TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir yılan hikayesi

Türbanlı öğrencileri sınıfa almadığı gerekçesiyle açılan davaların ardından sıkı bir hukuk mücadelesine giren ve İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13 Eylül 2012 tarihinde verdiği karar ile iki yıl bir ay hapis cezasına çarptırılmasının ardından tahliye olan Ege Üniversitesi Astronomi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Rennan Pekünlü ile yaşadığı zorlu süreci konuştuk

Haber Giriş Tarihi: 22.04.2015 07:35
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Bir yılan hikayesi

NİLGÜN TAZE

Öğrencilerin eğitim haklarını engellediğiniz iddialarıyla başlayan süreci anlatır mısınız?

Danıştay 8. Dairenin bu kararından sonra YÖK’ten Rektörlüklere, Rektörlüklerden Dekanlıklara ve Dekanlıklardan da Bölüm Başkanlıklarına gönderilen uyarıcı talimatlar oldu. Örneğin, E.Ü. Fen Fak. Dekanlığının binalarının giriş kapılarına Öğrencilerin binalara türbanla giremeyeceği uyarısı asıldı. Fen Fakültesinin “C Blok” olarak adlandırılan binasını hem “Matematik” hem de “Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü” ortak kullanıyor. C Blok zemin katındaki derslikler ortak kullanılıyor. Örneğin, Matematik bölümü öğretim üyesi C 015 dersliğinde 08. 00 – 10.00 saatlerinde dersini yapıp bitirdikten sonra aynı dersliğe Astronomi bölümü öğretim üyesi giriyor ve 10.00 – 12.00 saatlerinde dersini yapıyor. Benim ceza almama neden olan ve 7 Mayıs’ta 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 3. Duruşması yapılacak olan davanın şikayetçi öğrencileri Matematik Bölümü öğrencileridir. Onlar benim verdiğim derslerden sorumlu değildi. Benim derslerime girmiyorlardı. O nedenle “Bizi derse almadı, eğitim hakkımızı engelledi” biçimindeki iddiaları gerçeği yansıtmıyor. Ben bu iç içe yaşamda doğal olarak türbanlı öğrencilerle koridorlarda, henüz başlamamış dersin görüleceği dersliklerde karşılaştığımda onları önce AYM, AİHM, Danıştay kararlarıyla bilgilendirmeye, bu kararların birer kopyalarını kendilerine vermeye çalıştım ancak ilgilenmediler. Bunun üzerine Fen Fakültesi Dekanına ne yapmam gerektiğini bana yazılı olarak vermesini istedim ancak vermedi, veremedi ve bana “Tutanak tutmamı” söyledi. Tutanak tuttum, o sırada olay yerinde bulunan öğretim üyeleri de bu tutanaklara özgür iradeleriyle, benim tarafımdan herhangi bir talep olmaksızın imza atıp tanık oldular. Tutanakları Fen Fakültesi Dekanlığı’na ve E.Ü. Rektörlüğü’ne gönderdim. Öğrenciler hakkında herhangi bir disiplin soruşturması açmadılar. Bundan yüreklenen öğrenciler beni YÖK’e ve savcılığa şikayet edince hem idari soruşturmalar hem de ceza davaları başladı.

“BAŞARI DURUM BELGESİ” İLE KANITLANABİLİRDİ

F.N.G.’nin “eğitim hakkını engellemiş” olsaydım, en az bir dersten harf notu “FF” olurdu. “FF”, derse devamsız olduğu için ara sınava veya final sınavına alınmayan öğrencinin ilgili dersten aldığı nottur. Devamsızlığın nedeninin ben olduğunu iddia eden F.N.G. bu belgeyi mahkemeye sunabilirdi, sunmadı. Hukukun temel ilkesinde, “Aslolan sanığın suçsuzluğunu kanıtlaması değil, iddia makamının iddiasını kanıtlamasıdır” denir. F.N.G. bu ilkeyi gözetmedi, bari ben gözeteyim dedim ve F.N.G.’nin “Başarı Durum Belgesi”ne ulaştım. F.N.G.’nin herhangi bir dersten “FF” harf notu yok. Yani “devamsızlığı” yok; yani üniversite yerleşkesine, binalarına dersliklerine engellenmeden girmiş.

İddiaların geçersizliğinin kanıtları da var elinizde…

Evet… Türbanlı öğrencileri dersine almayan öğretim üyesi, Danıştay 12. Daire’nin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarıyla haklı bulundu.

2008 yılında, Yargıtay Hukuk Genel Kurul’u, laiklik ilkesini gözetmeyen Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yönetimi ve Soruşturmacılarını tazminat ödemeye mahkum etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararından, Esas:  2008-4-447; Karar: 2008/436; Karar Tarihi: 18.06.2008, ilgili saptamaları birlikte okuyalım: “Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Okul Yönetimi dersinde görevlendirilen davacının (Ar. Gör. A.O.) bazı öğrencilerin şikayette bulunmaları nedeniyle dersi terk ettiği ve yetkisi olmadığı halde başka bir derslikte bir grup öğrenciyle ders yapmak suretiyle öğrencileri gruplara ayırma tavrı içine girdiği gerekçesiyle uyarma cezası ile cezalandırıldığı ancak Danıştay 12. Dairesinin 09.10.2000 gün ve 1999/3006, 200/3284 sayılı kararı ile davacı hakkında şikayette bulunan öğrencilerin davacıya tavır almaları ve şikayette bulunmaları nedeniyle disiplin hükümleri uyarınca cezalandırılmaları gerekirken görevini Anayasal ilkelere uygun olarak yerine getirmek isteyen davacı hakkında uyarma cezası verilmesinde hukuka ve mevzuata uyarlık görülmediği gerekçesiyle davacı hakkındaki uyarma cezasının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır. “Dava konusu olaylar nedeniyle yapılan diğer idari işlemlerde idari yargı kararları ile iptalolunmuştur”

FOÇA AÇIK CEZA İNFAZ KURUMU’NDAKI (FACİK) YAŞANTIM

Cezaevi sürecinizi anlatır mısınız? Kendinizi özgürlüğü kısıtlanmış hissettiniz mi?

Ben cezaevinde kendimi mahkum, özgürlüğü kısıtlanmış, mağdur olmuş bir kişi olarak hissetmedim. Çünkü yapmam gereken bir eylemi, evrensel bir ilke olan “Laiklik İlkesi”nin korunması ve kollanması görevini yapmıştım. Bu nedenle huzurluydum. 10 kişilik koğuşta kaldım. Geceleri rahat rahat uyudum. Koğuş arkadaşlarım gençlerden oluşuyordu, iyi iletişim kurduk. İdare bana “İşyurdu Arşiv”de görev verdi. Et, süt, yumurta, tarım ürünleri, koyun, keçi, inek damları, marangozhane, demirhane gibi üretim birimlerinin alım satım işleri, ihalelerle ilgili fiş, belge, vb. arşivlenmek üzere “Asıl” ve “Suret” olarak dosyalıyorduk. Ben, hem bilim çevrelerinden hem de kamuoyundan destek gördüm. Bana birçok kuruluş ödül verdi, ziyaretime politikacılar, üniversite dernekleri, avukatlar geldi. Kimseye kırgınlığım yok. FACİK günleri askerliğe benziyordu. Oradaki süreyi tamamlayıp çıkacağımı bildiğim için tahliye gününe dek dışardaki yaşamımı düşünmedim, hükümlü arkadaşlar edindim, onlarla sohbetler ettik, geceleri çıplak gözle gökyüzünü inceledik, evrene ve bilim felsefesine ilişkin sohbetlerimiz oldu.

Rennan Pekünlü Kimdir?

6 Şubat 1950’de İzmir’de dünyaya gelen ve yüksek öğrenimini 1972 yılında Ege Üniversitesi Fen Fakültesi’nde tamamlayan Pekünlü, aynı kurumdan 1973’te yüksek lisans derecesi aldı. Milli Eğitim Bakanlığı yurtdışı doktora bursuyla İngiltere’ye giderek 1978’de Leicester Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 1979’da Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Astronomi Bölümü’nde asistan olarak görev yapmaya başlayan Pekünlü, 1982’de 1402 sayılı yasa gereği üniversiteden uzaklaştırıldı; 1990’da tekrar üniversiteye döndü. 1997’de doçent, 2003’te profesör ünvanı aldı. Temmuz 2000 – Şubat 2004 TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nde Akademik Kurul üyesi olarak yer aldı.

Danıştay, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında türban betimlemesi, öğretim üyelerine verilen görev ve türban yasağına uymayanların başına gelebilecek ceza

Danıştay 8’inci Dairenin; Esas No: 1984/636, Karar No: 1984/1574, 13.12.1984 Tarihli Kararındaki ürkütücü cezayı almamalarını amaçlıyordu:

“Yeterli öğretim görmemiş bazı kızlarımız hiç bir özel düşünceleri olmaksızın içinde yaşadıkları toplumsal çevrenin gelenek ve göreneklerinin etkisi altında başlarını örtmektedirler. Ancak bu konuda, kendi toplumsal çevrelerinin baskısına veya gelenek ve göreneklerine boyun eğmeyecek ölçüde eğitim gören bazı kızlarımızın ve kadınlarımızın sırf laik Cumhuriyet ilkelerine karşı çıkarak dine dayalı bir devlet düzeninin benimsediklerini belirtmek amacı ile başlarını örttükleri bilinmektedir. Bu kişiler için başörtüsü masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin Temel İlkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline gelmektedir. Davacı yükseköğretim düzeyinde eğitim gördüğüne göre bu ilkelerin Cumhuriyetimizin kuruluşunda ve korunmasındaki önemini bilmesi gerekmektedir.”

“Aydın, Uygar ve Cumhuriyetçi gençler yetiştirmekle görevli eğitim kurumlarının bazı kuralları öğrencilere uygulaması doğaldır. Bu kurallar herkesçe bilinen ve benimsenen Cumhuriyetin kurallarıdır. Bu kuralları öğretmek ve benimsetmekle görevli eğitim kurumlarının bunlardan ödün vermesi düşünülemez.”

“Bu nedenle Yükseköğrenim görmek üzere okula geldiği sırada dahi başörtüsünü çıkartmamakta direnecek ölçüde laik devlet ilkelerine karşı bir tutum içinde bulunan davacının okuldan uzaklaştırılmasında yasalara aykırılık yoktur.”

Türbanlı öğrenciler “eğitim haklarını engellediğimi” iddia ettikleri günlerde, aylarda, yıllarda Fen Fakültesi binalarının giriş kapılarına şöyle bir duyuru asılıyordu:

DUYURU

Danıştay Sekizinci Dairesince alınan

22.11.1999 tarih ve 99/4631 sayılı karara dayanarak

YÖK Başkanlığının 24.12.1999 tarih ve 31403 sayılı yazısı ile 28.07.2000 tarih ve 16118 sayılı Yazılarına göre ÖĞRENCİLER FAKÜLTEMİZ BİNALARINA TÜRBAN İLE GİREMEYECEKLERDİR.

Bu karara uyulması gereği önemle duyurulur.

Dekanlık Yönetimi

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.