[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#yaş

yaş haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, yaş haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İzmir’de 10 Ekim yası: Er ya da geç sorumlular cezalandırılacak! Haber

İzmir’de 10 Ekim yası: Er ya da geç sorumlular cezalandırılacak!

İzmir’de sendika, sivil toplum örgütü, meslek odaları ve siyasi parti temsilcileri, 10 Ekim Ankara Katliamı’nda hayatını kaybedenleri anmak için Alsancak’taki 10 Ekim Anıtı’nda buluştu. “Katillerden hesabı emekçiler soracak”, “Onlara sözümüz barış olacak”, “Katil İŞİD, işbirlikçi AK Parti”, “Karanlığa teslim olmayacağız” sloganları atan ve üzerinde yaşamını yitirenlerin fotoğraflarının yer aldığı “10 Ekim’i unutmayacağız, unutturmayacağız” yazılı pankart açan yurttaşlar, saldırıda yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulundu. 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Özdağ’ın vefat edenlerin isimlerini tek tek okumasının ardından kurumlar adına hazırlanan ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mustafa Güven okudu. KATLİAM GÖZ GÖRE GÖRE GELDİ Cumhuriyetin 100 yıllık tarihinin en büyük katliamı olan 10 Ekim Ankara Gar Katliamı üzerinden 8 yıl geçtiğini hatırlatan Güven, “10 Ekim 2015’te düzenlediğimiz Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne yapılan saldırıda 104 arkadaşımızı yitirdik, 500’e yakın arkadaşımız ise yaralandı. Aradan geçen 8 yılda patlamadan kaynaklı çok sayıda arkadaşımız farklı organ kayıplarıyla hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadır. 8 yıl herkesi aynı şekilde etkilemedi elbette. Yüreğimiz kan ağlarken birileri statlarda barış karanfillerimizi yuhalattı, insanlık suçları işleyen cani bir örgüte selam yolladı! Bizler ülkemizin geleceğine kara bir leke olarak düşen katliamda yitirdiklerimizi birer birer toprağa defnettiğimiz sıralarda katliamı önlemek bir yana adeta yol veren iktidar anketlerle oy hesabı derdine düştü. Katliam milyonların ruhunda, yüreğinde derin yaralar açarken, acının bir nebze olsun hafiflemesi için katliamın gerçek sorumlularının yakalanmasını beklerken yetkililer ‘kokteyl örgüt’ diyerek ilk karartmayı yaptılar! Barış karanfillerimizin aileleri, yakınları, avukatları ve biz mücadele arkadaşları katliamın gerçek suçlularının açığa çıkması için kılı kırk yararak belge ve delil ararken idareciler delilleri ‘dolaplarda unuttular’, kimisini de imha ettiler! 10 Ekim katliamından önce aynı merkezden planlandığı düşünülen 5 Haziran 2015 Diyarbakır ve 20 Temmuz 2015 Suruç katliamları yaşandı. Her üç katliamın sadece planlaması değil sözümüz ona ‘ihmaller zinciri’ de büyük benzerlikler taşımaktadır. Her ne hikmetse her üç katliamın öncesinde güvenlik güçleri ortadan kaybolmuş, arama noktaları kaldırılmıştır! Her üç katliamın dava süreci de birkaç maşaya ceza verilerek kapatılmak istenmektedir. Ve katliamlar zincirinin iktidarı sarsılan AK Parti’nin yeniden çoğunluğu sağlamasıyla bıçakla kesilir gibi kesilmesi sürecin politik arka planı için kafalardaki en önemli soru olarak varlığını korumaktadır” dedi. KAMU GÖREVLİLERİ HAKKINDA İŞLEM YAPILMADI Yaşanan katliamdaki ihmaller zincirine ve yargı sürecine vurgu yapan Güven, “10 Ekim Ankara Gar Katliamı, Türkiye devletinin başkentinin ortasında, bütün güvenlik bürokrasinin gözleri önünde gerçekleşti. Katliamı gerçekleştiren canilerin istihbarat tarafından takip edildiği, canlı bomba ihbarının olduğu, katliam sorumlularının istihbarat görevlileri ile katliam öncesinde ve sonrasında görüştüğü çok sayıda belge ile kanıtlandı. Katliamı gerçekleştiren IŞİD katilleri, patlama malzemeleri ile binlerce kilometre yolu adeta elini kolunu sallayarak, herhangi bir kontrole tabi olmadan geçti. Gelinen aşamada ortaya çıkan gerçekler bu katliamın önünün açıldığı göstermektedir. Sadece katliamın önü açılmamış, yüzlerce insan bir nefesle yaşama tutunmaya çalışırken, binlerce insanın yardım çığlığı yeri göğü inletirken, kamu görevlisi sorumluluğunu taşımayanlardan bazıları alana gelen ambulansları durdurmuş, bazıları yerde yatan yaralılara biber gazı sıkarak, yardım etmeye çalışanlara saldırmıştır. Ambulanslardan önce TOMAlar, zırhlı araçlar alana gelmiştir! Dava süreci de iktidarın ve siyasallaşan yargının katliama bakış açısını ele vermektedir. Katliam sorumlusu olmasına karşın kimliği tespit edilemediği iddia edilen, fotoğraf ve videolarda apaçık görünen ve X-Y diye kodlanan kişiler hakkındaki dosyada 5 yıldır tek bir işlem yapılmamıştır. Katliamla bağlantılı oldukları tespit edilen ve açık kimlikleri bilinen IŞİD militanları hakkında bir işlem yapılmadığı gibi, bütün evraklar avukatlarca sunulmasına karşın savcılığın aldığı kısıtlılık kararıyla dosya gizlenmektedir. Katliamın planlayıcısı ihbar edildiği, katliamdan bir gün önce kimlik bilgileri tespit edildiği halde hakkında hiçbir işlem yapmayan kamu görevlileri ve yargılama boyunca delilleri gizleyerek, evrak göndermekten imtina ederek görevini yapmayan kamu görevlileri hakkında tek bir işlem yapılmamıştır. Kamu görevlilerinin sorumluluklarını ortaya seren mülkiye müfettişleri raporunun elde edilmesi için açılan ve kazanılan davaya rağmen bugün hala evraklar katılan avukatlarına verilmemiştir. 8 yıldır katliamın aydınlatılması, gerçek faillerin açığa çıkarılması için talep edilen esaslı bilgi ve belgelerin neredeyse tamamı, büyük bir engelleme gayretiyle reddedilmiştir” ifadelerini kullandı. DEMOKRASİ VE BARIŞ KAZANACAK! Emek, barış ve demokrasi mücadelesini hep beraber büyütmeye kararlı olduklarını kaydeden Güven, “Barış karanfillerimiz bu ülkenin eşitlikçi, laik, insan haklarına dayalı, demokratik bir hukuk devleti olması için mücadele eden herkesin yüreğindedir. Hiçbir canımızın hatırasına gölge düşürülmesine, anma etkinliklerimizin engellenerek, müdahale edilerek 10 Ekim Katliamının unutturulmak istenmesine izin vermeyeceğiz. Adalet mücadelemiz bu katliamda katillere yol verenler ve katliamın asıl sorumluları yargı önüne çıkarılıncaya ve cezalandırılıncaya kadar devam edecektir. Bugün; 42 ilde defnettiğimiz canlarımızın, yüzlerce yaralımızın ve on binlerce yoldaşımızın sözü işçilerin, kamu emekçilerinin eylemlerinde ve grevlerinde, kadınların özgürlük mücadelesinde, ekoloji savunusunda yaşıyor. Bizler IŞİD’e ve IŞİD zihniyetine, gericiliğe, laiklik karşıtı faaliyetlere, halklarımızın düşmanlaştırılmasına teslim olmadık, olmayacağız. Bir kez daha savaş rüzgârlarının estirildiği bu dönemde ülkemizde, bölgemizde ve dünyada bedeli ne olursa olsun barış politikasını savunacak, emek ve demokrasi mücadelesini yükselteceğiz. Yitirdiğimiz arkadaşlarımızın bizlere bıraktığı en değerli miras olan emek, barış, demokrasi mücadelesini hep beraber, kol kola omuz omuza büyütmeye kararlıyız. Er ya da geç, sorumlular cezalandırılacak; emek kazanacak, demokrasi kazanacak, barış kazanacak!” açıklamasını yaptı. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Soyer ‘Kordon’da çalı’ tartışmasına son noktayı koydu

Çocuklarda yas sürecinde neler yapılmalı? Haber

Çocuklarda yas sürecinde neler yapılmalı?

Çocuk Gelişimi Program Başkanı Ögr. Gör. Zeynep Deniz Seven’e göre ölüm kavramını sıklıkla duyan çocuklar kafalarında ölüm kavramıyla ilgili sağlıklı bir şema oluşturma sürecine giriyor. Ölüm şemasının uzman eğitimciler tarafından bilinçli bir şekilde oluşturulamaması durumunda ise çocukların kendi deneyimleri, medya ve çizgi film gibi araçlarla bu şemayı oluşturmaya çalıştıklarını kaydeden Seven, “Bu durum onların kaygı ve korkuları artırarak ruh sağlığını olumsuz etkileyen önemli bir faktör haline dönüşebilmektedir” dedi. Seven, yaş grubuna göre çocukların ölüm kavramını nasıl anlamlandırdıklarını şu ifadelerle paylaştı: “Küçük çocuklar ölüm kavramını anlamakta zorluk çekerler. 0-2 yaşındaki bebekler; yakınlarının öldüklerini anlayamazlar fakat onların yokluğunu ve çevrelerindeki insanların hüzünlerini hissedebilirler. Böylece yakınlarında bulunan insanlara tepkiler verirler. 3-5 yaşlarında çocuklar; soyut düşünemedikleri için ölümü tam olarak algılayamazlar. Bütün vücut fonksiyonlarının durduğunu anlamaya çalışırlarken ‘mezarda kim ona yemek verecek?’ ‘nasıl su içecek?’ gibi sorular sorabilirler. 6-9 yaş ölüm kavramının anlaşılmasında bir geçiş yaşıdır. Çocuklar ölümü; biyolojik fonksiyonların durması ve bir bitiş olarak anlamaya başlarlar.” Ölüm karşısında çocukların yaygın olarak şok, inanmama, korku, itiraz, hissizlik veya donup kalma hatta gülme gibi tepkiler verebildiklerini belirten Seven, çocukların çevresindekilerin ölümü karşısında nasıl tepkiler gösterdiğini şu ifadelerle sıraladı: “Araştırmalarda ölüm karşısında 12 farklı tepki davranışı belirlenmiştir. Çocuğun ölüm karşısında vereceği tepkiler çocuğun yaşına, ölen kişinin yakınlık derecesine, çocuğun ölen kişiyle ilişkisinin yapısına ve ölüm nedenine göre değişir. Korku: çocuklar yaşadıklarından ve sevdikleri birinin ölümü karşısında korktuklarını, güvendikleri büyükleri ile sürekli birlikte olmak ve fiziksel temas kurmak isteyerek gösterebilirler. Güvendiği yetişkini görmediğinde endişelenebilir, gece onlarla uyumak isteyebilir, ışığın açık kalmasını isteyebilirler. Ayrıca oyuncaklarını, battaniye ve yastıklarını bırakmak istemeyebilir böylece kendilerini daha güvende hissederler. Uyku güçlüğü: Çok genel görülebilir. Eğer uyku ölümü tarif etmek için kullanılıyorsa çocuk uyumadan korkabilir. Mesela ‘uzun ve bir daha uyanamayacağı bir uykuya daldı’ şeklinde ölüm açıklanmış ise çocuk uyumaktan korkabilir. Aynı şekilde çocuk uykudayken deprem gibi travmatik bir olay yaşamış olması, yine çocuğun uyumaktan korkmasına neden olur. Gün boyu ölümden kederlenemeyen çocuklar bu yüzden fazlaca rüya ve kabus görebilirler, gece boyunca uyanabilir, ağlayabilir, inleyebilir ve ya uykusunda konuşabilir. Üzüntü ve hasret: Genelde çocuklar zor duygularla yetişkinler kadar iyi baş edemediklerinden üzüntü ve hasret gibi duyguları kendilerinden uzak tutmaya çalışırlar. Bu çocukların üzülmediği veya sevdiklerini özlemedikleri anlamına gelmez. Çocukların üzüntü süreleri yetişkinlerinkinden daha kısa olduğundan yetişkinler çocukların kendileri kadar üzülmediklerini düşünebilir. Bu tamamen yanlış bir inanıştır. Çocuklar üzülür ve özlem duyarlar. Bu durum çok uzun yıllar da devam edebilir. Küçük çocuklar kültürel yas uygulamalarının farkında olmadıklarından yas durumu yönetme konusunda yetişkinlere göre daha yalnızdırlar. Suçluluk: Bazı çocuklar ölümden kendilerinin sorumlu olduklarını düşünürler. Kendilerini yaptıkları işlerden veya düşündüklerinden dolayı sorumlu hissedebilirler. Bu duygu ve düşüncelerin yanlış olduğu çocuğa uygun bir dille anlatılmalıdır. Depremi çocuğun yaptığı bir hata veya durumla ilişkilendirip anlatmak ömür boyu suçluluğun devam etmesine neden olabilir.” NASIL İFADE EDİLMELİ? Çocuğa bir yakınının öldüğünün nasıl ifade edilmesi gerektiğini de aktaran Seven, şu ifadelerde bulundu: - Ölüm haberi için çok zaman geçmeden söylenmesi gerekir. Çocuklar kendi yakınlarından gelen sorunlarla baş etmede daha başarılı oldukları için ölüm haberini aile üyelerinden çocuğa yakın olan birinin vermesi daha doğru olur. - Ölüm haberini verecek kişinin açık ve dürüst olması gerekir. Anlatacaklarına konsantre olmalıdır. Çocuğun soruları açık ve net şekilde cevaplandırılmalıdır. - Dolambaçlı ifadelerden, abartmalardan, gereksiz ilişkilendirmelerden veya sebep sunmaktan ve soyut ifadelerden kaçınılmalıdır. Bu durum çocuklar için kafa karıştırıcı ve yanıltıcı olabilir. - Ölümün uykuya ya da geziye benzetilmesi çocuğun kafasını karıştırır. Çünkü çocuk uyuyan birinin uyanacağını, geziye giden birinin geri döneceğini düşünür. Ölümün yaşamın sonu olduğunu ve ölen birinin asla geri gelmeyeceğini çocuğa uygun bir dille anlatmak gerekmektedir. Ölen kişinin bütün vücut fonksiyonlarının da durduğunu yani, nefes alamayacağını, yemek yiyemeyeceğini, oyun oynayamayacağını da anlatmak gerekmektedir. - Yetişkinler çocukların ölüm ile ilgili ne düşündüklerini anlamak için, çocukları çok dikkati dinlemelidirler. Çocukların sordukları soruların ardında yatan endişelere karşı duyarlı olmaları ve verdikleri cevaplarla çocukları rahatlatmaları gerekmektedir.” Seven, yas yaşayan çocuğa yaklaşımın nasıl olması gerektiğini ise şu ifadelerle sıraladı: - Bağlanma için önemli olan 0-2 yaş dönemde bebeğin bağlandığı kişinin ölmesi bebek için önemli duygusal problemlere yol açabilir. Böyle bir durumda bebeğin hayatına, güven vererek bebeğin ihtiyaçlarını zamanında ve uygun şekilde giderebilecek bir yetişkinin girmesi, bebeğin bu dönemi daha kolay atlatabilmesini sağlar. - Çocukların duygularını fark etmelerine, duygularını isimlendirmelerine ve duygularını ayırt etmelerine yardımcı olunmalı. Çocukların duygularını açık bir şekilde göstermeleri için desteklenmeli. Aynı zamanda yetişkinin de kendi duygu ve düşüncelerini çocuk ile paylaşması çocuğun duygu ve düşüncelerini anlamlandırmasında destekleyici olacaktır. - Yas yaşayan çocuklar defalarca aynı soruları sorabilir. Sabırla soruları cevaplandırmak gerekir. - Çocuk dil ile ifade edemediği durumları resimleriyle ve oyunlarıyla gösterir. Bu sebeple çocuğun olanlarla ilgili resimler yapmasına ve oyunlar oynamasına zemin hazırlanmalıdır. Çocuk defalarca aynı şeyleri çizebilir veya oynayabilir. Bu çocuğun rahatlamasını sağlayacaktır. - Bu dönem içerisinde çocuğun başka bir yere gönderilmesi önemli sosyal ve duygusal problemlere yol açabilir. Çocuk ölümle ilgili süreci görmediğinden ölümü anlaması ve kabullenmesi daha güç olabilir. Bu dönemde çocuğa en yakın olan kişilerle kalması mümkünse rutin düzenine devam etmesi bu dönemi daha sağlıklı atlatması acısından önemlidir. Bu sebeple çocuğun en kısa zamanda kreş ya da okula gitmesine olanak sağlanmalı. - En kısa sürede normalleşme için gerekli adımlar atılmalı; okul, normalleşme sürecini programlı bir biçimde yürütmelidir.” İHA

Sözbilir, Türkiye’yi yasa boğan depremi yorumladı: “100 yılın ikinci büyük depremini yaşadık” Haber

Sözbilir, Türkiye’yi yasa boğan depremi yorumladı: “100 yılın ikinci büyük depremini yaşadık”

NURETTİN BAKİ - ÖZEL HABER Türkiye’yi sarsan Kahramanmaraş merkezli depremler, bölgedeki 10 kenti vurdu. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hasan Sözbilir, “1939’daki, 7.9 büyüklüğündeki Erzincan depreminin ardından son 100 yıldaki en büyük ikinci depremi yaşadık. Bilim insanlarının beklediği bir depremdi. 500 yıldır stres biriktiren fay parçaları kırıldı” dedikten sonra İzmir’deki Tuzla fay hattına da dikkat çekti. BAŞKA FAYLAR DA KIRILMIŞ OLABİLİR! Depremin oluştuğu fayı açıklayarak değerlendirmelerine başlayan Sözbilir, “Deprem, Doğu Anadolu Fayı üzerinde gerçekleşti. Doğu Anadolu Fay hattı, 6 tane fay parçasından oluşuyor. Bu fay parçaları, birbirinden farklı zamanlarda deprem üretebilecek hatlar. İki yıl önce 6.8’lik Elazığ depreminde bu fay hatlarından biri kırılmıştı. Her fayın kendine göre bir deprem üretebilme aralığı var. Kırılan fay parçası Pazarcık Türkoğlu segmentinde yer alıyor. Bu parçanın kırıldığı görülüyor. Ancak bununla birlikte başka fay hatları da kırılmış olabilir. Meydana gelen artçılar geniş alanlara yayıldığı için başka fay hatlarını etkileyebilir” dedi.  FAYIN KIRILMA BOYUTUNU ARAŞTIRACAĞIZ Çok büyük bir fayın kırıldığına işaret eden Sözbilir, fayın kırılma boyutunu araştıracaklarını söyledi. Sözbilir, “Fayın niteliği saptandı, sol yanal doğrultu atımlı bir fay. 7.4’lük bu depremle, 4-5 metrelik bir yer değiştirme söz konusu. Onu arazide ölçmek için gideceğiz. Uluslararası sismoloji merkezleri depremin büyüklüğünü 7.8 olarak verdi. Çok büyük bir fay kırıldı ve ciddi anlamda bir yıkım var. Biz fayın kırılma boyutunu araştıracağız. 1999 Gölcük depreminden daha büyüktü ama artımız şu; Gölcük merkezli depremde nüfus yoğunluğumuz daha fazlaydı ve buna bağlı olarak maalesef can kaybımız yüksekti. Burada nüfus yoğunluğumuz daha az” ifadelerine yer verdi.  EN BÜYÜK İKİNCİ DEPREMİ YAŞADIK Yaşanan depremin son 100 yıldaki ikinci büyük deprem olduğunun altını çizen Sözbilir, “1939’daki, 7.9 büyüklüğündeki Erzincan depreminin ardından, son 100 yıldaki en büyük ikinci depremi yaşadık. Bilim insanlarının beklediği bir depremdi. Türkiye’de 20 fay hattında kırılma bekleniyordu. 6.8’lik Elazığ ve 7.4’lük Pazarcık’ın ardından bu sayı 18’e düştü. Bununla birlikte; Hatay’dan geçen parça da uzun zamandır deprem üretmiyor. Sismik boşluk sınıfında değerlendirilen İstanbul’un güneyinde de bir hat var” diye konuştu.  İZMİR’DEKİ KORKUTAN FAY  İzmir faylarıyla ilgili de kısa bir değerlendirme yapan Sözbilir, şu ifadelere yer verdi: “Bingöl tarafında, Gölbaşı’nın kuzeyinde yine Doğu Anadolu Fayı’nda, Erzincan’da Güneysu, İzmir’de Tuzla fayı, Balıkesir’de Gökçeyazı segmenti korkutan fay hatları. Yakın gelecekte deprem üretebilir.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.