Neden dur demiyoruz?

Yazının Giriş Tarihi: 21.10.2024 08:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.10.2024 08:33

Son bir aydır, ülkemizde yaşanan olaylar hepimizi derinden sarstı. Her gün gazetelerde ve ekranlarda karşımıza çıkan kayıp haberleri, cinayetler ve hatta masum bebeklerin hayatlarını kaybetmesi, aklımızı kurcalayan bir soru doğuruyor: Neden dur demiyoruz?

Küçük bir kızın kaybolmasıyla başlayan zincirleme olaylar, içimizdeki huzursuzluğu katlıyor. Bu durum, yalnızca bir kayıp haberi değil, aynı zamanda toplumsal bir çöküşün de göstergesi. Her gün artan şiddet olayları, çaresiz kalan aileler ve kaybolan masumiyetler, bizlere büyük bir sorumluluk yüklüyor. Ancak ne yazık ki, bu olaylara karşı toplum olarak ne kadar duyarlıyız? Sesimizi ne ölçüde yükseltiyoruz?

Daha kaç canın yanması gerekiyor? Bu soruyu kendimize sormalıyız. Her gün kaybolan bir çocuk, her gün cinayete kurban giden bir insan, bizi harekete geçirmelidir. Bu durum, sadece ailelerin acısı değil, hepimizin ortak derdi olmalıdır. Güvenli bir toplum yaratmak için toplumsal bir seferberliğe ihtiyacımız var.

Bu noktada, medyanın ve kamuoyunun rolü de son derece önemli. Habercilik anlayışımızı gözden geçirip, sadece olayı aktarmakla kalmamalı, aynı zamanda bu olayların arka planını sorgulamalıyız. Hükümetlerin, yasaların ve toplumsal normların bu tür olayları nasıl etkilediğini tartışmalıyız. Unutulmamalı ki, sorunların üstünü örtmek yerine, onları çözmek için çaba göstermek zorundayız.

Her yıl 21 Ekim’de Dünya Gazeteciler Günü’nü kutlarken, gazeteciliğin toplumsal sorumluluğunu ve gücünü hatırlamak önem taşıyor. Ancak bu yıl, gazetecilik mesleğinin önemi kadar, gündemimizi meşgul eden karanlık gerçekleri de göz ardı etmemeliyiz. Ülkemiz, ardı arkası kesilmeyen kayıp haberleri, cinayetler ve bebeklerin bile isteye öldürülmesi gibi içimizi acıtan olaylarla sarsılıyor.

Bu noktada, gazetecilerin rolü sadece haber vermek değil, aynı zamanda adaletin sağlanması ve toplumsal değişimin teşvik edilmesidir. Bu tür olaylar karşısında gösterilen duyarsızlık, toplumun derin yaralar almasına neden oluyor. Sesimizi yükseltmeli, bu tür olayların normalleşmesine izin vermemeliyiz.

Her bir kaybın ardından sesimizi yükseltmeli, toplumsal bir duyarlılık geliştirmeliyiz. Her bir can, her bir kayıp bizim sorumluluğumuzdur. Bu nedenle, dur demek için artık beklememeliyiz. Gelecek nesillerin güvenliği için bugün harekete geçmek zorundayız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.