Sağlıklı bir yaşam için tüm organ ve sistemlerin kendi içlerinde ve bir arada, bütüncül bir uyum içinde, sağlıklı çalışması son derece önemlidir. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, yaşam sağlığı açısından diş ve ağız sağlığı ile genel sağlık arasındaki dikkat çekici bağlantılar açığa çıkartılmakta ve bu araştırmaların sonuçları bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, ağız ve diş sağlığı sorunlarının, kardiyovasküler (kalp ve damar istemi) hastalıklardan olumsuz hamilelik sonuçlarına kadar birçok önemli sonuçlar doğurabileceği vurgulanmaktadır. Tüm bu bulgulara ek olarak, yemek yeme, çiğneme ve konuşma gibi günlük aktivitelerin yanı sıra, ağız ve diş sağlığı problemlerinin benlik saygısını, özgüveni ve psikolojik (ruhsal) sağlığı da doğrudan etkileyebileceğini göstermektedir. Özellikle çocuklar ve gençlerin ağız sağlığına öncelik verilmesinin, daha sağlıklı bir gelecek ve daha iyi bir yaşam kalitesi sağlayabileceği konusunda tam bir fikir birlikteliği mevcuttur.

Tıp ve diş hekimliği dünyasında, ağız ve diş sağlığının önemini konu alan araştırmalarda, beslenme alışkanlıklarının özellikle aşırı miktarda karbonhidrat (şeker) tüketimini içeren beslenme programlarının ağız ve diş sağlığı sorunlarına neden olabileceği vurgulanmaktadır. Beslenme alışkanlığı sorunlarına bağlı, en sık rastlanan ağız ve diş sağlığı problemi olarak; diş çürüğü ve diş eti hastalıkları ilk sırada yer almakta, bu problemlerin her yaştaki bireyde bozulmuş ağız sağlığına neden olabildiği gösterilmiştir. Bozulmuş ağız ve diş sağlığı, birçok siteminin sağlıklı çalışmasında sorun çıkarmakla birlikte, genel yaşam sağlığını da olumsuz etkileyebilmektedir. Ağız ve diş sağlığı sorunlarının tedavisi ihmal edilmesi başta kalp ve damar sistemi, solunum sitemi olmak üzere; bireyin genel yaşam sağlığını ve yaşam kalitesini de olumsuz etkileyebileceği gözden uzak tutulmamalıdır. Ağız ve diş sağlığı sorunlarının, belirli sistematik hastalıklara neden olmasının yanı sıra, kötü ağız sağlığı, ağrıya, yeme ve konuşmada zorluğa neden olabilmesi ve dolayısıyla ruh sağlığını ve özgüvenini etkileyebilmesi nedeniyle bireyin yaşam kalitesini de olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle, ağız ve diş sağlığı sorunlarının, ciddi sağlık sorunlarına neden olmasını önleyebilmek adına, ağız ve diş sağlığına önem gösterilmesi, düzenli diş hekimi ziyaretlerini sürdürülmesi, geniş sağlık sorunlarını önlemenin en akılcı sağlık uygulamaları olarak önerilmektedir.

Ağız, dış ortamdan vücuda açılan bir kapı görevi gördüğü için yapılan çok sayıda bilimsel araştırma çalışmasında, kötü ağız sağlığının ve tedavi edilmeyen diş sorunlarının, ağız boşluğunun ötesinde, tüm vücutta geniş kapsamlı, yaygın sağlık sorunlarına yol açabileceğini göstermiştir. Genel sağlığın temel bileşeni olması nedeniyle, diş ve ağız sağlığı, kardiyovasküler hastalıklar, solunum bozuklukları, diyabet ve hatta zihinsel sağlık dâhil olmak üzere genel sağlığın çeşitli yönleri üzerinde olumsuz sağlık etkilerinin olabileceği bilinmektedir. Bu alanda, yürütülen çok sayıda bilimsel araştırma çalışmasında, kötü ağız sağlığı ile artan kardiyovasküler hastalık riski arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Özellikle, diş etlerini ve dişlerin destek yapılarını etkileyen kronik inflamatuar (iltihabi) bir durum olan periodontal ( dişeti, dişi çevreleyen yapılar) hastalıklar, ateroskleroz (damar sertliği), miyokard enfarktüsü ve felç riskiyle ilişkilendirilmiştir. Ağız ve diş sağlığındaki sorunların, kalp ve damar isteminde yaratabileceği bu tip sağlık sorunlarına neden olmasının en bilindik mekanizması, ağız ve dişlerde biriken bakterilerin ve bunların yan ürünlerinin kan dolaşımına girerek, kalp ve damar sisteminde ilerlemesine bağlı olarak gelişen sistemik inflamatuar (iltihabi) yanıtların, bu sorunlara neden olmasıdır.

Sonuç olarak, düzenli diş ve ağız sağlığı kontrolleriyle, bu tip sorunların görülme sıklığını azaltılabilmesi mümkün görüldüğü gibi, bu sorunların neden olabileceği farklı sistemik sorunlarının da önlenebilmesi söz konusu olacaktır. Böylelikle sağlıklı yaşam için gerekli olan koşulların desteklenebilmesi ve yaşam kalitesinin sürdürülebilesi söz konusu olacaktır.