Zengin mimarisiyle Yuhanna Katedrali

İzmir’in inanç turizminde önemli rol oynayan merkezlerinden Aziz Yuhanna Katolik Katedral Bazilikası, Katolik Cemaati’nin ülkemizdeki tek metropolitliği konumunda yer alıyor. Katolikliğin Türkiye’deki en büyük ibadethanesi olan kilise, tarihi ve zengin mimarisiyle dikkat çekiyor

Haber Giriş Tarihi: 20.12.2015 07:53
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Zengin mimarisiyle Yuhanna Katedrali

EMİRCAN IŞILDAK

Ülkemizin Asya toprakları üzerinde bulunan en önemli Katolik yapısı olan Aziz Yuhanna Katolik Katedral Bazilikası, Türkiye’deki Katolik Kilisesi’nin hiyerarşik düzende sahip olduğu en değerli merkez konumunda yer alıyor. Katolik Metropolitliği’nin dini merkezi olan bu ibadethane tarihiyle de dikkat çekiyor. Alsancak semti, Şehit Nevres Bulvarı’nda yer alan katedral, İzmir’deki Katolik Cemaati’ne hizmet etmektedir. 1862 yılında yapımına başlanan ve 1874 yılında tamamlanan katedral, dönemin Osmanlı Hükümdarı Sultan Abdülaziz’iz izni ile inşa edilmiştir. Ülkemizin inanç turizmine önemli katkılar sunan bu merkezi yakından inceledik.

ABDÜLAZİZ HAN’DAN DESTEK

İzmir’de 14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar simgesel olarak var olan Latin Katolik Episkoposluğu, 18. yüzyılda Papalık temsilciğiyle İzmir Başpiskoposluğu’na dönüşmüştür. O zamana kadar İzmir’de episkoposluk ünvanı simgesel olarak devam etmiş, kentte fiilen görev yapan bir episkopos olmamıştır. Dolayısıyla İzmir Katolik cemaati de Episkopos kürsüsü olabilecek bir kiliseye ihtiyaç duymuştur. İbadethane, iki yüzyıl sonra Papalık Temsilciliği (Vicariat Apostolique) olmuş ve 1818 yılında Papa 7. Pius tarafından antik “havarisel kilise” ünvanına (Apostolatus Officium) yeniden kavuşturulmuştur. Sonucunda da İzmir Başepiskoposluğu’na dönüşmüştür. Bu doğrultuda ilk atılımı da İzmir Başpiskoposu Monsenyör (Mons.) Antonio Mussabini atmıştır. Mons. Mussabini 1857 yılında İzmir’den bir arsa satın almış ve bu yolda ilk adımı atmıştır. Aynı zamanda Mussabini, dönemin Osmanlı Hükümdarı Sultan Abdülaziz Han ile de dostane ilişkiler kurmuştur. Sultan Abdülaziz hem kilise yapımına onay vermiş hem de kilise inşaatında kullanılmak üzere 11 bin altın vererek, o günün şartlarında oldukça cömert de bir bağışta bulunmuştur. Ancak inşaata başlamak için tüm hazırlıkların tamamlandığı sırada Musabbini hayatını kaybetmiş ve Santa Maria Kilisesi’ne defnedilmiştir. Yerine geçen yeni başpiskopos Vincenzo Spaccapietra 1862 yılında yapının temelini atmış ve ilk taşı kutsamıştır. Spaccapietra yapıya İzmir Kilisesi’nin kurucusu ve havari olan Aziz Yuhanna’nın adını vermiştir.

Kilisenin inşaatı 12 yıl kadar sürmüş ve Katolik cemaatinin yardımlarıyla ve destekleriyle tamamlanabilmiştir. Bugün bile katedralin duvarlarında hayırsever ve yardım edenlerin isimleri hatırlanmaktadır.

İSMİ HAVARİ YUHANNA’DAN GELİYOR

25 Mayıs 1874 yılında Mons. Spaccapietra katedrali kutsayıp, ona İzmir Kilisesi’nin kurucusu ve Hz. İsa’nın havarisi olan Aziz Yuhanna’nın adını vermiştir. Yuhanna’nın yaşayan ve hayatta kalanlar arasında en genç havari olduğuna inanılır. M.S 98’den bir süre sonra Efes’te ölmüştür. Yuhanna’nın geleneksel mezarı Efes civarında küçük bir kasaba olan Selçuk’ta bulunmaktadır.

İzmir Hristiyan Cemaati, dünyadaki en kadim Hıristiyan cemaatlerinden biridir. Çünkü cemaatin kurucuları 12. havarilerden Yuhanna ve Pavlus’tur. Bu katedralin de ismi, yaşamının son yıllarını Efes’te yaşamış olan Yuhanna’dan almaktadır. İsmi kiliseye atfedilen Aziz Yuhanna, katedralin ilk episkoposlarından Aziz Polikarp’ın da din hocasıdır. Katedralin girişinde de kiliseye ismi verilen Yuhanna’nın, A. Von. Kramer imzalı yağlı boya tablosu misafirleri karşılamaktadır.

NEO-KLASİK TARZI YANSITIYOR

İbadethane, neo-klasik tarzda mimarisiyle dikkat çekmektedir. Sunak olarak adlandırılan bölümleri vardır. Kutlu Papa 9. Pius, merkezde bulunan en büyük sunak masasını armağan etmiştir. İzmir Kilisesi’nin bir ferdi ve Aziz Polikarp’ın öğrencisi olan Aziz Ireneus’un Hristiyanlığı götürdüğü Fransa’nın Lyon şehrindeki Hıristiyanlar, İzmir’e olan teşekkürlerini belirtmek için İsa Mesih’in yürüdüğü haç yolundaki (Via Crucis) 14 olayı simgeleyen resimleri armağan etmişlerdir. Bu resimler 19. yüzyıldaki Fransız ekolünün en güzide eserlerindendir. Kutlu Papa 9. Pius, Aziz Yuhanna Katedrali’ne “Papalık Bazilikası” ünvanı vermek istemiş ve onu Papa’nın Roma’da kürsüsünün bulunduğu San Giovanni in Laterano Katedrali ile aynı seviyeye getirmiştir. Devam eden yıllar içerisinde de katedral güzel resimler, mermer sunak masalar ve değerli heykellerle süslenmiş, donatılmıştır.

Katedral neo-klasik disipline bağlı kalınarak, dikdörtgen şeklinde inşa edilmiştir. Binanın ana gövdesi on iki sütunla şekillenmiş, sütunlar kubbeleri kemerlerle sarmalamıştır. Kubbelerin içleri Hristiyanlar için önemli olan bitki motifleri ve alçı süslemelerle çevrelidir. İbadethane duvarlarında da taş, tuğla ve mermerden oluşan karma bir yapı malzemesi kullanılmıştır. Yapının çatısı üçgen şeklinde üç kademeden oluşmuş ve 12 küçük kubbeyi kapatacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca bir adet büyük kubbe çatısı tamamen çinko kaplıdır. Mermerden oluşan görkemli bir çan kulesine de vardır. Kilise binası 8 sütun ve üç kubbeden oluşan tamamı mozaik kaplı bir giriş bölümüyle tamamlanmıştır. Katedralin bir başka özelliği de diğer kiliselerin aksine çok geniş pencerelerinin olmasıdır. Zamanla bazı pencereler iptal edilse de, kilisenin içinde hala çok aydınlık ve ferah bir ortam bulunmaktadır.

Papa 9. Pius’un hediye ettiği sunakta, duvarları süsleyen, J. Edizel’in Aziz Francesko’yu tasvir ettiği tuval üzerine yağlı boya tablosu bulunmaktadır. Katedralde yer alan Aziz Polikarp, Aziz Andreas,  Aziz Atanazyuz, Aziz Hristomos ve Aziz Augustin’in de yağlı boya tabloları da ressam Julos Borrel imzalıdır. Vaftizhane olarak kullanılan özel yapılmış Vaftiz Odası’nda da ressam Costanzo imzalı 1916 yapımı duvar resimleri ve yedi azizi içeren yağlı boya ahşap tablolar göze çarpmaktadır. Küçük şapellerdeki yağlı boya tablolar da 1877 tarihli olup, ressam Raffaele Spano’ya aittir.

HEYKEL REPERTUARI ZENGİN

Katedralde dikkat çeken bir başka mimari unsur ise heykellerdir. Özellikle heykel yönünden zengin sayılabilecek yapıda birbirinden değerli heykel sanatçılarının eserleri yer almaktadır. Katedralin bireysel bir saldırı sonucunda bahçesindeki üç heykel zarar görmüş, kırılmıştır. Fakat yine de kilise bahçesinde ve yapı içerisinde değerli örnekler bulunmaktadır. Büyük şapelin üstünde kiliseye girenleri karşılayan ve 300 yıllık olduğu tahmin edilen çarmıha gerilmiş İsa’nın heykeli vardır. Ayrıca kilisenin İzmir’deki büyük yangında da çok değerli vitray eserleri zarar görmüştür. Camları süsleyen el işçiliği zengin vitray örneklerinden yalnızca bir adet kalmıştır. Son kalan vitray da Fransız sanatçı Par Pavl Gavdın imzalı bir çalışmadır. Katedralin zemininde de önceki dönemlerde görev yapmış olan 3 ayrı papazın mezarı bulunmaktadır. Papazlar kilise zeminine defnedilmiştir. Büyük sunağın önünde yer alan ve Hristiyan ayinlerinde önemli bir yeri olan org da dikkat çekmektedir. Org İzmir’de bulunan kiliseler içerisinde en büyük org olma özelliğine sahiptir.

NATO ASKERLERİNİN İBADETHANESİ

1965 yılında, dönemin Başepiskoposu olan Mons. Giuseppe Descuffi, çeşitli sebeplerden dolayı katedrali Amerika Birleşik Devletleri’ne kiraya vermiş ve yaklaşık 50 yıl NATO’da görevli olan askerler kiliseyi kendilerine özel bir ibadethane olarak kullanmışlardır. Zaman geçtikçe bu askerlerin güvenlik önlemleri de sıklaşmıştır. Güvenlik ve tedbirler öylesine sıklaşmıştır ki, artık katedralden ne yerel halk ne de hacılar faydalanamaz olmuştur. Bu yüzden günümüz İzmir Latin Katolik Metropolit Başepiskoposu Mons. Ruggero Franceschini kira kontratını sonlandırmış ve bu ibadethaneyi Katolik cemaatine iade etmek için büyük bir restorasyon ve güçlendirme çalışmasını yapılmıştır. Katedral 29 Eylül 2013 tarihinden beri de İzmir halkına hizmet ediyor.

İSA’DAN İZMİR’E MEKTUP

İncil’in son bölümü olan Vahiye bölümünde Hz. İsa, Roma İmparatorluğu’nun “Küçük Asya” diye bilinen bölgesindeki, yani Anadolu’daki yedi kiliseye birer mektup vermiştir. İsa Mesih, bu yedi mesajında İzmir Kilisesi’ne de şöyle hitap etmiştir, “İzmir’deki topluluğun meleğine (episkoposuna) yaz. Ölmüş ve yaşama dönmüş, ilk ve son olan şöyle diyor: Senin sıkıntılarını ve yoksulluğunu biliyorum. Oysa zenginsin! Yahudi olduklarını söyleyen, ama Yahudi değil de Şeytan’ın havrası durumunda olanların iftiralarını biliyorum.  Çekmek üzere olduğun sıkıntılardan korkma! Bak, İblis sizi sınamak için aranızdan bazılarını yakında zindana atacak ve on gün süreyle sıkıntı çekeceksiniz. Ölüm pahasına da olsa sadık kal, ben sana yaşam tacını vereceğim.  Kulağı olan, Ruh’un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelen, ikinci ölümden hiçbir zarar görmeyecek.” (Vahiy 2,8-11)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.