10 Kasım, Türk milletinin hafızasında silinmez bir iz bırakan, anlam yüklü bir gündür. Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938 yılında aramızdan ayrıldığı bugünde, her yıl bir kez daha derin bir özlem ve minnetle anıyoruz onu. Atatürk’ün ölümünün üzerinden geçen 86 yıl, Türk halkının gönlünde ve aklında hiçbir zaman silinmeyecek bir hatıra olarak yer etmiştir. 10 Kasım, her yıl yeniden hatırladığımız bir tarih değil, bir milleti ayağa kaldıran, onu geleceğe taşıyan büyük bir ideali simgeliyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrıldığı bugün, sadece bir liderin kaybının yıldönümü değil, aynı zamanda bir halkın yeniden doğuşunun, modernleşmesinin ve medeniyet yolunda atılan adımların kutlamasıdır. Bu özel gün, bize geçmişi hatırlatırken, aynı zamanda geleceğe yönelik büyük bir sorumluluk da yüklüyor. Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir askeri lider, bir devrimci ya da bir politikacı değil, halkının geleceğine yön veren bir vizyonerdi. 1923’te Cumhuriyet’i ilan ettiğinde, Türk halkına sadece bağımsızlık değil, aynı zamanda çağdaşlık, özgürlük, eşitlik ve bilimin ışığında bir hayat tarzı sunmuştu. O, kurtuluş mücadelesinin önderi olarak yalnızca bir halkı işgal altındaki topraklarından kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda halkına büyük bir ideolojik dönüşüm ve toplumsal yenilikler vaat etmiştir. 10 Kasım’da, Atatürk’ün sadece bir tarihsel şahsiyet değil, bir yaşam anlayışının, bir halkın kendini yeniden keşfetme ve çağdaş dünyada hak ettiği yeri alma kararlılığının simgesi olduğunu anlamalıyız.
Bu özel günde, Atatürk’ün ölümünü anarken, onun sadece bir lider olarak değil, bir halkın yeniden doğuşunu şekillendiren bir düşünür, bir devrimci, bir eğitimci olarak bize bıraktığı mirası tekrar hatırlamalıyız. 10 Kasım, yalnızca bir kaybın yıldönümü değil, aynı zamanda bir halkın yeniden doğuşunun, modernleşmesinin ve medeniyet yolunda atılan adımların kutlamasıdır. Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken yaptığı inkılaplar, yalnızca siyasi ve ekonomik bir devrim değil, Türk toplumunun sosyal, kültürel ve düşünsel yapısının da dönüşümüdür. Onun izinden giden bir toplum olarak, 10 Kasım, sadece geçmişi hatırlamakla kalmamalı, aynı zamanda bu devrimlerin daha da ileriye taşınması, çağdaş dünyadaki yerimizin sağlamlaştırılması adına büyük bir sorumluluk hissetmeliyiz. Atatürk’ün en büyük mirası, kuşkusuz ki Cumhuriyet’tir. Ancak bu miras, yalnızca siyasi bir yapının ötesinde, bir düşünce biçiminin, bir yaşam tarzının, bir halkın kendini ve dünyadaki yerini yeniden tanımlamasının da teminatıdır. Bugün, 10 Kasım’da bu mirası sahiplenmek, sadece Cumhuriyet’in ilanına saygı göstermekle kalmak değil, aynı zamanda Atatürk’ün belirlediği hedeflere doğru ilerlemeye devam etmek demektir. Onun “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyerek işaret ettiği yolda, bilimin, eğitimin ve çağdaş düşüncenin rehberliğinde daha aydınlık bir Türkiye için çalışmak, tüm yurttaşların ortak sorumluluğudur. Atatürk’ün “Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yaşatacak ve koruyacak olan sizlersiniz” sözleri, geçmişin mirasıyla bugünün sorumluluğunu birleştiren güçlü bir mesajdır. 10 Kasım, sadece hatırlamakla kalmayıp, Atatürk’ün gösterdiği hedeflere ulaşma noktasında her birimizin üzerine düşeni yapması gerektiğini hatırlatan bir gündür. Hep birlikte, Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkarak, onu daha da ileriye taşıyarak, Atatürk’ün izinden yürümek, Türkiye’yi daha aydınlık yarınlara taşımak için sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Begüm Çatık
Minnetle…
10 Kasım, Türk milletinin hafızasında silinmez bir iz bırakan, anlam yüklü bir gündür. Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938 yılında aramızdan ayrıldığı bugünde, her yıl bir kez daha derin bir özlem ve minnetle anıyoruz onu. Atatürk’ün ölümünün üzerinden geçen 86 yıl, Türk halkının gönlünde ve aklında hiçbir zaman silinmeyecek bir hatıra olarak yer etmiştir. 10 Kasım, her yıl yeniden hatırladığımız bir tarih değil, bir milleti ayağa kaldıran, onu geleceğe taşıyan büyük bir ideali simgeliyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrıldığı bugün, sadece bir liderin kaybının yıldönümü değil, aynı zamanda bir halkın yeniden doğuşunun, modernleşmesinin ve medeniyet yolunda atılan adımların kutlamasıdır. Bu özel gün, bize geçmişi hatırlatırken, aynı zamanda geleceğe yönelik büyük bir sorumluluk da yüklüyor. Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir askeri lider, bir devrimci ya da bir politikacı değil, halkının geleceğine yön veren bir vizyonerdi. 1923’te Cumhuriyet’i ilan ettiğinde, Türk halkına sadece bağımsızlık değil, aynı zamanda çağdaşlık, özgürlük, eşitlik ve bilimin ışığında bir hayat tarzı sunmuştu. O, kurtuluş mücadelesinin önderi olarak yalnızca bir halkı işgal altındaki topraklarından kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda halkına büyük bir ideolojik dönüşüm ve toplumsal yenilikler vaat etmiştir. 10 Kasım’da, Atatürk’ün sadece bir tarihsel şahsiyet değil, bir yaşam anlayışının, bir halkın kendini yeniden keşfetme ve çağdaş dünyada hak ettiği yeri alma kararlılığının simgesi olduğunu anlamalıyız.
Bu özel günde, Atatürk’ün ölümünü anarken, onun sadece bir lider olarak değil, bir halkın yeniden doğuşunu şekillendiren bir düşünür, bir devrimci, bir eğitimci olarak bize bıraktığı mirası tekrar hatırlamalıyız. 10 Kasım, yalnızca bir kaybın yıldönümü değil, aynı zamanda bir halkın yeniden doğuşunun, modernleşmesinin ve medeniyet yolunda atılan adımların kutlamasıdır. Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken yaptığı inkılaplar, yalnızca siyasi ve ekonomik bir devrim değil, Türk toplumunun sosyal, kültürel ve düşünsel yapısının da dönüşümüdür. Onun izinden giden bir toplum olarak, 10 Kasım, sadece geçmişi hatırlamakla kalmamalı, aynı zamanda bu devrimlerin daha da ileriye taşınması, çağdaş dünyadaki yerimizin sağlamlaştırılması adına büyük bir sorumluluk hissetmeliyiz. Atatürk’ün en büyük mirası, kuşkusuz ki Cumhuriyet’tir. Ancak bu miras, yalnızca siyasi bir yapının ötesinde, bir düşünce biçiminin, bir yaşam tarzının, bir halkın kendini ve dünyadaki yerini yeniden tanımlamasının da teminatıdır. Bugün, 10 Kasım’da bu mirası sahiplenmek, sadece Cumhuriyet’in ilanına saygı göstermekle kalmak değil, aynı zamanda Atatürk’ün belirlediği hedeflere doğru ilerlemeye devam etmek demektir. Onun “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyerek işaret ettiği yolda, bilimin, eğitimin ve çağdaş düşüncenin rehberliğinde daha aydınlık bir Türkiye için çalışmak, tüm yurttaşların ortak sorumluluğudur. Atatürk’ün “Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yaşatacak ve koruyacak olan sizlersiniz” sözleri, geçmişin mirasıyla bugünün sorumluluğunu birleştiren güçlü bir mesajdır. 10 Kasım, sadece hatırlamakla kalmayıp, Atatürk’ün gösterdiği hedeflere ulaşma noktasında her birimizin üzerine düşeni yapması gerektiğini hatırlatan bir gündür. Hep birlikte, Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkarak, onu daha da ileriye taşıyarak, Atatürk’ün izinden yürümek, Türkiye’yi daha aydınlık yarınlara taşımak için sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.