[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#virüs

virüs haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, virüs haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yaz COVID'ine karşı beslenmenin önemi Haber

Yaz COVID'ine karşı beslenmenin önemi

Adenovirüsün en çok çocukları etkilediğini söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Pınar Çakır, "Adenovirüsler, solunum yolu enfeksiyonlarından mide-bağırsak hastalıklarına kadar geniş bir yelpazede hastalıklara neden olabilen bir virüs grubudur. Özellikle çocuklarda, havuzlar ve kirli su kaynakları aracılığıyla yayılır ve mide bulantısı, kusma, ishal gibi semptomlara yol açar" dedi. Adenovirüs enfeksiyonlarının genellikle hafif geçen ancak bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde daha ciddi seyredebildiğini söyleyen Çakır şöyle devam etti: "Çocukların bağışıklık sistemlerini desteklemek için sağlıklı beslenmeye ve hijyen kurallarına dikkat etmek çok önemli. Çocuklara sık sık ellerini yıkamalarını öğretmek ve özellikle yaz döneminde onları temiz sularda yüzmeye teşvik etmek, enfeksiyon riskini azaltabilir. Ayrıca, yaz aylarında çocukların yeterince sıvı aldığından da emin olunmalıdır." Propolis bağışıklık sistemini destekliyor Arı Ürünleri Uzmanı Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı ise propolisin, içerdiği polifenoller sayesinde bağışıklık sistemini destekleyen doğal bir arı ürünü olduğunu söyledi. Samancı, "Propolis, güçlü antiviral ve antibakteriyel özelliklere sahip olup, enfeksiyonlara karşı doğal bir koruma sağlıyor. Tıpkı kovanda arıların sterilizasyon amacıyla kullandığı gibi, bizler de propolisi vücudumuzun direncini arttırmak ve hastalıklara karşı mücadele edebilmesine destek olmak amacıyla kullanabiliriz. Bilimsel çalışmalar, propolisin virüs ve bakterilerin neden olduğu solunum yolu enfeksiyonlarına, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına karşı kullanılabilecek etkili ve doğal bir arı ürünü olduğunu gösteriyor" dedi.

Şimdi de zombi virüsü! Zombi virüsü nedir? Zombi virüsü belirtileri neler? Haber

Şimdi de zombi virüsü! Zombi virüsü nedir? Zombi virüsü belirtileri neler?

Zombi virüsü, küresel gündemin önemli bir parçası olmaya devam ediyor. Aix-Marseille Üniversitesi'nden genetik profesörü Jean-Michel Claverie, Kuzey Kutbu'ndaki Permafrost'tan alınan örnekleri test etti ve donmuş topraklardaki unsurların hala bulaşıcı olduğunu tespit etti. Bilim insanları, Kuzey Kutbundaki permafrostun erimesiyle 'antik zombi virüslerinin' serbest kalma riski olduğundan ve bu durumun küresel bir salgına neden olabileceğinden endişe ediyor. Peki, gündemde yer alan Zombi virüsü nedir? Zombi virüsü belirtileri ve daha fazlası haberimizde… ZOMBİ VİRÜSÜ NEDİR? Bilim insanları, "zombi virüsü" olarak bilinen, antik mikroplar ve virüsler tarafından tetiklenen bir enfeksiyon türü konusunda uyarıda bulunuyor. Özellikle donmuş topraklarda binlerce yıl muhafaza edilen ve "Methuselah mikropları" olarak adlandırılan bu virüsler, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle birlikte ortaya çıkabilir. Siberya'daki buzulların içinde uzun süre muhafaza edilen antik mikropların, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile birlikte potansiyel bir salgın tehdidi oluşturabileceği belirtiliyor. Aix-Marseille Üniversitesi'nde görevli bilim insanları, bu Methuselah mikroplarının, bilim dünyasında az bilinen ancak büyük bir risk içeren potansiyele sahip olduğunu vurguluyor. Uzun süre donmuş topraklarda varlıklarını sürdürebilen bu mikropların iklim değişikliğiyle birlikte serbest kalabileceği ve çeşitli canlı organizmalara zarar verebileceği konusunda uyarıda bulunuluyor. Methuselah mikropları şu anda sadece tek hücreli organizmaları enfekte ediyor ancak iklim değişikliği ile birlikte insanlara karşı da potansiyel bir tehdit oluşturabilir. Aix-Marseille Üniversitesi'nde çalışan bilim insanları, bu antik mikropların potansiyel tehlikesine dikkat çekmek ve daha fazla araştırma yapılmasını teşvik etmek amacıyla uyarılarda bulunuyor. Küresel ısınmanın devam etmesi durumunda, bu tür antik mikropların serbest kalma riski artabilir, bu da tedbirlerin alınması ve araştırmaların derinleştirilmesi gerektiği anlamına gelebilir.

Çocuğun 10 günde bir ateşlenmesi doğal bir süreç Haber

Çocuğun 10 günde bir ateşlenmesi doğal bir süreç

Sonbahar aylarının gelmesi ve okulların açılmasıyla beraber çocukların kapalı ve kalabalık ortamlardan dolayı sık hastalandıklarına dikkat çeken Dicle Memorial Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Hakan Onur, okul döneminin başlamasıyla beraber özellikle mevsim dönüşünün bu döneme denk gelmesi ve çocukların da toplu alanlarda yaşama zamanının çoğalmasının virüs hastalıklarının çoğalmasına neden olduğunu söyledi. Özellikle bu dönemde el, ayak ve ağız hastalığı gibi koksaki virüsün neden olduğu RSV virüs gibi bronşiyolit seyreden, rino virüs gibi nezleyle seyreden, rota virüs gibi göz enfeksiyonları, ishaller ve yüksek ateşle seyreden virüs hastalıklarının bugünlerde ebeveynlerin tedirginlikle en çok ziyaretlerine neden olan şikayetler olduğunu kaydetti.   İlk defa okula başlayan çocuklarda geçen yıla oranla hastalıkların sayısının artmasını doğal olarak beklendiğini aktaran Onur, şöyle konuştu: "Çocuklarımızda, özellikle ilk defa anaokuluna kreşe giden çocuklarda geçen yıllara oranla hastalık sayısının artması doğal olarak beklenen bir sonuç. Çünkü yaklaşık olarak 3 yaşına kadar ev ortamında izole olarak tek başlarına büyüyen bir çocuğun 15-20 kişilik bir sınıfa girmesi ve bu çocuklardan virüsleri kapması en doğal sonuçtur. Bir çocuğun ilk 3 yıldan sonra ilk kez okula başlamasının yılda 6 ila 8 kereden 10 ila 12 kere hastalanma şansı var. Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı araştırmalar ve verdiği bilgilere dayanarak eğer bir çocuk ilk 3 yılından sonra kreşe, anaokuluna ya da ilk defa okula başlıyorsa, yılda 6 ila 8 kereden 10 ila 12 kereye kadar hastalanma şansı vardır. Bu hastalık dönemlerini de okulun açık olduğu ve mevsim dönüşlerinin sık yaşandığı sonbahar ve kış aylarına böldüğümüz zaman Eylül ile Nisan arasında yaklaşık 9 aylık 12 defa hasta olacak bir çocuğun neredeyse 10 günde bir ateşlenmesi burnunu akması öksürmesi tamamen doğal bir süreç. Bu dönem yapılacak en önemli işlemler hijyen ve izolasyon. Özellikle anne ve babalardan kreş ortamında anaokulunda ya da okul ortamında çocuklarınız ateşliyse burnu akıyorsa çocuklarınızı 2-3 gün okula göndermeyerek bu akut dönemi evde geçirmelerini sağlamanız özellikle damlacık enfeksiyonu ile bulaşan bu hastalıklar için en önemli koruma faktörü.” Grip aşılarının koruyuculuğunun yüzden 70 olduğunu ve aşılamanın önemine değinen Onur, “Ailelerin en çok sorduğu soru biz bu çocuklarımızı aşılamalı mıyız? Aşı ne kadar bizi koruyacak? Şimdi yine yapılan çalışmalarda grip virüsüne karşı yapılan aşıların yüzde 0 ile 70 arasında bir koruyuculuğu olduğu söyleniyor. Genellikle bu aşılar bir yıl önce en etken görülen dünya çapında en fazla pandemiye ya da hastalığa neden olan 5-6 virüsü içeriyor. Bu virüslerle tekrardan çocuklar karşılaşırsa virüsler yine bu yıl etkili olursa korunmamız yüzde 100'e yakın olur. Öncelikle çocuk sağlığını korumak için biz aşı yapılmasını öneriyoruz. Eğer çocuğunuz 9 yaşındaysa, daha önce hiç aşılanmamışsa 1 ay arayla 2 kez ve 6 aydan büyük çocuklarda bu aşıyı güvenilir bir şekilde yaptırabilirler. Sonuç olarak çocuklarımız hastayken okula göndermeyin” dedi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Diyabet, çocuklarda arttı

Virüse karşı beslenme kalkanı Haber

Virüse karşı beslenme kalkanı

Kovid-19 yeni çıkan varyantlarıyla birlikte yaşamımızı etkilemeye devam ediyor. Özellikle Eris ve Pirola varyantının son günlerdeki yayılımı ‘kapanma’ endişesine yol açtı. Söz konusu varyantların kışın daha fazla hasar bıraktığı kaydedilirken, ‘Sağlıklı bir beslenme ile virüse yakalanmamak mümkün mü?’ sorusu sorulmaya başlandı. Peki, daha çok hangi besinleri tercih etmeliyiz ve tüketim aşamasında nelerden kaçınmalıyız? Konuya dair görüşlerine yer verdiğimiz Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan, yeni varyantlara karşı bağışıklık kalkanı olan önerilerde bulundu.  TEMİZ HAVADA GÜNLÜK FİZİKSEL AKTİVİTE Zünbülcan, şunları kaydetti: “2020 yılından beri hayatımızda birçok değişikliğe neden olan Kovid-19 salgını bugünlerde yeni varyantlarıyla karşımıza çıkmaya başladı. Özellikle mevsim geçişlerinde hasta olma riski zaten daha yüksekken bu salgının varyantlarının da yeniden görünür olması çoğu kişide ister istemez endişe sebebi olmaya başladı. Haklı olarak kişiler kış mevsimi gelmeden bağışıklığını güçlendirmenin yollarını arıyor ve virüse yakalanmamak için nelere dikkat etmeleri gerektiğini merak ediyorlar. Öncelikle hijyen kuralları bizim için çok önemli, ellerin temizliğine, toplu alanlarda çok fazla vakit geçirmemeye, kapalı alanların havalandırılmasına dikkat edilmesi çok önemli. İkinci olarak tabii ki beslenme ve yaşam şekli değişiklikleri bizim için çok önemli. Bu noktada hareketli bir hayat benimsenmeli güçlü bir bağışıklık sistemi için temiz havada günlük fiziksel aktivite mutlaka olmalıdır.” Beslenmede dikkat edilmesi gerekenlere de değinen Zünbülcan, şunları sıraladı: “Oldukça geniş ve önemli ancak en önemli noktalara değinmek gerekirse su ve sıvı tüketimi, hücreleri iyi besleme, özel besinlerden faydalanma olarak özetleyebiliriz. Su ve sıvı tüketimi:  Boğazınızda mikrop yayılımını önlemek, metabolizmanızın işlevlerini gerçekleştirebilmesi, vücut ısınızı dengede tutabilmeniz için su ve sıvı dengesine dikkat edilmesi çok önemlidir. Ayran, bitki çayları, maden suyu, kefir gibi içecekler sıvı tüketimi yerine kullanılabilir ancak suyun da yeterli miktarda içilmesi ihmal edilmemelidir. Bitki çayı olarak hem bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek hem de boğazınızı temizlemek için ıhlamur, adaçayı, ekinezya gibi bitki çaylarını tercih edebilirsiniz. Zencefil ekleyerek temizleme kapasitesini arttırabilirsiniz. Yeterli su içip içmediğinizi anlamak için ise idrar renginize bakmalısınız. Hedefimiz açık renkte bir idrar renginizin olması.  Hücreleri iyi besleme: Bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmek istiyorsanız tek istediğimiz mide doygunluğu değildir. Hücrelerinizin de iyi beslenmesi çok önemlidir. Bunun yolu ise kalori bazlı değil fayda bazlı beslenmekten geçmektedir. Gün içindeki öğün sayınızın ve içeriğinin vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. Özellikle kendinizi yorgun, halsiz hissediyorsanız, bir şey yapmak istemiyorsanız, saçlarınızda dökülme yaşıyorsanız, ‘çabuk hasta oluyorum ve toparlanamıyorum’ diyorsanız, ‘son zamanlarda her şeyi unutur oldum’ diyorsanız bir kan tahlili yaptırmanızda ve sonrasında da buna uygun bir tedavi uygulanmasında fayda var. Özel besinler: Yeterli ve dengeli beslenmenizin yanı sıra bazı özel besinlerin beslenme programınıza eklenmesi de hastalıklardan korunmanıza destek olabilir. Propolis, arı ekmeği, arı sütü gibi arı ürünleri, yumurta, hindi eti gibi protein içeriği yüksek besinler kefir, probiyotik yoğurt, ev yapımı turşu gibi fermente ürünler, spirulina, açai gibi tozlar bu besinlerden bazılarıdır.” BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Uzmanlardan koronavirüste yeni varyant uyarısı!

Dünya genelinde maymun çiçeği virüsü vakalarında artış: DSÖ açıklamaları Haber

Dünya genelinde maymun çiçeği virüsü vakalarında artış: DSÖ açıklamaları

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yapılan açıklamaya göre, dünya genelinde 90 binin üzerinde maymun çiçeği virüsü vakası görüldüğünü bilgisi yer alırken, virüs nedeniyle 156 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirildi. DSÖ’nün yapmış olduğu açıklamalar işte sizlerle... Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, özellikle Asya’da vaka sayısında son 2 ay içerisinde büyük artış olduğuna dikkat çekti. Maymun Çiçeği virüsü, Covid-19’un dünya genelinde yol açtığı yıkıcı etkiler göz önünde bulundurulduğunda, Yeni bir virüs salgını ihtimali mi var? sorusunu akıllara getiriyor. Maymun çiçeği hastalığı nedir? Uzmanlar tarafından yapılan açıklamaya göre, Maymun çiçeği hastalığı, Poxviridae adlı virüs ailesine ve Orthopoxvirus cinsine ait Monkeypox virüsünden kaynaklandığı bilgisi yer alıyor. Poxviridae ailesinde yer alan diğer virüsler, Variola virüsü çiçek hastalığına neden olurken, Cowpox virüsü ise sığır çiçeğine yol açmakta. Ayrıca Vaccinia virüsüde çiçek aşısı üretiminde kullanılmaktadır. Hastalığın adı maymun çiçeği olsa da, aslında maymun çiçeği virüsü kemirgenlerden köken almaktadır. Maymun çiçeği virüsü, ilk olarak 1958 yılında bazı araştırma ile alakalı tutulan maymun kolonilerinde gözlendiği bilgisi veriliyor. Çiçek hastalığına benzer belirtiler gösteren iki farklı salgın sonucunda tespit edilen bu virüse bu nedenden dolayı maymun çiçeği virüsü denilmiştir. Uzmanlar tarafından yapılan açıklamaya göre, Maymun çiçeği virüsü insanlar da ilk defa 1970 yılında gözlendiği bilgisi yer alırken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yapılan açıklamaya göre, günümüzde dünya genelinde 90 binin üzerinde maymun çiçeği virüsü vakası görüldüğünü bilgisi yer alırken, virüs nedeniyle 156 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirildi. Maymun çiçeği virüsünde 2 ayda büyük artış olduğu belirtildi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus maymun çiçeği virüsü ile ilgili son verileri şu şekilde açıkladı; Şu ana kadar 114 ülkede 90 binden fazla maymun çiçeği virüsü vakası görüldüğü bilgisi verilirken, maymun çiçeği virüsü nedeniyle 156 ölüm rapor verildi. Bu veriler dışında Ghebreyesus, bazı ülkelerdeki eksik raporlama nedeniyle gerçek vaka ve ölüm sayısının daha yüksek olduğunu ifade ederek, Özellikle Asya’da vaka sayısında son 2 ayda büyük artış olduğuna dikkat çekti. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Afrika’dan da düzenli olarak vaka bilgisi alındığını ifade ederken, Covid-19’da olduğu gibi ülkelerin uzun vadede maymun çiçeği virüsünü yönetmelerini destekleyecek inceleme komitesi oluşturacağını belirtti. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- DSÖ'den uyarı: Açık hava aktivitelerini sınırlandırın

Telefonuna virüs bulaştı, bir gecede 300 bin lirası çalındı Haber

Telefonuna virüs bulaştı, bir gecede 300 bin lirası çalındı

Bursa'nın Osmangazi ilçesi Yenibağlar Mahallesi’nde oturan Kasım Özkan, uzun yıllardır çalıştığı demir yolu işçiliğinden biriktirdiği parayla aldığı aracın satışını gerçekleştirdi. Satıştan aldığı 150 bin lirayı banka hesabına yatırarak yeni alacağı otomobilin sahibiyle anlaştı. Bunun üzerine banka hesabındaki parayı kontrol eden adam, bakiyesinin ekside olduğunu ve kredi hesabından da 28 ayrı işlemle 150 bin liranın onayı dışında çekildiğini gördü. Telefonundan banka hesabına sızan dolandırıcılar toplamda 300 bin lirayı başka hesaplara havale etti. 2 öğrenci okutan 47 yaşındaki baba, ilk şoku atlatamadan, bu kez de evine gelen hacizle karşılaştı. Durumu bankaya bildiren Özkan, istediği sonucu almayınca soluğu savcılıkta aldı. "BANKADAN DA ŞİKAYETÇİ OLDUM" Yetkililerden yardım isteyen mağdur baba, hem bankadan şikayetçi oldu, hem de şüphelilerin bulunması için talepte bulundu. Özkan şöyle konuştu: ''Her araç aldığımda başıma çeşitli dolandırıcılık geldi. Bir seferinde araç alacağımız kişiye güvendik kapora verdik, diğerinde kiralayalım dedik para verdik. Ne para geldi ne araba. Ama canımızı en çok yakan bu son olay oldu. Bankayla konuştum. Kendileri bana 'Git şikayetçi ol.' dedi. Benim onayım olmadan hem para çekiliyor hem de haciz gönderiliyor. Ben de durumu savcılığa bildirdim. Hem benim paramı çalınan şüphelilerin yakalanmasını, hem de bankadan şikayetçi oldum. 2 öğrenci okutuyorum. Yetkililerden mağduriyetimin giderilmesini istiyorum.'' NTV

Virüs vakaları arttı! Parka giden çocuklar hastanelik oluyor Haber

Virüs vakaları arttı! Parka giden çocuklar hastanelik oluyor

KEMAL ÖZKURT - ÖZEL HABER Son zamanlarda İzmirlilerin en büyük sorunlarından biri de yaz aylarında artan sivrisinek ve zehirli böcekler oluyor. İzmir'in çeşitli bölgelerinde görünen farklı türdeki böcekler, sıcak havaları parklarda değerlendirmek isteyen vatandaşları tedirgin ediyor. İzmir'de birçok vatandaş parka götürdükleri çocuklarını ısıran böcekler sebebiyle hastanelere akın ediyor. Çocuklarda böcek ısırıkları sonucu yüzlerinde, kollarında ve bacaklarında morararak şiştiği görüldü. Yaşanan bu durumu ve artan vaka sayılarının sivrisineklerden bulaşan Batı Nil virüsü, olduğunu ifade eden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Torun, “Bu virüs hafife alınacak bir virüs değildir. Hafif seyirli tablodan ağır seyirli tabloya geçebilir hatta ölüme bile sonuçlanabilir” dedi.  ÖLÜMCÜL SONUÇLAR DOĞURABİLİR! Batı Nil virüsünün etkilerinden bahseden ve her hastada bulgu vermeyebileceğini ifade eden Torun, “Kişinin hastalık taşıyan sivrisinek tarafından ısırılmasının ardından virüsün ilk belirtilerini göstermesi yaklaşık olarak 2 ila 15 gün sürer. Bu belirtiler; ateş, bulantı, kusma, baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, dermansızlık, kas ağrıları, cilt döküntüleri ve lenf bezlerinde büyüme gibi sorunlardır. Ciddi Batı Nil hastalığında ise yüksek ateş, ense sertliği, şiddetli baş ağrısı, uykuya meyil, bilinç bulanıklığı, ajite olma vb. gibi merkezi sinir sistemi tutulumuna bağlı bulgular gözlenebilir. Bazı vakalar hiçbir belirti göstermezken bazıları yatarak tedavi gerektirecek ve hatta ölümcül sebeplere yol açacak kadar ciddi seyirli olabilir” diye belirtti.  VİRÜSTEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALIDIR? Batı Nil virüsü hastalığında dikkat edilmesi gereken hususlarda da uyarılarda bulunan Torun, “Hastanın bağışıklık sistemini baskılayan altta yatan bir sorunu veya hastalığını sorgulanmalıdır. Sinir sistemi tutulumu olmuş mu buna da bakmak gerekir. Batı Nil virüs enfeksiyonlarına bağlı olgular 2010 yılından itibaren Türkiye’den de bildirilmiş olup, bir zoonoz yani hayvandan insana bulaşan hastalıktır.  Bu hastalığa karşı koruma önem taşımaktadır. Korunmanın da temeli sivrisinek mücadelesidir. Sivrisinek ısırıklarının çok sık olduğu yerler ve dönemlerde açık hava etkinliklerinden kaçınmak, böceksavar ve cibinlik kullanımı önemlidir. Hastalıklı hayvanlardan uzak durmak, laboratuvar çalışanlarına eğitim vermek, salgın olan bölgede kan ve organ bağışı yapma konusunda titiz davranılması, mümkünse bu bölgeye gidilmemesi gerekir” diye konuştu.  BATI NİL VİRÜSÜ NEDİR? Batı Nil virüsü, ilk kez 1937 yılında Uganda'nın Batı Nil bölgesinde tanımlanan bir virüs çeşididir. Etkeni Batı Nil virüsü olup, antropot dediğimiz böceklerle yani kuşlar ve sivrisinekler arasında geçiş yapmakta olup, insanlara bulaşabilen hafif seyirli tablodan, ağır seyirli tabloya kadar klinik göstergeler oluşturan bir enfeksiyon hastalığıdır. Genellikle tüm kıtalarda gözlendiği bilindiği halde, özellikle kuşların göç yörüngeleri civarında salgınlar yaptığı belirtilmektedir. En sık sivrisinek ısırıkları ile geçer. Daha az olarak mikrobu taşıyan yani enfekte olan hayvanların kanı ve dokularıyla temasla da geçebilir. Organ ve kan nakliyle de geçtiği saptanmıştır. Batı Nil Hastalığı Kuluçka Süresi ise genellikle 3-14 gün arasıdır.

Veteriner hekimleri isyanda: Sağlıkçı sınıfında sayılmıyoruz Haber

Veteriner hekimleri isyanda: Sağlıkçı sınıfında sayılmıyoruz

YAREN ELMAS GÜZELKAN-ÖZEL HABER  İzmir’de Uzman Veteriner Hekimliği yapan Ramazan Onur Duran, veteriner hekimlerin yaşadıkları sıkıntıları dile getirdi. Yıllardır sağlık sektörünün içinde görünmeden var olduklarını belirten Duran, veterinerliğin yıpratıcı meslekler arasında olmasına rağmen gereken önemi göremediklerini söyledi. Haklarının korunması gerektiğini dile getiren Duran, sağlıkçı sınıfında sayılmamalarına rağmen reçete yazabildiklerini belirterek duruma isyan etti. YIPRANAN MESLEK GRUBUYUZ Veteriner hekimliğin insan ve hayvan sağlığı açısından önemli olmasına rağmen, şiddete maruz kaldıklarını ve haklarının korunmadığını vurgulayan Duran, “Günümüzde şöyle bir sıkıntımız var. Meslek büyüklerimiz, meslektaşlarımız hayvan sahipleri tarafından saldırıya uğruyor. Saldırıya uğrama nedenleri hekimin tedaviyi kabul etmemesi. Bir hekimin tedaviyi kabul etmeme gerekçeleri vardır ve tedaviyi kabul etmek zorunda değildir. Başka bir konu olarak da tedavinin seyrinde giden problemden dolayı hasta sahibi ile polemik yaşanabiliyor. Fakat bu şiddet boyutuna maalesef bizlere çok yansıyor. Bunun da aslında bir koruyucu yaptırımı yok. Nedeni ise meslek grubu olarak sağlık sektöründe sayılsak da ülke olarak tek tıp, tek sağlık desek de yıllardır biz insan sağlığının içinde de görünmeden bulunuyoruz. Sağlıklı gıda, çiftlikten sofraya gelene kadar bunlar hep bizim tezgahımızdan geçen şeyler. Şöyle bir durum var: reçete yazabiliyorum, tedavim onaylanıyor eczanede ve yazdığım reçetedeki ilaçlar alınabiliyor fakat ben sağlıkçı sınıfında sayılmıyorum. Yıpranma payım diye bir şey yok. Belki de en çok yıpranan meslek grubu veteriner hekimlerdir. Çünkü biz hastalarımızdan öldürücü darbeler bile alabiliyoruz. Hastamız bir inek olduğunda veya büyük köpek olduğunda gerçekten ciddi yaralar alabiliyoruz. Kollarımız delik deşiktir ama yıpranmıyoruz. Bu gibi durumlar var ve bunlar bizi üzen noktalar. Bunlar tamir edilse birçok şeyin bile başlangıcı olabilir. Haklarımızın korunmasını ve sonuna kadar yaşatılmasını istiyorum. Gerekli mercilerin gerekli durumların ve veteriner hekimlerin ön planda olması gerektiğini düşünüyorum. Veteriner hekimleri cemiyeti olarak bu durumlara karşı çok doluyuz. Reçete yazabiliyorum hekimliğime önem yok. Reçetem onay buluyor ama ben olması gereken yasal haklarımdan faydalanamıyorum. Sağlıkçı sınıfında sayılmıyorum. Peki o zaman ben neden reçete yazıyorum? Neden sağlıkla uğraşıyorum? Her komitede yerimiz vardır. Askeriye de görevimiz daha farklıdır. Gıda ve hijyene, sterilizasyona, dezenfeksiyona bakarız. Çoğu mecranın içerisinde biz varız” ifadelerini kullandı. HAYVAN SAĞLIĞI BİZİM KONUMUZ Hayvan sağlığının veteriner hekimlerin konusu olduğunu belirten Duran, “Diğer meslek gruplarına girmeden konuşuyorum. Kurban Bayramı’nda alım yapılırken bir veteriner hekim çıkıp konuşmuyor farklı bir meslek grubundan olan birine danışıyorlar ama hayvan sağlığı bizim konumuz. Konumu başka meslek sahipleriyle bölüşmek istemiyorum. Durum burada halkın düzgün bir şekilde bilgilendirilmesiyse o bilgi veteriner hekimlerde var. Örnek veriyorum aşı konusu. Yıllardır biz hayvanlara aşı yapıyoruz. Korona virüsü çıkmadan öncede köpeklere bu aşıyı yapıyorduk. Yakından tanıdığımız bir virüstü” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.