Çok sayıda bilimsel çalışma, düzenli fiziksel aktivitenin uzun zamandır sağlığın temel taşı olduğunu göstermekte ve düzenli egzersizin sağlıklı yaşam üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamaktadır. Özellikle egzersizin kadınlara yönelik çok yönlü sağlık yararları son yıllarda giderek daha fazla ilgi görmektedir. Düzenli egzersizin kadın sağlığına ruh sağlığı, kas-iskelet sistemi sağlığı, kalp-damar sağlığı ve üreme sağlığı gibi farklı alanlardaki olumlu etkileri nedeniyle kadın sağlığı ile düzenli egzersiz alışkanlıkları arasındaki ilişkiyi değerlendirmek üzere kapsamlı bilimsel çalışmalar sürdürülmektedir. Düzenli fiziksel egzersizin, yaşamın farklı aşamalarındaki kadınlar için sağlık açısından çok sayıda faydaya sahip olduğu gösterilmiştir, düzenli fiziksel aktivite özellikle, kas-iskelet sistemi, kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) sağlık, psikolojik yapı ve üreme sağlığının desteklenmesinde önemli rol oynadığı gösterilmiştir. Bu nedenle, yeni klinik araştırmalar, egzersizin kadın sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine ilişkin kapsamlı bir bilimsel bakış sunmayı amaçlamaktadır.
Öncelikle egzersizin kadınlarda ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkisi dikkat çekicidir ve çok sayıda araştırma düzenli fiziksel aktivite ile depresyon ve anksiyete (kaygı, endişe) belirtilerinin azaltılabileceğine dikkat çekmektedir ve egzersizle, genel psikolojik sağlığın korunması arasında önemli ilişkilerin varlığı saptanmıştır. Bu bulgular özellikle, son yıllarda tüm dünyada oldukça sık olarak görülen duygu durum bozukluklarının artan yaygınlığı bağlamında anlam taşımaktadır ve düzenli egzersiz alışkanlığının kadınlarda ruh sağlığı sorunlarını önleme ve iyileştirme potansiyelinin vurgulanması kadın sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
Düzenli egzersiz alışkanlığı olan kadınlarda fiziksel aktivitenin kas-iskelet sistemi sağlığına olumlu etkileri gösterilmiştir. Özellikle orta yoğunluklu direnç antrenmanı olmak üzere, düzenli fiziksel aktivitelerin kadınlarda kemik yoğunluğunu ve kas kütlesini iyileştirdiği, ileri yaştaki kadınlarda görülebilen osteopeni (kemik erimesi) ve sarkopeni (kas erimesi) gibi hastalıkların görülme riskini azaltabileceği belirtilmektedir. Ayrıca, ağırlık kaldırma tarzında direnç antrenmanlarının, kas-iskelet bütünlüğünün korunmasında ve yaşa bağlı kemik kaybının ve osteoporoz kırıklarının önlenmesinde ve özellikle östrojen üretiminin önemli ölçüde azaldığı postmenopozal (menapoz sonrası dönem) dönemde çok önemli bir rol oynamakta ve kemik dokusunun korunmasını ve güçlenmesini sağlayabilmektedir. Ayrıca, dengeli yüklenmeler içeren direnç (ağırlık) antrenman programları kas hipertrofisini (gelişimi) uyararak; kadınlarda özellikle ileri yaşlarda görülebilecek olan kas gücünü ve kasların fonksiyonel kapasitesini arttırabilmektedir.
Kadınlarda düzenli fiziksel egzersiz ile üreme sağlığı arasındaki ilişki çok yönlü olarak incelenmektir. Düzenli fiziksel aktivitenin kadın sağlığı açısından önemi, menstruasyon fonksiyonu, doğurganlık, gebelik sonuçları ve menopozal süreç gibi çok çeşitli fizyolojik ve metabolik olayları kapsamaktadır ve bu sağlık alanında yapılan bilimsel araştırmalar, düşük ve orta yoğunluklu egzersizin adet düzenini sağlamak konusunda katkı verebildiğini ve menopoz sonrasında özellikle kas, iskelet sistemi ve psikolojik sağlık açısından olumlu katkılara neden olabileceğini göstermiştir. Ancak yüksek yoğunluklu egzersiz programları, kadınlarda üreme sağlığı açısından bazı düzensizliklere neden olmakla birlikte, doğurganlığı ve üreme kapasitesini de olumsuz etkileyebileceğini göstermektedir. Bu nedenle egzersiz planlamasında kadın sağlığı açısından egzersizin yoğunluğu dikkate alınmasının gerekli olduğu ve kadın sağlığı açısından özellikle düşük ve orta şiddette (yoğunlukta) antrenmanlara yer verilmesinin daha uygun olacağı belirtilmektedir. Özellikle hormonal dengenin korunması, yumurtalık fonksiyonları ve üreme sisteminin yaşlanması üzerinde, fiziksel aktivitenin önemli potansiyel etkilerinin varlığı bilinmesi nedeniyle egzersiz ile kadınların üreme sağlığı arasındaki karmaşık etkileşime çok dikkat edilmesi bilimsel açıdan çok daha doğru olacaktır.
Sonuç olarak, fiziksel egzersiz ile kadın sağlığı arasındaki karmaşık ilişkinin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlamayan bilimsel araştırma çalışmalarının kapsamının arttırılması amaçlamaktadır. Böylelikle, fiziksel egzersizin kadın sağlığı üzerindeki etkisini ortaya koyan fizyolojik, psikolojik ve sosyal mekanizmaların daha iyi anlaşılması; yeni ve etkin klinik uygulamaları, daha kapsamlı kadın sağlığı uygulamalarını beraberinde getirecektir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Doç. Dr. Onur Oral
Fiziksel Aktivite ve Kadın Sağlığı
Çok sayıda bilimsel çalışma, düzenli fiziksel aktivitenin uzun zamandır sağlığın temel taşı olduğunu göstermekte ve düzenli egzersizin sağlıklı yaşam üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamaktadır. Özellikle egzersizin kadınlara yönelik çok yönlü sağlık yararları son yıllarda giderek daha fazla ilgi görmektedir. Düzenli egzersizin kadın sağlığına ruh sağlığı, kas-iskelet sistemi sağlığı, kalp-damar sağlığı ve üreme sağlığı gibi farklı alanlardaki olumlu etkileri nedeniyle kadın sağlığı ile düzenli egzersiz alışkanlıkları arasındaki ilişkiyi değerlendirmek üzere kapsamlı bilimsel çalışmalar sürdürülmektedir. Düzenli fiziksel egzersizin, yaşamın farklı aşamalarındaki kadınlar için sağlık açısından çok sayıda faydaya sahip olduğu gösterilmiştir, düzenli fiziksel aktivite özellikle, kas-iskelet sistemi, kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) sağlık, psikolojik yapı ve üreme sağlığının desteklenmesinde önemli rol oynadığı gösterilmiştir. Bu nedenle, yeni klinik araştırmalar, egzersizin kadın sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine ilişkin kapsamlı bir bilimsel bakış sunmayı amaçlamaktadır.
Öncelikle egzersizin kadınlarda ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkisi dikkat çekicidir ve çok sayıda araştırma düzenli fiziksel aktivite ile depresyon ve anksiyete (kaygı, endişe) belirtilerinin azaltılabileceğine dikkat çekmektedir ve egzersizle, genel psikolojik sağlığın korunması arasında önemli ilişkilerin varlığı saptanmıştır. Bu bulgular özellikle, son yıllarda tüm dünyada oldukça sık olarak görülen duygu durum bozukluklarının artan yaygınlığı bağlamında anlam taşımaktadır ve düzenli egzersiz alışkanlığının kadınlarda ruh sağlığı sorunlarını önleme ve iyileştirme potansiyelinin vurgulanması kadın sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
Düzenli egzersiz alışkanlığı olan kadınlarda fiziksel aktivitenin kas-iskelet sistemi sağlığına olumlu etkileri gösterilmiştir. Özellikle orta yoğunluklu direnç antrenmanı olmak üzere, düzenli fiziksel aktivitelerin kadınlarda kemik yoğunluğunu ve kas kütlesini iyileştirdiği, ileri yaştaki kadınlarda görülebilen osteopeni (kemik erimesi) ve sarkopeni (kas erimesi) gibi hastalıkların görülme riskini azaltabileceği belirtilmektedir. Ayrıca, ağırlık kaldırma tarzında direnç antrenmanlarının, kas-iskelet bütünlüğünün korunmasında ve yaşa bağlı kemik kaybının ve osteoporoz kırıklarının önlenmesinde ve özellikle östrojen üretiminin önemli ölçüde azaldığı postmenopozal (menapoz sonrası dönem) dönemde çok önemli bir rol oynamakta ve kemik dokusunun korunmasını ve güçlenmesini sağlayabilmektedir. Ayrıca, dengeli yüklenmeler içeren direnç (ağırlık) antrenman programları kas hipertrofisini (gelişimi) uyararak; kadınlarda özellikle ileri yaşlarda görülebilecek olan kas gücünü ve kasların fonksiyonel kapasitesini arttırabilmektedir.
Kadınlarda düzenli fiziksel egzersiz ile üreme sağlığı arasındaki ilişki çok yönlü olarak incelenmektir. Düzenli fiziksel aktivitenin kadın sağlığı açısından önemi, menstruasyon fonksiyonu, doğurganlık, gebelik sonuçları ve menopozal süreç gibi çok çeşitli fizyolojik ve metabolik olayları kapsamaktadır ve bu sağlık alanında yapılan bilimsel araştırmalar, düşük ve orta yoğunluklu egzersizin adet düzenini sağlamak konusunda katkı verebildiğini ve menopoz sonrasında özellikle kas, iskelet sistemi ve psikolojik sağlık açısından olumlu katkılara neden olabileceğini göstermiştir. Ancak yüksek yoğunluklu egzersiz programları, kadınlarda üreme sağlığı açısından bazı düzensizliklere neden olmakla birlikte, doğurganlığı ve üreme kapasitesini de olumsuz etkileyebileceğini göstermektedir. Bu nedenle egzersiz planlamasında kadın sağlığı açısından egzersizin yoğunluğu dikkate alınmasının gerekli olduğu ve kadın sağlığı açısından özellikle düşük ve orta şiddette (yoğunlukta) antrenmanlara yer verilmesinin daha uygun olacağı belirtilmektedir. Özellikle hormonal dengenin korunması, yumurtalık fonksiyonları ve üreme sisteminin yaşlanması üzerinde, fiziksel aktivitenin önemli potansiyel etkilerinin varlığı bilinmesi nedeniyle egzersiz ile kadınların üreme sağlığı arasındaki karmaşık etkileşime çok dikkat edilmesi bilimsel açıdan çok daha doğru olacaktır.
Sonuç olarak, fiziksel egzersiz ile kadın sağlığı arasındaki karmaşık ilişkinin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlamayan bilimsel araştırma çalışmalarının kapsamının arttırılması amaçlamaktadır. Böylelikle, fiziksel egzersizin kadın sağlığı üzerindeki etkisini ortaya koyan fizyolojik, psikolojik ve sosyal mekanizmaların daha iyi anlaşılması; yeni ve etkin klinik uygulamaları, daha kapsamlı kadın sağlığı uygulamalarını beraberinde getirecektir.