Suçlulara karşı adalet sistemi daha etkin ve caydırıcı olmalı
Yazının Giriş Tarihi: 28.09.2024 08:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.09.2024 08:52
Geçtiğimiz hafta İstanbul Ümraniye’de yaşanan trajik olay, hepimizi derinden etkiledi. Polis memuru Şeyda Yılmaz, görev başında çıkan bir arbedede şehit oldu. Hayatını kaybetmesi, toplumda büyük bir üzüntü ve öfke yarattı. Olayın hemen ardından, Şeyda Yılmaz’ı şehit eden zanlı güvenlik güçleri tarafından yakalanıp adli makamlara sevk edildi. Ancak bu olayın en sarsıcı noktalarından biri, şüphelinin 26 farklı suç kaydının olduğunun ortaya çıkmasıydı. Bu gerçek, toplumsal vicdanı ciddi şekilde rahatsız etti ve herkesin aklında aynı soruların belirmesine neden oldu: 26 ayrı suça karışmış bir kişi neden cezaevinde değil de dışarıda serbestçe dolaşıyor? Bir kişinin tutuklanması için mutlaka bir cana mı kıyması gerekiyor? İnsan hayatı bu kadar mı değersiz?
Toplumda infial yaratan bu olay, aslında suçla mücadele konusunda ciddi sorunlar yaşadığımızın bir göstergesi. Ceza sistemimizin neden bu kadar etkisiz olduğu, suç dosyaları kabarık olan kişilerin neden hâlâ serbestçe dolaşabildiği soruları, bu olayla bir kez daha gündeme geldi. Günlük hayatımızda, etrafımızda suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş birçok kişinin serbestçe dolaştığını görüyoruz. Bu kişiler, her an bizlere ya da sevdiklerimize zarar verebilecek potansiyele sahipler. Toplumda güvensizlik duygusu artarken, insanların devlete olan güvenleri de sarsılıyor. Suç dosyası bu kadar kabarık bir kişinin dışarıda dolaşmasına izin veren sistemde bir sorun olduğu aşikâr.
En büyük endişemiz ise çocuklarımızın güvenliği. Kendimizden ziyade, her anne baba gibi öncelikle çocuklarımızın güvende olmasını istiyoruz. Çocuklarımızı parka götürdüğümüzde dahi içimiz rahat olmuyor, gözümüzü bir an olsun onlardan ayıramıyoruz. Ya biri fark ettirmeden onları kaçırırsa? Ya kötü niyetli bir kişi onlara zarar verirse? Bu korkular, ebeveynler olarak bizleri sürekli tedirgin ediyor. Geçmişte çocuklar rahatça dışarıda oyun oynayabilirken, günümüzde onları yalnız başına bir yere göndermek artık mümkün değil. Toplumsal suç oranlarının bu kadar yüksek olması, suç işleme eğiliminde olan kişilerin cezasız kalması ya da hafif cezalarla kurtulması, çocuklarımızın güvenliğini tehdit ediyor.
Ebeveynler olarak tek dileğimiz, çocuklarımızın korkusuzca sokakta oyun oynayabilmeleri, parkta arkadaşlarıyla vakit geçirebilmeleri. Ancak bu kadar çok suçlunun dışarıda dolaşması, onları bu masum hayattan alıkoyuyor. Çocuklarımızı kötü alışkanlıklara sürükleyen, onlara zarar verebilecek kişilerin varlığı, sürekli bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Ne yazık ki, suç işleme potansiyeline sahip kişilerin birçoğu, yetersiz cezalar nedeniyle ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşıyor. Bu durum, sadece biz yetişkinlerin değil, çocuklarımızın da geleceğini karartıyor. Onların özgürce ve güvenle yaşayabilecekleri bir dünya inşa etmek en büyük sorumluluğumuz.
Bu olaydan çıkarılacak en önemli ders, suçlulara verilen cezaların caydırıcılığının arttırılması gerektiğidir. Suç dosyası kabarık olan kişilerin bir an önce cezaevine konulması ve topluma zarar vermelerinin önüne geçilmesi şarttır. Tekrar tekrar suç işleyen kişiler için mevcut cezalar yetersiz kaldığında, suç işleme oranları da doğal olarak artıyor. Bir kişinin defalarca suça karışması ve buna rağmen dışarıda dolaşabiliyor olması, adalet sisteminde ciddi eksiklikler olduğuna işaret ediyor. Bu eksikliklerin giderilmesi hem toplumun güvenliği hem de adaletin sağlanması adına büyük önem taşıyor.
Özellikle çocuklarımızın geleceği için, suçlulara karşı daha sert önlemler alınması gerekiyor. Caydırıcı cezalar, suç işleme eğiliminde olan kişilerin yeniden suça bulaşmalarını önlemek adına en etkili yöntemlerden biri olacaktır. Her suçun bir bedeli olmalı ve bu bedel, suçluların yeniden suç işlemelerini engelleyecek kadar ağır olmalıdır. Aksi takdirde, bu tür trajik olaylar yaşamaya devam edeceğiz ve masum insanların canları hiçe sayılmaya devam edecek.
Sonuç olarak, Ümraniye’de yaşanan bu trajedi hepimiz için büyük bir uyarıdır. Toplum olarak adaletin sağlanmasını talep etmek en doğal hakkımızdır. Suçluların hak ettikleri cezaları almaları hem toplumsal huzurun hem de bireysel güvenliğin korunması açısından son derece önemlidir. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için adalet sistemimizin daha etkin ve caydırıcı olması gerekmektedir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hatice Erek
Suçlulara karşı adalet sistemi daha etkin ve caydırıcı olmalı
Geçtiğimiz hafta İstanbul Ümraniye’de yaşanan trajik olay, hepimizi derinden etkiledi. Polis memuru Şeyda Yılmaz, görev başında çıkan bir arbedede şehit oldu. Hayatını kaybetmesi, toplumda büyük bir üzüntü ve öfke yarattı. Olayın hemen ardından, Şeyda Yılmaz’ı şehit eden zanlı güvenlik güçleri tarafından yakalanıp adli makamlara sevk edildi. Ancak bu olayın en sarsıcı noktalarından biri, şüphelinin 26 farklı suç kaydının olduğunun ortaya çıkmasıydı. Bu gerçek, toplumsal vicdanı ciddi şekilde rahatsız etti ve herkesin aklında aynı soruların belirmesine neden oldu: 26 ayrı suça karışmış bir kişi neden cezaevinde değil de dışarıda serbestçe dolaşıyor? Bir kişinin tutuklanması için mutlaka bir cana mı kıyması gerekiyor? İnsan hayatı bu kadar mı değersiz?
Toplumda infial yaratan bu olay, aslında suçla mücadele konusunda ciddi sorunlar yaşadığımızın bir göstergesi. Ceza sistemimizin neden bu kadar etkisiz olduğu, suç dosyaları kabarık olan kişilerin neden hâlâ serbestçe dolaşabildiği soruları, bu olayla bir kez daha gündeme geldi. Günlük hayatımızda, etrafımızda suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş birçok kişinin serbestçe dolaştığını görüyoruz. Bu kişiler, her an bizlere ya da sevdiklerimize zarar verebilecek potansiyele sahipler. Toplumda güvensizlik duygusu artarken, insanların devlete olan güvenleri de sarsılıyor. Suç dosyası bu kadar kabarık bir kişinin dışarıda dolaşmasına izin veren sistemde bir sorun olduğu aşikâr.
En büyük endişemiz ise çocuklarımızın güvenliği. Kendimizden ziyade, her anne baba gibi öncelikle çocuklarımızın güvende olmasını istiyoruz. Çocuklarımızı parka götürdüğümüzde dahi içimiz rahat olmuyor, gözümüzü bir an olsun onlardan ayıramıyoruz. Ya biri fark ettirmeden onları kaçırırsa? Ya kötü niyetli bir kişi onlara zarar verirse? Bu korkular, ebeveynler olarak bizleri sürekli tedirgin ediyor. Geçmişte çocuklar rahatça dışarıda oyun oynayabilirken, günümüzde onları yalnız başına bir yere göndermek artık mümkün değil. Toplumsal suç oranlarının bu kadar yüksek olması, suç işleme eğiliminde olan kişilerin cezasız kalması ya da hafif cezalarla kurtulması, çocuklarımızın güvenliğini tehdit ediyor.
Ebeveynler olarak tek dileğimiz, çocuklarımızın korkusuzca sokakta oyun oynayabilmeleri, parkta arkadaşlarıyla vakit geçirebilmeleri. Ancak bu kadar çok suçlunun dışarıda dolaşması, onları bu masum hayattan alıkoyuyor. Çocuklarımızı kötü alışkanlıklara sürükleyen, onlara zarar verebilecek kişilerin varlığı, sürekli bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Ne yazık ki, suç işleme potansiyeline sahip kişilerin birçoğu, yetersiz cezalar nedeniyle ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşıyor. Bu durum, sadece biz yetişkinlerin değil, çocuklarımızın da geleceğini karartıyor. Onların özgürce ve güvenle yaşayabilecekleri bir dünya inşa etmek en büyük sorumluluğumuz.
Bu olaydan çıkarılacak en önemli ders, suçlulara verilen cezaların caydırıcılığının arttırılması gerektiğidir. Suç dosyası kabarık olan kişilerin bir an önce cezaevine konulması ve topluma zarar vermelerinin önüne geçilmesi şarttır. Tekrar tekrar suç işleyen kişiler için mevcut cezalar yetersiz kaldığında, suç işleme oranları da doğal olarak artıyor. Bir kişinin defalarca suça karışması ve buna rağmen dışarıda dolaşabiliyor olması, adalet sisteminde ciddi eksiklikler olduğuna işaret ediyor. Bu eksikliklerin giderilmesi hem toplumun güvenliği hem de adaletin sağlanması adına büyük önem taşıyor.
Özellikle çocuklarımızın geleceği için, suçlulara karşı daha sert önlemler alınması gerekiyor. Caydırıcı cezalar, suç işleme eğiliminde olan kişilerin yeniden suça bulaşmalarını önlemek adına en etkili yöntemlerden biri olacaktır. Her suçun bir bedeli olmalı ve bu bedel, suçluların yeniden suç işlemelerini engelleyecek kadar ağır olmalıdır. Aksi takdirde, bu tür trajik olaylar yaşamaya devam edeceğiz ve masum insanların canları hiçe sayılmaya devam edecek.
Sonuç olarak, Ümraniye’de yaşanan bu trajedi hepimiz için büyük bir uyarıdır. Toplum olarak adaletin sağlanmasını talep etmek en doğal hakkımızdır. Suçluların hak ettikleri cezaları almaları hem toplumsal huzurun hem de bireysel güvenliğin korunması açısından son derece önemlidir. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için adalet sistemimizin daha etkin ve caydırıcı olması gerekmektedir.