[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#üretim

üretim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, üretim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

ESİAD’da Türkiye ekonomisinin mevcut durumu masaya yatırıldı Haber

ESİAD’da Türkiye ekonomisinin mevcut durumu masaya yatırıldı

Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından düzenlenen toplantıda, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve geleceğe dair olası senaryolar masaya yatırıldı. Toplantıda konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi, Finans ve Maliye Yuvarlak Masası Başkanı Yakup Benli, “2025-2027 yıllarını kapsayan yeni Orta Vadeli Programın (OVP), para politikası kadar maliye politikalarıyla da desteklenmesi şart” dedi. ESİAD Ekonomi, Finans ve Maliye Yuvarlak Masası’nın katkılarıyla düzenlenen toplantıda, Oyak Yatırım Ekonomi Danışmanı Özlem Derici ile Hazine ve Vadeli İşlemler Grup Müdürü Deniz Kumcuoğlu ve Ekonomist Alper Topkaya, güncel ekonomik durumu değerlendirdi. Yakup Benli: OVP’nin maliye politikalarıyla da desteklenmesi şart ESİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi, Finans ve Maliye Yuvarlak Masası Başkanı Yakup Benli, Türkiye ekonomisinde izlenen politikaların daha geniş bir çerçevede ele alınması gerektiğine vurgu yaparak, “Ancak yüksek enflasyonla mücadele için izlenen politikalar henüz tam anlamıyla istenen sonuçları vermedi. Bunun uzun soluklu bir mücadele olması gerektiğini ve sadece ekonomik bazı enstrümanlarla sonuç alınamayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Eylül ayı başında açıklanan 2025-2027 yıllarını kapsayan yeni Orta Vadeli Program (OVP) iş dünyasında bazı yönleriyle tartışıldı. Enflasyonla mücadelenin devam ettiği bir ortamda büyümenin de devam etmesinin hedeflenmesi soru işaretleri yarattı. OVP’de yer alan politika ve tedbirlerin, geniş kapsamlı yapısal reformlarla desteklenmediği sürece sonuç vermeyeceği tartışma götürmez. OVP’nin para politikası kadar maliye politikalarıyla da desteklenmesi şart” dedi. Özlem Derici: Küresel bazda ve Avrupa’da resesyon riski Ekonomist Özlem Derici ise Türkiye ekonomisindeki fırsatlar ve risklere dikkat çekti. Yerel seçimlerin ardından geleneksel politikalara dönüşün Türkiye için bir fırsat olduğunu dile getiren Derici, “Seçim belirsizliklerinin ortadan kalkması, makro ihtiyati politikalarda sadeleşme, enflasyonda düşüş beklentisi, artan Merkez Bankası kredibilitesi olumlu gelişmeler. Not artışları devam edecek muhtemelen. BDDK’nın swap limitlerini gevşetmesi ihtimali var. İhracatımızın yüzde 55’ini gerçekleştirdiğimiz Avrupa toparlanmaya başladı. Ancak riskler de baki. Küresel bazda ve Avrupa’da resesyon riski. Yurt içinde enflasyonla mücadelede başarısızlık. BDDK kredi risk ağırlıklarını düşürdü tüketici ve konut kredileri için. Enflasyona ters bir hamle. Merkez Bankası sıkılaştırırken diğer yandan teşvik gibi bir şey oldu. Bu, bütüncül yaklaşıma ters. Mali disiplinin tesis edilememesi. EYT, deprem, KİT’lerin borçları da kolay değil. O yüzden vergilere yükleniyoruz. Bu durumun değişmesi lazım. Yabancı ilgisinin geçici olma riski ve bunun yanında uzun bir stagflasyon dönemi riskimiz var. 2001 krizinde 2 yıldan kısa sürede yaptığımız şeyi muhtemelen biz 2026-27'ye kadar uzatacağız'' diye konuştu. Alper Topkaya: Türkiye'nin üretim yapısı düşük teknolojiye dayalı Toplantıda söz alan Ekonomist Alper Topkaya, Türkiye'nin katma değerli üretime dayalı bir büyüme stratejisi benimsemesi gerektiğini vurguladı. Topkaya, “Bir ekonominin büyümesi için aslında 3 temel unsur vardır. Birincisi emek, ikincisi sermaye, üçüncüsü teknoloji. Emek, nüfusla artar ya da dışarıdan iş gücü alırsınız. Sermayeyi de belki vergi teşvikleriyle belki yurtdışından bir sermaye bulursunuz. Ancak ne kadar sermaye bulursanız o kadar büyümezsiniz. Oysa teknoloji tarafındaki büyüme sınırsızdır. Yani teknolojiyi geliştirdiğiniz, inovasyonu arttırdığınız sürece aynı insan, aynı sermayeyle çok daha fazla büyüyebilirsiniz. Türkiye'nin imalat sektörü gelişmiş olsa da, üretim yapısı düşük teknolojiye dayalı ve katma değeri düşük ürünlere odaklanmış durumda. Yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretimindeki payı sadece yüzde 3-4 iken, OECD ortalaması -20. Singapur’da yüzde 50’nin üzerinde. Türkiye’nin rekabet gücünü artırması için sanayiyi büyütmek yerine, ileri teknoloji ve katma değeri yüksek ürünlere odaklanması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Gıda sektörü avantajlı Hazine ve Vadeli İşlemler Grup Müdürü Deniz Kumcuoğlu ise Türkiye’de önümüzdeki dönemde yüksek reel faizlerin etkisiyle bazı sektörlerin daha avantajlı çıkacağını öngördü. Kumcuoğlu şunları söyledi: “Tüketim tarafının zarar görmesi kaçınılmaz. Muhtemelen her sektöre sirayet edecektir. Ama buradan en karlı çıkacak sektör ilk başta bankacılık sektörü olacak. Bu süreçten kim daha az hasar alır. Gıda sektörü çok daha az hasar alır. Temel gıdalarda özellikle. Emlak piyasasının 2025’in ilk yarısında hızlanacağını düşünmüyorum. Türkiye’de 2021-2023 yılları arasında çok ciddi bir şekilde kredi faizleri baskılandığı için orada çok büyük bir balon oluştu. O balonun yeni yeni inmeye başladığını görüyoruz. Tekrardan faizler 50’lerden 35’lere düştüğü zaman herkes gayrımenkule yönelmeyecek çünkü 35’e düştüğü zaman, hala reel faiz veriliyor olacak. Otomotivde iç pazar zayıflayacak ama ihracat yapanlar olumlu ayrışacak.”

SWM Motor, Türkiye'de üretim için adım attı Haber

SWM Motor, Türkiye'de üretim için adım attı

İtalyan SWM Motor, Çin'in önde gelen otomotiv üreticilerinden Shineray Group bünyesinde faaliyet gösteriyor ve Türkiye'de üretim yapma planlarını tamamladı. SWM Motor'un Türkiye temsilcisi ATMO Group'un açıklamasına göre, şirket 2023 yılında Türkiye pazarına giriş yaparak bu pazarı küresel büyüme stratejisinin önemli bir parçası olarak belirledi. Şirket, Türkiye'de üretim yapmak için başvuruda bulundu ve bu adımıyla agresif büyüme hedeflerini yeni bir seviyeye taşıdı. SWM Motor, Türkiye pazarında son zamanlarda G01, G01F, G03F modelleri ve elektrikli hafif ticari X30L EV modeliyle yer aldı. Haziran ayında ise yeni bir D-SUV modeli olan G05'i piyasaya sürerek ürün yelpazesini genişletti. Türkiye'deki çalışan sayısı geçen yıla göre iki kat arttı ATMO Group Üst Yöneticisi (CEO) Anton Chernov'un açıklamasına göre, Türkiye'de SWM Motor'a yönelik ilginin yoğun olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: "ATMO Group olarak Türkiye'de yatırım yapmaya ve daha fazla proje geliştirmeye ilgi duyuyoruz. Türkiye'deki çalışan sayımız geçen yıla göre iki katına çıktı. Gelirimiz her yıl artıyor ve gelişim için uzun vadeli bir planımız var. Şu anda yıllık 50 binden fazla araç üretim kapasitesine sahip bir üretim tesisi üzerinde çalışıyoruz. Üretim tesisi, Türkiye pazarının ihtiyaçlarını karşılayacak ve aynı zamanda Balkan ülkeleri ve AB bölgesindeki diğer pazarlara da ihracata odaklanacak. Türkiye'de üretim için aylar öncesinden Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile görüşmelere başladık. Ayrıca Ticaret Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile görüşmelerimiz devam ediyor. Yeni projelerimiz için güçlü yerel ortaklarla aktif olarak iletişim halindeyiz. Ancak yatırım projesi hakkındaki nihai karar, devletten sağlanan destek tedbirlerine bağlı olacaktır." Chernov, Türkiye'de modern hibrit ve elektrikli araçların yanı sıra bir dizi ticari aracın üretimini gerçekleştirmeyi planladıklarını kaydederek, "Tüm detayları netleştirmek için aktif olarak çalışıyoruz ve bu konuda devletin desteğini ve aktif yardımını umuyoruz." açıklamasında bulundu. Türkiye, uzun vadeli iş geliştirme açısından yüksek potansiyele sahip SWM Türkiye Ticari Direktörü Burak Azmanoğlu, Türkiye'deki markaya olan yoğun ilgiyi vurgulayarak şu açıklamalarda bulundu: "Son dönemdeki yasal düzenlemelerdeki değişikliklerle birlikte mevcut iş modelimizi, yerel üretim seçeneklerini de içerecek şekilde gözden geçirmeye başladık. Türkiye, uzun vadeli iş geliştirme açısından yüksek potansiyele sahip bir bölge. Profesyonel ve güçlü bir bayi ağı kurduk ve yeni ortaklar katılmaya devam ediyor. Satış sonrası hizmetler ve yedek parça tedarikinde genişleyen bayi ağımızla müşterilerimizi destekliyoruz. Türkiye genelinde ilk parti gelen araçlarımız yollarda. İlk müşterilerin yorumları çok olumlu oldu ve Türkiye'de markanın imajı için çok şey yaptık. Amacımız, Türk müşterilere yüksek kaliteli SUV modellerini uygun fiyatlarla sunmaya devam etmek ve istediğimiz konuma gelene kadar Türkiye'deki operasyonlarımızın gelişimine yatırım yapmaya devam edeceğiz."

Pembe kıyafetli arıcıların hedefi bal üretiminde söz sahibi olmak Haber

Pembe kıyafetli arıcıların hedefi bal üretiminde söz sahibi olmak

Gevaş ilçesinde anne ve babalarından öğrendikleri arıcılık mesleğini, aldıkları eğitimle daha da geliştiren kadınlar, kurdukları Gevaş Artos Kadın Kooperatifi ile güç birliği yaptı. Giydikleri pembe arıcılık kıyafetleriyle farklılık yaratan kadınlar, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden de destek alarak Organik Arı Ürünleri Paketlenmesi İşlenmesi Projesi'ni hazırladı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı'na (DAKA) sunulan projenin, Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı kapsamında (SOGEP) desteklenmesi uygun görüldü. Kendileri için özel hazırlanan pembe arıcı kıyafetlerini giyerek yörenin verimli yaylalarında mesai yapan kadın arıcılar, proje kapsamında uzmanlarca verilen teorik ve pratik eğitimlere katılarak organik bal üretimi ve aracılıkla ilgili detaylı bilgiler ediniyor. Öğrendikleri bilgiler ve kurdukları kooperatif sayesinde işlerini daha da profesyonelleştiren kadınlar, ürettikleri balla aile bütçelerine katkı sunuyor. "Hedefimiz arıcılığı daha çok geliştirmek" İlçe Tarım ve Orman Müdürü Suat Özek, kadın arıcılara ilk olarak teorik ardından da sahada uygulamalı eğitim verildiğini söyledi. Organik bal üretimini yaygınlaştırmak ve kadın arıcı sayısını artırmak istediklerini belirten Özek, "Kadın arıcıların bir kısmı profesyonel bir kısmı da yeni başladı. Biz de kadın arıcılarımızla bir araya gelip pratik bilgiler paylaştık. Hedefimiz arıcılığı geliştirip, kaliteli ve organik balın üretimini artırmaktır." dedi. "Pembe maskelerimiz kadınlara ilham oluyor" Gevaş Artos Kadın Kooperatifi Başkanı Songül Güleç de organik arıcılıkla ilgilenen kadınların daha profesyonel üretim yapmaları için eğitime katıldığını anlattı. Tesislerinin arıcılık ürünlerini paketleme ve hazırlamaya uygun şekilde hazırlandığını dile getiren Güleç, şöyle konuştu: "Organik arıcılık yapıyoruz. Hedefimiz kadınların hayallerine dokunmak. Bu nedenle maskelerimizi pembe hazırladık. Pembe maskelerimiz kadınlara ilham oluyor. Görenler gelip bilgi almaya çalışıyor. Kooperatifimizi 7 kişiyle kurduk şimdi birçok talep alıyoruz. Üretim yaptığımızı gören kadınlar bize katılıp ekonomik özgürlüğe ulaşmak ve aile bütçelerine destek olmak için talepte bulunuyorlar." "Eğitimlerle kendimi daha çok geliştiriyorum" Arıcılığı kayınpederinden öğrenen 59 yaşındaki Süreyya Sümer de "Arılara çok alıştım. Her sabah içlerine girmesem rahatsız oluyorum. Arıcılık sayesinde 2 çocuğumu okuttum. Biri öğretmen oldu diğeri ise fen lisesini kazandı. 15 yıldır arıcılıkla uğraşıyorum. Öğrenmek isteyenlere yardımcı oluyorum ve aldığım eğitimlerle kendimi daha da geliştiriyorum. Eğitimler sayesinde bu işi çok daha ilerletmeyi hedefliyorum." ifadelerini kullandı. Eğitimlere katılan 21 yaşındaki arıcı Nermin Oktu da arıcılığa babasının teşvikiyle başladığını, sonrasında işi sevince kendini geliştirmeye karar verdiğini aktardı. Arıcılığı çok sevdiğini ifade eden Oktu, şunları kaydetti: "Kıyafetlerimizi beyazdan pembeye çevirdik. Bu işi eğitimler sayesinde daha da geliştireceğimizi düşünüyorum. Maskelerimizin arkasına isimlerimizi de yazacağız. Hedefimiz arıcılığı kadınlara daha çok sevdirmek. Çok kutsal bir meslek. Bunu başaracağımıza kalben inanıyorum. Arıların içinde olmak, kanat çırpışlarını görmek ve sesleri insana huzur veriyor. En sonunda da balın ışığını görmek mutluluğumuzu artırıyor."

İncir üretim maliyeti durdurulamıyor Haber

İncir üretim maliyeti durdurulamıyor

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER- Türkiye güncel istatistiklere göre incir ihracatında birinci sırada yer alıyor. Dünyada en fazla kuru incir üretiminin yapıldığı Aydın ise Türkiye’nin kuru incir üretiminin de yüzde 65’ini karşılayarak ilk sırada yer alırken ikinci sırada İzmir geliyor. Geçen sezon Aydın Ticaret Borsası’nda yaklaşık 71 bin ton kuru incir işlem gördü. İzmir’de yeni sezonun sonunda ise sektör temsilci tarafından yapılan açıklamalara göre 65 bin ton kuru incir ihraç ederek ihracatta 300 milyon doları aşmak hedefleniyor. Haziran ayında erken hasat dönemi başlayacak incirde rekolte düşüşünün yanı sıra en büyük sorunlardan biri de işçi maaliyetlerinde yaşanan artış. İncirde üretim maliyetlerinin en önemli kaleminin işçilik olduğunu vurgulayan Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, ilekleme maliyetlerinin de artmasıyla birlikte incirin üretim maliyetlerinin geçen yıla oranla yüzde 100’ün üzerinde artış gösterdiğini belirtti. İŞÇİ YEVMİYESİ 800 TL OLDU İşçi maliyetleri tarım sektöründe de hız kesmeden devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tarımsal işletmelerde 2023 yılında mevsimlik tarım işçilerinin günlük ücretleri bir önceki yıla göre yüzde 114,6 artarak 512 TL, sürekli tarım işçilerinin aylık ücretleri ise yüzde 105,2 artarak 13 bin 435 TL oldu. İncirde üretim maliyetlerinin en önemli girdi kaleminin işçilik olduğunu söyleyen Çondur, “Geçen yıl 350 TL olan işçi yevmiyesi, bu yıl 800 TL’ye ulaştı. Bunun yanı sıra bu sene, ilk alınan verilere göre ileklerde kalitesiz bir sezon yaşanıyor. Bu durum ilekleme maliyetlerini de çok artırır. İlek fiyatının ikiye katlanacağını öngörüyoruz. Önümüzdeki iki hafta içerisinde belli olacak. Ortalama olarak incirin üretim maliyetleri geçen yıla göre yüzde 100’ün üzerinde bir artış gösterdi” diye konuştu. İHRACATIMIZI OLUMSUZ ETKİLİYOR Girdi maliyetleri sebebiyle incir üretiminin zorlaştığına dikkat çeken İzmir Ticaret Borsası’nda (İTB) Yönetim Kurulu Üyesi Özhan Şen, “Aydın’dan sonra İzmir’de incir üretiminde önemli bir yer. Fakat yaşanan iklim değişiklikleri rekolteyi düşürürken arta girdi maliyetleri de incir üretimini zorlaştırıyor. Her sektörde yaşanan ara eleman sorunu incir üretiminde de mevcut. Mevsimlik işçi ücretlerinde geçen yıla oranla ciddi bir artış var. Bu durum girdi maliyetlerini önemli ölçüde arttırıyor. İncirde son zamanlarda zaten bir alfatoksin konusuyla mücadele ediyoruz. Medyada çıkan Türk incirinde alfatoksin bulunuyor söylemleri ihracatımıza ciddi oranda zarar veriyor. Bizim incirimizde hastalık yok. Çok kaliteli ortamlarda üretimini ve ihracatını gerçekleştiriyoruz. Umarım kısa sürede bu algı yıkılır.  Girdi maliyetlerinin dengeli seviyelere gelmesiyle incir ihracatında olan liderliğimizi sürdüreceğimize inanıyorum” dedi. KURAKLIK DEVAM EDERSE REKOLTE DÜŞER İncirde rekolte beklentisi konusunda konuşmak için henüz erken olduğunu belirterek incir ağaçlarının yeni yapraklandığını ve şimdilik üretimin sorunsuz ilerlediğini ifade eden Çondur, “Geçtiğimiz üç ay ciddi bir kuraklık söz konusu oldu. Bunun etkileri ise Ağustos ayının ortalarında belli olacak. Haziran ve Temmuz ayının sıcaklık dereceleri çok önemli. Mevsim normallerinin üzerinde seyrederse rekoltede düşüş görülebilir. İncir hassas bir ürün olduğundan, her şey dört dörtlük gitse bile Ağustos ve Eylül ayları arasında havadaki nem miktarının yüksek olması her şeyi değiştirebilir. Nem miktarı hem rekolteyi hem de kaliteyi olumsuz etkiler. Öngörülen meteorolojik bilgilere göre kurak bir yıl yaşıyoruz. Kuraklığın üretime mutlaka bir etkisi olur. Yaz ayları da bunu perçinler ve kuraklık devam ederse, üretimin olumsuz etkilemesini bekliyoruz” diye konuştu. FİYATLAR GEÇEN YILLA AYNI BAŞLAR İklim değişiklikleri sebebiyle zarar gören incirin değerinin kaybolduğunu ifade eden Çondur, “Geçtiğimiz sezın Temmuz atında Aydın’da 100 bin tonun üzerinde rekolte bekliyorduk. Fakat çiğ yağışından dolayı rekolte beklentilerin altında gerçekleşerek 71 bin ton oldu. Tonajın yanı sıra incirin kalitesini de göz önünde bulundurmak gerekir. 71 bin ton incirin yaklaşık yüzde 50’si pekmezlik ve benzeri olarak ayrılan hurda incire dönüşüyor. 150 TL değerinde olan sıra incir, 20 TL’lik hurda incire dönüşüyor. Böylece ciddi bir değer kaybı yaşanıyor” dedi. Yeni sezonda incir fiyatına ilişkin olarak da açıklamalarda bulunan Çondur, “2023’te 51-55 boyunda, 75 TL ile sezona başlayan sıra incirin fiyatı, rekolte ve kalitenin düşmesiyle 160 TL’ye ulaştı. İncir fiyatının bu yıl da geçen sezon fiyatlarıyla birbirine yakın başlamasını fakat rekolte ve kalitedeki gerilemeye göre incir fiyatlarının yukarı yönlü seyretmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Bataklığı alabalık tesisine dönüştürdü 30 yıldır üretim yapıyor Haber

Bataklığı alabalık tesisine dönüştürdü 30 yıldır üretim yapıyor

Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Ütük Köyünde yaşayan emekli öğretmen Rasim Çimen, 1992 yılında köyünde bulunan bataklık araziyi değerlendirmek istedi. Bir süre araştırma yapan Çimen, arazide alabalık tesisi kurabileceğini öğrendi. Bataklık ve sazlık olan araziyi tesis haline getiren Rasim Çimen, 1994 yılında alabalık üretimine başladı. YILLIK 35 TON BALIK ÜRETİLİYOR Yaklaşık 30 yıldır aynı yerde alabalık yetiştiren Rasim Çimen, yıllık 35 ton balık üretiyor. Ürettiği balıkları hem tesiste bulunan lokantada satışını yapıyor hem de çevre ilçeler ve illere gönderiyor. Emekliliğinin ardından bu işe başladığını ifade eden emekli öğretmen Rasim Çimen, “1992’li yıllarda buralar bataklık, sazlıktı. Burada ne yetiştirilebilir diye düşündük ve alabalığı öğrendim. Hiç bilmiyordum. Proje yaptırdık, geldik başladık. 1994 yılında üretime başladık, halen devam ediyoruz. Burada damızlıklarımız var, yavru elde ediyoruz. Ayrıca porsiyonluk yetiştiriyoruz. Lokantada tüketiyoruz, dışarıya da satıyoruz” dedi. YILLIK 35 TON ÜRETİM YAPIYOR Tesise gelen misafirlerin memnuniyetle ayrıldıklarını ifade eden Çimen, “Yıllık 35 ton kapasitemiz var. Balıklarımızın lezzetli olması için elimizden geleni yapıyoruz. Buraya gelen herkes memnun oluyor. Parasıyla balık yedikleri halde teşekkür ediyorlar. ‘İyi ki burayı yapmışsınız, misafirlerimizi ağırlayabiliyoruz’ diye teşekkür ediyorlar” ifadelerine yer verdi. Bu haber de ilginizi çekebilir: Sivas su kesintisi - 2 Kasım 2023 Perşembe

Türkiye kuru üzüm üretiminde açık ara dünya lideri Haber

Türkiye kuru üzüm üretiminde açık ara dünya lideri

63. Uluslararası Çekirdeksiz Kuru Üzüm Üreten Ülkeler Konferansı, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ev sahipliğinde Arjantin, Avustralya, Şili, Güney Afrika, Türkiye ve ABD heyetlerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye toplantıda 246 bin 346 ton rekolteyle dünya genelindeki 1 milyon 90 bin tonluk çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesinin yüzde 22’sini tek başına gerçekleştireceğini beyan etti. Üzüm rekoltesi 2022 mahsulüne göre yüzde 23 azaldı. ABD, 200 bin 274 tonluk üretim ile ikinci sırada, Çin 190 bin tonluk çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesiyle üçüncü sırada yer alıyor. Hindistan 145 bin ton, İran 95 bin ton, Şili 60 bin ton, Güney Afrika 60 bin ton, Arjantin 35 bin 500 ton, Özbekistan 20 bin ton, Avustralya 7 bin 759 ton kuru üzüm üretimi öngörüyor. Çekirdeksiz kuru üzüm üreticisi ülkeler; 2023 yılında dünya genelinde 486 bin 926 ton kuru üzüm ihracatı hedeflerken, Türkiye; 236 bin 346 tonluk kuru üzüm ihracatıyla dünya ihracatından tek başına yüzde 48 pay alma amacını ortaya koydu. Kuru üzüm sektörü yaklaşık yüzde 25'lik pazar payı ile dünya kuru meyve pazarında önemli bir paya sahip Uluslararası Çekirdeksiz Kuru Üzüm Üretici Ülkeler Konferansı’nın açılış konuşmasını gerçekleştiren Türkiye Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Osman Öz, “Dünya kuru meyve pazarının 11 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Kuru üzüm sektörü yaklaşık yüzde 25'lik pazar payı ile dünya kuru meyve pazarında önemli bir paya sahip. Geçtiğimiz birkaç yıla küresel Kovid-19 krizi, Rusya-Ukrayna'daki çatışmalar ve çeşitli ekonomik sorunlar da dahil olmak üzere bir dizi zorluk damgasını vurdu. Bu gelişmeler karşısında uyum sağlamak ve ayakta kalabilmek için büyük çaba sarf etmek zorunda kaldık. 63. Uluslararası Çekirdeksiz Kuru Üzüm Üreten Ülkeler Konferansında Arjantin, Avustralya, Şili, Güney Afrika, Türkiye ve ABD'den temsilcilerimizle detaylı bir istişare yapma fırsatına sahip olduk, bu sektörümüzün geleceğini şekillendirecektir.” dedi. İklim krizi dönemin büyük bir gerçeği EİB Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, “Üzüm üretici ülkeler arasında Özbekistan, İran, Çin ve Avustralya’yı ziyaret ettim. Avustralya’da şeffaf bir şekilde bütün bağcılık tekniklerini, üretim teknikleri bize gösterdiler. Teknoloji olarak kendilerini sürekli olarak yeniliyorlar. Az bir alanda daha çok ürün alıyorlar ve suyu minimum seviyede kullanarak daha az işçilikle süreci yönetiyorlardı. İklim krizinin etkilerini de gördük. Hayalet kurumuş bağlar vardı. Uzak mesafedeki bağlara su veremediklerini öğrendik. İklim krizi bizim hepimizin dönemin büyük bir gerçeği. Geçen sene 360 bin ton rekoltemiz vardı. Bu sene 200 bin ton civarı olacak diye tahmin ediyoruz. Birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Bu etkileri yönetemediğimizde fiyat farklılıkları, çiftçi ve tüketici mağduriyetleri ortaya çıkıyor. İhracatçılar olarak fiyat kırılımlarından çok etkileniyoruz. Bu politikaları bütün ülkeler ve bütün paydaşlar birlikte yönetmemiz gerekiyor.” diye konuştu. Üzüm üretimi düştü Başkan Işık, “Mahsul fazla ise stoğu birlikte yönetmemiz gerekiyor. Emniyet stoğu olarak tutulmalı. Tüketicilere daha stabil bir ürün sunmamız gerekiyor. ABD üretici bir ülke olduğu için çok az ürün satabiliyoruz. Üzüm az olduğunda fiyatları çok yükseliyor. Bu tüketicileri olumsuz etkiliyor ve üzüm tüketimi düşüyor. Stoklarımızı onlara gönderip üretici kooperatifleri stokları kendileri pazara verebilirler. Fiyat dalgalanmalarında üzüm tüketiminin düşmesi ana hedefimiz olmalı. Birleşmiş Milletler (BM) birçok yardım yapıyor ürün fazla olduğunda BM vasıtasıyla üzüm tüketmeyen ülkelere üzümü tanıtmamız gerekiyor. Üzüm üretimimiz düştü. Geçen seneden ciddi bir stok ile devretmemize rağmen düşüş yaşandı. Ancak rekoltenin fazla olmasının faydasını gördük. Üzüm üretimini artırıp stoğumuz ile yönetirsek daha dengeli bir üretici kitlesi oluşturacağız.” dedi. Arz talep dengesi kurulmalı Arz talep dengesinin kurulması gerektiğine değinen Mehmet Ali Işık, “Dünya çapında üzüm tüketimi artırılmalı, bunun için üretici ülkeler olarak ortak çalışmalar yapılmalı. İklim krizinin bir diğer etkisi de yağışların düzensiz olması ve bitki hastalıklarını getirmesi. Biyolojik ve biyoteknik mücadeleler önemli. Havza bazlı yönetime geçmeliyiz. Birbirimize tekniklerimizle yardımcı olursak üzümün düzenli bir şekilde tüketilmesini sağlarız. Pestisitle mücadelede konusunda 33 bin çiftçimizle, üniversitelerimizle, enstitülerimizle hep birlikte hareket etmenin sektörümüze faydalarını hissettik.” diye konuştu.   2023 Uluslararası Çekirdeksiz Kuru Üzüm Üretici Ülkeler Konferansı’nın Başkanlığına Türkiye Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Osman Öz, Başkan Yardımcılığına Avustralya'dan Mark King ve katipliğe Türkiye'den Ece Tırkaz seçildi. Prof. Ahmet Altındişli de iklim değişikliğinin dünya çapında bağcılık üzerindeki etkilerine ilişkin bir sunum yaptı. 14 Ekim’de Tarım ve Orman Bakanlığı Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü'nün katılımıyla Türkiye'nin en önemli üzüm üretim bölgesi olan Manisa'ya teknik gezi gerçekleştirildi. Katılımcılar yerel uzmanlarla bir araya gelerek üzüm üretim teknikleri ve son gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulundu. Konferansta yıl boyunca İnovasyon ve Pazarlama konularında çalışacak bir komite kurulmasına karar verildi. Paris'teki Sial Fuarı'nın ardından bir sonraki 2024 Uluslararası Çekirdeksiz Kuru Üzüm Üretici Ülkeler Konferansı 24-25 Ekim 2024'te Londra'da yapılacak. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Halka arz verilerinde çarpıcı sonuçlar elde edildi

Üretimde dibe yaklaşıyoruz: 3,5 milyon hektar tarım arazisi ekilmiyor Haber

Üretimde dibe yaklaşıyoruz: 3,5 milyon hektar tarım arazisi ekilmiyor

Özellikle tarımsal üretimdeki ciddi düşüşün etkileri her geçen gün başka bir olayla gün yüzüne çıkarken dün Mersin Hal Kompleksi Sebze Meyve sayfasında paylaşılan limon hasadı görselleri durumun ciddiyetini bir kez daha ortaya koydu. Yerli gübre ve tohum yerine ithal ürünlerin kullanılması, mazot fiyatlarındaki dudak uçuklatan artış çiftçinin maliyetlerini yüzde 400’lere varan oranda artırırken ürünlerin alım fiyatlarında ise taban fiyat uygulanması ülkede tarıma darbe vurmuştu. Yıllardır girdi maliyetlerinin artmasından şikayet eden çiftçiler, günden güne tarımdan uzaklaşırken dün limon hasadının kepçelerle ağaçlar köklenerek yapıldığı görüldü. Öte yandan; tarımda gelinen son nokta ve çiftçinin son durumuna ilişkin İLKSES’e konuşan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Hakan Çakıcı, ekilmeyen tarım arazilerine dikkat çekti. SÖKÜYORSA UMUDU KALMAMIŞTIR Mersin’de meydana gelen görüntüleri değerlendiren Çakıcı, tarı arazilerin turizm arazisi haline getirildiğine de tanık olduklarını belirterek “Çiftçi gelir elde edemediği için bu tarz manzaralarla karşılaşıyoruz. Yaptığı masrafı karşılayamamak, ürününü değerinde satamamak gibi nedenlerle başka bir ürüne dönme çabaları da olabiliyor. Tabii bazen turizme kayma durumları da oluyor. Maalesef arazilerin tarım dışına çıkması söz konusu olabiliyor. Özellikle şehir merkezlerine yakın alanlarda böyle sorunlar var. Çiftçinin emeğinin ve masrafının karşılığını alamaması çiftçinin böyle bir yola gitmesine neden oluyor. Tabii ağaçları söküp başka bir yola girmek çok büyük bir karar. Eğer limon ağaçları sökülüyorsa artık buradan bir gelir elde edemeyeceğini düşünüyordur çiftçi. Kaldı ki limon gibi narenciye ürünler her zaman değerli ürünler olarak satılmıştır. Üretici ona rağmen böyle bir şey yapıyorsa gerçekten zor durumda ve umudu kalmamış demektir. Biz bu durumu maalesef tarımın diğer alanlarında da görüyoruz” dedi. 30-40 LİRAYA SATILAN ÜRÜN 3-5 LİRAYA ALINIYOR Ürünlerin üreticiden alımı ve Pazar tezgahına gelişi arasında çok yüksek oranda fark olduğuna dikkat çeken Çakıcı, “Tarımda ne üretirseniz üretin sabit giderler var. Hatta şöyle söyleyelim Antalya’dan taşı toprağı paketleyip İstanbul’a gönderseniz bile kilo başına yaklaşık 5 lira masrafı var. Masrafsız bir ürünün bile nakliyesi ambalajı, aracısı, pazarcısı derken değeri katlanıp gidiyor. Ürünün değerinin üstüne kat ve kat masraf konularak satılıyor. Pazarda 30-40 liraya satılan ürünün üreticiden 3-5 liraya alındığını görüyoruz. Nakliye ve mazot hizmeti, aracı gideri derken pazara gidene kadar inanılmaz rakamlara geliyor ürünlerin fiyatları” ifadelerini kullandı. GELİR GELMEYEN ÜRÜN BIRAKILIYOR Tarımsal üretimde önemli ölçüde azalma meydana geldiğinin altını çizen Çakıcı, ekilmeyen çok büyük bir arazi stoku olduğunu belirterek “Üretici, kendini korumak için sürekli farklı bir ürüne geçiyor. Ancak ülkemizde 3,5 milyon hektar tarım alanımız ekilmiyor. Bunun nedeni de maliyetlerin karşılanmaması ve ekonomik olmaması. Yani çiftçi bir sene önce gelir elde edemediği ürünü bırakıyor. Sonra da bir sene ucuz ve bol olan bir ürünü ertesi sene çok daha pahalıya buluyoruz. Ürün dengesizlikleri, rekolte farklılıkları gibi her yıl farklı bir durum karşımıza çıkıyor maalesef. Özellikle de tarla ve bahçe ürünlerinde. Maliyetler ve iklim değişikliği nedeniyle yaşanan ürün kayıplarından oluşan bir tablo bu. Bu da bir ürün dengesizliği yaratıyor. Bir ulaştığımız ürüne bir sonraki yıl ulaşamıyoruz. Bir ürünü hasat edip pazara götürmek işi üretici kurtarmadığı için üretici yetiştirmeyi tercih etmiyor” ifadelerini kullandı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi: İnsan onuru için mücadelemizi sürdüreceğiz!

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.