Araçların elektriği fosil yakıtlardan elde ediliyor
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Küresel iklim değişikliği, karbon ayak izi ve çevresel faktörler, elektrikli araçlara talebi artarken Research and Markets’in verileri 2022 itibarıyla 9,5 milyon olan dünya genelindeki elektrikli araç sayısının 2030’a kadar yıllık bileşik yüzde 30,7 büyüme oranıyla 80,7 milyona ulaşacağına işaret ediyor. 2030’a kadar tüm yeni araç satışlarının yüzde 100 elektrikli araçtan oluşması yönünde bir stratejini benimseyen Türkiye’de ise on yıl sonra 2,5 milyon elektrikli aracın trafiğe çıkması öngörülüyor. Biz de gazete olarak, fuar için İzmir’e gelen Er Elektronik İstanbul Satış Müdürü İbrahim Baştürk ile elektrikli araçların elektriğini sağlayan şarj istasyonların önemini, Türkiye istasyon varlığı ve ihtiyacını ve bu istasyonların kurulumu sürecini konuştuk.
FOSİL YAKITLARDAN SAĞLIYORUZ
Türkiye’de elektrikli araçların kullandığı elektriğin fosil yakıtlardan elde edildiğini ifade eden Baştürk, “Elektrik araçlarda çok hızlı bir geçmişi olmamıza rağmen elektriği ürettiğimiz alan hala fosil yakıtlar. Bu elbette ki hala yenilenebilir bir enerji değil. Araçlara elektriği veriyorsunuz ama elektriği de tükenebilen bir enerjiden alıyorsun-üretiyorsun. Güneşten alıp elektrik verebildiğimiz alanlar çok az. Güneşten aldığımız enerjiyi direkt verebileceğimiz istasyonların kurulması gerekiyor. Ancak her yere bu istasyonlar kurulamıyor. Çünkü şu anda bu istasyonlar; benzin istasyonları gibi geniş alanları kaplayıp, insanların gelip 1 dakika içerisinde deposunu doldurup gidebileceği bir yer değil. Kişi şu an minimum DC şarj (elektrikli araç hızlı şarj istasyonu) kullanmış olsa en az yarım saat beklemesi gerekiyor. Bu olduğu sürece bu istasyonları her yere kuramazsınız. Her yere kurduğunuz zaman da güneş enerjisinden elektrik alabileceğiniz bir sistem kurmanız çok zor. Bu yüzden hali hazırda tüm istasyonların şebekeye bağlanması gerekiyor” dedi.
GENELDE EVDE ŞARJ EDİLİYOR
Elektrikli araçların genelde evde, iş yerinde şarj edildiğini söyleyen Baştürk, “Bunun için iki tip model var. Biri DC, yani hızlı şarj dediğimiz, maliyeti çok yüksek ve cihazın kapladığı alanın çok büyük olduğu yerlerin gerektiği istasyonlar. Bunlar genelde otoyollarda kullanılabilir. Ama şehir içinde, evde ve iş yerinde durum farklı. Buralarda LC (alternatif akım) şarj istasyonunun kullanılması gerekiyor. LC dediğimiz şarj, şebeke hattından aldığı elektrikle yavaş bir şekilde araçları şarj ediyor. Bu yüzden LC şarjın daha yaygın olması bekleniyor. Şu anda dünyada 10 araca bir tane DC şarj istasyonu düşür. Yani 9 tane LC şarj istasyonu kuruyorsanız, bir tane DC kuruyorsunuz. Ortalama bu. Avrupa ve ABD’de araçların yüzde 90’ı sadece LC ile şarj ediliyor. Çünkü kişi aracını nerede şarj ediyor? Önemli olan bu. İnsanlar araçlarını ağırlıklı olarak evinde ya da iş yerinde şarj ettiğini de görüyoruz” diye konuştu.
İSTASYON KURMAK KOLAY DEĞİL
Şarj istasyonlarının kurulmasının kolay olmadığını dile getiren Baştürk, “Türkiye’de şarj istasyonu kurduğunuz zaman bunun satışını yapmanız gerekiyor. EPDK’nın size bir lisans vermesi gerekiyor ki, elektriği satabilin, elektriği herkes satamaz. İzin verilmiyor. Lisans veriliyor, lisans sahibi olan insanlar da her yerde istasyon kurma yetkisine sahip. Ama dediğim gibi istasyon kurmak kolay bir şey değil, belli bir altyapısının olması lazım. Eğer altyapı yoksa, altyapının değişmesi gerekiyor. Bu da bir maliyet. Burada iki tür model var. Birincisi şarj istasyonu sağlayan operatörler, altyapıyı üstlenirse, yer sağlayıcısından elektrik alıyor. Bu elektriğin bedelini bire bir ödemek zorunda. İkinci bir nokta buradan belli bir kar ediyor. Buradan gelen karı bölüşüyorlar. Altyapıyı üstlenen taraf bu karın yüzde 80-85’lik bölümünü alıyor. Çünkü maliyet bu tarafta kalıyor” dedi.
2024’TE SADECE BUNU KONUŞACAĞIZ
Türkiye’de şarj istasyonlarına büyük bir ilginin olduğunu belirten Baştürk, 2024 yılında bu konunun çok daha fazla konuşulacağını söyledi. İstasyon kurmanın kolay olmadığını da sözlerine ekleyen Baştürk, “2024 yılında sadece bunu konuşacağız. Başka bir şey konuşulmayacak. Türkiye’de bu alana ciddi bir yatırım var. Biz şu anda şirket olarak 2-3 ay içerisinde 300-400 noktaya kurmak üzereyiz. 2024 yılında bin-bin 500 noktaya kurmamız gerekiyor. Avrupa’ya göre bu konuda biz hala çok gerideyiz. Biz böyle düşünüyoruz, bizim gibi bir sürü firma var. Şarj ağı operatörü. Şarj ağı operatörleri istasyon kurma yetkili oldukları için Türkiye’de 200-250 tane lisans varsa bunun 50 tanesi gerçekten istasyon kurabilir. Daha önce lisans almış ama istasyon kuramamış mesela. Belli bir sayıda şarj istasyonu kurmanız gerekiyor ki lisansınızın geçerliliği olsun. Eğer onu kurmuyorsanız şarj lisansınız iptal oluyor. Bunu yapabilecek belli potansiyelde firmalar var, biz de bunlardan birisiyiz. Herkes kafasına göre şarj istasyonu kuramaz. Lisans almak da kolay değil, uzun bir süreçten geçiyor” ifadelerine yer verdi.
TÜRKİYE İTHALATÇI BİR ÜLKE
Türkiye’ye bu konuda yatırım yapmak isteyen çok sayıda yabancı firmanın da olduğunu belirten Baştürk, “2024’te Türkiye’nin birçok noktasında elektrik araçlar için şarj istasyonları olacak. Olmak zorunda. Şu anda diyelim ki ayda 100 tane istasyon kuruluyorsa 2024 yılında bir ay içerisinde belki bin tane istasyonun kurulumunun yapılmış olması gerekiyor. Yüzde binlik bir artış olacak. Yatırım yapan çok sayıda yabancı firma da var. Bu konuda ülkemizde üretilen yerli cihaz çok az. Türkiye’de yerli cihaz yapılsa aplikasyon desteği yok, aplikasyon desteği verilse cihaz verimli çalışmıyor. Bunların menşei elektrikli araca daha önce geçen ülkelerin oluyor. Mesela Çin. Türkiye bu noktada maalesef ithalatçı bir ülke” dedi.