Halkla ve partimle hiçbir sıkıntım yok

ANIL YIKGEÇ

CHP İzmir 2. Bölge Milletvekili aday adayı Orhan Uzun ile adaylık süreci ve Türkiye gündemi hakkında konuştuk.

Neden aday oldunuz?

Önseçim denilmesi beni heyecanlandırdı ve örgüte dayalı bir yaklaşım olması sebebiyle aday oldum. Ön seçim benim aday adayı olma sürecimde başlangıç oldu. Ben CHP Bayraklı İlçe Saymanı idim. Bu süreç içinde CHP Bayraklı Belediye Başkanı Karadağ ve yönetim kurulu, meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderlerimiz, partili arkadaşlarım, mesai arkadaşlarım, mensubu bulunduğum meslek grubuna ait Temat grubu ve en önemlisi de aile içi alınan bir değerlendirme sonucu yıllarca örgüt içinde bazı gelişmeleri değerlendirdiğim için ve her şeyden önemlisi genel başkanımızın ‘önseçim’ demesinden dolayı aday adayı olmaya karar verdim. 13 yıldır partide çeşitli görevlerde yer aldım. Bornova Atatürkçü Düşünce Derneği, Türk Hava Kurumu Bornova Şubesi, Emekli Astsubaylar Derneği (Temat) gibi birçok sivil toplum örgütlerinde aktif olarak görev yaptım.

HALKIN SORUNLARIYLA BİREBİR MUHATTAP OLDUM

Seçilirseniz Bayraklı’ya İzmir’e nasıl destek olmayı düşünüyorsunuz?

Hem Bayraklı hem de Bornova ekseninde siyaset yaptığımız için yıllarca halkın arasında ve örgüt içindeyim. Halkın sorunlarıyla birebir muhatap oldum. Bu bölgede tüm sorunlarını biliyorum. Edindiğim bilgiler ve yapılacak projeler öncelikle halkın sorunlarına yönelik olacaktır. Halkın sıkıntı duyduğu noktalara çözüm getireceğiz. Gerçek amacımız da bu. Benim projem halkın sıkıntıları, ihtiyaçları. İş, aş… Özellikle Bayraklı bölgesinde bu handikap olmuş durumda. Vatandaşlarla yaptığımız konuşmalarda gerçekten ciddi veriler var elimizde. O yüzden de ne yapacağımızı biliyoruz. Tabii ki ilerleyen günlerde farklı projelerde gündeme gelir. Bürokrasiden geldiğim için ve zamanla da kendimi akademik anlamda da geliştirmeye çalıştım. Dokuz Eylül Üniversitesi İletme Ana Bilim Dalı Yönetim Organizasyon Bölümü yüksek lisans projemi savunmam hariç tamamladım. Çünkü milletvekilliği aday adaylığı sürecim başladı. Elle tutulur gözle görülür bir şeyleri gerçekleştirmek bizim en büyük görevimiz. Ekonomik olarak birçok sıkıntı var. AKP’nin yarattığı hangi sıkıntıyı söyleyeyim size? Emeklisi, esnafı, öğrencisi, ev kadınına bir dokun bin dert dinle. Hiddet, şiddet, güvensizlik zirve yaptı. Siyaseten bu işin içinde olmamızdan dolayı nasıl bir katkı koyarız diye düşünüyoruz ama takdir edersiniz ki iktidar olmadan, yetki almadan bazı şeylere el atmak mümkün olmuyor. Yerel yönetim bazında da, partimize mensup belediye başkanları var. Onlar da ellerinden geldiği kadar üst düzeyde çaba sarf ediyorlar. Tabii ki üzerlerinde hükümet baskısı var. Milletvekillerimiz bunu hafifletmeye çalışıyor ama malumunuz medya, kamusal, özel alanlarda daralmalar, sıkıntılar var. Bu sıkıntıları gidermek anlamında elimizden geleni yaptığımıza inanıyoruz.

Projeleriniz var mı?

Eğitim alanında iyileştirme olabilir. Yurtların parasız hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü devletin görevlerinden bir tanesi de eğitimi parasız hale getirmektir. Sağlık da çok önemli. Partimizin projelerinde bunlar var. Genel Başkanımız bunları yavaş yavaş açıklamaya başladı. Biz artık partimizin projelerini halka da yansıtacağız. 29 Mart’a kadar biz aday adayları olarak önce kendimizi parti üyelerine tanıtmak, bulunduğumuz mahalledeki örgütlere ifade etmek zorundayız. Daha sonra da eğer sıralamaya uygun bir şekilde seçilirsek partinin programını halka anlatmak için alanlarda olacağız. Bunlar hep partinin projelerine uygun bir şekilde anlatacağız.

‘BANA GELMEYİN. ÖRGÜTÜNÜZLE KUCAKLAŞIN’

Partinin sizin aday adayı olmanıza bakışı nasıl oldu?

Genel Başkanımızın bir sözü var; ‘Bana gelmeyin. Kendinizi örgüte havale edin. Örgütle kucaklaşın’ Önseçim olacağı için… Ben kontenjan adayı değilim. Önseçim aday adayıyım. Önseçim olduğu için de aday oldum. Örgütüme güvendiğimden dolayı kendimi rahatlıkla ifade etmek için alanlardayız. Yönetim kurullarımızla ziyaret etmekteyiz. Partililerimizle her ortam kucaklaşmalıyız. Bir kişi dahi olsa ben ona gidip kendimi ifade etmek zorundayım. Belediye başkanımız, yönetim kurulumuz, partililer, sivil toplum örgütleri, parti kadın kollarımız aday adayı olmama olumlu bakıyorlar. Partililerimin söylediği her şey bana altın öğüttür. Mutlaka tabii eksik yönlerimiz çıkacaktır. Partimizin geçmişte oluşturduğu eksik durumlardan dolayı bizlerde teşkilat içinde sıkıntılardan dolayı onları değerlendirip çözüm noktasına getirip vatandaşa daha iyi izah edecek veya projeye dönüştürecek şekilde üzerinde çalışmalar yaparak devam ediyoruz.

Sanırım partinizin önseçim kararını doğru buluyorsunuz.

Tabii ki. Örgütün kararı doğru. Önseçim kesinlikle olmalı. Önseçimle bizi kesinlikle bizi bir değerlendirme yapmalılar ve partimizin aldığı bu karar uygundur. Türkiye demokrasiyle yönetiliyor o zaman benim partimde de demokrasi olmalıdır. Çünkü 1945 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti bütüncül demokrasi üzerinden yönetilirdi. 1945’ten sonra çoğulcu demokrasiyle yönetiliyor. Bunlar bizim için güçlü değişimler. Bir başlangıçtır. Genel başkanımızın önseçim kararı samimiyetinin göstergesidir. Gezdiğimiz ilçelerde bunun heyecan yarattığını görüyoruz.

OLUMLU TEPKİLER ALIYORUM

Halk sizin aday adaylığınızı nasıl karşıladı?

Ben şu ana kadar 12 ilçe dolaştım. Ev, dernek toplantıları, alanlardaki vatandaşlarla bir araya geldim. Hiç olumsuz tepkiyle karşılaşmadım. Sağ olsun çok iyi motive ediyorlar. Bizi milletvekili olarak görmek istediklerini, artık zamanı geldiğini söylüyorlar. Çünkü ben örgütümle hiçbir sıkıntı ya da problem yaşamadım. Burada ve diğer görevlerde bulunduğum sürece çözüm noktalarında olmaya çalıştım. Çözemesem bile en azından dönüp bilgi verdim. Halkla ve partimle hiçbir sıkıntım yok.

Son günlerde tartışılan ‘İç Güvenlik Paketi’ hakkında ne düşünüyorsunuz?

‘İç Güvenlik Paketi’ ile ilgili meclisimizde yapılan görüşmelerde paketin içinin boş olduğunu görüyoruz. Bir kere meclisin kendi iç güvenliğinde sıkıntı var. Bizi temsil eden kişilerin, örnek olacak davranış ve tutum, anlayış ve arayış içerisine girmeleri gerekirken mecliste iç güvenliğin olmadığını görüyorsunuz. Pakette sapanın bir suç aleti olması gündeme geldi. Sapanın iki yıl hapis cezası var. Bir ateşli ya da kesici silahın 12 ay cezası var. Biri insan öldürmeye muktedir bir alet, buna 12 ay veriyorsunuz. Diğeri de sapan attığı için iki yıl veriyorsunuz. Bu tür düzenlemelerle kesinlikle polis devletine dönüştürülerek bir eksen üzerine çekilmesi, direkt bakanlıktan ya da valilikten onay alınması… Biz hukuku nerede göreceğiz? Bu bir tür polis devleti dayatması gibi bir şey. Arama yapılması için önceden nöbetçi mahkeme ve ya savcıdan izin alınması gerekirken bugün maalesef oradaki mülki amirin izniyle 24 saat hatta 48 saat alıkonabilmesi veya gözaltına alınması gündemde. Biz burada nasıl insan haklarından bahsedebiliriz? Hukuktan nasıl bahsedeceğiz? İnsanların güvenliğinden nasıl bahsedeceğiz? Çünkü bunun bir de sonrası var. Gözaltlılardan sonraki süreç var. Burada vatandaşımız kendini güvende hissedebilecek mi? Hukuku görürse vatandaş kendini güvence de hisseder. Hukuk, devletin güvencesi, yönü, ışığı olmalı. Hukukumuz şu anda süistimal edilmiş durumda. Emekli açlık sınırının altında yaşıyor. Esnaf, sigorta primlerinden tutun vergi yüküne kadar angaryalarla uğraşıyor. Hiçbiri güvence altında değil.  Partimizin iktidar olacağını düşünüyorum. Genel başkanımızın, kadrolarının iktidar olmaya hazır şekilde olduğunu düşünüyorum. İl başkanımız Bedri Serter’in belirlediği 8+8 diye ama biz bunu 10+10 diye hedefledik. Ona göre çalışıyoruz.