediği belirtilen iddianamede, Beltaş Vakfına "bağış" adı altında para yatırılması halinde hiçbir evrak talep edilmeden ve şartları sağlayıp sağlamadığına bakılmadan iş yerlerine ruhsat verildiği aktarıldı. İddianamede, "Başkan Murat Hazinedar'ın Beşiktaş Belediyesini bir şirket gibi yönettiği, Beşiktaş Belediyesine kendi eş ve dostlarını alarak aile şirketi statüsüne soktuğu, daha sonra aile şirketi statüsüne getirdiği belediyeyi halka hizmet etmekten çıkarıp ticarethane gibi işletmeye başladığı, halkın her başvurusunda işlem yapılmasını sağlamak için 'bağış' yatırılmasını zorunlu tuttuğu, bu durumun dosyada bulunan başvuru evrakları, müşteki beyanları, tanık beyanları, sanık Rifat Örnek ve Mehmet Uğur Şahin'in ikrara dayanan beyanları ve tape kayıtlarıyla sabit olduğu anlaşılmıştır." değerlendirmesine yer verildi. SANIKLAR HAKKINDA İSTENEN CEZALAR İddianamede, Hazinedar'ın 8 kez "irtikap suçuna teşebbüs etmek" suçundan 20 yıldan 40 yıla kadar, 8 kez "irtikap" suçundan 40 yıldan 80 yıla kadar, 2 kez "rüşvet" suçundan 8 yıldan 24 yıla ve 5 kez "görevi kötüye kullanmak" suçundan 2,5 yıldan 10 yıla kadar olmak üzere toplamda 70 yıl 6 aydan 154 yıla kadar hapsi istendi. Aynı suçlardan tutuklu sanıklardan eski Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Avni Sipahi'nin 43,5 yıldan 96 yıla kadar, tutuksuz sanık eski Başkan Yardımcısı Rifat Örnek'in 29 yıldan 62 yıla kadar, tutuklu sanık Çetin Kırışgil'in de 10 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılması gerektiği aktarılan iddianamede, diğer sanıklara 4 yıl ile 37 yıl arasında değişen sürelerde hapis cezası verilmesi talep edildi. AA

Bakan Bozdağ: Yıkılan binalarla ilgili soruşturmalarda 171 kişi tutuklandı Haber

Bakan Bozdağ: Yıkılan binalarla ilgili soruşturmalarda 171 kişi tutuklandı

Bozdağ, Diyarbakır'dan bağlandığı CNN Türk canlı yayınında, Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Depremin ardından Türkiye'nin ayağa kalktığını ifade eden Bozdağ, bakanların bölgelere gittiğini, kendisinin de Diyarbakır'da bulunduğunu belirtti. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Cumhuriyet savcılarının duruma el koyarak resen soruşturmalar başlattığını vurgulayan Bozdağ, yıkılan binaların sorumlularının tespiti, delillerin toplanması için yoğun mesai harcandığını dile getirdi. Deprem soruşturmalarının aktif şekilde sürdüğünün altını çizen Bozdağ, "Deprem soruşturmaları kapsamında bugüne kadar 583 şüpheli hakkında işlem yapıldı, 171 kişi hakkında tutuklama kararı, 197 kişi hakkında adli kontrol kararı verildi. Yakalama kararı 77 kişi hakkında çıkarıldı, gözaltı talimatı verilen 49 kişi, gözaltında olan 14 kişi. Yurt dışında olduğu tespit edilen 2 kişi, ölen 11 kişi var, ifadeleri alınan 62 kişi olduğunu görüyoruz." bilgisini paylaştı. Bekir Bozdağ, binaların müteahhidinden yapı sahibi, denetimi yapan, işçi ve ustasına kadar sorumluların ayrı ayrı tespitinin yapıldığını kaydetti. SORUMLU OLANLAR HESAP VERECEK Hakkında işlem yapılanlar arasında kamu görevlileri, yöneticiler ve denetim yapanların bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Bozdağ, şöyle konuştu: "Şu ana kadar tutuklu 171 kişiden 78'inin müteahhit, 64'ünün yapı sorumlusu olduğunu görüyoruz. Yapı sahibi 11 kişi, binada değişiklik yapan 18 kişi var. Hakkında adli kontrol verilenlere baktığımızda 70 müteahhit var, yapı sorumlusu 78, yapı sahibi 21, binada değişiklik yapan 28 kişi. Ayrıca inşaatın ustası, inşaat teknikeri, yapı ruhsatı düzenleyen, yapı kullanma izni veren, denetimi yapan ve burada sorumluluğu ve imzası bulunan kim varsa bunların hepsi soruşturmaların kapsamındadır ve bunların sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Yıkılan bir binada sorumluluğu olan kim varsa görevi ne olursa olsun onların hepsi sorumluluklarına göre adalet terazisinde tartılacak ve hakkında yapılması gereken, hukukumuzun emrettiği her türlü iş ve işlem tereddütsüz yapılacaktır. Sonuna kadar da her tür soruşturma yürüyecektir ve adalet tecelli edecektir. Bundan hiç kimsenin endişesi olmamalıdır. Sorumlu olanlar, milletin gözü önünde, milletin yargısına hesap verecektir." HERKES SORUMLULUĞU KADAR MESUL TUTULACAK Bozdağ, kolonların kesilip kesilmediğinin, imara aykırı değişiklik yapılıp yapılmadığının, denetimleri kimin yaptığının, izinleri kimin verdiğinin savcılıklar tarafından incelendiğini ve araştırıldığını anlattı. Kamu görevlileri hakkında da soruşturma olup olmayacağına yönelik soruyu Bozdağ, şöyle yanıtladı: "Kimin ne kadar sorumluluğu varsa herkes sorumluluğu kadar bütün bu yapılanlardan mesul tutulacaktır. Hukuk bunu emrediyor. Herkesin kusuru tespit edilecek, buna göre bir değerlendirme yapılacak. Ruhsat veriyorsanız bu mevzuata uygun mu, yapı kullanma izni veriyorsanız bu yapı kullanma izni teknik düzenlemelere ve mevzuata uygun mu, denetimler doğru mu yapılmış, ustaysa demirleri doğru mu bağlamış, betondaki kum ve çimento oranı teknik nizamnameye uygun mu bütün bunlar, aklımıza gelebilecek ne kadar soru varsa buradan kaynaklı olabilir, buradaki eksiklik bu sonuçları doğurabilir, denetim eksikliğinden kaynaklanmıştır, şu şartlar gerçekleşmediği halde buna ruhsat verilmiştir ya da başka başka şeyler yapılmıştır... Diyarbakır özelinde söyleyeceğim, burada 411 insanımız hayatını kaybetti. Bu 411 insanımızın hayatını kaybettiği binaların hepsinin altında işletmeler, dükkanlar var. Bu dükkanların bir kısmında kolon kesme ve başka iddialar var. Bütün bunlarla ilgili de soruşturmalar yapılıyor ve bunlarla ilgili de adli işlemler sürüyor. Kolon kesildiyse, binanın kolonları ve kirişleri bu nedenle yükü taşımadıysa elbette bunu kesenlerle, buna izin verenlerle, göz yumanlarla, denetim yetkisini kullanmayanlarla ilgili yasal işlem yapılacaktır. Bunda hiçbir şüphe yok." Bozdağ, kullanıcıların yaptığı imara aykırı değişikliklere de bakıldığını, süreçlerin titizlikle, delillendirilerek devam ettiğini belirtti. ANAYASAL DÜZEYDE BİR DEĞİŞİKLİKTE FAYDA VAR "İmar affı artık Türkiye'de literatürden kalkmalı, siz buna katılıyor musunuz?" sorusuna Bakan Bozdağ, "Anayasal düzeyde bazı konularda af çıkarılamayacağına dair hükümler var, o zaman anayasal düzeyde bir düzenleme yapıldığı takdirde bu kalıcı olabilir. Belki 'imar affı çıkarılamaz düzenlemesini' veya 'imarla ilgili suçlarda ceza alanın affı cihetine gidilemez', bunu anayasal düzeyde tartışmak, değerlendirmek, Meclisin de bu anlamda Anayasa'yı değiştirmedikçe adım atamayacağı bir düzenlemeyi tartışmakta elbette fayda vardır. Bu konuda anayasal düzeyde bir değişiklikte ben kendi adıma söylüyorum, böyle bir değişiklikte Türkiye açısından fayda vardır, yarar vardır. Yaşadığımız bu tecrübelerde bu konuların artık Türkiye'nin gündemine gelmemesi gerektiğini gösteriyor. Bunu gündeme sokmayacak şey de anayasal engeldir." yanıtını verdi. Hayatını kaybedenlerin kimlik tespiti konusunda DNA testleri yapıldığını bildiren Bozdağ, yaşamını yitirenlerin yakınlarının örnek vermesinin önemli olduğunu vurguladı. Deprem soruşturmaları kapsamında delillerin toplanması için büyük titizlikle çalışıldığını dile getiren Bozdağ, delillerin karartılmasının söz konusu olmadığını, deliller toplanmadan enkazın kaldırılmadığını anlattı. Bekir Bozdağ, bilirkişi incelemesi yapılmadan kaldırılan enkazın bulunmadığını kaydetti. Bozdağ, "Şu ana kadar enkazdan bilirkişi incelemesi için numune alma çalışması Diyarbakır, Adana, Şanlıurfa, Gaziantep ve Kilis'te tamamlandı, üç ilimizde devam ediyor. Orada da önemli mesafe alındı. Şu ana kadar 6 bin 167 binada bilirkişi incelemesinin tamamlandığını ifade etmek isterim. Yakın zamanda da kalan üç ilimizdeki bilirkişi incelemeleri de tamamlanmış olacaktır." diye konuştu. Deprem iddianameleri için koordinatör başsavcılığa ihtiyaç bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Bozdağ, buna ihtiyaç bulunmadığını söyledi. Bakan Bozdağ, deprem bölgelerine çok sayıda savcı görevlendirildiğini anımsatarak, savcı ihtiyacı olan yerlere ilave görevlendirmeler yapılabileceğini belirtti. "Depremlerde hasar gören binaların yapımında yer alan kişilere meslekten men cezasına yönelik düzenleme yapılır mı?" şeklindeki soru üzerine Bozdağ, ceza ve imar mevzuatının gözden geçirilmesinde büyük fayda olduğunu belirtti. Bozdağ, müteahhitlere kamu ihalelerine girmelerine yönelik men cezası verilebildiğini, mühendis ve mimarlarla da ilgili benzer yaptırımların uygulanabildiğini ifade ederek, "Bunlarla ilgili daha etkin, daha caydırıcı neler yapılabilir, elbette Adalet Bakanlığı olarak bu konu üzerinde çalıştığımızı ifade etmek isterim." diye konuştu. Depremlerde yıkılan binalarla ilgili "zaman aşımı" konusunun çok tartışıldığını, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin konuyla ilgili yerleşik içtihatlarının bulunduğunu anlatan Bozdağ, şunları kaydetti: "Zaman aşımı, fiilin olduğu neticenin meydana geldiği andan itibaren işlemeye başlıyor. Dolayısıyla binaların eski tarihli olması, onların zaman aşımından istifade edeceği anlamına gelmez çünkü zaman aşımı, deprem tarihi olan 6 Şubat'tan itibaren burada işlemeye başladığına dair Yargıtayımızın yerleşik içtihatlarının olduğunu ifade etmek isterim." CEZALARI YENİDEN DÜZENLEMEK KONUSUNDA HAZIRLIĞIMIZ VAR Bozdağ, ceza alan kişilerin aynı mesleği yapmaya devam edebilmelerine yönelik soru üzerine, herkesin hak ettiği ceza neyse onu alacağını ve alması gerektiğini söyledi. Bu cezaların ve caydırıcılık konusunun yeniden ele alınacağını bildiren Bozdağ, "Çünkü taksirle baktığımız zaman cezalarda gerçekten caydırıcılık konusunda yeteri kadar caydırıcılık vasfı taşımadığını bu olaylar da bize bir kez daha gösterdi. Şimdi o maddeleri yeniden ele almak ve bu cezaları yeniden düzenlemek konusunda bizim bir hazırlığımız var." ifadelerini kullandı. Depremde yıkılan Adıyaman'daki İsias Oteli soruşturmasında gizlilik kararı verilip verilmediğine ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Soruşturduk, orada bir gizlilik kararı yok diye biliyorum. Kamuoyuna öyle yansıdı ama gizlilik kararı olmadığına dair bana bilgi verdiler." dedi. KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ ENGELLEYEN BAZI YARGI KARARLARI Bozdağ, bazı yargı kararlarının kentsel dönüşümü engellediğine ve bunun önlenmesine yönelik soru üzerine, kentsel dönüşümün Türkiye'nin önemli konularından biri olduğunu ve bugüne kadar bu konunun çok tartışıldığını söyledi. Türkiye'de bugüne kadar kentsel dönüşümle ilgili binlerce dava açıldığını dile getiren Bozdağ, şöyle devam etti: "Sadece 2015 ile 2023 arasında açılan dava sayısına baktığımızda bu rakam bile oldukça yüksek bir rakam. 2015 ile 2023 arası 7 bin 97 kentsel dönüşüm davası var. İstanbul, Ankara, Kocaeli'yi de bunlara ilave ettim. 5 bin 713'ü deprem bölgesiyle beraber Ankara, İstanbul dahil davalar. Örneğin 5 bin 120 dava sadece İstanbul'da açılmış. Ankara'da 250 dava, Kocaeli'de 25 dava, Malatya'da 14, Adana'da 245, hasılı Türkiye'nin dört bir yanında kentsel dönüşüm nedeniyle açılmış davalar var. Bu davalar, kentsel dönüşümü yavaşlattı. 2012'de çıkan yasa nedeniyle atılması gereken adımlar maalesef atılamadı, bu nedenle gecikti. Bu davaları çıkarttırdım ben. Baktığım zaman belediyelerin, STK'ların, kişilerin açtığı davalar var ama kentsel dönüşüm davaları maalesef milletimiz ve devletimizin büyük bedeller ödemesine neden oldu." Bozdağ, kentsel dönüşümle ilgili davalar konusunda herkesin bir kez daha düşünmesinde fayda olduğunu vurguladı. "Biz de bu davalarla ilgili neler yapılabilir, onun üzerinde de bir çalışma yapıyoruz." diyen Bozdağ, şunları söyledi: "Anayasa'ya aykırı olmamak kaydıyla 'Acaba hukuk içinde, Anayasa'ya uygun biçimde neler yapabiliriz', bunun üzerinde durmakta fayda var. Kentsel dönüşümü, 'rantsal dönüşüm' diye takdim edip siyasi rekabetin konusu haline getirmek büyük bir vebaldir, büyük bir haksızlıktır, hem milletimize hem devletimize haksızlıktır. Kentsel dönüşüm, milletimizin de devletimizin de hayrına, yararına büyük bir projedir." Deprem bölgesindeki ve il dışına tahliye edilen depremzedelerin seçimde nasıl oy kullanacağına ilişkin soru üzerine Bozdağ, bugüne kadar seçimle ilgili değerlendirme yapmadıklarını ve deprem sonrası çalışmaların devam ettiğini söyledi. Bozdağ, seçimle ilgili sürecin yasalarda herhangi bir yoruma açık olmayacak şekilde açık açık yazdığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı: "Seçim yapıldığı zaman kim nerede, nasıl oy kullanacak bizim seçim kanunlarımızda yazıyor. Bunu konuşanların hepsi bunları biliyorlar. Onun için buralarda ayrı bir değerlendirme yapmaya hiç gerek yok. Her şey açık ve net ortadadır. İşin doğrusu böylesi bir zamanda daha fazla bir değerlendirme yapmayı doğru görmüyorum. Herkes meskun olduğu yerde oyunu kullanacak. Diğer meskun olduğu yer neredeyse orada oyunu kullanıyor. Seçim listeleri yayınlandığında, askıya çıktığında, o askıda insanların itirazı varsa itiraz edecek, adres değişikliklerini işleyecek ve ona göre oy kullanacaklar yani bunlar için yeni bir düzenlemeye o yüzden ihtiyaç yok." Bakan Bozdağ, "Sandıklar deprem bölgesinde konteyner ve çadırlarda mı kurulacak?" şeklindeki soruya "Ona YSK karar verecektir. YSK kurmak isterse ona bakacaktır." yanıtını verdi. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.