İzmir Kitap Fuarı, 19-28 Nisan tarihleri arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ ve SNS Fuarcılığın yaptığı organizasyonla Kültürpark’ta da yapılıyor. Bu yıl ki ana tema “Çocuk Edebiyatı.” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı da içine alan bir zaman diliminde baharın coşkusuyla yapılıyor olması İzmirliler adına sevindirici … Yazarlar, festival gibi bir organizasyonla Kültürpark’ta da okuyucuyla buluşacağı, yüzlerce yayınevi, sahaf, plakçı ve farklı kurumların katılacağı; Lozan’dan 26 Ağustos’a, Kaskatlı Havuz’dan Montrö’ye Kültürpark’ın tüm açık alanlarına yayılarak doğayla iç içe bir edebiyat buluşmasına ev sahipliği yapılacağının haberi basında yer aldı.
İzkitapfest’in sadece kitap alışverişi için olmadığı, aynı zamanda birçok etkinlikle her yaştan ziyaretçiye eşsiz bir deneyim sunacağı, edebiyat dünyasında birbirinden önemli isimler, imza ve söyleşilerde deneyimlerini paylaşırken müzik dinletileri, konserler, atölye çalışmaları, yarışmalar, birbirinden farklı etkinlikler gerçekleştirileceği yazıldı.
Yazılanları okuyunca içim ısındı. İzmir’e yakışır bir etkinlik diye düşündüm. Fuarın açıldığı gün, içimde çocukça bir coşkuyla Kültürpark’a gittim. Gördüklerime inanamadım…Yanlış yere gelmediğime göre, gördüklerim gerçek olamazdı. Organizasyonu yapanlar Kitap Fuarı değil de büyük bir panayır için hazırlık yapmışlar. Tek eksiği çadırların önünde çığırtkanların olmayışı… Atlas Pavyonu var, Atlas pavyonuna ek olarak iki üç yere sahra çadırı kurup katılımcıları eğitim, kültür, sahaf, dernekler gibi gruplar halinde bir araya getirip kitap severlerle buluşturulamaz mıydı, buluşturulabilirdi. Bunların olmaması için bir neden var mı? Neden, iş bilmezlik, biz yaptık oldu anlayışı, her zaman olduğu gibi kolay yoldan yapılan bir organizasyon. Kültürpark içinde Lozan, 9 Eylül, Basmane kapılarına kadar yayılmış bir panayır…
Organizasyonu yapanlar katılımcı yayınevine iki ya da bir sandalye vermiş, kitaplarını imza için gelen yazarlardan bir ya da ikincisi ayakta… Yayıncı, yazarına sandalye bulma telaşında…
Söyleşiler için düzenlenen sahneler, yayınevlerine verilen çadırlar tam bir kaos… Çadırların yarısında numara var yarısında yok. Olan numaraları çıplak gözle okumak için dürbün gerekli. Küçücük küçücük numaralar bazı çadırların önüne, bazılarının arkasına rast gel yapıştırılmış. İlk gün onlar da yoktu… Bir yayınevini bulabilmek için çadırları tek tek dolaşmalısın ki aradığın yeri bulasın. Daha acı olanı, tuvalet. Sağlıklı insanlar olduğu gibi sağlıksız, tuvalet sorunu olan insanların da olabileceği dolaysıyla hijyen sorunu. Her yer pislik içinde. Kendisine özgü kuralları olan, insanların anlaşmasını sağlayan, gelişen canlı, doğal bir araç dil, sürekli değişim ve gelişim içindedir. Önemli olan dilimizi kaybetmeden dilin gelişmesini sağlamalıyız Yeni yabancı sözcükler yaşamın her alnına giriyor. Ne yazık bu da dil adına, edebiyat adına yapılıyor. “Yazılı, görsel, her türlü yayında Türkçe kullanmaya özen gösterilmeli, yabancı sözcükler kullanılmamalı, Türkçe sözcükler kullanılması özendirilmeli. Bürokrasiye, yazarlara, çizerlere, yayıncılara, sanatçılara, sunuculara önemli görevler düşüyor. Birinci önceliğimiz dil olmalı.” diye anımsatmak isterim. Ulus olarak, son yıllarda dil birliğinin bozulduğu bir sürece girdik. Görsel, yazılı, işitsel, her türlü iletişim araçları da bu çürümeyi hızlandırmakta
Akla şu soru gelebilir İzkitapfest’le ilgisi ne? Festival, şenlik, sanat gösterisi, düzensiz toplantı anlamları taşıyan Fransızcadan dilimize geçmiş bir sözcük. Son zamanlarda şenliklere festival denir oldu. Festivalden de yeni bir sözcük türettik “fest” Tekno fest, İzkitapfest, Gurmefest… Bu isimleri çoğaltabiliriz.
Festival yerine, FEST diye İngilizcesini yazarak ya da değişik bir anlamla festivalin “tival”ini kesip “FEST”i başka bir sözcüğe ekleyince o sözcüğü Türkçeleştirmiş mi oluyoruz? Dilimize yeni bir sözcük mü kazandırmış oluyoruz? Ya da yeni bir sözcük mü öğreniyoruz, öğretiyoruz? Türkçemize yabancı sözcükler katrak bunu da dil adına, kültür için yapıyorsak kim bilir daha neler gelecek Türkçemizin başına… Panayırlarda Festli günleriniz olsun.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İlhan Soytürk
Kültür Panayırında IŞIK Topu Gibi FEST'imiz Var
İzmir Kitap Fuarı, 19-28 Nisan tarihleri arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ ve SNS Fuarcılığın yaptığı organizasyonla Kültürpark’ta da yapılıyor. Bu yıl ki ana tema “Çocuk Edebiyatı.” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı da içine alan bir zaman diliminde baharın coşkusuyla yapılıyor olması İzmirliler adına sevindirici … Yazarlar, festival gibi bir organizasyonla Kültürpark’ta da okuyucuyla buluşacağı, yüzlerce yayınevi, sahaf, plakçı ve farklı kurumların katılacağı; Lozan’dan 26 Ağustos’a, Kaskatlı Havuz’dan Montrö’ye Kültürpark’ın tüm açık alanlarına yayılarak doğayla iç içe bir edebiyat buluşmasına ev sahipliği yapılacağının haberi basında yer aldı.
İzkitapfest’in sadece kitap alışverişi için olmadığı, aynı zamanda birçok etkinlikle her yaştan ziyaretçiye eşsiz bir deneyim sunacağı, edebiyat dünyasında birbirinden önemli isimler, imza ve söyleşilerde deneyimlerini paylaşırken müzik dinletileri, konserler, atölye çalışmaları, yarışmalar, birbirinden farklı etkinlikler gerçekleştirileceği yazıldı.
Yazılanları okuyunca içim ısındı. İzmir’e yakışır bir etkinlik diye düşündüm. Fuarın açıldığı gün, içimde çocukça bir coşkuyla Kültürpark’a gittim. Gördüklerime inanamadım…Yanlış yere gelmediğime göre, gördüklerim gerçek olamazdı. Organizasyonu yapanlar Kitap Fuarı değil de büyük bir panayır için hazırlık yapmışlar. Tek eksiği çadırların önünde çığırtkanların olmayışı… Atlas Pavyonu var, Atlas pavyonuna ek olarak iki üç yere sahra çadırı kurup katılımcıları eğitim, kültür, sahaf, dernekler gibi gruplar halinde bir araya getirip kitap severlerle buluşturulamaz mıydı, buluşturulabilirdi. Bunların olmaması için bir neden var mı? Neden, iş bilmezlik, biz yaptık oldu anlayışı, her zaman olduğu gibi kolay yoldan yapılan bir organizasyon. Kültürpark içinde Lozan, 9 Eylül, Basmane kapılarına kadar yayılmış bir panayır…
Organizasyonu yapanlar katılımcı yayınevine iki ya da bir sandalye vermiş, kitaplarını imza için gelen yazarlardan bir ya da ikincisi ayakta… Yayıncı, yazarına sandalye bulma telaşında…
Söyleşiler için düzenlenen sahneler, yayınevlerine verilen çadırlar tam bir kaos… Çadırların yarısında numara var yarısında yok. Olan numaraları çıplak gözle okumak için dürbün gerekli. Küçücük küçücük numaralar bazı çadırların önüne, bazılarının arkasına rast gel yapıştırılmış. İlk gün onlar da yoktu… Bir yayınevini bulabilmek için çadırları tek tek dolaşmalısın ki aradığın yeri bulasın. Daha acı olanı, tuvalet. Sağlıklı insanlar olduğu gibi sağlıksız, tuvalet sorunu olan insanların da olabileceği dolaysıyla hijyen sorunu. Her yer pislik içinde. Kendisine özgü kuralları olan, insanların anlaşmasını sağlayan, gelişen canlı, doğal bir araç dil, sürekli değişim ve gelişim içindedir. Önemli olan dilimizi kaybetmeden dilin gelişmesini sağlamalıyız Yeni yabancı sözcükler yaşamın her alnına giriyor. Ne yazık bu da dil adına, edebiyat adına yapılıyor. “Yazılı, görsel, her türlü yayında Türkçe kullanmaya özen gösterilmeli, yabancı sözcükler kullanılmamalı, Türkçe sözcükler kullanılması özendirilmeli. Bürokrasiye, yazarlara, çizerlere, yayıncılara, sanatçılara, sunuculara önemli görevler düşüyor. Birinci önceliğimiz dil olmalı.” diye anımsatmak isterim. Ulus olarak, son yıllarda dil birliğinin bozulduğu bir sürece girdik. Görsel, yazılı, işitsel, her türlü iletişim araçları da bu çürümeyi hızlandırmakta
Akla şu soru gelebilir İzkitapfest’le ilgisi ne? Festival, şenlik, sanat gösterisi, düzensiz toplantı anlamları taşıyan Fransızcadan dilimize geçmiş bir sözcük. Son zamanlarda şenliklere festival denir oldu. Festivalden de yeni bir sözcük türettik “fest” Tekno fest, İzkitapfest, Gurmefest… Bu isimleri çoğaltabiliriz.
Festival yerine, FEST diye İngilizcesini yazarak ya da değişik bir anlamla festivalin “tival”ini kesip “FEST”i başka bir sözcüğe ekleyince o sözcüğü Türkçeleştirmiş mi oluyoruz? Dilimize yeni bir sözcük mü kazandırmış oluyoruz? Ya da yeni bir sözcük mü öğreniyoruz, öğretiyoruz? Türkçemize yabancı sözcükler katrak bunu da dil adına, kültür için yapıyorsak kim bilir daha neler gelecek Türkçemizin başına… Panayırlarda Festli günleriniz olsun.