Önümüzdeki yılları yükseköğretim alanında önemli fırsatların yakalanabileceğini belirten Erol Özvar, ilerleyen süreçte yükseköğretimlerin karşılaşabileceği sınamaları başlıklar halinde sıraladı
Haber Giriş Tarihi: 06.01.2025 13:08
Haber Güncellenme Tarihi: 06.01.2025 14:44
Muhabir:
BERKAY ERDEN
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nin (İKÇÜ) ev sahipliğinde düzenlenen 2030’da Doğru yükseköğretim vizyonu toplantısına Yükseköğretim kurulu Başkanı Profesör Doktor Erol Özvar’ın yanı sıra Ege ve Akdeniz Bölgeleri ile Kıbrıs’daki 43 üniversitenin temsilcileri katılım gösterdi. Yüksekögretim alanında geleceğe yönelik değerlendirmeler ve planlamalar yapıldığı toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Özvar, ilerleyen yıllarda yükseköğretim alanında önemli gelişmeler yaşanabileceğinden bahsederek; yükseköğretimin belli sınamalara da maruz kalabileceğini belirtti.
Etkinlikte konuşan Özvar, dünya genelinde yüksek öğretime ulaşmanın ekonomik maliyetlerinin gittikçe yükselmeye devam ettiğini söyledi. Bu durumun bir yandan hükümetlerin mali ve sosyal politikalarını olumsuz bir şekilde etkilediğini aktaran Özvar diğer yandan insanların arasında ekonomik eşitsizliklerin artmasına sebebiyet verdiğini ifade etti.
Türkiye’de öğrencilerin devlet üniversitelerinde parasız okumasının devletin en önemli eğitim politikalarından bir olduğunu belirten Özvar, “Başarılı öğrencilerin tespit edilip yüzde yüz burslu okutması da bu bakımdan takdire şayan bir hizmettir. Bununla birlikte bütün üniversitelerimizin ekonomik zorluk Yaşandığı bu dönemde paralı okumak durumunda olan gençlerin üniversiteye erişimini engel olmayacak bir ücret politikası izlemeleri fevkalade önemli hususlarda bir tanesidir. Bilhassa öğrencilerimizin yüksek öğretime ulaşma yüksek öğretim okuma arzusunu gerçekleştirecek gerçekçi bir eğitim öğretim ücretleri politikası belirlemek zorunda. Bu belki de en önemli başında Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda bildiğiniz üzere sadece kendi vatandaşları için değil ama aynı zamanda uluslararası öğrencilerin fevkalade indirime gittikleri son zamanlarda gece çarpmaktadır. Vakıf yüksek öğretim kurumlarımızın Avrupa’daki, Amerika’daki ve diğer gelişmiş ülkelerde coğrafyalarda faaliyet gösteren özel ve vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerini yakından takip etmeleri buna göre birtakım stratejiler geliştirmeleri gerektiğini kendilerine hatırlatmak isterim. Bütün dünyanın yakından tecrübe ettiği birkaç sene önce geride bıraktığımıza inandığımız on dokuz salgını bu saldırıyla birlikte elektrik teknolojisi üniversitelerimizin daimi gündem maddelerinden biri haline geldi. Teknolojik yenilikler ile dijital öğrenmenin mahiyeti de bu vesileyle değişmeye başladı. Çevrim içi eğitim platformlarının yükselişi yapay zeka işitselleştirilmiş öğrenme, sanal ve arttırılmış gerçeklik uygulamaları kısa zaman içerisinde üniversite ilgisini çekmeye başlayan alanlar olarak karşımıza çıkmaya başladık. Genişleyen internet altyapısı sayesinde nispeten daha az gelişmiş bölgelerde eğitime erişim imkanı artmış olmakla birlikte çevrimiçi öğretmen araçlarına eşit erişim sağlama konusunda yaşanan zorluklar tarafımızca sizler tarafınız tarafından da asla unutulmaması gereken başlıklardan biridir. Bununla beraber yeni eğitim teknolojileriyle geleneksel yani alışıldık eğitimin dengelenmesi, dengeli bir süreç içinde bu iki öğrenim kanalının yürütülmesi Hepinizin önünde önemli bir yükseköğretim kurulumuzun eşgüdümü ve üniversite ve fişin dirayetli yaklaşımları sayesinde bugüne dek üniversite öğrencilerimizin öğrenim kalitesinden ödün vermeden Fakat yeni fırsatları da değerlendirerek bir denge bulmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Fakat önümüzdeki yıllarda bu teknolojik altyapıların daha fazla kullanılacağından ve yaygınlık kazanacağından hiç kimsenin şüphesi bulunmamaktadır. Dijital eğitimin hızla genişlemesiyle birlikte eğitimde kalite standartlarını korumak giderek zorlaşmaktadır. Bunun gibi sizler öğrenim mecralarının geç afetasyonundan geçmesi Gerektiği gerçeği de hepimizin gündeminde mutlaka yer bulmalıdır. Bu sürecin yükseköğretim anlayışınızı, ilkelerimizi ve beklentilerimizi daha fazla karşılayacak şekilde yeniden planlanması ve yürütülmesi gerekmektedir. Bunun yanında bireyselleştirilmiş dijital eğitimin ekonomik faaliyetlerini ve ulaşılabilirliğini hesaba kattığımızda üniversite yöneticilerinden, yüksek öğretimde erişilebilirlik ve kapsayıcılık prensiplerini çözümler üretmesi beklenecektir. Değerli arkadaşlarım, bir başka önemli gündem maddesi kalite güvencesi ve küresel rekabet edebilirdik. Önümüzdeki dönemde daha sık karşı karşıya kalacağımız önemli sınav alanlarından birini oluşturmaktadır. Öğretim kapasitesinin ve yüksek öğretim programlarının genişlemesi, verilere ve yansıdığı şekilde üniversitelere erişim arttırmış” diye konuştu.
YÜKSEKÖĞRETİM VE KÜRESELLEŞME
Konuşmasında toplantının amacını ve kapsamını belirten Özvar, yükseköğretimin tarihsel süreç içerisinde toplumun geniş kesimine hitap eder hale geldiğini söyledi. Yükseköğretimin küreselleşme sürecinden hem etkilendiğini hem de bu süreç üzerinde etkili olduğunu aktardı. Özvar, “İzmir Katip Sebebi Üniversitemizin kıymetli rektörü Profesör Doktor Ahmet Köse’ye samimi ev sahipliği için kendisine çok teşekkür ediyorum. Toplantımızın en iyi şekilde yapılması için büyük bir gayret sarf etti. Sağ olsun, var olsun. Çok değerli mesai arkadaşlarım. Bugün bugüne kadar Ankara, Diyarbakır ve Niğde’de üç ayrı 2030’a Doğru vizyon toplantısı gerçekleştirdik. Dördüncü buluşmamızı İzmir’de sizlerle birlikte yapıyoruz. Bu toplantımızda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren 13 üniversitenin temsilcilerini de önümüzdeki döneme ilişkin kurumumuzun faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmalarının yararlı olacağı düşüncesiyle davet ettik. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar 7’inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yüksek öğretim yalnızca sınırlı bir kesime hitap eden bir kurum olmaktan çıkmış ve toplumun çok geniş kesimlerine ulaşmaya başlamıştır. Bu süreç yüksek öğretimin Dünya genelinde kitleselleşmesi ve küreselleşmesine öncülük etmiştir. Bu dönemin ardından yüksek öğretim hem küreselleşmenin etkilerini yoğun bir şekilde işletmiş hem de buna mukabil küreselleşme üzerinde etkili bir araç haline gelmiştir. Günümüzde dünya genelinde yaklaşık 250 milyon öğrenci yükseköğretime devam ederken bu sayının 2030’da 380 milyona, 2040 yılında 100 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. 1975 yılında başka ülkelerde eğitim gören öğrenci sayısı yaklaşık 800 bin iken son 50 yılda bu sayı dikkat çekici bir şekilde 8 kat artarak 2022 yılı itibariyle 6,3 milyona ulaşmıştır. 2025 yılında bu sayının 8 milyona çıkması beklenmektedir. Bu rakamlar yüksek öğretimde kitleselleşme ve küreselleşme eğiliminin güçlü bir şekilde devam etmekte olduğunu gözler önüne sermektedir. Yükseköğretimin kitleselleşmesi ve küreselleşmesiyle beraber bu sektörde yaşanan zorluklar ve sınamalar toplumun sınırlı bir kesimini etkilemekten çıkıp bütün bir ülkeye hatta daha geniş coğrafyalara tesir edecek bir mahiyet kazanmaya başlamıştır. Bu nedenle yükseköğretimin sadece halihazırdaki durumunu değil yakın gelecekte alabileceği şekilleri bugünden ele almak büyük bir önem arz etmektedir. Sizlerle bugün önümüzdeki yıllarda yüksek öğretim sistemimizin karşılaşabileceği sınamaların ve bunlara ilişkin yaklaşımımızın paylaşmayı arzu ediyorum. Şu genel gözlemle başlamak isterim. Hızla gelişen teknoloji iklim ve çevre sorunları toplumsal ihtiyaçların değişimi ve ekonomik dönüşüm ile bunlara bağlı olarak yeni becerilere veya yetkinliklere yönelik beklentiler bütün dünyada eğitim anlayışını yeniden şekillendirmektedir. Önümüzdeki yıllar yüksek öğretimde önemli fırsatların yanı sıra ciddi sınamaları da beraberinde getirecek dönüştürücü bir sürecin habercisi olacaktır. Şimdi bunları birkaç başlık altında sizlerle ele almak isteriz” diye konuşarak katılımcılar ile YÖK’ün belirlediği başlıkları şu şekilde paylaştı:
YÜKSEKÖĞRETİM MALİYETLERİ ARTIYOR
Yükseköğretime ulaşım maliyetinin giderek arttığından bahseden Özvar, üniversitelerin öğrencilerin yükseköğretimde okuma arzusunu kırmayacak fiyat politikaları izlemeleri gerektiğini söyleyerek; “Bunlardan birincisi dünya genelinde yüksek öğretime ulaşmanın ekonomik maliyetlerinin gittikçe yükselmeye devam etmektedir. Bu bir yandan hükümetlerin mali ve sosyal politikalarını olumsuz bir şekilde etkiler diğer yandan insanlar arasında ekonomik eşitsizliklerin artmasına sebebiyet vermektedir. Ülkemizde öğrencilerin devlet üniversitelerinde parasız okuması, devletin en önemli eğitim politikalarından birisidir. Başarılı öğrencilere yüzde yüz burslu okutulması da bu bakımdan takdire şayan bir hizmettir. Bununla birlikte bütün üniversitelerimizin ekonomik zorluk yaşandığı bu dönemde paralı okumak durumunda olan gençlerin üniversiteye erişimini engel olmayacak bir ücret politikası izlemeleri fevkalade önemli hususlarda bir tanesidir. Bilhassa öğrencilerimizin yüksek öğretime ulaşma yüksek öğretim okuma arzusunu gerçekleştirecek gerçekçi bir eğitim öğretim ücretleri politikası belirlemek zorunda. Bu belki de en önemli başında Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda bildiğiniz üzere sadece kendi vatandaşları için değil ama aynı zamanda uluslararası öğrencilerin fevkalade indirime gittikleri son zamanlarda göze çarpmaktadır. Vakıf yüksek öğretim kurumlarımızın Avrupa’daki, Amerika’daki ve diğer gelişmiş ülkelerde coğrafyalarda faaliyet gösteren özel ve vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerini yakından takip etmeleri buna göre birtakım stratejiler geliştirmeleri gerektiğini kendilerine hatırlatmak isterim” diye konuştu.
EĞİTİMDE DİJİTALLEŞME ARTIYOR
Yaşanan KOVİD 19 salginıyla birlikte eğitimde teknolojinin yerinin giderek arttığına dikkat çeken Özvar, öğrencilerin kaliteden ödün vermeyerek bu teknoloji ile buluşturulmalari gerektiğini belirttiği konuşmasında; “Değerli arkadaşlarım ikinci olarak bilhassa bütün dünyanın yakından tecrübe ettiği birkaç sene önce geride bıraktığımıza inandığımız KOVİD 19 salgını. Bu salgınla birlikte teknolojik yenilikler ile dijital öğrenmenin mahiyeti de bu vesileyle değişmeye başladı. Çevrimiçi eğitim platformlarının yükselişi yapay zeka kişiselleştirilmiş öğrenme, sanal ve arttırılmış gerçeklik uygulamaları kısa zaman içerisinde üniversite ilgisini çekmeye başlayan alanlar olarak karşımıza çıkmaya başladık. Genişleyen internet altyapısı sayesinde nispeten daha az gelişmiş bölgelerde eğitime erişim imkanı artmış olmakla birlikte çevrimiçi öğretmen araçlarına eşit erişim sağlama konusunda yaşanan zorluklar tarafımızca sizler tarafınız tarafından da asla unutulmaması gereken başlıklardan biridir. Bununla beraber yeni eğitim teknolojileriyle geleneksel yani alışıldık eğitimin dengelenmesi, dengeli bir süreç içinde bu iki öğrenim kanalının yürütülmesi Hepinizin önünde önemli bir konu olmuştur. Öğrencilerimizin öğrenim kalitesinden ödün vermeden fakat yeni fırsatları da değerlendirerek bir denge bulmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Fakat önümüzdeki yıllarda bu teknolojik altyapıların daha fazla kullanılacağından ve yaygınlık kazanacağından hiç kimsenin şüphesi bulunmamaktadır. Dijital eğitimin hızla genişlemesiyle birlikte eğitimde kalite standartlarını korumak giderek zorlaşmaktadır. Bu sürecin yükseköğretim anlayışınızı, ilkelerimizi ve beklentilerimizi daha fazla karşılayacak şekilde yeniden planlanması ve yürütülmesi gerekmektedir Bunun yanında bireyselleştirilmiş dijital eğitimin ekonomik faaliyetlerini ve ulaşılabilirliğini hesaba kattığımızda üniversite yöneticilerinden, yüksek öğretimde erişilebilirlik ve kapsayıcılık prensiplerini çözümler üretmesi beklenecektir” ifadelerini aktardı.
KAPASİTE VE KALİTE BİRLİKTE YÜKSELMELİ
Yükseköğretim konusunda uluslararası rekabeti sürdürebilmek için kapasitenin ve kalitenim önemine dikkat çeken Özvar, “Değerli arkadaşlarım, bir başka önemli gündem maddesi kalite güvencesi ve küresel rekabet edebilirdik. Önümüzdeki dönemde daha sık Karşı karşıya kalacağımız önemli sınav alanlarından birini oluşturmaktadır. Öğretim kapasitesinin ve yüksek öğretim programlarının genişlemesi, verilere ve yansıdığı şekilde üniversitelere erişim arttırmış ülkenin dört bir yanında yüksek öğretim kurumları genç nüfusun bilim ve teknoloji ile buluşmasına imkan sağlamıştır. Bu kapasitenin genişlemesi bazı kesimlerde eğitim kalitesiyle ilgili endişelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bunu hepimiz zaten yakından takip ediyor ve biliyoruz. Kapasite ile birlikte kalitenin de aynı ölçüde yükselmesine yönelik toplumda ortaya çıkan beklentinin karşılanması sadece veya değil bütün üniversite bileşenlerini yakından ilgilendirmektedir. Küresel ölçekte bilim ve teknoloji yarışı büyümüş ülkeler arası rekabet artmıştır. Buna bağlı olarak Küresel rekabette ön sıralara tırmanmak da zorlu bir yarış haline gelmiştir. Türk üniversitelerinin uluslararası akreditasyon standartlarını karşılamada ve küresel üniversite sıralamalarında üst sıralarda yer almada ciddi ve başarılı bir sınav bugün uluslararası çevrelerde teslim etmektedir. Bununla beraber üniversiteler olarak mevcut durumla yetinmemiz mümkün değildir. Uluslararası görünürlük ve misli rekabet üstünlüğü konusunda almamız gereken daha ciddi mesafeler bulunmaktadır. Bu durum ülkemizin uluslararası öğrenci ve öğretim üyesi çekme kabiliyetini ve küresel akademik camiadaki genel itibarımızı etkilemektedir. Bu bakımdan daha önce de ifade ettiğim üzere Türkiye’de Yüksek Öğretim kapasite sınırına ulaşmıştır. Artık bundan sonra bu kapasitenin kalite ile taçlandırılması gerekmektedir. Yükseköğretim Kurulunun bugünden önümüzdeki yıllara en önemli gündem maddesi başta eğitim öğretim olmak üzere araştırma ve geliştirme ve akademik performansta daha yüksek kalite standartlarına daha yüksek kalite ölçülerine ulaşmak olacaktır. Bu noktada bütün üniversite yöneticilerimizin fevkalade dikkatli hareket etmesi ve Yükseköğretim Kurulu’yla birlikte çalışması gerekmektedir. Kontenjanlardan öğretim üyesi kadrolarının tahsisine kadar kalite birinci derecede karar verirken adil olacağını sizlere hatırlatmak isterim. Değerli arkadaşlarım, bir diğer Üniversite öğretim elemanlarının akademik motivasyonu ve bilimsel üretkenlikleri meselesidir. Değerli arkadaşlarım, üniversite hayatımızın devamı ve ülkemizin kalkınmasındaki rolü bakımından Tartışmasız en önemli gündem maddeleri başında motivasyon ve akademik üretkenlik konusu gelmektedir. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli genç nesillerin yetiştirilmesi ve bilim ve teknoloji alanında gelişme ortaya Koyacağımız bilimsel üretim seviyesiyle doğrudan bağlantılıyız. Bilim ve teknoloji alanında küresel rekabette güçlü olmamız, akademisyenlerimizin bilimsel üretkenlikleri bütçesinde ancak mümkün olacaktır. Bilimsel üretkenliğin arttırılması ve kalitenin içerisinde yüksek öğretim bütünü için değişmez hedefler arasında yer almaktayız. Yükseköğretim Kurulunun son yıllarda geliştirdiği kadro politikası kontenjan politikası ve teşvik politikası öğretim elemanlarımızın akademik performansını veya üretkenliğini arttırmak üzerine bina edilmektedir. Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının zaman içerisinde olarak azaltılması, hocalarımızın daha fazla zamanını, araştırmalara ayırması lisans üstü eğitimle daha fazla ders vermeleri aslında hepimizin yükseköğretim alanında hocalarımızı akademik süreçler arttırmak üzere geliştirmeye çalıştırdığı çalıştığımız hususların başında gelmektedir. Değerli arkadaşlarım, akademik üretkenlik, kader yine yüksek öğretim kurumlarımızı ve yöneticilerin bekleyen başka bir sınama alanından daha bahsetmek istiyorum. Bu da değişen demokratik yapı ve üniversiteye yönelik değişim talebi. Türkiye demokratik veriler işaret ettiği hızla yaşlanan bir ülke konumuna gelmektedir. Doğum oranlarında son yıllarda yaşanan ısı düşüş önümüzdeki yıllarda genç nüfusta azalma yaşanacağını haber vermektedir. Türkiye’de genç nüfusun azalması gelecekte üniversiteye olan erişim talebinde ve kayıtlarda düşüşe yol açabilir. Bu daralma özellikle finansal kırılganlık içinde olan ve kalite standartlarına yönelik önlemlerini bugünden almayan üniversiteler için sürdürülebilirlik sorunlarını ortaya çıkartabilir. Bu bakımdan vakıf üniversitelerimizin gerekli tedbirleri bugünden itibaren düşünmesi gerekmektedir. Gelecekte sözünü ettiğimiz demokratik eğitimlere bağlı olarak yüksek öğretime erişim talebinin azalması üniversitelerimizi zor durumda bırakabilir Üniversitelerin temel politikası sürekli öğrenci sayılarını arttırmak, kapasiteyi genişletmek kadar aslında kaliteyi önceleyen, daha başarılı adaylar, daha kaliteli adaylar üzerinden bir çalışma yürütmeleri en önemli konuların başında gelmektedir. Ayrıca vakıf üniversitelerimizde malumunuz gerek anayasal olarak gerek kanunlar mevzuat gereği kar elde etme amacıyla kurulmayan, kurulamayacak müesseseleri bütün vakıf üniversiteleri aynı devlet üniversiteleri gibi yüksek öğretime katkı vermek ülkenin genç nüfusunu geçiştirmek maksadıyla kurulmaktadır. Nüfusa bağlı olarak azalabilecek eğitim parasına yönelik olarak üniversitelerimizin ve ilgili devlet birimlerinin gündeminde uluslararası öğrenci hareketliliğinden nasıl daha fazla pay alınabileceği konusu yer almalıdır. Vakit kaybetmeden öğrenim ücretleri, sağlık, kaliteli Eğitim, barınma ve güvenlik gibi öğrenci hareketliliğinin zorla etkileyen uçuşlarda hep birlikte önlemler geliştirmek durumundayız” dedi.
GÖÇMENLER ENTEGRE EDİLMELİ
Türkiye’ye göç yolu ile birçok insan geldiğine değinen Özvar, bu kişilerin de yükseköğretime entegre edilmesi gerektiğini belirterek; “Değerli arkadaşlarım, demokratik değişim konusu içinde şüphesiz göçmenler ile geçici barınma ve korunma statüsünde olan nüfusu da değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye düzensiz göç ile kanunlar ve insanlık çerçevesinde meşgul olmaktadır. Bununla birlikte Türkiye geçici koruma altındaki insanlara eğitimden yararlanma hakkı da vermektedir. Yükseköğretim perspektifimiz toplumumuzun adalet ve vicdan hükmünü tatmin edecek şekilde ilgili öğrencilerin yüksek öğretime entegrasyonunu ve alacakları eğitimin kalitesinin korunmasını öncelemektedir” açıklamasını paylaştı.
İŞ GÜCÜNE DUYARLI EĞİTİMLER VERİLMELİ
Otomasyon ve yapay zeka ile birlikte bazı is gücü sektörlerinin öneminin azaldığına değinen Özvar, üniversitelerin müfredatlarını is sektörleri ile istişare ederek hazırlamaları önerisinde bulunduğu konuşmasında “Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli kınama alanı da istihdama duyarlı akademik programlar ile iş gücü piyasasının üniversite mezunlarından beklentileri yani beceri uyuşmazlığı konusudur. Son yıllarda yaşanan hızlı teknoloji değişimi, otomasyon ve yapay zekaya dayalı yeni çözümler geleneksel bazı mesleklerin öneminin kaybolmasına neden olmaktadır. Bu değişim bir yanda mezunları başkaca becerilerin kazanılmasına zorlamakta. Diğer yanda ise bütün eğitim kurumlarını iş gücü piyasasındaki değişen beceri beklentilerine uyum sağlamaya sevk etmektedir. Liselerin ve üniversitelerin bu noktada aynı sınama ile karşı karşıya o söylememiz gerekir. Eğitim ve sektör ihtiyaçları arasında çıkabilecek uyumsuzluğa karşı yükseköğretim kurulu hızla harekete geçerek geçtiğimiz yıllardan itibaren bir takım önlemleri hayata geçirmeye Bu önlemlerin başında yeni ortaya çıkan ve ihtiyaç duyulan yetkinliklerin öğrencilerimize kazandırılması amacıyla üniversitelerimizi önlisans ve lisans üstü doksan müfredatlarını sektör temsilcileriyle istişare halinde güncellemeleri yönünde teşvik etmek ve yönlendirmek bulunmaktadır. Bunun yanında aldığımız bir diğer önlem iş gücü piyasalarında istihdamı kolay Araştırma hedefiyle üniversitelerimiz tarafından sunulan staj ve iş yeri uygulama, imkan ve sürelerinin hem genişletilmesine hem de çeşitlendirilmesine destek vermektir. Organize sanayi bölgelerinde meslek yüksek okulu uygulamaları bu bakımdan güzel bir örnek olarak anılabilir. Sektörün beklentilerini karşılamak üzere tematik meslek yüksek okullarının yeni becerilerinin kazandırılması için kurulan bir inşallah önümüzdeki dönemde organize sanayi bölgelerinde bir araya gelmek suretiyle meslek yüksekokul çaylarımızın açılmasını daha da genişletmek ve büyütmek arzu ediyoruz. İzmir’de de inşallah bu konuda gerekli adımları attığımızı bu vesileyle ifade etmek isterim. Organize sanayi bölgelerinde açtığınız meslek yüksekokullarındaki programlara öğrencilerimizden fevkalade ciddi bir teveccüh gösterilmekte. Ve bu organize sanayi bölgelerinde açtığımız programlardan mezun olan öğrencilerin çoğunluğu daha okullarını bitirmeden iş hayatı kendilerine bir iş bulmaktadır. Arzumuz ve hedefimiz inşallah sektör temsilcileriyle beraber yüksek okulları programlarının ve müfredatlarının gözden geçirilmek suretiyle öğrencilerimizi Daha fazla uygulamanın içinde olduğu modelleri hayata geçirmek olacak. Değerli arkadaşlarım, yeni dijital meslekler olarak tarih yazılı ve yapay zeka tabanlı uğraşılan en fazla talep edilen kariyer geçtiğimiz yıl başladığımız uzun süren çalışmalarla istişareler neticesinde bu sene on yedi ön lisans ve lisans programının yirmi üniversitemizde yetmişi aşkın sayıda açıldı 2024 yılında. 2025 yılında da inşallah bu programların açılmasına öncülük edeceğiz. Tam doluluk oranı ile 2024 yılında bu programlar hizmet vermeye başladı. Bu programların sayısını kalite standartlarını düşürmeden önümüzdeki yıllarda açmaya devam edeceğiz. İstihdama duyarlı programlar kapsamında Sağlıkta ve tarımda dijital teknolojiler ile yeşil dönüşümle ilgili insan kaynağı ihtiyacını karşılamak için yeni programlar üzerinde çalışıyoruz. 2025 yılında yeni programlar açmayı planladığımızı sizlerle paylaşmak isterim. Ayrıca kuantum teknolojisinin kullanımıyla büyüyen tehditlere çare olması için siber güvenlik alanında ihtiyaç duyulan insan kaynağının yetiştirilmesi için de yeni programları uygulamaya, gündeme aldığımızı bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim. Diğer yandan istihdama duyarlı olmayan programların tasfiyesinin de devam ettiğini buradan sizlere bildirmek isteriz. Son dönemde açtığımız siber güvenlik meslek yüksekokulları, dijital ve yapay zeka tabanlı programlar, hazırladığımız yüksek öğretimde üretken, yapay zekanın kullanımına dair Etik rehber bu yönde attığımız diğer adımlardan birkaç tanesidir. Değerli arkadaşlarım, yüksek öğretim vizyonumuz gereği bu konu gündemimizde önemli bir yer tutmaya devam edeceğiz.
DOĞAL AFETLER SINAMAYA DEVAM EDECEK
İklim değişikliği ve doğal afetlerin yüksekögretim üzerindeki etkilerinden bahseden Özvar, Kahramanmaraş depremlerini örnek gösterdi. Kampüslerde çevre dostu uygulamalara da ağırlık verilmesi gerektiğini söyleyen Özvar, “Değerli arkadaşlarım, üzerinde duracağımız bir diğer önemli sınama ise hepinizin karşı karşıya kaldığı olumsuz etkilerinden hepimizin muzdarip olduğu iklim değişikliği Değerli arkadaşlarım, bu meseleye sadece araştırma, geliştirme faaliyetleri açısından bakılmamalı ve ele alınmamalıdır. Ama aynı zamanda üniversiteler sürdürülebilirlik müfredatta oynayan entegre etmek suretiyle konuya veya soruna eğitim öğretim açısından da mutlaka bakmalıyız. Kaynaklar ve odaklanma sınırlı kalırsa önemli sınamalar ile bu alanda karşı karşıya kalabiliriz. Tabi afetler ve yerleşkelerimizin durumu Kahramanmaraş merkezli depremler ile birlikte daha fazla gündemimizde girmeye başladığını sizlere ifade edebilirim. Türkiye üniversitelerin fiziksel altyapısını tehdit ve yüksek öğretim doğal afetler afetlerin içinde bulunduğu coğrafi şartlar itibariyle fevkalade açıktır. Bu kırılganlık kurumlarımız üzerinde mali yüklere yol açabilir. Ve krizler Sürekli eğitim verme kabiliyetlerini dumura uğratabilir. Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında devletimiz ve üniversitelerimizin iyi bir sınav verdiğini söylemek mümkündür. Cumhurbaşkanımızın olağanüstü gayretleri ve bize yaptığı rehberlik sayesinde yüksek öğretim faaliyetlerinin deprem bölgesinde aksamadan devam etmesi mümkün olmuştur. Dijital altyapımız hızla organize olma kabiliyetimiz ile birleşerek kısmi diyebileceğimiz uzaktan öğretim modeliyle üniversitelerimiz ayakta kalmıştır. Bu bakımdan cumhurbaşkanımıza şükran borcumuz vardır. Coğrafyamız bundan sonra da bizi bu tür sınamalar ile karşı karşıya getireceğinden yüksek öğretim camiası olarak hazırlıklarımızı ihmal etmek durumundayız. Bu vesileyle Yükseköğretim Kurulu olarak iklim dostu, çevre dostu, kampüs projesini de sizlere hatırlatmak isterim. Bu konuda bu konuda mesafe kat eden fevkalade geniş kaydeden üniversitelerimiz bulunmaktadır. Başta sıfır atık olmak üzere tabii enerjiden azami ölçüde istifade etmeyi önceleyen kalkmış anlayışımız bütün üniversitelerimize yardımlaştırılmaktadır. Bu açıdan Çevre dostu, kampüslere yönelik olmak üzere gerek ülkemizin gerek uluslararası hibe kaynaklarının üniversitelerimiz tarafından da dikkatlice incelenmesinde büyük bir fayda ettiğimizi bu vesileyle sizlerle paylaş çevre dostu ııı kaktüs projesine bütün üniversitelerimizi davet ediyoruz. Bu ııı üniversite bu kampüs modelinin gereklerini hep birlikte yerine getirme konusunda ııı birlikte çalışmayı Arkadaşlarım, rektörlerimize bu vesileyle teklif ediyorum. Onların da bu konuda inşallah eee bugüne kadar yaptığı çalışmalara Yükseköğretim Kurulunun dahilinde uygulamaları da inancını sizlerle paylaşmak istiyorum” şeklinde konuştu.
KÜRESEL ÜNİVERSİTELER DOĞACAK
Üniversite eğitimi konusunda Türkiye’nin uluslararası girişimlerinden bahseden Özvar, “Diğer konu değerli arkadaşlarım. Uluslararasılaşma ve üniversite iş birlikleriyle küresel üniversitelerimizin doğuşu önümüzdeki yıllarda hepimizin gündeminde bulunması gereken önemli gelişmeler olarak yer almaktayız. Biz Bildiğiniz üzere Sayın Cumhurbaşkanımızın önceliğinde Azerbaycan’da Türkiye, Azerbaycan Üniversitesi kuruldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ortak iradeleri Bakü’de her iki kardeş ülkenin gayretlerinin bir araya gelmek suretiyle açmış olduğumuz Türkiye Azerbaycan Üniversitesi bugün sadece Azerbaycanlı gençlere değil ama aynı zamanda bölgenin diğer ülke öğrencilerine de hizmet edebilecek bir kapasiteye varmış bulunmaktadır. Bu üniversite çatısı altında ve Hacettepe Üniversitesi birer şube açmıştır yüksek üniversitelerinin sınır ötesinde açmış olduğu şubeler bu üniversitelerle sınırlı değildir. Aynı şekilde inşallah önümüzdeki dönemde yine İstanbul Teknik Üniversitesi Arnavutluk’ta bir akademik şube açacaktır” bilgilerini paylaştı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Önümüzdeki yılları yükseköğretim alanında önemli fırsatların yakalanabileceğini belirten Erol Özvar, ilerleyen süreçte yükseköğretimlerin karşılaşabileceği sınamaları başlıklar halinde sıraladı
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nin (İKÇÜ) ev sahipliğinde düzenlenen 2030’da Doğru yükseköğretim vizyonu toplantısına Yükseköğretim kurulu Başkanı Profesör Doktor Erol Özvar’ın yanı sıra Ege ve Akdeniz Bölgeleri ile Kıbrıs’daki 43 üniversitenin temsilcileri katılım gösterdi. Yüksekögretim alanında geleceğe yönelik değerlendirmeler ve planlamalar yapıldığı toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Özvar, ilerleyen yıllarda yükseköğretim alanında önemli gelişmeler yaşanabileceğinden bahsederek; yükseköğretimin belli sınamalara da maruz kalabileceğini belirtti.
Etkinlikte konuşan Özvar, dünya genelinde yüksek öğretime ulaşmanın ekonomik maliyetlerinin gittikçe yükselmeye devam ettiğini söyledi. Bu durumun bir yandan hükümetlerin mali ve sosyal politikalarını olumsuz bir şekilde etkilediğini aktaran Özvar diğer yandan insanların arasında ekonomik eşitsizliklerin artmasına sebebiyet verdiğini ifade etti.
Türkiye’de öğrencilerin devlet üniversitelerinde parasız okumasının devletin en önemli eğitim politikalarından bir olduğunu belirten Özvar, “Başarılı öğrencilerin tespit edilip yüzde yüz burslu okutması da bu bakımdan takdire şayan bir hizmettir. Bununla birlikte bütün üniversitelerimizin ekonomik zorluk Yaşandığı bu dönemde paralı okumak durumunda olan gençlerin üniversiteye erişimini engel olmayacak bir ücret politikası izlemeleri fevkalade önemli hususlarda bir tanesidir. Bilhassa öğrencilerimizin yüksek öğretime ulaşma yüksek öğretim okuma arzusunu gerçekleştirecek gerçekçi bir eğitim öğretim ücretleri politikası belirlemek zorunda. Bu belki de en önemli başında Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda bildiğiniz üzere sadece kendi vatandaşları için değil ama aynı zamanda uluslararası öğrencilerin fevkalade indirime gittikleri son zamanlarda gece çarpmaktadır. Vakıf yüksek öğretim kurumlarımızın Avrupa’daki, Amerika’daki ve diğer gelişmiş ülkelerde coğrafyalarda faaliyet gösteren özel ve vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerini yakından takip etmeleri buna göre birtakım stratejiler geliştirmeleri gerektiğini kendilerine hatırlatmak isterim. Bütün dünyanın yakından tecrübe ettiği birkaç sene önce geride bıraktığımıza inandığımız on dokuz salgını bu saldırıyla birlikte elektrik teknolojisi üniversitelerimizin daimi gündem maddelerinden biri haline geldi. Teknolojik yenilikler ile dijital öğrenmenin mahiyeti de bu vesileyle değişmeye başladı. Çevrim içi eğitim platformlarının yükselişi yapay zeka işitselleştirilmiş öğrenme, sanal ve arttırılmış gerçeklik uygulamaları kısa zaman içerisinde üniversite ilgisini çekmeye başlayan alanlar olarak karşımıza çıkmaya başladık. Genişleyen internet altyapısı sayesinde nispeten daha az gelişmiş bölgelerde eğitime erişim imkanı artmış olmakla birlikte çevrimiçi öğretmen araçlarına eşit erişim sağlama konusunda yaşanan zorluklar tarafımızca sizler tarafınız tarafından da asla unutulmaması gereken başlıklardan biridir. Bununla beraber yeni eğitim teknolojileriyle geleneksel yani alışıldık eğitimin dengelenmesi, dengeli bir süreç içinde bu iki öğrenim kanalının yürütülmesi Hepinizin önünde önemli bir yükseköğretim kurulumuzun eşgüdümü ve üniversite ve fişin dirayetli yaklaşımları sayesinde bugüne dek üniversite öğrencilerimizin öğrenim kalitesinden ödün vermeden Fakat yeni fırsatları da değerlendirerek bir denge bulmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Fakat önümüzdeki yıllarda bu teknolojik altyapıların daha fazla kullanılacağından ve yaygınlık kazanacağından hiç kimsenin şüphesi bulunmamaktadır. Dijital eğitimin hızla genişlemesiyle birlikte eğitimde kalite standartlarını korumak giderek zorlaşmaktadır. Bunun gibi sizler öğrenim mecralarının geç afetasyonundan geçmesi Gerektiği gerçeği de hepimizin gündeminde mutlaka yer bulmalıdır. Bu sürecin yükseköğretim anlayışınızı, ilkelerimizi ve beklentilerimizi daha fazla karşılayacak şekilde yeniden planlanması ve yürütülmesi gerekmektedir. Bunun yanında bireyselleştirilmiş dijital eğitimin ekonomik faaliyetlerini ve ulaşılabilirliğini hesaba kattığımızda üniversite yöneticilerinden, yüksek öğretimde erişilebilirlik ve kapsayıcılık prensiplerini çözümler üretmesi beklenecektir. Değerli arkadaşlarım, bir başka önemli gündem maddesi kalite güvencesi ve küresel rekabet edebilirdik. Önümüzdeki dönemde daha sık karşı karşıya kalacağımız önemli sınav alanlarından birini oluşturmaktadır. Öğretim kapasitesinin ve yüksek öğretim programlarının genişlemesi, verilere ve yansıdığı şekilde üniversitelere erişim arttırmış” diye konuştu.
YÜKSEKÖĞRETİM VE KÜRESELLEŞME
Konuşmasında toplantının amacını ve kapsamını belirten Özvar, yükseköğretimin tarihsel süreç içerisinde toplumun geniş kesimine hitap eder hale geldiğini söyledi. Yükseköğretimin küreselleşme sürecinden hem etkilendiğini hem de bu süreç üzerinde etkili olduğunu aktardı. Özvar, “İzmir Katip Sebebi Üniversitemizin kıymetli rektörü Profesör Doktor Ahmet Köse’ye samimi ev sahipliği için kendisine çok teşekkür ediyorum. Toplantımızın en iyi şekilde yapılması için büyük bir gayret sarf etti. Sağ olsun, var olsun. Çok değerli mesai arkadaşlarım. Bugün bugüne kadar Ankara, Diyarbakır ve Niğde’de üç ayrı 2030’a Doğru vizyon toplantısı gerçekleştirdik. Dördüncü buluşmamızı İzmir’de sizlerle birlikte yapıyoruz. Bu toplantımızda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren 13 üniversitenin temsilcilerini de önümüzdeki döneme ilişkin kurumumuzun faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmalarının yararlı olacağı düşüncesiyle davet ettik. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar 7’inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yüksek öğretim yalnızca sınırlı bir kesime hitap eden bir kurum olmaktan çıkmış ve toplumun çok geniş kesimlerine ulaşmaya başlamıştır. Bu süreç yüksek öğretimin Dünya genelinde kitleselleşmesi ve küreselleşmesine öncülük etmiştir. Bu dönemin ardından yüksek öğretim hem küreselleşmenin etkilerini yoğun bir şekilde işletmiş hem de buna mukabil küreselleşme üzerinde etkili bir araç haline gelmiştir. Günümüzde dünya genelinde yaklaşık 250 milyon öğrenci yükseköğretime devam ederken bu sayının 2030’da 380 milyona, 2040 yılında 100 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. 1975 yılında başka ülkelerde eğitim gören öğrenci sayısı yaklaşık 800 bin iken son 50 yılda bu sayı dikkat çekici bir şekilde 8 kat artarak 2022 yılı itibariyle 6,3 milyona ulaşmıştır. 2025 yılında bu sayının 8 milyona çıkması beklenmektedir. Bu rakamlar yüksek öğretimde kitleselleşme ve küreselleşme eğiliminin güçlü bir şekilde devam etmekte olduğunu gözler önüne sermektedir. Yükseköğretimin kitleselleşmesi ve küreselleşmesiyle beraber bu sektörde yaşanan zorluklar ve sınamalar toplumun sınırlı bir kesimini etkilemekten çıkıp bütün bir ülkeye hatta daha geniş coğrafyalara tesir edecek bir mahiyet kazanmaya başlamıştır. Bu nedenle yükseköğretimin sadece halihazırdaki durumunu değil yakın gelecekte alabileceği şekilleri bugünden ele almak büyük bir önem arz etmektedir. Sizlerle bugün önümüzdeki yıllarda yüksek öğretim sistemimizin karşılaşabileceği sınamaların ve bunlara ilişkin yaklaşımımızın paylaşmayı arzu ediyorum. Şu genel gözlemle başlamak isterim. Hızla gelişen teknoloji iklim ve çevre sorunları toplumsal ihtiyaçların değişimi ve ekonomik dönüşüm ile bunlara bağlı olarak yeni becerilere veya yetkinliklere yönelik beklentiler bütün dünyada eğitim anlayışını yeniden şekillendirmektedir. Önümüzdeki yıllar yüksek öğretimde önemli fırsatların yanı sıra ciddi sınamaları da beraberinde getirecek dönüştürücü bir sürecin habercisi olacaktır. Şimdi bunları birkaç başlık altında sizlerle ele almak isteriz” diye konuşarak katılımcılar ile YÖK’ün belirlediği başlıkları şu şekilde paylaştı:
YÜKSEKÖĞRETİM MALİYETLERİ ARTIYOR
Yükseköğretime ulaşım maliyetinin giderek arttığından bahseden Özvar, üniversitelerin öğrencilerin yükseköğretimde okuma arzusunu kırmayacak fiyat politikaları izlemeleri gerektiğini söyleyerek; “Bunlardan birincisi dünya genelinde yüksek öğretime ulaşmanın ekonomik maliyetlerinin gittikçe yükselmeye devam etmektedir. Bu bir yandan hükümetlerin mali ve sosyal politikalarını olumsuz bir şekilde etkiler diğer yandan insanlar arasında ekonomik eşitsizliklerin artmasına sebebiyet vermektedir. Ülkemizde öğrencilerin devlet üniversitelerinde parasız okuması, devletin en önemli eğitim politikalarından birisidir. Başarılı öğrencilere yüzde yüz burslu okutulması da bu bakımdan takdire şayan bir hizmettir. Bununla birlikte bütün üniversitelerimizin ekonomik zorluk yaşandığı bu dönemde paralı okumak durumunda olan gençlerin üniversiteye erişimini engel olmayacak bir ücret politikası izlemeleri fevkalade önemli hususlarda bir tanesidir. Bilhassa öğrencilerimizin yüksek öğretime ulaşma yüksek öğretim okuma arzusunu gerçekleştirecek gerçekçi bir eğitim öğretim ücretleri politikası belirlemek zorunda. Bu belki de en önemli başında Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda bildiğiniz üzere sadece kendi vatandaşları için değil ama aynı zamanda uluslararası öğrencilerin fevkalade indirime gittikleri son zamanlarda göze çarpmaktadır. Vakıf yüksek öğretim kurumlarımızın Avrupa’daki, Amerika’daki ve diğer gelişmiş ülkelerde coğrafyalarda faaliyet gösteren özel ve vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerini yakından takip etmeleri buna göre birtakım stratejiler geliştirmeleri gerektiğini kendilerine hatırlatmak isterim” diye konuştu.
EĞİTİMDE DİJİTALLEŞME ARTIYOR
Yaşanan KOVİD 19 salginıyla birlikte eğitimde teknolojinin yerinin giderek arttığına dikkat çeken Özvar, öğrencilerin kaliteden ödün vermeyerek bu teknoloji ile buluşturulmalari gerektiğini belirttiği konuşmasında; “Değerli arkadaşlarım ikinci olarak bilhassa bütün dünyanın yakından tecrübe ettiği birkaç sene önce geride bıraktığımıza inandığımız KOVİD 19 salgını. Bu salgınla birlikte teknolojik yenilikler ile dijital öğrenmenin mahiyeti de bu vesileyle değişmeye başladı. Çevrimiçi eğitim platformlarının yükselişi yapay zeka kişiselleştirilmiş öğrenme, sanal ve arttırılmış gerçeklik uygulamaları kısa zaman içerisinde üniversite ilgisini çekmeye başlayan alanlar olarak karşımıza çıkmaya başladık. Genişleyen internet altyapısı sayesinde nispeten daha az gelişmiş bölgelerde eğitime erişim imkanı artmış olmakla birlikte çevrimiçi öğretmen araçlarına eşit erişim sağlama konusunda yaşanan zorluklar tarafımızca sizler tarafınız tarafından da asla unutulmaması gereken başlıklardan biridir. Bununla beraber yeni eğitim teknolojileriyle geleneksel yani alışıldık eğitimin dengelenmesi, dengeli bir süreç içinde bu iki öğrenim kanalının yürütülmesi Hepinizin önünde önemli bir konu olmuştur. Öğrencilerimizin öğrenim kalitesinden ödün vermeden fakat yeni fırsatları da değerlendirerek bir denge bulmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Fakat önümüzdeki yıllarda bu teknolojik altyapıların daha fazla kullanılacağından ve yaygınlık kazanacağından hiç kimsenin şüphesi bulunmamaktadır. Dijital eğitimin hızla genişlemesiyle birlikte eğitimde kalite standartlarını korumak giderek zorlaşmaktadır. Bu sürecin yükseköğretim anlayışınızı, ilkelerimizi ve beklentilerimizi daha fazla karşılayacak şekilde yeniden planlanması ve yürütülmesi gerekmektedir Bunun yanında bireyselleştirilmiş dijital eğitimin ekonomik faaliyetlerini ve ulaşılabilirliğini hesaba kattığımızda üniversite yöneticilerinden, yüksek öğretimde erişilebilirlik ve kapsayıcılık prensiplerini çözümler üretmesi beklenecektir” ifadelerini aktardı.
KAPASİTE VE KALİTE BİRLİKTE YÜKSELMELİ
Yükseköğretim konusunda uluslararası rekabeti sürdürebilmek için kapasitenin ve kalitenim önemine dikkat çeken Özvar, “Değerli arkadaşlarım, bir başka önemli gündem maddesi kalite güvencesi ve küresel rekabet edebilirdik. Önümüzdeki dönemde daha sık Karşı karşıya kalacağımız önemli sınav alanlarından birini oluşturmaktadır. Öğretim kapasitesinin ve yüksek öğretim programlarının genişlemesi, verilere ve yansıdığı şekilde üniversitelere erişim arttırmış ülkenin dört bir yanında yüksek öğretim kurumları genç nüfusun bilim ve teknoloji ile buluşmasına imkan sağlamıştır. Bu kapasitenin genişlemesi bazı kesimlerde eğitim kalitesiyle ilgili endişelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bunu hepimiz zaten yakından takip ediyor ve biliyoruz. Kapasite ile birlikte kalitenin de aynı ölçüde yükselmesine yönelik toplumda ortaya çıkan beklentinin karşılanması sadece veya değil bütün üniversite bileşenlerini yakından ilgilendirmektedir. Küresel ölçekte bilim ve teknoloji yarışı büyümüş ülkeler arası rekabet artmıştır. Buna bağlı olarak Küresel rekabette ön sıralara tırmanmak da zorlu bir yarış haline gelmiştir. Türk üniversitelerinin uluslararası akreditasyon standartlarını karşılamada ve küresel üniversite sıralamalarında üst sıralarda yer almada ciddi ve başarılı bir sınav bugün uluslararası çevrelerde teslim etmektedir. Bununla beraber üniversiteler olarak mevcut durumla yetinmemiz mümkün değildir. Uluslararası görünürlük ve misli rekabet üstünlüğü konusunda almamız gereken daha ciddi mesafeler bulunmaktadır. Bu durum ülkemizin uluslararası öğrenci ve öğretim üyesi çekme kabiliyetini ve küresel akademik camiadaki genel itibarımızı etkilemektedir. Bu bakımdan daha önce de ifade ettiğim üzere Türkiye’de Yüksek Öğretim kapasite sınırına ulaşmıştır. Artık bundan sonra bu kapasitenin kalite ile taçlandırılması gerekmektedir. Yükseköğretim Kurulunun bugünden önümüzdeki yıllara en önemli gündem maddesi başta eğitim öğretim olmak üzere araştırma ve geliştirme ve akademik performansta daha yüksek kalite standartlarına daha yüksek kalite ölçülerine ulaşmak olacaktır. Bu noktada bütün üniversite yöneticilerimizin fevkalade dikkatli hareket etmesi ve Yükseköğretim Kurulu’yla birlikte çalışması gerekmektedir. Kontenjanlardan öğretim üyesi kadrolarının tahsisine kadar kalite birinci derecede karar verirken adil olacağını sizlere hatırlatmak isterim. Değerli arkadaşlarım, bir diğer Üniversite öğretim elemanlarının akademik motivasyonu ve bilimsel üretkenlikleri meselesidir. Değerli arkadaşlarım, üniversite hayatımızın devamı ve ülkemizin kalkınmasındaki rolü bakımından Tartışmasız en önemli gündem maddeleri başında motivasyon ve akademik üretkenlik konusu gelmektedir. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli genç nesillerin yetiştirilmesi ve bilim ve teknoloji alanında gelişme ortaya Koyacağımız bilimsel üretim seviyesiyle doğrudan bağlantılıyız. Bilim ve teknoloji alanında küresel rekabette güçlü olmamız, akademisyenlerimizin bilimsel üretkenlikleri bütçesinde ancak mümkün olacaktır. Bilimsel üretkenliğin arttırılması ve kalitenin içerisinde yüksek öğretim bütünü için değişmez hedefler arasında yer almaktayız. Yükseköğretim Kurulunun son yıllarda geliştirdiği kadro politikası kontenjan politikası ve teşvik politikası öğretim elemanlarımızın akademik performansını veya üretkenliğini arttırmak üzerine bina edilmektedir. Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının zaman içerisinde olarak azaltılması, hocalarımızın daha fazla zamanını, araştırmalara ayırması lisans üstü eğitimle daha fazla ders vermeleri aslında hepimizin yükseköğretim alanında hocalarımızı akademik süreçler arttırmak üzere geliştirmeye çalıştırdığı çalıştığımız hususların başında gelmektedir. Değerli arkadaşlarım, akademik üretkenlik, kader yine yüksek öğretim kurumlarımızı ve yöneticilerin bekleyen başka bir sınama alanından daha bahsetmek istiyorum. Bu da değişen demokratik yapı ve üniversiteye yönelik değişim talebi. Türkiye demokratik veriler işaret ettiği hızla yaşlanan bir ülke konumuna gelmektedir. Doğum oranlarında son yıllarda yaşanan ısı düşüş önümüzdeki yıllarda genç nüfusta azalma yaşanacağını haber vermektedir. Türkiye’de genç nüfusun azalması gelecekte üniversiteye olan erişim talebinde ve kayıtlarda düşüşe yol açabilir. Bu daralma özellikle finansal kırılganlık içinde olan ve kalite standartlarına yönelik önlemlerini bugünden almayan üniversiteler için sürdürülebilirlik sorunlarını ortaya çıkartabilir. Bu bakımdan vakıf üniversitelerimizin gerekli tedbirleri bugünden itibaren düşünmesi gerekmektedir. Gelecekte sözünü ettiğimiz demokratik eğitimlere bağlı olarak yüksek öğretime erişim talebinin azalması üniversitelerimizi zor durumda bırakabilir Üniversitelerin temel politikası sürekli öğrenci sayılarını arttırmak, kapasiteyi genişletmek kadar aslında kaliteyi önceleyen, daha başarılı adaylar, daha kaliteli adaylar üzerinden bir çalışma yürütmeleri en önemli konuların başında gelmektedir. Ayrıca vakıf üniversitelerimizde malumunuz gerek anayasal olarak gerek kanunlar mevzuat gereği kar elde etme amacıyla kurulmayan, kurulamayacak müesseseleri bütün vakıf üniversiteleri aynı devlet üniversiteleri gibi yüksek öğretime katkı vermek ülkenin genç nüfusunu geçiştirmek maksadıyla kurulmaktadır. Nüfusa bağlı olarak azalabilecek eğitim parasına yönelik olarak üniversitelerimizin ve ilgili devlet birimlerinin gündeminde uluslararası öğrenci hareketliliğinden nasıl daha fazla pay alınabileceği konusu yer almalıdır. Vakit kaybetmeden öğrenim ücretleri, sağlık, kaliteli Eğitim, barınma ve güvenlik gibi öğrenci hareketliliğinin zorla etkileyen uçuşlarda hep birlikte önlemler geliştirmek durumundayız” dedi.
GÖÇMENLER ENTEGRE EDİLMELİ
Türkiye’ye göç yolu ile birçok insan geldiğine değinen Özvar, bu kişilerin de yükseköğretime entegre edilmesi gerektiğini belirterek; “Değerli arkadaşlarım, demokratik değişim konusu içinde şüphesiz göçmenler ile geçici barınma ve korunma statüsünde olan nüfusu da değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye düzensiz göç ile kanunlar ve insanlık çerçevesinde meşgul olmaktadır. Bununla birlikte Türkiye geçici koruma altındaki insanlara eğitimden yararlanma hakkı da vermektedir. Yükseköğretim perspektifimiz toplumumuzun adalet ve vicdan hükmünü tatmin edecek şekilde ilgili öğrencilerin yüksek öğretime entegrasyonunu ve alacakları eğitimin kalitesinin korunmasını öncelemektedir” açıklamasını paylaştı.
İŞ GÜCÜNE DUYARLI EĞİTİMLER VERİLMELİ
Otomasyon ve yapay zeka ile birlikte bazı is gücü sektörlerinin öneminin azaldığına değinen Özvar, üniversitelerin müfredatlarını is sektörleri ile istişare ederek hazırlamaları önerisinde bulunduğu konuşmasında “Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli kınama alanı da istihdama duyarlı akademik programlar ile iş gücü piyasasının üniversite mezunlarından beklentileri yani beceri uyuşmazlığı konusudur. Son yıllarda yaşanan hızlı teknoloji değişimi, otomasyon ve yapay zekaya dayalı yeni çözümler geleneksel bazı mesleklerin öneminin kaybolmasına neden olmaktadır. Bu değişim bir yanda mezunları başkaca becerilerin kazanılmasına zorlamakta. Diğer yanda ise bütün eğitim kurumlarını iş gücü piyasasındaki değişen beceri beklentilerine uyum sağlamaya sevk etmektedir. Liselerin ve üniversitelerin bu noktada aynı sınama ile karşı karşıya o söylememiz gerekir. Eğitim ve sektör ihtiyaçları arasında çıkabilecek uyumsuzluğa karşı yükseköğretim kurulu hızla harekete geçerek geçtiğimiz yıllardan itibaren bir takım önlemleri hayata geçirmeye Bu önlemlerin başında yeni ortaya çıkan ve ihtiyaç duyulan yetkinliklerin öğrencilerimize kazandırılması amacıyla üniversitelerimizi önlisans ve lisans üstü doksan müfredatlarını sektör temsilcileriyle istişare halinde güncellemeleri yönünde teşvik etmek ve yönlendirmek bulunmaktadır. Bunun yanında aldığımız bir diğer önlem iş gücü piyasalarında istihdamı kolay Araştırma hedefiyle üniversitelerimiz tarafından sunulan staj ve iş yeri uygulama, imkan ve sürelerinin hem genişletilmesine hem de çeşitlendirilmesine destek vermektir. Organize sanayi bölgelerinde meslek yüksek okulu uygulamaları bu bakımdan güzel bir örnek olarak anılabilir. Sektörün beklentilerini karşılamak üzere tematik meslek yüksek okullarının yeni becerilerinin kazandırılması için kurulan bir inşallah önümüzdeki dönemde organize sanayi bölgelerinde bir araya gelmek suretiyle meslek yüksekokul çaylarımızın açılmasını daha da genişletmek ve büyütmek arzu ediyoruz. İzmir’de de inşallah bu konuda gerekli adımları attığımızı bu vesileyle ifade etmek isterim. Organize sanayi bölgelerinde açtığınız meslek yüksekokullarındaki programlara öğrencilerimizden fevkalade ciddi bir teveccüh gösterilmekte. Ve bu organize sanayi bölgelerinde açtığımız programlardan mezun olan öğrencilerin çoğunluğu daha okullarını bitirmeden iş hayatı kendilerine bir iş bulmaktadır. Arzumuz ve hedefimiz inşallah sektör temsilcileriyle beraber yüksek okulları programlarının ve müfredatlarının gözden geçirilmek suretiyle öğrencilerimizi Daha fazla uygulamanın içinde olduğu modelleri hayata geçirmek olacak. Değerli arkadaşlarım, yeni dijital meslekler olarak tarih yazılı ve yapay zeka tabanlı uğraşılan en fazla talep edilen kariyer geçtiğimiz yıl başladığımız uzun süren çalışmalarla istişareler neticesinde bu sene on yedi ön lisans ve lisans programının yirmi üniversitemizde yetmişi aşkın sayıda açıldı 2024 yılında. 2025 yılında da inşallah bu programların açılmasına öncülük edeceğiz. Tam doluluk oranı ile 2024 yılında bu programlar hizmet vermeye başladı. Bu programların sayısını kalite standartlarını düşürmeden önümüzdeki yıllarda açmaya devam edeceğiz. İstihdama duyarlı programlar kapsamında Sağlıkta ve tarımda dijital teknolojiler ile yeşil dönüşümle ilgili insan kaynağı ihtiyacını karşılamak için yeni programlar üzerinde çalışıyoruz. 2025 yılında yeni programlar açmayı planladığımızı sizlerle paylaşmak isterim. Ayrıca kuantum teknolojisinin kullanımıyla büyüyen tehditlere çare olması için siber güvenlik alanında ihtiyaç duyulan insan kaynağının yetiştirilmesi için de yeni programları uygulamaya, gündeme aldığımızı bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim. Diğer yandan istihdama duyarlı olmayan programların tasfiyesinin de devam ettiğini buradan sizlere bildirmek isteriz. Son dönemde açtığımız siber güvenlik meslek yüksekokulları, dijital ve yapay zeka tabanlı programlar, hazırladığımız yüksek öğretimde üretken, yapay zekanın kullanımına dair Etik rehber bu yönde attığımız diğer adımlardan birkaç tanesidir. Değerli arkadaşlarım, yüksek öğretim vizyonumuz gereği bu konu gündemimizde önemli bir yer tutmaya devam edeceğiz.
DOĞAL AFETLER SINAMAYA DEVAM EDECEK
İklim değişikliği ve doğal afetlerin yüksekögretim üzerindeki etkilerinden bahseden Özvar, Kahramanmaraş depremlerini örnek gösterdi. Kampüslerde çevre dostu uygulamalara da ağırlık verilmesi gerektiğini söyleyen Özvar, “Değerli arkadaşlarım, üzerinde duracağımız bir diğer önemli sınama ise hepinizin karşı karşıya kaldığı olumsuz etkilerinden hepimizin muzdarip olduğu iklim değişikliği Değerli arkadaşlarım, bu meseleye sadece araştırma, geliştirme faaliyetleri açısından bakılmamalı ve ele alınmamalıdır. Ama aynı zamanda üniversiteler sürdürülebilirlik müfredatta oynayan entegre etmek suretiyle konuya veya soruna eğitim öğretim açısından da mutlaka bakmalıyız. Kaynaklar ve odaklanma sınırlı kalırsa önemli sınamalar ile bu alanda karşı karşıya kalabiliriz. Tabi afetler ve yerleşkelerimizin durumu Kahramanmaraş merkezli depremler ile birlikte daha fazla gündemimizde girmeye başladığını sizlere ifade edebilirim. Türkiye üniversitelerin fiziksel altyapısını tehdit ve yüksek öğretim doğal afetler afetlerin içinde bulunduğu coğrafi şartlar itibariyle fevkalade açıktır. Bu kırılganlık kurumlarımız üzerinde mali yüklere yol açabilir. Ve krizler Sürekli eğitim verme kabiliyetlerini dumura uğratabilir. Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında devletimiz ve üniversitelerimizin iyi bir sınav verdiğini söylemek mümkündür. Cumhurbaşkanımızın olağanüstü gayretleri ve bize yaptığı rehberlik sayesinde yüksek öğretim faaliyetlerinin deprem bölgesinde aksamadan devam etmesi mümkün olmuştur. Dijital altyapımız hızla organize olma kabiliyetimiz ile birleşerek kısmi diyebileceğimiz uzaktan öğretim modeliyle üniversitelerimiz ayakta kalmıştır. Bu bakımdan cumhurbaşkanımıza şükran borcumuz vardır. Coğrafyamız bundan sonra da bizi bu tür sınamalar ile karşı karşıya getireceğinden yüksek öğretim camiası olarak hazırlıklarımızı ihmal etmek durumundayız. Bu vesileyle Yükseköğretim Kurulu olarak iklim dostu, çevre dostu, kampüs projesini de sizlere hatırlatmak isterim. Bu konuda bu konuda mesafe kat eden fevkalade geniş kaydeden üniversitelerimiz bulunmaktadır. Başta sıfır atık olmak üzere tabii enerjiden azami ölçüde istifade etmeyi önceleyen kalkmış anlayışımız bütün üniversitelerimize yardımlaştırılmaktadır. Bu açıdan Çevre dostu, kampüslere yönelik olmak üzere gerek ülkemizin gerek uluslararası hibe kaynaklarının üniversitelerimiz tarafından da dikkatlice incelenmesinde büyük bir fayda ettiğimizi bu vesileyle sizlerle paylaş çevre dostu ııı kaktüs projesine bütün üniversitelerimizi davet ediyoruz. Bu ııı üniversite bu kampüs modelinin gereklerini hep birlikte yerine getirme konusunda ııı birlikte çalışmayı Arkadaşlarım, rektörlerimize bu vesileyle teklif ediyorum. Onların da bu konuda inşallah eee bugüne kadar yaptığı çalışmalara Yükseköğretim Kurulunun dahilinde uygulamaları da inancını sizlerle paylaşmak istiyorum” şeklinde konuştu.
KÜRESEL ÜNİVERSİTELER DOĞACAK
Üniversite eğitimi konusunda Türkiye’nin uluslararası girişimlerinden bahseden Özvar, “Diğer konu değerli arkadaşlarım. Uluslararasılaşma ve üniversite iş birlikleriyle küresel üniversitelerimizin doğuşu önümüzdeki yıllarda hepimizin gündeminde bulunması gereken önemli gelişmeler olarak yer almaktayız. Biz Bildiğiniz üzere Sayın Cumhurbaşkanımızın önceliğinde Azerbaycan’da Türkiye, Azerbaycan Üniversitesi kuruldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ortak iradeleri Bakü’de her iki kardeş ülkenin gayretlerinin bir araya gelmek suretiyle açmış olduğumuz Türkiye Azerbaycan Üniversitesi bugün sadece Azerbaycanlı gençlere değil ama aynı zamanda bölgenin diğer ülke öğrencilerine de hizmet edebilecek bir kapasiteye varmış bulunmaktadır. Bu üniversite çatısı altında ve Hacettepe Üniversitesi birer şube açmıştır yüksek üniversitelerinin sınır ötesinde açmış olduğu şubeler bu üniversitelerle sınırlı değildir. Aynı şekilde inşallah önümüzdeki dönemde yine İstanbul Teknik Üniversitesi Arnavutluk’ta bir akademik şube açacaktır” bilgilerini paylaştı.
Kaynak: BERKAY ERDEN
Survivor’da dokunulmazlık hangi takımın oldu?
Sağlık emekçileri anlatıyor… İş bırakma eyleminin ilk gününde neler oldu?
Büyükşehir’den grev açıklaması
Cemil Tugay’dan işçilere: Omuz omuza zulmü yeneceğiz
İzBB’de kriz derinleşiyor: Haklar ödenmezse eylemler devam edecek
İzmir’de işçiler kazan devirdi: Otobüsler ne zamana kadar hizmet vermeyecek?
İzmir’de okullara hijyen seti desteği
Yılın ilk meclis toplantısında KARBEL işçileri gündemde: Araba almak mı, işçilerin parası mı daha önemli?
Bornova’dan kardeş belediye Şaphane’ye Mantar Üretim Tesisi
İzmir’de bugün hava nasıl olacak? 7 Ocak İzmir günlük hava durumu
Son Girilen Haberler
Pompalı tüfekle dehşet saçtı: Kız kaçırma kavgası can aldı
Antalya’da kız kaçırma yüzünden husumetli olduğu öğrenilen aileler arasında kavga çıktı. Kavgada 1 kişi yaralandı, 1 kişi öldü, 3 kişi ise gözaltına alındı.
Sürücü kontrolü kaybetti otomobil kanala uçtu: 3 kişi yaralandı
Konya Seydişehir’de sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği otomobil, sulama kanalına uçtu. Kaza sonucu 3 kişi yaralandı.
Hastanede dehşet saçtı: Eski işçisini öldürdü intihara kalkıştı
Afyonkarahisar’da esnaf olduğu belirtilen M.A. (51), daha önce yanında çalışan Derya Kozan’a (37) tabancayla arka arkaya ateş açtı ve intihar girişiminde bulundu. Kozan, yaşamını yitirdi.