TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Eğer takıntılıysanız obsesif hastası olabilirsiniz

Obsesif Kompulsif Bozukluk hakkında konuşmak için Dr. Nezaket Kaya ile buluştuk.  OKB’si  olan bireylerin bu hastalığı saklamaya çalıştıklarını söyleyen Kaya, “Bu yakalananlar kendilerini normal değilim, delirir miyim endişesi yaşıyor. Böyle düşünmelerine gerek yok. Çünkü etkili yöntemlerle çoğu hasta tedavi olabiliyor ve Obsesif Kompulsif Bozukluk sanıldığından yüksek oranda görülüyor” dedi

Haber Giriş Tarihi: 26.01.2015 08:37
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Eğer takıntılıysanız obsesif hastası olabilirsiniz

TANER UYANIKER

Tekrar tekrar aklınıza gelen, sizde sıkıntı yaratan, zihninizden uzaklaştırmak istedikçe sanki daha çok aklınıza kazınan düşünce, hayal, duygu veya istekleriniz var mı?

Tekrar tekrar aynı şeyi yapmaktan kendinizi alamıyor musunuz, örneğin defalarca elinizi mi yıkıyorsunuz, defalarca kapı, pencere, ocağın altı, piriz de fişi mi kontrol ediyorsunuz? Ya da defalarca dua ettiğiniz halde bir türlü aklınızdan o kötü düşünce, görüntü, imgeleri uzaklaştıramıyor ve bir türlü rahatlayamıyor musunuz?

Defalarca masanızın üzerini, mutfağın dolabındaki tencerenin tabağın konumunu, dolabınızdaki kıyafetleri ‘olmadı, tam olmadı’ diyerek tekrar tekrar düzeltiyor musunuz? O halde sizde Obsesif Kompulsif  Bozukluk rahatsızlığı olabilir.

YA SAPIKSAM!

 Obsesif Kompulsef Bozukluk(OKB) nedir?

Obsesif Kompulsif Bozukluk; kişiye saçma geldiği halde zihninden atamadığı obsesyon (Saplantılı düşünce) adı verilen takıntılı düşünceler ile bu obsesyonları kovmak için yaptığı, kompulsiyon (zorlantı) adı verilen yineleyen davranış ya da zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal rahatsızlıktır. Takıntı Hastalığı olarak da bilinir. Ancak birçok insan zaman zaman çeşitli konularda evham, endişe ve takıntılı düşüncelere kapılsa da, çoğu kez günlük yaşamını etkilemez. Takıntılı düşünceler ve eylemlerin günlük yaşamımızı etkileyecek, günlük aktivitelerimizi kısıtlayacak düzeye gelmesi durumunda Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) (ya da Türkçe adıyla, Saplantı Zorlantı Bozukluğu)’tan söz edilir. 

Obsesyon örnekleri

Bulaşma oldu mu? Kir var mı? Acaba kapıyı kapattım mı? Ütünün fişini çektim mi? Ya zarar verirsem,  farkında olmadan yapmış olabilir miyim? Beddua ettim mi? Ya ettiysem ve gerçekleşirse?  O ayıp şey aklımdan geçti mi? Sapık mıyım? Ya eşcinselsem? İstedim mi? Ya istediysem? Kazaya yol açtım mı? Ya günahkarsam?

Peki Kompulsiyonlar nelerdir?

El yıkama, silme, kapıyı kontrol etme, musluğu kontrol, dönüp tekrar tekrar bakma, başkasına sorma, belli sayıda bazı hareketleri tekrarlama, zihinsel işlemler yapma, sürekli dua etme, sayı sayma, tersini söyleme, rahatlatıcı kelimeler bulma, konuyu tekrar tekrar zihninde canlandırma gibi durumlarda ortaya çıkar.

Obsesif Kompulsif Bozuğa Bazı Örnekler Verecek Olursak. . .

Bulaşma obsesyonu ve temizlik kompulsiyonu; Bulaşma obsesyonu olan bir olgumuz, kompulsiyon olarak çamaşırlarını aile üyelerinden ayrı yıkayabilir, ya deterjan tam arınmadıysa diye çamaşırlarını tekrar tekrar durulayabilir. Ya dışarıdan mikrop bulaşırsa diye çamaşırını seremeyebilir. Su faturası komşuların birkaç katı yüksek olabilir.

Ya da Şüphe obsesyonu ve Kontrol Kompulsiyonu olan bir olgu; kapıyı defalarca kontrol ederek bir türlü gitmesi gereken yere ulaşamayabilir, defalarca prizi kontrol edebilir, arabasının kapısını kapadığından emin olamıyorsa, gider tekrar tekrar kontrol edebilir.

Dini obsesyonu olan bir din görevlisi: Ya aklıma günah bir söz gelirse, ya kutsal olan inançlarımla ilgili küfredersem diyerek cemaatin önünde namaza durmaktan kaçınabilir, ya da zihinsel kompulsiyon olarak sürekli dakilarca saatlerce süren 'tövbe, tövbe' 'allahım affet' diyebilir ya da günah işlemedim değil mi diyerek onaya gereksinim duyabilir.

Cinsel obsesyonları olan biri; ya birinin cinsel organına bakarsam, ya gözüm takılırsa diyerek kaçınma kompulsiyonu ile sokağa çıkmaktan kaçınabilir.

Ya da 'ya eşcinselsem' takıntısı tutucu biri sürekli onay arayarak, olmadığının kanıtlarını arayarak yaşamdan zevk almaz hale gelebilir.

DEFALARCA ELİNİ YIKAR

Bunların bazıları hepimizde olabiliyor hastalığı belirleyen faktör ne?

OKB hastalarında bu zorlayıcı düşünceler; daha sık, daha uzun süreli, daha çok inanılan, daha sıkıntı verici, daha ısrarlı ve yapışkan olmasıdır. Yani OKB olan bireylerde bu zorlayıcı düşüncelere verilen anlam ve önem fazladır. OKB’si olan birey özellikle yabancı ortamlarda takıntılı düşünce ve eylemlerini çaktırmamak için çok çaba harcar. Çok fark edilmeyebilir. Ancak rahatsızlığın şiddeti fazla ise sanki bulunduğu ortamda değil de aklı başka yerde gibidir, tedirgindir, tetiktedir, kompulsiyonlarını yaparken karşıdakine, konulara konsantre olamaz. Örneğin belli bir sayıda elini yıkayacaksa bir yakınını başına diker, oldu mu? Kaç kere oldu diye emin olabilmek için sorar. OKB’si olan kişi tedavi olmadığı zaman zamanı sürekli kompulsiyonlarını tamamlamakla geçirir. İlişkileri bozulur, yürütemez, iş yaşamında ya da akademik başarısında bozulmalar olur. Sosyal izolasyonu olabilir. Yani özel, mesleki, sosyal yaşamındaki işlevselliği bozulmuştur.

Aşağıda sağlıklı bireylerdeki obsesyon ve kompulsiyonlara bir kaç örnek verecek olursak;

Her aklına obsesif düşünce gelen kişi OKB hastası değildir. Örneğin sağlıklı bireylerde ; ocağı, fırını veya ışıkları açık bırakıp yangına yol açar mıyım? Kadınlarda % 79, erkeklerde %62, kapıyı açık bırakıp içeri birinin girmesine yol açar mıyım (K.%77, E.%65), insanlarla konuşurken onların çıplak olduğu hayali (K:%54, E:%63), keskin bıçak ya da nesneleri görünce boğazımı keser miyim, birine zarar verir miyim (K:%20, E:%22) gibi. Hasta olmayan insanlarda görülen düşünceler bunlar.

Günümüzde bu hastalığın yaşanma oranları nelerdir?

Çoğu hasta bu durumu gizler, hekime başvurmaktan kaçındığı için eskiden nadir görülen bir rahatsızlık olduğu sanılıyordu. % 2-3 oranında görüldüğüne göre Türkiye de 2-2.5 milyon kişide bu rahatsızlık var diyebiliriz. Belirtilerin gizlenmesinin nedeni kişinin kendisine de bu belirtilerin çok garip gelmesidir. Ve bu durum zaten bu hastalığın belirtisidir. Hastalarımıza diyorum ki ‘korkmayın, bu belirtiler çok yaygındır ve belirtilerin olması deli olduğunuz ya da delireceğiniz anlamına gelmez’.

KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜR

En çok hangi yaş ve cinste görülür?

OKB genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlar. Ancak okul öncesi dönem çocuklar dahil herhangi bir yaşta başlayabilir. Erkeklerde daha erken yaşlarda başlar. Ancak genellikle kadınlarda daha sık görülür.

Neden kadınlarda daha fazla? 

Nedeni tam olarak bilinmiyor. Kabul edilen görüş biyo-psiko-sosyal modeldir. Genetik bir yatkınlık vardır. Çocukluk yaşantıları, çocuklukta geçirilmiş bazı enfeksiyonlar, travmalar (çocuk için zedeleyici yaşam olayları) kişilik özellikleri, düşünme biçimi, davranış ve duygusal özellikleri, çevresel stres yaratan bir etkenin tetiklemesi ile birlikte ortaya çıkabilir.

Bu hastalığı ne tetiklemektedir?

Kesin nedeni bilinmese de birkaç varsayım üzerinde durulmaktadır. Bunlar genetik bir yatkınlık, beyinde sinirsel iletimde rol alan Serotonin, çocukluk çağı travmaları, bazı kişilik özellikleri (titiz, kuralcı, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi gibi)’dir. Yani bir çok psikiyatrik bozuklukta olduğu gibi; biyopsikososyal etkenler dediğimiz, genetik bir yatkınlık, bazı kişilik özellikleri ile çevresel bir etkenin tetiklemesi, etkileşimi ile ortaya çıkar.

Bu hastalığın kişiye ve çevresine zararları nelerdir?

Kimseye davranışsal bir zararı yoktur. Ancak uygun tedavi edilmediği zaman; bireyin kendisine (yaşamdaki hedeflerini gerçekleştirmenin önünde engel), aileye (hem maddi, hem de aileyi çaresiz bırakan, hasta bireyle ilişkilerini bozan, ailenin sağlıklı işlevselliğini de olumsuz etkileyen)  topluma ise maliyet açısından oldukça yük getiren bir rahatsızlıktır.

ANTİDEPRASAN İLAÇLAR ETKİLİDİR

Tedavi Edilebir mi? Etkin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

OKB tedavi edilmediği sürece artma ve azalmalarla seyreden kronik (süregen-müzmin) gidişli bir rahatsızlıktır. Bireyin özel, sosyal ve mesleki işlevlerini ciddi ölçüde bozabilir, yaşam kalitesini düşürebilir. OKB çok önemli oranda tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır.

Bilimselliği kanıtlanmış en etkin 2 yöntem İlaç tedavisi  ve Bilişsel Davranışçı Tedavi (BDT)’dir.

Bugün; Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SGAİ) dediğimiz antidepresanlar kullanılmaktadır. Bireyin Obsesyonları ile ilgili duyduğu kaygı düzeyini azaltarak kompulsiyonları yapmasını azaltırlar.

OKB de ilaç Tedavisi; Santral sinir sisteminde, sinirsel aralıkta serotonin geri alımını engelleyerek serotonin düzeyini artıran antidepresan ilaçlar OKB tedavisinde etkilidir. Bazen bu grup ilaçlara antipsikotik ve anksiyolitik (kaygı giderici) ilaçlar eklemek gerekebilir. Bu ilaçların etkisi genellikle 4-6 haftada başlasa da 13-14 haftaya kadar uzayabilir. En az 2 yıl ilaç tedavisini sürdürmek  gereklidir. İlaç tedavileri genellikle kullanıldığı sürece etkilidir.

OKB da Bilişsel Davranışçı Terapi; OKB lu hastalar, kaygı yaratan düşüncelerden kaçınarak bu durumla baş etmeye çalışırlar.Oysa ki bu düşünceler kaçındıkça artmakta, pekişmekte ve bir kısır döngü oluşmaktadır.

Davranışçı tedavide amaç hastayı kaçındığı bu düşüncelere kontrollü bir biçimde maruz bırakmak ve bu kaygı azaltmak için yinelemek zorunda hissettiği kompulsiyonları engellemektir. Bir tür alıştırma tedavisidir. Tedavi öncesi hasta kompulsiyon yaptıkça rahatladığını öğrenir, fakat bu bir kısır döngüdür, rahatlama kısa sürer ve bu durum biteviye devam eder.

Davranışçı tedavide amaç rahatsızlık veren düşüncenin oluşturduğu kaygıyı sürdürmek ve alışmayı sağlayarak kaygıyı söndürmektir. Hasta terapistle ortaklaşa belirledikleri bir takım ödevlerle bu kompulsiyonları yapmadan da rahatlayabildiğini öğrenir. Bilişsel davranışçı tedaviler OKB tedavi seçenekleri arasında en önemli yeri tutmaktadır.

-İlaç tedavisi, bilişsel davranışçı terapi ve kombine tedaviyi (hem ilaç hem bilişsel davranışçı terapi) karşılaştıran güncel bir çalışmada 12 haftalık tedavi sonunda tedaviyi tamamlayan hastalarda bilişsel davranışçı tedavi alan hastaların %86’sı, kombine tedavi alanların (yani ilaç ve BDT birlikte uygulanan)  %79’u, ilaç tedavisi alanların %48’i ve plasebo (yani ilaç olmayan ilaç) alanların %10’unun düzeldiği bulunmuştur. Bu tedavi oranları birçok rahatsızlığa kıyasla oldukça daha iyi oranlardır.

Uzun süreli izlem çalışmaları Bilişsel davranışçı Tedavi’nin daha kalıcı etki gösterdiğini göstermektedir. Çünkü beyin en iyi yaşayarak öğrenir, yaşanarak (bireyi aşamalı olarak kaygıya maruz bırakmak ve bilişlerini ele alarak, beyine yeni bir girdi olmakta, kompülsiyon yapmadan da kaygısının geçtiğini öğrenebilmektedir.

Nezaket Kaya kimdir?

1988 Yılı’nda Dokuz Eylül Üniveristesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Yaklaşık 4 yıl Sağlık Ocağı’nda Pratisyen Hekim olarak çalıştım. 1992-1997 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı’nda uzmanlık eğitimi aldım. 3 yıl kadar Dokuz Eylül Üniveristesi Tıp Fakiltesi Psikiyatri Anabilim Dalı'nda, 10 yıl kadar Bozyaka Eğitim araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği'nde çalıştım. 2000-20011 yılları arasında Kamu kurumu ve muayenehanemde çalışırken, yaklaşık 4 yıldır yalnızca muayenehanemde hizmet vermekteyim.

İlgi alanlarım: Bireysel ve grup terapileri (Psikodrama), Cinsel terapi, Bilişsel Davranışçı terapi, ilişki sorunları, Cinsel yönelimler, Travma gibi alanlardır.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.