Cumhuriyet Halk Partisi, 1 sene önce yaptığı 38. Olağan Kurultay'da Genel Başkan’ını değiştirmiş, eleştirilere rağmen Cumhurbaşkanı adayı olan ve seçimi kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu'nun 13 yıllık Genel Başkanlık dönemi sona ermişti.

Parti, yeni Genel Başkan Özgür Özel ile yerel seçime hazırlanıldı ve aday belirleme süreci yaşandı. Bu süreç parti içinde büyük problemleri ortaya çıkardı.

31 Mart geldi çattı ve yapılan seçimde CHP, 46 yıl sonra birinci parti olmayı başardı. Özgür Özel ve ekibi de bu başarıyı beklemiyordu. Hatta seçimde CHP'nin kötü bir sonuçla ayrılacağı ve seçimden sonra kurultay yapılacağı iddiası Ankara'da tüm kulislerde konuşuluyordu.

Fakat bu başarı Özgür Özel ve ekibinin ömrünü uzattı, parti içi muhalifleri de susturdu.

Tüzük Kurultayı'nın öncesinde bir hareketlilik daha yaşandı fakat bu da istendiği gibi bir netice doğurmadı. Yaşanan hareket, seçimli kurultaya dönmedi. Böyle bir teşebbüste bulunan da olmadı.

Özgür Özel'in Genel Başkan olduktan sonra siyasette normalleşme stratejisi, AK Parti ile yakın ilişki kurması ve parti içi muhalefete kulaklarını tıkaması yerel seçimde aldığı başarıya rağmen onu sürekli tartışılır bir adam haline getirdi.

Son dönemde Kürt sorunu ile ilgili MHP Lideri'nin başlattığı çözüm süreci için söylediği sözler de hem parti seçmeninde hem de toplumda olumlu karşılık bulmadı.

31 Mart seçimleri ve sonrasında sular halen durulmuş değil. Kemal Kılıçdaroğlu, "hançerlendikleri" ile hesaplaşma ve Özgür Özel'in partiye belirlediği yönü (AK Parti ile normalleşme) çok yanlış buluyor. Parti tabanı da bu durumdan memnun değil. (AK Parti ile normalleşilmez, mücadele edilir görüşünde olan bir yaygın fikir var.)

Kılıçdaroğlu, kendisine yapılan 13 yıllık iktidar olamama ve Cumhurbaşkanlığını kaybettirme eleştirilerine karşı bu kez daha dikkatli adımlar atmaya özen gösteriyor. Genel Başkanlık hamlesi yapıp yapmama konusunda halen daha net bir karar vermiş değil.

Doğru zaman ve doğru koşullar oluşmadıkça da böyle bir adım atmayacaktır.

Çünkü tek atımlık kurşunu var.

Özgür Özel ile hesaplaşmak isteyen sadece Kılıçdaroğlu değil. Kurultay sonrası partide adının üstü çizilenler, aday gösterilmeyenler... Birçok insan şahsi hesabını doğru zamanın geleceği güne kadar bekliyor. İzmir'den de birçok ismi buna örnek sayabiliriz.

Nitekim Oğuz Kağan Salıcı, geçtiğimiz günlerde kurultay çağrısı yapıp, parti çalkalanırken; 81 il başkanı Özgür Özel'i desteklediğini ve kurultay istemediklerini beyan etti. Bu açıklama Genel Merkez’in baskısı ile mi yaptırıldı yoksa kendi inisiyatifleri ile mi yapıldı orasını tam olarak bilemiyoruz.

Partide bu tür olayların bundan sonra da devam edeceği aşikar. Fakat bunun bitmesi gerekiyor. Çünkü kamuoyu araştırmalarında parti 31 Mart'ın gerisine düşmüş durumda. Oy kaybı devam ediyor.

Parti içinde yaşanan çatışmalar ve 31 Mart'tan bugüne kadar yaşanan ivme kaybı nedeniyle partinin Kurultay’a gitmesi gerektiği kanaatindeyim.

Kapalı kapılar ardında yapılan hesapların son bulması, safların net şekilde belli olması ve partinin geleceğinin evrileceği yön artık belli olmalı.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Özgür Özel'in AK Parti ile ilişkilerini ve parti içinde uyguladığı politikalarını eleştirdiğini biliyoruz. Bu konuda eleştirilerini yüksek sesle yapıp, bunun kabul edilemez olduğunu kamuoyuna açıklaması ve kurultay çağrısı yapması gerektiğini düşünüyorum.

Tekrar aday olma düşüncesi varsa da adaylığını açıklamalı.

Fakat bu düşüncelerden tamamen uzaksa da herhangi bir kurultay beklentisi olmadığını artık siyasette yer almayacağını bildirmesi gerekiyor.

Çünkü artık iş çığırından çıkmak üzere...

Onun adına olası kurultay iddiaları ile insanlara vaatlerde bulunanlara fırsat vermemeli.

Bir kurultay yapılacaksa da; Ekrem İmamoğlu'nun bu süreçte tarafını artık tam olarak belirlemesi gerektiğini düşünüyorum.

Siyasette doğru zaman ve doğru hamleler geleceğinizi belirler...

Bu denklemde herkes doğru zamanın gelmesini bekliyor ama zaman sadece siyasiler için değil seçmen için de akıyor...