Dünyada herkes için en değerli varlık olduklarını düşündüğüm çocuklar günümüzde ne kadar güvendeler? 20 Kasım gününü tüm dünyada “Çocuk Hakları Günü” olarak bilinmektedir. Peki çocuklarımızın en temel hakları nelerdir? Ne kadar çocuklarımızın haklarını koruyabiliyoruz?
Çocuk hakları, çocukların sadece temel yaşam haklarını değil, aynı zamanda kimliklerini ve aile bağlarını da güvence altına alır. Bu, her çocuğun yaşam hakkı kadar önemli bir temel haktır: nüfus kütüğüne kaydolma, isim belirleme, vatandaşlık edinme ve anne-babasını bilme gibi haklar, çocuğun kimliğinin ve bireysel varlığının tanınmasının ve korunmasının önünü açar. Çocukların hakları, yalnızca yaşamlarının ilk yıllarında değil, tüm yaşamları boyunca korunmalıdır. Ailelerinin kimliklerine sahip çıkma hakkı, yalnızca bireysel bir ihtiyaç değil, çocuğun güvenli, sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için de kritik bir faktördür. Aile birliği, çocuk için bir koruma alanı sağlar ve onun kimliğini inşa etmesine yardımcı olur. Sonuç olarak, her çocuğun kendi isminin, kimliğinin ve aile bağlarının saygı göreceği bir dünyada büyümesi, insan haklarının en temel ve en kutsal gerekliliklerindendir. Taraf devletlerin ve tüm toplumsal yapıların, çocukların bu haklarını koruyarak, onlara daha adil bir yaşam sunmaları gerekmektedir. Öyle bir zamandayız ki, çocuklar artık sadece sokaklarda değil, kendi ailelerinin yanlarında bile güvende değiller. Yaşama haklarını korumak, sadece onları beslemek veya barındırmakla ilgili bir mesele değil; onların duygusal, psikolojik ve fiziksel olarak güvenli bir ortamda büyümesi gerekiyor. Ne yazık ki, son yıllarda Türkiye'de onlarca çocuk ya öldü ya da öldürüldü. Bu çocukların katledilmesinin ardında kimlerin olduğu belli olmasa da bu ölümlerin sayısı her geçen yıl artıyor. Narin, Sıla bebek, yenidoğan çetesiyle öldürülen bebekler gibi örneklerle karşı karşıya kaldık. Bu çocukların katilleri kim olursa olsun, bu bir insanlık suçudur. Bu ölümler, sadece birer vaka değil, hepimizin ortak başarısızlığı ve toplum olarak bu konuda ne kadar duyarsızlaştığımızın bir göstergesidir. Bu cinayetlere karşı toplumsal duyarlılığımız ne kadar arttı? Hangi adımlar atıldı? Ne zaman duracaklar? Geçtiğimiz günlerde, beş kardeşin hayatını kaybettiği yangın ise hepimizi derinden sarstı. Devlet, geçen yıl 10 kez bu ailenin evine giderek, çocukları himayeye almayı teklif etmişti. Ancak aile, çocuklarından ayrı kalmak istemediği için bu teklifi reddetmişti. Kimse çocuklarından ayrı kalmak istemez. Ama bu trajedi, sadece aileye veya devlete yüklenebilecek bir sorumluluk değil. Hepimiz sorumluyuz. Çocukların güvenliği, sadece devletin değil, toplumun her bireyinin sorumluluğundadır. Devletin müdahaleleri ve ailelerin yaşadığı zorluklar tek başına yeterli olmayabilir. Bu noktada, toplum olarak bizler de duyarlı olmalı ve tehlike altındaki çocukları korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Çocukların güvenliği, hepimizin ortak sorumluluğudur. Duyarsız kalmamalı, her çocuk için güvenli bir dünya yaratmaya çalışmalıyız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Begüm Çatık
Çocuklar Hepimizin Ortak Sorumluluğu
Dünyada herkes için en değerli varlık olduklarını düşündüğüm çocuklar günümüzde ne kadar güvendeler? 20 Kasım gününü tüm dünyada “Çocuk Hakları Günü” olarak bilinmektedir. Peki çocuklarımızın en temel hakları nelerdir? Ne kadar çocuklarımızın haklarını koruyabiliyoruz?
Çocuk hakları, çocukların sadece temel yaşam haklarını değil, aynı zamanda kimliklerini ve aile bağlarını da güvence altına alır. Bu, her çocuğun yaşam hakkı kadar önemli bir temel haktır: nüfus kütüğüne kaydolma, isim belirleme, vatandaşlık edinme ve anne-babasını bilme gibi haklar, çocuğun kimliğinin ve bireysel varlığının tanınmasının ve korunmasının önünü açar. Çocukların hakları, yalnızca yaşamlarının ilk yıllarında değil, tüm yaşamları boyunca korunmalıdır. Ailelerinin kimliklerine sahip çıkma hakkı, yalnızca bireysel bir ihtiyaç değil, çocuğun güvenli, sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için de kritik bir faktördür. Aile birliği, çocuk için bir koruma alanı sağlar ve onun kimliğini inşa etmesine yardımcı olur. Sonuç olarak, her çocuğun kendi isminin, kimliğinin ve aile bağlarının saygı göreceği bir dünyada büyümesi, insan haklarının en temel ve en kutsal gerekliliklerindendir. Taraf devletlerin ve tüm toplumsal yapıların, çocukların bu haklarını koruyarak, onlara daha adil bir yaşam sunmaları gerekmektedir. Öyle bir zamandayız ki, çocuklar artık sadece sokaklarda değil, kendi ailelerinin yanlarında bile güvende değiller. Yaşama haklarını korumak, sadece onları beslemek veya barındırmakla ilgili bir mesele değil; onların duygusal, psikolojik ve fiziksel olarak güvenli bir ortamda büyümesi gerekiyor. Ne yazık ki, son yıllarda Türkiye'de onlarca çocuk ya öldü ya da öldürüldü. Bu çocukların katledilmesinin ardında kimlerin olduğu belli olmasa da bu ölümlerin sayısı her geçen yıl artıyor. Narin, Sıla bebek, yenidoğan çetesiyle öldürülen bebekler gibi örneklerle karşı karşıya kaldık. Bu çocukların katilleri kim olursa olsun, bu bir insanlık suçudur. Bu ölümler, sadece birer vaka değil, hepimizin ortak başarısızlığı ve toplum olarak bu konuda ne kadar duyarsızlaştığımızın bir göstergesidir. Bu cinayetlere karşı toplumsal duyarlılığımız ne kadar arttı? Hangi adımlar atıldı? Ne zaman duracaklar? Geçtiğimiz günlerde, beş kardeşin hayatını kaybettiği yangın ise hepimizi derinden sarstı. Devlet, geçen yıl 10 kez bu ailenin evine giderek, çocukları himayeye almayı teklif etmişti. Ancak aile, çocuklarından ayrı kalmak istemediği için bu teklifi reddetmişti. Kimse çocuklarından ayrı kalmak istemez. Ama bu trajedi, sadece aileye veya devlete yüklenebilecek bir sorumluluk değil. Hepimiz sorumluyuz. Çocukların güvenliği, sadece devletin değil, toplumun her bireyinin sorumluluğundadır. Devletin müdahaleleri ve ailelerin yaşadığı zorluklar tek başına yeterli olmayabilir. Bu noktada, toplum olarak bizler de duyarlı olmalı ve tehlike altındaki çocukları korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Çocukların güvenliği, hepimizin ortak sorumluluğudur. Duyarsız kalmamalı, her çocuk için güvenli bir dünya yaratmaya çalışmalıyız.