30 Ağustos Zafer Bayramı İzmir’de coşkuyla kutlandı

İzmir’de 30 Ağustos Zafer Bayramı, Konak Cumhuriyet Meydanı’nda önemli isimlerin katılımı ile törenle kutlandı. Törende Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları minnetle anıldı

Haber Giriş Tarihi: 30.08.2024 12:03
Haber Güncellenme Tarihi: 30.08.2024 15:16
Kaynak: MUHABİR MERVE AĞRIÇ
30 Ağustos Zafer Bayramı İzmir’de coşkuyla kutlandı

Muhabir- Merve Ağrıç/ 30 Ağustos Zafer Bayramı, İzmir'de çelenk sunma töreni ile kutlanmaya başladı.

Törende, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Mehmet Fatih Kacır, İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, Ege Ordu Komutanı Korgeneral İrfan Özsert ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Konak Cumhuriyet Meydanı’nda Atatürk Anıtı önünde saygı duruşunda bulunarak çelenk sundular.

Aynı zamanda törene İzmir milletvekilleri, partilerin temsilcileri ve önemli siyasi isimler de katılım sağladı. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajı okundu ve Ege Ordusu ile Arnizon Komutanlığı personelinin konuşması ile günün anlam ve önemine vurgu yapıldı. Bu anlamlı günde hem İzmir'in hem de Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesine vurgu yapılırken, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları minnetle anıldı.

TÖRENDE GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİNE VURGU YAPILDI

Gerçekleşen törende Maliye Yüzbaşı Yusuf Eldemir konuşma yaparak günün anlam ve önemine vurgu yaptı. Törende konuşma gerçekleştiren Maliye Yüzbaşı Yusuf Eldemir, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına temel teşkil eden 1927’de kazandığımız büyük zaferin 102’nci yılını ulusça kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz. Asil Türk Milleti, Kahraman Ordusu'yla birlikte varlığını ve vatanına kastedenlere karşı 102 yıl önce bugün kahramanlık ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretiyle yeniden birilerinin topyekûn bir varoluş mücadelesi sonucunda eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır. Aziz yurduna ve bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetleri karşısında Türk ordusunun ortaya koyduğu eşsiz bir eser olan bu zaferin her safhası tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir. 1900’lü yılların başlarında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen bütün akımları, sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda Birinci Dünya Savaşı çıkmış, müttefiklerin aldığı ağır ilgiler sonucu, Mondros Mütarekesi imzalanarak anlaşmayla bin yıldır üzerinde kan dökülerek, can verilerek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları o dönemin büyük devletleri ve onların maşaları tarafından işgal edilmiş ayrıca tarihimize kara birlik olarak geçen seyir anlaşması da ulusumuza dayatılmıştır. İşgal güçleri girdikleri her yerde adeta tarih ilklerini kutsarcasına, kadınımıza, yaşlımıza ve çocuklarımıza ve dünyada işine az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen üzerimizde kara bulutlarının dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları bağımsızlık ve meşalesini yakarak ya istiklal ya ölüm! Aydınlığa giden yolu aralamışlardır. Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Özellikle Sakarya Meydan muharebesinde hedefimizi ulaştırmaya muktedir olduğumuzu milletimizin istiklali uğruna kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır. Artık dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev düşmana son darbeyi vurmak olmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın komutanlığı altında Türk kuvvetleri düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek, sahada düşmanı ağlatmayı başarmıştır. Avrupalıların 5-6 geçinmez dediği Afyon mevzilerini 3 günde geçerek 30 Ağustos'a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etti. Bu zafer ile düşmana son darbeye vuruldu. Ardından icra edilen takip harekatıyla da 9 Eylül’de düşman İzmir'de denize döküldü. Dünya tarihçileri büyük taarruz için bir ifadeyi kullanmışlardı; ‘Türkler bu akı meydan muharebesinden yüz yıllar sonra bir de parlaklık imha muharebesi kazandılar. Bu muharebelerde Türk ordusu çok kısa bir sürede kendisinden üstün düşman kuvvetlerinin büyük bölümünü imha ve esir etmiştir. Askeri açılan bir değer önemli husus da günün şartlarında bir ordunun on günde beş yüz kilometrelik mesafeyi yaya olarak ve savaşarak katetmesi. 30 Ağustos'un gerçek anlamını ve önemini büyük zaferin 102’nci yıl dönümünde Dumlupınar’ın Çal Tepesi'nde yapılan törende Başkomutan Mustafa Atatürk'ün verdiği söylevde görürüz. Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada taçlandırıldı. Burada akan Türk kanunları bu semada uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Partiler yalnız karşı karşıya gelen 2 ordunun çarpışması değildir. Meydan muharebesi milletlerin bütün varlığıyla ilim ve fen alanlarındaki yükselmeleriyle ahlaklarıyla kültürleriyle kısaca bütün maddi ve manevi kudretleriyle çarpıştığı bir imtihan meydanı. İşte kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur, harbin, kadın, çocuk, yaşlı demeden milletçe topyekûn bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu bu meydanda ulu önderin liderliğinde alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harfler ile yazılan bu zaferin günümüze kadar yazılan çok önemli askeri ve siyasi sonuçlar olmuştur ve bu sonuçların günümüze de yansımakta olduğu gözlemlenmektir. Bu zaferle Türk ulusunun son neferine kadar yok edilmedikçe Türk'ün istikbalinin elinden alınamayacağı, Türklerin yalnız askeriyle değil milletiyle topyekûn olarak savaştıkları bir kere daha ispatlanmıştır. 30 Ağustos Zaferi Türk ordusuna silahlı kuvvetler günü olarak armağan edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin huzur ve refahını sağlamak, bölgemizde ve dünyada sürekli bağımsızlık için katkıda bulunmak için tarihinden ve milletinden aldığı güçle modern harp silahı ve teçhizatıyla güçlü bir dinamik dersleriyle ulaştığı yüksek eğitim seviyesiyle azimli ve kararlı komuta kademesiyle dostlarının ve ülkemizin güvencesi ile düşmanlarımızın korku dünyası olmaya devam etmektedir. Dünyanın sayılı asker güçlerinden birisi olan silahlı kuvvetlerimiz her zaman her yerde ve her şartta verilecek görevleri ifaya hazırdır. Milli egemenlik, milli şuur ve tam namuslu esasına dayanan Atatürk ülkeleri bugüne kadar olduğu gibi geleceklere Türk Silahlı Kuvvetlerimize rehber olmaya devam edecektir. Bu kutsal ve tarihi gün vesilesiyle Ulusça Başlığı, Ulu Önder Atatürk'ü olmak üzere silah arkadaşları ve bazı şehitlerimizle ebediyeti intikal eden gazilerimizle rahmetle alınıyor. Hatırları önüne bir kez daha saygıyla eğiliyor. Şükranlarımızı sunuyoruz. Ruhları şad olsun” ifadelerine yer verdi.

Kaynak: MUHABİR MERVE AĞRIÇ

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.