Tip 2 diyabet (şeker hastalığı), insülin sekresyonu (salgılanması), insülin etkisi veya her ikisindeki bozukluklara bağlı olarak bireylerde yüksek kan şekeri düzeyleriyle karakterize bir metabolik hastalık olmakla birlikte, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar, nöropati, retinopati ve nefropati gibi çok çeşitli sağlık sorunlarına da neden olarak, dünya çapında milyonlarca insanı etkilediği tahmin edilmektedir. Bu nedenle bireylerin diyabete bağlı sağlık sorunlarına yönelik güncel tedavi anlayışı hakkında bilgi sahibi olmaları ve bu sağlık sorununu doğru yönetmeyi öğrenmelerinin gerekliliği göze çarpmaktadır.
İnsülin direnci ve göreceli insülin eksikliği ile karakterize kronik bir metabolik hastalık olarak bilinen Tip 2 diyabet, hareketsiz yaşam tarzları ve kötü beslenme alışkanlıkları nedeniyle artan yaygınlık oranlarıyla, dünya çapında her geçen gün daha da önemli bir halk sağlığı sorunu olarak dikkat çekmektedir. İnsülin sekresyonu (salgılanması), insülin etkisi veya her ikisindeki bozukluklara bağlı olarak yüksek kan şekeri düzeyleriyle karakterize kronik bir durum olan diyabetin patofizyolojisi (fizyolojik mekanizma bozuklukları) incelendiğinde, genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir şekilde etkileşime girerek glikoz metabolizmasının bozulduğu görülmektedir. Bu etkileşim detaylı olarak ortaya çıktıktan sonra, bozulmuş metabolik dengelerin diyabetin fizyolojik yönleri üzerindeki etkilerinin yanı sıra, bu metabolik dengeyi koruyacak şekilde medikal tedavi ve bireysel yönetimin yeniden düzenlenmesi üzerinde durulması yararlı olacağı bilinmektedir. Tip 2 diyabetin tedavisi genellikle farmakolojik müdahaleler (ilaç tedavileri), sağlıklı ve kalori kısıtlamalı diyet ayarlamaları dâhil yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli fiziksel egzersizin bir kombinasyonunu içerir. Son yıllarda tip 2 diyabetin tedavisinde fiziksel egzersizin önemli rolünü destekleyen kanıtlar giderek artmaktadır ve düzenli egzersiz alışkanlığının Tip 2 diyabet tedavisinde sık başvurulan bir yöntem olarak değerlendirilmesini gündeme getirmektedir.
Tip 2 diyabet hastalılarında birçok organın ve sistemlerin fonksiyonlarının bozulduğu gözlemlenmektedir ve bu olumsuz fizyolojik etkilerin en sık görüldüğü sistem kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) olarak göze çarpmaktadır. Bu konuda yapılan klinik araştırmalarda, düzenli egzersiz alışkanlığının, Tip 2 diyabet risk faktörleri ve koroner arter hastalığı olan hastalarda, metabolik sağlığın korunması açısından, fiziksel aktivitenin olumlu etkilerinin olduğu gösterilmiştir. Birçok bilimsel araştırma çalışmasında gözlemlenen bu olumlu etki, düzenli fiziksel egzersizin sadece kardiyovasküler sağlığı iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda Tip 2 diyabet hastalarında ortaya çıkabilecek organ fonksiyon bozukluklarını da iyileştirebileceği, bunun da özellikle kardiyovasküler komplikasyon (şikâyetler) riski yüksek olan Tip 2 diyabetli bireyler için faydalı olduğunun altı çizilmektedir. Fiziksel aktiviteyle birlikte uygulanacak olan diyet programının Tip 2 diyabetli hastalarda, etkin kan şekeri kontrolü sağladığı ve dolayısıyla tedavi başarısını attırdığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle, karbonhidratlar açısından iyi planlanmış bir diyet programının ve düzenli egzersiz alışkanlığının birlikte hayata geçirilmesiyle, hastalarda kilo kaybını teşvik ederek ve kardiyovasküler risk faktörlerini azaltmada açısından olumlu etkiler göstereceği için Tip 2 diyabetli hastaları için daha etkin genel sağlık sonuçlarına yol açabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.
Sonuç olarak, Tip 2 diyabet hastalığı tedavisinin etkili yönetiminde ve tedavisinde, düzenli fiziksel aktivitenin hastaların tedavi protokollerine entegre edilmesi, bu hastaların kan şekeri kontrolünün iyileştirilmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğu ve egzersiz terapi programlarına katılan Tip 2 diyabet hastalarının, sadece kan şekeri kontrolünde değil ama aynı zamanda kardiyovasküler sağlık açısından da olumlu gelişmeler yaşamış olması, dikkat çekici bir klinik deneyim olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu olumlu fizyolojik bulgular ayrıntıyla incelendiğinde, Tip 2 diyabet hastalığının etkin tedavisi, uzun süreli kontrolü ve ortaya çıkarabileceği diğer ilişkili metabolik ve fizyolojik bozuklukların önlenebilmesi için; iyi planlanmış bir diyetle birlikte düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının da yer alması, tedavi başarısının artmasında büyük önem taşımaktadır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Doç. Dr. Onur Oral
Tip 2 Diyabet ve Fiziksel Aktivite
Tip 2 diyabet (şeker hastalığı), insülin sekresyonu (salgılanması), insülin etkisi veya her ikisindeki bozukluklara bağlı olarak bireylerde yüksek kan şekeri düzeyleriyle karakterize bir metabolik hastalık olmakla birlikte, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar, nöropati, retinopati ve nefropati gibi çok çeşitli sağlık sorunlarına da neden olarak, dünya çapında milyonlarca insanı etkilediği tahmin edilmektedir. Bu nedenle bireylerin diyabete bağlı sağlık sorunlarına yönelik güncel tedavi anlayışı hakkında bilgi sahibi olmaları ve bu sağlık sorununu doğru yönetmeyi öğrenmelerinin gerekliliği göze çarpmaktadır.
İnsülin direnci ve göreceli insülin eksikliği ile karakterize kronik bir metabolik hastalık olarak bilinen Tip 2 diyabet, hareketsiz yaşam tarzları ve kötü beslenme alışkanlıkları nedeniyle artan yaygınlık oranlarıyla, dünya çapında her geçen gün daha da önemli bir halk sağlığı sorunu olarak dikkat çekmektedir. İnsülin sekresyonu (salgılanması), insülin etkisi veya her ikisindeki bozukluklara bağlı olarak yüksek kan şekeri düzeyleriyle karakterize kronik bir durum olan diyabetin patofizyolojisi (fizyolojik mekanizma bozuklukları) incelendiğinde, genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir şekilde etkileşime girerek glikoz metabolizmasının bozulduğu görülmektedir. Bu etkileşim detaylı olarak ortaya çıktıktan sonra, bozulmuş metabolik dengelerin diyabetin fizyolojik yönleri üzerindeki etkilerinin yanı sıra, bu metabolik dengeyi koruyacak şekilde medikal tedavi ve bireysel yönetimin yeniden düzenlenmesi üzerinde durulması yararlı olacağı bilinmektedir. Tip 2 diyabetin tedavisi genellikle farmakolojik müdahaleler (ilaç tedavileri), sağlıklı ve kalori kısıtlamalı diyet ayarlamaları dâhil yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli fiziksel egzersizin bir kombinasyonunu içerir. Son yıllarda tip 2 diyabetin tedavisinde fiziksel egzersizin önemli rolünü destekleyen kanıtlar giderek artmaktadır ve düzenli egzersiz alışkanlığının Tip 2 diyabet tedavisinde sık başvurulan bir yöntem olarak değerlendirilmesini gündeme getirmektedir.
Tip 2 diyabet hastalılarında birçok organın ve sistemlerin fonksiyonlarının bozulduğu gözlemlenmektedir ve bu olumsuz fizyolojik etkilerin en sık görüldüğü sistem kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) olarak göze çarpmaktadır. Bu konuda yapılan klinik araştırmalarda, düzenli egzersiz alışkanlığının, Tip 2 diyabet risk faktörleri ve koroner arter hastalığı olan hastalarda, metabolik sağlığın korunması açısından, fiziksel aktivitenin olumlu etkilerinin olduğu gösterilmiştir. Birçok bilimsel araştırma çalışmasında gözlemlenen bu olumlu etki, düzenli fiziksel egzersizin sadece kardiyovasküler sağlığı iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda Tip 2 diyabet hastalarında ortaya çıkabilecek organ fonksiyon bozukluklarını da iyileştirebileceği, bunun da özellikle kardiyovasküler komplikasyon (şikâyetler) riski yüksek olan Tip 2 diyabetli bireyler için faydalı olduğunun altı çizilmektedir. Fiziksel aktiviteyle birlikte uygulanacak olan diyet programının Tip 2 diyabetli hastalarda, etkin kan şekeri kontrolü sağladığı ve dolayısıyla tedavi başarısını attırdığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle, karbonhidratlar açısından iyi planlanmış bir diyet programının ve düzenli egzersiz alışkanlığının birlikte hayata geçirilmesiyle, hastalarda kilo kaybını teşvik ederek ve kardiyovasküler risk faktörlerini azaltmada açısından olumlu etkiler göstereceği için Tip 2 diyabetli hastaları için daha etkin genel sağlık sonuçlarına yol açabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.
Sonuç olarak, Tip 2 diyabet hastalığı tedavisinin etkili yönetiminde ve tedavisinde, düzenli fiziksel aktivitenin hastaların tedavi protokollerine entegre edilmesi, bu hastaların kan şekeri kontrolünün iyileştirilmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğu ve egzersiz terapi programlarına katılan Tip 2 diyabet hastalarının, sadece kan şekeri kontrolünde değil ama aynı zamanda kardiyovasküler sağlık açısından da olumlu gelişmeler yaşamış olması, dikkat çekici bir klinik deneyim olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu olumlu fizyolojik bulgular ayrıntıyla incelendiğinde, Tip 2 diyabet hastalığının etkin tedavisi, uzun süreli kontrolü ve ortaya çıkarabileceği diğer ilişkili metabolik ve fizyolojik bozuklukların önlenebilmesi için; iyi planlanmış bir diyetle birlikte düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının da yer alması, tedavi başarısının artmasında büyük önem taşımaktadır.