[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#yasal düzenleme

yasal düzenleme haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, yasal düzenleme haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ek MTV ödenmesine yönelik karar Resmi Gazete'de Haber

Ek MTV ödenmesine yönelik karar Resmi Gazete'de

Yüksek Mahkeme, 6 Şubat 2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un, "ek motorlu taşıtlar vergisi" alınmasını öngören 1. maddesinin bazı hükümlerinin iptaline ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemiyle CHP'nin yaptığı başvuruyu esastan görüşmüş, iptal talebinin reddine karar vermişti. Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan kararda, 17 Ağustos 1999 depreminin ardından 1998 yılında beyan edilen gelir veya kurumlar vergisi matrahları ile bu yılda elde edilen ve belli miktarın üzerindeki ücretler, bina, arsa ve araziler, motorlu taşıtlar, cep telefonları üzerinden bir defalık ek vergi ödenmesini öngören 4481 sayılı Kanun'daki düzenlemelerin de 2001 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından incelendiği hatırlatıldı. Yüksek Mahkemenin, 4481 sayılı Kanun'a yönelik incelemesinde, deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması gibi sosyal ve ekonomik şartların zorunlu kıldığı nedenlerle ek vergi getirilmesinde kamu yararının gözetildiği gerekçesiyle iptal talebini reddettiği anımsatıldı. Öte yandan 2003'te çıkarılan 4837 sayılı Ekonomik İstikrarı Sağlamak İçin Ek Vergiler Alınması Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun'un 21. maddesinin birinci fıkrasının da Anayasa Mahkemesince incelenen diğer düzenlemeler olduğu belirtildi. Yüksek Mahkemenin bu düzenlemelere ilişkin incelemesinde, olağanüstü şartların zorunlu kıldığı durumlarda vergilendirmeye ilişkin konularda yasama organının takdir yetkisinin diğer dönemlere göre daha geniş olduğunu kabul ettiği ancak ekonomik istikrarı sağlamak ve kamu borç stokunun azaltılmasını temin veya uygulanmakta olan ekonomik program hedeflerini tehlikeye düşüren gelir kaybının telafisi amacıyla ek vergi ihdasını olağanüstü şartların zorunlu kıldığı bir durum olarak görmediği ve düzenlemenin iptaline karar verdiği anlatıldı. Mülkiyet hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir olması gerektiğine işaret edilen kararda, dava konusu kuralda vergi kapsamındaki taşıtlara yönelik verginin nasıl hesaplanacağı hususunun açık ve net olarak düzenlendiği, bu nedenle kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu kaydedildi. Anayasa'nın 35. maddesine göre mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği aktarılan kararda, "Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında da vurguladığı üzere deprem gibi olağanüstü hadiseler nedeniyle oluşan kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması maksadıyla ek vergi yükümlülüğü getirilmesi mümkün olup, dava konusu kuralda ek motorlu taşıtlar vergisinin getirilmesinde kamu yararına yönelik meşru bir amacın olmadığı söylenemez. 6 Şubat depremlerinin büyüklüğü ve yıkıcı boyutu da dikkate alındığında düzenlemeyle güdülen meşru amacın daha belirgin hale geldiği anlaşılmaktadır." denildi. Dava konusu kural ile daha önce iptal edilen 4837 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ihdas ediliş amaçları yönünden birbirinden farklı olduğunun altı çizilen kararda, 4837 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle öngörülen ek motorlu taşıtlar vergisinin, ekonomik istikrarın sağlanması ve kamu borç stokunun azaltılması amacıyla ihdas edildiği, Anayasa Mahkemesinin, ekonomik istikrarın sağlanması veya borç stokunun azaltılması amacının olağanüstü şartların zorunlu kıldığı haklı bir neden olamayacağını değerlendirdiği anlatıldı. Kararda, "Oysa dava konusu kuralla öngörülen ek motorlu taşıtlar vergisi deprem sebebiyle oluşan maliyetin karşılanması amacına yöneliktir. Bu yönüyle dava konusu düzenlemenin ihdas şartları itibarıyla 4481 sayılı Kanun'la getirilen ek motorlu taşıtlar vergisine benzemektedir. Anayasa Mahkemesi 4481 sayılı Kanun'la getirilen ek motorlu taşıtlar vergisinin iptal talebini, ek verginin deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması amacına dayandığına vurgu yaparak reddetmiştir." ifadelerine yer verildi. "Gereklilik kriterini karşıladığı değerlendirilmiştir" Kararda ayrıca, Anayasa'nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi uyarınca, düzenlemenin elverişlilik, gereklilik ve orantılılık kriterlerini karşılaması gerektiği kaydedildi. Ek motorlu taşıtlar vergisinin bir defalığına ödenmesinin öngörülmesinin, 6 Şubat depremlerinin etkilerinin azaltılması için ihtiyaç duyulan finansmana katkı sağlayacağı gözetildiğinde meşru amaca ulaşma bakımından elverişli olduğu belirtilen kararda, "Depremin yol açtığı ekonomik kayıpları telafi etmek ve sosyal dayanışmayı sağlamak amacıyla mevcut vergilerin artırılması ya da yeni bir vergi ihdas edilmesi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında başvurabileceği araçlardandır. Bu nedenle 2023 yılı için ek motorlu taşıtlar vergisi alınması yolunda düzenleme yapılmasının gereklilik kriterini karşıladığı değerlendirilmiştir." denildi. Kararda, deprem nedeniyle oluşan maddi kayıpların büyüklüğü karşısında bu kayıpların giderilmesi neticesinde elde edilecek fayda ile araç sahiplerinin katlanacağı külfet arasında makul olmayan bir dengesizliğin bulunmadığı, bu nedenle sınırlamanın orantılı olduğu da belirtildi. Anayasa'nın 73. maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür." hükmüne yer verildiği hatırlatılan kararda, şu değerlendirmeler yer aldı: "Aracın yaşı, motor silindir hacmi, oturma yeri veya ağırlığı gibi unsurlar dikkate alınarak ödenecek ek motorlu taşıtlar vergisi belirlenmektedir. Bu itibarla mükelleflerin taşıtın değeriyle orantısız bir vergi yükü ile karşı karşıya kaldığı söylenemez. Motorlu taşıtlar vergisinin toplumun tüm kesimlerini kapsayan yaygın bir vergi olduğu da dikkate alındığında kuralın mali güce göre vergilendirme, vergi yükünün adaletli dağılımı ve eşitlik ilkeleriyle çelişmediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin deprem gibi olağanüstü olayların yaşandığı dönemlerde oluşan ekonomik kayıpların telafisi amacıyla -ölçülü olmak kaydıyla- ek vergilerin öngörülebileceği yolundaki içtihadından, dava konusu kural bakımından da ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 13, 35 e 73. maddelerine aykırı değildir, iptal talebinin reddi gerekir." "Depremin yarattığı olumsuz etkilerin giderilmesi için ihdas edildiği anlaşılmaktadır" Kararda, ek motorlu taşıtlar vergisinin yerel yönetimlere verilecek payların hesabından dikkate alınmayacağına yönelik düzenlemenin iptal isteminin reddiyle ilgili de şu değerlendirmeler yapıldı: "Kanun'un 1. maddesinin gerekçesinden, ek motorlu taşıtlar vergisinin depremin yarattığı olumsuz etkilerin giderilmesi için ihdas edildiği anlaşılmaktadır. Depremin olumsuz etkilerinin giderilmesi için yerine getirilecek görevlerin ve gelir kaynaklarının merkezi idare ile mahalli idareler arasında dağıtımı konusunda kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunduğu ve ek motorlu taşıtlar vergisinin istisnai bir kamu geliri olduğu gözetildiğinde kuralın idarenin bütünlüğü ilkesi ile mahalli idarelerin mali özerkliği ilkesini zedelediği söylenemez. Bu nedenle kural, Anayasa'nın 123 ve 127. maddelerine aykırı değildir, iptal talebinin reddi gerekir." BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Reeskont kredilerinde finansman maliyeti düşürüldü

Bıldırcın üreticileri yasal düzenleme istiyor Haber

Bıldırcın üreticileri yasal düzenleme istiyor

Türkiye'de yumurtası en fazla tercih edilen kanatlıların başında gelen bıldırcınlar, pek çok bölgede kümes hayvanı olarak üretilip çoğaltılırken, bıldırcın üreticileri ürettikleri kanatlıların av hayvanı olarak görülüp yakalandıklarında cezai işleme maruz kalmaktan şikayetçi oldular. Bu konuda yetkililerden yardım isteyen Aydınlı bıldırcın üreticisi Cihan Saykıoğlu, "Bıldırcını aynen tavuk gibi kendimiz üretip satıyoruz. Ancak Doğa Koruma ve Milli Parklar yetkilileri bu hayvanları görünce av hayvanını satıyormuşuz gibi işlem yapıyor. Bu nedenle bu konuda yasal düzenleme yapılmasını istiyoruz" dedi. "BILDIRCIN SATIŞLARINA CEZA YAZILIYOR" Eti ve yumurtası sağlık açısından oldukça faydalı olan ve pek çok kişinin hekim tavsiyesi ile tükettiği bıldırcın yumurtasının aynı zamanda pek çok kişinin geçim kaynağı olduğunu belirten Cihan Saykıoğlu, "Ülkemizde pek çok kişi hekim tavsiyesi ile bıldırcın yumurtası ve bıldırcın eti tüketiyor. Normal şartlarda doğada da bulunan bu hayvanlar artık normal bir kümes hayvanı gibi üretiliyor. Bu nedenle evde üretilen bıldırcınların av hayvanı değil kümes hayvanı olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz. Aynı zamanda bu iş binlerce kişinin geçim kapısı olan bir sektör. Ancak Doğa Koruma ve Milli Parklar ekipleri, bu bıldırcınların satışına ceza yazıyor. Geçenlerde bir arkadaşımız 11 bin TL ceza yedi. Satışını yaptığı için. Bununla ilgili yasal düzenlemenin bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz. Çünkü bunlar üretim. Doğa hayvanı, av hayvanı değil. Üretip satıyoruz. Tane de 900 TL’yi bulan cezalar var. Niye ceza yiyelim. Av hayvanı olarak yakalanıp satılanlara ceza yazsınlar tabi ki ama bizler bunları yumurtadan üretiyoruz" diyerek bıldırcın üreticileri olarak yasal düzenleme beklediklerini söyledi. İHA

Civciv üreticilerinden yasal düzenleme çağrısı Haber

Civciv üreticilerinden yasal düzenleme çağrısı

Kenesavar olarak bilinen ve özellikle kırsal kesimlerde beslenen tavuk ve civcivlere olan rağbet artarken, civciv üreticileri de yasal düzenlemelerin yapılmasını talep etti. Vergiye tabi olmalarına rağmen resmi gözükmediklerini ifade eden civciv üreticisi Cihan Saykıoğlu; “Vergimiz var ama fatura kesemiyoruz, resmi değiliz” diyerek yasal düzenleme getirilmesini talep etti. Kuş gribi salgınından önemli derecede etkilenen sektörlerden olan civciv üreticiliğinin sorunlarının devam ettiğine dikkat çeken civciv üreticileri yetkililere seslendi. Kuş gribi sebebiyle civciv üretim ve satışının yasaklanmasının ardından kene yoğunluğunun arttığını ve bu sebeple yeniden boşluk bırakılarak üretimin serbest hale geldiğine dikkat çeken üreticilerden Cihan Saykıoğlu, kene, akrep gibi haşereleri temizlemesinden dolayı üretim ve satışın serbest bırakıldığını ancak hala daha yasal düzenlemenin yapılmadığını söyledi. "33 YILDIR BU İŞİ YAPIYORUM" Kamuoyunda 'Saddam Savaşı' olarak bilinen Irak Savaşı sırasında işlerinin durgunlaşması nedeniyle asıl işi olan zücaciye işini bırakıp bu işe başladığını ifade eden Cihan Saykıoğlu; “33 senedir bu işi yapıyorum. Saddam Savaşı olarak bilinen Irak Savaşı sırasında zücaciye işi yapıyordum. Arkadaşlarım bu işi yapıyordu. O yıllarda savaştan dolayı bizim sektör bitti. Biz de o işi kapatıp bu işe başladık. Allah razı olsun bu işe vesile olanlardan. Allah’a şükür rızkımız çıkıyor. Köy köy dolaşıyorum, pazarlara gidiyorum. Haftanın 7 günü sokaklardayım. Satışlarımız çok şükür güzel hatta bu sene baya güzel. Kimisi sevmek için, kimisi eti için, kimisi de yumurtası için alıyor. Genelde besleyip yumurtası ve etinden faydalanmak için alıyorlar. Haşeratı önlemek için alanlar da var ama o ikinci planda oluyor. Kırsal alanlara taşınan şehirden gelen vatandaşlar genelde haşerat için alıyorlar. Bunlar keneleri, akrepleri yerler. Tavuğun olduğu yerde haşerat olmaz. Yılan bile doğru düzgün olmaz. Bütün hayvanların bir görevi var aslında” diyerek kanatlıları da et ve yumurtasının yanında haşereleri yok etmek için besleye çok kişinin olduğunu söyledi. "VERGİMİZ VAR AMA RESMİ DEĞİLİZ" Vergiye tabi olmalarına rağmen resmi gözükmediklerini belirten Saykıoğlu, üreticilerin dertli olduğunu ifade ederek “Bir dönem kuş gribi çıktı. Yasaklanmıştı ama bu sefer keneler çoğalmıştı. Şimdi boşluk bıraktılar, serbest ettiler ama sıkıntımız var. Kuş gribinden dolayı civcivleri pazarlarda civciv ve tavuk satmak yasak. Bununla ilgili bir yasal düzenleme yapılması lazım. Maalesef satış yaptığımız kanatlı hayvanların faturasını kesemiyoruz. Sattığımız civciv öldüğünde alan taraf bizi Tarım Müdürlüğü'ne şikayet etmekle tehdit ediyor. Fatura kesebilsek kendimizi savunabiliriz. Bunu satıyoruz, vergimiz var ama fatura kesemediğimiz için resmi olamıyoruz. Kuş gribinden önce hiçbir sıkıntımız yoktu. Bununla ilgili bir yasal düzenleme yapmaları gerekiyor. Türkiye genelinde bu sektörden ekmek yiyen on binlerce kişi var. Çok şükür rızkımızı çıkarıyoruz ama tek isteğimiz bu işin yasal zeminde sürdürülmesi” diye konuştu. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.