Para Politikası Kurulu (PPK) 24 Temmuz 2024 tarihli toplantı sonucunda, piyasa beklentisine paralel politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bıraktı. Kurul yaptığı açıklamada; “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır” diye belirtmiştir.
Bir süredir Merkez Bankası yüksek enflasyona paralel, yüksek faiz politikası ile uzun zamandır değersizleşen Türk Lirasının değerini dengeleme çabası içerisinde, rasyonel bir tutum sergilemektedir. Görüldüğü üzere herhangi bir baskı olmadığı zaman Merkez Bankası da rasyonel kararlar alıp uygulayabilmekte. Zaten kurul açıklamasında 1 haftalık vadeli repo faizini yüzde 50 oranında sabit tutmasına rağmen gerektiğinde bu oranın yükseltileceğini, bu konuda tereddüt edilmeyeceğini belirtip şahin bir duruş sergilemiştir. Aslına bakarsanız pandeminin etkisini kaybetmeye başladığı günlerde bu politika izlenseydi, bugün Türk halkı olarak, bu kadar ciddi sıkıntılar çekmezdik. Dünya da faiz yükseltilirken biz faiz düşürdük, şimdi dünya da faiz indirimleri yapılırken biz faiz yükseltiyoruz. İsteyerek ya da istemeden, her şekilde zenginlerin daha fazla zenginleşeceği bir politika izlendi. Düşük faiz yüksek enflasyon döneminde, taşınmazları değerlenen kaymak tabakanın, şimdilerde yüksek faiz sayesinde (kurun da enflasyon oranına paralel yükselmemesi ile) döviz bazında zenginliklerine zenginlik katıyorlar. Hiçbir şeyi olmayan milyonlarca insan için değişen sadece geçimlerinin daha fazla zorlaşması. Merkez Bankasının izlediği politikayı doğru bulmakla birlikte, siyasetin para politikasına müdahale etmemesini temenni ediyorum. Zira bedeli müdahale edenler değil vatandaş ödüyor. Faiz sonuçtur. Zamanında uygulanan yanlış politikaların sonucu olarak bugün yüksek faiz ile Türk halkına bedel ödetiliyor. Bir ekonomide risk artarsa, döviz fiyatları artar. Döviz fiyatları artarsa, ithal girdi fiyatı artar. İthal girdi fiyatları artarsa, maliyet artar. Maliyet artarsa fiyat artar. Fiyat artarsa enflasyon artar. Bu bir sarmaldır. Bu sarmaldan yıllar önce yazdığım bir yazımda da bahsetmiştim.
Merkez bankaları bu sarmala faiz politikası ile müdahale eder. Suyun karşısında durursanız, (enflasyon yükselirken faiz düşürmek gibi) bedeli ağır olur, öyle de oldu. Mesele faiz değil, mesele dünyanın iliklerine kadar işlemiş kapitalist normlara karşı doğru duruşun doğru zamanda sergilenmesi.
Doğru duruşun doğru zamanda sergilenmesi!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Düzgün Yalçınkaya
Doğru Duruşun Doğru Zamanda Sergilenmesi
Para Politikası Kurulu (PPK) 24 Temmuz 2024 tarihli toplantı sonucunda, piyasa beklentisine paralel politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bıraktı. Kurul yaptığı açıklamada; “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır” diye belirtmiştir.
Bir süredir Merkez Bankası yüksek enflasyona paralel, yüksek faiz politikası ile uzun zamandır değersizleşen Türk Lirasının değerini dengeleme çabası içerisinde, rasyonel bir tutum sergilemektedir. Görüldüğü üzere herhangi bir baskı olmadığı zaman Merkez Bankası da rasyonel kararlar alıp uygulayabilmekte. Zaten kurul açıklamasında 1 haftalık vadeli repo faizini yüzde 50 oranında sabit tutmasına rağmen gerektiğinde bu oranın yükseltileceğini, bu konuda tereddüt edilmeyeceğini belirtip şahin bir duruş sergilemiştir. Aslına bakarsanız pandeminin etkisini kaybetmeye başladığı günlerde bu politika izlenseydi, bugün Türk halkı olarak, bu kadar ciddi sıkıntılar çekmezdik. Dünya da faiz yükseltilirken biz faiz düşürdük, şimdi dünya da faiz indirimleri yapılırken biz faiz yükseltiyoruz. İsteyerek ya da istemeden, her şekilde zenginlerin daha fazla zenginleşeceği bir politika izlendi. Düşük faiz yüksek enflasyon döneminde, taşınmazları değerlenen kaymak tabakanın, şimdilerde yüksek faiz sayesinde (kurun da enflasyon oranına paralel yükselmemesi ile) döviz bazında zenginliklerine zenginlik katıyorlar. Hiçbir şeyi olmayan milyonlarca insan için değişen sadece geçimlerinin daha fazla zorlaşması. Merkez Bankasının izlediği politikayı doğru bulmakla birlikte, siyasetin para politikasına müdahale etmemesini temenni ediyorum. Zira bedeli müdahale edenler değil vatandaş ödüyor. Faiz sonuçtur. Zamanında uygulanan yanlış politikaların sonucu olarak bugün yüksek faiz ile Türk halkına bedel ödetiliyor. Bir ekonomide risk artarsa, döviz fiyatları artar. Döviz fiyatları artarsa, ithal girdi fiyatı artar. İthal girdi fiyatları artarsa, maliyet artar. Maliyet artarsa fiyat artar. Fiyat artarsa enflasyon artar. Bu bir sarmaldır. Bu sarmaldan yıllar önce yazdığım bir yazımda da bahsetmiştim.
Merkez bankaları bu sarmala faiz politikası ile müdahale eder. Suyun karşısında durursanız, (enflasyon yükselirken faiz düşürmek gibi) bedeli ağır olur, öyle de oldu. Mesele faiz değil, mesele dünyanın iliklerine kadar işlemiş kapitalist normlara karşı doğru duruşun doğru zamanda sergilenmesi.
Doğru duruşun doğru zamanda sergilenmesi!