Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki gizli tehlikeleri

Sosyal medyanın çocukların zihinsel, duygusal ve davranışsal gelişimlerini hem olumlu hem de olumsuz yönde etkilediğini belirten Uzman Psikolog Sevgi Yaramış, çocukların sosyal medya kullanımının sınırlandırılması ve güvenli çevrimiçi davranışların öğretilmesinin önemini vurguladı

Haber Giriş Tarihi: 16.09.2024 11:12
Haber Güncellenme Tarihi: 16.09.2024 11:17
Kaynak: MUHABİR MERVE AĞRIÇ
Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki gizli tehlikeleri

Muhabir - Merve Ağrıç / Günümüzde sosyal medyanın yaygınlaşması, hayatımızın her alanında köklü değişikliklere yol açarken, özellikle çocuklar üzerindeki etkileri her geçen gün daha fazla tartışılıyor. Çocukların gelişim süreçlerini derinden etkileyen bu dijital platformlar hem olumlu hem de olumsuz birçok yönü beraberinde getiriyor. Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkilerini değerlendiren Uzman Psikolog Sevgi Yaramış, sosyal medyanın çocukların zihinsel, duygusal ve davranışsal gelişimleri üzerinde çeşitli etkiler yarattığını vurgularken, özellikle sosyal medya bağımlılığı, siber zorbalık, benlik algısının bozulması ve yüz yüze iletişim becerilerinin zayıflaması gibi olumsuz sonuçlara dikkat çekti. Bu bağlamda, çocukların sosyal medya kullanımının sınırlandırılması ve güvenli çevrimiçi davranışların öğretilmesi, sağlıklı bir dijital deneyim için büyük önem taşıdığını vurgulayan Uzman Psikolog Yaramış, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerine dair önemli noktalara değindi.

SOSYAL MEDYA ÇOCUKLARIN BENLİK ALGISINI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkilerinin, günümüzün en çok tartışılan konularından biri olduğunu dile getiren Uzman Psikolog Yaramış, “Sosyal medya, çocukların psikolojisi ve davranışları üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratabilir. Olumlu etkiler arasında çocukların farklı kültürleri ve dünyayı daha geniş bir perspektiften tanımaları, ilgi alanlarına yönelik içeriklere ulaşmaları ve yaratıcı becerilerini geliştirme fırsatları sayılabilir. Ancak, olumsuz etkiler genellikle daha fazla dikkat çekiyor. Çocukların sosyal medyada maruz kaldıkları içerikler, onların benlik algısını olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle beden imajı, popülerlik ve başarı gibi konularda sosyal medya, kıyaslama ve yetersizlik hissini tetikleyebilir. Ayrıca, sosyal medya platformlarında zaman geçiren çocuklar siber zorbalık, izolasyon ve uyku problemleri gibi sorunlarla da karşılaşabilir. Bu tür platformlar, çocuklarda dikkat dağınıklığı ve kısa süreli hazlara bağımlılık gibi davranışsal sorunları da beraberinde getirebilir. Bununla beraber çocuklarda, bağımlılık tehlikesi, depresyon riski, uyku kalitesinin azalması, dikkat eksikliği ve hiper aktive, sosyal becerilerin gelişememesi ve travmatik içeriklere maruz kalma durumu gözlemlenebiliyor” diye aktardı.

EBEVEYNLER ÇEVRİMİÇİ GÜVENLİK BİLİNCİNE DİKKAT ETMELİ

Sosyal medya kullanımında yaş sınırının tartışmalı bir konu olduğunu belirten Uzman Psikolog Yaramış, “Çocukların gelişim düzeyleri ve sosyal medya ile başa çıkma kapasiteleri bireysel farklılıklar gösterebiliyor. Ancak genel olarak şu anda çoğu sosyal medya platformu 13 yaş sınırı koyuyor, çünkü bu yaş, çocukların mahremiyet ve çevrimiçi güvenlik konusunda biraz daha bilinçli olabilecekleri bir dönem olarak görülüyor. Ancak, 13 yaşında bir çocuğun bile sosyal medya ortamında tamamen güvende ve olgun bir şekilde hareket edebilmesi zor olabilir. Bu nedenle, sosyal medya kullanımına daha geç yaşlarda başlamak daha sağlıklı olabilir. Örneğin, 16 yaş sosyal medya ile ilgili olumsuz etkilerle başa çıkabilecek bilişsel ve duygusal olgunluğa sahip olma açısından daha uygun olabilir. Ebeveynler, çocuklarının sosyal medyaya ne zaman katılacağına karar verirken, sadece yaşa değil, çocuğun bireysel olgunluk seviyesine, sosyal medya kullanımı konusunda sahip olduğu bilgiye ve çevrimiçi güvenlik bilincine de dikkat etmeli. Ayrıca, çocukların sosyal medya kullanımını sürekli denetlemek ve gerektiğinde sınırlandırmak, onların dijital dünyadaki deneyimlerini daha sağlıklı ve güvenli hale getirebilir” ifadelerine yer verdi.

ÇOCUKLAR GÜVENLİ ÇEVRİMİÇİ DAVRANIŞLAR KONUSUNDA EĞİTİLMELİ

Ailelerin çocuğun yaşına uygun kullanım sınırları koyması gerektiğini ifade eden Uzman Psikolog Yaramış, “Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olarak sosyal medya kullanımı için net sınırlar belirlemek önemli. Ebeveynler, çocuklarının hangi yaşta sosyal medya hesapları açabileceğine ne tür içeriklerle karşılaşabileceklerine ve ne kadar zaman harcayabileceklerine dair kurallar koymalı. Çocuklarla sosyal medya kullanımı hakkında açık bir diyalog içinde olmak kritik bir adım. Aileler, çocuklarına sosyal medyada karşılaşabilecekleri olası riskler hakkında bilgi vermeli ve onları güvenli çevrimiçi davranışlar konusunda eğitmeli. Ayrıca, çocukların siber zorbalık, rahatsız edici içerik veya baskı hissettikleri durumları aileleriyle paylaşabilecekleri bir ortam oluşturulmalı. Ebeveynler, çocuklarının sosyal medya aktivitelerini izlemek için çeşitli denetim araçlarını kullanabilir. Çocuğun hangi platformları kullandığını, kimlerle etkileşimde bulunduğunu ve hangi içeriklere maruz kaldığını bilmek, ebeveynlerin sosyal medya kullanımı üzerindeki kontrolünü artırabilir” dedi.

MEDYADAN UZAKLAŞMALARI, BİLİNÇLİ FARKINDALIK GELİŞTİRMEKLE MÜMKÜN

Çocukların sosyal medyadan uzaklaşması için yapılabilecekleri sıralayan Uzman Psikolog Yaramış, “Bu süreçte ailelerin alabileceği bazı önlemler ve uygulayabileceği yöntemler şunlar olabilir; Alternatif aktiviteler sunmak, Çocukların enerjilerini harcayabilecekleri spor, dans veya açık hava etkinliklerine yönlendirmek, yaratıcı hobiler geliştirmek, ailece yapılan etkinlikler, ekran süresi sınırlamaları getirmek, sosyal medyaya alternatif sosyal etkileşimler sağlamak; Yüz yüze etkileşimler ve sosyal gruplara katılmak gibi, dijital detoks günleri planlamak; aile olarak belirli günlerde veya saatlerde telefonlar ve dijital cihazlardan uzak durmak, ekran kullanımı hakkında farkındalık yaratmak, ödül ve teşvik sistemleri kurmak ve  dijital okuryazarlık becerilerini geliştirmek. Çocukların sosyal medyadan uzaklaşması, onlara anlamlı alternatifler sunmak ve sosyal medya ile ilgili bilinçli farkındalık geliştirmekle mümkün. Dijital dünyanın bir parçası olarak büyüyen çocuklar için bu dengeyi kurmak zor olabilir, ancak ailelerin aktif rehberliği ile bu süreç daha sağlıklı yönetilebilir” sözlerine yer verdi.

8 MADDEDE SOSYAL MEDYANIN ÇOCUKLARA OLAN OLUMSUZ ETKİLERİ

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla beraber geçtiğimiz yıllara kıyasla, çocukların iletişiminde ve davranışlarında görülen değişiklikleri 8 maddede değerlendiren Yaramış, “Sosyal medyanın yaygınlaşması, çocukların iletişim tarzlarını ve davranışlarını önemli ölçüde değiştirdi. Geçmiş yıllara kıyasla bu değişim hem olumlu hem de olumsuz yönler içeriyor. İşte sosyal medyanın etkisiyle çocukların iletişiminde ve davranışlarında görülen temel değişiklikler:

1-YÜZ YÜZE İLETİŞİMDEN DİJİTAL İLETİŞİME GEÇİŞ

Sosyal medya, çocukların birbirleriyle yüz yüze etkileşimlerini büyük ölçüde azalttı. Çocuklar artık mesajlaşma, sosyal medya gönderileri veya video paylaşım platformları üzerinden iletişim kurmayı tercih ediyorlar. Bu durum, yüz yüze iletişim becerilerinin gelişimini olumsuz etkileyebilir ve sosyal becerilerde eksikliklere yol açabilir.

2-KISA VE YÜZEYSEL İLETİŞİM

Sosyal medya platformları genellikle kısa mesajlar ve hızlı etkileşimler üzerine kurulu olduğundan, çocuklar arasında yapılan konuşmalar yüzeysel hale gelebiliyor. Derinlemesine konuşma ve empati kurma gibi beceriler, bu kısa ve anlık mesajlaşma yapısı nedeniyle yeterince gelişmeyebiliyor.

3-SİBER ZORBALIĞIN ARTIŞI

Sosyal medya, çocuklar için siber zorbalık gibi yeni sorunları da beraberinde getirdi. Geçmişte yüz yüze zorbalık daha belirginken, bugün çocuklar sosyal medya platformlarında anonim veya kimliklerini gizleyerek başkalarına zarar verebiliyor. Siber zorbalık, çocuklarda anksiyete, depresyon ve özsaygı düşüklüğü gibi psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Geçmişte zorbalık genellikle okul veya sosyal ortamlarla sınırlı kalırken, sosyal medya çocukları sürekli olarak olumsuz etkileşimlere maruz bırakabiliyor. Bu da onların evde dahi kendilerini güvende hissetmemelerine neden olabiliyor.

4-SOSYAL ONAY VE POPÜLERLİK BASKISI

Sosyal medyanın popülerleşmesiyle birlikte, çocuklar ‘beğeni’ ve ‘yorum’ gibi dijital onaylara bağımlı hale geldi. Sosyal medya üzerinden aldıkları beğeniler, çocukların kendilik değerini şekillendirebiliyor ve bu da sürekli bir popülerlik arayışına neden olabiliyor. Özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar, sosyal medya üzerinde daha çok beğeni almak için gerçek kimliklerinden uzaklaşıp, farklı bir imaj sunmaya çalışabiliyorlar. Çocuklar, sosyal medyada gördükleri idealize edilmiş hayatlarla kendi yaşamlarını kıyaslayarak kendilerini yetersiz hissedebiliyorlar. Bu, özellikle fiziksel görünüm, başarı veya maddi durum konusunda özsaygı sorunlarına yol açabiliyor.

5-DİKKAT DAĞINIKLIĞI VE ANLIK TATMİN ARAYIŞI

Sosyal medya, kısa süreli dikkat ve sürekli yenilik arayışını teşvik ettiği için çocukların uzun süre bir şeye odaklanma becerisini zayıflatabilir. Sürekli bildirimler ve dikkat dağıtıcı içerikler, çocukların ders çalışma veya kitap okuma gibi uzun süreli dikkat gerektiren etkinliklerde zorlanmalarına neden olabiliyor. Çocuklar, sosyal medya sayesinde anında geri bildirim ve tatmin alabiliyorlar. Bu da sabır geliştirme ve uzun vadeli çaba gerektiren etkinliklere olan ilgiyi azaltabiliyor.

6-MAHREMİYET VE GİZLİLİK ALGISINDA DEĞİŞİKLİK

Sosyal medya, çocukların kişisel bilgilerini kolayca paylaşmalarına olanak tanıdığı için mahremiyet kavramını yeniden şekillendirdi. Çocuklar, genellikle güvenlik ve gizlilik konularında yeterince bilgi sahibi olmadıklarından, kişisel bilgilerini paylaşma konusunda riskli davranışlar sergileyebiliyorlar. Geçmişte çocuklar kimliklerini yüz yüze ilişkiler ve sosyal çevrelerinde inşa ederken, bugün dijital platformlarda oluşturdukları profiller üzerinden kendilerini ifade ediyorlar. Bu, dijital kimlik ile gerçek kimlik arasındaki uyumsuzluklara ve psikolojik çatışmalara yol açabilir.

7-EMPATİ VE DUYGUSAL BAĞLANTI ZORLUKLARI

Sosyal medya aracılığıyla yapılan iletişimde, duygular tam anlamıyla iletilemediği için empati kurma becerisi zayıflayabilir. Çocuklar, yüz yüze iletişimdeki beden dili, ses tonu gibi ipuçlarından yoksun kaldıklarında, karşılarındaki kişilerin duygusal durumunu anlamakta zorlanabilirler. Arkadaşlıklar ve sosyal etkileşimler giderek sanal hale geliyor. Çocuklar sosyal medyada yüzlerce ‘arkadaşa’ sahip olabilirler ancak bu ilişkiler yüzeysel kalabilir ve gerçek hayatta derinlemesine dostluklar kurmakta zorlanabilirler.

8-DUYGUSAL DAYANIKLILIK VE STRES YÖNETİMİ

Çocuklar, sosyal medyada sürekli olumlu içeriklere maruz kaldıkları için, gerçek hayattaki olumsuzluklarla başa çıkmada zorlanabiliyorlar. Gerçek hayatta başarısızlık veya hayal kırıklığı yaşadıklarında sosyal medyanın sunduğu sürekli olumlu dünya ile çelişen bir deneyimle karşılaşıyorlar. Bu da duygusal dayanıklılığı olumsuz etkileyebiliyor. Sosyal medya üzerindeki mükemmeliyetçi içerikler, çocuklarda yetersizlik hissi ve stres seviyelerini artırabilir. Ayrıca, sürekli çevrimiçi olma zorunluluğu ve hiçbir şeyi kaçırmama isteği çocuklarda kaygıya neden olabilir. Sosyal medya, çocukların iletişim tarzını ve davranışlarını derinden değiştirdi. Bu değişiklikler, teknolojiyi nasıl kullandıklarına ve nasıl yönlendirildiklerine bağlı olarak olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ailelerin ve eğitimcilerin bu süreçte çocuklara rehberlik etmesi, sosyal medyanın olumsuz etkilerini dengelemeye yardımcı olabilir” diye aktardı.

Kaynak: MERVE AĞRIÇ

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.