Z kuşağının enkazı: ‘Eğitimden tekrar kopuş’
SULTAN GÜMÜŞ KAYA - ÖZEL HABER
Yaşanan deprem dolayısıyla 10 şehrin enkaz altında kalması eğitime de ket vurdu! Depremzedeler KYK yurtlarına yerleştirildi, yurtta kalan üniversite öğrencileri ansızın odalarından çıkarıldı, eşyaların çoğu habersizce poşetlenip kapı önlerine konuldu.
Üniversite öğrencileri, ‘Devletin başka yeri mi kalmadı?’ isyanında bulunurken, eğitim sendikaları ise 2022-2023 Bahar Döneminde yükseköğretimin uzaktan öğretim olarak yapılmasına ilişkin kararın uygun olmadığını ve yaşanan büyük deprem felaketi sonucu oluşan duruma dair de çözüm getirmediğini kaydetti. “Pandemi sürecinde eğitimden koparılmış öğrencilerimizi bir kez daha eğitimden koparmak bu kuşağa yapılan çok büyük bir haksızlıktır” diyen sendika başkanları, alınan kararın, toplumun bünyesinde kısa sürede telafisi mümkün olmayan yaralar açacağını vurguladı.
ÇÖZÜM ÜRETMEKTEN UZAK
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) İzmir 4 Nolu Şube Başkanı Haluk Dağdevir, konuya ilişkin şöyle bir açıklama yaptı: “Pandemi sürecinde de uygulandığı gibi uzaktan eğitim ve öğretim ancak istisnai durumlarda başvurulması gereken ve uygunluğu her durumda yeniden gözden geçirilmesi zorunlu olan bir acil durum çözümüdür. Neredeyse Güneydoğu Anadolu illerinin tümünü etkileyen deprem felaketi ülkemizde yaşamı tamamıyla felç etmiştir. Ancak mevcut durumda uzaktan öğretim çözüm sunmamaktadır. Her şeyden önce ‘uzaktan öğretim’ yüz yüze öğretimin hiçbir şekilde telafisi değildir. Kış gününde acilen çözülmesi gereken problemlerden biri elbette barınak sorunudur. Fakat deprem felaketinin etkilediği en az 10 ilde okuyan öğrencilere öğrenimlerini sürdürmeleri için de olanaklar yaratmak gerekmektedir. Uzaktan öğretim bu iki problemin hiçbirine biraz olsun çözüm üretmekten uzaktır.”
TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN YARALAR
“Boşaltılmak istenen KYK yurtlarında hâlihazırda kalanlar nereye gidecek, nerede kalacak? Diyelim ki depremzedeler KYK yurtlarına yerleştirildi. Peki, uzaktan öğretim öğrencilerimizin öğretim yanında şu an ihtiyaç duyduğu çok yönlü sosyolojik ve psikolojik desteği sunacak mıdır?” sorularını yönlendiren Dağdevir, şu bilgileri de aktardı: “Uzaktan öğretim bu problemleri çözmeye hiçbir şekilde aday değildir. Üniversiteler sadece eğitim ve öğretim değildir. Üniversiteler gençlerin her türlü sosyalleşmesini sağladığı yaşam alanıdır. Üniversiteler, onlara başka türlü hiçbir şekilde karşılaşmadıkları zengin imkânlar sunan, kendilerini, yeteneklerini keşfettikleri, belki de hayal bile edemedikleri başka dünyalarla tanıştıkları mekânlardır. Üniversiteli yıllarda gençler nasıl bir gelecek kurabileceklerini kurgular ve kararlaştırırlar. Uzaktan öğretim öğrencileri tüm bu olanaklardan mahrum bırakacaktır. Pandemi sürecinde kaybolan yıllara bir dönem daha eklemek, bu kuşağın üniversiteye adım dahi atmadan mezun olmasına sebep olacaktır. Bu, toplumun bünyesinde kısa sürede telafisi mümkün olmayan yaralar açacaktır.”
KARAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Başkan Dağdevir, son olarak, “Uzaktan eğitim ve öğretim yüz yüze eğitimin yerini hiçbir şekilde dolduramaz. Yüz yüze eğitimin telafisi yoktur. Mevcut durumda uzaktan eğitimin lüzumu da yoktur.
Uzaktan eğitim ve öğretim pandemi döneminde hiç yoktan iyiydi. En azından kendi çabasıyla bir şeyler yapmak isteyenlere bir yardımdı. Ama genel olarak sonuçları bakımından aldığımızda eğitim ve öğretim bakımından olumlu etkisi neredeyse sıfıra yakındır. Mevcut durumda yaşadığımız yeni bir pandemi değildir. Yakınlarına bakmak zorunda olanların dışında kimsenin evde kalma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle mevcut durumda uygun bir önlem olarak görünmemektedir. Saydığımız bu nedenler ve ileri sürdüğümüz bu gerekçelerden hareketle yükseköğretimin 2022-2023 Bahar Döneminde uzaktan öğretim olarak gerçekleştirilmesi için alınan kararın gözden geçirilmesi gerektiğini beyan ediyoruz” talebinde bulundu.
BİR KEZ DAHA EĞİTİMDEN KOPARMAK…
Eğitim Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Necip Vardal ise konuya dair, “6 Şubat depreminin büyük felakete dönüşmesi sonrasında dayanışmanın önemini her gün daha derinden hissediyor, kriz yönetimi ve planlamanın ne kadar hayati olduğunu gözlemliyoruz. Örgün eğitim kurumlarında 20 Şubata kadar eğitim öğretime ara verildi. Gerekli hazırlık ve planlama için bunun gibi kısa süreli eğitime ara verme süreci anlaşılabilir. Ancak 2. yarıyılın tamamında okulları kapatmak asla doğru değildir. Okulları sadece akademik eğitimin yapıldığı yerler olarak görmemek gerekir. Bir deprem travması yaşıyoruz. Toplum olarak bu zor günleri atlatmamız ancak okulları açık tutmakla mümkündür. Çünkü okullar öğrenme yerinin yanında sosyal ve duygusal ihtiyaçların giderildiği yerlerdir. Öğrencilerin arkadaşlara, öğretmenlere ihtiyacı vardır. Öğrencileri yalnızlığa itecek, travmaları kalıcılaştıracak, eşitsizliği derinleştirecek kararlardan uzak durulmalıdır. Plansızlığın ve kriz yönetebilme kabiliyetinden yoksunluğun faturası, gençlerimizin eğitim hakkı feda edilerek çıkarılamaz. Anlaşılıyor ki mevcut deprem felaketinin ortaya çıkardığı tablo karşısında akıllarına ilk gelen tedbir KYK yurtlarının boşaltılmasıdır. Üniversiteler, eğitim-öğretimin yanı sıra dinamik bir sosyalleşmenin geliştiği ve dayanışmanın güçlendiği alanlardır. Daha önce pandemi sürecinde eğitimden koparılmış öğrencilerimizi bir kez daha eğitimden koparmak bu kuşağa yapılan çok büyük bir haksızlıktır” dedi.
VARDAL, İKTİDARA VE YÖK’E SESLENDİ
Başkan Vardal, aynı zamanda, “Eğitim Sen olarak siyasi iktidara ve YÖK’e çağrımız, üniversitelerde yüz yüze eğitimin, net olarak açıklanmış makul en yakın tarihte başlatılmasıdır. Ayrıca; deprem bölgesindeki tüm üniversite öğrencilerinin geçici olarak güvenli bölgelerdeki üniversitelere alınmasının koşulları yaratılmalı, üniversiteler açılana kadar yükseköğretim kurumlarındaki personelin deprem bölgelerinde gönüllü olarak çalışabilmesi sağlanmalı, söz konusu personelin gönüllü olarak yürüttüğü/yürüteceği faaliyetler için yıllık izin istenmesine son verilmeli, depremden doğrudan etkilenen personel, öğrencilerimiz ve aileleri tespit edilmeli, personele, öğrencilere ve ailelerine yaşadıkları ağır tahribatı hafifletecek düzeyde nakdi ve ayni yardım planlanmalı, personele, öğrencilere ve ailelerine üniversiteler, belediyeler ve yurtlar bünyesinde ücretsiz barınma, beslenme ve ulaşım imkânları sağlanmalı, personele, öğrencilere ve ailelerine ücretsiz psikolojik destek verecek birimler oluşturulmalı, üniversitelerin sadece eğitim öğretim faaliyeti yürüten kurumlar olmadığı, aksine ihtiyacımız olan dayanışma ve umudu yeşertebileceğimiz mekânlar olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir” açıklamasında bulundu.
BU NASIL BİR VİCDAN?
Eğitim iş İzmir 3 No'lu Şube Başkanı Sevda Ketenci de “Yükseköğretim deprem bölgesi dışında devam etmeli, bu bölgede gençlere yatay geçiş hakkı sunulmalı. Deprem bölgesindeki gençlerimiz okullarına devam ettiği sürece hayatla bağ kuracaklardır. Bu nasıl bir vicdan, nasıl bir akıl yoksunluğu bilemiyorum. Deprem de dahil, tüm sorunlarımızın çözümü eğitimdir. Her koşulda eğitime devam edilmelidir. Yurtlarda kalan mevcut öğrencilerin barınma problemi çözüldüyse sorun yok elbette. Ancak yurtta kalan öğrencinin sokakta bırakılması kabul edilemez” sözlerine dikkat çekti.
ŞİMDİ BİR YARA DAHA…
Afyon’da eğitim-öğretim gören bir üniversite öğrencisi ise “İzmir’de yaşıyorum. Afyon’da Muhasebe bölümünü okuyorum. KYK yurdunda kalıyorum. Odalara girip, eşyalarımızı poşetlere doldurup, kapı önlerine koymuşlar. Sonra bir mesaj atıp, ‘Eşyalarınızı almaya gelin’ dediler. Pazartesi günü gidip alacağım. Tabi umarım eşyalarımızı yağmalamamışlardır. Uzaktan eğitime geçilmesine mi üzüleyim yoksa yurtlardan çıkarıldığımıza mı? Ben şanslıyım. Ailemin yanındayken bu haberi aldım. Ama halen daha yurtlarda kalan binlerce arkadaşımız var. Onların nerede kalacaklarını hesaplamadan ‘çıkın’ dediler. Her kriz anında gözden çıkarılan ilk şeyin eğitim olması o kadar üzücü ki. Olan hep z kuşağına oluyor. Salgında yara aldık, şimdi bir yara daha. Göreceksiniz ki eğitim öğretimden vazgeçen yüzlerce öğrenci olacak” dedi.