#yaşlı nüfus

yaşlı nüfus haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, yaşlı nüfus haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Günümüz 65 yaş insanı daha sağlıklı ve üretken! Haber

Günümüz 65 yaş insanı daha sağlıklı ve üretken!

Tüm dünyada nüfusun giderek yaşlanacağını kaydeden Sosyolog Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Türkiye ise nüfusunun yüzde 10'undan fazlası 65 yaş üstü olduğu için ‘çok yaşlı ülkeler’ kategorisine girdi bile.” dedi. Sosyolog Prof. Dr. Barış Erdoğan: “Yaşlanıyoruz, bu doğru, ama karamsar bir tablo çizmek yerine, duruma iyi tarafından da bakabiliriz. Bugünün 65 yaşındaki insanı, eski zamanların 65 yaşındaki insanına göre daha sağlıklı ve üretken. Bu bir avantaj.” Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, Türkiye'deki nüfusun giderek yaşlanması ve genç nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranının azalmasını değerlendirdi. Türkiye’nin muhtemelen 90 milyon civarında bir nüfusa ulaşabileceği öngörülüyor Prof. Dr. Barış Erdoğan, dramatik bir şekilde nüfus ve doğum oranlarının düştüğünü dile getirerek, “Aslında nüfus ve doğum oranlarındaki düşüş, beklenilen bir durumdur. Dünyada kentleşme arttıkça, kadınların istihdama katılma oranları ve eğitim düzeyleri yükseldikçe, doğum oranlarında bir düşüş beklenir. Türkiye de uzun yıllardır bu trendin içindeydi. Ancak 2014'ten itibaren, özellikle son 4 yılda, bu düşüş beklenenden daha hızlı bir şekilde gerçekleşmeye başladı. Ülke olarak 100 milyonluk bir nüfus hedefi bulunuyordu, ancak mevcut veriler bu hedefin zor göründüğünü gösteriyor. Bu trendler devam ederse, Türkiye’nin muhtemelen 90 milyon civarında bir nüfusa ulaşabileceği öngörülüyor.” dedi. Türkiye’de de diğer Avrupa ve gelişmiş ülkeler gibi beklenen yaşam süresi yükseliyor Bu durumun iki açıdan önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Barış Erdoğan, şunları dile getirdi: “Bir ülke için yeni ve genç bir nüfus, ekonomi açısından dinamizm demektir. Ancak, alt kademelerden yeterli nüfus gelmediğinde, yukarıda da sorunlar oluşmaya başlayacak. Neden diye sorabilirsiniz? Çünkü nüfusumuz aynı zamanda yaşlanıyor. Yaşlanmamızın sebebi ise, daha fazla insanın daha uzun süre yaşaması. Sağlık koşullarının iyileşmesi, bakım imkanlarının artması gibi nedenlerle Türkiye’de, diğer Avrupa ve gelişmiş ülkeler gibi, beklenen yaşam süresi yükseliyor ve 70'lerin sonlarına doğru ilerliyor. Şimdi sorulması gereken şu: Bu nüfusa kim bakacak? Alttan gelen nesillerin istihdama katılması, üretmesi ve onların vergileriyle, primleriyle yukarıdaki emekli maaşlarının ödenmesi, sağlık hizmetlerinin karşılanması gerekiyor. Önümüzdeki önemli sorunlardan biri, doğum oranlarını ne kadar yukarı çekmemiz gerektiğiyle ilgilidir.” Nüfusumuz artık artmayacak, hatta azalma trendine girmiş durumda Dünya genelinde doğurganlık oranının, yani kadın başına doğan çocuk sayısının, nüfusun yerinde kalabilmesi için en az 2.1 olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Bu oran genellikle 16-49 yaş arasındaki kadınlar için hesaplanır. Basit bir şekilde düşünürsek, bir kadın ve bir erkek evlenip aile kurduğunda, nüfusun sabit kalması için geride en az iki çocuk bırakmaları gerekir. Yani nüfusun artmasını bir yana bırakın, sabit kalması için bile bu şarttır. Ancak, TÜİK'in 2023 verilerine göre, Türkiye'de bu oran 1.51'e düşmüş durumda. Bu da gösteriyor ki, nüfusumuz artık artmayacak, hatta azalma trendine girmiş durumda. Bu aslında beklenen bir şey; dünya genelinde, Avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde de benzer bir durum söz konusu. Geçmişte, tarım toplumlarında çocuklar aileye ekonomik katkı sağlarken, günümüzde insanlar neden daha az çocuk yapmayı tercih ediyor? Bunun çeşitli nedenleri var.” diye konuştu. Kırsal kesimdeki nüfus genel ortalamaya çok az katkı sağlıyor Türkiye'nin kırsal kesiminde yaşayan insan sayısının, oran olarak oldukça azaldığını dile getiren Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Artık Türkiye'nin büyük çoğunluğu, neredeyse yüzde 90'a varacak düzeyde, kentlerde ya da kasabalarda, yani tarım dışı sektörlerde çalışan insanların olduğu bir ülke haline geldi. Dolayısıyla kırsal kesimdeki nüfus, yani çocuk doğurganlığı, genel ortalamaya çok az katkı sağlıyor. Örneğin, Şanlıurfa ve Mardin gibi illerimizde, bundan 30 yıl önce 5 civarında olan doğurganlık oranı, günümüzde 3.2 civarına düşmüş durumda. Bunun nedeni de tarımda traktörleşme ve makineleşmenin yaygınlaşmasıyla, çocuğa olan ihtiyacın azalması.” şeklinde konuştu. Çoğu aile bir çocukla yetiniyor Buna karşılık, kent ortamında da farklı bir sorunla karşılaşıldığını söyleyen Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Artık insanların beklentileri de değişmeye başladı. Eskiden çocuklar büyür, devlet okuluna gider, imkânlar neyse ona göre yetişirdi. Çoğumuz mahallelerde böyle büyüdük. Ancak şimdi insanlar, çocuklarının özel okulda okumasını, piyano dersi almasını, ata binmesini ve en iyi imkanlara sahip olmasını istiyor. Tüm bunlar ekstra masrafları beraberinde getiriyor. Kreş ve özel okul ücretlerinin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, insanlar bu masrafları karşılamakta zorlanıyorlar. Bu nedenle, çoğu aile bir çocukla yetiniyor.” dedi. Çocukların güvenle emanet edilebileceği kreşlerin yaygınlaştırılması gerekiyor “Cumhuriyetin kuruluşundan beri bir nüfus problemimiz var. ‘On yılda on beş milyon genç yarattık, her yaştan’ derken, büyük savaşların ardından genç bir nüfusa ihtiyaç duyuyorduk. Günümüzde de üretken ve genç bir nüfusa ihtiyacımız devam ediyor.” diyen Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Peki, ne yapılabilir? İlk olarak, devlet okullarının kalitesinin artırılması ve kreşlerin yaygınlaştırılması önemli adımlardır. Anneler artık haklı olarak eskiye göre farklı bir konumda. Kadınlar eğitim alıyor, üniversite eğitimi görüyor, yüksek lisans ve doktora yapıyorlar. Çocukların güvenle emanet edilebileceği kreşlerin yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca, doğum yapan ya da belirli sayıda çocuk sahibi olan kadınlara erken emeklilik, kredi imkânları gibi bazı kolaylıklar sağlanabilir. Avrupa ülkeleri, Kore ve Japonya'da devlet büyük imkanlar sağlıyor, insanlar yine de çocuk yapmaktan çekiniyor.” dedi. Çocuk yapma ileriki yaşlara öteleniyor Eskiden toplumsal beklenti veya başarı ölçütünün bir an önce aile kurmak, çocuk sahibi olmak, çoğalmak, gelişmek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Yeni dönemde bireycilik artırılmış vaziyette, sürekli olarak medyada gezin, dolaşın, dünyayı deneyimleyin, hayatınızı yaşayın pompalanıyor. Bütün bunları yaptığınız zaman çocuk yapma yaşınızı ileriki yaşlara doğru erteliyorsunuz. Erteledikçe de yani kendinize yoğunlaştıkça bu ertelediğiniz zaman dilimi içinde çocuk yapma yaş dilimi de daralmaya başlıyor. Bu, Türkiye'ye özgü bir durum da değil. Böyle bir dünyanın içinde insanlar çocuk yapmayı ya hiç istemiyorlar ya da ileriki yaşlara öteliyorlar.” diye konuştu. Prof. Dr. Barış Erdoğan, Türkiye'ye gelen Suriyeliler için de eskiden ‘5 çocuk yapıyorlar’ denildiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: “Ancak şimdi onların da çocuk sayısı 3'e düştü. Türkiye'ye geldikçe, kentleşmenin içine girdikçe çocuk sayısı azalıyor. Şartlar insanları zorluyor. Bu durum sadece Türkiye'ye özgü değil; tüm dünyada nüfus giderek yaşlanacak. Türkiye ise, nüfusunun yüzde 10'undan fazlası 65 yaş üstü olduğu için ‘çok yaşlı ülkeler’ kategorisine girdi bile. Yaşlanıyoruz, bu doğru, ama karamsar bir tablo çizmek yerine, duruma iyi tarafından da bakabiliriz. Bugünün 65 yaşındaki insanı, eski zamanların 65 yaşındaki insanına göre daha sağlıklı ve üretken. Bu bir avantaj. Ayrıca, robotik teknolojilerin, yapay zekaların gelişmesiyle birlikte, genç nüfusun yapacağı işlerin bir kısmını robotlara ve makinelerle devredebileceğiz. Ancak sonuçta, biz bu dünyada insan olabilmek için varız. Bu dünyayı robotlar ya da makineler için kurmadık. Bu yüzden, neslin devam etmesi, insanlığın hayrı ve selameti için önemli; bu açıdan da olaya bakmamız gerekiyor.”

Türkiye'nin yaşlı nüfus oranı çift haneyi gördü Haber

Türkiye'nin yaşlı nüfus oranı çift haneyi gördü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkedeki nüfusun yaş ortalaması giderek yükseliyor. 65 yaş ve üstü nüfus, 2023'te 8 milyon 722 bin 806 kişiye ulaştı. Geçtiğimiz yıl, yaşlı nüfusunun 3 milyon 880 bin 356'sı erkek, 4 milyon 842 bin 450'si ise kadın olarak kaydedildi. Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı, 1935'te yüzde 3,9 iken, 1950'de yüzde 3,3'e geriledi. 1970 yılında yüzde 4,4'e yükseldi ve 2000 yılında yüzde 5,7'ye çıktı. Bu oran, 2010'da yüzde 7,2'ye yükseldikten sonra sürekli bir artış trendi izledi. 2020'de yüzde 9,5'e ulaşan yaşlı nüfus oranı, geçen yıl yüzde 10,2'ye çıkarak Cumhuriyet tarihinde ilk kez çift haneli rakamlara ulaştı. Yaşlı Nüfus ve Ortanca Yaşın Değişimi Geçtiğimiz yıl İstanbul, yaşlı nüfus açısından Türkiye'deki iller arasında 1 milyon 238 bin 899 kişiyle en yüksek sayıya ulaştı ve listenin başında yer aldı. İstanbul'da yaşlı nüfusun 707 bin 114'ünü kadınlar, 531 bin 785'ini ise erkekler oluşturdu. İstanbul'u 576 bin 209 yaşlı ile Ankara ve 573 bin 856 kişiyle İzmir takip etti. Türkiye genelinde yaşlı nüfusun en az olduğu iller ise sırasıyla 10 bin 365 kişiyle Bayburt, 11 bin 564 kişiyle Hakkari ve 12 bin 341 kişiyle Kilis olarak kaydedildi. İstanbul'un yaşlı nüfusu, diğer illerin toplam nüfusları ile kıyaslandığında birçok ili geride bıraktı. İstanbul'un yaşlı nüfusu, Denizli, Sakarya, Muğla, Eskişehir, Malatya, Tekirdağ ve Aydın gibi 65 ilin genel nüfusunu geride bıraktığı belirlendi. Türkiye'nin ortalama yaşındaki değişim de dikkat çekici. Yenidoğan bebeklerden en yaşlı kişilere kadar nüfusun yaşları sıralandığında ortada kalan kişinin yaşını ifade eden "ortanca yaş" 2013'te 30,4 iken, geçen yıl 34'e yükseldi. En yüksek ortanca yaş değeri, Sinop'ta 42,8 olarak belirlendi. Bu ili, 42,4 ile Giresun ve Kastamonu takip etti. En düşük ortanca yaşa sahip il ise 21,2 ile Şanlıurfa olurken, Şırnak'ta 22,7 ve Ağrı'da 24 olarak kaydedildi. 65+ nüfusun toplam nüfus içindeki oranı (1935-2023) şöyle: Yıl        Toplam                 Erkek                  Kadın            Toplam (%) 1935     628.041              278.846              349.195              3,9 1940     629.859              271.421              358.438              3,5 1945     626.543              256.683              369.860              3,3 1950     690.662              272.760              417.902              3,3 1955     822.408              320.704              501.704              3,4 1960     978.732              388.087              590.645              3,5 1965     1.242.525           530.004              712.521              4 1970     1.565.696           707.807              857.889              4,4 1975     1.853.251           850.652              1.002.599          4,6 1980     2.113.247           955.360              1.157.887          4,7 1985     2.125.908           955.042              1.170.866          4,2 1990     2.417.363           1.091.142          1.326.221          4,3 2000     3.858.949           1.749.563          2.109.386          5,7 2007     5.000.175           2.150.103          2.850.072          7,1 2008     4.893.423           2.139.481          2.753.942          6,8 2009     5.083.414           2.222.764          2.860.650          7 2010     5.327.736           2.331.029          2.996.707          7,2 2011     5.490.715           2.397.925          3.092.790          7,3 2012     5.682.003           2.473.913          3.208.090          7,5 2013     5.891.694           2.561.074          3.330.620          7,7 2014     6.192.962           2.699.423          3.493.539          8 2015     6.495.239           2.843.442          3.651.797          8,2 2016     6.651.503           2.919.392          3.732.111          8,3 2017     6.895.385           3.033.433          3.861.952          8,5 2018     7.186.204           3.170.132          4.016.072          8,8 2019     7.550.727           3.337.260          4.213.467          9,1 2020     7.953.555           3.513.892          4.439.663          9,5 2021     8.245.124           3.654.709          4.590.415          9,7 2022     8.451.669           3.750.248          4.701.421          9,9 2023     8.722.806           3.880.356          4.842.450          10,2

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.