Yaşamda birine selam vermeniz ya da günaydın demeniz size bir şey kaybettirmez ama çok şey kazandırır. Bir selamımız ya da günaydınımızla karşı tarafın bakışı değişir. Ne de güzel söylemiş söz söyleten… ““İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.”“ Kendimiz için yapılmasını istemediğimizi karşı tarafa yapmamalıyız. Karşı pencereden, başka açıdan bakmasını bilmeliyiz, bilmiyorsak bir şekilde bunu öğrenmeliyiz. Sevdiğimiz, bizi mutlu eden eylemeleri saygı olarak değerlendiririz. Birine karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya neden olan sevgi, bazen de kişilikten kaynaklanan davranışları saygı olarak adlandırırız. Ahlaki bir değer olan saygı, bireyin sahip olduğu taktir veya düşünceyi ifade eder. Yaşamda birini ya da bir şeyi onurlandırmaktır saygı. Ayrıca, hoşgörüyü, ayrımcılık yapmamayı, başkalarını rencide edecek eylemlerden kaçmayı öğreniriz, öğretiriz saygıyla. Bireye saygı, sosyal normlara saygı, doğaya saygı, değerlere saygı, kültüre saygı, ulusal sembollere saygı, insan hayatına saygı, yasalara saygı, çocuğa saygı, kadına saygı, aileye saygı… daha da çoğaltabiliriz ...l
Toplum tarafından olumlu karşılanan, kabul görmüş birçok eylem vardır. Yaşlıya, hastaya, kadına bir toplu taşımada yer vermek; biriyle konuşurken sesini yükseltmeden konuşmak, tartışırken bile onur kırıcı, rencide edici sözlerden kaçınmak gibi…
Eylemler çocukluk yıllarımızda ailemizde ya da bulunduğumuz toplumda zihnimize iyi-kötü, doğru-yanlış olarak kodlanır. Biz bunun farkında olmayız. Onlarla büyür, yetişkin oluruz. Bize göre doğru ama toplum tarafından yanlış olarak değerlendirilen o kavramlar, kodlar, yaşamda bizi rahatsız etmez. Çünkü bize göre doğrusu o, zihnimiz yanlış olduğunu, yapılmaması gerektiğinin kararını veremez.
Oysa toplum, toplumu oluşturan bireyler o eylemden rahatsızdır, saygısızlık olarak nitelendirir. Rahatsız olan karşı taraftır.
Toplum içinde ya da bireysel ilişkilerde her sözcüğü sarf edip her eylemi sergileyenler, saygısız olarak nitelendirilir. Ses tonu yükseltilerek yapılan bir konuşma ya da tartışma karşısında, karşı taraf bu eylemi saygısızlık olarak algılayabilir. Ya da tartışma anında ““sen kimsin, kendini ne sanıyorsun”“ gibi sözler bir anda masum bir konuşmayı, tartışmayı alevlendirip başka boyutlara gitmesine neden olabilir. Hiç istemediğimiz halde böyle bir eylem içinde olmamız, bize kodlanan kavramlar sonucunda içinden çıkılamaz bir hale getirebilir her şeyi. Sözümüzün kesilmesini nasıl istemezsek biz aynı eylemde bulunmamalıyız. Ne yazık ki böyle olmaz. İlişkilerde, eylemlerde kişilik, karakter çocukluk çağıyla aile, okul, çevre içinde, gelişmeye, biçimlenmeye başlar. Çevrenin değer yargılarıyla oluşur.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İlhan Soytürk
Saygı mı Karakter mi?
Yaşamda birine selam vermeniz ya da günaydın demeniz size bir şey kaybettirmez ama çok şey kazandırır. Bir selamımız ya da günaydınımızla karşı tarafın bakışı değişir. Ne de güzel söylemiş söz söyleten… ““İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.”“ Kendimiz için yapılmasını istemediğimizi karşı tarafa yapmamalıyız. Karşı pencereden, başka açıdan bakmasını bilmeliyiz, bilmiyorsak bir şekilde bunu öğrenmeliyiz. Sevdiğimiz, bizi mutlu eden eylemeleri saygı olarak değerlendiririz. Birine karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya neden olan sevgi, bazen de kişilikten kaynaklanan davranışları saygı olarak adlandırırız. Ahlaki bir değer olan saygı, bireyin sahip olduğu taktir veya düşünceyi ifade eder. Yaşamda birini ya da bir şeyi onurlandırmaktır saygı. Ayrıca, hoşgörüyü, ayrımcılık yapmamayı, başkalarını rencide edecek eylemlerden kaçmayı öğreniriz, öğretiriz saygıyla. Bireye saygı, sosyal normlara saygı, doğaya saygı, değerlere saygı, kültüre saygı, ulusal sembollere saygı, insan hayatına saygı, yasalara saygı, çocuğa saygı, kadına saygı, aileye saygı… daha da çoğaltabiliriz ...l
Toplum tarafından olumlu karşılanan, kabul görmüş birçok eylem vardır. Yaşlıya, hastaya, kadına bir toplu taşımada yer vermek; biriyle konuşurken sesini yükseltmeden konuşmak, tartışırken bile onur kırıcı, rencide edici sözlerden kaçınmak gibi…
Eylemler çocukluk yıllarımızda ailemizde ya da bulunduğumuz toplumda zihnimize iyi-kötü, doğru-yanlış olarak kodlanır. Biz bunun farkında olmayız. Onlarla büyür, yetişkin oluruz. Bize göre doğru ama toplum tarafından yanlış olarak değerlendirilen o kavramlar, kodlar, yaşamda bizi rahatsız etmez. Çünkü bize göre doğrusu o, zihnimiz yanlış olduğunu, yapılmaması gerektiğinin kararını veremez.
Oysa toplum, toplumu oluşturan bireyler o eylemden rahatsızdır, saygısızlık olarak nitelendirir. Rahatsız olan karşı taraftır.
Toplum içinde ya da bireysel ilişkilerde her sözcüğü sarf edip her eylemi sergileyenler, saygısız olarak nitelendirilir. Ses tonu yükseltilerek yapılan bir konuşma ya da tartışma karşısında, karşı taraf bu eylemi saygısızlık olarak algılayabilir. Ya da tartışma anında ““sen kimsin, kendini ne sanıyorsun”“ gibi sözler bir anda masum bir konuşmayı, tartışmayı alevlendirip başka boyutlara gitmesine neden olabilir. Hiç istemediğimiz halde böyle bir eylem içinde olmamız, bize kodlanan kavramlar sonucunda içinden çıkılamaz bir hale getirebilir her şeyi. Sözümüzün kesilmesini nasıl istemezsek biz aynı eylemde bulunmamalıyız. Ne yazık ki böyle olmaz. İlişkilerde, eylemlerde kişilik, karakter çocukluk çağıyla aile, okul, çevre içinde, gelişmeye, biçimlenmeye başlar. Çevrenin değer yargılarıyla oluşur.
Saygıyla…