İzmir’de iş dünyası sürdürülebilir gelecek için birleşti

İzmir’de düzenlenen ‘Sürdürülebilirlik Zirvesi’ Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinin hızlandırılması için atılması gereken kritik adımları gündeme taşıdı. İş dünyası liderleri, çağa ayak uydurmak için eğitim ve teşviklerle yeşil dönüşüm sürecinin hızlandırılması gerektiğini belirtti

Haber Giriş Tarihi: 08.01.2025 15:31
Haber Güncellenme Tarihi: 08.01.2025 15:32
Kaynak: HABER MERKEZİ
İzmir’de iş dünyası sürdürülebilir gelecek için birleşti

KEMAL ÖZKURT / İzmir Ticaret Odası ve Hürriyet Gazetesi iş birliğiyle düzenlenen ‘Sürdürülebilirlik Zirvesi’, çevre ve iş dünyası liderlerini İzmir’de bir araya getirdi. Zirvede, sürdürülebilirlik konusundaki önemli gelişmeler ve çözüm önerileri tartışıldı. Toplantının ilk oturumunda Hürriyet Gazetesi Ekonomi Yazarı Noyan Doğan’ın moderatörlüğünde İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli ve Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, iş dünyasında sürdürülebilirlik anlayışını ele alarak, bu alanda atılacak adımlar üzerine görüşlerini paylaştı.

zirve

KOBİ’LER SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK NOKTASINDA EKSİK

KOBİ’lerin sürdürülebilirlik konusunda yeterli bilince sahip olmadığına dikkat çeken Özgener, “Kentimizde farklı ölçeklerde faaliyet gösteren şirketler var. Özellikle büyük şirketler ve holdingler, çevre dostu üretim, enerji verimliliği ve kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle sürdürülebilirlik hedeflerini iş modellerine entegre etme konusunda oldukça hızlı ve etkin hareket edebiliyorlar. Bu durum, kolaylıkla gözlemlenebiliyor. Ancak diğer yandan, iş dünyasının büyük bir kısmını oluşturan KOBİ’lerimiz için durum biraz farklı. KOBİ’ler, özellikle finansal kaynak eksikliği, bilgiye erişim zorlukları ve teknik kapasitelerinin sınırlı olması nedeniyle sürdürülebilirlik konusunda yoğun desteğe ihtiyaç duyuyor. Tüm mevzuatları yakından takip ediyor ve üyelerimizi düzenli olarak bilgilendiriyoruz. Ancak, duyurularımızı yakından takip eden üyelerimizin sayısında istenen düzeye ulaşmakta zorlandığımızı da söylemeliyim. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığın artırılması gerektiğine inanıyorum” dedi.

Teşviklerin arttırılması gerektiğini de söyleyen Özgener, “Firmalarımızın çevresel sürdürülebilirlik stratejilerini geliştirirken doğal kaynakların korunması, biyolojik çeşitliliğin devamı ve iklim değişikliğiyle mücadeleye odaklanması gerekiyor. Ancak, bu süreçte hem maliyet tasarrufu hem de rekabet avantajı sağlamak kolay değil. Çevre Bakanlığı başta olmak üzere devletin mevzuatları daha işlevsel ve kolay uygulanabilir hale getirmesi gerekiyor” diye konuştu.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN DOĞRU ADIMLAR

Türkiye’de ki şirketlerin yüzde 95’i KOBİ’lerden oluştuğunu ve sürdürülebilirlik sadece büyük kurumsal şirketlerin raporlarına değil, KOBİ’lere de yayılması gerektiğini ifade den Yorgancılar, “Yeşil dönüşüm sürecinde karbon ayak izini azaltmak, Gümrük Birliği kurallarına uyum için kritik önemde. Bu noktada eğitim, her şeyin temelini oluşturuyor. Enerji konusu ise başlıca öncelik. Temiz ve kesintisiz enerjiye odaklanmalı, yenilenebilir enerji kaynakları daha fazla teşvik edilmeli. Trafo kapasitelerindeki kısıtlamalar gibi engeller kaldırılmalı. Ayrıca, hammaddenin yerel kaynaklardan temin edilmesi ve tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi gerekiyor. Son olarak, iş gücünde meslek liseleri ve uygulamalı eğitim modeli geliştirilerek, geleceğin üretim altyapısı oluşturulmalı. Doğru adımlar atıldığında bu dönüşüm, ülkemizin geleceğine olumlu yansıyacaktır” açıklamalarında bulundu. Sürdürülebilirlik noktasına teşvikten önce neler yapılabilir ona odaklanmalıyız diyen Yorgancılar, “Şişe, cam ve plastik gibi atıklar restoranlardan, alışveriş merkezlerinden ve evlerden toplanarak geri dönüşüm sistemine entegre edilecek proje yakın zamanda uygulamaya geçecek. Türkiye'de de bu tür sistemlerin yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca, geri dönüşümde atığın başka bir sanayinin hammaddesi haline gelmesini sağlayacak politikalar geliştirilmelidir. Öncelikle ihtiyaçlar belirlenmeli ve bu doğrultuda destekleme yöntemleri planlanmalıdır” ifadelerini kullandı.

TARIM TÜM DÜNYANIN SORUNU

Tarımın sürdürülebilirliğinin yalnızca Türkiye’nin değil, tüm dünyanın ortak sorumluluğu olduğunu söyleyen Kestelli, “Dünyadaki gelişmeler, tarımda geleneksel yöntemlerin yerini yenilikçi ve çevre dostu uygulamaların aldığını gösteriyor. Avrupa Birliği’nin ‘Yeşil Mutabakat’ kapsamında geliştirdiği ‘Çiftlikten Sofraya’ stratejisi, kimyasal kullanımının azaltılması, biyolojik çeşitliliğin korunması ve iklim dostu üretim yöntemlerinin yaygınlaştırılmasını hedefliyor. Türkiye’de de bu çerçevede çeşitli adımlar atılıyor. Organik tarımın artırılması, iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması ve kırsal kalkınma projeleri bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak, kimyasal gübre ve pestisit kullanımının hâlâ yüksek olması, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve üreticilerin ekonomik zorlukları, sürdürülebilir tarım hedeflerine ulaşmada ciddi engeller oluşturuyor. Geldiğimiz noktada, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik politikalar geliştirmek ve gıda tedarik zincirlerini dayanıklı hale getirmek zorunlu hale gelmiştir. Üretim süreçlerinin çevresel etkiler kadar ekonomik ve sosyal boyutlarının da göz önünde bulundurulması gerekiyor” dedi.

Eğitim, teşvik ve bilinçlendirme faaliyetlerine ağırlık verilerek tarım sektöründe dönüşümü sağlanabileceğini belirten Kestelli, bu sayede Türkiye’nin tarım ve gıda sektörünü daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşacağını, tarımsal üretimde geniş kapsamlı bir eğitim seferberliği başlatılırsa dönüşüm sürecinin hızlanacağını ifade etti.

TÜRK İHRACATÇISI HAZIR DEĞİL

Türk ihracatçısının karbon ayak izi konusunda mekanizmalarını henüz tam olarak hazır olmadığını vurgulayan Jak Eskinazi, “Eksikliklerimizi gidermek için öncelikle karbon ayak izlerimizi ölçmeli, emisyonlarımızı tespit etmeli ve bunları raporlamalıyız. Bu süreçlerin nasıl yapılacağını anlatmak ve bunun için kapsamlı eğitimler düzenlemek gerekiyor. Eskiden fabrikalarda yalnızca mavi ve beyaz yaka vardı, şimdi ise yeşil yaka diye adlandırdığımız bir kavram var. Bu kolay bir süreç değil. Yeşil yakalı çalışanların, karbon yönetimini sürekli kontrol ederek kayıt altına alması kritik önem taşıyor. Ancak, düşük karbon teknolojilerine geçiş ciddi maliyetler gerektiriyor. İşletmelerimizin bu teknolojilere yatırım yapabilmesi için farkındalık yaratmak ve uygun kredi mekanizmalarını devreye sokmak zorundayız. En büyük ticaret partnerimiz olan Avrupa Birliği, 2026 itibarıyla karbon sınır düzenlemelerini devreye alacak. Demir-çelik, çimento ve kimya sektörleri başta olmak üzere birçok sektör bu uygulamadan doğrudan etkilenecek. Bu nedenle, ihracat yapan firmalara gerekli bilgilendirmeleri yapmalı, onları bu sürece hazırlamalıyız. Rekabetçiliğimizi sürdürebilmek için ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik açısından eksikliklerimizi hızla tamamlamamız gerekiyor. Zaman daralıyor, bu konuda ciddi çalışmalar yapmalıyız” diye belirtti.

Öte yandan, atık yönetiminde belediyelerin aktif rol oynaması gerektiğine dikkat çeken Eskinazi, “Evlerden çıkan çöplerin karışık bir şekilde toplanması yerine, ayrıştırma sistemlerinin yaygınlaştırılması temel bir ihtiyaç. Belediyelerin, bu konuda daha fazla gayret göstermesi, eğitim programları düzenlemesi ve altyapıyı geliştirmesi büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu.

Kaynak: HABER MERKEZİ

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.